Cenazelerle ilgili ilk olarak otopsi krizini yaşamaya başladık. Devlet, gerçekleştirdiği katliamın tüm ayrıntılarıyla açığa çıkmaması için otopsiye avukatların alınmasını (onları hukuki olarak da oyalayarak) engelledi. İki güne yayılan otopsi işlemleri sonucu cenazeler ancak Perşembe sabahı alınabilir hale geldi. Bu süre zarfında şehit yakınları olarak sürekli bir arada davranmaya çalıştık. Cenazelerin alınmasındaki tutumumuz ise, 7 cenazenin de (diğer 3 şehit yakını bizden ayrı hareket ediyordu) avukatlarıyla beraber kitlelerin yanında alınabilmesiydi. Ancak devlet birkaç(338) günlük oyalamadan ve desteğin zayıflığından güç alarak, bu cenazeleri de bölmeye çalıştı. Bizim isteğimiz tüm cenazeleri alarak, Karşıyaka Mezarlığı'nda ölülerimizin yıkama, ilaçlama ve şehir dışına çıkacaklar için buzlama işlemlerinin yapılmasını, temsili bir cenaze töreninin ardından Ankara’daki şehitlerimizi toprağa vererek, şehir dışına gidecek cenazelerin buradan ayrılmasını sağlamaktı. Ancak Ankara Emniyeti'nce buna müsaade edilmedi. Şehir dışına gidecek cenazeler işlemleri tamamlanınca polisler eşliğinde sol taraftan, Ankara’da gömülecek cenazeler ise sağ taraftan Karşıyaka Mezarlığı'na gidebilecekti.