Zor dönem devrimcileri (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,22 Mb.
səhifə40/53
tarix06.09.2018
ölçüsü1,22 Mb.
#78071
növüYazı
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   53

- Sen git!

- Hayır.

- Git!

- Gitmeyeceğim.

- Gitmelisin.

- Gidemem.

- Gi-de-cek-sin!

...!

Yeni yer işkencehanenin garajı. Hasta yoldaş, refakatçi ve O. Ve işkenceciler... Sadece konuşulanları dinliyorlar. Gözlerinden okunuyor ki anlamıyorlar, anlayamayacaklar. Hasta yoldaş sivil bir münibüste şimdi. O da orada. Uğurlamaya gelmiş refakatçiyle hasta olanı. İşkenceciler başka bir dünyaya ait, konuşmak için kelimelere çok fazla ihtiyaç duymayan, fakat her nasılsa çok iyi anlaşabilen bu canlıların yanında sadece susuyorlar. Onların hiç yoldaşı olmaz ki?! Bakışlar, gözler... Herşey ne kadar sade. Bütün gözler sıkıca yapılan tokalaşmada odaklanıyor. Bu elin sıcaklığı refakatçiye müthiş bir güven vermiştir. Ve sonra, refakatçinin dudaklarından kendiliğinden bir şiir dökülür; “Al yaranı/Koy yanına yaramın/öfkeni öfkenle çoğalt/ düşersem kaldır beni/satılırsam vur!”

Refakatçiyle hasta olan arabadadır. Yanlarında bir münibüs dolusu işkenceciyle. Az ötedeyse, işkencecilerin arasında O... Hala arabaya bakmakta. Belli ki emin olmaya çalışıyor yolculuğun hastaneye olacağından. Emin olmasını sağlamalıyım diye düşünür refakatçi. Herşeyden emin olmalıdır o. Kendinden olduğu kadar... Bunun için mesaj vermesi gerektiğine inanır ve sol yumruğunu havaya kaldırır. O, artık emin adımlarla yeni fırtınalı denizlerde yol almak için geri dönmektedir. Gözleri ufuk(279)çizgisindedir “her zamanki gibi”...

Ve sahne kapanır. Perde iner. Gerisi yok sayılıyor şimdi. Perde son bir kez de Ulucanlar’da açılmıştır. İki perde arasındaki bütün ikili hatıralar silinmiş durumda. Sanki refakatçi O’nu orada son kez gördü ve vedalaştılar sessizce. Sonra sesini Ulucanlar’da yeniden duydu, herkesin duyduğu gibi; “Güneş batıyor, sizleri çok seviyorum...”

Eylül(280)

*************************************************

Dostları ve yakınlarının kaleminden(281)...(282)

*************************************************



Habip’in öyküsü

Zamansız gün soğuğunun Kars’ı çepeçevre sardığı uğursuz bir pazar akşamıydı. Televizyonlar Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde isyan çıktığını haber veriyorlardı. Devlet güçlerince girişilen operasyon sonucu bazı tutukluların öldürüldüğü bildiriliyordu.

Televizyonun başına geçmiş, öfke kasırgasına tutulmuş bir halde haberleri dinliyordu. Habip Gül adını işitince, oturduğu kanepede taş kesildi. Aklına ilk gelen, sakin bir deniz gibi bakan Habip’in masmavi gözleri oldu. Gülümsüyordu. Sonra kadifemsi bir görüntü veren, kıpır kıpır parlak kumral saçları uçuştu gözlerinin önünde. Arkasından sırasıyla yüksek alnı, hafif çıkık elmacık kemiği ve ortanın üstünde gösteren fidan boyu canlandı belleğinde. Hıçkırıklar arasında telefona koşup,(283)dar gün dostunu aradı. Sadece, “Habip... Habip...” diyebildi boğuk bir sesle. Dostu, “Yapma!” diye acıyla feryat etti. Başka da herhangi bir şey konuşmadılar. Dostu tam olmasa da anlamıştı Habip’in başına gelenleri.

Dizginsiz hıçkırıklar arasında yığıldığı masada Habip’le ilk karşılaştığı anı hatırlamaya çalıştı. Kutsal görünüyordu o an şimdi ona. Ama tüm çabası boşa gitti. Belleğinde o anı gösteren tek bir resim bile yoktu.

Sabun köpüğü gibi silinip gitmişti herşey.

Kendisinin de terörist diye kilit arkasına kapatıldığı o günlerde tanışmıştı Habip’le. Ziyaretçi görüşüne gidip gelirken karşılaşıyorduk herhalde, diye düşündü. Ama kör bir karanlığa bakar gibiydi, hiçbir şey göremiyordu. “Ah, ah keşke seni görüş yerinde hiç bekletmeseydim, paha biçilmez o zamanı hiç çalmasaydım” diye haykırarak, sarsıla sarsıla ağlamaya koyuldu.

Cezaevinden çıktıktan sonra içi burkularak geride bıraktığı dostlarını sık sık ziyarete giderdi. Ulucanlar Cezaevi o her zamanki soğuk ve resmi tavrıyla karşılardı onu. Dişçi koltuğuna oturmaktan beter sıkıcılıktaki işlemler tamamlanırdı önce. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın asıldıkları asırlık ağacın önünden geçerek birinci kata çıkardı sonra. Bir dönem birlikte siyaset yaptığı eski koğuş arkadaşları ziyaretçileriyle, bu katta bir odada görüştürülüyorlardı. Erken getirildikleri için, zaman israf olmasın diye ilkin onlarla görüşürdü. Sonra da aşağı kattaki dostlarına giderdi. Ama oraya hep geç kalmış olurdu. Cezaevi ziyaretlerinde zamanın nasıl geçip gittiği farkedilmezdi. Ateşlenen sohbetin alevi, zamanı hızla yutup tüketirdi. Eski koğuş arkadaşlarıyla vedalaştığında koğuş kapılarının kapanmasına on beş-yirmi dakika gibi kısacık bir zaman kalmış olurdu. Saatine bakarken utanca boğulup, hızla dışarı atardı(284)kendini. İçini dolduran ağır suçluluk duygusuyla soluk soluğa aşağı kattaki görüşme odasının yolunu tutardı. Habip’i o hiç değişmeyen sakinliğiyle, göğsünde kollarını kavuşturmuş halde kendisini beklerken bulurdu. Beklemekten yorulup görüşme umudunu yitiren öteki dostları, geriye sitemlerini bırakıp çoklukla gitmiş olurlardı. Ama Habip gitmezdi, son ana kadar sabırla onu beklerdi. O, binbir özür dileyip bağışlanma isterken, Habip tatlı bir gülümsemeyle karşılık verip, rahatlatırdı onu.

Habip’in tünel kazarak cezaevlerini kalbura çeviren firar serüvenleri, işte bu ziyaretlerdeki şakalaşmalar sırasında çalınmıştı kulağına. Arkadaşları bazen “Tünelci” diye takılırlardı ona. Kendine ait olmayan Habip Gül adıyla yakalandığında onca işkenceye rağmen bu isimde ısrar edişi ve mahkemelerde birçok kez bu isimle yargılanıp cezalar alışı, onun hayat macerasını daha da çekici hale getiriyordu. Kişilikleri henüz kökleşmemiş olanlar, Habip’teki çelik cesaretin kırıntısını bile taşısalar, farkedilmek için herhalde çok kasıntılı dururlardı. Çalımlarından geçilmezdi. Ama Habip öyle değildi. Sıradandı. Böyle gösterişsiz olmak için de kendini hiç zorlamazdı. Güvenli insanların alçak gönüllülüğü, onu hayranlık verici bir doğallığa büründürürdü.


Yüklə 1,22 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin