Taştan örülmüş yayla evlerimiz, kerpiçten örülü iki katlı kerpiç ve toprak evler, kahvehaneler, komşu evleri günlük uğrak yerlerimizdi. Böyle okunduğunda çok kolay bir hayat gibi görünüyor. Hayır, bunları yazmamın nedeni zorlukları. Köy hayatı, hele hele bu köy doğudaysa, hiç kolay değildir. Metropollere hiç benzemez. Bazı şeyler anlatılamaz, sadece yaşanır. Bunu da ancak yaşayan bilir. Nevzat da bunları hem zorluklarıyla, hem güzellikleriyle yaşadı. Anne ve babasının orak-çekiçle, alınteri, bilek gücüyle kazandıklarıyla yetiştirilen, yani tam anlamıyla emekle büyümüş, emeğin ekmeğini yemiş bir emekçi çocuğudur Nevzat. Bu emeğin karşılığını vermiştir, emeğe ihanet etmemiştir. Masabaşında oturan, rüşvet yiyen, zehir tacirliği yapan veya konken masalarında kumara para sayanlardan değildir o. Elleri nasırlaşmış, bilekleri aşınmış, hayatın acımasız kamçısını yemiş bir ana-babanın evladıdır. Onun için O’nun varlığı bu asalak düzenin sahiplerini rahatsız etmiştir. Daha da rahatsız olmaya devam edecektir.(317)
Dostları ilə paylaş: |