Seni tekrar yazılarından izlemeye başladım. “Tekoşin yoldaş” işçi ilişkilerimizin de dilinden düşmüyordu. Seni tanıyabilmiş olanlar haklı bir gururla bunu ifade edip,(230)hayranlıklarını her fırsatta dile getiriyorlardı.
Cezaevinden çıktıktan sonra bir başka çalışma bölgesinde yolumuz bir kez daha kesişti seninle. Bacağında bir kurşun yarası vardı bu kez. Ciddi bir tedaviye ve bakıma ihtiyacın vardı. Ama sen sanki gribe yakalanmış gibi davranıyordun. Uzmanların tavsiye ettiği beslenme listesine uyman için seni uyardığımda, “yoldaşlar bunları yiyemiyorlar, benim boğazımdan zor geçer” diyordun. Yaralı halinde bile bir ayrıcalık istemiyordun. Bacağındaki yaranın acısını artık kırmızı reçeteli ağrı kesiciler bile dindiremiyordu. Ama sen bir kez bile ağrıdan şikayetçi olmadın. Tahrip olan sinir uçlarını onarmak ve kas erimesini engellemek için fizik tedavisi görmen ve düzenli özel eksersizler yapman gerekiyordu. Tedavi süresince sana refakat etmeme bile izin vermedin. Bir an önce koltuk değneklerini atıp çalışmalara katılmak istiyordun. Evet, kısa bir sürenin sonunda bedenini zorlayarak koltuk değneklerini attın ve dört elle çalışmaya sarıldın.