Nevzat’ın bebekliği toprakta kundaklanarak, tahta(315)beşik veya asma beşikte geçti. Hazır bez ve pudralarla, cibinlikli, süslü çarşaflarla değil. “Güzel insan” dedim
Nevzat’ın bebekliği toprakta kundaklanarak, tahta(315)beşik veya asma beşikte geçti. Hazır bez ve pudralarla, cibinlikli, süslü çarşaflarla değil. “Güzel insan” dedim;
O, güzelliğini yaşadığı doğanın güzelliklerinden ve zor şartlarda yaşadığı hayattan almıştır. O, Dersim’in çetin ve güzel dağlarını, köyünün karlı dağlarını aşıp gelen peri nehrinin sularında yüzerek, yıkanarak büyümüştü. Küvetli, şofbenli, istediğiniz zaman yıkanabileceğiniz banyolar olan evlerde değil... Çalakaş’ın yüksek ve serin yaylalarında, dağlarında, kayalarında, çakıllarla şarıl şarıl akan sular içerek, yer altında oluk oluk akan tatlı sularla sulanan bostanların sebzeleriyle büyüdü. Yoksa pazarlardan yorulmadan hazır alınan sebzelerle değil. Hayvan gübreleriyle doldurulan tarlalarda yetiştirilen arpa-buğdayı orakla biçerek, hayvanla taşıyarak, harmanda hayvan yardımıyla döverek, bilek gücüyle savurarak, su değirmenlerinde öğüterek, annelerimizin emeğiyle yoğrulan saçlarda pişirilen ekmekle büyüdü.