ÖO süreci geldi. Habip, emniyetten geldiği, kurşun yarası nedeniyle vücudunda hasar olduğu halde ÖO direnişçisi olmuştu. Direnişçilerin en neşelisiydi. Espriler yapar, diğer ÖO direnişçilerini güldürürdü. Zafer kazanıldığında, yürüyerek gitti hastaneye. Direniş bir ay daha sürse Habip’e bir şey olmaz derdim. Çünkü yıkılmaz bir kale gibi duruyordu. Ama hastaneye giderken kalbi durmuş. Yani görünüşte iyiymiş, moralinin çok yüksek olmasıyla aldatmış bizi.
Ben hep uzaktan izlerdim Habip yoldaşı. Pek fazla diyaloğa girmemiştik. Bir gün Habip yoldaş koğuş temsilcisi oldu, işte o saatten sonra idarenin zor günleri başladı. Arasıra cezaevi ikinci müdürlerinin endişelerine tanık olurdum: “Valla biz Habip’i kaçırmayalım elimizden, yeter” Düşman çok korkuyordu ondan, ki korkulmayacak birisi olmadığını da defalarca kanıtladı.