Zor dönem devrimcileri (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,22 Mb.
səhifə32/53
tarix06.09.2018
ölçüsü1,22 Mb.
#78071
növüYazı
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   53

Takip eden günlerde hastaneye kaldırılan arkadaşlar bir bir hücrelere getirilip atılıyor. Katliam günü yaşananları dinliyoruz. Seni anlatıyorlar. “Haydi saldıralım, geri püskürtebiliriz" diye haykırışın kulaklarımızda çınlanıyor. Ve sonrası büyük günü müjdeleyen bakışlarınla, gün doğarken, şafak sökerken, güneşi ellerinle getirişini görüyoruz.

Sizler özgür doğacak çocukları müjdeliyordunuz. Acımız büyüktü. Sen ve Habip, ON güneş parçası, şehit düşmüştünüz. Senin ve Habip’in öğretileri burjuvaziye kinimizi biliyordu. Yaşanan saldırılar hergün boyutlanarak sürerken, acımızın büyüklüğü kavgamızı daha da yoğunlaştırıyor, bizi daha da çelikleştiriyordu.

Yas tutmadık, ağlamadık, sınıf kinimizi biledik yokluğunuzla. Yoldaşlar ve arkadaşlar sizleri anlatırken, sizleri hayal ettik. Habip yoldaşın, “Biz hazırız, partinin kızıl bayrağına leke sürdürmeyeceğiz!" deyişini... Yaşam buluyordu bu sözler, ete-tırnağa bürünüyordu. Her geçen gün sizler yeniden doğuyor, yeniden çıkıp geliyorsunuz yol göstericiliğinizle.

Katliamın ardından ikinci gün bizi zorla savcılığa çıkarttılar. Dönüşte 26 Eylül’ün, direnişin kanlı belgeleri ortadaydı. Paramparça ve tek renk kızıla boyanmış elbiseleriniz yerlere serilmişti. Kanla yazılan tarihi yok edebileceklerini zanneden cellatlar onları yakmaya çalışıyorlardı. Katliamın birinci haftasında sizleri düzenlediğimiz bir etkinlikle andık. Hep bir ağızdan Enternasyonal’i söyledik. Enternasyonal hücrelerin(247)duvarlarına çarpıyor, oradan cellatların yüzüne bir tokat gibi iniyordu. Cellatlar tahammül edemiyor, korkularını savurdukları tehditlerle dile getiriyorlardı. Ulucanlar’da Enternasyonal ilk defa bu kadar büyük bir ahenk ve coşkuyla söyleniyordu.

Akşamları uzaktan gelen televizyon sesine kulak veriyoruz. Haber saatinde senden ve İstanbul’da yapılan temsili cenaze töreninden bahsediliyor. 100’den fazla insanın gözaltına alındığı belirtiliyor. “İşte” diyorum, “Ümit yaşıyor, Habip yaşıyor. Şehit düşerken yaptıkları gibi, yaşamlarında olduğu gibi, burjuvaziden hesap sormaya devam ediyorlar.” Şimdi onların öğrencileri, yoldaşları daha da bir çelikleşerek sarılıyorlar kavgaya. Sizden aldıkları isyan ateşini körüklüyorlar. Yarının o eşsiz yapısına harç olmak için kararlılar. Bu bilinçle şimdi Habip olup, Ümit olup savaşıyorlar.

Çete devleti hücrelerdeki direnişimiz karşısında geri çekilirken saldırganlaşıyordu da. Yenilgileri kaçınılmazdı. 25 gün boyunca bu yenilgiyi her gün onlara yaşattık. Hücrelere atılışımızın 25. gününde, 26 Eylül direnişinin zaferinin büyüklüğü kadar olmasa da, direnişimizi zaferle sonuçlandırdık. Erkek arkadaşlar Bartın’a götürülecek, bizler de bir koğuşa yerleşecektik. Hepimizi yoldaşlardan ve siper yoldaşlarımızdan ayrılmanın burukluğu sarmıştı. Zaferin sevincini, ayrılığın hüznünü yaşıyorduk. Sımsıkı sarılıp, sloganlarımızı haykırarak hücrelerden çıktık.

Koğuşa yerleşmemiz sonrasında da saldırılar, 26 Eylül’de ve hücrelerde olduğu kadar olmasa da, devam etti. Avukat ve aile görüşlerinde arama dayatılıyor, ihtiyacımız olan malzemeler için dilekçe yazmamız isteniyordu. Mahkeme dönüşünde ayakkabı araması dayatmasına saldırılara geçit vermeyen tavrımızla karşı koyduk.(248)

Herşeyi etle-tırnakla, yoğun bir çabayla yeniden yapılandırmaya çalışıyoruz. Herşeyi yeniden düşünüp, daha iyi nasıl yapılabileceğini değerlendiriyoruz. Bu uğraş ve çaba içerisinde sizler yolumuzu aydınlatıyorsunuz. Emeğin, emeğinizin öğreticiliğinde ilerliyoruz. Her yetkinlikte yeniden çıkageliyorsunuz.

Seni tanıdığım ilk günlerde, ne kadar farklı biri diye düşünmüştüm. Hala aynı düşüncedeyim. Şimdi seni tanıdığım kadarıyla anlatırken, öğreticiliğin biz gençlere rehber oluyor, olacak. Sizden öğrenecek, yolunuzu yolumuz yapacağız. Ve o büyük günde birlikte halaya duracağız. Yazmaya başladığın şiirini yarım bırakmayacağız. Biz öğrencilerin “amatörce bir yaşam için profesyonelce" savaşacak, her adım bizi sizlere, yarının güzel günlerine yaklaştıracak.

Senin biricik tutkun olan devrim ve sosyalizm kazanacak!

F. Çiğdem(249)

*************************************************

Uğruna tereddütsüz ölünecek bir davaya adanmış iki devrimci yaşam

İki büyük önder, Ümit ve Habip yoldaş... Uğruna tereddütsüz ölünecek bir dava için adanmış iki yaşam... Öyle ki, bize sadece yaşamlarıyla değil, ölümleriyle de yol göstermeye devam ediyorlar. Başta biz partililer olmak üzere tüm devrimcilerin bu iki komünist önderden, onların yaşamlarından süzülmüş deneyimlerden öğrenmesi gereken çok şey var. Katledilişlerinin yıldönümünde, yoldaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bugün partililerin önünde duran en önemli görev, başta işçi ve emekçiler olmak üzere tüm devrimci ve ilericilere yoldaşları anlatabilmek, onları devrim mücadelesinde “ölümsüz” kılabilmektir. Bunu başarmanın yolu, yoldaşlarımızı ölüm yıldönümlerinde anmaktan(250)ziyade, onların şahsında somutlanmış partili kimliği kavrayabilmekten, kendi kimliğimizde cisimleştirebilmekten geçiyor.

Bu iki önder yoldaşımız neyi başarmışlardır? Devrimci ve komünistlerin siyasal süreçlerinde yaşayabilecekleri zorlu ve çetin sınavlardan başarıyla geçmeleri midir onları birer komünist önder yapan? Elbette öyle, ama bu yalnızca bir sonuçtur. Zira onlar asıl olarak partili düzeyi yakaladıkları, bu doğrultuda süreklilik arzeden bir gelişme gösterebildikleri için komünist önder niteliğini kazandılar. Yeni bir gelenek, yeni bir kültür oluşturmak iddiasıyla ortaya çıkan bir siyasal hareketin yaşadığı her türlü gelişim ve dönüşüm sürecine eşlik ettiler ve ona müdahale ettiler.


Yüklə 1,22 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin