RESULULLAH'A -HAŞA- ŞARAP İÇME İFTİRASI!
Buhari, Sahih'inin "Nikah Kitabı", "Düğünde Kadının Erkeklere Hizmet Etmesi" ve "Düğünde Sarhoş Etmeyen Şarap" bablarında şöyle nakleder:
"Ebu Üseyd Saidi evlenirken Resulullah'ı ve ashabını davet etti. Onun karısı Ümmü Üseyd, onlar için yemek pişirip getirdi. Resulullah (s.a.a.) yemeğini bitirince kadın, daha önce küçük bir taş kabın içinde ıslattığı hurmaları karıştırarak, içmesi için Peygamber'e verdi. Böylece onu daha iyi ağırlamak istiyordu."2
Bu rivayetle Resulullah'ın şarap içtiğini söylemek istiyorlar. Oysa bu, Arapların bir geleneği idi. Onlar, suyun kokusunu gidermek için içine birkaç hurma koyarlardı. O halde bu, şarap değildir ve bazıları bunu helal bilirler. Müslim de, bu rivayeti "İçecekler Kitabı, Kaynayıp Sarhoş Etmeyen Üzüm ve Hurma Suyunun Mübah Oluşu Babı"nda3 nakleder. Ama halife ve sultanlar bu rivayete dayanarak şarap içmeye başladılar. Hatta sarhoş etmedikçe şarabın helal olduğunu bile iddia ettiler.
Emeviler ve Abbasilerin rezilliklerini örtmek için de şu rivayetleri ürettiler:
--------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 7, s. 32.
2- Sahih-i Buhari, c. 7, s. 33.
3- Sahih-i Müslim, c. 3, s. 1589 - 1590, h. 2004 ve 2005.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 369
RESULULLAH'A (S.A.A.) HAYA ETMEME İFTİRASI!
Buhari, Sahih'inin "Hac Kitabı, Kurban Günü Ziyareti Babı"nda Aişe'den şöyle nakleder: "Resulullah'la birlikte hacca gitmiştik. Kurban kestikten sonra ihramdan çıktık. O sırada Safiyye adet gördü. Resulullah o halde bir erkeğin eşine yaptığını onunla yapmak istiyordu. Ben; "Ya Resulallah! O hayız halindedir." dedim."1
Bu ne biçim peygamberdir?! Bir eşinin yanında öteki eşiyle yatmak istiyor! Ayrıca, onun ne halde olduğunu bilmiyor da öteki karısı ona haber veriyor!
Müslim, Sahih'inin "Faziletler Kitabı, Osman'ın Faziletleri Babı"nda Aişe ve Osman' dan şöyle nakleder:
"Ebu Bekir Resulullah'ın huzuruna gelmek için izin istedi. Peygamber o sırada yatağa uzanmış, Aişe'nin elbisesini giymişti. Resulullah o halde Ebu Bekir'in içeri girmesine izin verdi ve onun istediğini yerine getirdi. Ebu Bekir gittikten sonra Ömer içeri girdi. Peygamber aynı vaziyette onun da içeri girmesine izin verip istediğini yerine getirdi. Sonra ben (Osman) izin istedim. Resulullah hemen kalkıp oturdu ve Aişe'ye de; "Elbiseni giy ve kendini toparla!" dedi. Ben de isteğimi aldıktan sonra evime döndüm. Aişe Resulullah'a (s.a.a.) dedi ki: "Ebu Bekir ile Ömer'den utanmazken neden Osman'dan utandın?" Resulullah; "Osman çok utangaç birisidir. Eğer o halde ona izin verseydim, utancından istediğini söylemeyebilirdi." dedi."2
---------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 2, s. 214.
2- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1816, h. 2402.
370/ Zikir Ehline Sorun
Bu ne biçim peygamberdir ki, yatağında eşinin yanında uzandığı halde ashabını karşılıyor! Ve ancak Osman içeri girdiğinde eşinden kendini toparlayıp elbisesini üzerine çekmesini istiyor?!
RESULULLAH'A (S.A.A.) AVRET YERİNİ AÇMA İFTİRASI!
