13. AĞIr ceza mahkemesi ( cmk 250 maddesi İle yetkiLİ ) duruşma tutanağI



Yüklə 0,61 Mb.
səhifə1/7
tarix18.05.2018
ölçüsü0,61 Mb.
#50691
  1   2   3   4   5   6   7



T.C.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2009/191

CELSE NO :61

CELSE TARİHİ :07.05.2010
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909

ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 07 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Fatih Hilmioğlu, Mehmet Haberal ve Levent Ersöz dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz sanıklardan Vural Vural, İlyas Çınar ile sanık müdafilerinden sanık Kemal Aydın müdafi Av. Ayhan Okutan, Sanık Gürbüz Çapan müdafii Av. Mehmet Danışman, sanık Mustafa Özbek müdafii Mehmet Eren Turan, Sanıklar Taylan Özgür Kırmızı, Yalçın Küçük, Muhammed Sarıkaya müdafii Av. Kazım Yiğit Akalın, sanıklar Ahmet Bulut ve Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Seçil Özdikmenli, sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Av. Ruşen Özmen, sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu’nun geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

Sanık Kemal Aydın huzura alındı.



SORGU VE SAVUNMASINA KALDIĞI YERDEN DEVAMLA:

Sanık Kemal Aydın:” Cumhuriyetin Yüce Mahkemesini Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyetini, İddia Makamının Sayın Savcılarını saygıyla selamlıyorum. Efendim iman etmenin şartlarındandır kadere inanmak, kadere esasında inandığımızı iman ettiğimizi söyleriz de kaderin ne anlama geldiğini bir türlü yaşadığımız olaylara rağmen bilmeyiz. Ben muhatabı olduğum bu davada kaderimi yaşadığımı çok sonra anladım. Kader olduğunu söylüyordum da kaderin nasıl olduğunu çok sonra anladım. Özellikle kız kardeşim Neriman Aydın Hanımefendi tutuklanınca kaderin ne demek olduğunu önüne geçilemediğini anladım. Şöyle ki, Neriman Aydın Hanım Efendiye hapishanede ziyaretime geldiğimde hep ısrarla kızım seni öldürürler kendine sahip ol demiştim. Hapse girince demek ki kader başka bir şeymiş dedim. 2006 yılında tanıştığım Mehmet Ali Çelebi ile hasbelkader tanıştığım Mehmet Ali Çelebi ile aynı kaderi yaşayınca ve arkadaşlarıyla onu yaşadım. Dün bir hususu arz etmiştim ama kader noktası olan esas hususu arz etmemiştim, kader noktası. 1994 yılında Azerbaycan’da bulunduğum sırada merhum Haydar Aliyev’in kendisini rahmetle anıyorum. Beni Cumhurbaşkanlığı sarayında kabul ettiğinde sohbet için 6 saat kendisiyle sohbet ederken bana Türkiye ile ilgili tanıdığı yüze yakın insan isimlerini sormuştu, o isimler arasındakilerin tamamına yakını Türk siyasi hayatının geçmişindeki önemli şahsiyetlerdi, ilk sırada Sayın Süleyman Demirel vardı. Onlardan tanıdıklarımı sormuştu, o isimlerin tamamına yakınına ismen bildiğim gibi Sayın Demirel’de olmak üzere bir kısmıyla da yakinen tanıma fırsatımın olduğunu söyledim. Bana bir isim daha söylemişti onların içerisinde 94 yılında o ismi tanımadım, tanımıyorum efendim o siyasetçi mi demiştim kendisine. Hayır, bu jurnalist demişti bana. Tanımadım efendim hiç tanımıyorum demiştim 94 yılında. Sonra Türkiye’ye döndüm acaba nerede yazıyor diye yazmıştım bulamamıştım nerede yazdığını önemli gazetelerde. 2007 yılının Ocak ayında tanışmak için İstanbul’da buluştuğumuzda Sayın Ali Özoğlu ile hatıralarımız Azerbaycan konusunu anlattım kendisine anlatırken, Sayın Haydar Aliyev ile aramızda geçen bir konuşmayı anlattım gülmeye başladı. Tebessüm etti niçin gülüyorsun dedim anlamadım önce, sonra jeton biraz geç düştü. Yoksa Haydar Aliyev’i tanıyor musunuz dedim, bana Ali Özoğlu diye birisini sormuştu Jurnalist demişti. Seninde Türkiye’ye geldiğimde araştırdım böyle bir isim görmedim gazetelerde yazan. Gülmeye başladı lütfen söyler misin dedim zorla söylettim kendisine. 94 yılında ismini Azerbaycan devlet başkanı Haydar Aliyev’den duyduğum insanla 2007 yılında tanıştım sonra bir buçuk sene sonra birlikte hapishaneye düştük birlikte bir davanın bir örgütün iddia edilen bir örgütün üyesi olarak da yargılanıyoruz. Bunlara kader demeyip de ne diyelim, sizlerin Yüce Heyetinizin burada bulunuşu da bir kader. Ama tabi insanoğlu biz kaderi genelde lehimize olan hadiseleri kader olarak yorumlarız da lehimize olmayınca aleyhimize gibi gördüğümüz hadiselere her nedense bir türlü kader diyemeyiz. Bir kaderin cilvesi Türkiye Cumhuriyeti, bizim yaşadığımız kader ayrıca da Türk Milletinin tarihini ilgilendirmektedir. Demek ki milletimizin kaderinde de bir yer bulacakmışız kendimize. Efendim dün kaldığım yerden Yüce Mahkemeye savunmama devam ediyorum efendim. Burada kimse hakaret aramasın Firavun’dan daha itibarlı kimse yoktu, Firavun içinde bulunduğu beşeri itibarın zirvesini yaşıyordu ancak Allah katında itibarını yitirmişlerdi. İddianame değil de iftiraname yazanların akıbetleri de bu kehanet değildir insanlık tarihine bakınca böyle olduğu görülmektedir. Ben bu iddianameyi hazırlayanların akıbetlerinin de Firavun’un ve Nemrut’un akıbeti gibi olacağını düşünüyorum öyle görülmekte. Çünkü Allah yanılmaz ve yanıltmaz, Allah tuzak kurmaz Tuzak kuranların tuzağına karşılık verir. Bize tuzak kuranlar Allah’ın tuzağına muhatap olacaklardır bundan hiç şüphe etmiyorum. 1617. sayfanın ikinci paragrafındaki iddialar; şüpheli Neriman Aydın’da ele geçen ajanda’da yazılı olan bir defa ele geçen ajandada ifadesi yanlış kullanılan bir ifadedir. Neriman Aydın hanımefendinin el konulan ajandalarında denmesi gerekirdi. Metindeki alıntılar ve onların tarihleri zaten bir değil birden fazla ajandanın olduğunu göstermektedir. Çünkü Neriman Aydın hanımefendi gibi bilgiyi hedeflemiş bir insana iki senede bir ajandanın yetmeyeceğini senede bir ajandanın yetmeyeceğini ben biliyorum. İddia makamı daha ilk cümlede maksatlı düşüncelerini sergilemeye başlamış bulunmaktadır. İddia metnini suç fiili taşıdığından bahisle alınan bilgiler değişik zamanlardaki nedenleri farklı olaylarla ilgilidir. Zaman farklılıklarında olayların akışı insan düşüncesinde farklılıklarda meydana getirmektedir. M.H Cumhurbaşkanı olarak düşünülüyor ifadesi suç unsuru kabul edilerek iddianameye koyulmuş bulunmaktadır. Bir defa ben M.H’nin açılımındaki kişinin tam adını bilmiyorum müneccim değilim, gaybı bilecek durumda hiç değilim. Çünkü gaybı tek alemlerin Rabbi Allah bilmektedir. İman ettiğim dinin kitabi Kur’an-ı Kerim’de öyle buyurmaktadır. Ben şimdi insanüstü düşünmeye başlayarak diyorum ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi varda bu şahıs aday olarak mı gösterilmek isteniyor AKP’nin Cumhurbaşkanı yapmak istediği kişi mi yoksa muhalefet partilerinin adayı birisi mi? Türkiye Cumhuriyeti devletine Cumhurbaşkanın nasıl seçileceğini Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasası düzenlemiştir. O şeklin dışında Cumhurbaşkanı seçilemez. Neriman Aydın hanımefendi benim kız kardeşimdir o tarihte Türkiye Cumhuriyet ziraat Bankasında memur olarak çalıştığını biliyorum. Böyle olunca da Cumhurbaşkanı seçme yetkisi olmadığına göre acaba metnin yazılı olduğu düşünceler bundan ibaret mi, tek bu cümleden ibaret olabilir çokta normal. İfadede çoğul kullanılmış acaba kimlerle demek mümkün. Neriman Aydın hanımefendi MH’nin Cumhurbaşkanı olmasını arzu edebilir mi? çok tabi edebilir, çok sevdiği saygı duyduğu önderim dediği Kemal Aydın’ı da Cumhurbaşkanı olarak düşünebilirdi. Onu da bu bilgi notlarına yazabilirdi. Peki, iddia makamının burada tespit ettiği suç nedir? Bunu bilme hakkımsa bilmek istiyorum, bana suç isnadı olarak gösterildiğine göre doğruyu cevaplamak için. Benimde bilgi notlarımın yazılı olduğu ajandalara el konulmuş bulunmaktadır, daha doğrusu bilgilerim gasp edildi. MH Cumhurbaşkanı olarak düşünülüyor tırnak içinde MH Cumhurbaşkanı olara düşünülüyor. Kanunlarımızın suç saydığı fiil olduğuna göre Neriman Aydın ile aynı nedenlerden tutuklu bulunduğumuza göre de benim ajandalarımdan birisinde Rauf Denktaş’ı mutlaka Cumhurbaşkanı yapacağız düşüncesi yazılı bulunmaktadır. Bana ait olan bu düşünceyi niçin iddianameye koymadınız iddialarınızı daha kuvvetli hale getirmediniz miydi yoksa bilginin kaydedildiği defterlerde göremediniz mi diye düşünüyordum ki onu da koymuşlardı. Bir defa bizim el konulan bilgilerimizden bizim Türkiye ile ne kadar ilgili olduğumuz anlaşılmaktadır. Bu ifadelerimdeki samimiyeti görmesi açısından Yüce Mahkemenin tüm el konulan bilgi kaynaklarımıza şöyle bir bakmalarını tetkik edilmesini arz ve talep ederim. Bu takdirde esasında bizim savunma yapmamıza da gerek kalmayacaktır. Öncelikle bu husustaki bilginin tam metinin mahkemece incelenmesini talep ediyorum. İddia makamının ne kadar art niyetli kötü niyetli olduğunu göstermeye yetecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusu Zekeriya Öz ve takımı için önemli olmayabilir ama bizim için çok önemlidir. dolayısıyla da duyarlı vatandaş olarak bu husustaki haber ve bilgileri değerlendirdik. Mehmet Haberal ismi de o günlerde basın yayın organlarında olan bir isimdir. İddia makamı bilgi notlarından alıntılarda tarihleri kullanmış olmasına rağmen kendi iddialarına sözde terör örgütü Cumhurbaşkanı adayını belirlemiş kesin kanaatine delil gösterdiği bu bilgi notunun tarihini herhalde unutmuş elbette ki unutmamış iddia makamı burada tertip peşindedir. Çünkü sözde terör örgütü kurgulamalarının gerisindedir, bu husustaki bilgi notunun tarihi. Bu bilgi notu çok Değerli eski Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer beyefendinin Cumhurbaşkanı seçildiği tarihteki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili mühim olay, tarihi açısından ileride yazmayı düşündüğü kitap veya kitaplar için kayda geçilmiş bulunmaktadır. Mevcut bilgi notuna rağmen bu şekilde iddianameye konulmuş olmasını şahsen benim akılla izah etmem mümkün değildir. İddia makamı herhalde bu bilginin yazılı olduğu ajandanın mahkeme tarafından incelenebileceğini biliyor olması lazım diğer türlüsü bilginin kayıtlı olduğu kayıtların yok edilmesiyle mümkündür. O da olmayacağına göre ve de bize ait tüm kayıtlar ellerindeyken ne benim nede kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendinin rehberlerinde Sayın Mehmet Haberal ile ilgili olarak ne telefon numarası ne de bir münasebet adresi bulunmamasına rağmen hangi verilerden hareketle bu kanaate varmışlardır? Üstelik Saygıdeğer Mehmet Haberal’da hiç tanımıyoruz ve sosyal münasebetimiz dahi olmamıştır. Her şey bu kadar açıkken iddia makamının sözde ergenekon silahlı terör örgütünün Cumhurbaşkanı yapacağı şahsın ismi bile bellidir bu da terör örgütünün amaçlarını açıklamaktadır tespitini yapmışlardır. Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, her şey bu şekildeyken böyle bir tespite Zekeriya Öz ve takımının tertibi karalaması tuzak kurması yalanı iftirası dersem neresinde bu ifadelerin yanlış olur? Hep ısrarla defalarca aldıkları emirlerin gereğini yapıyor bunlar dememin neresinde yanlış var? Cumhuriyetin savcıları demokratik hukuk devletinde komplo kurmanın peşindeyse öyle olduğu da arz ettiğim şekilde tespit edilmişse bunlar Nazi Almanya’sının savcılarıdır, bunlar Stalin Sovyetler Birliğinin savcılarıdır, bunlar Humeyni’nin İran’ın savcılarıdır beyanlarıma itiraz hakkına sahipler midir? Yüce Mahkeme Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, şimdi buradan tespitle Türkiye için tehlike ben ve benim gibi olanlar mı yoksa Cumhuriyetin savcıları olarak Savcılık makamında bulunan yalan ve iftira düşüncesi sahipleri mi? arz ettiğim hususlar dışında başka neyle ifade edilebilir? Takdirlerinize sunuyorum. Devletimizin yeniden sahibi olduğumuzda ifadeleriyle başlayan ben ve kız kardeşim olan Neriman Aydın, 10 Kasım 1938 tarihinde ebedi Mustafa Kemal’in ölümüne müteakip Türkiye Cumhuriyeti devletinin emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin ortak beraberliğiyle yok edilmek istendiğini biliyoruz. Geldiğimiz noktada bu kaygının muhatapları çoğalmışta bulunmaktadır. Milletimizin büyük bir kesiminde de bu endişeler her şekilde dillendirilmektedir. Çankaya adı Türkiye Cumhuriyeti devletinin temsil makamı olan Cumhurbaşkanlığını ifade etmekte kullanılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay olmak maksadıyla kara harp okuluna giden her Türk çocuğunun düşüncelerinde Genelkurmay Başkanı olmak isteği olmak bulunmaktadır. Bundan daha meşru bir durumda yoktur. Hatta bu okul eğitiminde bu istek ayrıcada teşvik edilir. Bu teşvik nedeniyle daha iyi eğitim almalarında da gerekli rekabet sağlanarak eğitimin kalitesinde iyileşmeler hedeflenir. Bu hayatın sadece örneklerinden birisidir, bunların sayısını alabildiğince çoğaltmak mümkündür. Neriman Aydın kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi’de Cumhurbaşkanı olma düşünceleri taşıması yadırganamaz. Sadece onun değil kanunlarımızın belirlediği şartlara haiz her Türk vatandaşının Cumhurbaşkanı olma isteği normaldir. Normalin ötesinde kutsaldır. Bu düşüncelerin sahiplerine ancak saygı duymak gerekir. Dahası anıtkabir özel defterine dahi yazacaklarını hayal etmiş onları bilgi notları olarak da yazmış olduğunu bu vesileyle bende öğrenmiş bulunuyorum. Unutulmamalıdır ki hayat gelecekle ilgili planlar yapmakla başlar, çocuk okula başladığında Öğretmen, Doktor, Milletvekili, Başbakan, Cumhurbaşkanı olacağım diye düşünür. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi? geçen günlerimizde 23 Nisan 1920’de çocuk bayramı olarak meclisimizin kuruluşuyla ilgili insanlığa çocuk bayramı adıyla ilk bayramı sunan ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’ün o bayram kutlamalarına yönelik yıldönümünde çocuklarımızı Cumhurbaşkanlığı koltuklarına oturttular, Başbakanlık koltuklarına oturttular, Genelkurmay Başkanlığı koltuklarına oturttular temsilen, oralarda bu devleti yönetenler işte sizde olacaksınız buralara geleceksiniz diyorlardı. Demek ki onlar düşüncelerinde samimi değillermiş, samimi kanaat sahibi taşımıyorlar. Çocuklarımıza sizde buralarda oturursunuz diyenler bayram kutlamalarında demek ki bu işleri göstermelik yapıyorlarmış. Ama Neriman Aydın, Kemal Aydın böyle düşünceler taşıyorsa o düşünceler bugün suç nedeni olarak Yüce Heyetiniz huzurunda suçlu olarak bulunmakta ve yargılanmaktadırlar, arz ediyorum efendim. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi, hayat çocuk olarak böyle başlarken yetişkin ve bilgi sahibi yetenekli mümtaz bir Türk hanımefendisi olan Neriman Aydın’ın Cumhurbaşkanı olabilirim düşüncelerini taşımasını suç niteliği taşıdığından bahisle iddianameye koyan anlayışın değil hukukta insanlık ailesinde yeri olmamalıdır ve de olamaz. Demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini bu kafalarla yaşatmak ve ebedi olmasını sağlamak elbetteki mümkün değildir. Değil sadece Türk milleti insanlıkta bu tertibe bağlı olarak düşünenin değil düşünmenin suç sayıldığını öğrenmiş bulunmaktadır. Bu kafalı savcılarla elbetteki Cumhuriyeti korumak ve yaşatmak mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu tür zihniyetlerden mutlaka kurtarılmalıdır. Emperyalizm’in en büyük amaçlarındandır düşünemeyen insan yaratmak, tekrar arz ediyorum efendim. Emperyalizm’in en büyük amaçlarındandır kültür emperyalizm’inin en büyük amaçlarındandır düşünemeyen insan yaratmak. Bu başarılamadığı takdirde insanlık köleleştirilemez. Emperyalizm insanlık için felaket olan bu büyük oyununu son derece başarıyla uygulamaktadır. Türk milleti içinde bu uygulama 1945 yılında ABD ile yapılan eğitim anlaşmasına bağlı olarak fiilen hayata geçirilmiş bulunmaktadır. Bu konuda bilgisi olmayanlara Metin Aydoğan’ın bitmeyen oyun eserini merak eden mutlaka okusunlar, özellikle düşünmeyi suç sayan bu davanın savcıları o zaman bu ifadelerimle neyi kastettiğimi çok daha iyi anlayacaklardır. Dahası Türk milletinin evlatlarını öyle bir hale getirdiler ki bu milletin çocukları ilkokul eğitim diplomasını bile sonradan almış, imam olmak için girdiği imamlık imtihanında bile başarılı olamamış bir şahsiyeti lider olarak kabulleri arasına almıştır. Çok daha önemlisi bu lider hakkındaki bazı iddialar nedeniyle dava açılabilir korkusuyla ülkesini bile terk etmiştir daha doğrusu kaçmıştır. Hakkındaki hukuk davaları da lehine sonuçlanmasına rağmen ülkesine de dönmemektedir. Hale ahvali bu olan böyle bir şahsın söyledikleri, düşündükleri birileri için değer oluyor bu adam halife dahi olabilir düşüncesi taşıyanlar için olabilir, insan düşünebilir insan düşüncelerinden dolayı suçlanama olgusunun ülkemizde var olduğunu biliyoruz. Ayrıca kanunlarımıza göre Türkiye Cumhuriyeti devletini halifeliğe dönüştürmenin de suç olduğunu biliyoruz. Ayrıca bu düşünceler benim uydurmalarımda değil bu konuda yazılmış yüzlerce kitap var ayrıca bu düşüncenin basın yayın organları takip edildiğinde görülecektir. Neriman Aydın hanımefendinin Cumhurbaşkanı olma düşüncesini suç sayan Cumhuriyetin Sayın Savcılarına buradan soruyorum, benim bir vatandaş olarak ile bildiğim bu kişi ve kişiler hakkında yaptığınız bir soruşturma var mı? Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, arz ettiğim hususların hezeyanların olmadığı da açıktır. Öyle ki ülkemizin Genelkurmay Başkanı Nisan 2009 ayı içerisinde yapmış olduğu bir basın toplantısında bu konuyla ilgili kaygılarını Türk milletiyle paylaşmış bulunmaktadır. Diyor ki tırnak içinde Türkiye için kötü emeller taşıyan bazı cemaatlerin amaçlarını gerçekleştirmek için Türk Silahlı Kuvvetlerine sızma teşebbüsünün bulunduğu çok açık olarak ifade etmişlerdir. Yüce Mahkemeye buradan tekraren arz ediyorum ben ve kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi tesadüfi olarak bir aile meclisinde tanıdığımız kara harp okulu öğrencisi Noyan Çalıkuşu sonrasında bu evladımızın bizimle tanıştırdığı dört Harbiyeli ile insani münasebetlerimizi Yüce Savcılık makamının malumlarınız olduğu üzere orduya sızma teşebbüsü olarak nitelendirmiştir. Buna bağlı olarak da dava açılmış bulunmaktadır. Benim ve kız kardeşimin telefon dinlemelerine bağlı olarak elde ettikleri bulgular gerekçe gösterilerek soruşturma başlatılmış sonrasında da dava açılmıştır. Yüce Mahkeme İddia makamı, Sayın Genelkurmay Başkanının çok açık olarak ifade ettikleri hususlar hakkında herhangi bir işlem yapmışlar mıdır, yapmamışlarsa niye? Benim ve kız kardeşim Neriman Aydın’ın söz konusu 5 Harbiyeli şimdi dördü teğmen olanlarla münasebetlerimiz Türk Silahlı Kuvvetleri için askeri müdahale zemini hazırlamak olarak da değerlendirdikleri iddianamede ifade edilmektedir. İddia makamı, Genelkurmay Başkanının bu tespitini hangi düşüncelerde değerlendirmektedir. Bu hususlar bile iddianamenin ne kadar maksatlı olduğunu açık olarak ortaya koymaktadır, takdirlerinize sunuyorum. Genelkurmay Başkanının bu açıklamalarını ihbar kabul ederek bu cemaat hakkında herhangi bir soruşturma başlatmışlar mıdır, başlatmamışlarsa niye Genelkurmay makamı önemli bir görev ve şahsiyet değil mi? şahsım ve kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi 10 Kasım 1938’den sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapalı olduğunu düşünenlerdeniz. İddia makamı bu tertibi kafa gerisi düşüncesi olarak ortaklarıyla tertip etmiş olduğundan Neriman Aydın hanımefendinin bilgi notlarında da kafa gerisi düşünce araması çok doğal bende açılımını yapayım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizde kapalı olmadığını biliyoruz ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin anılan tarih 10 Kasım 1983’den beri Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için doğru hizmetlerde bulunmamıştır düşüncesindeyiz. Yeniden ve ebedi önder Mustafa Kemal’in Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hayat bulmasını düşünenlerdenim. Kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi de bu düşünceden bahisle o düşüncelerini bilgi notu olarak kaydetmiştir. Bu düşüncenin tecellisini de yeniden açılış olarak nitelendirmiştir. Ayrıca başkalarında olduğu gibi yine burada metnin tamamının koyulmadığı görülmektedir, mecburum tekraren söylemeye iddia makamı hep maksatlı düşünceler taşımaktadır bunun için. İnsanlık tarihinde düşünmenin ve düşüncenin suç sayıldığı dönemlerin olduğunu elbetteki biliyorum ancak o zamandan günümüze yüzlerce yıl geçmiş bulunmaktadır. Bu geçen zamana bağlı olarak insanlığın daha da geliştiği muhakkaktır. İnsanlığı yakından ilgilendiren hukuk değerleri de yüzlerce yıl öncesine göre değişmiş bulunmaktadır. Onun içindir ki evrensel hukuk modern hukuk ifadelerinin olmazsa olmazları arasındadır. Galile malumlarınız olduğu üzere dünya yuvarlaktır diyen bir düşünürdür, bu düşünür uğraş ve çabaları sonunda insanlık dünyanın yuvarlak olduğunu öğrenmiştir. Dünyanın fiziksel durumu söz konusu olduğunda mutlaka Galile bu konuya bağlı olarak konuşulur fakat Galile bu büyük buluşuna bağlı olarak değil de daha çok uğradığı akıbete bağlı olarak anılmaktadır. İnsanlık tarihinin kayıt ettiği bilgilerden biliyoruz ki Galile bu doğru düşüncesine bağlı olarak yargılandı, yargılamayı yapanlar bu düşüncesinden vazgeçmesi gerektiğini aksi takdirde asılacağını kendisine söylediler. o büyük ve Saygıdeğer Adam düşüncesinden vazgeçmedi ve asıldı. Asanların ve o kararı verenlerin insanlık tarihinde yeri lanetlidir adları sanları da unutulmuştur ama Galile insanlık tarihinin şerefli sayfalarında kendisine yer bulan olarak kıyamet gününe kadar yaşayacaktır. 21. yüzyılın Türkiye’sinde Galile’nin yaşadıklarına muhatap olmak gerçekten zor ama ne yazık ki gerçek. Bizi de ebedi önder Mustafa Kemal’i Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türk Silahlı Kuvvetlerini, Türk vatanını değerlerine sahip çıkıyor olmamızdan veya bu değerlerle ilgili düşüncelerimizden dolayı içeri tıktılar ve yargılıyorlar, olsun biz Galile olmaya talibiz. Yargılamayı talep edenler asılmasına karar verenler ve asanlar tarafında değiliz, tarih onları da bizi de yazacak. Kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi ve ben bu akıbeti zaten bekliyorduk daha şimdiden Türk milleti tarihin önünde Galile olduk bile. Ancak bu işin muhatabı herkes çok iyi bilsin ki biz o değerlerimiz için düşünmekten düşünce ürünü bilgi üretmekten ve de onları savunmaktan asla ve kata vazgeçmeyiz. İdam fermanımızı da imzalamaya hazırız ipi hemen hazırlayıp gereğini yapabilirler. Misak-ı Milli anlayışı da Mustafa Kemal’in daha harp okulundayken düşüncesiydi 19 Mayıs 1919’da başlayan tarihle kısmen 9 Eylül 1922’de hayat buldu. Hatay’ın vatan coğrafyasına katılmasıyla devam etmektedir. Diğer tarafını da düşünen Türk milletinin evlatları gerçekleştirecektir inşallah bize nasip olur. Onu bize başarmayı biliriz onu biz başarmayı biliriz. Ona garanti veremem ama biz asla satan olmayacağız buna yüzde yüz olarak garanti verebilirim. Ben ve kız kardeşim düşüncelerimizden dolayı hem suçlandık hem de yargılanıyoruz. Düşüncelerimizde hiçbir suç unsuru bulunmamasın rağmen padişahlık özlemi ve o özlem içinde olduklarını açık açık ifade oldu ülkemizde. Bu ifadelerde Türkiye Cumhuriyeti devletinin niteliklerinin değiştirilmesi suçu bulunmaktadır. Hakkımızda iftiralarla suç isnadında bulunan iddia makamının bu konuda neler yaptığını doğrusu merak ediyorum. Ayrıca bu şahıslar düşüncelerini düşünce olmanın ötesinde taşıyarak eyleme dönüştürmüşlerdir, pankartlarla açık olarak da ortaya koymuşlardır. Zekeriya Öz ve takımı ne yaptığı ve yapacaktır diye merak ediyorum. İnsanlık tarihinin başka sayfalarından da örneklerle düşünmenin düşüncenin ne anlama geldiği canlı örnekleriyle tarihte kalması açısından arz etmek istiyorum buna mecbur bırakıldığımız için mutlaka ifade etmek mecburiyetinde olduğumu biliyorum. Aksi davranışım hem mensup olduğum Türk Milletine hem de insanlığa haksızlık olur. Galile’nin yaşadıklarını suçlandığımız haksızlığın savunmasına delil gösterdim. Benim ve kız kardeşimin savunmaları da bizden sonra geleceklere böyle durumlara düştüklerinde savunmaları için delil olsun. İnsanlık ailesinden birilerinin malumları olduğu üzere Yahudi inancındaki insanlar bin yıla aşkın süre Filistin coğrafyasında bulunmuyorlardı. 1800’li yıllarda Teodor Hertz isimli Yahudi inancında olan bir kişi Yahudilerin Filistin’de devlet sahibi olmalarını ve onun mücadelesini ihtiva eden düşüncelerini ortaya koyup. Bu iddianamenin benimle ilgili bölümlerinde var Mageleo idealimin tanımlanmış iddia makamınca ona da cevap olsun. Gerçi onu da doğru yapmamışlar Teodor Hertz Yahudilerin Filistin’de devlet sahibi olmalarını ve onun mücadelesini ihtiva eden düşüncelerini ortaya koyup gerekli tasarlamalarını yaptıktan 150 sene sonra bu düşünceler ışığında bilinen Yahudi İsrail devleti 1948 yılında kurulmuş bulunmaktadır. Nasıl kurulduğu konusuna girmeyeceğim. Tekraren ifade edeyim, bu düşünce ortaya atıldığında Filistin’de Yahudi inancında insan yaşamıyordu burası çok önemli belki ortaya atıldığında komik olarak kabul edilen bu düşünce sonrasında hayat buldu Teodor Hertz’de Yahudi dünyasının en itibarlı kişisi düşünürü olarak tarihteki yerini almış bulunmaktadır. Ben ve kız kardeşimde diyoruz ki, vatan topraklarını satmayınız, vatan toprağı kutsaldır. Türkiye’yi yönetenler bu kararlarına bağlı olarak Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanet noktasına varan kötülük yapmaktadırlar. Ayrıca bu konuda suçlu olarak da RT’yi ve onun yönetimini tenkit etmiyoruz. Diyoruz ki 10 Kasım 19838’den beridir Türkiye’yi yönetenler Türkiye Cumhuriyeti devletinin yok olmasına giden uygulamalar sergilemişlerdir. Bu gidiş mutlaka durdurulmalıdır, buna bağlı düşünceler üretiyoruz. Diyoruz ki, ayrıca toprak satış yasasını RT çıkarmadı. Özelleştirme adı altındaki yabancıya değerlerimizin satışına cevaz veren yeni kapitülasyon yasasını da RT çıkarmadı. Bunlara benzer binlerce bilgi notu kayıtlar bizim defterlerimizde bunlara bağlı olarak da suçlanıyoruz. Suçlayanlar çok üzülecekler ama bizim düşüncelerimiz mutlaka tecelli edecektir. Benim 40 yıl öncesinden günümüze düşüncelerim mayınlı arazi örneğinde olduğu gibi ortaya düşmüştür. RT ve ekibi dışındaki herkeste benim ve kız kardeşim Neriman Aydın gibi düşünmektedir. Bizim düşüncemiz sonuç olarak tecelli edecek hiç şüphem yok. Zekeriya Öz ve takımı suçlamaya devam edebilirler Yahudi atasözüdür sen yeter ki meram et hayal diye bir şey yoktur. Gerçekten bu sözün hem doğruluğuna hem de büyüklüğüne gönülden inanıyorum. Lozan antlaşmasının imza günü Türkiye’de resmi tatil ilan edilecek, Neriman Aydın 10 Temmuz 2005 yedi cihan Lozan antlaşmasının kimleri rahatsız ettiğini bilmektedir. Öncelikle de emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren tüm ülkelerin milletleri Lozan antlaşması bizim kadar onlarında kutsalları arasındadır. Zira 9 Eylül 1922’de emperyalist güçler Mustafa Kemal önderliğinde Türk milletinin olduğu kadar mazlum milletlerinde savaşı anlamı taşıyan Türk kurtuluş savaşını kesin zaferle sonuçlandırmışlardı. Bu zaferin insanlık tarihindeki onayını adıdır Lozan antlaşması. Anlaşılıyor ki Zekeriya Öz ve takımı bu büyük antlaşmadan rahatsızlık duyanlar safındadırlar. Burada Yüce Mahkeme önünde kız kardeşim Neriman Aydın ile Türk Milleti adına bu düşüncesinden dolayı minnettarlığımı sunuyorum. İddianame sebebiyle okuyunca ne kadar büyük eksiklikle yaşadığımızı anladım, derhal ve hemen tatil günü ilan edilmelidir. Eğer bu gerek öncesinde yapıla gelseydi Türk Milletinin evlatları Türk Milletinin düşmanlarının kimler olduğunu hep bileceklerdi Türkiye’yi yönetenlerde düşmanlarımızla müttefiklik antlaşmaları yapamazlardı, sirtaki oynayamazlardı, düşmanlarımızın temsilcilerinin nikah şahidi olarak gösteremeye cesaret edemezlerdi, düşmanla diyalog yapmanın öyle kolay bir şey olmadığını bilirlerdi. Lozan antlaşması biriler için utanç niteliği taşımaktadır ama bizim şeref sayfalarımızdan bir tanesidir. Lozan antlaşması biriler için utanç niteliği taşımaktadır ama bizim şeref sayfalarımızın bir tanesidir, çünkü bu antlaşmanın altına imza koyarak mağlubiyetlerini kendi elleriyle tescil etmişlerdir. O anlaşma için Lozan’da taraf devlet değil de müşahit devlet olarak bulunan ABD antlaşmayı imzalamamıştır. Bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmaya yönelik etnik azınlık ırkçılığı bölücü terör savaşına her türlü desteği vermekte dahası verdirmektedir. Avrupa’daki birçok ülkenin bölücü terör örgütüne desteğinin temelinde ABD bulunmaktadır. Unutmayalım ki o ülkeler ABD desteği ve teşviki olmasa asla ve asla destek veremezlerdi. Bu nedenle de bu büyük tespit ve de bilginin mutlaka hayata geçirilmesi gerekir. Zekeriya Öz ve takımı ve emir veren RT’de dahil suç saysalar da bu böyle Lozan imza günü mutlaka bayram yapılmalıdır. Yüce Mahkemenin takdirlerine sunuyorum. Tırnak içinde kanun teklifi ifadesiyle başlayan hususlar için, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan günümüze Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına bela olan bir şer yuvası bulunmaktadır. Ülkemizde adı Fener Rum patrikhanesidir bu şer yuvası sadece Türkiye Cumhuriyeti devletine değil öncesinde de Osmanlı devletinin başına bela olmuştur. Bu tertibi kuranların ve bu iddianameyi yazanların tarih sayfalarına bakmalarını öneriyorum. Gel ki tertibin ana kurucuları bilmedikleri için değil onlar öyle düşünmek mecburiyetindedirler. Böyle olmak böyle düşünmek onların olmazsa olmazlarındandır. Ancak iddia makamında bulunanların öyle olduklarını düşünmüyorum. Özelikle de burada çok samimi kanaatimi ifade edeyim ki savcılık sorgumu yapan Sayın savcının böyle düşünmesi de asla da mümkün değildir. Geriye tarihi bilgi eksikliği kalmaktadır. Onun için diyorum ki Fener Rum Patrikhanesinde hiç açılmayan bir kapı var onun tarihi gerekçesini öğrenirlerse ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Ben ve Kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini ilgilendiren konular dışında özelimiz yoktur hadi ben evliyim karım ve çocuklarım var onun ne kocası ne de çocukları da yok. Kız kardeşimin bu değerler için ifade ettiği anlam benden çok önde. O ebedi önder Mustafa Kemal gibi onunda ne karısı ne çocuğu ne çoluğu olmadı. Her şeyiydi Türk milleti. Türkiye Cumhuriyeti devleti Büyük Ata’ya zaten minnettarlık görevimiz ancak kız kardeşime ve onun gibi olan herkese de minnettarım. Bakar mısınız bu hanımefendi oturmuş bu şer yuvası için çözüm şekilleri üretmiş demiş ki bu konuda şöyle bir kanun yapmak lazım ayrıca kanun denince benim rahatsızlığım anlaşılabilirde kanun adamlarının rahatsızlığını anlamak mümkün değil. Esasında kanuna da bence gerek yok. Ben kız kardeşime burada itiraz ediyorum bu kanunda kanun var kanunun uygulanmasını sağlamak lazım. Lozan anlaşmasında şer yuvasının nasıl davranacağı belli ancak Türkiye Cumhuriyeti devletini 10 Kasım 1938’den sonra yönetenler kendi elleriyle var olan kanunları Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletinin aleyhine olarak değiştirmişlerdir. Öyle ki mevcut Lozan anlaşması ve de yasalarında aleyhine olarak ABD vatandaşı olan Atena Goras isimli bir papazı bir saatte Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı yaparak Fener Rum Patrikhanesine baş yapmışlardır. Sonrada bunu yapan Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümetinin başı Başbakan yetmezmiş gibi birde elini öptü. Merak edenler kitap ve gazete sayfalarında ve arşivlerde bu bilgiye ulaşabilirler. Zekeriya Öz ve takımının telaşını anlıyorum. Başsavcılarını ile ilgili endişeleniyorlar. Gördükleri üzere bizim bilgi notlarımızda sadece bu davanın Başsavcısı RT yok bu savcıya sıra gelinceye kadar sabah olur. Biz 10 Kasım 1938’den günümüze geçen 72 yıldaki olanların hesabının bu millet tarafından günün birinde mutlaka sorulacağını ümit ediyoruz ve bekliyoruz. Benim de kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendinin de acelesi yok bir beşeriz ve ömürlü olduğumuzu biliyoruz. Ancak Türk milletinin ömrünün bizim ömrümüz gibi kısa olmadığını da biliyoruz. Türk milletinin ömrünün kıyamet gününe kadar çok uzun olduğunu bilenlerdeniz. Ben ve bilge insan Neriman Aydın hanımefendi bu gerçek ışığında düşünenlerdeniz. Biz bu uzun ömürlü Türk milletinin hayatında toz olmaya çalışıyoruz. Onun içindir ki bilgilerin not edildiği defterlerde bu suçlamalar bulunmaktadır. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan insanların yüzde 99’u Müslüman inanışında İslam dinine mensup olanlar oluşturmaktadır. Hepimizin de malumları olduğu İslam dini inanışında farklı mezheplere mensup gruplarında olduğu bir gerçektir. Bazı grupların diyanet teşkilatına itirazları da vardır ancak devlet bu itirazı uygun bulmamaktadır. Yapılan itiraz ve talepleri de mevcut yapı içerisinde halletme yolları aranmaktadır. Türkiye’de yaşayan gayrimüslim unsurların çoğunluğunu Hıristiyan inancında olanların oluştuğuna göre diyanet türü bir yapılanmanın fayda getireceğini bende düşünüyorum. Bu ülkenin bir meselesi olduğuna göre ve ülkemizi de sıkıntıya soktuğuna göre oturmuş kendince bilgi üretmiş ve de şu şekilde bir kanun yapılırsa bu mesele halledilir demiş. Kanuna uymayanları da sınır dışı edilir demiş. Zekeriya Öz ve takımı Neriman Aydın hanımefendinin gasp edilen bilgi notlarında bunu okuyunca yanmış tutuşmuşlar. Sen nasıl böyle bir şey düşünürsün demişler ve biz sana şimdi soracağız mantığıyla da bu kutsal düşünceyi hem suç saymışlar hem de suç yapmışlardır. Gel ki Zekeriya Öz ve takımının suçtur demesi ile suç olmayacağını da biliyoruz. Peki, Allah ya emir aldıkları başsavcının hem de Başbakanlık sıfatıyla beğenmiyorsanız çekin gidin terk edin bu ülkeyi anlamındaki söylemleri için ne yaptılar? Ne yapıyorlar, ne yapacaklar? İşte bu haller için deriz ki Allah’ın parmağı yok ki gözünüzü çıkarsın bu atasözü tamda Zekeriya Öz ve takımı için bu takım içinde istisnalar olabilir onları tenzih ediyorum. Ayrıca iddia makamının endişe etmesine de hiç gerek yok Türkiye Cumhuriyetinde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve de Türkiye Büyük Millet Meclisinin 550 üyesi de aynı görüşte olsa şimdi olduğu istediklerini yapma imkanını sahip değillerdir. Asla da olmayacaklardır. Bugün Türkiye’yi siyasi olarak yönetenlerin Türkiye Cumhuriyeti devletinin olmazsa olmazlarından birisi olan laiklik ilkesine karşı olduklarını biliyoruz. Çok şükür bu halleri Anayasa Mahkemesi kararıyla da tescil edilmiş bulunmaktadır. Böyle olmasına rağmen ellerinden de devlet ellerinde de devlet gücü bulunmasına rağmen bu isteklerini gerçekleştirememişlerdir. Bugün iktidar edenler RT ve AKP hükümeti rahibe kıyafeti olan türbanı okullara ve kamu idaresine sokmak istedikleri halde yapamıyor olduğu ortadadır. Bu arz ettiğim hususlar ortada tüm kamuoyunun önünde gerçek olarak durmaktadır. Buradan hareketle diyorum ki ne ben Cumhurbaşkanı ne aziz kız kardeşim Başbakan değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan 550 milletvekili de bizim emrimizde değil bizden emir almıyorlar. Birisi tutuklanıncaya kadar garip bir devlet memuru çok değer verdiği önderim dediği Kemal Aydın’da sigorta emeklisi bir insan üstüne üstelik bu kişiler okuryazar olmayan bir ananın sadece okuryazar bir babanın da çocukları. Ayrıca bu büyük ve Kutsal vatan coğrafyasında da üzerlerine kayıtlı bir karış da tapulu toprakları da yok. Sadece 54 yaşında ölen babalarından 5 çocuk ve hanımına mala madırgayla bilek gücüne bağlı olarak elde ettiği gelirlerle 2 katlı 80 metrekare 4 bölümden oluşan bir gecekondudan düşen hisse bulunmaktadır. Bu iddianamede ki iftiralara muhatap olunca aklıma başka şeyler gelmeye başladı. Kendi kendime aptallar size ne oluyor içinde neyiniz var ki telaşlanıyorsunuz. Koy satarsa satsınlar sende orada maraba olursun dediğim zamanlarda olmuştu. Ne hanımız ne hamamımız ne çiftliğimiz ne yazlığımız ne gemimiz ne uçağımız ne yatımız yok. Yani buradan kaçmak istesek de kaçacak aracımız bile yok. Türkiye Cumhuriyeti devletine ait kırmızı pasaport sahibi de değiliz pasaportun yeşiline bile sahip değilim. Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin hakkı olan kırmızı pasaportları bu değerlerin düşmanlarına verdiler. Bunu biliyorum bunu veren Turgut Özal’ın karısı ve oğlu şimdilerde Irak’ın kuzeyindeki Türk şehri Erbil’de kırmızı pasaportluların elini öpmeye gitti. Güzel ülkem Türkiye’m buralara oralardan geldi. Zekeriya Öz ve takımı zannediyor ki ben sadece onun Başbakan unvanlı Başsavcısına muhalefet ediyorum. Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşmanları olan ve bu ülkemi de vatandaşı olmayan Mesut Barzani ve Celal Talabani’ye kırmızı pasaportları verdiler bu pasaportlarla Dünya’da serbestçe cirit atarak Türkiye’nin altını oydular. Bu pasaportlar ceplerinde olarak etnik bölücü terör örgütünü beslediler. Desteklediler ve halende aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlar. Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, Türk Ortodoks kilisesinin kurulması fikrinin isim babasıdır bu devleti kuran ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk. Kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi, Hıristiyan toplulukların çatısı altında bulunmasında ülkemiz için fayda gördüğü teşekküldür adı geçen Türk Ortodoks kilisesi. Bu kilisenin mensuplarının Megalo ideası değildir İstanbul’un Yunanistan’a bağlanması, Türk Ortodoks kilisesinin iddia makamının ifadesiyle Megalo İdeaları İstanbul’un kıyamet gününe kadar Türklerin elinde kalmasıdır. Fener Rum Patrikhanesindedir açılacağı zamanı bekleyen kapı. Türk Ortodoks kilisesinde değil o kapı kapalı kapı İstanbul ne zaman yeniden Yunanistan’ın olursa o zaman açılacaktır. Megalo ideasının kapısıdır. İşte bu ihanet yuvasının Türk Ortodoks kilisesine bağlanması gereklidir bunun içinde kanun yapılmalıdır öngörülerini ve düşüncelerini bilgi olarak defterlerine kaydetmiştir bu bilgiye istinaden buna bağlı olarak Yunanistan mahkemelerinde yargılansaydık şeref duyardık. Şimdi ne duyalım şimdi de zül duyuyoruz. Arz ettiğim hususlar ışığında bu düşünceyi terör örgütü suçu sayanların adına suçu sayanların Türk milletiyle Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ne kadar alakaları var Türk milleti adına yargılama yapan Yüce Mahkemenin takdirlerine sunuyorum. Rum papaz Ekümenlik mücadelesi veriyor, övülüyor tüm kiliseler Türk Ortodoks kilisesine bağlansın düşüncesini taşıyan diye yargılanıyor kız kardeşim ve bende onun hesabını veriyorum. Hıyaneti tırnak içerisinde Hıyaneti Vataniye kanunu önce kanun olarak çıkarılacak sonra Anayasa maddesi yapılacak ifadesine,. Allah’ımıza şükürler olsun ki bu kutsal ifadeler bu iftiranamenin, iddianamenin suç konusu yapıldı da bende tarihe not düşme imkanı buldum. Bu manada hep tenkitlerde bulunduğum Zekeriya Öz ve takımı arkadaşlarına sonsuz teşekkürlerimi bildiriyorum. Biliyorum onların benim teşekkürlerime ihtiyaçları yok. Kabul edeceklerini de zannetmiyorum zira onlar teşekkürleri eş başkan Başbakan unvanlıdan Green Kartlı mülteciden almaktadırlar. Ama yinede olsun ben şükranlarımı sunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda zaten var olan bir kanunda ihaneti vataniye kanunu. Adı üstünde vatana ihanet edenler içindi. O kanun yürürlükteyken hiç kimse Türkiyelilikten Türkiye’de 36 tane etnik unsur var ihanetinden hiçbir hain Kürdistan’ın sınırlarını belirledik alçaklığından söz edemezlerdi. Ne mutlu bana ve bu bilginin notlarında kayıtlı kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendiye ki değerlerin suç sayıldığı iftira ve ithamlara muhatabız. Onun içinde alabildiğine bu vesile ile Türk milletine bilgilerimizi arz etme imkanı bulduk. Eğer gücümüz yeterse bir dakika bile beklemeden bu kanunu yeniden yürürlüğe koyacağız. Yani Zekeriya Öz ve takımı takım arkadaşlarına ve eş başkan unvanlı Başsavcıya buradan duyurulur. Bu gün olmasa bile yarınlarda bu kanun mutlaka yürürlüğe konulacaktır. Ona şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi halde ihanetleri durdurmak mümkün olamayacaktır. Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet gizli önerge ve gizli oturum ifadeleri ile başlayan bölüme iddia makamının bu bölümdeki kendince belirlediği suç unsurlarına dikkati çekmek için ne kadar gayret ettiğini metni görünce anlamak o kadar açık ki büyük puntolarla yazı kısımları tüm ifadelerin altı çizilmiş yazı metni ile bile benimle psikolojik savaşa açıktan tutuşmuş durumdalar olsun ben bu savaşları o kadar gördüm ki önemli değil. Nasıl olsa hak ve haklı kazanacak yalnız kazananda biz olmayacağız Türk milleti kazanacak. Demokratik hukuk devletlerinin özelliklerindendir gizli oturumla toplanmak bunu hukukun adamları bilmiyorsa bir yerlerde mutlaka eksiklik var demektir. Bunun çareleri içinde düşünmemiz ve de bilgi üretmemiz gerekmektedir. Bana da aziz kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendiye de iş düşmektedir. Biz bulmasak da bilginin mutlaka sahibini buluruz. Öğrendiklerimize tatbik ederiz. RT değil mi illa da gizli oturum yapalım diyen? Bunu yazanları utanmaya davet ediyorum. Gizli oturumlarda çok önemli konular görüşülür. Kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi ve ben İçişleri, Dışişleri bakanlığı ve de Milli Eğitim bakanlığının değil. Tüm personelini değiştirme bir tekinin bile işten el çektirilmesine ne yetkiliyiz ne de gücümüz yeter. Burada anlatılmak istenen düşünceler çok açık olmasına rağmen Zekeriya Öz ve takımının bilinçaltında hep art niyette bulunduğundan iftiranamelerine suç konusu yapmışlardır. Halbuki Neriman Aydın’ın ne iş yaptığı ile ilgili bilgiler iddia makamının elindeydi. Kafayı zorlamaya gerek bile yoktu. Bu ifadelere ne demek istenmektedir denilse her şey çok kolay anlaşılır. Demek ki bu çok önemli devletimizin kurumlarının icraatları son derece kötü bunların ıslah edilmesi gerekmektedir. Durum o kadar kötü ki değişikliklerle düzeltilmekte düzeltmekte mümkün değildir. Onun için sağlıklı olması içinde topyekün değişiklik gerekmektedir. Bu konuyla ilgili o kadar ince bir de düşünce var ki mevcut kadroları ile sosyal güvenceleri ile işten el çektirilecektir ifadeleri esas dikkat cümlesiydi. Nedense iddia makamı işin en ince tarafını dikkat dışı tutmuştur büyük puntolarla bu ifade yazılmalıydı. Tekraren ifade edeyim ki demokratik hukuk devletlerinde düşünme ve düşünce özgürlüğü vardır. Hukuk devletlerinin olmazsa olmasıdır. Muhtevasında suç unsurları da taşımayan bu düşünceler niye iddianamede suç konusu yapıldı anlamak mümkün değil. Yüce mahkemenin taktirlerine sunuyorum. Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, devamında gizili önerge ve gizli oturum tırnak içerisinde Mustafa Kemal Atatürk kabri ile ilgili notların bulunduğu ilgili notlarında bu ifadenin devamı var mı yok mu ben bilmiyorum ancak iddianameye bu ifadeyi yazanlar elbette ki bilmektedirler çünkü gasp edilmiş bilgiler ellerinde benim bu konuya ilişkin görüşlerim kehanet niteliğinde olacak. Madem ki Zekeriya Öz ve takımı hakkımızda suç konusu yapmış kendimizi savunmak adına yapacağımız başka bir şey de yoktur. Yazılı bilgi kaynaklarından edindiğimiz bilgilerde Mustafa Kemal’in ölümünde mezarını Çankaya’da istediğini biliyoruz. Ben ve kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi de diyoruz ki bu husus bir gizli oturumla konuşulup karara bağlanmalıdır. Ciddi işler gizli oturumlarda görüşülür. Ola ki karar olumlu çıkmazsa milletin akıl dünyası bulandırılmamış olur amaç milletimizin huzurunu kaçırmamaktadır. Anlamsız tartışmalar yapılmasın diye herhalde kız kardeşim bu çok meşhur ve kutsal düşüncelerine böyle de sınırlama getirmiş oldu diye düşünüyorum. Bu ifadelerdeki yanlışları arıyorum bulamadım. Yüce mahkemenin takdirlerine sunuyorum. Kanun demiş milli güvenlik genel sekreterliği ifadeleri ile başlayan bölüme cevaben. Yüce mahkeme Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, devamlı suretle olumsuz düşüncelerimden dolayı hem sıkılıyor hem de utanıyorum. Ancak başka türlüde anlatmak mümkün değil. Bu nasıl iddianame? Buraya suç diye yazılan hususlara bağlı olarak 2 defa ağırlaştırılmış müebbet cezası ile cezalandırılmam istenmektedir bu kadar ciddi işler bu kadar gayri ciddi olamaz. Şimdi Yüce mahkemenin huzurlarında okuyorum deyip. Herhalde aklım yeterli olmadığı için anlayamadım. Yüce mahkeme sorularını sorarsa bende cevaplama imkanı bulacağım. O zaman herhalde daha kolay anlatacağım şimdi dehamı kullanarak bu suç unsurları ile ilgili savunma nitelikli görüşlerimi Yüce mahkemeye arz edeceğim. Benim yaşım biraz eskidiği için oradan biliyorum, muhtelif zamanlarda farklı siyasi düşüncelerdeki siyasi partilerin yönetimlerinde yeni bakanlıkların kurulduğu bilinmektedir. Yine başka iktidarlar döneminde de lav edildiği malumlarınızdır. Bu tespitten sonra bu iddianameyi yazanlara diyorum ki milli güvenlik kurumu da Türkiye Cumhuriyeti devleti yapısı içerisinde bir kurumdur gerek duyulduğu için kuruldu gerek duyulmuyorsa kapatılır. Böyle bir düşüncenin sahibi olmaktan dolayı ben ve kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi için niçin suçlanıyoruz? Bu düşüncenin suç neresinde? Zekeriya Öz ve takımına diyorum ki RT iktidara gelmeden önce Milli Güvenlik Kurulu görev ve yetki sorumlulukları ve işleyişi başkaydı. RT geldikten sonra Avrupa Birliğinden gelen emiler doğrultusunda yeniden düzenlendiğini herhalde iftira makamı bilmektedir. İddia makamı bu talimatla Milli Güvenlik Kurulunun tahrip edilmesine yönelik herhangi bir işlemde bulundu mu, yetkisi var mı? Onu bilmiyorum, beni ve kız kardeşimi Milli Güvenlik kurulu ile ilgili düşüncelerimizi bilgi olarak kaydedilmiş defterlerimizdeki görüşlerimizden dolayı niçin suçluyorsunuz? Düşmanlığınızın sebebi ne? Bari suçluyorsunuz doğru suç nitelikli hususlar bulsaydınız. Bulamazsınız çünkü bizim hayatımızda yanlışa yer yok. Geriye iftira kalıyor ona da bizim Allah’ımız izin vermedi. Düştüğünüz gülünç duruma hukuk adına Türk milleti adına ve Türkiye Cumhuriyeti devleti adına utanç duyuyorum. Hakikaten insanlık tarihinde bir ilk olanı yaptınız. Zekeriya Öz ve takımını yürekten tebrik ediyorum. Elbette ki bizim düşmanlarımızın yani iddia makamı olmadığını bende kardeşimde biliyoruz. Zaten iddianame diye yazılıp iftiranameye dönüşen bu metin rezaleti bundandır emrin gereğini yapmaya mecbur kaldığınız için hukuk adına bu çirkinlik oluşmuş bulunmaktadır. İddia makamına buradan sesleniyorum diyorum ki herkese her yere her kişiye emir almak uygun düşer. Ancak hukuk adamına özellikle de yargıyı tesis edecek hukuk temsilcilerine emir almak hem yakışmaz hem de uymaz. Bu yaratılışta olanların bu mesleğe talip olmamaları lazımdır. Böyle olunca hukuk ayaklar altında kalmaktadır. Bu tertibe bağlı olarak da hukuk ayaklar altında kaldı. Bu sadece benimde düşüncem değildir. Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı hatta Anayasa Mahkemesi Başkanı ve barolar arz ettiğim yönde fikir beyan etmişlerdir. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Milli Güvenlik kurulu ile ilgili düşüncelerdeki rahatsızlık sebeplerini bende kız kardeşimde çok iyi bilmekteyiz. Rahatsızlık ifadeleri Mason düşüncesinde saklıdır. Bizimle ilgili emirlerin geldiği mihrakta orasıdır. Sadece Türk milleti sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti değil tüm milletler ve tüm devletlerin dolayısıyla insanlığın huzur bulmasının tek ve kaçınılmaz şartıdır Siyonizm’in zulmünden kurtulmak. Şimdi konu bu mu? Bu da nereden çıktı demeyin Yüce mahkeme Saygıdeğer Başkan. Hamamların yazdığı Tevrat’ın ideolojisidir Siyonizm Tevrat adı dışında Allah’a ait bir şey yoktur. Tevrat’ta adı dışında Allah’a ait bir şey yoktur şu yanılgıya düşmeyelim Tevrat Hazreti Musa’nın Musa’ya indirilen Allah’ın emirleridir evet Hazreti Musa’ya indirildiğinde öyleydi sonrası o değil onun için diyorum ki Tevrat’ı Tevrat adı sizi yanıltmasın. Allah’ın yaratılış nizamında insanlık arasında ayrım ve tefrik yoktur. Her insan özeldir fark sadece emirlere riayettedir. Hamamların yazdığı Tevrat’ta her şey Yahudilik inancına göredir. Kendi inanışları dışındaki herkes rengi, dili, cinsi, ırkı ne olursa olsun onlara hizmet etmek için yaratılmıştır. Dünya bütünüyle bir krallık Yahudi inancıda onlarda onun kralıdır. İşte bu düşüncenin adıdır Siyonizm. Masonlukta gerçekte Yahudilik dinine mensup olmadığı halde Siyonizm düşüncesine Dünya’nın Yahudi krallığı olmasına katkı sağlayan düşüncenin adıdır. Ben ve benimle bağlantılı olduğundan bahisle bu tertibe bağlı olarak zulme uğratılanların tümü bu nedenle Yüce mahkeme huzurunda bulunmaktadır. Burada paragraf başı Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet bu Yüce mahkeme huzurunda arz ettiğim ifadelerin cezaevinde veya cezaevinde çıktıktan sonra ben yaşarken veya ben yaşarken bana aile fertlerine benden sonra ebe ecdadım çocuk çocuğuma bu Siyonizm örgütü tarafından bu Siyonizm düşüncesinin neler yapabileceğini tahmin edebiliyorum. Ama ben Türk milletine mensubum İslam dinine iman ediyorum onları Yüce mahkeme huzurunda bu vesile ile insanlığa kalması açısından arz ediyorum. Kadere inanıyorum biraz önce arz etmiştim efendim Allah’ın yazdığı kader tecelli eder. Onun dışında hiçbir şey olmaz. Bu benim Yüce mahkeme huzurunda arz ettiğim hususları Siyonizm adına arz ettiğim hususları Dünya’da söyleyebilecek insan sayısı yoktur, yok denecek kadar azdır. Yazılı kitabını bu konuda Siyonizm adına Siyonizm’in insanlık için ihanet dolu anlayışın yazılı olduğu tek kitaptır 2007 yılında tanıdığım Saygıdeğer Ali Özoğlu’nun şifre çözüldü kitabı bende belki bir mahkeme huzurunda ilk söyleyen insanlardan birisiyim bunları insanlığın tarihinde kalması için ilk söyleyen insanlardan birisiyim, nadir insanlardan birisiyim. Ben ve benim gibi düşünenler Ebedi Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine uygun davranmaktadır. İnsanlık tarihinde Mustafa Kemal dışında bu düşünceye hayır diyen devlet adamı çıkmamıştır. Tek Mustafa Kemal kapatmıştır Mason derneklerini. Mustafa Kemal düşmanlığının arkasında da onlar vardır 10 Kasım 1938’de ölümüne müteakip merhum Sayın İsmet İnönü’nün izniyle yeniden Mason cemiyetlerinin faaliyetlerine izin verilmiştir. Hakkımda iddia makamına ve emniyet teşkilatına eş başkan MİT’e talimat buradan gelmiştir. Bu tertibin eş başkan ve Başbakan unvanlı Başsavcısı sadece aracıdır sadece. Evet, bu savaşın başlatılmasının emrini veren bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır ama o sadece aracıdır onu sadece bu savaşta aracı olarak düşman kullanmıştır. Onun yetenekleri bu iş için yeterli değildir. İftiranameyi yazanlarda zavallıdırlar her şeye rağmen bizim yerimiz belli önce Kur’an’ı Allah’ının yanı sonra Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanıdır Allah yarattıkları ile savaşa girmez. Yaratılanlar girerse de savaşı mutlaka Allah kazanacaktır. Bu savaşı biz kazanacağız zerre kadar şüphe etmiyorum. Allah’ın düşmanlarından emir alarak bize zulmedenlere acıyorum. Özellikle de Zekeriya Öz ve takımına açıyorum, istisnası olan veya olanlar varsa tekraren onları tenzih ediyorum. Allah’ın gazabı yakında onları yakacaktır. İşte bu anlayışın hakim olamayacağı bir milli güvenlik kurulu lazım olmayacaksa istemiyoruz düşüncemizdir bunun suç neresinde ki iddianame konusudur? Olduğunu Yüce mahkemeye arz ediyorum. Siyonizm ideolojisinde her şey Yahudilik içindir hukukta, adalette onlar içindir. Hukuk onlara nasıl hizmet edecekse ona göre yorumlanır hatta yazılır. Bunun içindir ki Allah’ın suç saydığı büyük günah zina suç olmaktan çıkarıldı. İddia makamının temsilcilerine diyorum ki tahmin ediyorum Müslüman’ım diyorsunuz ve de gerekli farz ibadetleri yapıyorsunuz emir aldığınız yer burası olduğuna göre boşuna emek vermeyiniz her şey boşuna boşuna yatıp kalkıp kendinize eziyet etmeyiniz. Ben ve kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendinin din defterlerindeki hiç birinde suç niteliğin olmayan bilgilerimizde hakkımızda iddianame düzenleyerek dava açtınız. 2008 yılı içerisindeydi hatırladığım kadarıyla eski Cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Kenan Evren Türkiye Cumhuriyeti devletini federasyon yapmak istedik ama başaramadık ifadelerinin bulunduğu bir açıklama yaptığı bilinmektedir. Bu açıklamada Türkiye Cumhuriyeti devletinin değiştirilemez değiştirilmesi teklif edilemez hükmü olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter devlet yapısını ilgilendirmektedir. Merak ediyorum iddia makamı bu konuda ne yapmıştır? Bu ifadede devletin tekliğini ilgilendiren hayati düşünceler söz konusudur. Üstelikte bu şahsiyet ne benim gibi sigorta emeklisi ne de kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendi gibi unvansız bir devlet memuru da değildir. Üstüne üstlük bu düşüncelerini devletin tüm yetkilerini elinde olduğu ihtilal konseyi başkanı bulunduğu zamanda yapmak düşüncesinde de olduğu bilinmektedir. Burada özellikle ifade etmek istediğim husus şudur, düşüncelerimizin bilgi notu olarak kaydedilmiş bulunduğu defterlerimize cebren ve zorla el konulmuştur diyorum çünkü bizimle ilgili gözaltına alınmayla ilgili hiçbir suç unsuru söz konusu değildir. Bu işlemin yapılmasının tek dayanağı telefon dinlemelerimiz olduğuna göre ve de bu telefon görüşmelerimizin bir tekinde bile bırakınız suçu suçu çağrıştıracak bile bir husus bulunmaktadır. Buna rağmen hakkımızda gözaltı süreci başlatılmıştır. İşte böyle bir hale bağlı olarak yazılı bilgilerimize el konulmuş bulunmaktadır. Yani bu gözaltı süreci yazılı bilgilerimize el koymak için zemin olarak hazırlanmıştır. Saygıdeğer Başkanım bu hususu özellikle arz ediyorum. İşte böyle bir hale bağlı olarak yazılı bilgilerimize el konulmuş bulunmaktadır. Yani bu gözaltı süreci yazılı bilgilerimize el koymak için zemin olarak kullanılmıştır. Öncesinde yasal olmayan bir zemin hazırlandı buna bağlı olarak da bilgelerimize el konuldu. Bunun için bilgilerimiz gasp edildi diyorum, bilgi kutsaldır bilgilerimizin kutsallığının da ırzına geçildi bu bilgiler alakasız ilgililere Türk milletinin ezeli ve edebi düşmanlarına servis edilerek manasızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Müsebbibi de iddia makamıdır. Mutlaka hesabını bir gün vereceklerdir. Hukuk devletinde bireylerin de özelleri vardır elbette korunması gereken değerleri vardır bu değerler kişiler tarafından da korunmayabilir. Burada teminat devletin varlığıdır. Herhalde devletin bu konudaki kurumu da Cumhuriyet savcılıklarıdır diye düşünüyorum. Ama diyorum ki bu şahsın hukukunu koruyamayanlar veya koruyamayanlar mı Cumhuriyeti mi koruyacaklar? Vay geldi bugün olduğu gibi Cumhuriyetin başına. Defter kayıtlarında da görüleceği üzere öyle bilgilerin sahibiyiz ki onları değil yok etmek kirletmek bile söz konusu değildir çünkü bilgilerin kaynağı çok sağlam. Bütün bunlardan sonra diyorum ki Sayın Kenan Evren’in düşünceleri kamuoyuyla da paylaşılarak hayat bulmuştur. Durum bu kadar açık ve ortada iken iddia makamı hakkında her hangi bir işlem yapmış mıdır, yapabilmiş midir? Benim ve kız kardeşimin defterlerimizde yazılı bilgi notlarımız hangi aklın, hangi hukuk kuralının hangi kanunun gereği olarak suç nedeni sayılmıştır? Bilgilerimizin tamamı da ayrıca meşru insan düşüncelerinden oluştuğu halde ve buna bağlı olarak da iftiraya muhatap ediliyoruz. Bu konuya bağlı olarak başka yaşanmış örneklerde vermek istiyorum. Biz hiçbir siyasi teşekküle mensup değiliz. Hiçbir derneğin üyesi de değiliz. Düşüncelerimiz ve ifade ettiklerimiz birey noktasındadır çok hazindir ki konuştuklarımızdan dolayı da suçlanıyoruz düşündüklerimizden ve düşüncelerimizin yazılı olduğu bilgilerimizden dolayı da suçlanıyoruz ve düşüncelerimiz yargılanma sebebi. Benim ülkemde siyasi liderler Başbakan konumunda bulunan yetkililerin Türkiye, Yugoslavya modelini benimsemelidir diyenleri de gördüm. Benim ülkem federasyonları artık tartışmalıdır diyen başka yetkileri de gördüm. Bu ülkede yasalara rağmen 36 etnik unsur vardır diyenleri de gördü ve yaşamaktadır. Bu Türkiye’de ulus devlet, üniter devlet, laik devlet ilkeleri yok ediliyor bunları tahrip ediyorlar endişesi ile dolu Türk evlatlarını saçma sapan gülünç komik gerekçelerle alakası olmayan iftiralarla suçlayıp yargılayacaksınız. Bizim bilgi notlarımızın kayıtlı olduğu defterlerimizde yukarıda arz ettiğim yöneticilere alabildiğe cevaplar bulunmaktadır. Bilgilerimizin kayıtlı olduğu defterlerimizin Yüce mahkeme tarafından tetkik edilmelerini arz ve talep ediyorum. Efendim bir.”

Mahkeme Başkanı :”Yoruldunuz mu?”

Sanık Kemal Aydın:”Evet”


Yüklə 0,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin