"Muhammed'in helali kıyamete kadar helal, haramı ise kıyamete kadar haramdır.'1
Ama Devalibi gibi içtihat taraftarı olanlar, zaman geçtikçe ilahi hükümlerin değişebileceğini iddia ediyorlar. Öyleyse ilahi hükümlerin yerine milli kanunları koyan devlet başkanlarını kınamamak gerekir. Çünkü onlar da, ilahi hükümlere aykırı olan kanunlarını maslahat icabı çıkarmışlardır. Mesela, onlardan biri diyor ki: "Düşmanlarınızı yenmek için oruç tutmayın. Bizler bugün fakirlik, cehalet ve irtica ile savaşıyoruz ve oruca hiç ihtiyacımız yoktur. Oruç fazla üretimi engellemektedir."
Çok eşli evlilik hakkında ise şöyle diyor: "Bu zulümdür, çünkü Muhammed'in zamanında kadının hiçbir değeri yoktu. Ama biz bugün onu özgürlüğüne kavuşturduk ve bütün haklarını kendisine geri verdik."
Bu devlet başkanı, tıpkı Ömer gibi, Kur'an'ın zahirine değil, ayetin asıl hedefine dikkat ederek diyor ki: "Bugün kız ile erkek mirasta eşit olmalıdır. Zira o zamanlarda ailenin geçimini sağlamak erkeğin üzerinde olduğu için Allah, ona iki kat miras ayırmıştı. Ama bugün artık kadın da erkek gibi çalışmakta ve ailesinin geçimini sağlamakta katkıda bulunmaktadır." Örnek olarak da, karısının çok miktarda para harcayarak kardeşini bakan yaptığını gösteriyor!
Aynı bu devlet başkanı, zinayı helal biliyor ve bunu, zorla yapılmaması ve meslek edinilmemesi şartıyla, buluğ çağına eren herkesin hakkı olarak görüyor. Üstelik zinaya
----------------------
1- Sünen-i Daremi, c. 1, s. 115.
İlk Üç Halife Hakkında / 315
teşvik için de, zinadan olan çocuklara bakım yurdu açıyor.
Bu gibi içtihatları bir hayli çok olan bu devlet başkanı, iloinçtir ki, Ömer'in kişiliğine hayran olduğunu söylüyor! o Bir konuşmasında da diyor ki: "Ama ne yazık ki, Ömer ne hayatında, ne de öldükten sonra içtihatlarının sorumluluğu- nu üstlenmedi. Ama ben hayatımda da, öldükten sonra da yaptığım içtihatların sorumluluğunu üstleniyorum." Halkın onun içtihatlarını eleştirdiğini duyunca da diyor ki: "Ömer bin Hattap zamanının ilk ve en büyük müçtehidi idi. Peki ben niye içtihat etmeyeyim ki? Ömer de hükümet başka- nıydı, ben de hükümet başkanıyım."
Daha da ilginç olan şudur: Bu devlet başkanı, Resulullah'ın (s.a.a.) adını alay ve istihzayla anıyor! Örneğin; bir konuşmasında demiş ki: "Muhammed coğrafya bile bilmiyordu. Çünkü Çin'in dünyanın sonu olduğunu zannederek; "Çin'de de olsa ilim öğreniniz." demiştir. Muhammed, ilmin bu kadar gelişeceğini ve demir parçalarının havada uçacağını nereden bilebilirdi ki?! Veya Uranyum, Potasyum, atomla ilgili bilimler ve nükleer silahlar hakkında ne diyebilirdi ki?!"
Ben bu aptal adamı fazlaca kınamıyorum. Çünkü o, Allah'ın Kitabı ve Resulullah'ın (s.a.a.) sünnetinden hiçbir şey anlamadan bir gün kendisini bir İslam ülkesinin başkanı olarak görmüş ve aşağılık kompleksine kapılarak ülkesini Avrupa Ülkelerinin seviyesine çıkarmak istemiş, birçok kral ve devlet başkanı da ona uymuş, batılı ülkeler ona övgüler yağdırmış, hatta ona "Büyük Mücahit" lakabını vermişler! Böyle birinden bu gibi sözleri yadırgamamak gerekir. Çünkü onun aldığı eğitim bunu gerektirmektedir. Dolayısıyla eğer insaflı olursak, önce Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ı
316 / Zikir Ehline Sorun
eleştirmemiz ve kınamamız gerekir. Çünkü Resulullah'ın (s. a. a.) vefat ettiği günden itibaren bu kapıyı onlar açtılar; Ümeyye Oğulları ve Abbas Oğulları da yaptıkları içtihatlarda onlara uydular ve tam yedi asır İslam kanunları ve hükümlerini değiştirmekle uğraştılar. Bunun sonucu olarak da, bugün bir İslam ülkesinin başkanı, milletinin karşısında küstahça Resulullah (s.a.a.) ile alay ediyor ve hiçbir kimse kalkıp ona itiraz etmiyor!
Ben, bazı İslami hareketlerdeki kardeşlerime diyordum ki: "Eğer sizler, bugün Kur'an'a ve sünnete uymayan bu devlet başkanını kınamakta samimiyseniz, önce bu bidatin temelini atan ve nassın (Kur' an ve sünnetin) karşısında içtihat edenleri kınamalısınız."
Ama onlar, zamanın devlet başkanlarını Raşit Halifelerle mukayese etmekten rahatsız oluyorlardı. Ben onlara diyordum ki: "Bugünkü krallar ve devlet başkanları, tarihin kesin neticesinden başka bir şey değildir. Resulullah'ın (s.a.a.) vefatından bugüne kadar Müslümanların gerçekten özgür oldukları bir zaman oldu mu?!" Onlar ise bana şu cevabı veriyorlardı: "Siz Şiiler ashaba küfür ve iftira ediyorsunuz. Eğer bir gün hükümeti ele geçirirsek, sizi ateşte yakacağız." Ben de; "Allah o günü size nasip etmesin." diyordum.
3- Yüce Allah buyuruyor ki:
"Boşamak iki defa olur. Ondan sonra ya güzellikle kadını tutmak gerek, ya iyilikle bırakmak. Onlara verdiğiniz şeylerden bir şey almak da size helal değildir. Ama erkek ve kadın Allah'ın hudutlarını koruyamayacaklarından korkarlarsa, o başka. Siz de onların, Allah'ın sınırlarını muhafaza edemeyeceklerinden korkarsanız, kadının, hakkından vazgeçmesinde ikisi
İlk Üç Halife Hakkında / 317
için de günah yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları sakın aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, onlar zalimlerin ta kendisidir. Erkek kadını bir kere daha boşayacak olursa, bundan sonra kadın başka bir kocaya varmadıkça eski kocasına helal olmaz. O adam onu boşarsa, o vakit Allah'ın sınırlarını koruyacaklarına ümitleri varsa, birbirlerine dönüp tekrar evlenme- lerinde bir sakınca yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bunları, bilmeyen kavme açıklamaktadır."1
Resulullah'ın mübarek sünneti de, bu ayetin yorumunda hiçbir gizli yön bırakmayarak diyor ki: Koca, karısını üç kez boşamadıkça kadın ona haram olmaz. Ama eğer üç kez boşarsa, artık ona dönemez. Fakat eğer kadın ondan sonra başka bir adamla evlenir, daha sonra o adam o kadını boşarsa, o zaman eski kocası da başkaları gibi o kadına evlenme teklifi edebilir. Kadın da isterse kabul, isterse reddeder. Ama Ömer bin Hattap, her zamanki alışkanlığı üzere, bilmeyenler için açıklanan bu ilahi hükmü hiçe saya- rak; "Eğer bir adam karısına tek bir defada "Seni üç kez boşadım." derse, artık o kadın ona haram olur." dedi. Ve böylece Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyye'ye muhalefet etti.
Sahih-i Müslim'in "Talak Kitabı, Üç kez Boşama Babı"nda İbn-i Abbas'tan şöyle naklolunur:
"Resulullah'ın (s.a.a.) ve Ebu Bekir'in dönemi ile Ömer'in halifeliğinin ilk iki yılında, "seni üç kez boşadım" dense, bir boşama sayılıyordu. Ama Ömer bin Hattap; "Halk kendilerine zaman tanınan bir işte acele ediyorlar. Ne
1- Bakara Suresi /229 - 230.
318 / Zikir Ehline Sorun
Dostları ilə paylaş: |