Buhari, Sahih'inin "Namaz Kitabı, Namazda Çıplaklığın Mekruhluğu Babı"nda, Müslim ise, Sahih'inin "Hayız Kitabı, Avret Yerinin Korunmasına İtina Göstermek Babı"nda Cabir bin Abdullah'tan şöyle naklederler:
"Resulullah peştamal bağladığı halde onlarla birlikte Kabe'yi onarmak için taş taşıyordu. Amcası Abbas ona dedi ki: "Ey kardeşimin oğlu! Eğer peştamalını çıkarır da omzuna atarsan, taşları daha kolay taşırsın. Bunun üzerine Resulullah peştamalını çıkararak omzuna attı. O sırada bayılarak yere düştü ve ondan sonra Resulullah asla çıplak görülmedi." 1
Aziz okuyucular! Bakın, Resulullah'a nasıl iftiralar atıyorlar?! Halbuki Resulullah haya ve iffeti imanın direklerinden biri olarak saymıştır; onun haya ve iffeti, bakire kızların hayasından daha çoktu. Resulullah'ın, ashabı karşısında bacaklarını açarak oturduğu rivayetini uydurdukları yetmiyormuş gibi, bir de avret yerinin açılması iftirasını atıyorlar! Acaba bunlara göre Resulullah, amcasının sözünü dinleyerek avret yerini açacak kadar cahil miydi?!
--------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 1, s. 102; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 268, h.340.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 371
Allah'a ve Resulüne karşı böyle iftiralar atan bu şeytanlardan yüce Allah'a sığınırız! Resulullah'ın -dinimizin izin vermesine rağmen- avret yerini kendi eşleri dahi görmemiştir. Aişe diyor ki: "Resulullah'ın avretini hiç görmedim."1
Zevcelerinin yanında bile avret mahallini açmayan Resulullah, ashabının ve halkın karşısında nasıl avret yerini açabiliyor? !
Evet! Tüm bunlar, hiçbir şeyi söylemekten utanmayan Emeviler'in uydurmasıdır. Eğer "Emir'ül-Müminin" ünvanını taşıyan halife, kendisine övgüler yağdıran bir şairin şiirini dinlemekle kendini kaybederek onun avretini öpüyorsa, Resulullah'ın avret mahallinin açıldığını da söyleyeceklerdir. İşte onların bu hayasızlığı, bugün de bazı fasıklara sıçramış ve ahlaksızlıkta hiçbir sınırı tanımaz olmuşlardır.
şer'i hükümlerle oynamak için de aslı olmayan birçok rivayet uydurmuşlardır.
RESULULLAH (S.A.A.) NAMAZDA ŞAŞIRIYORMUŞ!
Buhari, Sahih'inin "Edep Kitabı"nda, Müslim ise, "Mesacid Kitabı, Namazda Şaşırma ve Bu Yüzden Secde Etmek Babı"nda Ebu Hureyre'den şöyle naklederler: "Resulullah bizimle birlikte öğlen namazını iki rekat olarak kıldı. Selamdan sonra mescidin ön kısmındaki bir ağaç dalının yakınına giderek ellerini onun üzerine koydu.
--------------------
1- Sünen-i İbn-i Mace, c. 1, s. 619, h. 1922.
372/ Zikir Ehline Sorun
Ashabın arasında Ebu Bekir ile Ömer de vardı; ama onunla konuşmaya cüret edemediler. Halk mescitten çıkarken namazın artık yarım kılınacağını zannettiler. Zülyedeyn adlı birisi Resulullah'a (s.a.a.) dedi ki: "Unuttun mu, yoksa namaz iki rekata mı indi?" Resulullah buyurdu ki: "Ne unuttum, ne de namaz iki rekat olmuştur?" Dediler ki: "Hayır, ya Resulallah! Sen unuttun." Peygamber; "Zülyedeyn doğru söyledi." buyurdu. Sonra kalkarak iki rekat daha kıldı ve ardından selam verdi. Daha sonra tekbir getirerek secdeye gitti ve normal secdesinde olduğu gibi ya da biraz daha fazla secdede kaldı. Sonra başını secdeden kaldırıp tekbir getirerek tekrar secdeye gitti ve normal secdesinde olduğu gibi ya da biraz daha fazla secdede kaldı. Sonra başını secdeden kaldırıp tekbir getirdi."1
Resulullah namazında -haşa- şaşırıp da kaç rekat kıldığını bilmez mi?! Ayrıca ona; "Namazı yarım kıldın." dendiğinde; "Ne unuttum, ne de yarım kıldım." der mi?! Bunlar, genelde namazı sarhoşken kılan ve namazı nasıl kıldığını bilmeyen halifelerin namazlarını örtbas etmek için uydurulmuştur! Bu halifelerden birinin, sabah namazını dört rekat olarak kılıp, sonra cemaate dönerek; "Yeter mi, yoksa fazla mı kılayım?" dediği tarihte meşhurdur.
Buhari, Sahih'inin "Ezan Kitabı"nda İbn-i Abbas'tan şöyle nakleder: "Bir gece Meymune'nin evinde uyudum. O gece Resulullah (s.a.a.) da Meymune'nin yanındaydı. Resulullah kalkıp abdest aldı ve namaza durdu. Ben de onun sol tarafına geçtim. Kolumdan tutarak beni sağ tarafına aldı. Sonra on üç rekat namaz kıldı. Daha sonra uyuya-
------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 7, s. 85; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 404, h. 573.
Hadis-i Şerifler Hakkında /373
rak horlamaya başladı. O yatarken hep horlardı. Sonra müezzin geldi ve onu uyandırdı. Resulullah abdest almadan gidip cemaate namaz kıldırdı."
Amr der ki: "Bu rivayeti Bükeyr'e anlattığımda o da; "Bunu bana Kureyb rivayet etmişti" dedi."1
Ümeyye Oğulları, Abbas Oğulları ve diğerlerinden olan emirler ve sultanlar, Resulullah'a (s.a.a.) iftira olarak uydurulan bu yalan rivayetlere dayanarak namaz, abdest ve diğer bütün hükümleri hafife alıyor, onlarla adeta alay ediyorlardı. Hatta bunun sonucunda bir darbımesel olarak "Salat'ul-kıyad fi'l-cumati ve'l-a'yad" (Liderlerin namazı, cuma ve bayramlardadır) denildi.
RESULULLAH'A (S.A.A.) YEMİNİNİ BOZMA İFTİRASI!
Buhari, Sahih'inin "Meğazi Kitabı, Umman ve Bahreyn Kıssası, Eş'ariler ve Yemenlilerin Gelmesi Babı" nda şöyle nakleder: "Eş'ari kabilesinin en cömerdi olan Ebu Musa, "Cerm" den geldiğinde biz de onun yanına oturmuştuk. O tavuk yiyordu. Aramızda oturan birini de yemeğe davet etti. Adam; "Ben o tavuğun pis bir şey yediğini gördüm." dedi. Bunun üzerine Ebu Musa şöyle dedi: "Gel, ben Resulullah'ın da bundan yediğini gördüm." Adam: "Ben onu yemeyeceğime dair yemin ettim." dedi. Ebu Musa dedi ki: "Gel, ben sana yemin hakkında da bir şeyler söyleyeyim. Biz Eş'ariler Resulullah'ın yanına giderek ondan yardım istedik. Ama o kabul etmedi. Biz tekrar yardım istediğimizde, bize yardım etmeyeceğine dair yemin etti. Çok geçme-
----------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 1, s. 179.
374 / Zikir Ehline Sorun
den ona birkaç deve getirdiler. Resulullah da bize beş dişi deve vermelerini emretti. Biz develeri aldıktan sonra dedik ki: "Resulullah'a ettiği yemini hatırlatmadık. Artık kesinlikle kurtuluşa erenlerden olamayız." Ben Resulullah'ın yanına dönerek dedim ki: "Ey Resulullah! Sen bize bir şey vermeyeceğine dair yemin etmiştin, ama şimdi verdin." Resulullah şöyle buyurdu: "Evet! Eğer ben bir şey hakkında yemin ettikten sonra daha iyi bir şeyle karşılaşırsam, o işi yaparım."1
Bakınız bu peygambere! Bir de Allah onu halka, yeminlerini bozmamalarını, aksi takdirde keffaret vermeleri gerektiğini öğretmek için göndermiştir! Ama onun kendisi emrettiği şeye uymuyor! Yüce Allah buyuruyor ki:
"Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizleri cezalandırmaz; fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizleri cezalandırır. Cezası, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan, üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Belki şükredersiniz diye böylece Allah ayetlerini sizlere açıklıyor."
Yine buyuruyor ki: "Pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın."3
-------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 5, s. 218 - 219.
2- Maide Suresi /89.
3- Nahl Suresi / 91.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 375
AİŞE YEMİNİNİ BOZDUĞU İÇİN KIRK KÖLE AZAT ETMİŞ!
