Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ne yapılan saldırıyı Pazar sabahı öğrenir öğrenmez yola çıktık.
Televizyondan öğrenebildiğimiz kadarıyla saldırının kapsamlı ve sonuçlarının ağır olduğu açıktı. Ölümlerden, aynı zamanda Ümit’in ölmüş olmasından korkuyordum. Devrimci bir yaşamı tercih etmemize rağmen, onun ölmesi fikri, sıklıkla rüyalarımda onu ölmüş olarak görmek, bana dehşet verici bir olay olarak geliyordu. Otobüste mola verdiğimizde, Habip yoldaşın şehit düştüğünü ve ismi tespit edilemeyen 7 devrimcinin öldüğünü öğrendiğimde, Ümit’in de bu liste içinde olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünmeye başladım. Militan kimliğiyle hep kitlelerin önünde yer alan bir devrimci olduğunu, yanı sıra, bir önceki rehin alma(337)eylemi sırasında askerlerin ona yönelik tehditlerini düşündüğümde, bu ihtimal daha da artıyor ve yol çekilmez bir hal alıyordu.