Cumhuriyetin kuruluş yıllarında durgun bir kentleşme sürecine sahip olan Türkiye, Ankara dışında önemli kentsel sorunlar yaşamamıştır



Yüklə 445 b.
tarix31.10.2017
ölçüsü445 b.
#23839



Cumhuriyetin kuruluş yıllarında durgun bir kentleşme sürecine sahip olan Türkiye, Ankara dışında önemli kentsel sorunlar yaşamamıştır

  • Cumhuriyetin kuruluş yıllarında durgun bir kentleşme sürecine sahip olan Türkiye, Ankara dışında önemli kentsel sorunlar yaşamamıştır

  • Ancak çok partili hayata geçiş ve 2. Dünya savaşı sonrasında hızlanan göçler ve artan kentleşme hızı, bir çok sorunu beraberinde getirmiştir. 1955 yılında, ülke nüfusunun % 71’i köylerde, % 29’u kentlerde yaşamaktadır.

  • Bu dönemde, merkezi ve yerel yönetimler, hızla büyüyen kentin gerektirdiği altyapıyı gerçekleştirecek kaynağı sağlayamamaktadırlar.

  • İşlerliği olan bir planlama ve denetim sistemi, yani bir regülasyon sistemi oluşturamamaktadırlar.

  • Sermaye birikimi ve dıştan sermaye akımı yetersiz kalmaktadır.



1948’de Zeytinburnu’nda gelişmeye başlayan gecekondu olgusu hızla İstanbul çevresinde kuşaklar oluşturmuştur.

  • 1948’de Zeytinburnu’nda gelişmeye başlayan gecekondu olgusu hızla İstanbul çevresinde kuşaklar oluşturmuştur.

  • Kısa sürede kentin hakim konut sunum biçimi haline gelmiştir.

  • Önce daha çok hazine toprakları üzerinde kendi emekleriyle üretilen konutlar iken, zaman içinde hisseli tapulu topraklar üzerinde, ücretli emek kullanarak üretilir hale gelmiştir.



İlk göç dalgasıyla gelenler, Haliç çevresiyle sur dışındaki sanayi kuruluşlarının çevresinde yerleşmiş, Kâğıthane ve Zeytinburnu'nda, ilk gecekondu mahallelerinin çekirdekleri oluşmuştu.

  • İlk göç dalgasıyla gelenler, Haliç çevresiyle sur dışındaki sanayi kuruluşlarının çevresinde yerleşmiş, Kâğıthane ve Zeytinburnu'nda, ilk gecekondu mahallelerinin çekirdekleri oluşmuştu.





1951'de kentin tümündeki gecekondu sayısı 8.500 iken, 1957'de yalnızca Zeytinburnu 26 bin konutta 60 bin kişinin yaşadığı bir gecekondu mahallesi haline gelmişti.

  • 1951'de kentin tümündeki gecekondu sayısı 8.500 iken, 1957'de yalnızca Zeytinburnu 26 bin konutta 60 bin kişinin yaşadığı bir gecekondu mahallesi haline gelmişti.

  • Nüfusu hızla artan Zeytinburnu, 1957'de ilçe statüsüne kavuşmuştu.

  • Anadolu yakasında da Ankara Asfaltı (E5 Karayolu) üzerindeki sanayi kuruluşları çevresinde gecekondulaşma başlamıştı.





İkinci büyük gecekondu mahallesi ise ilk kez 1950'lerde Bulgaristan ve Yugoslavya'dan gelen göçmenlerin yerleştirilmesiyle oluşan Taşlıtarla'da ortaya çıkmıştı. Taşlıtarla, daha sonra Anadolu'dan gelen göç akınlarıyla da büyüdü.

  • İkinci büyük gecekondu mahallesi ise ilk kez 1950'lerde Bulgaristan ve Yugoslavya'dan gelen göçmenlerin yerleştirilmesiyle oluşan Taşlıtarla'da ortaya çıkmıştı. Taşlıtarla, daha sonra Anadolu'dan gelen göç akınlarıyla da büyüdü.

  • 1950'lerin üçüncü büyük gecekondu alanı ise Kağıthane çevresinde gelişmiş, yeni sanayi alanları açılması ile Halkalı, Maltepe gibi denetim dışı alanların parsellenerek gecekondulaşmasına neden olmuştu. Daha sonra da çıkan af yasaları ile bu alanlar yasal bir boyut kazandı.







İstanbul'daki gecekondu sayısı, 1949 yılından itibaren çıkarılan çeşitli af yasaları ile hızlı bir artış göstermiştir.

  • İstanbul'daki gecekondu sayısı, 1949 yılından itibaren çıkarılan çeşitli af yasaları ile hızlı bir artış göstermiştir.

  • Bu sayı 1950'de 8 bin 239, 1959'da 61 bin 400 ve 1963'te 120 bine ulaşmıştır.

  • 1963 yılında İstanbul nüfusunun yüzde 35'i, gecekondu alanlarında yaşayanlardan oluşmuştur.



Nephan Saran’ın1971 yılında yayınlanan 'İstanbul'da Gecekondu Problemi ' isimli makalesinden:

  • Nephan Saran’ın1971 yılında yayınlanan 'İstanbul'da Gecekondu Problemi ' isimli makalesinden:

  • " Burada (Zeytinburnu) yapılan ilk gecekondular yol kenarına kurulmuştur. İlk önce jandarma bu işi biraz hayretle karşılamış fakat gün geçtikçe bunların sayılarının artması jandarmayı müdaheleye mecbur etmiş, evvela kaymakama sonra da valiye haber verilmişti. Vali bunları yıktırmak üzere teşebbüse geçmiş ise de işe politika karıştığından yıkım yaptırılamamıştı. Buna rağmen valinin emri ile gecekondu sahasının etrafı çevrilmiş içeriye içecek su dahi bırakılmamıştı.





1947 yılının kışı ve baharı halkla jandarma arasındaki kavgalarla geçti. 1948 yılının Mayıs ayında bir Salı günü bütün o bölgelerdeki gecekondulara yazılı ve sözlü olarak gecekonduların Pazar günü yıktırılacağı bildirildi. Halk, müthiş bir paniğe kapıldı. Bu işi durdumak üzere gecekonducular sağa sola başvururken bir gazete idarehanesinde kendilerine o sırada İstanbul'da bulunan Büyük Millet Meclisi Reisine gitmeleri tavsiye olunmuş.

  • 1947 yılının kışı ve baharı halkla jandarma arasındaki kavgalarla geçti. 1948 yılının Mayıs ayında bir Salı günü bütün o bölgelerdeki gecekondulara yazılı ve sözlü olarak gecekonduların Pazar günü yıktırılacağı bildirildi. Halk, müthiş bir paniğe kapıldı. Bu işi durdumak üzere gecekonducular sağa sola başvururken bir gazete idarehanesinde kendilerine o sırada İstanbul'da bulunan Büyük Millet Meclisi Reisine gitmeleri tavsiye olunmuş.



Gecekondu ileri gelenlerinden bir grup Reisin evine giderek on bölgeye gelmeye ikna etmiş. Zeytinburnu'na gelen Meclis Reisini halk perişan bir halde ağlayarak karşıladı. Reisin arabası da esasen pek fazla içeri giremedi. Çünkü o tarihte Zeytinburnu diz boyu çamurdu. Meclis reisi, orada halka evlerinin yıktırılmayacağına dair söz verdi ve birkaç gün sonra da radyo, gecekonduların yıktırılmayacağı haberini yayınladı”.

  • Gecekondu ileri gelenlerinden bir grup Reisin evine giderek on bölgeye gelmeye ikna etmiş. Zeytinburnu'na gelen Meclis Reisini halk perişan bir halde ağlayarak karşıladı. Reisin arabası da esasen pek fazla içeri giremedi. Çünkü o tarihte Zeytinburnu diz boyu çamurdu. Meclis reisi, orada halka evlerinin yıktırılmayacağına dair söz verdi ve birkaç gün sonra da radyo, gecekonduların yıktırılmayacağı haberini yayınladı”.

  • http://www.zeytinburnu-bld.gov.tr/bel_zeytinburnu/zeytinburnu/gecekondulasma_sureci.cfm



Daha sonra yerel yönetim siyasetçilerinin, bürokrasinin, kaba kuvvetle denetim kuranların yer aldığı karmaşık bir sektör haline dönüşmüştür.

  • Daha sonra yerel yönetim siyasetçilerinin, bürokrasinin, kaba kuvvetle denetim kuranların yer aldığı karmaşık bir sektör haline dönüşmüştür.

  • Hızla büyüyen, etrafı gecekondularla çevrilen kentin ruhsatlı konutlarının yeraldığı modern kesimlerinde gelişen yapsatçı apartmanları da gerçekte sistemin anlık olarak geliştirdiği bir çözümdü.

  • Kentin yapsatçı apartmanlarından oluşan bölümüne kentin modern kesimi denilmekteydi.

  • Buna rağmen, yapsatçı üretimin meşruiyeti mesleki çevrelerde hep sorun olarak kalmıştır.



Kent arsalarının çok pahalı olması üzerine, küçük girişimcilerin arsa sahiplerinden bu arsalarda konut yaparak satma haklarını kat karşılığında almaları üzerine gelişmiştir.

  • Kent arsalarının çok pahalı olması üzerine, küçük girişimcilerin arsa sahiplerinden bu arsalarda konut yaparak satma haklarını kat karşılığında almaları üzerine gelişmiştir.

  • Bu sistemin iyileşebilmesi için, kat mülkiyeti gibi yeni bir mülkiyet biçiminin gelişmesi gerekmiştir. Bu arz biçimi, piyasaya pahalı konut sunumu dışında, kent içinde imar haklarının artırılması yönünde baskı yaratmıştır.

  • Çok yüksek yoğunluklu, kentsel servisleri, yeşil alanları yetersiz mahalleler doğmuştur.



Konut kiralarının düzenlenmesi, imar afları, konut kredisinde gelişmeler, belediyelerin konuta ilişkin görevlerinde değişmeler, konut üretim ilişkilerinde gelişmele, imar ve kamulaştırma yasalarının değişmesi ve afet sonrası devlet işlerinin kurumsallaşması bu döneme yönelik gelişmelerdir.

  • Konut kiralarının düzenlenmesi, imar afları, konut kredisinde gelişmeler, belediyelerin konuta ilişkin görevlerinde değişmeler, konut üretim ilişkilerinde gelişmele, imar ve kamulaştırma yasalarının değişmesi ve afet sonrası devlet işlerinin kurumsallaşması bu döneme yönelik gelişmelerdir.

  • Kira sorununa hem yüzeysel, hem de uzun vadeli çözüm arayışlarına gidilmiştir.

  • Bazen kiralar denetim altına alınmış, bazen de konut arzının artırılmasına yönelik uzun vadeli girişimler öne çıkmıştır.

  • Devlet konut sorununa çözüm bulamadıkça, vatandaş gecekondulaşmaya yönelmiş ve konut arzını artırmaya yönelik düzenlemelerin yetersiz kalmasına neden olmuştur.



1956 Eylül ile 27 Mayıs 1960 arası Menderes hükümetinin özellikle İstanbul’daki imar ve kamulaştırma faaliyetlerini hatırlamakta fayda bulunmaktadır.

  • 1956 Eylül ile 27 Mayıs 1960 arası Menderes hükümetinin özellikle İstanbul’daki imar ve kamulaştırma faaliyetlerini hatırlamakta fayda bulunmaktadır.

  • 1956-1960 arası dönemde Menderes Operasyonları döneme damgasını vurmuştur.





19. yy.'da III. Napolyon'un Haussmann'a yaptırmış olduğu büyük çaptaki operasyon sonucunda Paris'i şekillendirdiği gibi, Adnan Menderes de 20. yüzyılın ortalarında İstanbul'u çağdaşlaştırmak için harekete geçmiştir.

  • 19. yy.'da III. Napolyon'un Haussmann'a yaptırmış olduğu büyük çaptaki operasyon sonucunda Paris'i şekillendirdiği gibi, Adnan Menderes de 20. yüzyılın ortalarında İstanbul'u çağdaşlaştırmak için harekete geçmiştir.

  • 2. Dünya Savaşı sonrasında yeterli planlama çalışması gerçekleşmeyince, kentin büyümesinin yönlendirilmesinde yeniden mevzi planlara mahkum kalınınca, artan motorlu araç dolaşımını sağlayacak yol sistemi geliştirilemeyince, gerekli trafik düzenlemeleri yapılamayınca, doğan dar boğazların aşılması bir kent sorunu olmaktan çıkarılarak, bir ülke sorunu haline getirilmiştir.



İmar ve kamulaştırma sorunu öne çıkmıştır.

  • İmar ve kamulaştırma sorunu öne çıkmıştır.

  • 1956 tarihli İmar Kanunu ile tüm kentler için konulan aynı standartlar kaldırılmış, her kentin kendi koşullarına uygun plan yapma serbestisi getirilmiştir.

  • Kentleşmenin hızına paralel olarak, planlamanın belediye sınırları içinde çözümlenemeyeceği, bölge planlamasına geçilmesi gerektiği fark edilmiştir.





15 Mart 1961 Dönemin en büyük çarşısının temeli atılıyor

  • 15 Mart 1961 Dönemin en büyük çarşısının temeli atılıyor



1956 yılında tam olarak başlayan bu operasyonların amacı 3 temel fikir üzerine oturtulmuştu:

  • 1956 yılında tam olarak başlayan bu operasyonların amacı 3 temel fikir üzerine oturtulmuştu:

  • Bunlardan birincisi kent içi trafiği rahatlatmak,

  • İkincisi meydanların ve camilerin çevrelerinin açılması,

  • Üçüncüsü de camilerin ve dini yapıların restorasyonunun yapılmasıydı.

  • Bu kapsamda büyük bir kamulaştırma faaliyeti ve çok sayıda yıkım gerçekleşmiştir.



Dolmuş ve minibüs bu dönemde gelişmiştir.

  • Dolmuş ve minibüs bu dönemde gelişmiştir.

  • Hızlı kentleşme döneminde yeterli kaynak harekete geçirilemediği için, bu gereksinme küçük girişimciler eliyle çözümlenmeye çalışılmıştır.

  • Geçmişte kayıkçılık alanında uygulanan dolmuş tipi işletme, taksilerde de kullanılmaya başlanmıştır. Dolmuş hatları ortaya çıkmıştır.





Tarihi yapılar, 30 ve 50'şer metre genişliğindeki yolları açmak için yıkılmış, bazı meydanlar yollara dönüşerek yayaların mekanları arabalara bırakılmıştır.

  • Tarihi yapılar, 30 ve 50'şer metre genişliğindeki yolları açmak için yıkılmış, bazı meydanlar yollara dönüşerek yayaların mekanları arabalara bırakılmıştır.

  • Artan araç sayısı ile kent içi ulaşımın motorlu araçlara yönlendirilmesi süreci başlamıştır.

  • Metro sistemini, "yerin altına yatırılan boşa para" olarak gören Menderes'in, trafik sorununa çözümü o dönemler için yeterli görülse de, zamanla işlevselliğini yitirmiştir.



Edirne-İstanbul karayolunun Topkapı girişinin düzenlenmesi,

  • Edirne-İstanbul karayolunun Topkapı girişinin düzenlenmesi,

  • Yeşilköy'e kadar 50 m genişliğinde bir yol yapılması,

  • Millet Caddesi,

  • Vatan Caddesi,

  • Londra Asfaltı,

  • Barbaros Bulvarı,

  • Tophane- Dolmabahçe yolunun genişletilmesi,

  • Salıpazarı'nda rıhtım ve antrepoların kurulması gibi 1950'lerde İstanbul'un görünümünü değiştiren uygulamalar söz konusu





























Tramvaylar, 1956 sonbaharında başlayan "İmar hareketleri"nden büyük ölçüde etkilendi.

  • Tramvaylar, 1956 sonbaharında başlayan "İmar hareketleri"nden büyük ölçüde etkilendi.

  • İlk önce, tramvayların, şehrin en önemli meydanı Aksaray'a girmesine izin verilmedi. Sonra, Topkapı-Çapa ve Çapa-Aksaray hatlarındaki raylar söküldü.

  • İstanbul, yavaş yavaş, tramvaysız yaşama hazırlanıyordu. İstanbul yakası, 1961 yılında, tramvaylara tamamen veda etti.













1954'te Avrupa yakası için hazırlanan sanayi planı, Mecidiyeköy -Levent, Mecidiyeköy-Şişli, Bomonti ve Kasımpaşa - Kâğıthane arasında kalan kesimleri sanayiye açtı.

  • 1954'te Avrupa yakası için hazırlanan sanayi planı, Mecidiyeköy -Levent, Mecidiyeköy-Şişli, Bomonti ve Kasımpaşa - Kâğıthane arasında kalan kesimleri sanayiye açtı.

  • 1955'te yürürlüğe giren İstanbul Sanayi Planı ise Haliç'teki sanayi yerleşmesini bir ölçüde dondururken, Topkapı-Rami ve Levent'te yeni sanayi alanları belirledi.

  • 1950'lerin üçüncü büyük gecekondu alanı Kâğıthane çevresinde gelişti. Yeni sanayi alanları açılması Halkalı, Maltepe, Kartal gibi denetim dışı alanların parsellenerek gecekondulaşmasına neden oldu.



Hızla yaygınlaşan ve önemli ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlara yol açan bu sağlıksız yapılar, süreç içinde iktidarlar tarafından meşrulaştırmaya çalışılmıştır.

  • Hızla yaygınlaşan ve önemli ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlara yol açan bu sağlıksız yapılar, süreç içinde iktidarlar tarafından meşrulaştırmaya çalışılmıştır.

  • Gecekonduları meşrulaştırmaya yönelik düzenlemelerden ilki 22 Haziran 1948 tarihli ve 5218 sayılı, Ankara’da bulunan gecekonduların durumunu ıslah etmek için çıkarılan yasadır.

  • Bu yasa, Ankara’da belli yerlerdeki gecekonduculara ıslah etme koşuluyla, Yapı ve Yollar Kanunu’na bağlı olmadan meşrulaştırma yolunu açmıştır.



Yasa, yıkılan gecekondulara da yer göstererek, bu yerlerde 1 yıl içinde inşaata başlama yükümlülüğü getirmiştir.

  • Yasa, yıkılan gecekondulara da yer göstererek, bu yerlerde 1 yıl içinde inşaata başlama yükümlülüğü getirmiştir.

  • Ankara’ya özel bu düzenlemenin ardından, tüm yurtta uygulamak üzere 11 Haziran 1949’da 5431 sayılı yasa çıkarılmış; bu yasayla, Yapı ve Yollar Kanunu’nun 13. maddesi değiştirilerek, ruhsatsız inşa edilen yapılara 4 katı ruhsat harcı almak kaydıyla izin verilmiştir.



2 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5805 sayılı “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun”la yurtiçinde korunması gereken mimari ve tarihsel özelliklere sahip anıtların ve diğer taşınmaz eski eserlerin korunma, bakım,onarım, restorasyon islerinde uyulacak ilkeleri ve programları saptamak; saptadığı ilke ve programların uygulanmasını izlemek ve denetlemek; anıtlar ve tasınmaz eski eserlerle ilgili olarak kendisine sunulacak ve özel araştırmaları ile kurul üyeleri tarafından bilgi edinilecek her türlü konu ve uyuşmazlık üzerinde bilimsel görüş bildirmekle yükümlü Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu  (GEEAYK) kurulmuştur. Bu kurulun kurulması ile Cumhuriyet döneminde korumayla ilgili çok büyük bir adım atılmıştır.

  • 2 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5805 sayılı “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun”la yurtiçinde korunması gereken mimari ve tarihsel özelliklere sahip anıtların ve diğer taşınmaz eski eserlerin korunma, bakım,onarım, restorasyon islerinde uyulacak ilkeleri ve programları saptamak; saptadığı ilke ve programların uygulanmasını izlemek ve denetlemek; anıtlar ve tasınmaz eski eserlerle ilgili olarak kendisine sunulacak ve özel araştırmaları ile kurul üyeleri tarafından bilgi edinilecek her türlü konu ve uyuşmazlık üzerinde bilimsel görüş bildirmekle yükümlü Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu  (GEEAYK) kurulmuştur. Bu kurulun kurulması ile Cumhuriyet döneminde korumayla ilgili çok büyük bir adım atılmıştır.



1954 yılında 6235 sayılı yasa ile “Türk Mühendis ve Mimar Odalarının” kurulusu gerçekleşmiştir

  • 1954 yılında 6235 sayılı yasa ile “Türk Mühendis ve Mimar Odalarının” kurulusu gerçekleşmiştir

  • İmar Kongresi’nde yapılan tartışmalar ve çalışmalar sonucu, 16 Temmuz 1956 tarihli ve 6785 sayılı İmar Kanunu kabul edilmiştir. 1956 yılındaki 6785 sayılı “İmar Kanunu” dünyada gelişmeye başlayan o dönemin yeni planlama anlayışının yasası olmuş, kentlerde planlamayı belediye sınırları dışında mücavir alanlara taşıyarak, büyüyen kentlerin imar sorunlarına bir yanıt arayışını yansıtan nitelikteyken (Tekeli, 1998); Belediyeler ile İmar İskan Bakanlığını da planlamada yetkili kılmıştır.



İmar planlarının uygulanması ve hızlı kentleşmenin gerektirdiği kent hizmetlerinin istenilen yerde gerçekleştirilmesi, etkin bir kamulaştırma yasasını gerekli kılmış; 8 Eylül 1956’da 6830 sayılı Kamulaştırma Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu yasayla kamulaştırma kararı verme yetkisi Belediye Encümenine verilmiştir.

  • İmar planlarının uygulanması ve hızlı kentleşmenin gerektirdiği kent hizmetlerinin istenilen yerde gerçekleştirilmesi, etkin bir kamulaştırma yasasını gerekli kılmış; 8 Eylül 1956’da 6830 sayılı Kamulaştırma Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu yasayla kamulaştırma kararı verme yetkisi Belediye Encümenine verilmiştir.



Türk ekonomisi ve köy yaşamı, 2. Dünya Savaşı sonuna değin kendini toparlayamamıştır.

  • Türk ekonomisi ve köy yaşamı, 2. Dünya Savaşı sonuna değin kendini toparlayamamıştır.

  • Savaş sonrasında imar faaliyetlerinin değişmesi açısından iki farklı yönde baskı doğmuştur.

  • Bunlardan birincisi, belediyelere verilen imar planı yapma görevinin yeterli hızda ve nitelikte gerçeklememesidir. Bu konuda Türk Belediyecilik çevresinin geliştirmiş olduğu çözüm, Belediye İmar Heyeti’nin bir ofis haline getirilerek geniş bir teknik kadro kurulması ve Belediyeler Teknik Merkezi’nin oluşturulmasıdır. Buna göre, İller Bankası belediyelerin finans birliği, Türk Belediyecilik Derneği belediyelerin bilim ve meslek birliği, İller ve Belediyeler Ofisi ise belediyelerin teknik birliği olacaktır.



Örgütlenmenin değiştirilmesine yönelik ikinci baskı, planlama faaliyetlerinin Batı ülkelerine olduğu gibi kent ölçeğinden kent üstü ölçeğe taşınması ile ilgilidir.

  • Örgütlenmenin değiştirilmesine yönelik ikinci baskı, planlama faaliyetlerinin Batı ülkelerine olduğu gibi kent ölçeğinden kent üstü ölçeğe taşınması ile ilgilidir.

  • Bu konuda merkezi hükümetlere yeni sorumluluklar verilmek istenmiştir.

  • İmar işlerinin eşgüdüm içinde yürütülmesi için, Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bir müsteşarlık kurumunun oluşturulması gerekliliği dile getirilmiştir.

  • Bu doğrultuda Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Daire Başkanlığı içindeki Şehircilik Fen Heyeti’nin Farklılaşması ve 1956 yılında bir Bölge Planlama Birimi’nin kurulması hayata geçmiş; ardından 14 Mayıs 1958 tarihli ve 7116 sayılı İmar ve İskan Bakanlığı kurulmuştur.

  • Bayındırlık Bakanlığı’ndan farklı olarak kentleşme ve imar konularında uzmanlaşmanın yanı sıra, planlama ve araştırma fonksiyonlarında da yoğunlaşan İmar ve İskan Bakanlığı, imara ilişkin olarak çeşitli bakanlıklar bünyesinde toplanan yetkileri tek elde toplamıştır. Merkezi düzeyde bir örgütlenme çabası hakimdir.



1960’da asker yönetime el koyuyor.

  • 1960’da asker yönetime el koyuyor.

  • 1970’li yıllar dünyada Fordist birikim rejiminin ve kapitalizmin petrol Krizi ile büyük bunalım içine girdiği yıllar.

  • Bu dönemde Türkiye’de de 60’lı yıllarda ortaya çıkan gelişmelerin de etkisi ile ekonomik, toplumsal, siyasal değişiklikler yaşanmaya başlanıyor.

  • Devlet –birey ve devlet-toplum ilişkilerinde önemli ölçüde değişim başlıyor.



Nüfus

  • Nüfus

  • Kentsel nüfus oranı 1960’ta % 26, 1970’te % 32,4; 1975’te % 37,6.





İlk Türk üretimi otomobil ise 1960'da TCDD tarafından yalnızca beş tane üretilen "Devrim" adı verilen örnek otomobildir.Vehbi Koç tarafından kurulan Otosan tarafından 1966-1986 yılları arasında İstanbul'daki fabrikada üretilmiştir. Fabrika 1986'dan sonra Ford Taunus üretimi için kullanılmıştır.

  • İlk Türk üretimi otomobil ise 1960'da TCDD tarafından yalnızca beş tane üretilen "Devrim" adı verilen örnek otomobildir.Vehbi Koç tarafından kurulan Otosan tarafından 1966-1986 yılları arasında İstanbul'daki fabrikada üretilmiştir. Fabrika 1986'dan sonra Ford Taunus üretimi için kullanılmıştır.

  • Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in isteği ve “Bu ülkede otomobil yapılabilir.” düşüncesiyle yola çıkılarak 16 Haziran 1961’de, ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi görevi TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları) işletmesine verilmiştir.



27 Mayıs 1960’ta yönetime müdahale eden askeri idare, 22 Nisan 1961 günü 18-1959 sayılı ve “çift ay” (çok gizli) damgasını taşıyan bir Başbakanlık yazısını Ulaştırma Bakanlığı’na iletti. Yazıda şöyle deniyordu: “Memleketimize has bir binek otomobil motoru imali ve örnek olarak da bir yerli otomobil numunesinin vücut bulmasını müteakip, diğer memleketlerin en iyi evsaftaki otomobilleriyle mukayesesinin yapılarak hatalarının da tesbiti suretiyle bu otomobilin zamanla tekamül ettirilmesi mevzuunun ivedilikle tetkiki...” http://www.yabanca.tr.gg/%26%23304%3Blk-T.ue.rk-Otomobili-_-Devrim.htm

  • 27 Mayıs 1960’ta yönetime müdahale eden askeri idare, 22 Nisan 1961 günü 18-1959 sayılı ve “çift ay” (çok gizli) damgasını taşıyan bir Başbakanlık yazısını Ulaştırma Bakanlığı’na iletti. Yazıda şöyle deniyordu: “Memleketimize has bir binek otomobil motoru imali ve örnek olarak da bir yerli otomobil numunesinin vücut bulmasını müteakip, diğer memleketlerin en iyi evsaftaki otomobilleriyle mukayesesinin yapılarak hatalarının da tesbiti suretiyle bu otomobilin zamanla tekamül ettirilmesi mevzuunun ivedilikle tetkiki...” http://www.yabanca.tr.gg/%26%23304%3Blk-T.ue.rk-Otomobili-_-Devrim.htm







1961-1963 seneleri arasında İtalya'dan "Ansaldo San Giorgio" marka 100 adet Troleybüs alınıyor.

  • 1961-1963 seneleri arasında İtalya'dan "Ansaldo San Giorgio" marka 100 adet Troleybüs alınıyor.

  • 1968’de ilk Türk malı Troleybüs Tosun hizmete giriyor. Filo numarası olarak; "101" sayısı aracın kaportasına işleniyor. İETT ibaresi ekleniyor. 34 KE 164 plaka numarası takılıyor.

  • Tosun ilk seferine çıkıyor ve 16 yıl İETT’ye hizmet veriyor .





Sanayi

  • Sanayi

  • Bu dönem, sanayileşmenin de hız kazandığı bir dönem. Sanayinin ulusal gelire katkısı % 20’leri aşmış; bir tarım ülkesi olmasına karşın, tarım gelirlerinin ulusal gelire katkısı % 30’ların altına düşmüş.

  • Sanayi kuruluşlarının egemenliğine paralel olarak, küçük ve geleneksel işyerlerinde azalma, kitlesel ölçekte sanayi kuruluşu ve fabrikalarda artış.



1960 sonrası politikalar, 1945-1960 döneminin geliştirilmiş ve yoğunlaştırılmış biçimi.

  • 1960 sonrası politikalar, 1945-1960 döneminin geliştirilmiş ve yoğunlaştırılmış biçimi.

  • Ortaya çıkan dönüşüm süreci, kentsel yönetimlerin temel kuruluşlarından olan belediyelere de yeni işlevler yüklemiş, ekonomik ve sosyal gelişme için belediyelere gereksinim olduğuna ilişkin kanılar yaygınlaşmaya başlamış.

  • Buna rağmen, belediyelerde köklü değişiklik yapılmamış; yetersiz mali olanaklarla belediye hizmetlerinin etkin sunumu engellenmiştir.



1960'larda bütün hızıyla süren gecekondulaşmanın yanında kentsel mekânın biçimlenişini değiştiren ikinci olgu da imarlı alanlardaki apartmanlaşma olarak belirdi.

  • 1960'larda bütün hızıyla süren gecekondulaşmanın yanında kentsel mekânın biçimlenişini değiştiren ikinci olgu da imarlı alanlardaki apartmanlaşma olarak belirdi.

  • 1960-65 arasında Türkiye'de gerçekleşen içgöçün yüzde 36'sı, 1965-70 arasında ise yüzde 22,'si İstanbul'a yönelikti. 1960'lann sonunda İstanbul nüfusunun yüzde 25'i, son beş yıl içinde göç edenlerden oluşuyordu. 1962'de 78 bin olan gecekondu sayısı, 10 yıl sonra 195 bine çıktı. Aynı yıl gecekonduda oturanların kent nüfusu içindeki payı yüzde 40 düzeyindeydi. 1970'lerde hazine arazisinde yapılan gecekondulara, belediye sınırları dışındaki tarım alanlarına her türlü denetimden uzak biçimde yapılan tapulu gecekondular da eklendi.



1965'te Kat Mülkiyeti Kanunu'nun çıkmasıyla İstanbul'un kentsel alanındaki arsaların değeri büyük artış gösterdi. İnşaat sektörü en canlı dönemlerinden birine girerken, önce boş alanlar; daha sonra yeşil alanlar, parklar ve oyun alanları apartmanlarla doldu.

  • 1965'te Kat Mülkiyeti Kanunu'nun çıkmasıyla İstanbul'un kentsel alanındaki arsaların değeri büyük artış gösterdi. İnşaat sektörü en canlı dönemlerinden birine girerken, önce boş alanlar; daha sonra yeşil alanlar, parklar ve oyun alanları apartmanlarla doldu.



Bakanlar Kurulu 6/4978 sayılı kararı ile İstanbuli, Ankara, İzmir metropoliten planlarının hazırlanması amacıyla Nazım Plan Büroları kurulması kararlaştırılıyor.

  • Bakanlar Kurulu 6/4978 sayılı kararı ile İstanbuli, Ankara, İzmir metropoliten planlarının hazırlanması amacıyla Nazım Plan Büroları kurulması kararlaştırılıyor.

  • Kararname, planların hazırlanması sorumluluğunu Nazım Plan Bürolarına, bu planların aynen uygulanmasını sağlayacak hukuki çerçeveyi hazırlama görevini de İmar ve İskan Bakanlığı’na veriyor.



1970'lerde İstanbul, büyük bir nüfus yığılmasının da etkisiyle konut ve ulaşım gibi temel altyapı gereksinmelerinde büyük boyutlara varan sorunlarla karşı karşıya kaldı.

  • 1970'lerde İstanbul, büyük bir nüfus yığılmasının da etkisiyle konut ve ulaşım gibi temel altyapı gereksinmelerinde büyük boyutlara varan sorunlarla karşı karşıya kaldı.

  • Bu yıllarda İstanbul'da mekânsal yapı açısından en önemli olgu, Boğaz'ın iki yakasının bir köprüyle bağlanmasıydı. Kentin transit taşımacılık işlevini güçlendiren Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları, hızlı büyüme sonucunda kısa sürede kent içi ulaşım ağının omurgası haline geldi.

  • 1970'lerin bir başka önemli olgusu da, yerli otomobil üretiminin başlaması ve özel oto sayısında görülen büyük artıştı.



1970’lerin başıyla sonları arasında bazı büyük belediyelere egemen olan partiler ile merkezi hükümetin ayrı partilerden olması, yerel özerkli ve demokrasi tartışmalarını öne çıkarmıştır.

  • 1970’lerin başıyla sonları arasında bazı büyük belediyelere egemen olan partiler ile merkezi hükümetin ayrı partilerden olması, yerel özerkli ve demokrasi tartışmalarını öne çıkarmıştır.

  • 1973 yerel seçimlerine kadar merkezi hükümet ile belediye yönetimleri aynı partiden.

  • Bu seçimle denge değişiyor. Sağ partiler merkezde, sosyal demokratlar ise Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük belediyelerde güçlü oluyor.

  • Yerel ölçekte ilk kez merkezi yönetim ve yerel yönetimler arasında siyasal ve ideolojik çatışma ortaya çıkıyor ve bunun sonucunda yeni bir belediyecilik anlayışı doğuyor.



Bu süreçte, Sosyal Demokratlar, yeni belediyecilik adıyla belediyeciliğe ilişkin politikaları uygulamaya çalışıyor.

  • Bu süreçte, Sosyal Demokratlar, yeni belediyecilik adıyla belediyeciliğe ilişkin politikaları uygulamaya çalışıyor.

  • Yeni program doğrultusunda sosyal demokratlar, yerel yönetimlerde kamu sektörü ağırlıklı bir strateji izlemiş ve sınırları içindeki özel kuruluşları yönlendirici işlev ve misyonlar yüklenmişlerdir.

  • Bu belediyeler, yönlendirici özelliklerini kullanırken, kentin gelişmesiyle ilgili alınacak kararları ve bu konudaki girişimleri araç olarak kullanmışlardır.

  • Yönlendirici ve özendirici belediyecilik anlayışı, 1970’li yıllarda aynı zamanda belediyelerin düzenleyici işlevini de beraberinde getirmiş, bu regülatif anlayış Fordist belediye yaklaşımını ortaya koymuştur.





Bu dönemde belediyeler kıt kaynakları verimli kullanmak ve halka ucuz mal dağıtmak amacıyla hizmetleri bizzat kendileri üretmeye başlamışlardır. Konut ve arsa üretimi, asfalt yapımı, ekmek üretimi,vb.

  • Bu dönemde belediyeler kıt kaynakları verimli kullanmak ve halka ucuz mal dağıtmak amacıyla hizmetleri bizzat kendileri üretmeye başlamışlardır. Konut ve arsa üretimi, asfalt yapımı, ekmek üretimi,vb.

