|
|
səhifə | 11/53 | tarix | 06.09.2018 | ölçüsü | 1,22 Mb. | | #78071 | növü | Yazı |
| bu sirenler, bu postallar, telsiz sesleri, ateş, duman? Ya bu kan? Buruşturan kimdir sevincini göklerin Kimin kanlı elleridir(153) sabahın ak gerdanında onursuzca dolanan? Sorular sorular... Sorular durgun sulara atılan çakıl taşları mor halkalarla çoğalıyor yanıtı soruların Sorular duvarlara çarpıp geri dönüyor kapısında Ulucanlar’ın VI Şafak söküyor gökyüzünün gönderine çekilmiş kızıl bir bayrak gibi Saatler ileri alınıyor Ulucanlar’da “İleri, hep ileri” Cesareti kamçılıyor rüzgar Yoldaş merhabalarını taşıyor barikatların Şarkılarını söylüyor omuz omuza savaşan Komün’ün İspanya’nın Küba’nın Duvarlarına Ulucanlar’ın(154) -ki yıkılmaya mahkumdur onlar- aydınlığı vuruyor şanlı Ekim’in Ve koğuşlarında çekik gözlerinde zafer parıltılarıyla “Buz kırılmıştır” diyor “Yol açılmıştır” Herşey yeni Ekimler için! Gün ağarıyor... Ulucanlar’da direnişi selamlıyor güneş Hamburg’un Liverpool’un Viborg’un ruhunu selamlıyor Anısını selamlıyor İbo’nun Denizler’in Kızıldere’nin Ve bir kez daha “Her şey devrim için” diyor kavga dostları “Her şey yeni Ekimler için” “No passaran” Bir şiirin en tutkulu dizelerinde akıyor Ulucanlar’da zaman(155) VII On’lar on yeni ustası devrime uzanan yolun İnançla döşedikleri taşlar mihenk taşları olacak kavgamızın Sınırsız topraklara yol olan ayak izleriyle çoğalacak onların On’lar on yeni yara göğsümüzde Zaptettikleri şafak zaferler takvimimizde son yaprak gururla kıskanarak anımsayacağız yüzlerini Ve seslerimize katıp gözlerini aydınlık şarkılar söyleyeceğiz yıldızlara bakarak on yenilmez savaşçı devrime adanmış on ömür Yoldaşlarımız... Adları; Habip, Ümit Adları; Abuzer, Mahir, İsmet, Önder
Adları;(156)
Halil, Aziz, Ahmet ve Zafer Adlarını taşıyacak çocuklarımız VIII İncecik bir diken battı kalbimize her ölüm haberinde İçimizde usul usul kanadı gülün kokusu Kaldırıp başımızı gözlerimizdeki uçurumlardan On yıldız yerinde yoktu Taradık gecenin saçlarını arasında kayıp yıldızları aradık Her yıldız bir can Göktaşları mıydı akan boşlukta anaların göz yaşları mıydı Gelinlerin ağıtları mıydı kuşlar mıydı güneye uçan Eylül müydü kirpiklerimize dolanan bulutlar mıydı hüzün Yarım kalmış bir şiir miydi ay sondördün Döktü yüzünü Ömrümüz ki; 16 saattir kalkmamış tezgah başından(157) alnından damlayan ter zehir gibi akıyor kan kokan kadehlerine bezirganların Ömrümüz ki;
Dostları ilə paylaş: |
|
|