Sen insanı kendine gösterdiği ilgi ve yakınlık kadar değil, tersine insanı kendi gerçekliği kadar sevmesini, değer vermesini, yüceltmesini bilen bir insandın. Bundan dolayı da yapaylık namına bir şey yoktu kişiliğinde. Halihazırda azınlıkta olsa da insan denilen o harikulade kavramın insanı büyüleyen temel güzelliklerini keşfetmiş, dahası bununla da kalmayıp yaşamında doğallaştırmış bir insandın.
Ey insan güzeli insan!
Nasıl bir militan, yiğit, dövüşçü, direnişçi olduğun gibi devrimci kimliğin üzerine iki laf etmeyi burada gerçekten anlamsız buluyorum. İnsan güzeli insan denildiğinde, bu güzelliğin farkında olan herkes tüm bu özelliklerin o insanda yaşam bulacağını da bilir. Hep insan ve onun ekseninde ve onun sevgisi ekseninde gezindim. Bunun birinci nedeni bu iki kavramın kavgamızın asıl gayesi oluşu, ikinci nedeni de Habip’le bu iki kavram üzerindeki, anlamlı paylaşımımızdı. Kaldı ki asıl gayemiz, insan sevgisini yine insan ilişkilerinde egemen kılmak değil midir? Düşüncelerimi böyle formüle ederken, nasıl da bıyık altından sevinçle gülerdin. Bu derin bir insan sevgisinin ta kendisidir, kişiyi aşkla devrime bağlayan görünmez bağdır. Bu bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimini tercih eden ve isteyerek yaşayan insan, ne diyet ödeme ne de diyet ödetme gibi bir anlayış taşır.