الأصل المعهود: اليقين لا يزول بالشك ‘Meşhur kaide: Şek ile yakîn zâil olmaz’



Yüklə 3,3 Mb.
səhifə34/48
tarix22.01.2019
ölçüsü3,3 Mb.
#101643
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   48

48. Kitâbu’l-İkrâh


(خصوصا عند تعذر الوصول إلى اليقين غالب الرأي حجة) "Özellikle yakîne ulaşma imkânı olmadığı zaman re'y-i gâlip hüccettir".

(العبرة لغالب الرأي وأكثر الظن) "Re'y-i gâlip ve ekseri zanna (zannı gâlibe) itibar edilir". İkrahın gerçekleşmesinin şartlarından birisi de mükrehin (ikrâh olunanın), mükrihin (ikrâh edenin) kendisini zorladığı şeyi yapmadığı takdirde, tehdidini yerine getirebilecek güçte olduğunu zann-ı gâlip ile zannetmesidir1566.

(الإستثناء من التحريم إباحة) "Haramdan istisna, ibâha ifade eder". Meyte, kan, domuz eti yemenin ve şarap içmenin hükmü, ikrâhın türüne göre farklılık arzeder. Şayet ikrâh, öldürmek veya bir organı kesmek gibi şeylerle korkutmak şeklinde tam bir ikrâh olursa, bu fiiller mübah olur. Çünkü Allah-u Teâlâ bu fiilleri şiddetli açlığa bağlı zaruret halinde mübah kılmış ve şöyle buyurmuştur "zarureten kendilerine muhtaç olduklarınız müstesnadır"1567. Ayetteki istisnanın ibahat ifade ettiğini izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1568.

(الأصل إعتبار الحقيقة لا يجوز العدول عنها إلا بدليل) "Hakikate itibar asıldır. Bir delil olmaksızın ondan dönmek caiz değildir". İmam Züfer’e (v. 158/775) göre, bir kimse başkasını öldürmek için zorlanıp da bunun üzerine o kimseyi oldürürse kendisine kısas uygulanır1569.



Kitâbu'l-İkrâh'ta geçen dâbıtların bir kısmı şunlardır:

(الإكراه لا يعمل على القلب) "İkrâhın kalbî tasarruflara etkisi yoktur"1570.

(الإكراه لا يعمل على الأقوال كما لا يعمل على الإعتقادات) "İkrâhın itikadî tasarruflara etkisi olmadığı gibi sözlü tasarruflara da etkisi yoktur"1571.

(الإكراه يمنع صحة الإقرار) "İkrâh, ikrarın sıhhatini engeller"1572.

(الإكراه يمنع صحة البيع فيمنع صحة التوكيل به) "İkrâh, bey'in sıhatini engellediği gibi bey'e vekâletin sıhhatini de engeller"1573.

(الإكراه على كل الشيء إكراه على بعضه) "Bir şeyin bütünü hususunda vaki olan ikrâh, ba'zı hakkında da ikrâhtır"1574.


49. Kitâbu’l-Me'zûn


(السبب لا يقام مقام المسبب إلا لضرورة) "Zaruret olmadığı sürece sebep, sonucun yerine ikame edilmez".

(النادر ملحق بالعدم) "Nâdir olan yok hükmündedir". Kasır ehliyetli olan bir kimseye verilen alışveriş izninin geçerli olabilmesi için kendisine verilen bu izinden haberdar olması gerekir. Ancak bazı kaynaklarda, köle ile küçüğün bu konuda farklı hükümlere tabi olduğu söylenmiştir. Yapılan bu ayırımın dayanakları arasında bu iki kâideyi zikretmiştir1575.

(تصرف الإنسان لا يصح في غير ملك ولا ولاية) "Mülkiyet ve velayet olmaksızın insanın yapmış olduğu tasarruf sahih olmaz".

(العدم لا يحتمل القسمة) "Olmayan şey, taksime konu olamaz". Hanefi fakihlere göre me'zûn, başkasında olan alacağını te'hir etme yetkisine sahiptir. Ancak başka biriyle ortak olduğu alacağı te'hir etme hususunda ihtilaf vardır. Ebu Hanife'ye (v. 150/767) göre me'zûnun bu durumda yapacağı te'hir geçersizdir. Ortağının payını te'hir ettiği kabul edildiği takdirde bu durum, başkasının mülkiyetinde tasarruf anlamına gelir; kendi payını te'hir ettiği kabul edilse, borcun kabzdan önce taksimi anlamına gelir ki her iki durumda da tasarrufu geçersizdir1576.

(الإجازة اللاحقة بمنزلة الوكالة السابقة) "Sonradan verilen icâzet, önceden verilen vekâletin yerine geçer". Me'zûnun yapmış olduğu mukâtebe akdinin mevlanının iznine bağlı olduğunu, mevlanın icâzet vermesi ile geçerli olacağını izah ederken hükmün illeti olarak bu kâideyi zikretmiştir1577.

(البينة حجة مظهرة للحق) "Beyyine, hakkı ortaya çıkaran bir hüccettir". Me'zûnun yapmış olduğu tasarruflarda borcu ortaya çıkaran iki şey vardır. Bunlar; ikrar ve beyyinedir. Beyyinenin borcu ortaya çıkaran sebeplerden olduğunu izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1578.

(حكم البدل حكم الأصل) "Bedelin hükmü, aslın hükmüdür". Deynin kölenin kazancına taaluk ettiğini, ancak efendisinin ona verdiği iznin deynden önce ve sonra olması hususunda kölenin kendi kazancı ile çocuk ve erş1579 arasında fark bulunduğunu izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1580.

(تصرف الإنسان في خالص ملكه نافذ) "İnsanın kendi mülkünde tasarrufu nâfizdir". Mevlanın, borçlu olan kölesini, borcun kölenin rakabesini ilgilendirmesi sebebiyle, alacaklıların izni olmaksızın satamayacağını izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1581.



Kitâbu'l-Me'zûn'da geçen dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:

(خبر الواحد مقبول في المعاملات ولا يشترط فيه العدد ولا العدالة) "Muamelâtta bir kişinin haberi makbuldur, sayı ve adalet şart koşulmaz"1582.

(الرجوع عن الإقرار يصح في حقوق الله تبارك وتعالى لا في حقوق العباد) "İkrardan rücu' Allah haklarında geçerli, kul haklarında geçerli değildir"1583.

50. Kitâbu’l-İkrâr


(الساقط شرعا والعدم حقيقة سواء) "Şer'ân sâkıt olan ile hakikaten olmayan eşittir". "Falanın benim üzerimde bir zâif1584 dirhem müstesna on dirhem alacağı var" diyen bir kimsenin yapmış olduğu bu istisna Ebu Hanife'ye (v. 150/767) göre sahih olmazken Ebu Yusuf (v. 182/798), sahih olacağı görüşündedir. Önce bir hadis ile daha sonra da bu kâide ile istidlalde bulunarak Ebu Hanife'nin (v. 150/767) görüşünün daha kabule şayan olduğunu ifade etmiştir1585.

(النادر ملحق بالعدم) "Nâdir olan yok hükmündedir". Bir kimse "falan kişinin benden bin dirhem, hayır yüz dinar alacağı var" şeklinde muhtelif cinslerde istidrak ile ikrârda bulunursa, değişik cinslerdeki yanlışlık nadiren karşılaşılan bir durum olduğu için hepsini öder1586.

(القول قول المنكر مع يمينه) "Söz, yemin ile birlikte münkirin sözüdür". Bir kimse başkasının kendisindeki hakkını ikrâr ettikten sonra lehine ikrârda bulunulan şahıs onu tasdik etmekle beraber sözkonusu hakkının daha fazla olduğunu iddia etse, bunu delil ile ispatlamadığı takdirde ikrârda bulunan şahsın yemin etmesi durumunda onun sözüne itibar edilir1587.

(القول قول المنكر) "Söz münkirin sözüdür".

(العصمة أصل في النفوس) "Canlarda korunmuşluk (canların masumiyeti) asıldır".

(القول قول من يشهد له الأصل) "Söz, aslın lehine tanıklık ettiği kimsenindir". Müslüman bir kimse, Müslümanlardan eman alan veya zimmî olan bir harbiye "sen Dâru'l-Harp'te harbiyken senden bin dirhem aldım ve onu yok ettim" veya "senin elini kestim" dese, o şahıs ta "hayır ben Dâru'l-İslam'da müste'men veya zimmiyken sen bunu yaptın" dese, İmam Muhammed (v. 189/805) ile İmam Züfer'e (v. 158/775) göre ikrârda bulunan kimse, sözkonusu fiili tazminatın gerekmediği zamana izafe etmekle tazmini inkâr ettiği için herhangi bir şey ödemez. Onların görüşünü izah ederken ilk kâide ile istidlalde bulunmuştur. Ebu Hanife (v. 150/767) ile Ebu Yusuf'a (v. 182/798) göre karine müste'menin lehine olduğu için ikrârda bulunan kimsenin tazminat ödemesi gerekir. Çünkü canın masumiyeti asıl olduğu için onu düşüren herhangi bir arızî durum bulunmadığından, müste'menin söylediğine itibar edilir. Son iki kâideyi de onların görüşlerinin dayanağı olarak zikretmiştir1588.

(مطلق الكلام للمعتاد) "Mutlak ifade, mu‘tad olana hasredilir". Bir kimse "falanın benden on elbisede bir elbise alacağı vardır" dese, İmam Muhammed'e (v. 189/805) göre on bir elbise, Ebu Yusuf'a (v. 182/798) göre bir elbise vermeyi ikrâr etmiş olur. Ebu Yusuf (v. 182/798), İmam Muhammed'in (v. 189/805) söylediğinin mümkün olduğunu ancak bunun mutad olmadığını söylemiştir. Ebu Yusuf'un (v. 182/798) görüşünü aktarırken bu kâideyi zikretmiştir1589.

(بدل الشيء يقوم مقامه كأنه هو) "Bir şeyin bedeli, sanki o şeymiş gibi onun makamına kaim olur". Maraz-ı mevtte olan kimsenin yapmış olduğu borç ikrârında, alacaklılar arasında bazılarına öncelik tanıması sahih olmaz. Ancak karz ve semen-i mebi‘ gibi bir bedeli ödemesi durumunda, diğer alacaklıların hakları terekeye müteallik olduğu ve terekenin de hali hazırda bulunması sebebiyle onların hakları iptal olmadığı için onlar buna ortak olamazlar1590.

(المستحق كالمصروف) "İstihkak, harcama hükmündedir". Nesebe dair ikrârlar konusunda, ikrârdan sonra sâbit olan mirasın paylaşımı ile ilgili verdiği bir örnekte bu kâideyi zikretmiştir1591.

Kitâbu'l-İkrâr'da geçen dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:

(التمليك بغير عوض هبة) "Ivazsız temlik hibedir"1592.

(لا يصح الإقرار مع الإحتمال) "İkrâr ihtimal ile sahih olmaz"1593.

(الرجوع عن الإقرار في حقوق العباد لا يصح) "Kul haklarında ikrârdan rücu sahih olmaz"1594.

(الإقرار إخبار) "İkrâr ihbardır"1595.

(الإقرار إخبار عن كائن) "İkrâr, olan hakkında ihbardır"1596.

(الأجير المشترك لا ضمان عليه فيما هلك في يده عنده) "Ebu Hanife'ye göre, eciri müşterekin elindekinin helak olması ile kendisine tazmin gerekmez"1597. İmameyn ile aralarındaki bir tartışmada onun görüşünü bu dâbıt üzerine temellendirmiş ve bunu "kıyas" olarak ifade etmiştir.

(جهالة المقر به لا تمنع صحة الإقرار) "İkrâr edilen şeyin bilinmezliği ikrârın sıhhatini engellemez"1598.

(إقرار العاقل يجب حمله على الصحة ما أمكن) "İmkân varsa, akıllı kimsenin ikrârının sıhhate hamledilmesi gerekir"1599.


Yüklə 3,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin