9. uluslararasi gençLİk buluşmasi (ugb)



Yüklə 109,54 Kb.
tarix03.01.2019
ölçüsü109,54 Kb.
#89411


İSLAM DÜNYASI STK’LARI BİRLİĞİ (İDSB)


IX. ULUSLARARASI GENÇLİK BULUŞMASI (UGB)


18 - 24 Rebiülevvel 1434

29 Ocak - 4 Şubat 2013

Kıbrıs, Lefkoşa

Türkiye, İstanbul

AÇILIŞ PROGRAMI
Kıbrıs’ta gerçekleştirilen 9. Uluslararası Gençlik Buluşması’nın açılışı 29 Ocak günü Yakın Doğu Üniversitesi Konferans Salonu’nda yapıldı. Açılışa 40’ı aşkın ülkeden 200’e yakın gencin yanı sıra, İDSB Genel Sekreteri Sn. Av. Ali KURT ve İDSB Konsey Üyeleri, İDSB Genel Koordinatörü Cihangir İşbilir, Genç İDSB Başkanı Cihad Terzioğlu, TGTV Başkanı Sn. Hamza AKBULUT ve TGTV Yönetim Kurulu, Kıbrıs Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip ATALAY ve KKTC’deki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Açılış programı İstanbul Piyalepaşa Camii İmamı İshak Danış’ın Kuran tilaveti ile başladı. Ardından programın açılış konuşmasını yapan İDSB Genel Sekreteri Sn. Av. Ali Kurt İDSB’nin hedefleri ve genel faaliyetlerinin yanı sıra gençlik buluşmalarının hedefi ve Genç İDSB’nin faaliyetleri üzerine bir konuşma yaptı. Konuşmasında 9. Uluslararası Gençlik Buluşması’nın neden Kıbrıs’ta yapıldığına değinen Genel Sekreter, buluşmanın İslam dünyasının lider kadrolarını bir araya getirerek önemli hizmetlere vesile olmasını dileyerek konuşmasını sonlandırdı. Ardından TGTV Başkanı Sn. Hamza Akbulut yaptığı konuşmada Genç İDSB’ye teşekkür ederek salondaki gençlere ittihad yolunda attıkları adımların daim olması gerektiğini söyledi. İDSB Konsey üyeleri de gördükleri manzaradan etkilendiklerini belirten konuşmalar yaptılar ve gençlik buluşmalarının birlik olma amacıyla çıkılan bu yolda ne denli büyük bir adım olduğunu ifade ettiler. Genç İDSB Başkanı Cihad Terzioğlu ise, Müslüman gençliğin hangi özelliklerle donanması gerektiğini anlatan ve gençlik üzerine büyük üstadların öğütlerini içeren bir konuşma gerçekleştirdi. KKTC Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip ATALAY da yaptığı konuşmada İDSB ve Genç İDSB’ye teşekkürlerini ayrı ayrı sunarak, “Biz sizden Türkiye’yi getirmenizi istedik, siz bize dünyayı getirdiniz” dedi. KKTC’nin böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmasından ötürü duyduğu memnuniyeti paylaştı.

v

Konuşmaların ardından İDSB tarafından yürütülen “Kıbrıs Gençliğinin Sorunları ve Çözüm Önerilerinin Geliştirilmesi Projesi” kapsamında projenin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan 24 sivil toplum kuruluşunun temsilcilerinin röportajlarından oluşan bir video gösterisi yapıldı. Sonrasında, projenin sonunda ortaya çıkan çözüm önerileri kamuoyuna duyuruldu.

Programın kapanış konuşması ise İDSB Genel Koordinatörü Cihangir İşbilir tarafından yapıldı. Konuşmasında buluşmanın gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini sunan İşbilir, bu buluşmaların öngörüldüğünden çok daha büyük hayırlara vesile olacağına inandığını söyledi.

Açılış programında İDSB Genel Sekreteri Av. Ali Kurt’un yaptığı konuşmanın metni aşağıdaki şekildedir:



GENEL SEKRETER AV. ALİ KURT’UN AÇILIŞ KONUŞMASI

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdulillahi Rabbil Alemin Vessalatu Vesselamu Ala Resulina Muhammedin Ve Ala Alihi ve Sahbihi Ecmain.

Esselamüaleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu

Bizlere ev sahipliği yapan saygıdeğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuryeti devlet erkanı, çok kıymetli Kıbrıslı STK mensupları, nazikçe kapılarını bizlere açan Yakın Doğu Üniversitemizin rektörü ve çalışanları,

Başta Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanından çoğu ilk defa Kıbrıs’ı teşrif eden değerli bay ve bayan misafirlerimiz,

Programı teşrif eden Türkiyeli ve Kıbrıslı siyasiler, akademisyenler, medya mensupları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve değerli misafirler,

Hepinize Genel Sekreterliğini yaptığım İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) adına Dokuzuncu Uluslararası Gençlik Buluşması açılıp programına katılımınızdan ötürü teşekkür ediyorum.

Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz Kıbrısımıza,

Değerli Hazirun,

Şimdi salonda birlikte olduğumuz kanı kıpır kıpır atan birbirinden değerli genç kardeşlerimizle her yıl yazın Türkiye’de kışın ise farklı bir coğrafyada olmak üzere buluşmaktayız. Uluslararası Gençlik Buluşmaları adını verdiğimiz bu toplantılar bir hafta sürüyor. Buluşmanın yapıldığı ülkelerde tarihi, dini ve kültürel mekanların yanı sıra çeşitli devlet kuruluşları ve sivil toplum yapılanmaları ziyaret ediliyor. Yine bu buluşma bünyesinde üç gün de belirlenen bir konuda “forum” yapılıyor.

Bu buluşmada da Kıbrıs’ı bu güzide İslam beldesini tanımaya, Kıbrıslılarla tanışmaya geldik. Evet, biz bile çok yakınız buraya, ama samimiyetle söylüyorum birbirimizi hakkıyla tanımıyoruz. Ümit ediyorum bu buluşma, bu güzel ülkeyi tanımamıza ve kalıcı dostluklar kurmamıza vesile olur.

Bir hafta sürecek bu programdaki forumun konusu “İslam Dünyasındaki Sorunlu Bölgeler” olacak. Sorunsuz bölge mi var ki dünyada diye soranlarınız veya düşünenler muhakkak var. Ama bizler bu sorunlara gençlerin nasıl baktığını, nasıl yaklaştığını, çözüm için neler düşündüklerini, neleri önerdiklerini bu forum sayesinde dinleyeceğiz. Yarınımız olan bu gençleri gerçekten önemsediğimizi, bu forumun yerküre üzerindeki sorunlara “genç ve dinç” bir bakış açısı ile yeni açılımlar sağlayacağına inandığımızı bu konuşma vesilesiyle ifade etmek istiyorum. Yarınımız gençler deyip de onları arka plana atmak, karar alma süreçlerine dahil etmemek ve aslında yarın yine onları etkileyecek sorunlu meselelerde onları dinlememek herhalde büyük haksızlık olacaktır. Bu çerçevede zaten forum bünyesinde uzmanlarımız ve katılımcılar tarafından ciddi birçok tebliğ sunulacak ve bunlar kitapçık olarak katılımcılarla paylaşılacak.

Bu vesileyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uygulanan izolasyonların kaldırılmasının sadece Kıbrıs ve Türkiye için değil, bölgenin, Doğu Akdeniz’in refah, istikrar ve barışı için hayati olduğunun altını çizmek isterim. Uluslararası Kuruluşları, küresel ve bölgesel aktörleri Kıbrıs’ta çözümün tarafı olacak samimi bir tavır geliştirmeye davet ediyorum.



Değerli Misafirlerimiz,

Az önce zikrettiğim ve fazlasıyla önemsediğimizi ifade ettiğim genç kardeşlerim bugün dünyanın dört bir yanından Kıbrıs’a buluşma için geldiler. Sizin şahsınızda hepsine ciddi fedakarlıklar ve zahmetler göstererek geldiklerinden dolayı teşekkürü bir borç biliyorum. Her biri kendi ülkesinde çok yakın bir gelecekte farklı farklı yerlerde ve makamlarda hizmet edecek olan bu gençlerin niçin buraya geldiklerine dair soruyu sormamız gerekiyor. Gerçekten de farklı farklı dillerde, renklerde ve kültürlerde olan yüzlerce gencimizi Kıbrıs’ta buluşturan ruh, ideal ve amaç ne acaba? Acaba Akdeniz’in incisi olan Kıbrıs’ı gezip tozmak için mi geldi bunca genç? Ciddi maddi ve manevi külfetlere katlanarak vakıflar, dernekler ve teşkilatlarımız bu gençleri neden gönderdi?

Bu soruların cevabı temsil ettiğimiz teşkilatın kurucu fikrinde gizli: “İttihad Ruhu”! İslam dünyasının bugün belki en fazla ihtiyaç duyduğu ruh bu ittihad ruhudur. Globalleşen, türlü türlü tehditler ve meydan okumalarla karşı karşıya olduğumuz bu zaman diliminde ezilmeden, komplekse kapılmadan güçlü olarak kalmanın, söz söylemenin ve eylem ortaya koymanın adıdır İttihad Ruhu. Bu gençleri Kıbrıs’a getirten bu ruh, onların abileri ve büyüklerini de 2005 yılında İstanbul’da düzenlenen konferansta bir araya getirdi. Yüzlerce katılımcı iki günün sonunda ittihad ruhunun tecessüm ettiği İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB)’nin kurulması kararını aldı.

Dünyanın her yerinden Müslümanlar arasında akidevi, tarihi ve stratejik bir zorunluluk olarak anlam biçtiğimiz ittihad ruhu İDSB’nin kurucu ruhudur. Birbirimizi her anlamda daha yakından tanımak, bilmek ve kendi meselelerimize vukufiyet kesbetmek gerektiğine inanıyoruz. Forum bünyesinde gençlerin tartışacağı sorunları, sorunlu bölgelerin, alanların neler olduğunu ancak birbirimizi tanıyarak, güç birliği yaparak bilebilir ve çözüm yolları için adımlar atabiliriz. Ancak ittihad ruhu ile birbirimizin derdini bilir, derdiyle dertlenir ve çözmek için imkanlarımızın, sınırlarımızın neler olduğunu anlayabilir ve elle tutulur projeler ortaya koyabiliriz. Çünkü Mevlana’nın da dediği gibi “sizin tüm bildiğiniz karşınızdakinin sizi anladığı kadardır.” Bizler de bu anlayışın boyutlarını genişletmek ve derinleştirmek için çalışmaktayız. Bu amaç ve gayelerle kurduğumuz bugün 53 ülkeden 225 üyesi ile İDSB, Müslümanların birbirini daha iyi tanıması, kaynaşması, ittihadı temin ederek güçlü bir varlık olarak yerküre üzerinde yer almaları için çalışan önemli bir küresel mekanizmadır.



Değerli Hazirun,

Bu gaye ve amaçlarla kurduğumuz İDSB sekiz yıl içinde başlıklar halinde;

Uluslararası Müslüman Alimler Birliği Genel Kurulları, Uluslararası İslamofobya Konferansı, Uluslararası Kutlu Doğum Sempozyumu, Uluslararası Kudüs Buluşması, Uluslararası STK Fuarı, Uluslararası Filistin Sempozyumu, Avrupa Fetva ve Araştırma Komisyonu Toplantıları, Uluslararası Keşmir Konferansı, Uluslararası Aile Sempozyumu, Uluslararası Endülüs Sempozyumu, Uluslararası Doğu Türkistan Buluşmaları, Uluslararası Mescid-i Aksa Sempozyumları, Uluslararası Helal Gıda Konferansları ve Uluslararası Suriye Konferansı gibi programları gerçekleştirdi, ev sahipliği yaptı veya destek verdi.

Şüphesiz bunların yanında kriz ve ani gelişmelerle ilgili olarak da kampanyalarımız ve çağrılarımız oldu. Örneğin Keşmir Depremi Yardım Kampanyası, Filistinli Tutsak Vekiller için 1 Milyon İmza Kampanyası, Sudan Sel Felaketi Kampanyası, Lübnan’a 100 Tır Yardım Konvoyu, Suriye Devriminin ülkemizde tanıtılması ve anlatılmasıyla ilgili gerçekleştirdiğimiz toplantılar, Kıbrısımızın da destek verdiği Türkiye ve tüm dünyada ortak bir şekilde duyurup, başlattığımız Suriye için Bir Ekmek Kampanyası yapıldı.

Öte yandan alem-i İslam’ın kanayan yarası olan Mescid-i Aksa, Kudüs, Gazze, Doğu Türkistan, Irak, Afganistan, Kafkasya, Balkanlar, Yemen, Arakan ve son olarak yerel/bölgesel/küresel tüm şer şebekelerinin desteklediği Esed rejiminin soykırım işlediği Suriye, Kıbrıs’taki Gençliğin Sorunları ve Çözüm Yolları gibi çeşitli başlıklar altında paneller, toplantılar ve istişare toplantılarımızı yaptık.

Değerli Katılımcılar,

Konuşmama yavaş yavaş son verirken Kuds-i Şerif’ten Şâm-ı Şerif’e, Bağdat-ı Reşid’den, Darul Beyda’ya, Saraybosna’dan Üsküp’e, Rusya steplerinden Maveraünnehir’e, Açe diyarından Kuala Lumpur’a oradan Hind diyarlarına kadar yeryüzünü inşa ve ihya edecek genç kardeşlerimize tekrar hoş geldiniz diyorum.

Belki birçoğumuzun bu yaşlarda iken imkanlar ve fırsatlar bulamadığımız ziyaretleri, programları ve buluşmaları Rabbimiz bu genç kardeşlere ihsan etti. Hayallerimizi şimdi fiiliyata geçiren İslam ümmetinin liderliğini yapacak bu pırıl pırıl gençler İttihad-ı İslam ruhuna uygun bir şekilde bulundukları her yerde, tüm imkanları ve şartları zorlayarak aşkla, şevkle ve ihlasla hedefine kilitlenmiş bir şekilde çalışacaklardır. Bundan zerre kadar şüphem yoktur.

Yukarıda zikrettiğim İttihad Ruhunun esasını teşkil eden akidevi ve tarihi şuur ile yetişecek, kendi alanlarında ümmete hizmet için en iyisi olacak gençlerin yetişmesi boynumuzun borcu.

Sözlerimi bitirirken bir kez daha bizlere tüm imkanlarını seferber eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti resmi makamlarına, ev sahipliği yapan kuruluşların ve şahsiyetlerin hepsine, bilhassa Kıbrıs Din İşleri Başkanlığı’na ve çok değerli başkanı Doç. Dr. Talip Atalay’a ve Kıbrıs Türk İslam Kültür Cemiyeti’ne ve sayın başkanı Işılay Arıkan’a yönetim kurulum ve katılımcılar adına teşekkür ediyorum. Dokuzuncusunu gerçekleştirdiğimiz bu buluşmada gecesini gündüzüne katan Genç İDSB kadrosunu, sekretaryamı ve destek veren her bir ferdi, kurumu, kuruluşu hayırla ve duayla zikrediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Kıbrıs Gençliğinin Sorunları ve Çözüm Önerilerinin Geliştirilmesi” konulu projenin neticesinde ortaya konan çözüm önerilerini aşağıda sunuyoruz:



KIBRIS GENÇLİĞİNİN SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

1) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren STK'ların güçlendirilmesi, etkinliklerinin arttırılması ve güçlü kamuoyu oluşturularak toplumsal taleplerin ilgili mercilere daha güçlü aktarılması amacıyla gerektiğinde platformlar, iş birlikleri ve üst çatı kurumları oluşturulabilir.

2) Kardeşlik bağlarının güçlenmesi, sürdürülebilir bir ilişki modelinin kurulması, beraber iş yapabilme kabiliyetinin gelişmesi açısından her iki ülke STK'larının irtibatlarının bulunacağı bir iletişim ağı oluşturulmalıdır.

3) Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti STK'larının ortak çalışma yapmaları teşvik edilmeli ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yönelik projelerin ilgili kurum ve kuruluşlarca desteklenmesi sağlanmalıdır.

4) Toplumun temelini oluşturan ailenin yapısını güçlendirici faaliyetler gösteren STK'ların arttırılması sağlanmalı ve yerel yönetimler bünyesinde açılabilecek aile içi iletişim, evlilik danışmanlığı, çocuk gelişimi gibi kişisel gelişim amaçlı eğitim programları düzenlenmelidir.

5) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gençliği için sosyo-kültürel değerleri zenginleştirmeye yönelik sosyal, sportif ve kültürel içerikli yaz kampları düzenlenmelidir.

6) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gençliğinin kültürel hafızasının zenginleştirilmesi için ortak kültür coğrafyamıza yönelik karşılıklı çalışmaların yapılması, yurt dışında yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı gençlerin kendi kültürlerinin tanıtılması konusunda aktif rol almalarını sağlayacak platformlar oluşturulması gerekmektedir.

7) Yaş gruplarına göre planlanan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gençliğinin okul dışı serbest zamanlarını değerlendirilebileceği "Gençlik Merkezleri"nin arttırılarak desteklenmesi gerekmektedir.

8) Madde bağımlılığı ve kötü alışkanlıkların gençler üzerindeki yayılımının engellenmesi yönünde Yeşilay kanalıyla yapılacak rehabilitasyon faaliyetlerinin yanı sıra aydınlar ve kanaat önderleri eşliğinde çalışmalar yapılmalıdır.

9) Uluslararası Olimpiyat Komitesi Evrensel Bildirgesi'nde belirtildiği gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gençliğinin de diğer tüm dünya gençleri gibi uluslararası sportif faaliyetlere katılımının önündeki engeller kaldırılmalıdır.

10) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gençliğinin girişimciliğinin teşvik edilmesi için yapılacak faaliyetlerin arttırılması ve bu konuda KOSGEB'e benzer kuruluşların oluşturulması gerekmektedir.

11) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki işletmelerin ithalat ve ihracat noktasındaki engellerinin kaldırılması için başta Mersin olmak üzere Türkiye'deki limanların durumu ile mal ve hizmetlerin pazarlanmasına yönelik iyileştirmeler yapılmalıdır.



KIBRIS GEZİSİ

Açılış programından sonra 40 ülkeden 200 gençle 30 Ocak Çarşamba günü hem İslam Dünyası hem de dünya çapında önemli bir yere sahip olan KKTC’nin tarihi ve turistik mekanlarına geziler düzenlendi.

Müslüman kardeşlerimizle birlikte kahvaltının akabinde otobüslerle Kıbrıs turuna çıkıldı. İlk ziyaret noktası Girne oldu. Burada ilk olara k şehrin girişinde bulunan Girne Kalesi ziyaret edildi. Rehber eşliğinde yapılan ziyarette kalenin mimari yapısı ve geçirdiği değişimler hakkında bilgiler alındı. Girne gezisinin ikinci ziyaret noktası Lefkoşa idi. Lefkoşa’ya giderken 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının başladığı nokta da ziyaret edildi. Girne’de olduğu gibi Lefkoşa’da da Osmanlı’dan kalan eserler büyük bir ilgiyle ziyaret edildi. Bunlar arasında Selimiye Camii’nin yanı sıra tarihi hanlar ve hamamlar da vardı. Ziyaretçilerin büyük ilgi gösterdikleri bu ziyaretler esnasında fotoğraflar çekiliyor bir yandan da hediyelik eşya alışverişi yapılarak hatıralar kalıcı hele geriliyordu. Bu faaliyetlerin ardından misafirler konaklama yerlerine götürüldüler ve Kıbrıs gezisi sona erdi.



SORUNLU BÖLGELER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ FORUMU

1.Gün

9. Uluslararası Gençlik Buluşması kapsamında 31 Ocak - 2 Şubat tarihlerinde “İslam Dünyası’ın Sorunlu Bölgeler ve Çözüm Önerileri” ana temalı üç gün süren bir akademik forum düzenlendi. Forumun birinci gününde öğleden önceki oturumda Balkanlar bölgesi, öğleden sonraki oturumda ise ABD-Avrupa bölgelerinin sorunları ve çözüm önerileri ele alındı.

İDSB Genel Koordinatörü Cihangir İşbilir’in açılış konuşması ile başlayan Akademik Forum’da Balkanlar ve ABD-Avrupa’nın ele alındığı ilk gün oturumları Genç İDSB Yönetim Kurulu Üyesi Emre Gökyiğit moderatörlüğünde sürdü.

İlk sunumu Malezya Müslüman Gençlik Hareketi (ABIM) adlı teşkilatın temsilcisi Muhammad Suhail Ahmed gerçekleştirdi. İslam Dünyasının Genel Sorunlarına ve Liderlik problemlerine yönelik gerçekleştirdiği yaptığı sunumuında Muhammed Suhail yaşanılan sorunların sömürgeciliğin hediyesi olduğunu ve geleceğin mimarları olacak liderlerin yetiştirilmesi için çocukların iyi bir İslami eğitim almalarının önemine vurgu yaptı. Suhail “Değişim bireyde başlar sonra sırasıyla aileye, topluma, ülkeye ve bölgeye sıçrayarak dünyaya sirayet eder.” dedi.

Hayrat Vakfı KKTC Temsilcisi Abdulvahap Gültekin ise İslam Dünyasının Manevi Sorunları konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Vahap Gültekin Müslümanların karşılaştığı sorunların başında ateizmin geldiğini ve ilk kez böyle bir tehlikenin bu çağda İslam Dünyası’nın gündemine girdiğini söyledi. Diğer taraftan İslam aleminin üç temel düşmanı olduğunu, bunların cehalet, yoksulluk ve ihtilaf olduğunu dile getirdi. Bunlara karşı ilim, ekonomik kalkınma, ve ittihad silahlarıyla karşılık verilebileceğini söyledi.

Makedonya’dan Merhamet Derneği’ni temsilen katılan Metin Hoxha Makedonya’da yaşayan Müslümanların Sorunları hakkında konuştu ve tespit ettiği sorunların başında Balkan Müslümanlarını tek bir kimlikle tanımlama güçlüğü olduğunu söyledi. Metin Hoxha şunları söyledi: “Farklı kimliklere sahip olan Balkanlar’da gelenekler İslami pratiklerin önüne geçmektedir. Bununla beraber karşılaşılan diğer önemli bir sorun ise Avrupa kimliği ile karşılaşmaktır. Ancak Müslümanlar Avrupa kimliğini kabul edemezler ve etmemelidir.”

Ardından söz alan Sırbistan’dan DITURIA Kültür Derneği temsilcisi Majlinda Hyseni Sırbistan Müslümanlarının Sorunları hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Majlinda konuşmasında azınlık konumunda olan Sırbistan Müslümanlarının entegrasyonunun oldukça zor olduğundan ve mevcut İslami hakların anayasal güvence altında olmadığından bahsetti ve şunları ekledi: “Komünizmden kalan eğitim anlayışı gençleri kaybetmemize neden oluyor. Bu sebepten dolayı Müslümanlar olarak sessiz kalmamalıyız. Aksi halde İslam düşmanlarının eline büyük bir koz vermiş oluruz.”

Arnavutluk’tan katılan Fatjon Kadillari Arnavutluk Müslümanlarının Sorunları hakkında konuşmasını gerçekleştirerek şunları söyledi: “50 yıl Komünizmin en koyu uygulamasına sahne olan Arnavutlukta din çağ dışı kabul edilmektedir ve Müslümanların alabileceği dini eğitim imkanları çok sınırlıdır. Bunun için STK'lar vasıtasıyla imamlar eğitilerek İslam ile ilgili yanlış kanılar düzeltilmelidir.”

Arnavutluk’tan ikinci konuşmacı Arber Lami, Soros benzeri organizasyonlarla fonlanan medya kuruluşlarının İslamofobik yayınlarla halkı etkilediğini ve İslami bir medyanın eksikliğinin hissedildiğini söyledi. İslami TV ve gazetelerin kurulabilmesi için diğer Müslüman ülkelerdeki profesyonellerden ve STK'lardan destek alınması gerektiğine dikkat çeken Arber Lami İslami eğitim veren kadrolar Müslüman nüfusu sayıca karşılamamaktadır dedi. Ardından şunları söyledi: “Bununla beraber karşılaşılan ekonomik sorunlardan birisi de Güney Arnavutluk'taki ticari faaliyetlerde ülke çeşitliliğinin olmamasıdır. Çözüm olarak İtalya etkisinin azaltılması gerekmektedir. Dini eğitim engellenmeye çalışılan Balkan ülkelerinde, çağdaş metotlar kullanılarak Online İslam Üniversitesi kanalı kurulabilir. Bu konuda tüm dünya müslümanlarının özellikle Türkiye STK'larının işbirliği ve desteği çok önemlidir.”

Gençlik Buluşmasına Rusya’dan katılan Naida Tonaeva Rusya’daki Müslümanlarının karşılaştığı sorunlar hakkındaki sunumunda Kafkasya'da İslamiyeti yaşamaya çalışan Müslümanların terörist olarak görülmekte olduğunu söyledi. Kolluk kuvvetlerinin Müslümanlara inançlarından ötürü işkence ettiğini, bunula beraber hükümetin İslamiyet'i bir din olarak değil bir kültür olarak görme eğiliminde olduğunu dile getirdi. Naida birçok yerde karşılaşıldığı gibi Rusya’da da kız öğrencilerin başörtülerinden dolayı okullara alınmadığını, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in Müslümanların yaşamını zorlaştırıcı politikalar yürüttüğünü ifade etti. Naida konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bizler şu Ayet-i Kerime’yi unutmamalıyız: "Bir topluluk kendisini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." ve şu Hadis-i Şerif’i her zaman hatırlamalıyız: Ümmetim bir vücudun azaları gibidir. Bir yerinde rahatsızlık olursa, bütün vücuda rahatsızlık eder.”

Bu konuşmalardan sonra Soru-Cevap kısmına geçilerek genç katılımcılar konuşmacılara sorularını yönelttiler. Soru-Cevap kısmının ardından Makedonya’dan katılan uzman konuşmacı Prof. Dr. Ali Pajaziti Balkan Müslümanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Ali Pajaziti yaptığı detaylı sunumunda ana hatlarıyla şu konulara değindi: “Dünya literatürüne Balkanizasyon olarak geçen kavram Balkanların parçalanma eğilimli yapısını göstermektedir. Balkanlar oldukça fazla etnik yapıya ev sahipliği yapan bir coğrafyadır. Modern Reconquista Balkanlar'ın deislamizasyonudur. 11 Eylül sonrası Müslümanlardan korkulmaya başlandı. Komünist dönemin din karşıtı eğitiminin etkileri sürdü.” Tüm bunlara rağmen Makedonya'daki genç nüfusun çok dinamik olduğunu ifade eden Ali Pajaziti genç nüfusun kitap okuyan ve makaleler kaleme alan bilinçli bir nesil olduğunu söyleyerek sözlerine son verdi. Prof. Dr. Ali Pajaziti’nin sunumlarından sonra soru-cevap kısmında sorular cevaplandırıldı.

Akabinde günün ikinci oturumu olan ABD-Avrupa oturumuna geçildi. Brüksel’den EMISCO’dan katılan Avrupa Parlementosu Raportörü uzman konuşmacı Veysel Filiz Avrupa Müslümanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri konulu sunumunu gerçekleştirdi. Avrupa’da ve ABD’de yaşanan İslamofobya meselesinin yanında aşağıdaki konulara değindi.



  • 11 Eylül sürecinden sonra Avrupa'da makas açıldı ve iyi niyet köprüleri yıkıldı. Müslümanlar hedef haline getirildi.

  • Avrupa'nın demografik olarak ele geçirilmesi söylemleriyle tehdit algısı oluşturuldu.

  • Ortak gelecek Müslümanların kendi ülkeleri için uğraş vermesiyle mümkün olacaktır.

  • Kabullenmeciliği, kaderci anlayışı bırakmamız gerekmektedir.

  • İslamofobya karşısında İnsan Hakları kanalı kullanılmalıdır.

  • İslamofobya 11 Eylül ve göçlerin ürünü değildir. Bunlarla sadece görünürlüğü artmıştır. Kökleri daha derindedir.

  • Avrupa Müslümanları da ülkelerinde aktif roller üstlenerek kimlik siyaseti yapmalıdırlar.

  • Avrupa'nın merhamet ve ahlak açığını Müslümanlar kapatmalıdır. Müslümanlar örnek şahsiyetler olmalı ve çevresine güven vermelidir.

Veysel Filiz’in sunumunun ardından soru-cevap kısmı gerçekleştirildi. Akabinde sözü tekrardan genç konuşmacılar aldı. Programa İngiltere’den katılan ve İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı’nı temsil eden Taner Doğan İngiltere’de yaşayan Müslümanların sorunları hakkında bir konuşma yaptı. Konuşmasında İngiltere Müslümanlarının %75'inin İngiliz kimliği ile tanınmak istediğinden ve İngiltere’de entelektüel ve nitelikli bir Müslüman topluma ihtiyaç olduğundan bahsetti.
Fransa’dan COJEP teşkilatını temsilen katılan Lokman Balkan “Fransa Müslümanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı sunumunda özetle şunlara değindi: “Fransa'da İslam'ın barış dini olduğunu düşünenler %3 oranındadır. Müslümanlar Fransa'ya işçi statüsünde geldiler ve barakalarda kaldılar. Bu bölgeler zamanla mahalleleşerek gettoları oluşturdu. Öğretmenlerin sürgün görevi göçmen mahallelerinde aldığı görevlerdir. Müslümanlar karar alma mekanizmalarına hiç dahil değildir. Toplumun bir parçası olabilmek için Müslümanların görünür olmaları şarttır. Kabul görmek en büyük ihtiyaçtır.”

Almanya’dan Vefa İnsani Yardım Teşkilatı’nı temsilen katılan Yusuf Aydın Almanya Müslümanlarının sorunları ve çözüm önerilerine dair yaptığı sunumunda özetle şunlardan bahsetti: “Başörtülü kadınların yaptığı iş başvuruları %90 oranında başarısızlıkla sonuçlanmakta ve başörtüsü köktenciliğin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İslamofobya toplum nezdinde kabul edilebilir bir konuma erişmiştir. İçişleri Bakanlığı'nın başlattığı "Kayıp Aranıyor" başlıklı İslamofobik kampanya göstermiştir ki bu söylem artık devlet nezdinde de kabul görmektedir. Minareli cami yapımı yasak durumda olmakla birlikte İslamiyet'i yaymaya çalışmak Almanları asimile etmek olarak değerlendiriliyor. Çözüm önerisi olarak Müslümanlar siyasete daha fazla katılmalı ve İslami bilgiler eğitimini daha yoğun ve etkili bir hale getirip ruhumuzu canlı tutmamız gerekir.”

Belçika’dan katılan Tuba Yardım Belçika Müslümanları hakkında yaptığı sunumunda Belçika'da dini faaliyetlerde büyük kolaylıklar olduğundan bahsetti. Müslümanların rahatla okul açabildiklerini söyleyen Tuba Yardım ibadethane açma veya restore etme konusunda devletin yardım ettiğini söyledi. Ayrıca Mevcut özgürlük yasalarının Müslümanların faydasına olduğunu fakat bundan istifade etmek için gayret etmek gerektiğine vurgu yaptı. Bununla beraber bazı Irkçı partilerin İslam karşıtı söylemlerinin gelişme eğiliminde olduğundan söz etti.

Amerika Helping Hand İnsani Yardım Teşkilatını temsilen katılan Farooq Syed Haque ise Amerika Müslümanlarının sorunları ve çözüm önerileri hakkında yaptığı sunumunda şunlardan bahsetti: “11 Eylül'den sonra Müslümanlar çekingen hale geldi ve her farklı millet kendi mescidini tercih eder oldu. Azınlıklar birlikte olmaları gerekirken ayrıştılar ve bu hal Müslümanların aleyhine bir durumdur. Din adamları arasında diyalog mekanizması çalıştırılarak toplumsal barış sağlanmalıdır. ABD'de faizli bankacılığa karşı İslami bankacılık gelişmeye başlamıştır. Kuşaklar arası kopukluk meydana gelmiştir. Aileler çocuklarını adeta tanıyamamakta, kimlik sorunu kötü alışkanlıkları tetiklemektedir. ABD'de İslami medyanın güçlenmesi gerekmektedir.”

Tüm gün yapılan sunumların ardından günün moderatörü Emre Gökyiğit’in sunumlar hakkında genel özet bilgiler paylaşmasıyla forumun ilk günü tamamlandı.

2.Gün

9. Uluslararası Gençlik Buluşması çerçevesinde düzenlenen forumun ikinci gününde Asya ve Afrika oturumları gerçekleştirildi. Bu iki bölgenin sorunları “İslam Coğrafyasının Sorunlu Bölgeleri” başlığı çerçevesinde incelenerek sabah oturumunda Asya, öğleden sonraki oturumda ise Afrika bölgesi ele alındı.




Asya ve Afrika’daki sorunlu bölgelerin ele alındığı ikinci gün oturumları Genç İDSB Başkan Yardımcısı Cihad Adıgüzel moderatörlüğünde sürdü. İlk oturum Cihad Adıgüzel’in yakın zamanda Arakan’a ziyareti esnasında edindiği gözlemlerine dair kısa bir sunumuyla başladı. Şahit olduğu insanlık dramı ve acil yardım ihtiyacından bahseden bir konuşma yaptı.

Ardından konuşmacıların sunumları başladı. İlk olarak Bangladeş Soysal Hizmet, Refah ve Kalkınma Teşkilatı temsilcisi Mohammad Abdullah Al-Masood söz aldı. “Bangladeş’teki Müslümanların Sorunları ve Çözüm Yolları” başlıklı sunumunda Bangladeş’te sömürge döneminin etkilerinin hala hissedildiğini ve İngilizlerin sömürgeleştirme siyasetinin ardından bölge huzurunun ve istikrarının bir daha yerine gelmediğini söyleyen Mohammad Abdullah Al-Masood bölge genelinde eğitimden siyasete, sağlıktan güvenliğe kadar birçok alanda sıkıntı yaşandığını ve bu sıkıntıların büyük oranda altyapısal sorunlar olduğuna değindi. Bunun yanı sıra dini ve siyasi liderlerin suikasta uğramasından ve bölgede yaşanan ayrımcılıktan bahseden Mohammad Abdullah Al-Masood, bu açıdan güvenlikte yaşanan zorlukları örnekler vererek anlattı. İslami kültürün bölgede kırsal kaldığını ve pek gelişemediğini belirterek bu durumun kimi zaman yanlış yorumlamalara neden olabildiğini söyledi. Cemaat-i İslami Bangladeş Partisi’nin bölge Müslüman halkının en önemli siyasi partisi olduğunu aktardı. Modern sahada ve eğitim konusunda bölgenin geri kaldığını ifade eden konuşmacı bu iki alanın gelişmesinin gerekliliğine vurgu yaparak çözüm önerilerini paylaştı.

İkinci olarak Kırgızistan İnsani Yardım Vakfı’nı temsilen katılan Kubangazy Bugubaev Orta Asya’nın Kırgızistan özelinde bir perspektifini sunan bir konuşma yaptı. Konuşmasında özellikle bölgedeki Rus etkisine ve Sovyet döneminden miras kalan sorunlara dikkat çeken Kubangazy Bugubaev Müslümanların dinini sadece yaşamakta değil öğrenmekte de birçok zorlukla karşılaştığını kendi hayatından örneklerle açıkladı. İslam terörü safsatası ile insanların kendi dinleri ile korkutulduğunu ve kontrol edildiğini dile getirdi. Dünyada kendilerine yardım edebilecek tek ülkenin Türkiye olduğunu, yardım beklediklerini söyledi

Bu sunumdan sonra programa bu iki sunumla ilgili soru ve cevaplarla devam edildi. Bölgeye yakın ve ilgili katılımcılar sorularıyla anlaşılmayan ve eksik kaldığını düşündükleri alanlarla ilgili sorular sordular. Zorlukların aşılmasına dair temennilerini ve destek mesajlarını sundular.

Soru ve cevapların ardından yeni sunumlarla devam edildi. Kazakistan’dan İhlas Vakfı’nı temsilen Doç. Dr. Zhalgas Snadybayev bu oturumda ilk sunum yapan isim oldu. “Kazakistan’da Müslümanların Sorunları ve Çözüm Yolları” başlıklı sunumunda bölgede Sovyetlerin etkisinin giderek azaldığını ve İslam’ın yavaş da olsa giderek anlaşılmaya başlandığını söyledi. Bağımsızlık sonrası artan İslami cemaatlerin faaliyetlerine dikkat çeken Doç. Dr. Zhalgas Snadybayev, Selefilik ve Hizbut-Tahrir gibi cemaatlerin etkin bir şekilde faaliyet gösterdiğini ve kimilerinin toplumu yanlış biçimde etkileyebildiğini söyledi. Çözüm konusunda eğitim alanında gerek örgün gerek internet üzerinden eğitimde işbirliği ihtiyacı olduğunu, gençler arasında zararlı akımları önlemek için tecrübelerin aktarılmasına ihtiyaç duyduklarını belirtti.

Afganistan’dan İnsani Yardım Topluluğu’nu temsilen katılan Mohammad Muddessir İslami Afganistan’da Müslümanların çok zor şartlar altında, işgal edilmiş bir şekilde ve bölünmüşlükler içinde yaşadığını söyledi. ABD işgalinin etkisinin halen sürdüğünü ifade eden Mohammad Muddessir, Afganistan’da hayatın çok zor şartlar altında olduğunu ve emperyalist güçlerin Afganistan’da sürekli zarara neden olduğunu sözlerine ekledi.

Bu konuşmanın ardından söz alan Doğu Türkistan Maarif Derneği’nden Abdusselam Teklimakan Uygur Müslümanların Sorunları ve Çözüm Yollarına dair bir sunum gerçekleştirdi. Sincan bölgesi olarak isimlendirilen Doğu Türkistan bölgesi hakkında kısa bir bilgilendirme ile başladığı konuşmasında bölgedeki Müslüman halkın Çin’in baskısı ve zulmü altında yaşadığı zorluklardan bahsetti. 1949 yılından bu yana tarihsel ve hukuki olarak Doğu Türkistan’ın işgal altında olduğuna vurgu yapan Abdusselam Teklimakan doğal kaynakları ve stratejik konumu açısından önemli bir bölge olan Doğu Türkistan’ın Çin tarafından “Kültür Devrimi” ile camilerine, kitaplarına ve medreselerine zarar verildiğini, ibadethanelerin ahıra çevrildiğini söyledi. Çin’in her sene yaptığı 6.000 idamın yüzde 80’ini bu bölgede gerçekleştirdiğine ve nükleer silah denemelerinin bu bölgede yapıldığına dikkat çekti. İbadet eden Müslümanların birçok engellemelere maruz kaldığını, halkın katliamlarla dolu bir yaşantı sürüldüğünü anlatan Teklimakan, Urumçi katliamı ile binlerce Uygur’un öldürüldüğünü ve Çin’in sert bir asimilasyon politikası izlediğini ifade etti.

Bu sunumdan sonra verilen molanın ardından öğleden sonra oturumlarına geçildi. Bu kısmın ilk oturumunda uzman konuşmacılar eşliğinde Asya ve Afrika Müslümanlarının sorunları ve çözüm önerileri derinlemesine ele alındı.

İlk olarak AK Parti Gaziantep milletvekili Ali Şahin, Asya Müslümanları konulu bilgi ve duygu yoğunluklu konuşmasında Pakistan, Afganistan ve İran başta olmak üzere bölgeyi anlatan ve tanıtan bir konuşma yaptı. Ortak İslam bilincine ve ümmet birliği fikrine sık sık vurgu yapan Ali Şahin, katılımcılara önemli mesajlar vererek onları cesaretlendirdi. En büyük sorunun parçalanmışlık olduğuna değinerek, yaşanmış örneklerle anlatımını destekledi. Pakistan ve Hindistan’ın bölünmesinden, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın pasif bir konumda olmasına kadar birçok konuda bilgilendirme ve analizlerde bulunan Şahin konuşmasında önemli ve temel meselelere değindi. Konuşmanın ardından Şahin katılımcıların sorularını cevapladı.


Öğleden sonra oturumlarının ikinci kısmında Afrika araştırmaları alanında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden Çad büyükelçisi Prof. Dr. Ahmet Kavas Afrika hakkında genel ve çarpıcı bilgiler içeren bir sunum gerçekleştirdi. Dinleyicilere Afrika’nın ne denli önemli olduğunu fakat aslında sömürgeci güçler nedeniyle nasıl kötü durumlarda bırakıldığını istatistiki verilere dayandırarak açıkladı. Dünyanın önemli uranyum, petrol, elmas ve altın yataklarının bölgede olduğuna değinen Ahmet Kavas, bizim ise bölgeden ve üzerinde yaşayan halktan bihaber olmamızın en büyük sorunumuz olduğuna değindi. Bu bağlamda İslam Dünyası gençleri arasında uzmanlaşma ve haberleşmenin önemine dikkat çekerek gençlere geniş bir sahada çalışmak yerine bir ülke üzerine uzmanlaşmaları tavsiyesinde bulundu. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bu bağlamda önemli roller üstlenebileceği ifade eden Kavas, ümmet bilinci ve birlik ruhuyla ancak zorlukların üstesinden gelinebileceğini belirtti. Soru ve cevaplar ile konuşma sona erdi.
Akşam oturumunda ilk olarak Güney Afrika’dan Müslüman Fukaha Konseyi (MJC) adına katılan Shuaib Appleby söz aldı. “Güney Afrika Müslümanlarının lideri olarak MJC’nin Tarihi ve Güncel Rolü” konulu bir konuşma yaptı. Ardından Libya Verenel Derneği’nden Mohammed El Darrat Libya’daki eğitim sorunlarına dair bir sunum gerçekleştirdi. Burkina Faso’dan Soulaitine İnsani Yardım Faaliyetleri Derneği adına katılan Ouedraogo Issa “Batı Afrika’daki Güncel Sorunlar” sunumu yaptı. Bu sunumların ardından soru-cevap kısmı ve moderatörün kapanış kapanış konuşmasıyla forumun ikincinin günü sona erdi.



3.Gün

Büyük medeniyet şehirlerinin sıkıntılar içerisinde olduğu bir yüzyılda yaşamaktayız. Menfaat için İslam diyarlarını bir ahtapot gibi saran dış mihraklar bütün beldeleri kan gölüne çeviriyorlar. Filistin, Suriye, Irak, Afganistan, Sudan, Arakan ve daha nice mazlum coğrafyada işgaller, zulumler artarak devam ediyor. Irkçı emreyalizm, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında 22 islam ülkesinin sınırlarının değiştirilmesi planını adım adım tatbik ediyor. Bu işgal ve talan sürecinin bir son bulması ve yapılan bu zulümlere kayıtsız kalmadığımızı göstermek için bir araya geldiğimiz 9. Uluslararası Gençlik Buluşmasının son günü olan forumun üçüncü gününde İslam Dünyasının beşiği olan Ortadoğu'yu konuştuk. Bu yoğun ve kanayan yaramız durumunda olan Ortadoğu gününün moderatörlüğünü Genç İDSB Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Çakıroğlu gerçekleştirdi.



Gün boyu Yemen, Irak, Lübnan, Mısır, Filistin, Suriye ve Türkiye’den katılımcılar sunumlarını yaptılar. Ayrıca İslam Dünyası’nın yakından tanıdığı yardım kuruluşu temsilcileri konuşmalarını yaptılar. İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Hasan AYNACI Bey Filistin üzerine, Sadatataşı Derneği Başkanı Sayın Kemal ÖZDAL Bey Suriye üzerine ve Vefa Derneği Başkanı Sayın Musab AYDIN Bey Arakan üzerine kıymetli sunumlarını gençlerle paylaştılar. Program süresince değerli konuşmacılarımızın sunumlarının tamamını paylaşmanın mümkün olmadığı yazımızda programdan önemli kesitleri aktarıyor olacağız.

Filistin'i anlatan konuşmacımız, Yahudilerce 1917'den bugüne kadar tarih sahnesinden silinmek istenen Filistin’in kurtuluş reçetesi olarak kendine güvenen toplumun inşa edilmesi, takip komitesi inşa etmek ve güçlendirmek ve sivil toplum örgütleri ile gönüllü çalışma rolünü güçlendirmek olarak ifade etti. Ayrıca Arap ve İslam dünyası ile önemli işbirliği köprüleri inşa etme çabasında olunması gerektiğini belirtti..
Lübnan sunumunu yapan konuşmacımız, İngilizlerin Arap dünyasında etkisinin 20. yüzyılın başlarında görülmeye başladığını; bir asır sonrasında ise bunun Amerika'nın demokrasi ve özgürlük getirme adı altında çeşitli oyunlarla kirli planlarını tatbik etme doğrultusunda devam ettiğini dile getirdi. Batının asıl hedefinin doğal gaz rezervleri, maden kaynakları, enerji güvenliği ve İsrail'in korunması olduğu ifade edildi. Politik anlamda Lübnan siyasetinin her zaman bölgesel ve uluslararası oyuncular tarafından şekillendiği ve son seçiminde bu gerçeği teyit ettiği ifade edildi. Genel anlamda Lübnan problemlerine çözüm önerileri olarak, İslam medeniyetinin silahlanması gerektiği, islam dünyasının bir parçası olan Lübnan'ın dış mihraklarca yönetilmesinin engellenmesi gerektiği ve son olarak müslümanların birlik olması ve bu birliğin tesisi için uğraşlar verilmesi gerektiği ifade edildi.

Türkiye sunumunu yapan İlim Yayma Vakfı temsilcisi Vedat BALIKÇI Türkiye'de yaşanan sorunlara çözüm önerileri olarak, Hala laik düzenle sorunlar yaşanan ülkemizde şer'i hukukun uygulanması gerektiği, %99'u müslüman olan ülkemizde halan devam eden başörtüsü problemlerinin tamaman ortadan kalkması gerektiği, değişen dünyada biz Müslümanların medya alanında çalışmalar yapıp insan yetiştirmemiz gerektiği ve özellikle eğitim alanına yatırım yapılıp kız ve erkeklerin ayrı eğitim göreceği kurumların kurulması gerektiği ifadelerine yer verildi.

Tüm bu konuşmaların hemen sonrasında AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Muş Müslümanların Sorunlarına değinmek üzere konuşmasını gerçekleştirdi. Mehmet Muş’un konuşmasından sonra 3 günlük Forum Programı neticesinde hazırlanan 9. Uluslararası Gençlik Buluşması Kıbrıs Deklerasyonu’nu Genç İDSB Başkan Yardımcısı ve Forum Koordinatörü Fatih Coşar okudu. Programın kapanış konuşmasını İDSB Genel Koordinatörü Cihangir İşbilir gerçekleştirdi. Cihangir İşbilir gençlik buluşmalarından ve 10. UGB’nin Balkanlarda gerçekleştirileceğinden bahsetti.
SONUÇ

Konuşmacılarımızın, uzmanlarımızın ve Kıymetli STK başkanları ve temsilcilerinin anlattıkları üzere çözümün İttihad-ı İslam olduğunu anlıyoruz. Bu birliğe olan inancın tüm İslam beldelerinde gün geçtikçe arttığını görüyoruz. Konu ile ilgili Kuran-ı Kerimde Cenabı Hakk "Hep birlikte Allah'ın dinine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın." (3:103) buyuruyor. Dinamik genç müslümanlar olarak, çokluk içerisinde İslam birliğinin tesis edilmesinin sağlanmasında yine biz genç dava adamlarına çok iş düştüğünün bilincinde olduğumuzu ifade etmek isteriz. Bu amaç doğrultusunda 9.Uluslararası Gençlik Buluşması gibi daha nicelerini gerçekleştirmeyi Cenabı Hakk bizlere nasip etsin.



UGB FORUM KAPANIŞ KONUŞMASI

İDSB Genel Koordinatörü Cihangir İşbilir

Sevgili kardeşlerim,

Burada, Kıbrıs’ta, İslam dünyasının sorunlu bölgeleri ve çözüm yolları üç gün boyunca istişare edildi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıslıların sıcak ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz bu verimli buluşma biraz sonra sona erecek.

Ama Kıbrıs’ı ve Kıbrıslıları unutmayacağız. Unutturmayacağız. Kıbrıs, Hala Sultanımızın yurdudur. Kıbrıs, sahabe diyarıdır.

Kıbrıs, mücahidin, gazinin, şehidin, yiğidin harman olduğu yerdir.

Bu emsalsiz Akdeniz adasını, bu güzel ülkeyi, bu mübarek İslam beldesini hafızalarımızın en müstesna köşesine kazıyacağız.

Arzumuz, bu buluşma sona ererken yeni başlangıçlara da vesile olmasıdır.

Büyük bir heyecan ve şevkle, yüksek bir gayret ve azimle yolumuza devam edeceğiz. İslam âleminin birliği ve refahı için daha çok fedakârlık bizleri bekliyor.



Kıymetli kardeşlerim,

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’ye üye 57 ülkenin 1,7 milyar olan nüfusunun % 53,5’i 24 yaşın altında.

Bu rakama İİT üyesi olmayan ama yüz milyonlarca Müslüman nüfusu barındıran Avrupa ülkeleri, ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki Müslüman gençlik dâhil değil.

Tamamını hesaba kattığınızda dünyanın gidişatına yön verecek muazzam ve dinamik bir potansiyelle karşı karşıya olduğumuzu anlamak zor değil.

Bu emsalsiz ‘cevher’in ve devasa ‘güç’ün geleceği, sadece İslam dünyasını değil, insanlığı da yakından ilgilendiriyor.

İslam dünyasındaki siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar ve zaaflar, sosyal çalkantılar, kimlik bunalımları genç nüfus zenginliğini ‘işlevsiz’ kıldığı gibi, Batı dünyasının ürettiği ve doğrudan hedef kitlesi gençlik olan popüler kültür araçları ve sürekli bilgi bombardımanı yapan enformatik mekanizmalar aynı genç nüfusu adeta ‘felç’ ediyor.

Müslüman gençliğin bu durumu, vitaminsiz kalan ve aynı zamanda birçok mikrobik enfeksiyona maruz kalmış bir vücudun halini andırıyor. Yahut çok sağlıklı bir beyin ve kalbe sahip ve fakat tüm vücudu felçli bir hastanın çaresizliğini hatırlatıyor.

Bu travmadan kurtulmanın çareleri yok değil; İslam dünyası gençliğinin bir yandan ruh ve bedenini koruyarak bir yandan da bilgiyi üretir ve seçer hale gelmesi topyekûn bir ‘direniş’ ve ‘diriliş’ yaşamasına bağlı. Bunun da olması elbette köklü bir ‘zihniyet’ değişikliğini gerektiriyor. Ontolojik, epistemolojik sorgulamalarla kazanılacak sağlıklı zaman ve mekân muhayyilesinin kadim akslarını bir kez daha keşfederek yapacağı medeniyet hamlesini icap ettiriyor.

Bu gayeye ulaşmak için, hikmeti arayan ‘mütefekkir’ bir neslin ve cesaret ve özgüven sahibi ‘müteşebbis’ bir gençliğin varlığına zemin hazırlamak, onlara bazen ‘tahammül’ etmek ve kapı aralamak İslam dünyasının bugünkü en hayati meselesi.

Bu ulvi ideale hizmet için İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB), İslam dünyasının en büyük sivil çatı teşkilatı olarak dünyanın dört bir yanındaki genç liderleri, sivil toplum temsilcilerini ve gönül ehli gönüllüleri yılda iki defa bir araya getiriyor.



Aziz dostlar,

Bahar kolay gelmez, bedel ister!

Zaferler kolay elde edilmez, şehitler, gaziler ister!

Güneş, yıldızlar kaybolmadan doğmaz!

Bugün dünyanın dört bir yanında; Mali’de, Arakan’da, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Gazze’de şehit olan on binlerce genç ortak baharımız için kendilerini feda ettiler.

Onları rahmet ve minnetle anıyorum.

Bugün, dünyanın dört bir yanında on binlerce genç, biz dirilelim diye direniyorlar. Tunus’un, Libya’nın Mısır’ın, Yemen’in, Suriye’nin, Irak’ın baharını tebrik ediyorum.

Tunus’un, Libya’nın Mısır’ın, Yemen’in, Suriye’nin, Irak’ın, Filistin’in devrimci gençlerini selamlıyorum.

Bahar gelecekse hepimize gelecek.

Diktatörleri devirmek yetmez, zihinlerdeki zorbaları da devirmek, sınırları da silmek gerekiyor. İttifak etmek yürek ister; ittihat, cehd ve gayret gerektirir. Sizde bu yürek bu gayret var çok şükür.



Muhterem kardeşlerim,

Gelecek 10. buluşmayı Balkanlarda gerçekleştireceğiz inşaallah.

Daha sonra ise Beyrut’ta, Kuala Lumpur, İstanbul’da ve daha pek çok İslam şehrinde buluşmalar icra edeceğiz.

Önümüzdeki yıllarda İstanbul buluşmalarını geniş bir şekilde gerçekleştirmeyi, bugüne kadar buluşmalara katılan 1000’i aşkın genç kardeşimizi İstanbul’a davet etmeyi planlıyoruz.

Bu birlikteliğin kıymetini bilelim. Bu ağımızı hep birlikte kuvvetlendirelim.

İslam dünyasının yeni bir medeniyet hamlesi yapabilmesi, insanlığa barış ve huzurun doğru adresini sunabilmesi için bizim ittifak ve fedakârlığımızın ne kadar hayati olduğunu görelim.



9. ULUSLARARASI GENÇLİK BULUŞMASI KIBRIS DEKLERASYONU

35 ülkenin 150 genç temsilcileri olarak inanmaktayız ki;



  1. Sorunlarımızın çözümünde ilk adımımız, ittihadı tam manasıyla gerçekleştirmek ve güçlendirmek olmalıdır. Bundan dolayıdır ki yeni bir dil inşa etmek elzemdir. Bu dil bir biz dili olmalıdır. Ötekileştirmeyen, insanı, özelde gençliği hiçbir başkaya kurban etmeyen bir dil.

  2. Uluslararası Gençlik Buluşmalarının sloganı Biz Bir Milletiz olmuştur. Bu söylem bize şunu hatırlatır ki bizler eşitler düzleminde bir ilişki tarzını referans almalıyız. Akıl veren ve alan konumları oluşturmadan, birbirimizden öğrenecek birçok tecrübemiz olduğunu hatırlayarak, yeni ve doğru bir ilişki tarzı oluşturmalıyız.

  3. Dünyanın değişiminin öncelikli şartının kendimizi değiştirmemizle gerçekleşeceği unutulmamalıdır.

  4. Bizlerin özgürlük tahayyülü var olan bu dünyayı reddetmeyi ve daha iyi bir dünyanın inşa edilebileceğini içerir. İnsanın zora, güce, otoriteye ve diğer hiçbir başkaya kurban edilmeyeceği bu dünyayı inşa edecek biz gençler olarak, değişimin öncelikle kendi nefislerimizde gerçekleşmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. 

  5. Değişimin insanın kendinden sonraki adımı ise aile, çevre, toplum ve tüm insanlık şeklinde olmalıdır. Bu bağlamda tüm dünyanın değişiminde İslami şartlara uygun bir aile yapılanmasının gerekli olduğu aşikâr bir gerçek ve insanlığın temel toplumsal sorunlarına en büyük çözüm önerimizdir. 

  6. Müslüman toplumların arasındaki fiziksel sınırların ittihat ve tesanütümüze engel teşkil etmemesi için öncelikle zihinlerimizdeki sınırları kaldırmamız gerekmektedir. Evet, belki aramızda fiziksel sınırlar vardır ve belki olacaktır ama bizim sınırlarımız, gönüllerimizin çizdiği sınırlarla şekillenmelidir ve gerçek sınırlarımız kardeşliğimizin sürdüğü yere kadar devam etmelidir.

  7. Gayri Müslim dünyada söz dilden çıkar ve akla varır. Sözün davasına inanan, güçlünün sözünün değil sözün, adaletin ve hikmetin gücünün hâkim olması için uğraşan bizlerde söz gönülden çıkar ve gönle varır.

  8. Müslüman halklar arasında tefrika tohumları ekmek ve birbirlerine karşı nefret oluşturmak amacıyla kasıtlı olarak söylenen her türlü söz, davranış ve hileler karşısında uyanık olmalı, oyuna gelinmemelidir bu noktada Hucurat suresi rehber olmalıdır.

  9. İslam’ı karalamaya yönelik tüm kampanyalara duyarsız kalmayarak ölçülü tepkimizi ortaya koymalı, ancak, onları haklı çıkartacak, İslam’ın tasvip etmeyeceği tüm yersiz söylem ve şiddet eylemlerinden kaçınmalıyız. 

  10. İslamofobya dünya genelinde bir nefret sucu sayılmalıdır.

  11. Ancak Müslüman Halklar şunu bilmelidir ki, İslamofobya’nın gerçek çözümü Müslüman Halkların ve devletlerin güçlü olmasıyla, bir olmasıyla olacaktır.

  12. İslam Dünyası’nın genel sorunlarının çözümlerine yönelik İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin ortaklığında bir komisyon oluşturulmalı ve bu komisyon ciddi anlamda inisiyatif alarak somut adımlar atmalıdır.

  13. Sivil toplum kuruluşları faaliyet programlarında gençlerin İslamî bilinçlerinin arttırılmasına yönelik çalışmalarını öncelemelidir.

  14. Sorunlarımızın tespiti noktasında gayrimüslim menşeli medya organlarının bize sunduğu veriler sahadan sağlıklı kaynaklarla süzgeçten geçirilmelidir.

  15. Sorunlarımızın çözümleri için ilk olarak bir farkındalık ve algı yönetimi kendi kaynaklarımızla oluşturulmalıdır.

  16. Forum süresince masaya yatırılan sorunlarımız bizleri umutsuzluğa düşürmemeli bilakis sorunların çözümü için ilk adım olarak telakki edilmelidir. Sorunların ifade edilişinde karamsar bir dil kullanılmamalı, umut verici ve teşvik edici bir söylem geliştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki bizim canlarımızdan dahi sonra kaybedeceğimiz en son şey umutlarımızdır.

  17. İslam dünyası olarak sessiz kaldığımız sürece, gayri Müslim dünya sessizliğimizi fırsat bilerek bizi istedikleri şekilde tanımlandıracak ve konumlandıracaktır. Bu nedenledir ki Müslümanlar kendilerini doğru tanıtma ve konumlandırma noktasında yazılı ve görsel medyayı da aktif olarak kullanmalıdır.

  18. İdeolojiler ve gayri Müslim aklın ortaya koyduğu sosyal bilimler toplumsal gelişmenin önündeki en büyük engellerdir, bu aklın ürünü olarak kapitalizm ve sekülerizm gibi her türlü ideolojik dayatmaya karşı uyanık olmalı ve bu akımları bertaraf edebilmek için Kur’an ve Sünnet’e dayanarak yeni ve yeniden bir söz üretmeliyiz.

  19. Bizler buradan şunu tekrar ilan ediyoruz. Dillerimiz farklı, renklerimiz farklı ancak inancımız, imanımız, derdimiz, davamız ve tüm insanlığa söyleyecek sözümüz bir. Bu birliğimiz bizi İttihad-ı İslam’a en kısa sürede götürecektir inşallah.

  20. Müslüman dünyanın gelişmesi ve ıslahatı hep kendisiyle beraber karşısındakini de imar ederek olmuştur ancak Gayri Müslim aklın gelişmesi ve ıslahatı hep karşısındakini yok ederek olmuştur, gayri Müslim aklın getirdiği acı, ıstırap ve zulüm yerine tevhid, adalet ve özgürlük sedamızı tekrarlıyoruz.

  21. Ümmetin sorunlarına karşı hep beraber çözümler üretmeliyiz. Buradaki paylaşımları öncelikle ülkelerimizde anlatmalı ve tespitlerin çözümleri için kurumsal ve gönüllü bir şekilde sorunların üzerine gitmeliyiz. Ortak bir gelecek tahayyülü Müslümanların kendi ülkeleri için uğraş vermesiyle mümkündür. En temel sorunumuz birlik olamamaktır. Bunun için bizler birlik için çalışmalı ve çalışanlara destek olmalıyız.

  22. Unutulmamalıdır ki bizler özgürlüğe ve adalete ekmeğe ve suya muhtaç olduğumuz kadar muhtacızdır. Bu nedenle Müslüman halkların özgürlük istekleri her alanda talep bulmalıdır.
    İnsanlık şunu unutmamalıdır ki, bizler yani Müslümanlar kim olursa olsun her daim mazlumun yanında ve kim olursa olsun her daim zalimin karşısında olacağız. 






Yüklə 109,54 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin