“Arkadaşlar ölüyorlar ve bir daha doğmuyorlar.” Yıllar sonra kendisiyle yapılmış bir söyleşide yaşlı bir İtalyan partizanın sarfettiği bu sözleri ilk okuduğumda, ürperdiğimi hatırlıyorum. “Ölüyorlar ve bir daha doğmuyorlar..."Ölenlerin bir daha geri gelmezliği gerçekliğini aşan hüzün dolu bu cümlenin sırrını çözmek ve bu tezde saklı tezi çürütmek için, birkaç yıl beklemem, onların ölümlerini yaşamam gerekiyormuş meğer.
Cümleye hüzün ve esrar katan şey yalnız başına ölüm değil burada, doğmamak. Yani ölen yoldaşların yerinin dolmaması, ‘30’lar, ‘40’lar boyunca faşizme karşı mücadele ederken pek çok yoldaşını yitiren bu ihtiyar İtalyan partizanın acısı, gidenlere duyduğu özlemde(172)değil, yerine yenileri dolmayan kavganın acısında, gidenlere duyduğu saygıda ve onların bıraktığı boşlukta oluşuyor.