SONUÇ
Bu kitabı okuyan, Hz. Peygamber'in iyi/yaşanılır bir hayat için örnek olduğunu görecektir. O, ruhu ve bedeni ıslah eden temel ilkelerden ihtiyaç duyduğumuz her şeyi bize getirmiştir. Bu temel ilkeler, ilk müslümanları yücelten Kur'an'ın ilkeleridir. Onlar, bu yüce ilkeler sayesinde geniş bir coğrafyada egemenlik ve uygarlığa ulaştılar. Bu yüce ilkeleri terk ettikleri zaman toprakları azaldı. Tüm yetkilerini kaybettiler ve başkalarına kul-köle oldular.
Müslümanlar bugün dinî eğitimlerinde geri kalmışlardır; zira onlar kendilerini Kur'an'dan uzaklaştıran bilgileri öğreniyorlar. Hidâyet bulmak ve gereğince amel etmek amacıyla değil, sadece bereket elde etmek için Kur'an'ı öğreniyorlar!!! Kur'an'ı bizden öncekilerin öğrendikleri gibi öğrenseydik gerilemez, Allah'ı inkar ettikleri halde medeniyetlerini Kur'an'ın ilkelerine göre inşa eden gayri müslimler lider olmazlardı…
Kendimizle gayri müslimler arasında bir karşılaştırma yaparak, bizim okullarımızda ne yaptığımız ile onların okullarında ne yaptıklarını ortaya koyduğumuzda, üzüntümüz ve pişmanlığımız kat be kat artacaktır. Fakat nice pişmanlıklar geriye ibret ve ders bırakır! Ey müslümanlar, ibret almak için iyice düşününüz.
Biz, Zeyd'le örnek verir ve: "Darabnâ Zeyden=Zeyd'i dövdük." ve "nedribühû=onu dövüyoruz." derken onlar, ticaret yapmak ve keşiflerde bulunmak için yeryüzünde seyahat ediyorlar.
Biz, Cem'u'l-Cevâmi'in remizlerini/işaretlerini ve İbnü'l-Hâcib'in içinden çıkılmaz karmaşık sorunlarını çözerken onlar, cisimleri unsurlarına ayırırlar ve ondaki her uzvun görevini ve her cismin ihtiyaç duyduğu şeyi tanımlıyorlar…
Biz, mantığa ilişkin en küçük ve en büyük öncülleri telif ederken onlar, iktisâdî şirketleri ve hayır cemiyetleri kuruyorlar.
Biz, bu öncüllerden sonuçlar çıkartırken onlar, denizlerden inci, mercan, petrol, kömür, demir, altın vb. madenler ile yeryüzü hazinelerini çıkartıyorlar…
Biz, 'teebbeta şerran' ve 'ma'di yekrübü' gibi karmaşık isimlerle ibareler oluştururken onlar, ilaçlar, yiyecekler ve içecekler oluşturuyorlar, telgraf hatları kuruyorlar, kalelere toplar monte ediyorlar, demiryolu döşüyorlar, ziraat için verimli gübre meydana getiriyorlar ve her türlü iş âleti ile iş alanı/sahası üretiyorlar.
Biz, 'Hamamda aslan gördüm.' ve 'Ölüm tırnaklarını Zeyd'e batırdı.' cümlelerindeki istiâre sanatlarını icra ederken onlar, denizlerde gemi yürütüyolar, suları borular ve süzgeçlerden akıtıp elektrik üretiyorlar, trenleri, tramvayları ve arabaları kullanıyorlar.
Biz, hayvanların derilerini ve yünlerini inceleyip onların temiz olup olmadığını tartışırken, onlar, bu deri ve yünlerden süs ve eşya edinmek için fabrika ve iş yerlerinde işliyorlar…
Biz, Allah'ın sıfatlarının zâtı ile kâim, ezelî ve kadîm olduğunu açıklarken (ki engeller kaldırıldığında o sıfatları göreceğiz) onlar, Allah'ın sıfatlarını, insan, hayvan ve bitkiler üzerinde açıkladıkları ve Allah'ın nizam ve diğer yaratıkları hakkındaki bildikleri kanunlarla ortaya koyuyorlar…
Biz, bütün bilgilerimizde arkasında/arka planında nefsin kendisiyle temizleneceği veya ümmet ve memleketin yararlanacağı bir pratiği olmayan lafzî tartışmaların dışına çıkmazken onlar, gökyüzüne çıktılar, yerin altına indiler, suyu ve havayı hizmete sundular. Kâinattaki kanunlardan faydalanarak her şeye egemen oldular, bizi de zımnen kontrolleri altına alarak kendi menfaatleri için kullandılar. Biz onlara göre neredeyiz? Nitekim Allah Teâlâ: "De ki: 'Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?' Ancak akıl sahipleri düşünüp, öğüt alırlar."658 buyurmaktadır.
Hatiplerimiz minberde durur ve: "Dünya kâfirin cenneti, müminin ise hapishanesidir." diyerek inananları uygarlık işlerinden el çektirir; çünkü onlara göre uygarlık, âhiret işlerinden değildir. İnananları: "Kim Receb ayında üç gün oruç tutarsa, -deniz köpükleri kadar olsa bile- günahları bağışlanır. Hesaba çekilmeden cennete girer. Ancak Allah'ın sayabileceği nimetler verilecek." gibi ifadelerle âhirete teşvik eder. "İnsan iki şahâdeti (dil ile) söyleyip onlarla amel etmese de, Muhammed'in ümmetinden olur (Muhammed ümmeti hayır üzeredir)!! Resûl-i Ekrem kıyâmet günü günahkarlara şefaat edecektir. Cennete girmek amel/çalışmak ile değildir. Allah'a isyan eden suçlunun cennete, Allah'a itaat eden temiz kişinin cehenneme girmesi caizdir!!" gibi sözler, insanların bilinçlerini öldüren, onları korkaklık, tembellik ve kaosa iten, nefislerinden Allah saygısını gideren, O'nun vadinde şüpheye düşüren, dine bir anlam dindara da bir değer yüklemeyen söylemlerdir…
Müslüman, İslâm'a mensup olmakla yetinir olmuştur, yani ona göre amelin önemi yoktur. Çoğu müslüman İslâm'a göre amel etmiyor, fakat onlar ismen ve resmî sayımla müslümandır! Bunun sebebi, hatiplerimizin dillendirdiği çarpıtılmış bu öğretilerdir.
Bu hatipleri dinleyeni şaşkınlık alır ve: İnananlar dünyada nasıl zelil ve fakir oluyorlar? Sanki Allah bu kainatı ve ondaki faydalı şeyleri kâfirlerin yararlanması için yaratmış ve inananların cezasını zillet, miskinlik ve bu faydalı şeylerden mahrum bırakma olarak takdir etmiştir!! Sanki inanan, boynuna tesbih asmak ve bu dünyadan hiçbir şeyi tanımaz bir halde yalnızlığa veya mescide inzivaya çekilmek için var olmuştur! Sanki cennet tembellerin ve çalışmayanların yurdudur. Eğer bunlar, İslâm'ın esaslarından ise, onun esasları, acizlik, tembellik, fakirlik ve zelilliktir ki, bu, İslâm'ı ve esaslarını bilmemektir. Halbuki İslâm'ın temelleri, çalışma, aktiflik, zenginlik, izzet ve egemenliğin esaslarıdır!
Hatiplerimiz Allah'ın, âhirette kendilerine geniş yer vermek ve onları aziz yapmak için dünyayı inananlara zindan edip onları zelil kıldığını anlamışsa, âhirette onları ne ile aziz kılacak? Ahiretteki azizlik ancak dünyadaki azizliğe göre olacaktır. Allah'ın, kendilerinde inananların nitelik ve amelleri olmadığı halde (ismini imandan alan) imana nispet edilen, ismen mümin olanlara mı cenneti vereceğini zannediyorsun? Allah'ın cenneti boş yere vereceğini mi zannediyorsun? Yoksa O'nun, cenneti bir şeylere karşılık yaptığını mı zannediyorsun? O, karşılığı buyurduğu gibi:
Dostları ilə paylaş: |