sevmez; münafıktan başkası da bana düşman olmaz."1
Bu hadisi Tirmizi, Sahih'inde;2 Nesei, Sünen'inde;3 Ahmed bin Hanbel, Müsned'i4 ve Fazail'us-Sahabe'sinde;5 İbn-i Mace, Sünen'inde;6 Ebu Ya'la, Müsned'inde;7 Yakubi Tarih-i Bağdad'ında;8 İbn-i Ebi Şeybe, Müsned'inde9 naklederler.
Ama Buhari, bunu kesinlikle gördüğü halde nakletmemiştir. Çünkü Müslim'in de kaydettiği senedi sahih olan bu rivayeti naklederse, ashabın çoğunun münafık olduğunun ortaya çıkacağından korkmuştur.
Evet! Asla heva ve hevesiyle konuşmayan ve sadece vahye dayanan Peygamberimizin bu sözüyle anlaşılıyor ki: Ali hak ile batılı, iman ile nifakı birbirinden ayırmaktadır. Çünkü Ali, Allah'ın en büyük ayeti ve bu ümmete olan en büyük hüccettidir. Allah, Resulullah'ın vefatından sonra onun vasıtasıyla Muhammed'in (s.a.a.) ümmetini imtihan etmiştir. Münafıklık, insanın kalbindeki gizli sıfatlardan biridir ki, onu ancak bütün gizlilikleri bilen Allah bilir. Ancak Yüce Allah, bu ümmete olan rahmet ve lütfu ile bunun için bir alamet belirtmiştir ki, helak olanlar, apaçık delilden sonra helak olsunlar; kurtulanlar da apaçık delille kurtulsunlar!
------------------------------
1- Sahih-i Müslim, c. 1, s. 86, h. 78.
2- Sahih-i Tirmizi, c. 5, s. 643, h. 3736.
3- Sünen-i Nesei, c. 8, s. 116.
4- Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 84.
5- Ahmed bin Hanbel, Fazail'us-Sahabe, c. 2, s. 619, h. 1059. 6- Sünen-i İbn-i Mace, c. 1, s. 42, h. 114.
7- Müsned-i Ebu Ya'la, c. 1, s. 251, h. 291.
8- Tarih-i Bağdad, c. 14, s. 426.
9- Müsned-i İbn-i Ebi Şeybe, c. 12, s. 56, h. 12113.
Buhari ve Müslim Hakkında / 445
Bu yüzden ben şuna inanıyorum ki, Ehl-i Sünnet'in selefi, Buhari'nin bu konudaki kurnazlığının farkına varıp, kaydettiği hadislerin seçmiş olduğu mezhebiyle çelişmemesine özellikle dikkat ettiğini gördükleri için onu herkesten öne geçirmişler. Buna bir örnek daha verelim:
Buhari, Sahih'inin "Hediye ve Hediye Vermenin Faziletleri Kitabı"nda Ubeydullah bin Abdullah'tan Aişe'nin şöyle dediğini nakleder:
"Resulullah'ın hastalığı şiddetlenip de ağrıları ona galip gelince, hastalığını benim evimde geçirmek için diğer eşlerinden izin istedi ve bu izin ona verildi. Sonra iki kişi onu kollarından tutup kaldırdı. O durumda Resulullah'ın ayakları yere değiyordu. Onlardan biri Abbas idi, diğeri de bir başkasıydı." Ubeydullah der ki: "Bu olayı Abdullah bin Abbas'a anlattığımda; "Aişe'nin adını söylemediği o adamın kim olduğunu biliyor musun?" dedi. Ben; "Hayır!" dedim. Bunun üzerine İbn-i Abbas; "O, Ali bin Ebi Talip idi." dedi."1
Bu rivayeti İbn-i Sa'd, sahih sened ile Tabakat'ında; Halebi, es-Siret'ül-Halebiyye'de ve Sünen sahipleri Sünen'lerinde naklederler. Rivayetin sonunda şöyle geçer: "Aişe, Ali'yi hiç sevmezdi ve ondan nefret ederdi."2
Aişe'nin Hz.Ali'ye düşman olduğunu gösteren bu cümleyi Buhari nakletmemiştir. Ama biraz dikkat edilecek olursa, rivayet bu şekliyle bile yeterlidir. Aişe'nin, mevlası Emir'ül-Müminin Ali bin Ebi Talib'e olan aşırı düşmanlı-
----------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 3, s. 207.
2- et- Tabakat'ul-Kubra, c. 2, s. 231 - 232; es-Siret'ül-Halebiyye, c. 3, s. 457.
446/ Zikir Ehline Sorun
ğını hangi tarihçi ve araştırmacı bilmez ki?!1 Aişe, düşmanlığının ne boyutta olduğunu, Hz. Ali'nin şehit olduğu haberini duyduğunda secde edip Allah'a şükrederek ortaya koymuştu. La havle ve la kuvvete illa bi'llah'il-Aliyy'il- Azim!
BUBARİ'NİN EBL-İ BEYT'İ YEREN RİVAYETLERDEN HOŞLANMASI!
Üzülerek belirtmeliyim ki Buhari, bir kere hakim gücün oluşturduğu "Hulefa Okulu"nu seçip tüm çabasını o okulu güçlendirmek yolunda sarfetmiştir. Daha doğrusu; bu okul, Buhari gibilerini seçerek sultasını güçlendirmek, görüşlerini yaymak ve temellerini sağlamlaştırmak yolunda onlardan yararlanmış, onları kullanmıştır.
Emeviler ve Abbasiler zamanında alimlerin, azcık bir dünya metaına ulaşmak için dinlerini satarak halifeleri desteklemekte adeta yarıştıklarını bilenler, bu sözümüzü daha iyi anlarlar. Allah Teala'nın da buyurduğu gibi, "Onlar, ahiretlerini dünyaları için sattılar.", "Onların ticareti ne de kötüdür!", "Onlar, kıyamet günü pişman olup hüsrana uğrayacaklardır."
Dün bugüne ne kadar da benziyor! Aynı üslup ve aynı siyaset bugün de devam ediyor. Birçok gerçek alim, evine kapatılıp ortalıkta görünmez olmuş ve halk onları tanıma-
------------------------
1- İbn-i Hacer, es-Savaik'ul-Muhrika, s. 107'de der ki: İki Arap Ömer'in yanına gelerek aralarında hakemlik yapmasını istediler. Ömer de Ali'den hüküm vermesini istedi. Onlardan biri dedi ki: "Bu mu hakemlik yapacak?" Ömer hemen sinirlenerek onun yakasından tutup dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Biliyor musun bu kimdir? Bu senin ve bütün müminlerin mevlasıdır. Mevlası bu olmayan kimse, mümin değildir"
Buhari ve Müslim Hakkında / 447
maktadır. Alim görünüşlü birçok cahil ise, cemaat İmamlığı yapmakta ve kürsülere çıkarak Müslümanların alınyazısı ile oynamaktadır. Bunun sebebi ise hükümete yakın olmaları ve bozuk rejimlerin onayını almış olmalarıdır. Aksi halde Buhari'nin, Allah'ın her türlü pislikten temizleyip arındırdığı Ehl-i Beyt'e karşı beslediği düşmanlık nasıl yorumlanabilir? !
Veya bazıları kendi zamanında yaşamış olan Ehl-i Beyt İmamlarından hadis nakletmemeye özen göstermesi, naklederken de Kur'an ve sünnetle sabit olan masumluklarına gölge düşüren yalan ve uydurma rivayetleri nakletmesi nasıl açıklanabilir?! Bununla ilgili örnekleri inşallah birazdan getireceğiz.
Diğer taraftan Buhari, Ehl-i Beyt düşmanları olan nasibilere ve haricilere yönelerek onlardan rivayet nakleder. Muaviye'den, Amr bin As'tan, Ebu Hureyre'den, Mervan bin Hakem' den, Deccal diye tanınan Mukatil bin Süleyman'dan ve Hz. Ali'nin düşmanı olan İmran bin Hattan'dan rivayet nakleder. Oysa İmran haricilerin şairi olup şiirleriyle Hz. Ali'nin düşmanı ve katili olan İbn-i Mülcem'i methediyordu.
Aynı şekilde Buhari haricilerin, mürcie'nin, mücessime'nin ve zamanın hiç tanımadığı bazı cahillerin rivayetleriyle ihticac eder.
Ayrıca, Sahih'inde tahrif ve yalanla meşhur olan ravilerden bazı saçma ve çirkin rivayetler de nakleder. Örnek olarak Sahih'inin "Nikah Kitabı, Evlenilmesi Helal Veya Haram Olan Kadınlar Babı"nda, "Anneleriniz size haram kılındı..."1 ayeti hakkında bakınız ne diyor? Bu
------------------
1- Nisa Suresi /23.
448 / Zikir Ehline Sorun
babın sonunda, "Bunların dışındakiler size helal kılındı..."1 ayeti hakkında der ki: "İkrime, ibn-i Abbas'tan şöyle nakleder:
"Eğer birisi baldızı ile zina ederse karısı ona haram olmaz." Daha sonra Yahya Kindi, Şa'bi ve Ebu Cafer'den öyle çirkin bir söz nakleder2 ki Buhari'yi şerh eden şöyle der: "Alimlerin, kitaplarını böyle çirkin sözlerden ve kelimelerden korumaları daha uygun olur."3
Yine Buhari, Sahih'inin "Kur'an Tefsiri Kitabı"nda "Kadınlarınız sizin tarlanızdır... ,"4 ayetiyle ilgili olarak Nafı'den, İbn-i Ömer'in şöyle dediğini nakleder: "Kadınlara ... yaklaşın."5 Buhari'yi şerh eden der ki: "Bu cümledeki boş yere "arkadan" kelimesi gelmeliydi. Ama müellif bunu yadırgadığı için yerini boş koymuştur."6
Bir gün Paris Sorbon Üniversitesi'nde Peygamberimizin yüce ahlakı hakkında konuşuyordum ve Resulullah' a pey- gamber olmadan önce bile "Muhammed-i Emin" dendiğinden bahsediyordum. Bir saat süren konuşmamda Resulullah'ın insanların haklarını asla gaspetmediğini ve bazı batılıların iddiasının aksine, dini halka zorla kabul ettirme- diğini ispatladım. Konuşmamdan sonra soru ve cevaplar başladı ve oradakilerin Müslümanlar ve İslam tarihi ile ilgili bütün sorularını cevaplayarak galip geldim. O sırada Lüb- nanlı olduğunu tahmin ettiğim Hıristiyan bir Arap kurnazca bir soru sorarak az daha benim zaferimi ağır bir yenilgiye
-------------------------
1- Nisa Suresi /24.
2- Sahih-i Buhari, c. 7, s. 13 - 14. 3- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 127, hamiş. 4- Bakara Suresi / 223.
5- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 35.
6- Sahih-i Buhari, c. 5, s. 160, hamiş.
Buhari ve Müslim Hakkında / 449
çevirecekti.
Arapça'yı çok güzel konuşan bu doktor bana itiraz ederek dedi ki: "Sizin sözleriniz mübalağayla doludur. Özellikle Resulullah'ın masumluğu hakkındaki sözleriniz. Oysa, Müslümanlar ve hatta Muhammed'in kendisi bile bunu kabul etmez. O, birçok yerde normal bir İnsan olduğunu ve hata yapabileceğini söylemiştir. Müslümanlar da onun birçok hatalarını saymışlardır. Müslümanların muteber kitapları bunu itiraf ederler. Siz savaşlar konusuna tarih kitaplarına başvurarak onun gazvelerini okuyun. Peygamber hayatı boyunca hep savaşlar başlattı; vefatından sonra da Raşit Halifeler onun yolunu devam ettirdiler. Nihayet savaşarak Fransa'nın batısındaki "Poitier" kentine ulaştılar ve her yerde zorla ve kaba kuvvetle yeni dinlerini halka yüklediler."
Toplantıda bulunanlar alkışlarla onu desteklediler ve ben, Müslümanlar kitaplarında yazsalar bile doktorun söylediklerinin doğru olmadığını anlatarak onları ikna etmeye çalıştım. Ama salondakiler kahkaha atarak benimle alay ettiler.
Hıristiyan doktor yeniden söze başlayarak bu söylediklerini en güvenilir kitaplar olan Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim' den naklettiğini söyledi.
Ben de; "Sahih-i Buhari ile Sahih-i Müslim sadece Ehl-i Sünnet'e göre muteberdir; ama benim mensup olduğum Şia mektebine göre bunların hiçbir itibarı yoktur." cevabını verdim.
Bunun üzerine o şöyle dedi: "Bize göre Şia'nın görüşü önemli değildir. Çünkü Müslümanların çoğu onları tekfır
450/ Zikir Ehline Sorun
ederler. Ehl-i Sünnet Müslümanlar, Şia'nın on katı kadar olup Şiilere hiç değer vermezler." Sonra alaylı bir şekilde gülerek şöyle devam etti: "Eğer siz Müslümanlar kendi aranızda Peygamberinizin masum olduğu konusunda anlaşırsanız, işte o zaman bizi ikna edebilirsiniz."
Sonra tekrar bana dönerek; "Muhammed'in yüce ahlakı konusunda konuşma yaptığın için sana bir soru soracağım." dedi. "Muhammed elli dört yaşını geçtiği halde altı yaşını geçmeyen Aişe ile neden evlendiği konusunda burada bulunanları ikna edebilir misin?"
Tekrar gülüşmeler başladı ve benim cevabımı işitmek için herkes boynunu uzattı. Ben onları şöyle ikna etmeye çalıştım:
"Araplarda evlilik iki merhalede gerçekleşirdi. Birinci merhalede sadece evlilik akdi okunur, daha sonra düğün yapılırdı. Aişe altı yaşındayken sadece akdi Hz. Muhammed' e okundu; dokuz yaşını doldurup büluğa erinceye kadar da babasının evindeydi. Eğer Buhari'yi kabul ediyorsanız, Buhari bunu söylemektedir. Ama ben şahsen bu rivayetin doğrulundan şüpheleniyorum. Çünkü, o zamanda nüfus dairesi yoktu; doğum ve ölüm tarihleri tam olarak kaydedilmiyordu. Bu rivayetin sahih olduğunu kabul etsek dahi, demek ki Aişe dokuz yaşında büluğa ermiştir ve ( bunun hiçbir sakıncası yoktur. Bugün de dokuz on yaşlarında ergenlik çağına eren kızlar vardır. Dolayısıyla Aişe, büluğa erip adet gördükten sonra Resulullah onunla evlenmiştir. İslam'da, Fransa'da olduğu gibi büluğ yaşı 18 değildir. Kızların hayız görmesi ve erkeklerden meni gelmesi büluğ alametidir. Hepimiz biliyoruz ki bazı erkekler- den on yaşında dahi meni gelebilir; bazı kızlar da on yaşına varmadan adet görebilirler."
Buhari ve Müslim Hakkında / 451
Bu arada bir kadın ayağa kalkarak; "Bilimsel olarak sözlerinin doğruluğunu kabullensek dahi, öyle yaşı başı geçmiş bir adam böyle küçük bir kızla nasıl evlenebilir?!" dedi.
Ben ona cevaben; "Muhammed Allah'ın peygamberidir." dedim. "O, hiçbir işi ilahi emir olmadan yapmaz. Bu işte muhakkak benim gibi birinin bilmediği bir hikmet vardır. "
Hıristiyan doktor; "Ama bu, Müslümanların içinde bir adettir." dedi. "Çoğu kez babalar küçük kızlarını zorla yaşlı adamlarla evlendirirler ve maalesef bu adet bugün de devam etmektedir."
Fırsatı ganimet bilerek; "Bu yüzden ben Sünni mezhebini bırakarak Şii oldum." dedim. "Zira Şia' da, kadın istediği şahısla evlenme hakkına sahiptir ve kimse onu herhangi biriyle evlenmeye zorlayamaz."
Hıristiyan doktor; "Şimdi Şii - Sünni konusunu bir kenara bırakalım da Muhammed'in Aişe ile evliliğine dönelim!" dedi. Sonra toplantıdakilere dönerek alaylı sözlerle; "Muhammed elli yaşını aşmış bir peygamberdir." dedi. "Aişe ise evlilik hakkında hiçbir şey bilmeyen küçük bir kızdır. Buhari'nin kendisi de rivayet eder ki; Aişe, Resulullah'ın evinde oyuncaklarla oynardı.1 Bu da onun çocuk olduğunu gösterir. Peki, Peygamberinizin yüce ahlakı nerede kaldı?!"
Resulullah hakkında Buhari'nin hüccet olamayacağını söyleyerek tekrar onları ikna etmeye çalıştıysam da hiç
----------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 179.
452/ Zikir Ehline Sorun
faydası olmadı. Çünkü Lübnanlı Hıristiyan istediği gibi halkın fikirleriyle oynamıştı. Biz birbirimizi anlayamıyorduk. Ben Buhari'de yazılanları kabullenmediğimi söylediğim halde, o bana karşı Buhari'yi delil gösteriyordu. Bu yüzden konuyu bitirmek zorunda kaldım."
Oradan çıkarken İslam'ın ve Hz. Muhammed'in (s.a.a.) aleyhine İslam düşmanlarının eline keskin bir kılıç veren Müslümanlara ve en başta Buhari'ye çok kızmıştım. Üzgün bir halde eve dönerek Buhari'nin sayfalarını karıştırarak Aişe'nin faziletlerini aramaya başladım. Sonra basiret gö- zümü açarak beni hidayet ettiği için Allah'a şükrettim. Aksi halde, Allah göstemesin, ben de Resulullah'ın kişiliği hak- kında şaşkın kalıp, şüpheye düşerdim.
O toplantıda söz konusu edilen bazı rivayetleri burada naklederek, eleştirenlerin bize iftira atmadığını, aksine bunları Sahihlerden aldıklarını belirtmek istiyorum.
Buhari, Sahih'inin "Yaratılışın Başlangıcı Kitabı, Resulullah'ın Aişe İle Evlenmesi Babı"nda Aişe'den şöyle nakleder: "Resulullah benimle evlendiğinde altı yaşındaydım. Sonra Medine'ye gelerek Beni'l-Hars bin Hazrec'in evine yerleştik. Ben öyle hastalandım ki saçımın ön kısmı döküldü. Ben arkadaşlarımla oynarken annem Ümmü Ruman gelerek beni çağırdı. Beni ne için çağırdığını bilmiyordum. Annem, elimden tutarak beni kapıya kadar götürdü. Ben nefes nefese kalmıştım. Biraz sakinleştiğimde yüzümü yıkayarak beni odaya götürdü. Odada Ensar'dan bazı kadınlar da vardı. Onlar; "Hayırlı ve bereketli olur inşallah!" dediler. Sonra annem beni onlara teslim etti.
Buhari ve Müslim Hakkında /453
Onlar beni bezeyerek öğlen olmadan Resulullah'a teslim ettiler. Ben o zaman dokuz yaşındaydım." 1
Ben bunun gibi rivayetler hakkında hiçbir açıklama yapmadan yorumu siz aziz okuyuculara bırakıyorum.
Yine Buhari, Sahih'inin "Edep Kitabı"nda Aişe'den şöyle nakleder: "Ben Resulullah'ın huzurunda oyuncak bebeklerle oynardım; benimle oynayan arkadaşlarım da vardı. Resulullah içeri girdiğinde onlar utanırlardı, ama Resulullah onlara iyi davranır, onları benimle oynamaya teşvik ederdi; onlar da benimle oyuna devam ederlerdi."2
Aziz okuyucular! İnsafla konuşacak olursak, Buhari' deki bu rivayetleri okuduktan sonra, batılı eleştirmenlere söyleyebileceğimiz bir sözümüz kalır mı?!
Allah aşkına bana söyleyin! Aişe'nin Resulullah'a söylediği, "Görüyorum Rabbin, nefsinin isteklerini hemen yerine getiriyor!"3 sözünü okuduğunuz zaman, Resulullah'ın temizliğinden şüphelenen böyle bir kadına karşı kalbinizde zerre kadar saygı kalır mı?! Acaba bu, onun aklının, rüşdünün eksik olduğunu göstermiyor mu?!
Buhari'de, "Resulullah'ın nefsani isteklerinin hemen yerine getirildiği" veya "bir saatte on bir karısıyla yattığını ve o otuz erkeğin gücüne sahip olduğu" kaydedildikten sonra, İslam düşmanlarının, Resulullah'ın haşa- kadın düşkünü olduğu yönündeki iddialarına nasıl cevap verebiliriz?!
Evet! Bu konuda asıl suçlu, bu saçmalıkları o kitaplarda
-----------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 5, s. 70 - 71. 2- Sahih-i Buhari, c. 8, s. 37.
3- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 147.
454/ Zikir Ehline Sorun
okuyup da onaylayan ve o kitapları Kur'an gibi muteber kabul eden Müslümanlardır. Fakat gerçek şu ki, Müslümanlar özgür seçimleriyle bu yolu seçmiş değiller. Bilakis başlarındaki otoriteler, onları bu yöne yönlendirmiş ve bu kitapları onlara kabul ettirmişler.
Şimdi gelin de Buhari'nin Ehl-i Beyt'e attığı iftiralara birlikte göz atalım:
Buhari, Sahih'inin "Meğazi Kitabı" nda Ali bin Hüseyin'den, babası Hüseyin bin Ali'nin, babası Ali bin Ebi Talip'ten şöyle naklettiğini kaydeder:
"Bedir ganimetlerinden benim hakkıma bir deve düşmüştü. Resulullah da o gün Allah'ın kendisine geri döndürdüğü humustan bana bir deve vermişti. Ben Peygamber'in (s.a.a.) kızı Fatıma'yı (s.a.) evime getirmek istediğimde, Kaynuka Oğullarından bir kuyumcuyla, gidip biraz izhır (güzel kokulu bir bitki) getirmeyi kararlaştırdık. Onu getirip kuyumculara satmak ve parasıyla düğün yemeği masraflarının bir miktarını karşılamak istiyordum. Ben iki devemin semerleri, hararları ve iplerini toplamakla meşkuldüm. Develerimi de Ensar'dan birinin evinin yakınlarına bağlamıştım. Geri döndüğümde develerin hörgüçlerinin kesildiğini, böğürlerinin yarıldığını ve ciğerlerinin çıkarılıp götürüldüğünü gördüm! Gözlerimin gördüğüne inanamıyordum! "Kim bu işi yaptı?" diye sorunca dediler ki: "Hamza bin Abdulmuttalib yaptı! O şimdi Ensar' dan bir grupla birlikte şu evde oturmuş, şarap içiyor. Orada şarkı söyleyen bir cariye de var. O, söylediği şarkılarıyla Hamza'yı bu işe teşvik etti. Hamza da hemen kılıcını alarak develerin başına bu belayı getirdi." Ben hemen Resulullah'ın yanına koştum. Zeyd bin Harise de oradaydı. Resul-i Ekrem halimi görün-
Buhari ve Müslim Hakkında / 455
ce; "Sana ne oldu?" diye sordu. "Ya Resulallah!" dedim. "Hiç böyle bir gün görmemiştim. Hamza benim iki deveme saldırarak onları parçalayıp ciğerlerini çıkarmış. Şimdi de şarap içenlerle birlikte aynı evde oturmuş, şarap içiyor." Resulullah abasını sırtına atarak yola çıktı; ben ve Zeyd de peşinden gidip o eve vardık. Resulullah içeri girmek için izin istedi. İzin verdiklerinde içeri girer girmez Hamza'yı kınamaya başladı. Sarhoşluktan gözleri kızarmış olan Hamza Resulullah' a şöyle bir baktı; sonra dizlerine baktı; sonra tekrar Resulullah'a bakarak dedi ki: "Siz benim babamın köleleri değil misiniz?" Resulullah onun sarhoş olduğunu anlayınca arkasını dönerek evden çıktı; biz de onunla beraber çıkıp gittik." 1
Aziz okuyucular! Baştan sona yalan, suçlama ve iftira dolu olan bu rivayetin Seyyid'üş-Şüheda Hamza'ya nasıl hakaret ettiğini görüyor musunuz?! Bunun sebebi şudur: Hamza Ehl-i Beyt'in iftiharıydı. Hz. Ali (a.s.) şiirlerinde onu över ve, "Seyyid'üş-Şüheda (Şehitlerin Efendisi) Hamza benim amcamdır." diyerek onunla övünürdü. Resulullah da onunla övünürdü. Hamza şehit olduğu zaman çok üzülmüş, ona ağlamış ve "Seyyid'üş-Şüheda" lakabını ona vermişti.
Zayıf Müslümanlar gizlice ibadet ederlerken Allah Hamza'nın vücuduyla İslam'a izzet bağışladı. O, Kureyş'in karşısında tavrını açıkça kardeşinin oğlundan yana koyarak eşsiz bir cesaretle Müslüman olduğunu ilan etti.
Hamza, Resulullah'tan önce hicret ederek Resulullah'ın Medine'ye girmesinin hazırlıklarını yaptı. Hamza ile kardeşinin oğlu Ali, Bedir ve Uhud kahramanlarıdır. Buhari'nin
---------------------------------------
1- Sahih-i Buhari, c. 5, s. 105 - 106.
456 /ZikirEhline Sorun
kendisi Sahih'inin "Kur'an Tefsiri Kitabı"nda Hz. Ali'den şöyle nakleder: "Kıyamet günü Rabbinin huzurunda, düşmanlarının aleyhinde dava açacak olan ilk kişi benim." Kays der ki: "Bu iki grup, Rableri hakkında çekişen iki düşmandırlar.'1 ayeti Bedir'de birbirleriyle çarpışan Ali, Hamza ve Ubeyde ile Şeybe bin Rabia, Dtbe bin Rabia ve Velid bin Utbe hakkında nazil olmuştur."2
Evet! Ehl-i Beyt'in iftiharı olan Hamza hakkında bu gibi karalamaları nakletmek Buhari'nin hoşuna gidiyor! Bu rivayeti uyduranların zinciri ise uzayıp gidiyor. Buhari bu uydurma rivayeti Abdan'dan, o da Abdullah'tan, o da Yunus'tan, o da Ahmed bin Salih'ten, o da Anbese'den, Yunus'tan, o da Zühri'den, Zühri de İmam Ali bin Hüseyin'den nakleder.3 Yani Buhari'yle İmam Zeynelabidin (a.s.) arasında yedi vasıta vardır. Şimdi size soruyorum:
Acaba "ibadet Edenlerin Ziyneti", "Secde Edenlerin Efendisi" lakaplarını alan İmam Ali bin Hüseyin'e (a.s.) böyle yalan ve iftiraları rivayet etmek yakışır mı?! Acaba Resulullah tarafından "Seyyid'üş-Şüheda" lakabına layık görülen Hz. Hamza, Müslüman olup hicret ettikten sonra, hem de şehadetinden birkaç gün önce şarap içebilir mi?! Acaba Seyyid'üş-Şüheda'ya, şarkı söyleyen, kötü işler yapan bir cariyesinin olduğunu yakıştırabilir misiniz?! Acaba Seyyid'üş-Şüheda, kesilmemiş hayvanın etini yer mi?! Acaba Seyyid'üş-Şüheda, develerin böğürlerini yararak ciğerlerini çıkarıp yer mi?!
----------------------------
l - Hacc Suresi / 19.
2- Sahih-i Buhari, c. 6, s. 123 - 124. 3- Sahih-i Buhari, c. 5, s. ıo5.
Buhari ve Müslim Hakkında / 457
Acaba Resulullah şarap içilen, günah işlenen bir eve girmek için izin ister mi?! Resulullah'ın böyle bir yere girmesi mümkün müdür?!
Acaba Şehitlerin Efendisi Hamza'nın, gözlerinin şarap içmekten kızarmış olması ve Resulullah'a, babasının kölesi olduğunu söyleyerek sövmesi mümkün müdür?!
Acaba Resulullah'ın (s.a.a.), Hamza'yı böyle bir durum- da görmesine rağmen en azından onu kınayıp azarlamaclan arkasını dönüp gitmesi mümkün müdür?! Hani o Allah için gazaplanırdı?!
Benim hiç kuşkum yok ki, eğer bu rivayette Hamza'nın yerine Ebu Bekir, Ömer, Osman veya Muaviye'nin adı geçseydi, Buhari kesinlikle onu nakletmezdi. Nakletseydi de kesinlikle onu değiştirir veya eksiltirdi. Ama elden ne gelir ki?! Buhari, bir kere Ehl-i Beyt'i sevmiyor. Çünkü Ehl-i Beyt, " Hulefa Okulu"nu kabullenmemiş ve bu yüz- den de hepsi Kerbela faciasında katledilmişlerdi. Onlardan yalnız Ali bin Hüseyin (a.s.) kurtulmuştu. Buhari, mezkur rivayeti, işte bu Ali bin Hüseyin'in dilinden nakletmektedir!
Ehl-i Beyt'in fıkhı, ilimIeri, ahlakı, zühdü ve faziletleri Şiilerden önce Sünni kitaplarını doldurduğu halde neden Buhari onlardan hiçbir şey nakletmiyor acaba?!
Şimdi de Buhari'nin, başta Ali bin Ebi Talip (a.s.) olmak üzere Ehl-i Beyt'i kötüleyen diğer bir rivayetini okuyalım. Ehl-i Beyt düşmanları, Ali bin Ebi Talip'te hiçbir eksiklik bulamayınca, bir rivayet uydurarak onu -haşa- namazı hafife almakla suçladılar.
Buhari, Sahih'inin "Güneş Tutulması Kitabı"nda Ebu'l:-
458 / Zikir Ehline Sorun
Yeman'dan, o da Şuayb'dan, o da Zühri'den Ali bin Hüseyin'den, o da Hüseyin bin Ali'den Ali bin Ebi Talib'in şöyle dediğini nakleder: "Resulullah bir gece benim ve kızı Fatıma'nın (s.a.) kapısını çalarak, "Namaz kılmıyor musunuz?" dedi. Ben dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Canımız Allah'ın elindedir; eğer Allah isterse namaz kılarız, istemezse kılmayız." Ben böyle söyleyince Resulullah bir şey söylemeden gitti. Sonra elini dizine döverek; "İnsan ne kadar da cedelcidir!"1 dediğini duydum."2
Hayır! Ey gafıl Buhari! Ali bin Ebi Talip öyle birisidir ki, tarihçiler onun hakkında şöyle yazarlar: "O, Sıffın savaşında köpeklerin hırladığı gecede dahi, ok yağmurunun altında seccadesini serip gece namazını kılardı. Okların sağına ve soluna düşmesine aldırmadan gece namazını kılmaya devam ederdi."
Ey Buhari! Sen, insanlara kaza ve kaderi öğreten ve insanı kendi amellerinden sorumlu tutan Ali bin Ebi Talib'i "cebirci" olarak mı tanıtacaksın?! Resulullah'ın (s.a.a.) karşısına çıkıp; "Bizim canımız Allah'ın elindedir. O isterse namaz kılarız, istemezse namaz kılmayız." diyerek "cebr"i savunduğunu mu söylemek istiyorsun?!
Ey Buhari! Ali bin Ebi Talip öyle birisidir ki, onu sevmek iman, ona düşman olmak nifaktır. Şimdi sen, onun cedelci olduğunu mu söylüyorsun?! Allah'a andolsun ki, senin bu yalanını Hz. Ali'nin katili İbn-i Mülcem ve hatta halkı Hz. Ali'ye lanet okumaya zorlayan Muaviye dahi kabul etmezdi! Bu çok gülünç ve çirkin bir yalandır. Ama
--------------------------------------
1-Kehf Suresi /54.
2- Sahih-i Buhari, c. 2, s. 62.
Buhari ve Müslim Hakkında / 459
sen bu yalandan istifade ederek Ehl-i Beyt'e düşman olan halifeleri ve hakimleri sevindirdin! Bu yüzden de onlar, dünyada senin makamını yücelttiler. Ama sen, bu tutumunla kesinlikle Rabbini gazaplandırdın! Çünkü sen müminlerin emiri, vasilerin efendisi, cennet ile cehennemi taksim eden ve kıyamet günü herkesi yüzünden tanıyarakl cehennemliklere; "Siz cehenneme!", cennetliklere de; "Siz de cennete!" diyecek olan Hz. Ali'ye hakaret ettin.2
Kıyamet günü de amel defterin, bu dünyadaki kitabın gibi böyle süslü püslü olacak mı?!
Evet! Efendisi Ömer bin Hattab'ın su bulmayınca günlük farz namazı terk etmesi, "Ben namaz kılmam"3 demesi, hilafete ulaştıktan sonra aynı görüşte olması ve böylece Kur'an ve sünnete karşı çıkması Buhari'nin gücüne gitmiştir! Dolayısıyla, aramış taramış, sonunda hadis uyduran deccallardan, "Hz. Ali gece namazına kalkmıyordu" diye bir rivayet bulmuştur!
Kaldı ki, rivayetin doğru olduğunu farzetsek bile, Hz.Ali'ye hiçbir zararı olmaz. Çünkü rivayet, sünnet namazla ilgilidir. Eğer birisi onu kılarsa sevap kazanır, kılmazsa günah yazılmaz. Bunu, kesinlikle Ömer'in farz namazı kılmayıp terk etmesiyle mukayese edemeyiz.
Ancak bu, sırfbir varsayımdır ve söz konusu rivayet ke- sinlikle doğru olamaz, hatta onu Buhari nakletmiş olsa bile! Çünkü Buhari, sadece Ehl-i Sünnet'in yanında muteberdir.
---------------------------
Dostları ilə paylaş: |