Peygamber (s.a.a.) kolayca yeminini bozabiliyorken karısı Aişe bozduğu tek bir yemin için kırk köle azat ediyor! Herhalde Aişe, Resulullah'tan daha üstün ve daha takvalıymış!
Buhari, Sahih'inin "Edep Kitabı"nda şöyle nakleder:
"Aişe'ye dediler ki: Abdullah bin Zübeyr, Aişe'nin bir şahsa sattığı veya bağışladığı bir şey hakkında dedi ki: "Vallahi, ya Aişe bundan vazgeçer veya ben onun mallarını zaptederim."
Aişe; "Gerçekten o böyle mi dedi?" diye sorunca, "Evet" dediler. Bunun üzerine Aişe ibn-i Zübeyr'le asla konuşmayacağına dair Allah adına yemin ederek nezirde bulundu. Bu küsme olayı uzayınca İbn-i Zübeyr adamlarını toplayarak özür dilemek istediyse de Aişe dedi ki: "Vallahi hiçbir ricayı kabul etmeyeceğim ve ahdimi bozmayacağım. İş daha da uzayınca Abdullah bin Zübeyr, Zühre Oğulları kabilesinden olan Misver bin Mahreme ve Abdurrahman bin Esved ile konuştu ve onlara dedi ki: "Allah aşkına Aişe'nin benimle konuşmasını sağlayın. Çünkü küsmenin bu kadar uzun sürmesi doğru olmaz. Misver ile Abdurrahman onu kendi abalarının altına gizleyip Aişe'den izin isteyerek dediler ki: "Allah'ın selam ve rahmeti sana olsun, içeriye girmemize izin veriyor musun?" Aişe; "Evet" dedi. Onlar; "Hepimize izin veriyor musun?" Aişe; "Evet" dedi. Onlar; "Hepimiz gelelim mi?" dediklerinde Aişe dedi ki: "Evet, hepiniz gelin." Aişe, ibn-i Zübeyr'in de onlarla birlikte olduğunu bilmiyordu. İçeriye girdiklerinde ibn-i Zübeyr perdenin arkasına geçerek Aişe'nin boynuna sarıldı ve ağlayarak kendisini affetmesi
-----------------------
376 / Zikir Ehline Sorun
için yalvardı. O sırada Misver ile Abdurrahman da onunla konuşması için ısrar ettiler. Onlar dediler ki: "Resulullah (s.a.a.); "Bir müminle üç günden fazla küskün kalmak caiz değildir." buyurmuştur." Onlar çok ısrar edince Aişe ağlayarak; "Ben nezirde bulundum ve nezir ağırdır." dediyse de onlar o kadar ısrar ettiler ki sonunda İbn-i Zübeyr'le konuştu ve nezrinin keffareti olarak kırk köle azat etti.
Aişe daha sonraları nezrini hatırladığında o kadar ağlıyordu ki peçesi gözyaşları ile ıslanıyordu." 1
Resulullah'ın (s.a.a.), mümin birinin mümin kardeşiyle üç günden fazla küsmesini haram ettiğine göre yemininin doğru olmamasına rağmen Aişe kırk köle azat ediyor!
Bu rivayetten ayrıca şunu da anlıyoruz: Aişe, tek başına bir devlet kadar zenginmiş! Yoksa o nereden kırk köle ya da kırk köle parasına sahip olabilirdi? Resulullah'ın dahi hayatı boyunca bu kadar köleyi serbest bıraktığını tarih kitapları yazmamıştır.
Evet! Onlar böylece kendi yaptıklarına bahane bulmak için buldukları her kötülüğü Resulullah'a (s.a.a.) isnat etmişlerdir. Allah onları kahretsin!
Şer'i hükümlere önem vermemelerini de örtbas etmek için bakın neler söylüyorlar:
RESULULLAH'A (S.A.A.) AI,LAH'IN HÜKÜMLERİNE İTİNASIZLIK İFTİRASI!
Buhari, Sahih'inin "Oruç Kitabı, Ramazan Ayında Cima Yapmak Babı"nda, Müslim ise "Oruç Kitabı, Ramazan
---------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 25.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 377
Gündüzünde Cimanın Haram Olması Babı"nda Ebu Hureyre' den şöyle naklederler:
"Bir gün Resulullah'ın huzurunda oturmuştuk. içeriye birisi girerek; "Ya Resulallah! Helak oldum!" dedi. Resulullah buyurdu ki: "Sana ne oldu?" Adam; "Oruçlu halde eşimle münasebette bulundum." dedi. Resulullah; "Azat edecek kölen var mı?" buyurdu. Adam; "Hayır." dedi. Resulullah; "Altmış fakire yemek verebilir misin?" buyurunca adam yine; "Hayır." cevabını verdi. Resulullah biraz durdu. Bu arada Resulullah'a hurma dolu bir tabak getirdiler. Resulullah; "Nerede o adam?" buyurdu. Adam; "Buyurun." dedi. Resulullah buyurdu ki: "Bu hurmaları al ve sadaka ver." Adam dedi ki: "Eğer bunu fakir bir adama vereceksem, vallahi benim eşim ve evlatlarımdan daha fakir bir aile yoktur." Resulullah öyle güldü ki dişleri göründü. Sonra, "Bunları kendi ailene yedir." buyurdu."1
Görüyor musunuz?! Allah Teala'nın kulları için farz kıldığı hükümler ve hadler nasıl hafife alınıyor?! Allah Teala zenginlere köle azat etmeyi farz kılıyor; eğer yapamazlarsa (veya bulunmazsa) altmış fakire yemek vermelerini istiyor ve eğer yemek de veremezlerse altmış gün oruç tutmalarını emrediyor.
Ama bu rivayette Allah'ın hükmü değiştiriliyor. Ayrıca, Resulullah -haşabu adamın günahına o kadar gülüyor ki dişleri görünüyor! Sonra, Allah'ın hükmüne hiç önem vermeden adamın hurmaları ailesine bağışlamasına izin veriyor. Resulullah'a (s.a.a.) atılan bu iftiralar nedir Al-
-------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 3, s. 41 - 42; Sahih-i Müslim, c. 2, s. 781, h.1111.
378/ Zikir Ehline Sorun
lah'ım?! Sanki günahkarları cesaretlendiriyorlar. Günahkarları ve fasıkları bu uydurma rivayetlerle öylesine teşvik ediyorlar ki neredeyse kalkıp sevinçten oynayacaklar!
Evet! Bu gibi rivayetlere dayanılarak, Allah'ın dini ve hükümleri ile alay edilmekte, hatta zina yapan bu çirkin günahıyla övünmektedir. Düğünlerde her türlü günah ve fesat işlenmekte, Ramazan günü oruç yemek normal sayılmaktadır.
Yine Buhari, Sahih'inin "Yeminler ve Adaklar Kitabı"nda Ata'dan, o da İbn-i Abbas'tan şöyle nakleder:
"Adamın birisi Resulullah'a dedi ki: "Şeytan taşlamadan önce tavaf ettim." Resulullah; "Bunun bir sakıncası yoktur." buyurdu. Bir başkası dedi ki: "Kurban kesmeden önce saçımı tıraş ettim?" Hazret; "Hiçbir sakıncası yoktur." buyurdu. Bir başkası da dedi ki: "Şeytan taşlamadan önce kurban kestim?" Resulullah ona da; "Bir sakıncası yoktur." buyurdu."1
Abdullah bin Amr bin As şöyle rivayet eder: "Kurban bayramında Resulullah hutbe okurken adamın biri ayağa kalkarak dedi ki: "Ya Resulallah! Zannedersem filanca işi falanca işten önce yapmak daha doğrudur." Bir başkası kalkarak dedi ki: "Bu üç hüküm (tıraş, kurban kesme, şeytanı taşlama) hakkında şöyle düşünüyorum." Resulullah; "Nasıl istiyorsan öyle yap; hiçbir sakıncası yoktur." buyurdu. O gün hangi meseleyi ona sorsalar, "Yap yap, sakıncası." diyordu.2
-----------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 169.
2- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 168 - 169.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 379
İlginç olan şudur: Bu rivayetleri okuyup da yadsıdığınız zaman bazı bağnazlar kalkıp şu cevabı verirler size: "Allah'ın dini kolaylık dinidir, zorluk dini değil. Peygamber; "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın." buyurmuştur."
Söz doğru ama onlar bu hak sözle batılı murat etmekteler. Tabii ki Allah bizlere kolaylık göstermek ister ve bu yüzden dinde hiçbir zor hüküm koymamıştır. Örneğin; su bulunmadığında veya şiddetli soğukta abdest yerine teyemmüm alınır. Hastalık veya şiddetli zaaftan dolayı oturarak namaz kılınır. Yolculukta oruç tutulmaz, dört rekatlık namazlar yarıya iner. Ancak bu kolaylıklar, hiçbir zaman Allah'ın hükümleriyle oynamayı ve onlara muhalefet etmeyi caiz kılmaz. Mesela, abdest veya teyemmümün tertibini değiştiremeyiz; abdest alırken önce yüzü yıkamak yerine kolları yıkayamayız ve başımızdan önce ayağımıza mesh edemeyiz. Bunlar caiz değildir.
Ama hadis uyduran yalancılar, kendilerine bir yol bul- mak için, Resulullah'ın Allah'ın hükümlerini hafife aldığını söylemektedirler. Nitekim bazıları diyorlar ki: "Önemli olan namaz kılmandır! Nasıl kılarsan kıl, fark etmez!"
İlginç olan şudur: Buhari, Resulullah'ın -haşa- "Yap yap, sakıncası yoktur." diye söylediğini naklettiği sayfada Resulullah'ın haddinden fazla sıkı tuttuğu bir olayı anlatıyor. Olayı Ebu Hureyre'den şöyle naklediyor: "Adamın biri namaz kılmak için mescide girdi. O sırada Resulullah bir köşede oturmuştu. Adam gelip selam verdi. Resulullah hemen ona buyurdu ki: "Geri dön ve namazını kıl. Çünkü sen daha namazını kılmadın." Adam geri dönüp namazını kıldı ve tekrar gelip selam verdi. Resulullah buyurdu ki: "Ve aleyk! Geri dön ve namazını kıl. Çünkü sen daha
380 / Zikir Ehline Sorun
namazını kılmadın." Adam üç kez namaz kılıp selam verdi ve her defasında Resulullah onun geri dönüp namaz kılmasını istedi. O adam yalvararak; "Ya Resulallah! Namazı bana öğret." dedi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem rüku ve secdede bedenin tam olarak sakinleşmesi gerektiğini öğretip şöyle buyurdu:
"Rükua eğildiğinde bedenin tamamen sakinleştikten sonra kalk ve dimdik doğrulduktan sonra secdeye in ve secdede bedenin tamamen hareketsizleştikten sonra başını kaldır. Tam olarak oturduktan sonra tekrar secdeye git ve bil ki bütün namazların böyle olmalıdır"1
Yine Buhari, Sahih'inin "Tevhid Kitabı"nda Ömer bin Hattap'tan şöyle nakleder:
"Resul-i Ekrem'in hayatı döneminde Hişam bin Hakim namazda Furkan Suresini okuyor, ben de duyuyordum. Hişam'ın onu Resulullah'tan öğrendiğim gibi okumadığını gördüm. Neredeyse namazda üzerine saldıracaktım. Ama güçlükle kendimi kontrol ederek namazını bitirinceye kadar sabrettim. Sonra Hişam'ın abasını çekerek; "Sana bu sureyi kim böyle öğretti?" dedim. Hişam; "Resulullah (s.a.a.) öğretti." dedi. "Yalan söylüyorsun." dedim. "Çünkü Resulullah bana başka türlü öğretti." Sonra onu çekerek Resulullah'ın yanına götürüp; "Bu adamın Furkan Suresini bana öğrettiğiniz gibi okumadığını gördüm." dedim. Resulullah; "Ey Hişam! Oku bakayım." buyurdu. O da benim kendisinden duyduğum gibi okumaya başladı. Resulullah; "Böyle nazil olmuştur." buyurdu. Sonra bana dedi ki: "Ey Ömer! Şimdi sen oku." Ben de Resulullah'ın öğrettiği gibi okuyunca şöyle buyurdu: "Böyle de nazil olmuştur. Bu Kur' an yedi
----------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 169.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 381
şekilde nazil olmuştur. Öyleyse elinizden geldiği kadar Kur'an okuyun."1
Acaba yine şüpheniz var mı?! Hadis uyduranların hatta Kur'an yoluyla da gelerek Resulullah'ın kutsallığına gölge düşürmek istediklerini ve ashaba yedi çeşit kıraat öğreterek hepsine de "Kur'an böyle nazil olmuştur" dediğini iddia ettiklerini görüyor musunuz?! Eğer kıraatler arasındaki ihtilaf çok aşırı olmasaydı, Ömer bin Hattap sabırsızlanarak Hişam'ın namazını bozmak ister miydi?!
Bu rivayet bana, sadece bir kıraate uyup başka kıraatlere izin vermeyen bazı Sünni alimlerini hatırlatıyor. Bir gün şu ayeti şöyle okudum: "uzkuru nimetilleti en'amtu aleykum"2 Sünni alimlerden biri bana şiddetle çıkışarak; "Okumasını bilmiyorsan, Kur'an'ın ahengini bozma!" dedi. "Kur'an'ın ahengini nasıl bozdum?!" dediğim zaman "'Uzkuru nimetiyelleti en' amtu aleykum' şeklinde okumalısın." cevabını verdi.
Yine Buhari, Sahih'inin "Borç isteme ve Ödeme Kitabı"nda Abdulmelik bin Meysere' den şöyle nakleder: "Nezzal der ki: Abdullah'ın şöyle dediğini duydum: "Bir adamın Kur'an okumasını dinliyordum. O adam Resulullah'ın bana öğrettiği gibi okumuyordu. Onun elinden tutup Resulullah'ın yanına götürdüm ve olayı Peygamber'e anlattım. Resulullah; "Her ikiniz de doğru okuyorsunuz." buyurdu."
İbn-i Şu'be der ki: "Resulullah belki de şöyle demek is-
----------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 9, s. 194 - 195. 2- Bakara Süresi /47.
382 / Zikir Ehline Sorun
tiyordu: İhtilaf etmeyin. Zira sizden öncekiler ihtilaf edip helak oldular."1
Fesuphanallah! Nasıl oluyor da Resulullah onların ihtilaflarını onaylayarak, "Her ikiniz de doğru okuyorsunuz." diyebilir?! Halbuki aynı anda her ikisine de doğru kıraati öğretip ihtilafı yok edebilirdi. Kaldı ki, aralarındaki ihtilafı ortadan kaldırmadan nasıl onlara, "İhtilaf etmeyin!" diyebilir ki?! Bu çelişki olmaz mı?! Ey Allah'ın kulları! Allah size merhamet etsin, ne olur siz hakem olun! Onlar şimdi Resulullah'ın teşviki ile ihtilaf etmiş olmuyorlar mı?!
Resulullah (s.a.a.) kesinlikle böyle çelişkili konuşmaktan uzaktır.
Acaba onlar Kur'an'ın şu ayetini okumadılar mı: "Eğer Kur'an Allah'tan başkasından olsaydı, onda birçok ihtilaflar bulurlardı."2
Kur'an' daki değişik kıraatler, en büyük ve tehlikeli ihtilaflara ve Kur'an'ın değişik şekillerde yorumlanmasına neden olmaktadır. En belirgin örnek ise abdest ayetindeki ihtilaftır.
RESULULLAH'A (S.A.A.) ÇOCUKÇA DAVRANIŞLAR İFTİRASI!
Buhari, Sahih'inin "Meğazi Kitabı, Peygamber'in Hastalığı ve Vefatı Babı"nda, Müslim ise, "Selam Kitabı, Hastanın Ağzına Zorla İlaç Dökmenin Mekruh Oluşu Babı"nda Aişe'den şöyle nakleder: "Resulullah (s.a.a.) hastalandığı
--------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 3, s.158.
2- Nisa Suresi / 82.
Hadis-i Şerifler Hakkında / 383
zaman onun ağzına ilaç döktük. İşaretle bizden ilacı ağzına dökmememizi istedi. Biz, herhalde hasta olduğu için ilacı sevmiyor dedik. Resulullah kendine gelince; "Ben size dökmeyin demedim mi?" buyurdu. Biz; "Hasta adam ilacı pek sevmez." dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Madem öyle, yalnız olaya şahit olmayan Abbas hariç, şimdi evde olan herkesin ağzına ilaç dökün bakayım!"1
Bakın Peygamber'e nasıl iftiralarda bulunuyorlar! Bir çocuk gibi ağzına zorla ilaç döküyorlar! O, kendisine böyle ilaç verilmemesini istiyor. Onlar da özür dileyerek ilaçtan hoşlanmadığı için böyle yaptığını zannettiklerini söylüyorlar. O da sinirleniyor ve sakinleşmek için hepsinin ilaçtan içmelerini istiyor ve yalnız onların içinde olmayan Abbas'ı istisna ediyor!
Ayrıca Aişe, Resulullah'ın bu hükmü uygulatıp uygulatmadığını, uygulatmışsa oradakilerden kimin bunu yaptığını da söylemiyor ve olayı yarıda kesiyor.
Dostları ilə paylaş: |