Adap (akdeniz dayanişma platfomu) basin açiklamasi



Yüklə 19,35 Kb.
tarix28.10.2017
ölçüsü19,35 Kb.
#18243

ADAP (AKDENİZ DAYANIŞMA PLATFOMU) BASIN AÇIKLAMASI (31 MAYIS 2013)

Bismillahirrahmanirrahim

Kıymetli sivil toplum kuruluşu mensupları,değerli basın üyeleri ve Antalya ve ilçelerinden gelen siz değerli kardeşlerimiz,

İsrail hakkında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından da saldırı sırasında ve sonrasında kasten adam öldürmek, işkence, insanlık dışı muamele etmek, kasten azap vermek, beden bütünlüğünü veya insan sağlığını vahim şekilde ihlal etmek, keyfi tutuklama ve gözaltı, ifade hürriyeti kısıtlaması, malların gasp edilmesi ve benzeri ağır suçların işlendiği, insan hakları ve uluslararası hukukun ihlal edildiği tespit edilmiş, bu saldırı ile alakalı olarak ulusal (Türkiye, ABD, İspanya, Belçika, İtalya gibi) ve uluslararası ceza mahkemesi gibi birçok hukuk zemininde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Gazze özgürlük filosuna yapılan saldırı hakkında Türkiye'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ise, 28.05.2012 tarihi itibariyle İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2012/264 esas numarası ile dava açılmıştır. Davada 36 ülkeden yolcu ve şehit yakınları dahil 490 kişi ‘müşteki-mağdur’ olarak yer alırken, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfret Maron, Havva Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Avishay Levi ve İsrail İstihbarat Başkanı Amos Yadlin de ‘firari sanık’ olarak yer almaktadır. Türk Ceza Kanunu'na göre sanıklar; kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama, yağma, deniz veya demir yolu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve eziyet etme suçlarından yargılanmaları için davacı olunmuştur.

20-21 mayıs 2013 te İstanbul Çağlayan adliyesinde görülen 3.duruşma neticesinde Mahkeme heyeti, sanıklara uluslararası yollardan yapılan tebligatların sanıklara bizzat yapılıp yapılmadığının henüz belirlenemediği gerekçesiyle isimlerini saydığımız dört sanık hakkında yakalama çıkarılması, sanıkların iadesinin istenmesi ve haklarında kırmızı bülten çıkarılması taleplerini reddetmiş ve duruşma 10 Ekim 2013 tarihine ertelenmiştir.Mahkemenin bu kararı bizi ciddi şekilde üzmüştür.Sanki tazmimat görüşmelerinin neticesine endeksli bir durumun varlığı söz konusudur ve bu durum bizi mahkemenin duyarlılığı hakkında tedirginliğe sürüklemektedir.

Ayrıca Türkiye`nin Mavi Marmara hadisesi ardından sergilediği dik duruş meyvesini vermiş ve İsrail Türkiye`den özür dilemek, Mavi Marmara gemisindeki gazi ve şehitlere tazminat ödemeyi kabul ederek geri adım atmıştı.

Şimdilerdeyse Türkiye`yle İsrail`in kapalı kapılar ardındaki görüşmeleriyle alâkalı envaî çeşit mide bulandırıcı haber ortalıkta dolaşmaktadır. Bir kere şu hususu çok iyi bir şekilde idrak etmek lâzım ki; İsrail`le Türkiye`nin ortak menfaati diye bir durum katiyen söz konusu olamaz. Bir husus Türkiye`nin çıkarınaysa İsrail`in çıkarına değildir, İsrail`in çıkarınaysa Türkiye`nin çıkarına olamaz... Devletin diğer devletlerle -ki bu devlet İsrail bile olsa- çeşitli görüşmeler içerisinde olması son derece tabiîdir. Sorun görüşmek değil, görüşmenin muhtevasıdır.

Fitnenin bin bir tonunu tek bir bünyede sergileme kabiliyetine sahib olan Yahudi`nin sözüne itibar etmiyoruz elbette. Sorun şu ki; Türkiye`nin 90 yıllık geçmişi -kuruluşu esnasındaki anlaşmalar da dâhil olmak kaydıyla- bu ve bunun gibi bir çok kirli anlaşmayla bezeli olduğundan ötürü endişeleniyoruz. Bu endişelerimizi de yüksek sesle dillendirerek ihtar ediyoruz ki, herkes durması gereken haddi bilsin, hevâya kapılıp Yahudi`nin elinde bu milleti bir kere daha maskara etmesin.

Geçtiğimiz günlerde İsrail gazetesi Haaretz’den "Mavi Marmara Davası Düşecek" iddiası geldi. Gazetede yer alan habere göre; üst düzey bir İsrailli yetkili, anlaşmanın Türk hükümeti tarafından onaylandıktan sonra Meclis`te oylanacağını ve resmiyet kazanacağını söyledi.

Haaretz gazetesi, "İsrail-Türkiye barışma görüşmelerinin ilk turu sona erdi. Taraflar yeniden toplanma konusunda anlaştı" başlığını kullandığı haberinde görüşmelerin, ailelere ödenecek tazminatlar ve Mavi Marmara operasyonuna katılan İsrailli askerler hakkındaki yargı işlemlerinin durdurulmasına odaklandığını yazdı.

İsrail`li yetkili, Türkiye Anayasası’nın 90’ıncı maddesine göre, uluslararası bağlayıcılığı olan bu tür bir anlaşmayla mahkemenin davayı yürütme yetkisinin kalmayacağını öne sürdü. . Yani her ikiülke hükümetinin yapacağı "Tazminata karşılık yargı bağışıklığı" anlaşmanın parlamentolardan geçirilerek uluslararası antlaşma formatına sokulacağı, böylece Anayasa 90. Madde'ye atfen faillerin yargı bağışıklığı kazanmak suretiyle cezasız bırakılacağı iddia edilmektedir

İsrail Mavi Marmara Gemisinde şehit olanlarla alâkalı olarak tazminat ödedikten sonra aileler bu tazminatı kabul edecek, açılan davalar düşecek ve bir daha bu konuyla alâkalı olarak Türkiye`de İsrail`e karşı dava açılamayacak...

Her şeyden evvel ceza hukuku bakımından "kişiye özel ya da belli bir meseleye özel ceza ya da ceza bağışıklığı" hükmü TCK’nın kanun önünde eşitliği düzenleyen 3. Maddesine açıkça aykırıdır. Bununla beraber ceza hukuku "kişinin değil fiilin" suç tanımına uyup uymadığıyla ilgilenir. Fiilin suç olarak nitelendirilebilmesi için hukuka aykırılık unsurunu taşıması zorunludur. Hukuka aykırılığı ortadan kaldıran hiç bir sebep ise failin şahsı ile ilgili değildir. Saldırı sorumlularının Türkiye’de yasama ya da diplomatik dokunulmazlıkları da bulunmamaktadır. Böyle olduğu kabul edilse dahi kişilerin insanlığa karşı suç anlamındaki eylemlerinindokunulmazlık zırhı sayesinde cezasız kalamayacağı hususu TCK'nın ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin mutabakatıdır. Ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu pek çok sözleşmede, yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı kapsamında devletin üzerine pozitif yükümlülük yüklenmiştir. Özetle söyleyecek olursak; saldırganlar için âdem-i mesuliyet anlamı taşıyacak herhangi bir uluslararası anlaşma, iddia edildiği gibi Anayasa 90. Maddesi gereği Türkiye mahkemelerinin elini bağlamayacak, bilakis 90. Madde amir hükmü temel haklara dair sözleşmelere öncelik tanıdığı için mahkemelerin söz konusu sözleşmelere tabi çalışma zorunluluğu kalmaya devam edecektir; yani imzalanacağı iddia edilen böylesi bir anlaşma ne hukukun evrensel ilkelerine, ne uluslararası sözleşmelere ne de yürürlükteki anayasaya uyacağı için abesle iştigal dışında bir anlam taşımayacaktır. Özür ve Tazminat karşılığı İsrailli saldırganlara yargı bağışıklığısağlamak, her ne cinayet ve hukuksuzluk işlerse işlesin İsrail'in dokunulmazlığa sahip olduğu şeklindeki inancın Türkiye eliyle tahkim edilmesi demektir. Türkiye’nin devlet olarak sorumluluğu kendi vatandaşlarının ve insanların can, mal ve haysiyet güvenliğini sağlamaktır, İsrail’in uluslararası ortamlarda ABD ve İngiltere korumasıyla sahip olduğu kötü şöhreti parlatmak değil.

Mavi Marmara haricinde son özür telefonundan sonra iki devlet arasında gelişen münasebetlere gelecek olursak 22 Nisan 2013 tarihinde Mossad ile Türkiye`de yapılan görüşmede yeniden istihbarat paylaşımı kararı alındı. Bakınız, İsrail ile istihbarat alanında yapılacak olan paylaşım Müslüman kardeşini gidip de İsrail`e ispiyonlamak demektir.

Büyük Ortadoğu Projesine göre özellikle Arab Baharından sonra Ortadoğu`daki varlığı ve yetkisi tartışılan İsrail`e, hele ki Türkiye`nin nefes alma imkânı sağlamasının vebâli bu dünyada da ahirette de sorulur. Bu ilişkileri tertib eden ve düzenleyen başta Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Başbakan Erdoğan olmak üzere, iktidarın; İsrail`in Müslümanların menfaati önünde engel olduğunun ve İsrail ortadan kaldırılmaksızın Ortadoğu`daki Müslümanların huzur ve refaha kavuşamayacağı şuurunda hareket etmesi icab etmektedir.

Bundan tam üç yıl önce buradan uğurladığımız, Antalya’dan da onbir yolcuyla katılımda bulunduğumuz ve ev sahipliği yapmakla onur duyduğumuz Mavi Marmara yolcularının davasını hayati derecede ehemmiyetli buluyor;bu davayı bütün dünya mazlum ve mağdurları adına takip edeceğimizi ve ardında duracağımızı ilan ediyoruz.Ayrıca Gazze ablukası kalkmadan biz Mavi Marmara yolcuları da olmak üzere hiçbir tazminat görüşmesine katılmayacağımızı ,taraftar olmayacağımızı buradan duyuruyoruz.

Alanya ve Antalya’ya demirleyecek olan İsrail yolcu gemilerinin girişine de müsaade etmeyeceğimizi,Filistinli kardeşlerimiz abluka kalkıp, gün yüzü görünceye kadar onlarla aynı kaderi paylaşacağımızı bilmelerini istiyoruz.

Mavi Marmara davası basit bir dava değildir.Bu dava Kudüs davası,bu dava Mescid-i Aksa davasıdır.Şehidimiz Fahri Yaldız gemiye binmeden önce söylediği,”dünya tarihinde üç önemli gemi varolacak:Nuh(as)’un gemisi,Titanic ve Mavi Marmara.”İşte biz bu davaya böyle bakıyor ve hükümetinde duyarlı bakmasını talep ediyoruz.Özellikle Bülent Arınç’ın tazminatı almazlarsa biz de alır fona yatırırız diyerek Abluka görüşmelerini üçüncü plana itmesini kabul etmiyoruz.Tazminat görüşmelerinin Abluka görüşmelerinin ardına bırakılmasını istiyoruz.İsrail’e, caniliklerinin parayla temizlenemeyeceğinin bildirilmesini istiyoruz.

Antalya ve ilçelerinden buraya kadar gelip desteklerini esirgemeyen

İHH ANTALYA ŞUBESİ,İHH ANTALYA ŞUBESİ, ANSED DERNEĞİ-ANTALYA,BİRLİK VAKFI ANTALYA,DİYANET-SEN ANTALYA ŞUBESİ, KARDEŞLİK VE DOSTLUK DERNEĞİ-KUMLUCA EĞİTİM-BİRSEN ANTALYA ŞUBESİ, LİMAN DERNEĞİ ANTALYA, RADYO MERCAN, SERİK EĞİTİM-KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ, MANAD DERNEĞİ –MANAVGAT, İLİM YAYMA CEMİYETİ ANTALYA ŞUBESİ,ANÇED DERNEĞİ-ALANYA,İNSANI YARDIM DERNEĞİ İYAK ANTALYA,İLKEDER ANTALYA, SEBİLAY DERNEĞİ-ALANYA.YERYÜZÜ VAKFI-ANTALYA, KUTUPYILDIZI DERNEĞİ-ANTALYA,VAHDET VAKFI ANTALYA,ANİMDER-ANTALYA



katılımcılarına teşekkür ediyoruz.
Yüklə 19,35 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin