ZiKİr ehline sorun kitabın Orijinal Adı: «Fes'elu Ehle'z Zikri» Pr. Dr. Muhammed Ticani Semavi Ensariyan Yayınları – Kum Bas


RESULULLAH'A (S.A.A.) KUR'AN'I UNUTMA İFTİRASI!



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə22/26
tarix31.10.2017
ölçüsü1,17 Mb.
#24439
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26

RESULULLAH'A (S.A.A.) KUR'AN'I UNUTMA İFTİRASI!

        Buhari, Sahih'inin "Kur'an'ın Faziletleri Kitabı"nda ve Müslim, "Yolcuların Namazı Kitabı"nda Aişe'den şöyle naklederler: "Resulullah (s. a. a.) birisinin geceleyin Kur'an'ın bir suresini okuduğunu işiterek; "Allah ona merhamet etsin. Ben filan surenin filan ayetini unutmuştum, o bana hatırlattı." dedi."
------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 17 - 18; Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1733, h.2213.

384 / Zikir Ehline Sorun


        Başka bir rivayette ise Buhari, Aişe'den şöyle nakleder: "Resulullah geceleyin mescitte birinin Kur'an okuduğunu duyunca; "Allah ona merhamet etsin. Ben filan surenin filan ayetini unutmuştum, o bana hatırlattı" dedi."1



        Yüce Allah'ın kendisini Kur'an'la gönderdiği ve ebedi mucizesi Kur'an olan, bütün Kur'an'ı, ayetler halinde nazil olmadan önce bir arada nazil olduğu günden beri ezbere bilen Resulullah'ın Kur'an'ın ayetlerini unutması mümkün müdür?!

        Allah Teala buyurdu ki: "(Resulüm!) Onu (Kur'an'ı) çarçabuk almak için dilini kımıldatma."2 Yine buyuruyor ki: "Kuşkusuz o (Kur'an), alemlerin Rabbinin indirmesidir. Onu Ruh'ul-Emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye apaçık Arap diliyle senin kalbine indirmiştir. Kuşkusuz o, öncekilerin kitaplarında da anılmıştır."3

        Ama yalancılar, dalkavuklar ve iftiracılar, aklın ve mantığın kabul etmediği bütün hurafe, saçmalık ve safsataları Resulullah'a (s.a.a.) nispet vermektedirler. Dolayısıyla Müslüman araştırmacılar, Resulullah'ın (s.a.a.) mukaddes vücudunu, özellikle de "Sahih" diye anılan hadis kitaplarını dolduran böyle uydurma rivayetlerden tenzih etmelidirler.

        Bizler buraya kadar sadece Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim gibi Ehl-i Sünnet'in en muteber iki kitabından örnekler getirdik. Eğer Ehl-i Sünnet'in en muteber kitapları
----------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 239 - 240; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 543, h.788.
2- Kıyamet Suresi / 16.
3- Şuara Suresi / 192 - 196.


Hadis-i Şerifler Hakkında / 385

Resulullah'ın (s.a.a.) kutsallığını böyle zedeliyorsa, diğer kitaplarından ne beklenebilir ki?! Allah'a andolsun ki, bunlar Allah ve Resulünün düşmanlarının uydurdukları saçmalıklardır ki, Ümeyye Oğulları ve Abbas Oğulları zamanında onlara hoş görünmek için çıkarılmıştır. Çünkü onlar, Resulullah'a (s.a.a.) nazil olan şeylere inanmıyorlardı.

        Diğer taraftan, kendi efendilerinin işledikleri cinayetler tarih kitaplarında kayıtlı olduğundan bunlara bir mazeret bulunmalıydı. Resulullah (s.a.a.) bi'setin başlangıcından beri onları tanıtmış, halkı onlara karşı uyarmış, hatta onları Medine'den çıkarmış ve onlara lanet bile etmişti. Taberi, Tarih'inde şöyle nakleder: "Resulullah (s.a.a.) bir gün Ebu Süfyan'ı bir eşeğe bindiği halde gördü. Muaviye onu çekiyor, Yezid de arkadan onu sürüyordu. Resulullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Allah, ona binene, onu çekene ve onu sürene lanet etsin."1

        Ahmed bin Hanbel, Müsned'inde İbn-i Abbas'tan şöyle nakleder:

        "Resulullah ile birlikte yolculuğa çıkmıştık. Yolda iki kişinin şarkı söylediğini duyduk. Biri söylüyor, öteki yanıt veriyordu. Resulullah (s.a.a.), "Bakın o iki kişi kimdir?" diye buyurdu. "Muaviye ile Amr-ı As'tır." dediler. Resulullah (s.a.a.) ellerini göğe kaldırarak şöyle buyurdu: "Allah'ım! O ikisini terslerine çevir ve azarlayarak cehenneme at!"2

        Bir gün Ebuzer (r.a.) Muaviye'ye dedi ki: "Resulullah'ın (s.a.a.) yanından geçip gittiğinde şöyle buyurduğunu duy-


--------------------------------
1- Tarih-i Taberi, c. 10, s. 58.
2- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 4, s. 421; Taberani, Tarih-i Kebir, c. 11, s. 38, h. 10970.

386/ Zikir Ehline Sorun



dum: "Allah'ım! Ona lanet et ve onu sadece toprak ile doyur."1

        İmam Ali (a.s.) Iraklılara yazdığı bir mektupta şöyle buyuruyor: "Vallahi, eğer ben tek başıma kalsam, onlar bütün yeryüzünü doldursalar, yine de onlardan korkmam. Çünkü onların sapıklığında ve kendimizin hidayet üzere olduğumuzda hiç şüphem yoktur. Ben, Rabbime ulaşmayı arzuluyor ve onun güzel sevabını bekliyorum. Ama Allah'ın mallarını aralarında paylaşıp, kullarını köle edinen, iyilere düşman kesilip, kötüleri dost edinen cahil ve fasıkların bu ümmetin başına geçmesi beni üzüntülere boğuyor."2

        Gördüğünüz gibi Resulullah (s.a.a.) defalarca onlara lanet etmiştir ve ashabın hemen hepsi bunları biliyordu. Bu nedenle, bu hadisleri gizleyip yok edemeyeceklerini görünce, bunların karşısında Resulullah'ı (s.a.a.) -haşa- cahiliye duyguları sarmış, önüne gelene lanet okuyan normal bir insan gibi tanıtan hadisler uydurdular.

        Buhari, Sahih'inin "Dualar Kitabı"nda, Müslim ise, Sahih'inin "İhsan, Sıla ve Adap Kitabı"nda Aişe'den şöyle nakleder: "İki kişi Resulullah'ın (s.a.a.) huzuruna gelerek benim anlayamadığım bir şey söyleyerek onu öfkelendirdiler. O da onlara lanet etti. Onlar çıkıp gidince Resulullah' a (s.a.a.) dedim ki: "Herkes hayırdan yararlansa da, bu ikisi hayırdan yararlanamazlar." Resulullah; "Neden?" diye sorunca dedim ki: "Ya Resulallah! Çünkü sen onlara lanet ve beddua ettin." Resulullah bunun üzerine dedi ki: "Sen


-----------------
1- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-i Nehc'ül-Belağa, c. 8, s. 258.
2- İbn-i Kuteybe, el-İmame ve's-Siyase, c. 1, s. 137.


Hadis-i Şerifler Hakkında / 387

benim, Rabbimle nasıl ahdettiğimi bilmiyorsun. Ben şöyle ahdettim: "Allah'ım! Ben de normal bir beşer ve insanım. Öyleyse Müslümanlardan herhangi birine küfretsem veya lanet etsem, sen bunu ona sevap ve günahlarından temizlenme vesilesi kı1."1

        Ebu Hureyre' den de şöyle naklederler: "Resulullah (s.a.a.)buyurdu ki: "Allah'ım! Seninle yaptığım ahdimi bozma. Ben normal bir insanım. Öyleyse eğer müminlerden birini incitir, ona söver, lanet eder veya onu döversem, kıyamet günü bunu o mümin için namaz, zekat ve sana yaklaşma vesilesi olarak kabul et."2

        İşte böylece bu uydurma hadislerle, Resulullah'ı Allah'tan başkası için gazaplanan, suçsuz müminlere küfür ve lainet eden, onları döven bir kimse olarak tanıtıyorlar. Bu nasıl peygamberdir ki, şeytan ona yaklaşarak onu akıl sınırından dışarı çıkarıyor?! Acaba normal bir din adamı dahi bu işleri yapar mı?!

        Böylece, Resulullah'ın (s.a.a.) lanet okuduğu, beddua ettiği, işledikleri bazı cinayetlerden ve suçlardan dolayı halkın gözü önünde kamçıladığı ve haysiyetlerini yıktığı Ümeyye Oğullarının hakimleri bu yalan ve uydurma hadisler sayesinde suçsuz gösteriliyorlar. Hatta Resulullah'ın onlara laneti, onların Allah'ın iyi ve takvalı kulları olduğunun belirtisi olarak sayılıyor!

        Bu rivayetler incelenecek olursa, gerçek dışı oldukları ve


------------------------

1- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2007, h. 2600.


2- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 96; Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2008, h. 2601.

388 / Zikir Enline Sorun


kimler tarafından uyduruldukları açıkça görülecektir. Çünkü Resulullah (s.a.a.) asla birine sövmemiş, küfür etmemiştir. Bu büyük iftiralardan dolayı Allah onlara gazaplanıp lanet etmiştir ve onları acı bir azap beklemektedir.

        Buhari ile Müslim'in Aişe'den naklettikleri bir rivayet onların yalan iddialarını ortaya çıkarmaya yeter.

        Buhari, Sahih'inin "Edep Kitabı"nda Aişe'den şöyle nakleder:

        "Bazı yahudiler Resulullah'ın yanına gelerek dediler ki: "Essamu Aleyk!"ı Ben; "Ölüm de, Allah'ın lanet ve gazabı da aslında size olsun!" dedim. Resulullah bana; "Aişe, sakin ol ve sakın sövüp sayma!" buyurdu. Ben; "Ne dediklerini duymadın mı?" deyince şöyle buyurdu: "Sen de benim ne dediği mi duymadın mı?" Ben onların beddualarını kendilerine çevirdim. Ayrıca onların benim aleyhimdeki bedduala- rını Allah kabul etmez. Ama benim onlara bedduamı kabul eder. "2

        Müslim, Sahih'inin "İhsan, Sıla ve Adap Kitabı"nda şöyle nakleder: "Resulullah (s.a.a.) Müslümanları lanet etmekten menetti. Hatta hayvanlara dahi lanet edilmesini yasakladı. Ona; "Ya Resulallah! Müşriklere beddua et." dendiği zaman şöyle buyurdu: "Ben lanet edici olarak değil, alemlere rahmet olarak gönderildim."3

        İşte yüce ahlak ve şefkatli bir kalbe sahip olan Resulullah'a bu yaraşır. Dolayısıyla, Resulullah laneti hak-
-----------------------
1- Yani -haşa- "Ölüm sana olsun!"
2- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 15.
3- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2006, h. 2599.

Hadis-i Şerifler Hakkında / 389

ketmeyen birine lanet etmez, sövmez ve kırbaç vurmazdı. O, yalnız Allah için gazaplanır, sadece hakkedene lanet ederdi. Sadece Allah'ın hükümlerini uygulamak için kırbaç vururdu. Suçsuz müminlere şahitsiz ve delilsiz olarak asla kırbaç vurdurmazdı.

        Ne var ki, Ümeyye Oğullarına lanet okunan hadislerin halk arasında yayıldığını görerek kıvranıp duranlar, halkı kandırmak ve Muaviye'nin düşük makamını yüceltmek için bu rivayetleri uydurdular. Bu yüzden görüyoruz ki Müslim, Resulullah'ın Muaviye'ye lanet okumasını rahmet ve Allah'a yaklaşmaya vesile olarak gösteren rivayetleri getirdikten sonra, İbn-i Abbas'tan şöyle naklediyor:

        "Bir gün çocuklarla oynadığım sırada Resulullah geldi. Resulullah'ı görünce bir kapının arkasına saklandım. Resulullah gelip (omuzlarımdan tutarak) beni şöyle bir sarstı ve; "Git bana Muaviye'yi çağır." dedi. Ben gidip dönerek; "Muaviye yemek yiyor." dedim. Tekrar; "Git Muaviye'yi bana getir." dedi. Yine gittim ve dönerek; "Hala yemek yiyor." dedim. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Allah onun karnını doyurmasın!"1

        Tarih kitaplarında şöyle geçer: "Nesei, Müminlerın Emiri Hz. Ali'nin (a.s.) faziletlerine ayırdığı el-Hasais adlı kitabını yazdıktan sonra Şam'a gittiğinde halk ona itiraz ederek, "Neden Muaviye'nin faziletlerini de yazmadın?" dediler. Bunun üzerine Nesei şöyle dedi: "Ben onun hakkında Resulullah'ın, "Allah onun karnını doyurmasın!" sözünden başka bir fazilet bilmiyorum." Şamlılar bu söze kızarak ona o kadar vurdular ki oracıkta can verdi."2
--------------------------------
1- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2010, h. 2604.
2- Tezkiret'ül-Huffaz, c. 2, s. 699; Tehzib'ul-Kemal, c. 1, s. 338.


390/ Zikir Ehline Sorun

        Tarihçiler yazarlar ki: "Resulullah'ın Muaviye hakkındaki bu duası kabul oldu. Ondan sonra Muaviye yemek yemekten yorulmasına rağmen bir türlü doymuyordu."

        Ben lanetin rahmet sayıldığını ve Allah'a yaklaşma vesilesi olduğunu bilmiyordum! Bunu bana ilk kez ilminin çokluğuyla meşhur olan Tunuslu bir alim söyledi. Bir toplulukta oturup konuşuyorduk. O sırada Muaviye bin Ebu Süfyan'ın adı geçti. O adam, Muaviye'yi yücelikle anarak onun siyasetinden ve zekasından bahsedip siyaseti sayesinde Hz. Ali'yi nasıl yendiğini anlattı. Ben, çok acı olmasına rağmen onun sözleri karşısında sabredip hiçbir şey demedim. Ama o bu kadarıyla yetinmeyerek Muaviye'yi selam ve rahmetle anmaya ve ona övgüler yağdırmaya başlayınca artık dayanamayarak; "Resulullah (s.a.a.) Muaviye'yi sevmiyordu, ona lanet ve beddua da ediyordu."dedim.

        Orada olanlar şaşırarak bana kızdılar. Ama o adam gayet sakin bir şekilde beni onayladı. Orada olanlar daha da şaşırıp ona dediler ki: "Biz bir şey anlamadık! Bir taraftan onu methederek övüyor ve ona selam gönderiyorsun, diğer taraftan Resulullah'ın (s.a.a.) ona lanet ettiğini kabul ediyorsun! Bu nasıl mümkün olabilir?!" Ben de onlarla birlikte aynı soruyu sordum. O adam öyle ilginç bir cevap verdi ki kabul etmek mümkün değildi. Dedi ki: "Resulullah kime lanet etmiş veya sövmüşse, bu lanet ve sövüş, onun günahlarından arınmasına, Allah'a yakınlaşmasına ve Allah'ın rahmetinin kapsamına girmesine neden olur." Herkes şaşırarak; "Bu nasıl olur?!" dediler. Adam şöyle cevap verdi: "Zira Resulullah diyor ki: "Ben de sizler gibi bir insanım. Bu yüzden Allah'tan, size ettiğim lanetleri rahmet ve mağfiret olarak kabul etmesini istedim." Sonra şöyle



Hadis-i Şerifler Hakkında /391

ekledi: "Resulullah'ın öldürdüğü şahıslar da direkt olarak cennete girecekler."

        Bir süre sonra ona bu rivayetleri nereden aktardığını sordum. O da beni Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'e havale etti. O rivayetlere baktığımda Emeviler'in, kaybolan haysiyetlerini yeniden toparlamak ve diğer taraftan Resulullah'ın (s.a.a.) masumluğuna gölge düşürmek için nasıl tuzaklar hazırladıklarını daha iyi anladım.

        Daha sonra aynı hedefe hizmet eden daha fazla rivayetlere rastladım ve Emeviler'in, hatta yüce Rabbimizin dilinden bile hadisler uydurduklarını gördüm.

        Örneğin; Buhari, Sahih'inin "Tevhid Kitabı"nda Ebu Hureyre'den şöyle rivayet eder:

        "Resulullah buyurdu ki: "Ömründe hiçbir hayırlı iş yapmayan biri ölürken şöyle vasiyet etti: "Ben öldükten sonra bedenimi yakın ve külünün yarısını çöllere, diğer yarısını da denize atın. Çünkü eğer Allah külümü ele geçirirse, dünyada hiç kimseye çektirmediği azabı bana tattırır." Allah denize ve çöllere onun külünü toplamalarını emretti. Sonra o adama; "Neden böyle vasiyet ettin?" dedi. Adam; "Senden korktum ve sen, bunu benden daha iyi biliyorsun." dedi. Allah da onu affetti."

        Aynı sayfada yine Ebu Hureyre'den şöyle nakleder: "Resulullah'tan (s.a.a.) şöyle işittim: "Bir kul günah işledikten sonra, "Allah'ım! Ben günah işledim, bağışla!" dedi. Rabbi ise ona dedi ki: "Kulum, kendisini bağışlayacak veya cezalandıracak bir Rabbi olduğunu bildi mi? Öyleyse kulumu affettim." Bir süre sonra aynı kul yine bir günah işleyerek; "Allah'ım! Yine günah işledim, beni bağışla." dedi. Allah yine; "Kulum kendisini affedecek veya cezalandıracak bir

392 / Zikir Ehline Sorun


Rabbi olduğunu bildi mi? Öylese kulumu bağışladım." dedi. Bir süre sonra yine günah işledi. Ve sonra Allah'tan bağışlanmak istedi. Allah da buyurdu ki: "Kulumu bağışladım. Artık istediğini yapsın.'1

        Ey Allah'ın kulları! Bu nasıl bir rabdir ki kulu, günahları bağışlayacak bir rabbi olduğunu ilk defasından bildiği halde o, bu gerçeği bilmemekte ve her defasında, "Kulum kendisini affedecek veya cezalandıracak bir Rabbi olduğunu bildi mi?" diye sormaktadır?! En sonunda da kulunun günahtan bir türlü vazgeçmediğini görünce usanarak; "Beni rahat bırak da ne yaparsan yap!" diyor!

        "Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük! Onlar yalandan başka bir şey söylemiyorlar. Onlar bu yeni Kitab'a inanmazlarsa, arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini mi mahvedeceksin?!"2

        Evet! Bunlar, Resulullah'ın (s.a.a.) Osman'a şöyle dediğini iddia ediyorlar: "İstediğin her şeyi yap! Bugünden sonra artık hiçbir günah sana zarar veremez!"3

        İddialarına göre Osman "Usra" ordusunu düzenlediği zaman Resulullah bu sözü ona demiş! Bu laflar, tıpkı rahiplerin cennet vaadi ile sattıkları kağıtlara benzemektedir.

        Öyleyse artık Osman'ın, halkın isyanına yol açan ve sonunda gusülsüz ve kefensiz olarak yahudilerin mezarlığına defnedilmesine sebep olan onca cinayet ve çirkin işlerine şaşırmamak gerekir!
------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 9, s. 177 - 178.
2- Kehf Suresi /5 - 6.
3- Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 626, h. 3701; Fazail-i Ahmed, c. 5, s.63.


Hadis-i Şerifler Hakkında / 393

"Bunlar, onların arzularıdır. De ki: Eğer doğru söylüyorsanız, delilinizi getirin."

RESULULLAH (S.A.A.) VE -HAŞA- ÇELİŞKİLİ KONUŞMALAR!

        Buhari, Sahih'inin "Fitneler Kitabı"nda Hasan'dan şöyle nakleder: "Fitne gecelerinden birinde silahımı alarak evden çıktım. Ebu Bukre yolda beni görerek; "Nereye gidiyorsun?" dedi. Ben; "Resulullah'ın amcasının oğluna yardım etmek istiyorum." dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: "Eğer iki Müslüman birbirine kılıç çekerse her ikisi de cehennemdedir." Katil varsın ateşe girsin ama maktulün suçu nedir?" diye sorulunca buyurdu ki: "O da ötekini öldürmek istiyordu da .."1
onun için...

        Aynı şekilde Müslim, Sahih'inin "Fitneler ve Kıyametin Alametleri Kitabı"nda Ahnef bin Kays' dan şöyle nakleder: "Bu adama yardım etmek için çıktım. Ebu Bukre beni görüp dedi ki: "Nereye gidiyorsun'?" Ben; "Bu adama yardım etmek istiyorum." dedim. Dedi ki: "Geri dön. Çünkü ben Resulullah'ın şöyle buyurduğunu duydum: "İki Müslüman birbirine kılıç çektiyse, katil de maktulde ateştedir." Ben; "Ya Resulallah! Katil doğru da maktul niye ateştedir?" diye sorunca, "Çünkü o da ötekini öldürmeye kastetmişti." buyurdu."2

        Herkes, bu rivayetlerin hangi sebeplerden dolayı uydu-
-----------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 9, s. 64.
2- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2213, h. 2888; Sahih-i Buhari, c. 1, s. 14 - 15.

394/ Zikir Ehline Sorun

rulduğunu hemen anlayabilir. Ebu Bukre, Resulullah'ın (s.a.a.) amcası oğlu Hz. Ali'nin düşmanı ve onun yenilmesini isteyen biridir. Aynı zamanda Hz. Ali'ye yardım etmeye gidenleri engellemek için aklın, Kur'an'ın, mantığın ve Resulullah'ın (s.a.a.) pak sünnetinin kabul etmediği rivayetler de uydurmaktadır.

        Allah Teala Kur'an'da şöyle buyuruyor:

        "Saldırana karşı Allah'ın emrine dönünceye dek savaşın..."1

        Zalim ve mütecavizlere karşı savaşmak apaçık ilahi emirdir. Bu yüzden Buhari'ye şerh yazan diyor ki: "Bak bakalım bu hadis zalimlere karşı savaşmaya delil olabilir mi? Halbuki Kur'an-ı Kerim'de "Zalim ve mütecaviz olana karşı savaşın." buyuruluyor."

        Ve biz diyoruz ki:

        Kur'an'ın ayetiyle çelişen bu uydurma hadis duvara çarpılmalıdır. Çünkü sahih hadis ve sünnette Hz. Ali (a.s.) hakkında şöyle buyurulmaktadır:



        "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım, onu seveni sev; ona düşman olana düşman ol; ona yardım edene yardım et; onu yalnız bırakanı yalnız bırak; o nereye gitse hakkı onun etrafında döndür."
2

        O halde, Hz. Ali'ye yardım etmek Hz. Resulullah'a yardım etmektir. Emir'ül-Müminin Ali'ye yardım etmek her Müslümana farzdır. Ona yardım etmemek ise, hakkı bozguna uğratmak ve batıla yardım etmektir.

        Buhari'nin hadisine dikkat edecek olursak rivayeti nakledenlerin hiçbirinin isminin getirilmediğini görürüz. "Hammad, adını söylemediği birinden naklediyor." Bura-dan açıkça anlaşılıyor ki, adı söylenmeyen o şahıs, Hz.
-----------------------------
1- Hucurat Suresi / 9.
2- Hasais-i Nesei, s. 96; İbn-i Hacer, es-Savaik'ul-Muhrika, s. 42.

Hadis-i Şerifler Hakkında / 395

Ali'nin düşmanlarından olan bir münafıktır. Onlar bu vesile ile Hz. Ali'nin bütün faziletlerini yok etmek ve ellerinden geldiğince ismini zihinlerden silmek istiyorlardı. Hakka yardım etmekten kaçınanlardan biri olan Sa'd bin Ebi Vakkas der ki: "Bana bir kılıç verin de, "Bu haktır, bu batıldır" diyen herkesi öldüreyim."1

        Görüldüğü gibi bazı kişiler, hakkın batılla örtülmesini ve doğru yolun kaybolması için aydınlığın yerine karanlıkların gelmesini istemektedir.

        Diğer taraftan, naklettiğimiz hadis, Sünnilerin içinde meşhur olan "aşere-i mübeşşere" (cennetlik olan on kişi) hadisi ile çelişmektedir.

        Ahmed, Tirmizi ve Ebu Davud Resulullah'tan şöyle naklederler:

        "Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa' d bin Ebi Vakkas, Said bin Zeyd ve Ebu Ubeyde bin Cerrah cennetliktirler."2

        Yine Resulullah'tan (s.a.a.) sahih olarak şöyle buyurduğu nakedilmiştir:

        "Ey Yasir ailesi! Müjdeler olsun size! Çünkü sizinle cennette görüşeceğiz."3

        Yine buyurmuştur ki:

        "Cennet dört kişinin gelmesini coşkuyla bekler: Ali, Ammar, Selman ve Mikdad."4


Ayrıca Müslim, Sahih'inde, Resulullah'ın (s.a.a.) Abdul-
-------------------------------
1- Taberani, Tarih-i Kebir, c. 1, s. 106; et-Tabakat'ul-Kubra, c. 3, s. 143.
2- Müsned-i Ahmed, c. 1 s. 193; Sahih-i Tirmizi, c. 5, s. 647, h. 3747; Sünen-i Ebi Davud, c. 4, s. 211, h. 4649.
3- Mecma'uz-Zevaid, c. 9, s. 293, Taberani'nin el-Evsat'ından (c. 2, s. 305, h. 1531) naklen.
4- Hilyet'ul-Evliya, c. 1, s. 190.

396/ Zikir Ehline Sorun

lah bin Selam'ı da cennetle müjdelediğini nakleder.1

        Yine Resulullah sahih hadislerde şöyle buyurmuştur:

        "Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidirler."2;

        "Cafer bin Ebi Talip meleklerle birlikte cennette uçmaktadır."3

         "Fatıma'tüz-Zehra cennet kadınlarının halıımefendisidir."4;

         "Cebrail, (Hz. Fatıma'nın annesi olan) Hz. Hatice'yi cennette bir ev ile müjdeledi."5

        Yine sahih bir hadiste şöyle buyurduğu nakledilir:

        "Rumlulardan ilk cennete girecek olan Süheyb'dir. Habeşlilerden ilk cennete girecek olan Bilal'dir. Farslardan ilk cennete girecek olan ise Selman' dır."6

        Öyleyse peki neden cennetle müjdelenme hadisleri on kişiye özelleştiriliyor ve nerede cennetin adı geçiyorsa hemen aşere-i mübeşşere'nin adı geçiyor?! Biz onları kıskanmıyoruz ve Allah'ın rahmetinin geniş olduğunu da biliyoruz.

        Burada şunu demek istiyoruz:

        Yukarıda Resulullah'tan nakledilen o rivayet, bu aşere-i mübeşşere (cennetlik olan on kişi) rivayetiyle çelişki içindedir. Çünkü o rivayette, "İki Müslüman birbirine kılıç çekerse katil de, maktul de cehennemliktir." denmektedir. Eğer bu hadisi kabul edecek olursak, cennetle müjdelenenler (aşere-i mübeşşere) hadisi yalanlanmış oluyor. Çünkü bunlar birbirlerine kılıç çekip birbirlerini öldürdüler. Aişe'nin, Hz.


------------------------

1- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1930, h. 2483.


2- Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 656, h. 3768.
3- Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 654, h. 3763.
4- Sahih-i Buhari, c. 5, s. 36.
5- Sahih-i Buhari, c. 5, s. 48.
6- et-Tabakat'ul-Kubra, c. 3, s. 226,232 ve c. 4, s. 82; Hilyet'ul- Evliya, c. 1, s. 185.

Hadis-i Şerifler Hakkında /397

Ali'ye açtığı Cemel savaşında Talha ile Zübeyr öldürülmediler mi? Kılıçlarını çekerek binlerce Müslümanın öldürülrnesine sebep olmadılar mı?

        Muaviye'nin ateşini yaktığı Sıffin savaşında Ammar bin Yasir, Hz. Ali'nin yanında savaşırken öldürülmedi mi? Peygamber-i Ekrem Ammar hakkında; "Seni isyankar bir grup öldürecektir." buyurmamış mıydı? 1

        Cennet gençlerinin efendisi olan İmam Hüseyin, Muaviye ve Yezid ordusu tarafından Resulullah'ın bütün Ehl-i Beyti ile birlikte -İmam Zeynelabidin dışında- kılıçtan geçirilmedi mi?

        O halde, bu yalancılara göre katil de maktul de cehennemliktir. Çünkü birbirlerine karşı kılıç çekmişlerdir.

        Açıktır ki, böyle sözleri sadece vahiyle konuşan, heva ve hevesine asla uymayan Resulullah'a nispet veremeyiz. Bu söz, hem Kur'an, hem sünnet, hem de mantık ile çelişmektedir. Şimdi sorulan soru şudur: Buhari ile Müslim nasıl oluyor da bunları anlamayarak geçiyorlar?! Yoksa onların bu uydurma hadisler hakkında başka görüşleri mi var?!



FAZİLETLERDEKİ ÇELİŞKİ!

        Ehl-i Sünnet'in "Sahih" dedikleri kitaplarda çelişkili olan konulardan biri de şudur: Bir yandan Resulullah'ın bütün peygamberlerden üstün olduğu söyleniyor, öte yandan Hz. Musa'nın makamı Resulullah'ın (s.a.a.) makamından da üste çıkarılıyor! Zannedersem bu konudaki hadisleri, Ömer ve Osman zamanında Müslüman olan Kabulahbar, Temim


---------------------

1- Tarih-i Taberi, c. 10, s. 59.


398 / Zikir Ehline Sorun


Dari, Veheb bin Münebbih gibi Yahudiler uydurmuş ve kendilerini çok seven Ebu Hureyre ve Enes bin Malik gibi bazı sahabiler vasıtasıyla da yaymışlardır.

        Şimdi bu konudaki bazı örneklere değiniyoruz.

        Buhari, Sahih'inin "Tevhid Kitabı"nda uzun bir hadiste Enes bin Malik'ten Resulullah'ın bir gecede Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya gittiğini, oradan da yedi göğe, sonra da Sidret'ül-Münteha'ya çıktığını anlatır ve orada Resulullah'a ve ümmetine günde elli rekat namazın farz kılındığını, ama daha sonra Hz. Musa'nın hatırına on yedi rekata indiğini söyler. Daha sonra küfre kadar götürebilecek açık yalanlarına devam ederek, -haşa- Allah'ın epey aşağı inerek Resulullah' a yaklaştığını ve bunun gibi birçok saçmalıklar dile getirir.

        Şimdilik bizim için önemli olan bu rivayette geçen şu sözdür: "Hz. Muhammed (s.a.a.) yedinci göğe ulaşınca, Hz. Musa'nın orada olduğunu gördü. Allah onunla konuşmak için onu oraya çıkarmıştı. Resulullah'ın da oraya çıktığını gören Hz. Musa dedi ki: 'Rabbim! Birini benden daha üstün kılacağını zannetmezdim!'" 1

        Bu rivayeti Müslim de Sahih'inin "İrnan Kitabı"nda nakletmiştir.

        Yine Buhari, Sahih'inin "Yaratılışın Başlangıcı Kitabı"nda isra ve miraç olayını anlatan bir başka rivayet nakleder. Ama bu rivayette Hz. Musa'nın altıncı gökte ve Hz. İbrahim'in yedinci gökte olduğu söylenir.

        Bizim için önemli olan ise şu paragraftır:

        "Resulullah şöyle buyurdu: "Göğün altıncı katına ulaştı-
-------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 9, s. 182 - 184.


Hadis-i Şerifler Hakkında / 399

ğımızda, "Bu kimdir?" diye soruldu' "Cebrail'dir." denildi. "Beraberinde kim var? denildı. Muahammed (s.a.a.) var." dedi. "O Resul oldu mu?" denildi. Cebrail; "Evet" dedi. Bunun üzerine "Hoş geldin. Ne iyi bir geliştir bu!" denildi. Sonra ben Musa'ya götürüldüm ve selam verdim. Musa bana dedi ki: "Ne mutlu sana, ey kardeşim ve ey peygamber!"

        Ben oradan geçince Musa ağladı. "Neden ağlıyorsun?" diye sorulunca dedi ki: "Rabbim! Benden sonra peygamber olan bu gencin ümmetinin gideceği cennet, benim ümmetimin gideceği cennetten daha üstün! "1

        Müslim, Sahih'inin "İrnan Kitabı"nda Ebu Hureyre' den şöyle nakleder:

        "Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: "Ben kıyamet günü bütün insanların efendisi olacağım. Biliyor musunuz neden? Çünkü o gün bütün insanlar bir sahrada toplanacak, münadi sesini onlara duyuracak, gözler onları görecek ve güneş onlara yaklaşacaktır. Bunun üzerine onları öyle bir gam ve keder kaplayacak ki, sabırları tükenecek ve tahammül edemeyecekler. Diyecekler ki: "Görüyor musunuz başınıza neler geliyor? Size Rabbinizin yanında şefaat edecek biri yok mu?" Bazıları diyecekler ki: "Haydi Adem'e gidelim." Sonra Adem'in yanına giderek şöyle diyecekler: "Sen bütün insanların babasısın. Allah seni elleriyle yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklere sana secde etmelerini emretti. Gel de bize Rabbinin yanında şefaat et Bizim bu ağlanacak durumumuzu görmüyor musun?" Adem diyecek ki: "Rabbim bugün öyle gazap etmiş ki, ne bugünden önce böyle gazap etmiştir, ne de bugünden sonra böyle gazap eder. O, beni ağaca yaklaş-
-----------------------------
1- Sahih-i Müslim, c. 1, s. 150, h. 164; Sahih-i Buhari, c. 4, s. 133 - 135.

400/ Zikir Ehline Sorun

maktan menetti ve ben onun emrine uymadım. Bu yüzden ben bugün yalnız kendimi düşünüyorum! Kendimi! Kendimi! Gidin başka birinin yanına! Gidin Nuh'un yanına!"

        Rivayet böylece devam ediyor ve halk Nuh'un, sonra İbrahim'in, sonra Musa'nın, sonra İsa'nın yanına gidiyorlar ve hepsi; "Ben ancak kendimi düşünüyorum! Kendimi! Kendimi!" diyerek suçları ve hatalarını hatırlatıyorlar. Yalnız İsa hatasını söylemiyor, ama o da diyor ki: "Ben ancak kendimi düşünüyorum! Kendimi! Kendimi! Gidin başkasının yanına! Gidin Muhammed'in yanına!"

        Resulullah buyuruyor ki: "Sonra benim yanıma gelirler. Ben oradan Arş'ın altına giderim. Orada Rabbime secde ederim. Sonra Allah kendi lütuf ve kereminden yüzüme öyle bir kapı açar ki, benden önce kimsenin yüzüne açmamıştır. Sonra denilir ki: "Ey Muhammed! Başını kaldır. Her ne istersen sana verilecektir. İstediğin herkese şefaat et" Ben de başımı kaldırarak derim ki: "Rabbim, ümrnetim! Rabbim, ümmetim!" Bunun üzerine denilir ki: "Ey Muhammed! Ümmetinden hesap sorulmayacak olanları cennetin sağ kapısından içeri sok. Ayrıca onlar, halkın gireceği diğer kapılara da ortaktırlar."

        Resulullah sonra buyurdu ki: "Canım elinde olan Allah'a andolsun ki, cennet evlerinin iki kapısının arası Mekke ile Humeyr veya Mekke ile Busra arası kadardır."!

        Bu hadislerde Resulullah (s.a.a.); kendisinin kıyamet günü halkın efendisi olduğunu, Hz. Musa'nın ise; "Ey Rabbim! Birini benden daha üstün kılacağını zannetmezdim" veya ağlayarak; "Ey Rabbim! Benden sonra peygam-


--------------------------
1- Sahih-i Müslim, c. 1, s. 184, h. 194.

Hadis-i Şerifler Hakkında / 401

ber olan bu gencin ümmeti, benim ümmetimin cennetinden daha üstün bir cennete gidecek." dediğini buyuruyor.

        Bu hadisleri incelediğimizde şunu anlıyoruz: Adem'den İsa'ya kadar geçmiş peygamberlerden hiçbirisi kıyamette Allah'ın yanında şefaat edemiyorlar ve bu şefaat, sadece Hz. Muhammed'e (s.a.a.) mahsustur. Bizler de buna tam olarak inanıyor ve Resulullah'ı bütün insanlardan üstün biliyoruz. Ama Hz. Muhammed'in (s.a.a.) bu faziletlerine tahammül edemeyen Yahudilerle Emeviler, bunların karşısında Hz. Musa'yı üstün gösteren rivayetler uydurdular. Daha önce de hatırlattığımız gibi miraç gecesi namaz elli rekat farz kılınınca, Hz. Musa ona dedi ki: "Ben halkı senden daha iyi tanıyorum!" Onlar bununla da yetinmeyerek Resulullah'ın dilinden, Hz. Musa'nın Hz.Muhammed'den (s.a.a.) üstün olduğunu uydurdular. Gelin birlikte dinleyelim:

        Buhari, Sahih'inin "Tevhid Kitabı, Meşiyyet ve İrade Babı"nda Ebu Hureyre'den şöyle nakleder:

        "Bir Müslüman ile bir Yahudi birbirleriyle tartışmaya giriştiler. Müslüman şöyle dedi: "Muhammed'i alemdeki herkesten üstün kılan Allah'a andolsun ki..." Yahudi ise cevabında dedi ki: "Musa'yı alemdeki herkesten üstün kılan Allah'a andolsun ki..." Müslüman bunu işitince, Yahudinin yüzüne sert bir tokat attı. Yahudi de Resul-i Ekrem'in yanına giderek Müslümanı ona şikayet etti. Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu:

        "Beni Musa' dan üstün kılmayın. Çünkü halk kıyamet günü dehşete kapıldığında ilk önce uyanan ben olacağım. Ama Arş'ın kenarında Musa'nın durduğunu göreceğim ve onun da bayılıp tekrar ayıldığını mı, yoksa Allah'ın onu



402 / Zikir Ehline Sorun

istisna mı ettiğini anlayamayacağım." 1

        Bir başka rivayette Buhari şöyle nakleder:

        "Yahudinin biri suratına tokat yemiş olarak Resulullah'ın huzuruna çıkıp; "Ya Muhammed! Ensar'dan biri bana tokat attı" dedi. Resulullah; "Onu benim yanıma getirin!" buyurdu. O adam gelince Resulullah buyurdu ki: "Neden ona tokat attın?" O dedi ki: "Ya Resulallah! Ben Yahudilerin yanından geçerken bu adam Musa'yı bütün insanlardan üstün kılan Allah'a yemin ederim." dedi. Ben cevabında; "Muhammed'den de mi?" dedim. Sonra dayanamayarak hızlı bir tokat attım. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Beni peygamberlerin içinde seçmeyin. Çünkü kıyamet günü bütün halk bayılacak. İlk önce ben ayılaca- ğım ve Musa'nın, Arş'ın direklerinden birini kucakladığını göreceğim ve onun benden önce mi ayıldığını yoksa Tur'da bayılmasının yeterli mi olduğunu anlayamayacağım."2

        Yine Buhari, Sahih'inin "Kur'an'ın Tefsiri Kitabı"nda Ebu Hureyre'nin Resulullah'tan (s.a.a.) şöyle naklettiğini söyler:

        "Allah Lut'a rahmet etsin. Zira o, her zaman sağlam bir esasa sığınırdı Eğer ben Yusuf'un zindanda kaldığı kadar zindanda kalsaydım, onların isteğini kabul ederdim. Biz İbrahim'den daha hakkız. Çünkü Allah ona, "Acaba iman getirmedin mi?" dediğinde, "Kalbimin mutmain olmasını istiyorum." dedi."3

        Bununla da yetinmeyerek, Resulullah'ın (s.a.a.), Allah katında sonunun ne olacağından şüphelenenlerden biri
----------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 9, s. 170.
2- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 74 - 75.
3- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 97.


Hadis-i Şerifler Hakkında / 403

olarak saydılar. Artık ne şefaat, ne övülen makam, ne peygamberlerden üstünlük, ne de ashabı müjdelemenin bir manası kalmıyor. Çünkü o, kıyamet günü kendi akıbetinin nasıl olacağını dahi bilmiyordu!

        Birlikte Buhari'nin şu rivayetini okuyalım. Buhari, Sahih'inin "Güneşin Tutulması Kitabı"nda Harice bin Zeyd bin Sabit'ten şöyle nakleder:

        "Ensar'dan Ümmü'l-Ala' isminde bir kadın, Osman bin Maz'un'un vefatını anlatarak şöyle dedi: "Osman bin Maz'un öldüğünde ona gusül verildi ve elbisesi ona kefen edildi. Resulullah içeri girdiğinde ben; "Allah sana rahmet etsin, ey Ebu Saib! Allah'ın yanında senin keramet ve yüce derecen olduğuna ben şahidim." dedim. Bunun üzerine Resulullah; "Allah'ın indinde yüce derecesi olduğunu nereden biliyorsun?" buyurdu. Bunu işitince; "Babam sana feda olsun ey Resulullah! Öyleyse Allah'ın indinde kimin yüce derecesi olur?" diye sordum. Buyurdu ki: "O artık ölmüştür ve ben onun için Allah'tan hayır ümit ediyorum. Ama Allah'a andolsun ki, ben bile Allah'ın Resulü olduğum halde bana nasıl davranılacağını bilmiyorum." O kadın dedi ki: "Vallahi bundan sonra kimseyi temize çıkarmayacağım."1

        Gerçekten bu çok acayip bir sözdür. Eğer Resulullah bile kendisine nasıl davranılacağını bilmiyorsa, kim biliyor o halde?! Yüce Allah; "İnsan kendisini çok iyi bilir."2 ve Resulüne; "Allah senin önceki ve sonraki hatalarını affetsin, sana nimetlerini tamamlasın, seni doğru yola hidayet etsin ve Allah sana üstün bir yardımla yardım etsin diye biz seni apaçık bir fetihle zafere ulaştırdık."
-----------------------------------

1- Sahih-i Buhari, c. 2, s. 91. 2- Kıyamet Suresi / 14.

404 / Zikir Ehline Sorun

buyurmuyor mu?1

        Eğer Müslümanların cennete gitmelerinin şartı, Resulullah'ı (s.a.a.) tasdik etmek, emirlerine itaat etmek ve ona tabi olmak ise, bu çirkin rivayeti kesinlikle kabul edemeyiz. Tüm bunlar Resulullah'ın (s.a.a.) nübüvvet ve risaletine bir gün bile inanmayan Ümeyye Oğullarının uydurmalarıdır. Onlar, Resulullah'ın (s.a.a.) siyaset ve zekası ile halka hakim olduğunu söylüyorlardı ve bunu Ebu Süfyan, Muaviye, Yezid ve onlardan olan diğer halife ve hakimler açıkça dile getirmişlerdir.


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin