010 yılı aylık hak ihlalleri raporu



Yüklə 161,81 Kb.
səhifə1/3
tarix07.01.2019
ölçüsü161,81 Kb.
#90971
  1   2   3





2011 yılı ilk 6 aylık hak ihlalleri raporu

İHD ADANA ŞUBESİ


  • Cezaevleri

  • Çocuklara yönelik şiddet

  • Polisinin Uygulamaları

  • Kadın ve şiddet başvuruları

  • Mülteci başvuruları

  • Asker ailelerinin başvuruları

  • Toplu mezar başvuruları


01.08.2011



OLGU

İnsan Hakları Derneği olarak yaptığımız her rapor açıklamasında iç açıcı veriler sunamıyor olmanın burukluğu ile bu yılın da ilk altı ayında hem ülke genelinde, hem de Adana’da çok yoğun hak ihlallerinin yaşandığını, en asgari siyasal, toplumsal ve emek eksenli hakların dahi gasp edildiğini vurgulamak istiyoruz.

Her şeyden önce, 12 Eylül’le birlikte bitme noktasına getirilen sınıf eksenli mücadele yerini bu gün Kürt sorununun çözümsüzlüğüne bırakmıştır ve bugüne kadar on binlerce can kaybına ve ekonomik kayba mal olmuştur. Yaşam hakkını her yerde ve her koşulda savunmayı ilke edinen İnsan hakları aktivistleri olarak, son birkaç aydır bilinçli bir şekilde tırmandırılan şiddet ortamı ve yaşanan çatışmalardaki can kayıpları. Bize sistemin hala kendisini yaşatabildiğini, gerek halkların toplumsal/kültürel, dilsel, cinsel sorunlarına yaklaşımında ve gerekse işçi sınıfının emek boyutuyla yürüttüğü mücadelelere karşı takındığı tutum ve davranışlarının hiç de barışçıl ve demokratik bir yaklaşım olmadığını göstermektedir.

Bilindiği gibi cezaevleri, suç işlediğine inanılan bireylerin toplumdan koparılarak izole edilmeye çalışıldığı, suçlu olduğuna inanılan bireylerin sözde cezalarını çekmek ve ıslah etmek amacıyla egemen sistemler tarafından kurulan mekânlardır.

2011 yılında da, ülkemizde yıllarca süren çatışmalı süreçte toplumun vicdanını en çok yaralayan konulardan olan kayıplar, faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar ve toplu mezarlara ilişkin hiçbir ilerleme sağlanmamıştır. İHD tarafından bu yılın Şubat ayında hazırlanan raporda, toplamda 114 toplu mezarda 1469 kişiye ait cesedin olduğu tespit edilmiştir. Bu raporun açıklanmasının ardından yağan toplu mezar ihbarlarından ikisi de derneğimize yapılmıştır. Nitekim ekteki raporda da yer aldığı gibi, Erzin’de 8 kişiye ait cesedin bulunduğu, 1 toplu mezarın daha olduğu tespit edilmiştir. İHD olarak, geçmişle adil bir yüzleşme için, acilen hakikatleri ortaya çıkaracak bir komisyonun kurulması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.
AMAÇ
Bizler İnsan Hakları Savunucuları olarak, hukukun üstünlüğünün tesis edilerek, yargının hukukun üstünlüğüne uygun olarak yeniden yapılanması ve adil yargılanma hakkının tam olarak güvence altına alınması, İnsan haklarına bağlılığın esas alınması, Etnik, dilsel, dinsel ve kültürel yönden halkların veya grupların haklarının evrensel insan hakları hukukuna uygun olarak tanınması. Herkesin kişisel, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ile bireylerin ve grupların çevre hakkı başta olmak üzere dayanışma haklarının güvence altına alınması. Herkesin örgütlenme özgürlüğünün, Çalışanların sendikal haklarının toplu sözleşme ve grev hakkını bir bütün olarak kapsayacak şekilde sosyal devlet anlayışı içinde güvence altına alınmasını talep etmekteyiz.

İnsan hakları herkes için her yerde ve her zaman mevcuttur. Ancak kadınların insan hakları söz konusu olduğunda bu prensibin ihlali, kültürel değerler ve gelenekler vasıtasıyla meşrulaşır. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile çocuklara yönelik hak ihlalleri de hızından hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu dönemde, kadın örgütleri ve insan hakları savunucularının ciddi çalışmalarına rağmen, idari bürokrasideki ve yargıdaki eril anlayış, şiddet gören kadının korunması ve alternatif yaşam sürdürme olanaklarına kavuşturulmasında engel teşkil etmeye devam etmiştir. Birçok örnekte olduğu gibi, devlet yetkilileri ve kurumları, şiddete maruz kalan kadını koruması gerekirken, onu şiddeti uygulayanın kollarına atması, kadınlara yönelik şiddetin artması ve cinayetlerin çoğalmasına neden olmuştur. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadınların insan haklarının güvence altına alınmasını ve cinsiyetler arasında fiili eşitliğin sağlanması, cinsel yönelim hakkının tanınması için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.


RAPORUN OLUŞUMU VE HAZIRLANMASI
İHD Adana şube olarak yapılan başvuruların takibi, gerekli girişimlerde bulunmak suretiyle resmi makamların konuya ilişkin tutum ve davranışlarını ortaya çıkarmak ve yaşanan hak ihlallerini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla, şube olarak diğer DKÖ ile birlikte çeşitli konulara ilişkin basın açıklamaları yapmaktayız. 6 aylık / yıllık raporlar şeklinde hazırlanan raporlarımızı da hem Türkiye hem de Dünya kamuoyu ile paylaşarak Adana ve çevresinde yaşanan hak ihlallerini duyurmak amacındayız.

Şubemizde oluşturduğumuz komisyonlar aracılığıyla, Cezaevi komisyonu, Barış Komisyonu, Kadın Komisyonu, Çocuk komisyonu, Emek ve Çalışma komisyonu, Çevre ve Ekoloji komisyonu, olarak çalışma yürüten 6 komisyon oluşturduk. Komisyonlarımız, istenilen seviyelerde olmasa da bazı çalışmalar yaptı, bu konulara ilişkin çalışma yapan kurumlarla ortaklaşmalar yaşandı, hazırlanan basın açıklamalarına çağrıcı kurum olarak ciddi bir rol üstlenildi.

Şubemize yapılan başvurular ile şubenin yaptığı çalışmalardan derlediğimiz 2011 yılı ilk 6 aylık raporumuzu objektif bir bakış açısı ile hazırladık ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ ADANA ŞUBESİ 01.01.2011 İLE 30.06.2011 TARİHLERİ ARASINDA YAPILAN BAŞVURULARIN (6) ALTI AYLIK HAK İHLALLERİ RAPORUDUR:
CEZAEVLERİ:

Derneğimizin adana şubesinin ilgi alanına giren ve yoğunca hak ihlali başvurusu aldığımız cezaevleri:



  1. Kürkçüler F ve E tipi Cezaevi

  2. Karataş kadın Cezaevi

  3. Pozantı çocuk Cezaevi

  4. Ceyhan kapalı Cezaevi

  5. Osmaniye M tipi Cezaevi


CEZAEVLERİNDEN HAK İHLALLERİNDEN KAYNAKLI YAPILAN BAŞVURULAR:
2010 yılı ilk 6 aylık Başvurular: 2011 yılı ilk 6 aylık Başvurular:
Aile Başvurusu: Mektup: Faks: Aile Başvurusu: Mektup:

75 57 1 20 25


HAK İHLALLERİNİ SIRALAYACAK OLURSAK:

  1. Genel konulara ilişkin başvurular 8

  2. Polisin şiddet uyguladığına ve kaba davranışa ilişkin başvurular 20

  3. Toplu mezarlara ilişkin başvurular 5

  4. Asker ailelerinin hak ihlali başvurusu 1

  5. Mültecilerin başvuruları 4

  6. Kadına yönelik şiddet başvurusu 2

  7. Kayıp başvurusu 2

  8. Çocuklara yönelik şiddet başvurusu 9

  9. Cezaevlerine yönelik ailelerin başvurusu 21

  10. Mektupla yapılan başvurular 25


TOPLAM : 97

Bu dönemde cezaevlerindeki hak ihlalleri iddialarına dair derneğimize yapılan 45 müracaattan öne çıkan uygulamalara ilişkin başvurular şunlardır.


  1. 03.01.2011 Tarihinde oğlu O. E için başvuru yapan baba Turan E oğlunun uzun süre (psikotik) psikolojik tedavi gördüğünü 2 raporu olmasına rağmen ‘mahpushane koşullarında tedavisi mümkün değildir’ denmesine rağmen halen orda tutulduğunu ve tedavisinin yapılmadığını belirten başvurusu.

  2. 10.01.2011 tarihinde Karaisalı cezaevinde yatan oğlu M.Ö. için başvuru yapan Fadile. Ö bu cezaevinde özellikle siyasi mahpuslara yatak verilmediğini ve banyo için sıcak su sorunu olduğunu belirten başvurusu.

  3. Yine aynı cezaevinde (Karaisalı) yatan M.N B ailesi M.Rahim B aynı sıkıntılardan söz etmiş ve bu durumu mektupla ya da telefonla ailelerine aktaran mahpuslara yönelik disiplin cezalarının devreye konduğuna dair başvuruda bulunmuş.

  4. 10.01.2011 tarihinde M.K ile görüşen ailesi M. Ali K aynı yönde başvuruda bulunmuştur.

  5. 05.01.2011 tarihinde 2 yıl tutuklu kaldığı Kürkçüler kapalı cezaevinden tahliye olan S.Y bu süre boyunca uğradığı hak ihlallerine yönelik ortak kullanım alanı kısıtlaması, revirde görev yapan doktorların siyasi mahkumlara karşı düşmanca bir tavır içinde olmasını, çıkan yemeklerin hijyenik olmadığı, aşırı yağlı olduğunu perhiz yapan hasta mahkumların bu yemeklerden kaynaklı sıkıntı yaşadığını, gardiyanların uyguladığı psikolojik baskı sonucu içerdeki mahkumları insan yerine koymadıklarına yönelik başvurusu.

  6. 27.01.2011 tarihinde Adana Kürkçüler mahpushanesinde yatan oğlu M.S için başvuran annesi Mekiye S oğlunun anlatımlarına dayanarak cezaevi koşullarının yerinde incelenmesi için bir heyet oluşturulması talebi için yaptığı başvuru.

  7. 29.01.2011 tarihinde 8 ay tutukluluktan sonra yapılan yargılama sonucu oğlu M.S toplam 10 yıl ceza almasını gerektiren bir suç işlemediğini, verilen cezanın hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğunu, iddianamesinin bir örneği ile başvuru yapan Mekiye S hukuki düzenlemeler için İHD nin bir çalışma yapmasını talep etti.

  8. 07.02.2011 tarihinde Kürkçüler cezaevinde tutuklu bulunan abisini ( C.A ) ziyaret eden Serpil B yaptığı görüşmede kendisine aktarılan sorunlardan ortak kullanım hakkının ihlali. Aynı koridora en fazla 9 kişinin çıkarılmasını, açık görüş haftasında spor dışında en fazla 1 saat biraraya gelindiğini, haftalık 10 dakika olan telefon hakkının kısıtlandığını belirten başvurusu.

  9. 15.02.2011 tarihinde kürkçüler E tipi mahpushanesinde tutuklu bulunan abisi M.Ş nin görüşüne giden Müslime Ş abisini koğuş arkadaşı ile münakaşa ettiği için tek kişilik hücreye konulduğunu, hücrede üstünde ince bir tişörtle kaldığını, sağlığından ve yaşamından endişe ettiğini belirten başvurusu.

  10. 21.03.2011 tarihinde Sincan cezaevinde kalan kızı G.B için başvuran Cemile B 1984 yılında tutuklanan ve tutuklandığı zaman yaşının 16 olduğunu iddia ettiği kızı için kemik yaşının tespit edilmesi için adli tıp kurumuna sevkinin yapılmasını. Ve ailece mağdur bir konumda olduklarında kızlarının daha yakın bir mahpushaneye sevkinin yapılması hususunda yardım talebinde bulunduğu başvurusu.

  11. 19.04.2011 tarihinde oğlu A.A için başvuran çetin A 4 yıldır Kürkçüler mahpushanesinde tutulan oğlunun kalp rahatsızlığının olduğunu tam teşekküllü bir hastanede tedavi olması için kamuoyunun duyarlılık göstermesini isteyen başvurusu.

  12. 25.04.2011 Osmaniye T tipi mahpushanesinde kalan oğlu ve yakınları E.B, A.K.B ve R.T için başvuran Şehmus B için yaptığı bilgilendirmede cezaevi idaresinin onur kırıcı davranışlarda bulunduğunu, yemeklerde kaşık çatal vermediğini. Mahkûmların saçlarının zorla kazıtıldığını, ince arama bahanesi ile ağız içi arama yapıldığını karşı çıkan mahkûmların çeşitli cezalara çarptırıldığını belirten başvurusu.

  13. 28.04.2011 tarihinde eşi F.B nin Karataş kadın mahpushanesinde görüşüne giden Salih B bu mahpushanede su sıkıntısı olmaması gerekirken yine yeniden kesintiler yapıldığını haftada 2 kez birkaç saatliğine su verildiğini, bunun da çeşitli hastalıklara sebep olduğunu. Kantinden aldıkları gıda maddelerinin son kullanma tarihlerine dikkat edilmediğini, idarenin çıkardığı yemeklerin temiz ve yenilebilir olmadığını, bu konulara ilişkin yazdıkları dilekçelerin görmezden gelindiğini, gönderdikleri ve kendilerine gelen mektuplarının verilmediğini, tüm bu olumsuzlukları protesto eden ve açlık grevine giren arkadaşlarının ek şeker ihtiyacının karşılanmadığını belirten başvurusu.

  14. 02.06.2011 tarihinde oğlunun ( C.B ) görüşüne giden Feride B, 2,5 yıldır mahpushanede yatan oğlunun 8 yıl hapis cezasına çarptırıldığını bu süre içerisinde oğlunun psikolojisinin bozulduğunu bir an önce ciddi bir tedaviye ihtiyacının olduğunu aktaran başvurusu.

  15. 03.06.2011 tarihinde KCK davasından tutuklu bulunan yakınları için başvuran Zekiye Ö, Kadriye A ve Fahriye O yakınlarının uzun süren yargılama sürecine ve anadilde savunma haklarının engellenmesi yönelik mahkemelere çıkmak istemedikleri için tehdit ve hakaretlere uğradıklarını belirten başvuruları.

  16. 08.06.2011 tarihinde Karataş kadın mahpushanesinde yatan annesi S.Ö nün görüşüne giden Yüksel Ö. Annesinin yaşlı aynı zamanda yüksek Tansiyon, Şeker ve kalp hastası olduğunu, kalp krizi geçirmesine rağmen aileye haber verilmediğini. Bu koşullarda tedavinin zor olduğunu bir an önce rapor verilmesi ve tedavisinin dışarı koşullarında yapılmasına yönelik yardım talep eden başvurusu.

  17. 16.06.2011 tarihinde Karataş cezaevinde yatan kardeşi M.Ş için başvuran Gülistan Ş Karataş kadın cezaevinde son zamanlarda idare ve dış güvenlikten sorumlu Askeri personelin hem mahkûmlar hem de aileler üzerinde bir baskı oluşturmaya çalıştıklarını yapılan uygulamalara sessiz kalmayan mahkûm ve ailelere karşı onur kırıcı davranış ve hakaretlerde bulunulduğunu. Keyfi cezalarla görüş haklarının gasp edildiğini belirten başvurusu.

  18. 22.03.2011 tarihinde derneğe başvuran Ş.T isimli kişi Adana Kürkçüler cezaevinde yatan oğlu D.T isimli oğlunun cezaevinde kendilerine yönelik uygulanan baskıları protesto etmek için bedenini ateşe vermek istemesi ve sonrasında meydana gelen olay ve gelişmeleri aktarmıştır. Hükümlü mahkûm bu eyleminden sonra devlet hastanesine sevk edilmiş ancak ciddi bir tedavi görmeden geri cezaevine gönderilmiş. Oğlunu görmek için gittiği cezaevinde durumunu öğrendiğini, cezaevi koşullarının insanca yaşama uygun olmadığını belirten başvurusu.

CEZAEVLERİNDEN MEKTUP ARACILIĞIYLA GELEN BAŞVURULAR:
Gönderilen tüm mektuplar ve Yapılan tüm başvurularda öne çıkan sorunlar ve yazılanları şu şekilde özetleyebiliriz.

  1. Tüm cezaevlerinde sistemli olarak genelge ve tüzüklere dayandırılan sistemli bir baskı ve kişiliksizleştirme mekânlarına dönüştürülmek istenmektedir.

  2. Genelgelerde olmasına rağmen 10 saatlik ortak kullanım alanı hakkı yer, mekân ve çeşitli bahanelerle ya uygulanmıyor ya da her cezaevi yönetimi kendisine göre uyguluyor, yapılan uygulamalar ise her biri ayrı şekilde, kapalı alan görüşmelerine ise izin verilmiyor.

  3. Yönetmelikte 10 kişiye kadar ve her ortak kullanımda ayrı bireylerin biraraya gelebileceği, aynı koridoru kullanma hakkı olmasına ve sosyal etkinliklerde aynı grupların biraraya gelebileceği belirtilmesine rağmen yapılan düzenlemelerde mahkûmların görüş ve düşüncesinin alınmadığını.

  4. Görüşe gelen ailelere karşı yapılan muameleler, kadın görüşçülerin ince aramadan geçirilmesi, çorap çıkarma gibi uygulamalar.

  5. Yasal ve günlük yayın yapan (Gündem, Azadiya Welat) gazetelerin, gecikmeli olarak verildiği ya da hiç verilmediğini.

  6. Sağlık hakkının ihlal edildiğini, cezaevleri revirlerinin tedavi amaçlı çalışmadığını, sadece ağrı kesicilerle geçiştirdiklerini, hastane sevklerinin yapılmadığını, yapılan sevklerin ise gidiş gelişlerde işkenceye dönüştürüldüğünü, gittikleri hastanelerde de insanca bir muameleye tabi tutulmadıklarını, çoğu zaman kelepçeli muayene konusunda yaşanan tartışmalardan kaynaklı muayene dahi olmadıklarını belirten başvurular.

  7. Anayasamızın 104/6 maddesinin sürekli hastalık ve kocama durumunda Cumhurbaşkanlığına erteleme ya da af yetkisi vermesine karşılık bu yasanın sadece bazı bireylere uygulanması, uygulamadaki farklılıklar, Adli tıp kurumu raporlarına rağmen tedavisi yapılmayan, aftan yararlanamayan birçok mahkûmun başvurusu.

  8. Sadece Kürkçüler mahpushanesinde yatan ağır hasta (Sabri KAYA Kalp hastası, Yusuf YAVUZ Böbreklerinden rahatsız, kemal ÖZELMALI Wernice korsakof hastalığı ve Âdem AMAÇ 8 kez ameliyat olmuş birçok iç organı iflas etmiş) 4 kişi olmasına rağmen bu mahkûmların tedavi koşullarının düzeltilmediğini belirten mektuplar

  9. Toplatmaları olmamasına rağmen Yasal olarak piyasada satılan Bazı kitapların idarece kendilerine verilmediğini belirten başvurular.

Mahpushanelerde yaşayan siyasi mahkûmların durumu bu şekilde ise Türkiye’deki cezaevlerinde kalan adli mahkûmların durumunun daha vahim olduğu gerçeği ile yüzleşmemiz için bu bireylerin kendi durumlarına ilişkin başvuru yapmaları halinde ancak anlaşılacaktır.

CEZAEVLERİNE İLİŞKİN (İHD) OLARAK GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZ:

Cezaevlerinden gelen tüm mektupların ortak noktaları, F tipi cezaevlerinin sistemin dayattığı en sorunlu yerler olduğunu ve bu cezaevlerinde yatan tutuklular üzerinde bıraktığı Fiziksel ve psikolojik izlerden en önemlisi ise tecrit ve izolasyonun ortaya çıkardığı rahatsızlıklardır. Bu nedenle şu anda uygulamada olan tecride, izolasyona dayalı infaz rejimi, uygulayıcıların insaf ve inisiyatifine bırakılamaz bir olgudur. Cezaevlerinin fiziki yapısı maddi koşulları ve uygulanan muameleler bir bütün olarak insan onuruna yakışır nitelikte olmalıdır.



Ancak bize yapılan başvurulardan, konunun uzmanı hekimlerden, psikologlardan ve hukukçulardan aldığımız bilgiler doğrultusunda yaptığımız tespitlerden anladığımız kadarıyla ve acilen çözümlenmesi gereken başlıklar ile çözüm önerilerimiz şunlardır:
TESPİTLERİMİZ:

  • Tecrit ve izolasyon her insanda, fiziksel sorunlar yaratmakta ve ruh sağlıkları kısmen ya da bütünüyle bozulabilmektedir.

  • Algılama ve duygu bozuklukları, güvensizlik, sosyal ilişki kalitesinde azalma, depresyon ve intihar eğiliminde artışa sebep olmakta.

  • Uyku bozuklukları, düşünme bozuklukları, bellek ve dikkatte azalma, sosyal kimlik ve algı kurgusunda bozulmalar.

  • Görme alanında daralma, işitme duyusunda azalma, bağışıklık sisteminde bozulma, zayıflama, tümör hızında artış ve enfeksiyon hastalıkları riskinde yükselmeler.

  • Cezaevlerinde yaşanan sorunları çözmesi gereken yetkili mercilerin çözümden ziyade bizzat sorunların kaynağı ve sebebi olabilmektedirler.

  • Cezaevlerinde görevlendirilen personelin, içerdeki mahkûmlara düşman gözü ile bakması ve bu mantıkla yaklaşması sonucu mahkûmların yararına olan birçok genelgeyi uygulamadığı, idari sorunların bu bakış açısından kaynaklandığı.

  • Bazı cezaevlerinde kapasitenin aşılmasından kaynaklı, (cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısında genel bir artış olduğu) yatacak yer sorunu ve sıkıntılar yaşanmaktadır. (Karataş kadın Cezaevi % 100 civarı, Osmaniye % 100 dolu)

  • Cezaevleri revirlerinin teknik teçhizat ve ilk müdahale için yetersiz olduğu. Mahpusların psikolojik durumunu anlayan, buna uygun davranan uzman Hekimlerden oluşmadığı. Yazılan reçetelerin / ilaçların tedavi amaçlı olmadığı.

  • Kantinlerin mahkûmların ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli çeşitliliğe sahip olmadığı. Satış Fiyatlarının ise piyasa koşullarına göre çok da uygun olmadığı.

  • Havalandırma saatlerinin düzenlenmesi ve su ihtiyaçlarının karşılanmasında idarenin keyfi davranabildiği.

  • Mekân ve üst araması adı altında mahkûmların özel eşyalarının karıştırıldığı, gelen ziyaretçilerin bıkması için her türlü kötü muameleye başvurulduğunu.

  • Tutuklu ve hükümlülerin cezaevi yaşam koşullarından kaynaklı sorunlarına ilaveten idarenin keyfi ve kuralsız tutumlarından kaynaklı, bedensel ve ruhsal bütünlüklerinin bozulması.

ÖNERİLERİMİZ:

  • Cezaevlerindeki yaşam koşullarının, dışarıdaki yaşam koşulları ile mümkün olduğunca uyumlu olmasına özen gösterilmelidir.

  • Mahpusların cezaevinden çıktıktan sonra toplumla uyumlu bir yaşam sürdürebilmesi için mesleki hüner ve yeteneklerini geliştirmelerine yönelik uygun ortamlar oluşturulmalıdır.

  • Adalet Bakanlığının 45/1 sayılı genelgesinin özellikle tüm cezaevlerinde hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.

  • Mahpusların Spor, dinlence ve eğlence faaliyetlerine katılmak amacıyla birbirleri ile ilişki kurmalarına izin verilmelidir.

  • Tecridin insan üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi için mevzuatta belirtilen programların dışında da mahpusların bir araya gelmesi sağlanmalı ve faaliyetler konusunda kendilerine farklı seçenekler de sunulmalıdır.

  • Cezaevlerinde sağlıklı yaşam koşulları hakkı (Revirde) sağlanan tıbbi bakım hizmetleri, dışarıdaki olanaklarla eşit hale getirilmeli, yapılan sağlık hizmetleri ve hekimle görüşme talepleri gereksiz gecikmelere varmadan karşılanmalıdır.

  • Hasta olan mahkûmların uzman hekimlerce muayenesi için uygun ve donanımlı hastanelere sevkleri geciktirilmeksizin yapılmalıdır.

  • Disiplin ve iç hukuktan kaynaklanan suç ve cezalarında, yasal düzenlemeler, açık hukukta belirtilen hususlarla çelişik ve aykırı olmamalıdır.

  • Başvuru ve şikâyetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ve derhal gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalıdır.

  • Adli ve idari mekanizmalar, yapılan başvuru ve şikâyetlerle ilgili etkin bir soruşturma yürütülmelidir. Hakkında Mahkûmlara yönelik kötü muamele suçlaması olan personel için idari ve yargısal süreç işletilmelidir.

  • Mahkûmların Resmi kurumlar ve Avukatlarıyla yapılan yazışmalarının keyfi bir şekilde denetime tutulması uygulaması engellenmelidir.

  • Aileleri ile görüşlerinde dünya’da konuşulan herhangi bir dil’le iletişim, temas kurma hakkı engellenmemeli, ana dil’le görüşme ve yazışma hakları yasal güvence altına alınmalıdır.

  • Mekân ve üst aramalarında daha dikkatli ve özenli davranılarak, onur kırıcı, aşağılayıcı tutum ve davranışlara, muameleye izin verilmemelidir.

  • Yemeklerin yeterli ölçüde ve besin değerlerine sahip makul çeşitlilikte olması, sağlık sorunları olan mahpuslara hekim tavsiyesi ve kontrolünde özel diyet yemeği verilmelidir.

  • Kantinde satılan ürünlerin yeterli çeşitlilikte olması ve fiyatlarının ise dışarıda satılan ürünlerle eşit düzeyde olması sağlanmalıdır.

  • Cezaevi idari rejimi, fiziki koşulları ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanmalıdır.

  • Her cezaevinde, her kategoride mahkûmun kendisini geliştirebileceği, eğitici, öğretici kitapların bulunacağı bir kitaplığın bulunması ve bu kitaplıktan mahkûmların yararlanması teşvik edilmelidir.

  • İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, onur kırıcı muamele ve cezanın önlenmesi amacıyla oluşturulan protokolün ‘bağımsız’ ulusal denetim mekanizmalarının ve etkin bir denetim ağının oluşturulması sağlanmalıdır.

Tüm bu olumsuz koşulların oluşmasında, geçmişten günümüze devam eden zihinsel alanda oluşan önyargılardan kaynaklı ‘Bir insan ancak suçlu ise cezaevine konur, cezaevine konmuşsa mutlaka haklı bir sebep vardır.’ mantığı yatmaktadır. Ancak ister suçsuz olsun ister suçlu olsun her insanın insanca yaşama hakkı vardır, buna cezaevinde olan tutuklu ve hükümlüler de dâhildir. Türkiye’de geçmiş dönemlerde yaşanan sıkıntıların ana kaynağı cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılan müdahaleler ve askeri darbelerdir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası hazırlanan Anayasa ile Ayrımcı ve dışlayıcı yasalara zemin oluşturulmuştur. Sorunlara ilişkin görüştüğümüz cezaevi yetkililerinin arkasına sığındıkları yasa, yönetmelik ve tüzüklerin tamamı o dönemin ürünü olan kurallar bütünüdür. Sadece bu yasaların, yönetmeliklerin ve tüzüklerin değişmesi de bugün yaşanan sıkıntıları aşmaya yetmeyecektir. Asıl değişmesi gerekenin zihinlere yerleştirilen fikir ve düşüncelerin yine zihinsel alanda değişim ve dönüşüme uğramasıdır.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET BAŞVURUSU VE DEVLETİN YAKLAŞIMI:
İnsan hakları mücadelesi evrensel değerler esas alındığında çok geniş hak ihlali kavramını kapsadığından sadece cezaevleri ya da devletten kaynaklı sorunlar değil, doğadan, çevreye, Ekolojik dengeden, kadına, çocuklara ve emek eksenli her türlü hak ihlaline karşı mücadele etmek gereği ortaya çıkıyor. Erkek egemen sistem ve mantığı ile olay ve olgulara yaklaşan mevcut burjuva demokratik yapılar, kadını meta olarak görmekte ve kadına yönelik her türlü şiddeti görmezden gelmektedir. Egemen sistemin mantığı bu olduğunda güvenliği sağlayacak olan güçlerin de tutum ve davranışı farklı olmamaktadır. Ülkemizde sıkça yaşanan kadın cinayetleri kadına yönelik şiddet haberleri kanıksanır bir hal almıştır.
Yüklə 161,81 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin