Bölüm 3 Adil Yargılanma Hakkı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Adil Yargılanma Hakkı (Madde 6)



Yüklə 444,48 Kb.
səhifə1/6
tarix07.09.2018
ölçüsü444,48 Kb.
#79267
  1   2   3   4   5   6

Bölüm 3

Adil Yargılanma Hakkı
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi

Adil Yargılanma Hakkı (Madde 6)
1.Herkes, kişisel hak ve yükümlülükleri ile hakkındaki bir suç isnadının karara bağlanmasında, hukuken kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul bir sürede, adil ve aleni olarak yargılanma hakkına sahiptir. Karar aleni olarak açıklanır. Ancak duruşmayı izleyenler ve basın mensupları, çocuk ve gençlerin menfaatlerini ve tarafların özel yaşamlarını korumanın gerektirmesi halinde, ve adaletin zarar göreceği özel hallerde mahkemenin kesinlikle gerekli olduğuna inandığı ölçüde, demokratik bir toplumdaki genel ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik amacıyla duruşmanın tamamından veya bir bölümünden çıkarılabilir.
2.Hakkında suç isnadı bulunan bir kimse, hukuka göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır.
3.Hakkında suç isnadı bulunan bir kimse asgari şu haklara sahiptir:
a.Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebepleri hakkında anlayabileceği dilde ve ayrıntılı olarak derhal bilgilendirilme;
b.Savunmasını hazırlamak için yeterli zamana ve kolaylıklara sahip olma;
c.Kendisini bizzat seçeceği bir avukat aracılığıyla savunma; avukata ödeme yapabilmek için yeterli imkanı yoksa ve adaletin yararı gerektiriyorsa ücretsiz hukuki yardım alma;
d.Aleyhine olan tanıkları sorguya çekme ve sorguya çektirme; lehinde olan tanıkların aleyhine olan tanıklarla aynı şartlarda hazır bulunmalarını ve sorguya çekilmelerini sağlama;
e.Mahkemede kullanılan dili anlamıyor veya konuşamıyorsa, bir çevirmenden ücretsiz yararlanma.

1982 Anayasası

Hak arama hürriyeti (Madde 36)

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.


Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

Kanunî hâkim güvencesi (Madde 37)


Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.

Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.

Suç ve cezalara ilişkin esaslar (Madde 38)

......

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez. ...........

Yargı yolu (Madde 125)

İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. ........

Mahkemelerin bağımsızlığı (Madde 138)

Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

Duruşmaların açık

ve kararların gerekçeli olması (Madde 141)

Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.

Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.

Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.

Mahkemelerin kuruluşu (Madde 142)

Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.

Adil Yargılanma Hakkı1

§ 3.1. Temel Kavramlar



  1. Yargılamada Bir Adalet Standardı: "Adaletin Adil Dağıtımı"

Sözleşmenin 6.maddesi, herkesin “adil yargılanma hakkı”nı (right to a fair trial)2 güvence altına alır. “Adil yargılanma hakkı”, Sözleşmede kavram olarak tanımlanmamış bir haklar bütünüdür. Sayılan hak ve güvenceler, bir bütün olarak adil yargılanmayı sağlamaya yönelmiştir3. Adil yargılanma hakkı, adli mekanizmanın işleyiş ve organizasyonunda4 bireye bir dizi usuli güvence5 sağlayan bir haklar blokudur. Usul hukukuna ilişkin koruma mekanizmaları içeren bu düzenleme bir “adalet standardı” (standard of fairness)6 oluşturur.


Adil yargılanma hakkı, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik hukuk devletinde bireyin kendisi ile ilgili yargılama süreçlerinde adil bir karar verilebilmesi için gereken ön koşulların sağlanmasını talep hakkıdır ki bu da devlete yargılamanın hakkaniyete uygun ve adil bir biçimde yerine getirilmesi ödevi yükler7. Adil yargılanma hakkı, adaletin dağıtımı ile değil adaletin “adil” dağıtımı ile ilgilidir. Bu açıdan, 6.maddenin koruması altında olan, yargılama sürecinde içerik olarak adil bir karar verilip verilmediği değil, adil bir karar verilebilmesi için gerekli olan koşulların sağlanıp sağlanmadığıdır, yani Sözleşme, varılan sonuçtan çok yargılama süreci ile ilgili bir sorgulamayı mümkün kılar ve kişinin davası için uygun ve etkili imkanlar verilerek yargılanmasını öngörür8.
Adaletin “adil” dağıtımı”9 nasıl sağlanacaktır? 6/1.madde herkesin, medeni hak ve yükümlülükleri ile hakkındaki bir suç isnadının karara bağlanmasında, hukuken kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul bir sürede, adil ve aleni olarak yargılanma hakkına sahip olduğunu belirler. Bu düzenlemede adil yargılama hakkının bazı unsurları açıkça, ancak tüketici olmayan bir biçimde10 belirtilmiştir: yargı yerinin tarafsız ve bağımsız ve yargılamanın adil11 ve aleni olması ve makul sürede yapılması gibi12. Fıkranın saklı içeriği ise İHAM kararlarıyla somutlaşmaktadır13. Bu çerçevede, adil yargılanma hakkı, mahkemeye başvurma hakkı14, silahların eşitliği ilkesi15, çelişmeli yargılama ilkesi16 ve susma hakkı17 gibi hak ve ilkeleri de içerir. 6/2-3.maddede ise ceza yargılamasında uyulması gereken asgari ilkeler sıralanır. Bunlar, masumiyet karinesine (6/2) ve sanık haklarına (6/3)18 ilişkindir19.


  1. Vergi Davalarında Uygulanabilirliği: Vergi Aslı- Vergi Cezası

Adil yargılanma hakkı vergilendirme alanında en çok ihlal başvurusu yapılan haklardan biridir. 2000 yılı itibariyle İHAM ve İHAK önüne gelen vergilendirme ile ilgili toplam 243 davadan 160 tanesi, Sözleşmenin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile ilgilidir ve bunlardan 47’si, yani yaklaşık %30’u ihlal kararı ile vergi yükümlüsü lehine sonuçlanmıştır20. Bu yoğunluk 2000 yılından sonra da devam etmiştir.



Adil yargılanma hakkının hangi uyuşmazlıklarda koruma getirdiği meselesi, konunun en çetrefil meselesidir, çünkü Sözleşme, 6.maddenin uygulanabilirliğini bütün yargılama süreçleri için değil, bir kısım yargılama süreçleri için öngörmüş, yani sınırlamıştır. Bireyin adil yargılanma hakkı, (i) medeni hak ve yükümlülüklerin (civil rights and obligations), ve (ii)suç isnatlarının (criminal charge), karara bağlanması süreçleri ile sınırlıdır.
Madde metninde geçen “medeni hak ve yükümlülükler” ve “suç isnadı” kavramları için Sözleşme bir tanım vermemiştir. Bunun yanı sıra, metinde kullanılan terimler, İngilizce ve Fransızca metinlerde farklı farklı kullanılmıştır. Ayrıca, bu kavramlar ulusal hukuklarda birbirlerine nazaran farklı anlamlar içerdiğinden, maddenin kapsamını belirleyen kavramlarla hangi hak ve yükümlülerin kastedildiği, hangi yaptırımların ceza niteliği taşıdığı bir yorum meselesine dönüşmüştür.
İHAM, gerek “medeni” kavramını, gerek “suç ve ceza” kavramlarını yorumlarken, “özerk kavramlar” (otonom) anlayışını geliştirmiş, bu anlayış çerçevesinde Sözleşme kavramlarının davalı devletin iç hukukuna bakılarak yorumlanamayacağını belirtmiştir. Böylece Mahkeme, bu kavramların bütün devletler için geçerli bir “Avrupa anlamı”na21 sahip olduğu bir “Avrupa koruma standardı” yaratmıştır22. Mahkeme, “Sözleşmede kullanılan terimlerin kendine özgü anlamları ile uygulanması, ulusal hukuklardan bağımsız bir yorumu gerektirir. Dolayısıyla bu kavram, davalı Devletin ulusal hukukuna atıfla, bu devletin yaptığı hukuki sınıflandırma çerçevesinde tespit edilemez... Aksi bir çözüm Sözleşmenin amaç ve konusuyla bağdaşmayacak sonuçlar doğurabilir”23 diyerek amaçsal yorum tekniğini uygulamıştır. Bu da, Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesinde yer alan ve bir anlaşmanın, anlaşmanın içeriği ile bağlantılı olarak ve konu ve amacının ışığı altında terimlerin olağan anlamına uygun biçimde, iyi niyetle yorumlanacağını belirleyen 31/1.maddesine uygunluk gösterir.
Mahkeme, deyimsel yorum çerçevesinde ilk bakışta sadece özel hukuk davaları ile ceza davalarında geçerli olduğu söylenebilecek maddenin kapsamını genişletmiş, maddenin uygulanabilirliğini ne sadece bu iki hukuk alanı ile ve ne de sadece mahkeme önünde görülen yargılamalarla sınırlamıştır. Böyle olunca, bazı davalarda geleneksel kamu hukuku-özel hukuk ayrımının ötesine geçme yolunu açan Mahkeme, medeni davaların yanı sıra, bir dizi idari davayı veya yargılama usulünü kapsam dahilinde değerlendirmiş; ceza davalarının yanı sıra, ulusal hukuklarda idari yaptırım kategorisinde düzenlenen bir dizi yaptırımı da ceza olarak nitelendirmek yoluyla uygulama alanının boyutunu genişletmiştir24.
Bununla beraber, bu değerlendirmenin, bütün idari uyuşmazlıkları ya da idari yaptırımlara ilişkin davaları otomatik olarak madde kapsamına aldığı sonucuna varılmamalıdır. Mahkeme, idari uyuşmazlıklarda her davada yargılama konusu hakkın niteliğine25, yargılamanın “sonucu itibariyle medeni hak ve yükümlülükler için belirleyici26 olup olmadığına, idari yaptırımlarla ilgili olarak da suç ve cezanın niteliğine27 bakmaktadır.


  1. Vergi Aslı Davaları: Medeni Uyuşmazlık Olmayışı




  1. Özerk Bir Kavram: Medeni Hak ve Yükümlülük


Adil yargılanma hakkının koruması altında olan uyuşmazlık, “medeni hak ve yükümlükleri” konu alan bir uyuşmazlık olmalıdır. İHAM, metindeki ‘medeni’ (civil) teriminden yola çıkarak, “medeni hak ve yükümlülükler” kavramının özel hukuk - kamu hukuku ayrımına dayandığı sonucuna varır. Dolayısıyla, kamu hukukuna dahil hak ve yükümlülükler, ‘medeni’ hak ve yükümlülük olarak nitelendirilmez ve bunlara ilişkin yargılama süreçleri de 6.madde kapsamına girmez. Bununla beraber, medeni hak ve yükümlülükler kavramı, ‘özerk’ bir kavram olarak değerlendirildiğinden, Sözleşme tarafı bir devletin hukuk sisteminde kamusal hak olarak nitelendirilen bir hak, 6.maddenin uygulanması bakımından özel hukuk alanına dahil bir hak şeklinde kabul edilebileceği gibi tersi de söz konusu olabilir28.
Mahkeme’ye göre, “Sözleşmede kullanılan terimlerin kendine özgü anlamları ile uygulanması, ulusal hukuklardan bağımsız bir yorumu gerektirir. Dolayısıyla bu kavram, davalı Devletin ulusal hukukuna atıfla, bu devletin yaptığı hukuki sınıflandırma çerçevesinde tespit edilemez”29. Kavramın ‘otonom’ karakteri Mahkemece şöyle açıklanmıştır:
6/1.maddenin uygulanabilmesi için yargılamanın her iki tarafının da özel kişi (private person) olması gerekmez, ..... 6/1.maddenin lafzı çok daha geniştir; Fransızca’daki ifadesiyle ‘contestations sur (des) droits et obligations de caractere civil’, sonucu medeni hak ve yükümlülükler için belirleyici olacak bütün yargılama usullerini kapsar. İngilizce metin “determination of...civil rights and obligations” [medeni hak ve yükümlülüklerin karara bağlanması] bu yorumu doğrular. Uygulanacak mevzuatın niteliği (character of the legislation) (medeni, ticari, idari yasalar vs.) ve olayda hukuku uygulamakla yetkilendirilen makam (olağan mahkeme, idari makam vs.) son derece az bir öneme sahiptir.”30 “Eğer uyuşmazlık bir kişi ile devlet arasında ise, devletin bir özel kişi olarak mı veya egemenlik haklarına dayalı olarak mı taraf olduğu belirleyici olmayacaktır. Buna bağlı olarak, bir davanın kişisel bir hakkın belirlenmesi ile ilgili olup olmadığı belirlenirken, sadece olaydaki hakkın niteliğine (character of the right) bakılacaktır”31.
Özel hukuk niteliği tartışmasız olan sözleşme, ticaret, sigorta, aile, iş, kişi ve eşya hukuku ile haksız fillere ilişkin uyuşmazlıklar32 6.maddenin kapsamına dahildir. Kişinin devletle olan ilişkilerini ilgilendiren davalarda ise, Mahkeme, her olayda hakkın niteliğini değerlendirir33. Özel hukuk-kamu hukuku ayrımı mahkeme kararlarında önemini korumaya devam etmekle birlikte34, giderek daha fazla hak “medeni hak ve yükümlülükler” kavramına dahil edilmektedir35. Biçim ve konusuna bakıldığında kamusal nitelik taşıyan, ancak sonucu özel bir hakkın ya da özel bir yükümlülüğün içeriğinde ve/veya belirlenmesinde doğrudan etkili olan bir çok davaya 6/1.madde uygulanabilmektedir36. Devletin eylemi, medeni hak ve yükümlülükler üzerinde doğrudan belirleyici (decisive) nitelik taşıdığı sürece, bu hak ve yükümlülükler 6.maddenin kapsamı dahilinde değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili olan idari kararlara ilişkin yargılama sürecinde de adil yargılanma hakkı geçerlidir37. Buna karşılık, vergi aslına ilişkin uyuşmazlıklarda içtihat aynı yönde gelişmemiştir.


  1. Kamu Hukuksal Bir Kavram: Vergisel Yükümlülük




  1. Daraltıcı Yorum


aaa. Ferrazzini Davası Öncesi
Biçim ve konusuna bakıldığında kamusal nitelik taşıyan, ancak sonucu özel bir hakkın ya da özel bir yükümlülüğün içeriğinde ve/veya belirlenmesinde doğrudan etkili olan bir çok davayı madde kapsamında değerlendiren İHAM ve İHAK başlangıçtan beri, vergi davalarını kamu hukukuna dahil bir alan olarak değerlendirmiştir38. Bunun sonucu, vergi hukukunda kamu hukuksal yönün ve kamusal yetki kullanımının ağır basması nedeniyle, bu uyuşmazlıkların “medeni” uyuşmazlık olmadığıdır. Buna karşılık, istikrar kazanan bu içtihadın istisnaları da olmuştur. Sosyal güvenlik primlerine ilişkin davalar39 bir yana, vergilendirme işlemlerinden kaynaklanan maddi zararın giderilmesini amaçlayan tazminat talepleri40, vergi iade talepleri41, bir vergi incelemesi neticesinde alkol satış ruhsatının iptali42 6.maddenin kapsamı içinde görülmüş, bu davalarda Mahkeme, davanın konusu itibariyle “maddi menfaat” (pecuniary interest) uyuşmazlığı olduğu tespitini yaparak, vergi yükümlüsünün adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğini değerlendirmiştir.
Mahkeme, vergi yasalarının uygulanmasını tamamen kamu hukuku alanına özgü olarak değerlendirdiğinden, vergi davalarında karara bağlanan konunun, vergi yükümlüsünün medeni hak ve yükümlülükleri değil, kamusal yükümlülükleri olduğu sonucuna varmaktadır. Bu konuda, önemli içtihat Ferrazzini kararıdır43, ki bu karar hem Büyük Daire kararı olduğundan hem de oy çokluğu ile alındığından çok önemli bir içtihat oluşturmuştur. Mahkemenin içtihadını yeniden gözden geçirdiği bu davaya ayrıntılı olarak bakmak gerekir.
bbb. Ferrazzini Davası Sonrası

Ferrazzini kararında dava konusu özetle şöyledir: Başvurucu kurduğu bir limited şirkete sermaye olarak arsa, mal ve para yatırmıştır, amaç bu şirketle turistik tatil çiftliği organize etmektir. Söz konusu malların şirkete devrinde uygulanan vergiler konusunda, yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre, vergi oranı indirimi talebiyle vergi idaresine başvuran Ferrazzini ödemesi gerektiğini düşündüğü vergiyi ödemiştir. Vergi idaresi, indirimli vergi oranından yararlanamayacağı gerekçesiyle ek tarhiyat işlemi yapmış ve bunları 60 gün içinde ödemediği takdirde ek verginin %20’si oranında idari ceza kesileceği uyarısında bulunmuştur. Başvurucu bu işlemlere karşı 1988 yılında dava açmıştır. Söz konusu davaların duruşması 1999’da yapılmış, başvurucunun iddiaları reddedilmiştir. 2000 yılında temyize başvuran başvurucu, 1988 yılında başlayan ve 2000 yılında hala devam etmekte olan davasında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle İHAM’a başvurmuştur. Mahkeme şöyle demiştir:
“Vergi davaları maddi menfaatler üzerinedir, fakat bir uyuşmazlığın nitelik itibariyle “maddi” olduğunu göstermek tek başına 6/1.maddenin “medeni” bölümü çerçevesinde uygulanabilirliğini sağlamaya yetmez.... Sözleşme organlarının geleneksel içtihadına göre, “Devlete veya onun türevi makamlara karşı öyle “maddi” yükümlülükler olabilir ki, 6/1.madde anlamında tamamen kamu hukuku alanına dahil oldukları ve buna bağlı olarak “medeni hak ve yükümlülükler” kavramının kapsamına girmedikleri sonucuna varılabilir. Cezai yaptırım olarak uygulanan para cezalarının dışında vergi mevzuatından veya demokratik bir toplumda normal vatandaşlık görevlerinden kaynaklanan, ancak yapısal olarak maddi nitelikli yükümlülükler bu türdendir”. .... Bununla beraber, Sözleşme günümüz koşullarının ışığında yorumlanması gereken yaşayan bir mekanizmadır, ....ve Sözleşmenin 6/1.maddesinin, vatandaşlarla kamu otoriteleri arasında gerçekleşen ve vergi yetkililerinin idari kararlarının ulusal hukuk çerçevesinde hukukiliğini değerlendiren uyuşmazlıkları kapsayıp kapsamadığını, bireyin devletle olan ilişkilerinde olması gereken hukuki koruma konusunda toplumda değişim gösteren eğilimlerin ışığında gözden geçirmek Mahkemenin görevidir”44.
“Sözleşmenin kabul edildiği tarihten bu yana geçen 50 yıllık süre içinde, bireyle devlet arasındaki ilişkiler birçok bakımdan açıkça değişim göstermiştir, özel hukuk ilişkilerinde Devletin düzenleyici rolü giderek artmıştır. Bu, Mahkemeyi, ulusal hukukta “kamu hukuku” altında sınıflandırılan usulleri, eğer nihai sonuç özel hak ve yükümlülükler üzerinde belirleyici ise, 6. maddenin medeni bölümü altında kapsam içi kabul etmeye yöneltmiştir. Bu bakımından arsa satışı, bir özel hastanenin işletilmesi, mülkiyet hakkının kullanımı, mesleki uygulama şartı olarak idari izin veya alkollü içki satışı için lisans verilmesi örnek olarak verilebilir. ... Ayrıca devletin, örneğin sosyal devletin koruması bakımından, bireyin günlük hayatına giderek artan müdahalesi, Mahkemenin, iddia edilen hakkın “medeni” olduğu sonucuna varmadan önce, kamu hukuku ve özel hukukun temel özelliklerini değerlendirmesini gerektirmiştir. ...Bununla beraber, bir bireyin mevcut hak ve yükümlülüklerinin nitelik olarak mutlaka medeni olması şart değildir. Yani, siyasi haklar ve ödevler, örneğin seçilme hakkı gibi, ... bu davalar başvurucunun maddi menfaatleri ile ilgili olsa bile, nitelik olarak medeni değildir, ve bunun sonucu olarak 6/1.madde uygulanmaz. ...”45
“Vergi alanında, demokratik toplumlarda meydana gelmiş bulunan gelişmeler, kişilerin ve şirketlerin vergi ödeme yükümlülüğünün temel niteliğini etkilememektedir. Sözleşmenin kabul edildiği zamanki pozisyonla mukayese edildiğinde, söz konusu gelişmeler, Devletin bireyin yaşamının medeni alanına daha fazla müdahalesini içermemiştir. Mahkeme, vergi konusunun hala kamusal-yetki alanının sert çekirdeğini oluşturduğunu, vergi yükümlüsü ile vergi idaresi arasındaki ilişkinin kamusal niteliğinin hala ön planda olduğunu düşünmektedir. Sözleşmenin ve eki protokollerin bütün olarak yorumlanması gerektiğinden yola çıkarak Mahkeme, mülkiyetin korunmasını düzenleyen 1.Protokolün 1. maddesinin, devletlerin vergilerin ödenmesini sağlamak amacıyla gerekli gördükleri her türlü yasayı çıkarma haklarını saklı tuttuğunu da dikkate almaktadır. ... Mahkeme, bu faktörü, belirleyici bir önem vermemekle beraber, dikkate almaktadır. Mahkeme, vergi uyuşmazlıklarının, vergi yükümlüsü bakımından zorunlu olarak ortaya çıkan maddi etkilerine rağmen, medeni hak ve yükümlülük kavramının kapsamı dışında kaldığını belirtmektedir. Sözleşmedeki özerk kavramların demokratik toplumların içinde bulunduğu güncel koşulların ışığında yorumlanması zorunluluğu, Mahkemeye 6/1.maddede sanki medeni terimi yer almıyormuş gibi yorum yapma yetkisi vermez”46.
Mahkeme her ne kadar, günümüz koşulları açısından içtihadının güncelleştirilmesinden bahsetmişse de, bir an geriye gidelim ve Sözleşme taraflarının madde metninde “civil” terimini kullanarak vergi aslına ilişkin davaları kapsam dışında bırakma iradesinde olup olmadıkları sorusunun yanıtını arayalım.

.


  1. Yüklə 444,48 Kb.

    Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin