Bilim felsefesi bilimi anlamayı ve açıklamayı hedefleyen bilimsel bilgi birikimi üzerine yapılan felsefi çalışmadır



Yüklə 55,24 Kb.
tarix07.08.2018
ölçüsü55,24 Kb.
#68076

BİLİM FELSEFESİ

Bilim felsefesi bilimi anlamayı ve açıklamayı hedefleyen bilimsel bilgi birikimi üzerine yapılan felsefi çalışmadır.



Bilim felsefesi; bilimin tarihini, kapsamını, sınırlarını, yöntemini, bilimsel bilginin yapısını ve özelliklerini, bilimsel kuram ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi felsefi bir tavırla araştırır.

Aristoteles’ten başlayarak bazı filozoflar bilimle ilgilenmişlerdir. Fakat ilk kez sistemli bilim felsefesi Francis Bacon (1561-1626) ile başlar.

Bilim alanında 19.yy’ın son çeyreğinden itibaren yaşanan gelişmeler, felsefeyi derinden etkileyen çağdaş kuramlar, bilimi anlamak bakımından felsefenin vazgeçilmez olduğunu göstermiştir.

BİLİM FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI

Bilim nedir?Evreni, insanı, toplumu konu alan deney ve gözleme dayalı bir tür bilgidir.

Bilimsel yaklaşım nedir? Herhangi bir konuyu bilimsel metotla ele alma, inceleme ve düşünmedir.

Bilimsel yöntem nedir? Bilimsel problemlere güvenli çözümler bulmak amacıyla planlı ve sistemli olarak verilerin toplanması, çözümlenmesi, yorumlanması, değerlendirilmesi ve rapor edilmesi sürecidir.

Bilimsel sonuç nedir? Bilimsel araştırmalar sonucunda elde edilen genellemelerdir.

Bilimsel düşüncenin işlevi nedir? Bilimsel düşünce belli bir zihin disiplini gerektirir. Bu disiplini kazanan bir kimse her şeyden önce gerçeğe dönüktür. Olaylara saygılıdır. Yargıları tutarlı ve ihtiyatlıdır. Olgulara dayanmayan genellemelerden kaçınır, önyargılara, dogmatik inançlara saplanmaz.

Bilimi diğer insani etkinliklerden ayıran özellikler nelerdir? Bilim, bilgiden farklıdır. Bilimsel bilgi, günlük bilgi olmadığı gibi sağduyu bilgisi de değildir. Durağan olmaması bakımından dini bilgiden de farklıdır. Gerçeğe dayanması bakımından mitolojik bilgiden de farklıdır.

Bilim, bilimsel yöntem kullanır.

Yasa ve genellemelere ulaşmaya çalışır. Akıl ve mantık ilklerine dayanır. Birikir ve nesneldir. Genel geçerdir ve uygulanabilir.

Bunlar dışında bilim felsefesinin sorduğu diğer sorular şunlardır:



İnsan gerçeği tümüyle kavrayabilir mi?

Bilim insanı, gerçek karşısında nesnel olabilir mi?

Bilimsel bilgi nasıl elde edilir?

Bilim ile bilim olmayan arasındaki ölçütler nelerdir?

Bilim nasıl ilerlemektedir?

FELSEFE BİLİM İLİŞKİSİ

Felsefenin de bilimin de amacı doğru bilgiye ulaşmaktır. Bu amaçla ikisi de hazır ve basmakalıp bir bilgi ile yetinmeyip, aktif ve eleştirici bir tavırla doğrulara yönelir. Yine ikisi de mantık ilkelerini titizlikle kullanarak adım adım ve atlama yapmadan evrendeki düzenin sebep ve kanunlarına inmek, insanı ve hayatı anlamak isterler. Buna rağmen felsefe ve bilim arasında önemli farklar da vardır.





  1. Bilim, genel geçerliliği olan, gözlemlenebilir olaylardan hareket eder, vardığı sonuçları ise yine olgulara dönerek doğrular.

  1. Felsefede ise hareket noktasının olgulara dayanma mecburiyeti olmadığı gibi varılan sonuçların da doğrulanabilirliği olgular ile olmaz.

  1. Bilimler kendilerine özgü belli bir olay alanı seçip bu olaylara uygun bir araştırma tekniği ile yaklaşır ve onlar arasındaki sebep-sonuç ilişkilerini belirlemekle yetinir.

  1. Felsefe ise ele alınan bu olayların özünü ve kullanılan kavramların anlamını vermeye çaba gösterir. Mesela sosyoloji bilimi toplumların oluşumunda ahlaki değerin etkisini incelerken, felsefe “Ahlak nedir?”, “İnsanlar neden ahlaklı davranır?” gibi sorulara cevap arar.

Bilimlerin olaylar ve olgular dünyası üzerindeki egemenliği, yeni buluş ve ilerleyişleri, felsefe için ne kadar yönlendirici ise felsefenin de ayrı ayrı bilimlerdeki başarıları birleştirerek değerlendirmesi bilim için o kadar ufuk genişleticidir. Kaldı ki felsefe, bilimlerdeki kavram ve ilkeleri aydınlatmakta, onların gerçekliği yansıtmadaki başarılarını eleştiriye tabi tutmaktadır. Bilimsel bilginin değerini, diğer bilgi ve bilgi türleri arasındaki yerini ve önemini felsefe ortaya koyar.



BİLİM VE BİLİM ANLAYIŞININ GELİŞİMİ

Bilim tarihi, uygarlık tarihi ile başlar. M.Ö. 3000 yıllarında Mezopotamya’da Sümerler tarım ve hayvancılığın yanında teknolojide de oldukça yüksek bir düzeye ulaştılar. Çarpım tablosu kullanıyorlar, alan ve hacim hesaplamaları yapıyorlardı.

Dairenin 360°, 1 saatin 60 dakika, 1 dakikanın 60 saniyeye bölünmesini Babillilere borçluyuz. Aynı dönemde Mısır’da tıp gelişmiş bir seviyede idi. Ancak Mezopotamya ve Mısır’da tüm bilgi ve beceriler yaşamın pratik ihtiyaçlarına dönük, emprik ve teknik bilgi düzeyinde kalmıştır.

İlk Çağda Bilim:Eski Yunanlılar geometride büyük başarılar elde etti. Onluk sayı sistemini kullandılar.Pisagor teoremi Yunanlıların en önemli buluşlarındandır. Öklid(Eucleides) geometriyi sistemleştirdi ve felsefeden ayrılan ilk bilimler matematik ve geometri oldu. Archimedes ile mekanik, felsefeden ayrıldı. Batlamyus M.S. 150’de Dünya’nın yuvarlak olduğunu ancak hareket etmediğini, Ay, Güneş ve yıldızların dünyanın etrafında döndüğünü söyledi. Tıpta Galenos (129-199) büyük gelişmeler kaydetti.Sokrates, felsefede insana yöneldi, Aristotelesmantık bilimini kurdu ve fizik ve evren hakkındaki görüşleri de çok uzun yıllar bilimi etkiledi.


Orta Çağda Bilim: M.S. 8 ve 12.yy’lar arası İslam dünyası bilimde altın çağını yaşamıştır. Harezmî cebiri kurmuş ve kullanışsız roma rakamları yerine yeni bir rakam sistemi geliştirmiştir. Battanî, yeni astronomi tabloları hazırlamış, İbn-i Yunus, güneş ve ay tutulmalarını gözlemlemiş ve trigonometri üzerine çalışmalar yapmıştır. Beyruni (973-1051) matematik ve trigonometri ile ilgili yeni teoremler bulmuş, astronomi, coğrafya, tarih, eczacılık üzerinde çalışmıştır. İbnülHeysem, optiğin temellerini atmıştır. Cabir bin Hayyam, element anlayışının oluşmasını sağlamış ve kimyayı kurmuştur. İbn-i Sina (Avicenna) batıda en büyük tıp otoritesi oldu. Görme olayının cisimlerden göze gelen ışınlarla gerçekleştiğini savundu. İbn-i Nefis küçük kan dolaşımını buldu. Cezeri, mekanikte kendiliğinden işleyen düzenekler oluşturmuştur. İbn-i Haldun (1332-1406) tarihi olaylar arasında nedensellik ilişkilerini ortaya koymaya çalışmıştır.

İslam bilginlerinin eserleri İspanya ve Sicilya yoluyla batıya geçti. Böylece 13.yy’dan itibaren batıdaki Rönesans’ın temelleri atıldı.



Rönesans’tan Sonra Bilim:William Harvey (1578-1667) kalbin çalışma biçimini bulmuş, Descartes, analitik geometriyi kurmuştur. Galileo Galilei (1564-1642) matematiği, astronomi ve fiziğe uygulayarak evrendeki olayların matematik ve mekanik açıklamalarını yapmıştır. NicolausCopernicus (1473-1543) Güneş merkezli evren anlayışını bulmuştur. Johann Kepler (1571-1630) gezegenlerin dönüş hızlarını hesaplamış ve güneş etrafında elips yörünge çizdiklerini bulmuş ve kendi adıyla anılan üç yasa ortaya koymuştur. Isaac Newton (1642-1727) evrensel yerçekimi yasalarını bulmuştur. Lavoisier (1743-1794) modern kimyayı kurmuştur. Galvani (1737-1798) ve Volta (1745-1827) elektriği bulmuştur.

19.yy ve Sonrasında Bilim:Elektriğin keşfi ile yeni bir dönem başladı. Faraday (1791-1867) mekanik enerjinin elektrik enerjisine dönüşmesini sağladı. Böylece elektrik mühendisliği doğdu. Elektrik motorları, tren, tramvay, asansör gibi araçlar yapıldı. Maxwell(1831-1879) ve Hertz (1857-1894) modern elektrik teorisinin tüm esaslarını ortaya koydu. Charles Darwin (1809-1882) insanların tüm canlılarla aynı türden olduğunu söyledi. Pasteur(1822-1895) mikrop teorisini geliştirdi. Mendel (1822-1884) kalıtımla ilgili deneyler yaptı. Claude Bernard (1813-1878) biyolojiyi, A.Comte sosyolojiyi felsefeden ayırdı. 20.yy başlarında Max Planck (1858-1947) kuantum teorisini, Albert Einstein (1879-1955) rölativite teorisini ortaya koydu.

BİLİME FARKLI YAKLAŞIMLAR

Bilim felsefesinde bilimin ne olduğuna ilişkin iki farklı yaklaşım vardır. Birincisi, bilimi, bilim insanlarının ortaya koyduğu, olmuş bitmiş bir ürün olarak gören indirgemeci yaklaşımdır.

İkincisi ise bütüncül yaklaşımdır. Bu yaklaşım, bilimi bir etkinlik olarak görür ve bu etkinliğe katılan psikolojik ve sosyolojik tüm öğeleri dikkate alır.


  1. Ürün olarak bilim:

Bu yaklaşım mantıkçı pozitivizm ya da klasik görüş adını alır. Bunlara göre bilim, bilim insanlarının ortaya koyduğu eserlerden (bilimsel kitap, makale, metinler vs.) oluşur. Yapılacak iş ortaya koyulan eserlerin incelenmesidir. Bu yaklaşımın iki temel amacı vardır.

Birincisi; bilimi teoloji ve metafizik etkinliklerden ayırmaktır.

İkincisi; felsefeye bilimsel bir kimlik kazandırmaktır. Bu yaklaşım bilimi olmuş bitmiş sonuçlarıyla değerlendirir.

Günümüzde felsefe yapmak bilim üzerinde mantık diliyle düşünmektir. Çünkü sadece düşünce ile deneysel denetleme olmadan gerçek dünyanın nitelikleri ve yasaları bilinemez. Felsefe deney yapamayacağına göre mantık ve bilim kuramlarıyla ilgilenmeli, bilimin hizmetinde olmalıdır. Felsefenin temel görevi, bilimlerin temel kavramlarını ve düşünme yollarını açıklığa kavuşturmaktır. Mantıkçı pozitivizmin başlıca temsilcileri, RudolfCarnap, HansReichenbach, Karl Popper ve Carl GustavHempel’dir.




  • Rudolf CARNAP (1891-1973)

Carnap’a göre bilimsel bir önerme doğrulanabilir olmalıdır. “Doğrulanabilirlik” bir önermenin dile getirdiği şeyin “anlamlı” olmasıdır. Buna göre anlamlı bir önerme doğrulanabilme olanağı taşıyan önermedir. Deney ve gözlem yoluyla doğrulanamayan önermeler ise metafiziktir.Dolayısıyla metafizik önermeler anlamsızdır.

Carnap’a göre doğrulama iki yoldan yapılır.



  1. Doğrudan doğrulama: Deney ve gözlem ile yapılan doğrulamadır. Örneğin, “Şuan elimde tuttuğum kalem kırmızıdır.” Önermesi deney ve gözlem yoluyla doğrulanabilir.

  2. Dolaylı doğrulama: Yardımcı alet veya araç kullanarak yapılan doğrulamadır. Örneğin, “Bugün hava sıcaklığı 30°C’dir.” Önermesi termometre yardımıyla doğrulanabilir.

Carnap’a göre felsefenin sorunu dil sorunudur. Bunlar dilin yanlış kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Dilin yapısının çözümlenmesi yoluyla bilim önermelerinin anlamı açıklığa kavuşturacak ve doğrulama sorununa çözüm bulunacaktır.

  • Hans REICHENBACH (1891-1953)

Reichenbach da dille ilgilenmiştir. O da bilimsel önermelerin “doğrulanma ilkesine” uygun olarak ayıklanması gerektiğini savunur. Reichenbach anlamlı önermeleri ikiye ayırır: Analitik ve sentetik önermeler.

  1. Analitik önermeler:Mantıkla doğrulanması mümkün önermelerdir. Örneğin “Bütün bekârlar evli değildir” önermesi analitik önermedir. Bekar kelimesi çözümlendiğinde onun zaten evli olmayan anlamına geldiğini görürüz. Mantık ve matematik analitik önermelerden oluşur. Bu nedenle bize dış dünya hakkında bilgi vermez.

  2. Sentetik önermeler: “Gökyüzü mavidir” önermesi sentetik bir önermedir. Bu önermeyi doğrulamak için gözleme başvurmak gerekir. Bilim bize dış dünya hakkında bilgi verir ve sentetik önermelerden oluşur.

  • Karl Raimund POPPER (1902-1996)

Popper “doğrulanabilirlik ilkesine” karşı çıkar. Doğrulanabilirlik bilimselliğin ölçütü olamaz. Popper doğrulanabilirlik ilkesi yerine “yanlışlanabilirlik ilkesini” getirir. “Yanlışlanabilirlik” anlamlılığın değil bilimselliğin ölçütüdür. Bilimsel önermelerin ana özelliği anlamlılık değil olgusal olarak yoklanabilirliktir. Oysa metafizik önermeler anlamlı bile olsa olgusal olarak yoklanamaz. Şu halde bilim önermeleri doğrulama süreci değil, yanlışlamaya açık tutma ve ayıklama sürecidir. Tüm önermelerin olgusal olarak doğrulanması da mümkün değildir. Örneğin “Bütün kargalar siyahtır” önermesini doğrulamak için evrendeki bütün kargaların siyah olduğunu gözlemlemek gerekir ki bu mümkün değildir. Oysa tek bir tane beyaz karga görürsek bu önerme yanlışlanmış olur. Ancak siyah dışında herhangi bir renk karga görmediğimiz zaman “Bütün kargalar siyahtır” önermesini doğru kabul ederiz.


  • Carl Gustav HEMPEL (1905-1997)

Yöntem üzerinde durur. Ona göre bilimsel yöntem tümevarım ile tümdengelimin uygun bir bileşeni olmalı ama tümdengelimin ağırlığı daha fazla olmalıdır. Çünkü bilimsel araştırma hipotezin onaylanması veya çürütülmesi sürecidir.

Hempel’e göre bilimsel keşifte bulunan kişilerin yararlanacağı kesin bir yöntem yoktur. Zaten önemli olan da bu değildir. Önemli olan bilimsel buluşun bilimsel açıdan doğru olduğunun nasıl kanıtlanacağıdır. Hempel bunun mantıksal bir yöntemi olduğunu savunur.



2- Etkinlik olarak bilim:

Bilimi bir etkinlik olarak gören düşünceler bilimi bir süreç olarak ele alır. Bu süreçteki aşamalar gözlem, deney, ölçme gibi olayları saptama; tümevarım ve tümdengelim gibi çıkarım, kavram, hipotez kurmadır. Bütün bu etkinlikler bilim insanları topluluğu tarafından yapılır. Bilim insanları toplum içinde yaşarlar ve ulaştıkları sonuçlarda topluma bağlı kalarak toplumdan etkilenirler. Bu nedenle bilimi anlamak için bilimin içinde filizlendiği kültür ortamını ve toplumsal koşulları değerlendirmek gerekir. Bu açıdan bilim statik değil, sürekli değişen dinamik bir süreçtir. Bilimi etkinlik olarak gören yaklaşımların başlıca düşünürleri Thomas Kuhn ve StephenToulmin’dir. Bunlara göre bilim bir etkinlik sürecidir. Bu süreci yönlendiren olgular bilim insanlarının oluşturduğu topluluk ve onların çalışmalarıdır. Bilim ancak bu süreci incelemekle anlaşılabilir. Süreçteki tüm öğeler özellikle de bilim dışı öğeler irdelenmelidir. Bu sürecin öğeleri arasında bilim insanlarının psikolojisi ve yaşadıkları toplum yapısı çok önemlidir.



  • Thomas KUHN (1922-1996)

Kuhn “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı eserinde bilimin evrimsel değil devrimsel olarak ilerlediğini söyler.

Kuhn’a göre bilimlerin ilerleyişi şöyledir: Bilim ya da bilimler var olmadan önce ortada hiçbir paradigma yoktur. Paradigma: Belli bir alandaki soru ve sorunlara çözüm getirdiği düşünülen ve genel kabul gören açıklamalar bütünü ya da kavramsal çerçevedir. Paradigma bilim adamlarının olay ve olgulara bakışını belirler. Copernicus’un “güneş merkezli sistemi”, Darwin’in “evrim kuramı” bilim adamının dış dünyaya bakışını belirleyen birer paradigma örneğidir. Bu paradigmalar çok sayıda bilim insanı tarafından kabul edilince bilim topluluğu oluşur.

Paradigma gerçekliğin belirli kurallara göre kavranmasını ve kavramlaştırılmasını sağlar. Bilim insanları problemleri, paradigmanın belirlediği çerçeveye göre çözmeye çalışır.

Bilim öncesi dönem tüm bilimler için bir tür ön hazırlık dönemidir. Bu dönemdeki bilim insanlarının belirli bir bilimsel bakışı ve anlayışı yoktur.

Paradigmanın oluşumuyla bilim, olağan bilim dönemine girer. Bu dönemde paradigma ortaya çıkan soru ve sorunları çözebilir ya da açıklamaları bilim çevresinde yeterli kabul edilir. Ancak zamanla paradigma bazı soru ve sorunları çözemez hale gelir. Bu soru ve sorunlar attıkça, paradigmadan kopuş ve çözümsüzlükler de artar. Bir süre sonra paradigma bilim insanlarınca eleştirilmeye başlanıp yeni arayışlar başlar. Bu “bunalımlar” dönemi ise ancak bir bilim insanının başarılı olup yeni bir paradigma ortaya atması ve bunun da bilim çevresinde kabul görmesi ile sona erecektir. Böylece “olağan bilim dönemine” girilmiş olacaktır.


Kuhnparadigmadan paradigmaya geçişi “bilimsel devrim” olarak adlandırır. Çünkü ona göre bilimlerin ilerleyişi birikimsel değil devrimseldir. Yani eski paradigma tümüyle çöpe atılmaktadır. Örneğin Batlamyus’un yer merkezli evren anlayışının yerini Copernicus’un güneş merkezli evren anlayışı (paradigması) almış, daha sonra ise Newton’un paradigması benimsenmiştir. Günümüzde fizikte geçerli olan paradigma Einstein’ın paradigmasıdır.



  • Stephen TOULMIN (1922-2009)

Evrim teorisinden etkilenerek yaşam savaşında güçlü olanların yaşama hakkını elde etmesi gibi bilimlerde de en güçlü olanın ayakta kaldığı bir kuramsal yarışma olduğunu söyler. Böylelikle bir kuram diğerini devrim yoluyla yıkar ve büyük kavramsal değişiklikler gerçekleşir.

KLASİK GÖRÜŞ AÇISINDAN BİLİM

Klasik görüş AugusteComte’un kurduğu pozitivizmin bilim anlayışına dayanır. Bu görüş 20.yy’ın ortalarına kadar neopozitivizm (yeni olguculuk) ya da mantıkçı pozitivizm olarak devam etmiştir.

Klasik görüşe göre bilimsel yöntemin özellikleri şunlardır:


  • Olgusal alan hakkında bilimlerin sağladığı bilgiler nesnel ve güvenilirdir. Olgulardan hareket etmeyen bilgiler anlamsızdır. Örneğin metafizik önermeler anlamsızdır.

  • Bilimler birikimsel ve doğrusal ilerler. Her bilim adamı eski bilgileri kullanarak yeni buluşlarla bilimin ilerleyişini sağlar. Bu nedenle gün gelecek ve bilim her soruyu cevaplayacaktır.

  • Bilimler aynı gerçekliğin (realitenin, var olanın, doğanın) farklı görünümlerini ele almaktadır. Bu nedenle aslında tüm bilimleri tek bir bilim altında ele almak mümkündür. Matematiksel fizik diyebileceğimiz bu bilim ve onun yöntemleriyle her şey açıklanabilir.

  • Bilim adamı kendi değer yargılarından, önyargılarından arınmış, tarafsız ve objektif bir yapıya sahip olmalıdır.

  • Bilim, olgular arasında nedensellik ilişkisi (neden-sonuç) kurarak olguların genel yasalarına ulaşır. Bu genel yasalar sayesinde bilim öngörü ve öndeyide bulunabilir.

  • Öndeyi: Gelecek hakkında bilgi verme.

  • Öngörü:Geleceği önceden tahmin etme, olayların nasıl olacağı yönünde akıl yürütme

KLASİK GÖRÜŞE YAPILAN ELEŞTİRİLER

Kuhn ve Feyerabend gibi filozoflar klasik görüşü ve bilimsel yöntemi mutlak, tek ve sarsılmaz olarak gördüğü gerekçesiyle eleştirmişlerdir.

Bunun dışında klasik görüşe yapılan eleştirileri şöyle sıralayabiliriz:


  • Gerçeklik tek değildir. Doğal gerçekliğin dışında insanın ortaya koyduğu kültür dünyası da vardır. O halde tüm bilimler tek bir bilimle ve ortak bir yöntemle ele alınamaz.

  • Bilim, insanların içinde yaşadığı kültürden ve toplumdan etkilenir. O nedenle bilimin tam anlamıyla nedenselliğinden bahsedilemez.

  • Bilimsel ilerlemeler kesintisiz bir süreç değildir. Yani bilim, birikimsel, doğrusal bir çizgi halinde değil devrimci hamleler ve zikzaklar biçiminde ilerler.

  • Bilim yalnız akıl (us) ve mantık ürünü değildir. Akıl dışı, bilim dışı, metafizik, dinsel, büyüsel öğeler de bilimin ve bilimsel keşiflerin temelinde yer alabilir.

  • Bilim tüm diğer insan etkinliklerinin üstünde değildir. Bilim her problemi çözemez. Zaten “ Her bilinen, yeni bilinmeyenler doğurmaktadır.” Dolayısıyla gelecekte her şeyin bilineceği görüşü bir ütopyadır.

  • Bilim insanlığın gelişimini sağlarken öte yandan insanlığın yok olmasına da neden olabilir.


BİLİMSEL BİLGİNİN ÖZELLİKLERİ

  1. Bilim olgusaldır.

  2. Akıl ve mantık ilkelerine dayanır.

  3. Nesneldir. (Objektiftir.)

  4. Genelleyicidir.

  5. Birikerek ilerler.

  6. Eleştiricidir.

  7. Evrenseldir.

  8. Seçicidir.

BİLİMSEL YÖNTEMİN ÖZELLİKLERİ

Bilimsel yöntem:Bilim insanlarının ortaklaşa kullandıkları, olguları betimleme ve açıklama yollarını kapsayan bir yanıyla eyleme dayalı bir yanıyla zihinsel olan bir süreçtir.

Klasik bilim anlayışına göre bilimsel yöntem temelde iki aşamada gerçekleşir.



  1. Betimleme:Betimleme aşamasında problem anlaşılır biçimde ortaya koyulur; yani tanımlanır ve diğer benzer olaylardan arındırılır. Ayrıca bu aşamada gözlem ve deneyler yapılarak konuyla ilgili tüm veriler elde edilir, sınıflandırılır, çözümlemeler (analizler) yapılır.

  2. Açıklama: Açıklama aşamasında ise betimlenen problem anlaşılır hale gelmiştir. Yani problemin nedenleri saptanmış ve betimleme aşamasında yapılan analizlerden bir senteze ulaşılmıştır. Bu sentezler ya varsayım, ya teori (kuram) ya da yasa (kanun) olarak ifade edilir. Örneğin “Su 100°C’de kaynar”, “Düşme olayının nedeni yerçekimidir” gibi yasalar da açıklama olarak kabul edilir. Demek ki açıklama; olayın nedeninin bilinip bir sonuca bağlanması veya problemin çözümü için genel yargıya ulaşılmasıdır. Yani betimlenmiş olan olayları, bazı genellemelere dayanarak anlaşılır hale getirmektir.

Bilimde bir olayın ne olduğunu, nasıl meydana geldiğini bilmek yeterli değildir. Onun nedenlerinin de bilinmesi gerekir. Bunun için hipotezler oluşturulur.

Hipotez:Olgular ve olgular arası ilişkilerle ilgili geçici bir açıklama denemesidir. Hipotezlerin olgular tarafından desteklenip desteklenmediği araştırılır. Eğer hipotez, olgular tarafından doğrulanırsa kuramsal bir sistem içinde ifade edilir. Doğrulanan hipotezler kuramları oluşturur ve buluş adını alır.

Bilimsel Kuram: Olgular arasındaki ilişkileri açıklayan bir sistemdir. Kuramlar açıklama ve öndeyide bulunma işlevini yerine getirir. Her kuramın yapısında olguları betimleyen terimler, genellemeler ve bunlardan sonuç çıkarmaya yarayan kurallar bulunur.

Bilimsel kuramlar kesin olarak kanıtlandığında bilimsel yasa adını alır. Bilimsel yasa gözlem ve deneyle kanıtlanmış genel ilkedir.
Yüklə 55,24 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin