Düşlere nişanlanan kurşunlar tarihe çarptı, tetiğe basan eli vurdu şehir. Henüz düşmemiş, kurşunlar sadece düşleri sıyrılmıştı. Şafakta başlayan, yeşeren Ulucanlar mevsiminde, kalbinden vurulmuş bir şehrin yarasından, onlarca yeni sevda filize durdu. Gecenin sabahtaki yansımasıydı Ulucanlar senfonisi. Boş kovanlardan, delik deşik edilmiş bedenlerden arta kalan ve taze kan izlerinden başka yeni dillere aktarılan işte bu senfoniydi. Göçüklerde can veren madencinin umutlarından, gece vardiyalarına rüya niyetine kurulan düşlerden, yıkık kentlerin enkazından yükselen çığlıklardan esinlenip, kurşun seslerinin ritminde bestelenmişti.(276)