“Bazen ölümdür mücadele biçimi ve erken ölmektir asıl mücadele”
Gerçekten de bu kez Ankara Ulucanlar hapishanesinde Hüseyin Yadigar Özüdoğru adıyla tutuklu buldum onu. Son cezaevi macerası olacağını hiç düşünmediğim bu uzun tutukluluğunun yakında sona ermesi için gayret içindeydik. Katledilmeseydi, en çok üç-beş yıl sonra yeniden özgürlüğüne kavuşacaktı.
Daha önce de uzun süreli açlık grevlerinin, içinde tereddütsüzce yer almıştı. Bu kez de ‘96 ölüm orucu eyleminin başıydı cezaevine girdiğinde. İşkenceyi çok sakin karşılamış ve kendi hayat hikayesini kaleme aldığında aktardığı gibi işkencecilerle dalga bile geçmişti. Yorgun bedenini pek de dinlendirmeden açlık grevine başladığında, “hiç değilse biraz geç başlasaydın, zaten oldukça yıpranmış durumdasın” diye uyardığımda; ciddi bir süreç yaşandığını, diğer devrimcilerin aç durduğu yerde yemek yemesinin kendisine daha ağır bir azap verdiğini söylemişti. Böyle bir eylemlilik içinde açlık grevi yapmak yemekten daha kolaydır diyordu.