Yas tutmadık, ağlamadık, sınıf kinimizi biledik yokluğunuzla. Yoldaşlar ve arkadaşlar sizleri anlatırken, sizleri hayal ettik. Habip yoldaşın, “Biz hazırız, partinin kızıl bayrağına leke sürdürmeyeceğiz!" deyişini... Yaşam buluyordu bu sözler, ete-tırnağa bürünüyordu. Her geçen gün sizler yeniden doğuyor, yeniden çıkıp geliyorsunuz yol göstericiliğinizle.
Katliamın ardından ikinci gün bizi zorla savcılığa çıkarttılar. Dönüşte 26 Eylül’ün, direnişin kanlı belgeleri ortadaydı. Paramparça ve tek renk kızıla boyanmış elbiseleriniz yerlere serilmişti. Kanla yazılan tarihi yok edebileceklerini zanneden cellatlar onları yakmaya çalışıyorlardı. Katliamın birinci haftasında sizleri düzenlediğimiz bir etkinlikle andık. Hep bir ağızdan Enternasyonal’i söyledik. Enternasyonal hücrelerin(247)duvarlarına çarpıyor, oradan cellatların yüzüne bir tokat gibi iniyordu. Cellatlar tahammül edemiyor, korkularını savurdukları tehditlerle dile getiriyorlardı. Ulucanlar’da Enternasyonal ilk defa bu kadar büyük bir ahenk ve coşkuyla söyleniyordu.