Cenazenin nerede ve nasıl gömüleceği üzerinden organizasyonumuzu ve hazırlığımızı yapmıştık. Tüm yaşamı boyunca devrimci onurunu korumuş bir insanın(340)nasıl bir gömülmeye/törene layık olduğu annesi ve babasıyla konuşulmuş ve ortaklaşılmıştı. Tek kaygımız cenazeyi sabaha kadar bekleteceğimiz morga ulaştırmaktı. Bu çerçevede Çağdaş Hukukçular Derneği ile temas halinde olup, İstanbul’a giriş için hazırlık yapıyorduk.
Gebze çıkışına kadar bir ekip ile gelirken, İstanbul girişinde sayıları 3-4’e çıktı. İstanbul Emniyeti gişelerin çıkışında bizi bekliyordu. Emniyet müdür yardımcısından bilimum polis şefine, panzer, özel tim, çevik kuvvet, yunus yığınağıyla hazırlardı. İlk olarak cenaze arabasına yöneldiler. Yanımdaki avukat arkadaşla birlikte aşağı indik. Şeflerden biri arkadaşa “başınız sağolsun, yakınınız mıydı?” diye sordu ve “avukatım” yanıtını aldı. Bana döndü ve elini uzatarak “sizde mi avukatsınız” diye sorduktan sonra, benim elimi uzatmamam ve “hayır, eşiyim” dememin ardından, nefret dolu bir ifadeyle dişlerini sıkarak, “demek onun eşisin” dedi. Bu ifadeden bile Ümit’e olan nefretleri ortaya çıkıyordu. Yanımıza Emniyet Müdür Yardımcısı ve ekibi yanaştı ve yalnızca baba ile görüşmek istediğini söyledi. Ardından görüşmeye ben de katıldım.