için doğru şahitlik yapın."1
Ben, bu ayet-i kerimeyi göz önünde bulundurarak yüce Allah'ın rızasından başka hiçbir şeye aldırış etmiyorum. Gerçek İslam'ı ve Resulullah'ın (s.a.a.) hata ve günahlara karşı masum olduğunu savunduğum sürece kınayanların kınamasından korkmayacağım. Hatta bu konuda Hulefa-i Raşidin de dahil olmak üzere, bazı sahabileri eleştirmek zorunda kalsam bile. Çünkü Resulullah (s.a.a.) diğer bütün insanlardan tenzihe daha layıktır. Akıllı ve özgür her okuyucu, kitaplarımı okuduğunda asıl maksadımın bu yönde olduğunu anlar; ashabı eleştirmekten ziyade Resulullah'ı (s.a.a.) savunduğumu ve Emeviler'le Abbasiler'in Müslümanlara zorla hükmettikleri yıllarda Peygamber efendimiz (s.a.a.) hakkında söyledikleri çirkin şeylerin aslı olmadığını ispatlamaya çalıştığımı görür. Çünkü maalesef, Emeviler ve Abbasiler'in kurduğu tuzakların en çirkini olan bu meselede, Müslümanların çoğu iyi niyetle onlara uymuş ve uydurdukları yalanları gerçek olarak kabul etmişler.
Eğer Müslümanlar işin gerçek yüzünü bilselerdi, ne onlara, ne de onların uydurduğu hadislere hiçbir değer vermezlerdi. Aynı şekilde eğer tarih, ashabın hepsinin Resulullah'ın (s.a.a.) emir ve yasaklarına uyduğunu, hiçbirinin ona itiraz etmediğini ve mübarek ömrünün son günlerinde birçok olayda ona karşı çıkmadıklarını yazsaydı, bizler de bugün sahabenin hepsinin adil olduğuna hükmederdik. Ama ne çare ki, Kur'an ve sünnetin nassına göre, ashabın arasında Resulullah'ı (s.a.a.) yalanlayanlar, münafiklar ve fasıklar vardı. Onlar, Resulullah'ın (s.a.a.) huzu-
----------------------------
1- Nisa Suresi / 135.
244/ Zikir Ehline Sorun
runda ihtilafa düşmüş, Resulullah' ı sayıklamakla suçlayarak vasiyetini yazdırmasına engel olmuşlardı. Üsame'nin komutanlığına itiraz etmiş, Peygamber'in te'kitlerine rağmen ordusundan ayrılmışlardı. Resulullah'ın (s.a.a.) cenazesini yerde bırakarak hilafet konusunda birbirleriyle çekişmeye başlamışlardı. Kararlaştırdıkları halifeyi bazıları kabul etmiş, bazıları da reddetmişlerdi. Resulullah'tan sonra bütün her şeyde ayrılığa düşmüş, birbirlerini tekfır etmiş, birbirlerine lanet okumuş, birbirleriyle savaşmış, birbirlerinden beri ve uzak olduklarını ilan etmişlerdi. Allah'ın bir tek dinini, çeşitli mezheplere bölmüşlerdi.
O halde, bunun sebebi araştırılmalı, insanlar için çıkarılmış olan en hayırlı ümmeti; kendisini, mukaddesatını savunamayan, işgal ve sömürü altında yaşayan yeryüzünün en cahil, en çaresiz ve en hakir ümmeti durumuna düşüren etken bulunmalıdır.
Bence bu sorunun tek çözümü, samimi bir özeleştiridir. Geçmişlerimizle, müzelere kaldırılmış kalp iftiharlarımızla övünmek artık yeter! İçinde bulunduğumuz durum, bizleri hastalığımızın çaresini bulmaya, tefrika ve ihtilafların ve geri kalmışlığımızın nedenlerini araştırmaya, böylece hep birlikte dertleri teşhis edip dermanını bulmaya zorlamaktadır. Bizim asıl hedefimiz budur ve kulları doğru yola hidayet eden ise yalnız Allah'tır.
Hedefimiz doğru bir hedef olduktan sonra, sahabeyi savunma adı altında, küfretmekten başka bir şey bilmeyen bağnazların itirazları bizi yıldıramaz. Ancak biz, onlara acıdığımız kadar onları kınamıyoruz ve onlara düşmanlık da beslemiyoruz. Çünkü ashaba olan iyi zanları, onları hakikatten uzaklaştırmıştır. Onların durumu, baba ve atala-
İlk Üç Halife Hakkında /245
rına iyi zan besleyen Yahudi ve Hıristiyanların durumuna ne kadar benzemektedir! Günümüz Yahudi ve Hıristiyanları, atalarının; -haşa- "Muhammed peygamberlik iddiasında yalancıydı, dolayısıyla peygamber değildi." şeklindeki sözlerine inanarak İslam'ı araştırma zahmetine katlanmamaktalar. Yüce Allah buyuruyor ki: "Kendilerine kitap verilenler, ancak o apaçık delil kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler. "1
Aradan asırlar geçtikten sonra bugün bir Müslümanın, bir Yahudi veya Hıristiyana İslam' ı benimsetmesi çok zordur. Bu Müslüman, Kur'an'ı delil göstererek; "Sizlerin elinizdeki Tevrat ve İncil bozulmuştur." derse, sözünü dinleyen bir kulak bulur mu?
Aynı şekilde; bütün sahabilerin adaletine inanan ve bu inancını hiçbir delili olmadan savunan inatçı bir Müslümanı da bu inancından vazgeçirmek oldukça zordur.
Yaptıkları kötü ve çirkin amellerle İslam'ı tam tersine gösteren Muaviye, Yezid ve bunun gibilerinin eleştirilmesini duymak istemeyenlere; Ebu Bekir, Ömer, Osman (Sıddık, Faruk, Meleklerin Kendisinden Utandığı Şahıs) veya Resulullah'ın (s.a.a.) zevcesi ve Ebu Bekir'in kızı, Ümm'ül-Müminin Aişe hakkında bir şey söylenebilir mi?!
Bu noktayı göz önünde bulundurarak, geçen bölümde Aişe'nin durumunu incelerken sadece Ehl-i Sünnet'in itimat ettiği Sahihlerdeki rivayetlere dayandık. Şimdi de ilk üç halifenin durumunu incelerken, aynı yöntemi izleyerek onların, Ehl-i Sünnet'in itimat edip güvendiği Sahihler,
---------------------
1- Beyyine Suresi /4.
246/ Zikir Ehline Sorun
Müsnedler ve tarih kitaplarında kaydedilen amellerinden örekler vereceğiz.
Amacımız ise; sahabenin hepsinin adaletine inanmanın doğru bir inanç olmadığını ve ashabın bazı önde gelen isimlerinin bile adalet sıfatından yoksun olduğunu ortaya koymak ve Ehl-i Sünnet ve Cemaat'tan olan kardeşlerimize, bu eleştirilerin sadece hakka ulaşmak için bazı perdelerin kenara itilmesini amaçladığını ve sahih olduğunu kabul ettikleri kitaplardan aktarıldığına göre de -iddia edildiği gibi- Şiilerin uydurması olmadığını anlatmaktır.
Dostları ilə paylaş: |