Çünkü her ikisi de partinin düşünen militanlarıydılar. Ancak aynı zamanda partinin savaşan militanları da oldular. Savaşan militan kimliği sadece düşmanla göğüs göğüse çarpışılan mevzi savaşıyla anılamaz, ki bu noktada bile yoldaşların bize bıraktığı gelenek yoldaşların bu kimliği en ileri düzeyde nasıl temsil ettiklerinin somut göstergesidir. Ümit ve Habip yoldaşlar her defasında düşmana kendi ininde diz çöktürmüşlerdir. Ölüm oruçları ve zindan direnişlerinde Habip yoldaşın örnek pratik tutumu herkes tarafından bilinmektedir. Partiye karşı işlenen suçlarda her iki yoldaşın da tereddütsüz takındıkları tavır ve en son Ulucanlar katliamında ölümü tereddütsüzce karşılamaları, savaşçı kimliğin pratikte karşılığıdır.(253)