  • Belediyeler eliyle toplu konut girişimi bu dönemde. İlk olarak İzmit belediyesinde uygulanıyor. Başarılı olamıyor. Ankara’da Batıkent Projesiyle gerçekleşiyor.

  • Çevrecilik hareketleri ve kültürel etkinlikler başlıyor.

  • Kent içi toplu taşımacılığa önem veriliyor. Belediye otobüs filosu gelişiyor.







Yeni belediyecilik anlayışı, belediyelerin üzerindeki denetimin temelde halk tarafından seçimler ve yargı yoluyla kurulmasının doğru olacağını belirtiyor.

  • Yeni belediyecilik anlayışı, belediyelerin üzerindeki denetimin temelde halk tarafından seçimler ve yargı yoluyla kurulmasının doğru olacağını belirtiyor.

  • Yönetsel vesayetin sadece tarihi eserlerin yıkılması gibi sonradan telafisi olanaksız durumlarda kullanılmasını savunuyor.

  • Böylelikle, yeni süreçte ortaya çıkan ve Sosyal Demokrat belediyelerin düşünce, gelenek ve uygulamalarınca çerçevesi çizilen yeni belediyecilik hareketi, belediyelerin toplum içindeki demokratik yerlerine, yeni işlevlerine, aralarındaki dayanışma ve işbirliği olanaklarına vurgu yapıyor.



1961 Anayasası döneme damgasını vuran gelişme.

  • 1961 Anayasası döneme damgasını vuran gelişme.

  • 1924 anayasası yerel yönetimlerden açıkça söz etmezken, bu anayasa, özerk ve güçlü bir yerel yönetim kurumunun geliştirilmesine imkan sağlayacak bir çerçeve ortaya koymuş.

  • 112. madde:” İdarenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim esasına dayanır. İdare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve yasayla düzenlenir” diyor ve böylece devlet örgütlenmesi içinde yerel yönetimlerin fonksiyonlarını belirtiyor.



  • 116. madde “mahalli idareler il, belediye ve köy halkının müşterek mahalli ihtiyaçlarını karşılayan ve genel karar organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişileridir” ifadesini kullanıyor.

  • 55. madde yerel seçimleri düzenliyor. Buna göre seçimler: Serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yapılır. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını vurguluyor.



Yine bu dönemde, Anayasa’nın getirmiş olduğu ve sınıf ayrımı gözetmeksizin toplumun tüm kesimlerine refah artışı sağlama yükümlülüğünü öngören sosyal devlet anlayışı, merkezi ve yerel yönetimler açısından büyük önem taşımaktadır.

  • Yine bu dönemde, Anayasa’nın getirmiş olduğu ve sınıf ayrımı gözetmeksizin toplumun tüm kesimlerine refah artışı sağlama yükümlülüğünü öngören sosyal devlet anlayışı, merkezi ve yerel yönetimler açısından büyük önem taşımaktadır.

  • Bu anlayış çerçevesinde Anayasa, 49. madde ile devlete ve belediyelere, özellikle ekonomik açıdan zayıf toplum kesimlerine asgari geçim ve sağlıklı yaşam koşullarını sağlama işlevi yüklemiştir.

  • Bu kapsamda, 775 sayılı Gecekondu Yasası, kentlerde oluşan sağlıksız gecekondu bölgelerini ıslah etmeyi, dar gelirli kesimlere barınma ve konut olanakları sunmayı öngörmüştür.



1963 yılında kabul edilen 307 sayılı yasayla belediye başkanlarının tek dereceli çoğunluk usulüyle seçilmesi yöntemi getirilmiş; Tek Parti döneminden kalan, belediye başkanlarının seçiminin vali ya da Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması kuralı kaldırılmış.

  • 1963 yılında kabul edilen 307 sayılı yasayla belediye başkanlarının tek dereceli çoğunluk usulüyle seçilmesi yöntemi getirilmiş; Tek Parti döneminden kalan, belediye başkanlarının seçiminin vali ya da Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması kuralı kaldırılmış.

  • Böylece belediye yönetiminde güçlü başkan modeline geçilmiş. Eski sistemde belediye başkanları meclis tarafından seçildiklerinden, daha çok meclisin egemenliği altında faaliyetlerini sürdürüyor.

  • Hemşehrilerine karşı doğrudan sorumlulukları yok.

  • Yani eski uygulamada güçlü meclis modeli var.



1970’lerde koruma konusundaki bir gelişme de, kullanım hakları kısıtlanan eski eser sahiplerine parasal destek sağlanması yolunda çözümler aranması ve ilk kez 17.07.1972 tarihli ve 1610 sayılı “Emlak Vergisi Yasası”nın 30. Maddesi ile, belgeli eski eserlere 1/10 oranında vergi indirimi uygulanmasının kabul edilmesidir

  • 1970’lerde koruma konusundaki bir gelişme de, kullanım hakları kısıtlanan eski eser sahiplerine parasal destek sağlanması yolunda çözümler aranması ve ilk kez 17.07.1972 tarihli ve 1610 sayılı “Emlak Vergisi Yasası”nın 30. Maddesi ile, belgeli eski eserlere 1/10 oranında vergi indirimi uygulanmasının kabul edilmesidir



1972 yılında çıkartılan 1605 sayılı İmar Kanunu, metropol kentler, bölge ve alt bölge planlaması gibi kavramları getirerek planlama kademelendirilmesini ortaya koymuştur.

  • 1972 yılında çıkartılan 1605 sayılı İmar Kanunu, metropol kentler, bölge ve alt bölge planlaması gibi kavramları getirerek planlama kademelendirilmesini ortaya koymuştur.

  • Bu anlamda Türkiye’de üst ölçekli planlamanın planlama hiyerarşisi içinde yerini almasının bu kanunla birlikte gerçekleştiği söylenebilir.



25.04.1973 ve 1710 sayılı “Eski Eserler” yasası ile tarihi eserlerin korunmasına ciddi ilk adım atılmıştır.

  • 25.04.1973 ve 1710 sayılı “Eski Eserler” yasası ile tarihi eserlerin korunmasına ciddi ilk adım atılmıştır.

  • Bu kanunla, taşınır ve taşınmaz eski eserlerin ayrıca, anıt, külliye, tarihi sit, arkeolojik sit, tabii sit kavramlarının ilk defa ayrıntılı tanımları ve kapsamları belirtilmiştir. Bu yasanın 15. maddesiyle tarihi yapıt sahiplerine parasal ve teknik destek sağlanabileceğine söz verilmesine karsın, bunu destekleyecek kaynak işlerliğe kavuşturulamamıştır.



GEEAYK, 13.02.1976 tarih ve 8891 sayılı kararı ile “kentsel sit” deyiminin 1710 sayılı yasada belirtilen “sit” tanımı içinde yorumlanmasını kabul etmiştir

  • GEEAYK, 13.02.1976 tarih ve 8891 sayılı kararı ile “kentsel sit” deyiminin 1710 sayılı yasada belirtilen “sit” tanımı içinde yorumlanmasını kabul etmiştir

  • Buna göre kentsel sit, “Yaşanılan kentlerin belli bir devirde belli bir kesiminde homojen olarak sosyal, ekonomik, kültürel durumunu yansıtan, özellikler veya tarihi veya bilimsel veya artistik veya arkeolojik veya etnografik veya edebi veya efsanevi önemi bakımından korunmaları ve değerlendirilmeleri gereken yerler” olarak tanımlamıştır.

  • Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 26.01.1977 gün ve 196 sayılı genelgesiyle 1710 sayılı Eski Eserler Yasasının 8. maddesine göre yapılan saptama, belgeleme ve tescil işlemleri yurt düzeyinde yaygınlaştırılmış ve hızlandırılmıştır.



1961 Anayasası’nın 41. maddesi, iktisadi, sosyal, kültürel kalkınma için gerekli olan kalkınma planları yapma ödevinin devlete ait olduğunu belirtiyor, bu görevi 129. maddesi ile merkezi yönetimin bir kuruluşu olan DPT’ye veriyor.

  • 1961 Anayasası’nın 41. maddesi, iktisadi, sosyal, kültürel kalkınma için gerekli olan kalkınma planları yapma ödevinin devlete ait olduğunu belirtiyor, bu görevi 129. maddesi ile merkezi yönetimin bir kuruluşu olan DPT’ye veriyor.

  • Planlarda yerel yönetimlerin örgüt ve işlevlerine yönelik öneriler, hedefler, çoğu tümüyle gerçekleşmemiş olsa da yer alıyor.



1966 tarihli ve 710 sayılı yasa ile belediyelerin imarla ilgili denetleme yetkisi İmar ve İskan Bakanlığı’na devrediliyor. Bu yasa belediyelerin fen ve imar işlerinde çalıştırılan personelin atamalarının, belediye başkanının önerisi ile İmar ve İskan Bakanlığı’nca yapılmasını öngörüyor; merkeziyetçi yapıyı güçlendiriyor.

  • 1966 tarihli ve 710 sayılı yasa ile belediyelerin imarla ilgili denetleme yetkisi İmar ve İskan Bakanlığı’na devrediliyor. Bu yasa belediyelerin fen ve imar işlerinde çalıştırılan personelin atamalarının, belediye başkanının önerisi ile İmar ve İskan Bakanlığı’nca yapılmasını öngörüyor; merkeziyetçi yapıyı güçlendiriyor.

  • 1965’te bakanlar kurulu kararıyla Ankara, İstanbul, İzmir gibi metropol kentlerin nazım imar planlarının hazırlanması görevi bakanlığa veriliyor.



Sırasıyla Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu (1966), İzmir Nazım Plan Bürosu (1968), Ankara Nazım Plan Bürosu (1969) çalışmalarına başlamıştır.

  • Sırasıyla Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu (1966), İzmir Nazım Plan Bürosu (1968), Ankara Nazım Plan Bürosu (1969) çalışmalarına başlamıştır.

  • Bu büyük kentler yanı sıra, İmar ve İskan Bakanlığı tarafından, Çukurova, Bursa, Erzurum ve Elazığ’da Metropoliten Planlama Dairesi’ne bağlı olarak planlama büroları kurulmuş , büyük kent özelliği gösteren Bursa, Adana, Mersin, Samsun, Elazığ, Erzurum gibi kentler için de metropoliten planlama çalışmaları yapılmıştır.



  • 1965 Nazım Plan Bürolarının Kuruluşu

  • 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1963 – 1967

  • 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972



1972 tarihli 1605 sayılı yasa merkezi yönetimin imar planlaması konusundaki yetkisini artırıyor; belediyeleri dışlıyor.

  • 1972 tarihli 1605 sayılı yasa merkezi yönetimin imar planlaması konusundaki yetkisini artırıyor; belediyeleri dışlıyor.

  • Birinci planda, (1963-1967) yerel yönetimlerle ilgili olarak, kamu harcamalarına halkın katılımının demokrasi ve kalkınma açısından önemli yarar sağlayacağı belirtiliyor; katılıma en uygun kuruluşlar olarak yerel yönetimlere vurgu yapılıyor.



1968-1972 arası yapılan ikinci planda, kalkınmanın itici gücü olarak kentleşmeye özel önem verilmiş; desteklenmesi öngörülmüş. Konut sorununun çözümüne toplu konut anlayışı getirilmiştir.

  • 1968-1972 arası yapılan ikinci planda, kalkınmanın itici gücü olarak kentleşmeye özel önem verilmiş; desteklenmesi öngörülmüş. Konut sorununun çözümüne toplu konut anlayışı getirilmiştir.

  • Bu dönemde yapılan çalışmaların ilk ve en önemlisi MEHTAP (Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi) dir. 1962’de geniş bir uzman kadrosu ile başlatılıyor.

  • Amaç, merkezi yönetim görevlilerinin, kadrolara en uygun biçimde yerleştirilmesini sağlamak suretiyle, daha rasyonel örgütlenme, daha sistematik planlama ve eşgüdüm; daha etkin bir mali denetim ve daha iyi işleyen bir personel sistemi kurmak.



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin