Baskin Oran " Elleri bagli oturan Kibrisli Rum esirin kafasina siktim"



Yüklə 20,78 Kb.
tarix31.10.2017
ölçüsü20,78 Kb.
#24424

Ceza degil, madalya verelim

Baskin Oran

Elleri bagli oturan Kibrisli Rum esirin kafasina siktim”. Vicdan azabi mi yoksa övünmek mi, belli degil. Arkasindan da “Senaryoydu, senaryo”. Atilla Olgaç büyük tepki almakta. Ülkemizin basina “durup dururken” dert açtigi için lanetlenmekte. Son olarak, Bakirköy Savciligi Türkiye’nin de taraf oldugu Cenevre Savas Hukuku Sözlesmesi dogrultusunda sorusturma baslatti. Ortalik daha da karisacaga benzer. Kibrisli Rumlar ve Yunanistan olayi AIHM, BM Güvenlik Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve AB’ye götürmeye hazirlaniyor (Milliyet, 28.01.09).

Katiyen kara mizah yapmak için söylemiyorum, asagida izah edecegim, Olgaç’a tepki veya ceza degil, ulusal liyakat madalyasi vermeliyiz.



Pasalar neler söylememisti ki

Olgaç bir sanatçi. Sanatçilar inisli-çikislidir. Üstelik, kendinden baska temsil (ve dolayisiyla, rezil) ettigi kisi veya makam yok. Oysa, devleti elinde silah temsil etmis orgeneraller neler yaptilar ve söylediler de yanlarina kaldi. Yaparken, durumlari bilen hiçbir makam onlara engel olmaya çalis(a)madi. Emekli oldular, yine hiçbir makam bu “açik sir”lari sorgula(ya)madi. Simdi günah keçisi Olgaç’a yüklenecekler.

Vicdan azabi kesinlikle yoktu. Övünürken söylemislerdi. “Sivillerin kullanmasi için tarlalara silah gömdük” (Tempo dergisi, 09.02.06) demesiyle de hatirlanan Org. Sabri Yirmibesoglu gazeteci Fatih Güllapoglu’yla konusurken, kurdugu ve iki yil yönettigi kontrgerilla örgütü Özel Harp Dairesi’ni (o zamanki adi “Seferberlik Tetkik Kurulu”) söyle methetmisti: “6-7 Eylül de bir Özel Harp isiydi. Amacina da ulasti. Sorarim size, muhtesem bir örgütlenme degil miydi?” ( Tempo Dergisi, s. 24, 9-15 Haziran 1991, s. 24; Tanksiz Topsuz Harekat, Tekin Yayinevi, s. 104).

Org. Altay Tokat ise kamuoyunun dikkatine ilk kez su demeciyle geldi: “Devlet Istanbul’da uyguladigi kanunu burada vatandasa aynen uyguluyor… Benim sistemimde degil insan, ot bitmez” (Milliyet, 13.08.89, E. Mavioglu, Radikal, 03.08.06). Övünmesi ise tam bir suç itirafiydi:

Semdinli olayindaki bomba ‘Arkadas, dikkat et, onu yapma’ demek için, ikaz için de atilmis olabilir. Ama istihbaratçilar bunu beceriksizce yaptilar… Benim zamanimda ben de bomba attirdim… Batidan gelen memurlar, hakimler isin ciddiyetini anlamiyor. Sunlar hizaya gelsin diye evlerine yakin iki yere attirdim. Ondan sonra anladilar ki çok dikkatli olmalilar” (Semin Gümüsel, Yeni Aktüel, 27.07.06)

Insanlar afallayinca Altay Pasa “Zamanasimi var. 15 yillik süre. Sorusturma olmaz” demisti (A.Keskin, Radikal, 28.07.06). Dedigi de çikti. Sadece, ulusalciligimizin duayenlerinden Altemur Kiliç patladi: “Kol kirilir, yen içinde. Bunlari açiklamanin yeri ve zamani mi idi aziz Pasam? Bu konuda ‘zaman asimi’ olur mu?” (Yeni Aktüel 30.07.06).

Demokrasi bosbogazlik sayesinde gelisiyor

Neden pasalarin yanina kaldi da sanatçiya bir biçimde ödetilecek? Çünkü o asker degil; fiilî güvencesi yok. Ama daha önemlisi: Org. Yirmibesoglu’nun yaptigi gayrimüslim vatandaslara idi. Org. Tokat’in yaptigi, Orhan Miroglu dostumun animsattigi gibi, daha bile güvenceli idi: Firat’in dogusuna (Taraf, 28.01.09).

Neden ceza degil de madalya? Çünkü bosbogazlik ülkeye büyük hizmet ettirdi.

Bir kere, baska türlü ortaya çikmayacak pislikler böyle övünme nöbetleri sayesinde itiraf edilince, gerçekleri görmek istemeyenlerin ulusalci imani sarsilacak. Sonunda içlerine mecburen kurt düsecek. Bu, Türkiye’de demokrasinin önünün açilmasinin uvertürüdür.

Ikincisi, kendini mazlum ilan etmekten kuvvet alanlar, kendi türlerinin de zalim oldugunu ögrenince bir daha sarsilacak.

Üçüncüsü, böyle “itiraf”lar, artik karsi tarafin da bazi seyleri itiraf etmesini doguruyor ve kazanan insanlik, kaybeden ulusalcilik oluyor. Nitekim Olgaç’inki, aninda, vicdan sahibi bir Kibrisli Rum’un paralel pislikleri ortaliga dökmesine yol açti. Tarih profesörü Ronaldos Kaçaunis 1963 için sunlari anlatti:

Bir grup Kibrisli Rum, Rum bölgesindeki bankalarda, dükkanlarda çalisan Kibrisli Türkleri tutukladi. Tümü sivil ve bir önceki gün meydana gelen olayla ilgileri olmayan 32 Kibrisli Türk’tü. Onlari bir yere götürüp öldürdüler. Daha sonra da toplu mezara gömdüler” (Milliyet, 27.01.09, son dakika haberi).

Ermenilerden Özür”ün getirdikleri

Bu isler böyle efendim. Kötülük bulasici, ama iyilik de bulasici. Inkâr inkâri, ama itiraf da itirafi tetikliyor. Sen itiraf ediyorsun, karsisi da yumusuyor ve kendi günahini çikariyor. Sen özür diliyorsun, karsidan da geliyor. Biz özür diledik, Ermeni diasporasindan gazeteci Jean Kehayan Libération’da “Türk Kardeslerime Mektup” diye öyle bir yazi yayinladi ki, okudularsa bizim ulusalcilara inme ineyazmistir:

Bizim de asiri milliyetçilerimiz var… Ermeni asilli Fransiz vatandaslarinin çogu da mücadelenizde sizi destekliyor ve toprak veya mallarin iadesi gibi büyük degisiklikleri reddederek sadece tarihî hakikati talep ediyor” (Radikal, 11.01.09)

Arkasindan, yine Fransiz Ermenileri Türklere büyük sempatiyle yaklasan “Merci” diye bir bildiri yayinladi (Milliyet, 16.01.09).

Arkasindan, diasporanin ABD’deki kalesi Glendale-Kaliforniya’dan Patrick Azadian’in sesi yükseldi: “Katlinin yildönümünde herkes ‘Ben Hrant Dink’im’ diyor. Ben degilim. O, Ermenilerin jenosit yüzünden damarlarinda tasidiklari ‘zehir’den kurtulmalarini istiyordu. Jenosit olayinin Ermeni kimliginin baslica belirleyicisi olmasina izin vermiyordu. Jenosit olmustur diyenin de olmamistir diyenin de ifade özgürlügünü savunuyordu. Bütün bunlari da düsmanca bir ortamda yapiyordu. O tam olarak ne Türkiye’de ne diasporada anlasildi. Hiçbirimiz Hrant Dink degiliz”.

Bu sözleri, katledilmesinin arifesinde Hrant’i bu “zehirli kan” sözü nedeniyle 301’den mahkum eden Türk Yargisi’na armagan etmek lazim.



Bakalim buna ne diyecekler

Bitmedi. Simdi de Sydney-Avustralya’daki Macquarie Üniversitesi ögretim üyesi ve Türk-Ermeni Diyalog Grubu Es Baskani Dr. Armen Gakavian’in, daha önce ABD’den Prof. Dennis Papazian’in önerdigi metinden de yararlanarak hazirladigi bir bildiri imzaya açiliyor.

Bunun içerigini simdiden açiklamam mümkün degil. Ama belli olunca ulusalcilarimiz korkarim asil bundan hiç memnun kalmayacaklar. Çünkü su andaki sekliyle Ermeni halki adina islenen cinayetler için özür diliyor, bunlarin acisini duyan masum Osmanlilarin ve Türklerin duygularini paylasiyor.

“Özür karsilikli olmalidir!”dan baslayarak, “Asil onlar bizden özür dilesin!!”e kadar ayaga firlayan kardeslerim. Bunlari duymus muydunuz? Sakin bütün bu gelismeler “vatan hainleri”nin özür dilemesinin yan ürünü olmasin? Acaba tutumunuzu ne zamana kadar, Milliyet’teki Kibrisli Rum profesör haberine “Biz türküz!!!” diye baslayarak asagidaki “yorum”u yazan “okur”a benzer sürdüreceksiniz:



ancak ve ancak birileri silahlarinin namlularini kapimizdan içeriye soktugunda karsi koyariz ülkemiz satilmis katliyam yapilmis hepsi bos çok bencil olduk nerde bizim milliyetçiligimiz! atalarimiz rahat yatamiyolar! bir oldukmu dünyayi sallariz!” (aynen alinmistir. www.milliyet.com.tr/Dunya/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=dunya&ArticleID=1051923&Date=27.01.2009&b=Iste gercek katliam itirafi&ver=68)

Nihayet siz, emekli büyükelçilerim. Kusursuz bir Türkçeyle yazarsiniz, ama “hainligimiz” konusunda pek farkli düsünmemistiniz. Yukarida verdigim gelismeleri okudunuz. Yaklasik kirk yillik kariyerinizde bunlarin kirkta birini saglayamamistiniz. Galiba da tersini saglamistiniz. Simdi özellikle Dr. Gakavian’in hazirladigini okuduktan sonra bir bildiri daha yayinlamayi ve “hainler”den özür dilemeyi düsünür müsünüz?
Yüklə 20,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin