Ancak savaş öncelikli olarak bir devrimcinin kafasındadır. Yaşamın her alanında ve anında savaş devam etmektedir. Bu savaş bazen devrimcinin kendi iç düşmanına karşı verdiği savaştır, bazen parti çalışmasını ve faaliyetlerini örgütlemek ve önderlik etmek noktasında ortaya koyduğu çabadır, bazen de düşmanla açıktan dişe diş yürüttüğü bir mücadeledir. Ümit ve Habip yoldaş savaşın tüm cephelerinden başarıyla çıktıkları için, savaşan militan kimliğini kazandılar.
Peki bu yoldaşlar başarılarını neye borçlular? Yaşadıkları her türlü sınavdan nasıl başarıyla çıkıp devrimi ve geleceği temsil edebildiler? Örneğin Habip yoldaş, hareketin saflarına katıldığı süreçte cezaevine düşmüşken, tasfiyecilere karşı net ve cepheden bir tutum alma gücünü nereden bulabilmekteydi? Ya da her tutsak düştüğünde, özgürlük tutkusuyla (ki onun için özgürlüğün tanımı, parti faaliyetlerini yürütmek ve devrimi örgütlemekti) nasıl da bitmez tükenmez bir çaba ve ısrar gösterebiliyordu? Ya da Ümit yoldaş çevresindeki insanları sırf kendi kişiliği üzerinden devrime yöneltebilme gücünü nereden buluyordu?