Davaya sonsuz inanç tüm yalınlığıyla Habip şahsında ifadesini buluyordu
Ulucanlar’da katliama kadar beraber geçirdiğimiz süreç boyunca Habip’i çok daha iyi tanıma şansım oldu. Davaya sonsuz inanç tüm yalınlığıyla Habip şahsında ifadesini buluyordu. Ama daha önce kısmen görüp tanıdığım, bu süreç boyunca ise daha yakından görüp yaşadığım yanıysa, içtenliği, yaşadığı duygusal yoğunluk ve hassasiyeti oldu. Düşmanı karşısında oldukça acımasız olan Habip, yoldaşlarına karşı son derece hassas ve içtendi. Bu yapısıyla yoldaşlarıyla ilişkilerini derinliğine yaşıyor, yaşanılan herşeyi yoğun olarak hissediyordu. Bu anlamıyla Habip’in yüreğinde koskoca bir çocuk yaşıyordu. Düşmanına karşı acımasız olan Habip, tam da bu nedenle ve bu sayede bu kadar saf, yalın, içten ve samimiydi. Ümit’le bu kadar derin bir yakınlaşmayı sağlamaları da bence buradan kaynaklıydı.
Katliamdan sonra, Habip’e daha sıkı sarılmadığım, ayrılırken son bir kez daha kucaklayamadığım için kahroldum. Cezaevinde kaldığımız süreçte onunla paylaşamadığım her dakikaya lanet okudum.
Habip’in “Tekoşin” olduğunu katliamdan sonra öğrendim. Öğrenmemle beraber içimdeki acı daha da büyüdü. Çünkü Tekoşin devrimci değerlerle tanışmamızda ve devrimci kimliğimizin şekillenmesinde bizim için sembol bir isimdi. Ekim’in çıkan her yeni sayısında Tekoşin’in yazılarını büyük bir ilgi ve şevkle arardık. Gördüğümüzde birbirimize ilk verdiğimiz haberlerin başında Tekoşin’in yazıları gelirdi. Şimdi Habip yoldaşın devrimci kimliğimin biçimlenmesindeki rolünü daha net bir biçimde görüyorum.
Habip yoldaş yaşamıyla komünist kimliğin eşsiz(180)örneklerini verdi. Bir komünist gibi yaşadı ve yaşamının son dakikalarına kadar bir komünist gibi çarpıştı. Şehit düşüp, devrim tarihimizin eşsiz bir yerine taht kurdu. Habip yoldaş kavgamızın her anında bizimle ve kavganın her parçasında Habip yoldaşın izi var.
Dostları ilə paylaş: |