Hasan BACANLI1
Eğitim öğrencilere düşünmeyi öğretmeyi amaçlamıştır. Bu amaçladığı düşünmeyi özgür düşünme ve bilimsel düşünme gibi sıfatlarla ifade etmektedir. Özgür düşünme demekle öğrencilerin kalıplaşmış düşünme biçimlerinden kurtulmalarını, bilimsel düşünme demekle de hipotetik düşünmelerini ve problem çözebilmelerini belirtmek istemektedir. Bu düşünme biçimlerine son zamanlarda pozitif, yani olumlu düşünme eklenmiştir. Olaylara olumlu tarafından bakmak ve kısmen de polyannacılık olarak nitelendirilebilecek olan bu düşünme biçimi eğitimde olmasa bile kişisel gelişim çalışmalarında oldukça popüler olmuştur.
Gündelik hayata bakıldığında insanların doğru akıl yürütemedikleri, yanlış akıl yürütmeler kullandıkları sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ayrıca bireyler karşı karşıya kaldıkları problemleri çözme konusunda da pek başarılı değillerdir. Toplumsal anlaşmazlıkların kökeninde de büyük ölçüde bulunan bu yanlış akıl yürütme biçimleridir. Hatta Nasreddin Hocanın da aslında insanların yanlış akıl yürütmelerini göstermek için böyle davrandığı görüşü ileri sürülmektedir.
Eğitim bireyleri topluma hazırlarken, onlara gerekli becerileri öğretmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda bireylere doğru düşünme becerileri kazandırması gerekir. Doğru düşünmenin ne olduğu bu noktada önem kazanmaktadır. Özgür düşünme veya bilimsel düşünme insanların düşünme biçimlerini meşrulaştırmak için kullanılabilecek kadar esnek kavramlardır. İnsanlar düşüncelerinin bilimsel olduğunu iddia etmekte ve özgür olduğunu zannetmektedirler. Oysa kalıpyargılarla ve alışılmış yöntemlerle düşünmeyi sürdürmektedirler. Kısacası, bilimsel düşünme ve özgür düşünme doğru düşünmek için yeterli olma vasfını (böyle bir vasfı var idiyse) kaybetmiştir. Ayrıca, zaten bu iki düşünme biçiminin doğru düşünmek için yetersiz kalacağı da düşünülebilir.
Bu nedenlerle eğitim sistemlerinin dayanağı olacak bir düşünme modeline ihtiyaç bulunmaktadır. Bu düşünme modeli Dört Katlı Düşünme Modeli (DKDM)2 olarak adlandırılmıştır. Dört katlı olarak adlandırılmasının nedeni, dört düşünme biçiminin birbiri üzerine bina edilerek doğru düşünmeye ulaşılabileceği düşüncesine dayanmasındandır. DKDM temelde holistik bir modeldir. Yani, model dört düşünme biçimi bir araya geldiğinde doğru düşünmenin ortaya çıkacağını öngörür. Ancak bu düşünme biçimleri birbirlerini doğuracak niteliktedirler ve birbirlerine göre kısmen hiyerarşik yapıları bulunmaktadır. Başka bir deyişle, DKDM bütün olarak holistik, ama düşünme biçimlerinin yapılanması açısından hiyerarşiktir.
DKDM öncelikle insan hayatındaki önemli dört alanı belirleyerek yola çıkmaktadır. Bu alanlar hakikat, güzellik, iyilik ve inançtır. İnsan etrafındaki dünyanın bir hakikatının3, gerçekliğinin olduğunu düşünmektedir. Her ne kadar dünya “yalan dünya” ise de, aslında gerçekliği vardır. İnsanın tüm yapıp ettikleri dış dünyanın gerçekliği üzerine kuruludur. İnsanlık tarihi insanın gerçeği arayış tarihidir. “Biz dış dünyayı nasıl bilebiliriz”den, “dış dünya gerçekten var mıdır”a kadar çeşitli sorular felsefe tarihi boyunca tartışılmıştır. İnsan dış dünyanın olmamasına da katlanabilecek durumda değildir, onunla ilgili bilgilerinin tamamen asılsız olmasına da. Her ne kadar son zamanlarda gerçekliğin zihinsel bir kurgu olduğu ve dış dünya üzerindeki bilgimizin tamamen algısal olduğu, dolayısıyla yanılgı olabileceği gibi düşünceler ortaya atılıp tartışılmakta ise de, insan dış dünya gerçekliğini elinden bırakmak niyetinde değildir4.
Benzer şekilde insan güzellik arayışı içinde olan bir varlıktır. İnsanın hayret duygusunun temelinde de bu güzellik duygusu bulunmaktadır. İnsan çirkin bir şeyi istemez. Zaten çirkin terimi istenemeyen terimiyle ortaklıklar taşımaktadır. İnsanın güzellik arayışı ve talebi sadece dış dünyanın güzel bulunması veya güzelleştirilmesi anlamına gelmez. Güzel davranışlarda bulunmak da güzellik duygusunun bir uzantısıdır, spor oyunları bunun uç bir örneğidir. Diğer bir güzellik alanı güzel söz söylemektir, tarih boyunca hitabet sanatı insanın hem hoşlandığı hem de etkilendiği bir sanat olmuştur. İnsan bir şey yapmışsa, bunu güzel olmasını istemiştir. İnsan dünyanın, ortamın, toplumun, davranışlarının, sözlerinin, vb güzel olmasını istediği gibi kendisinin de güzel olmasını, güzel bulunmasını ister, güzelleşmeye çalışır.
Diğer bir alan iyilik alanıdır. İyilik insanın dünyadaki davranışlarının temelinde bulunmaktadır. Daha doğrusu bulunması beklenmektedir. İnsan kendisinin iyi olduğunu düşünmeye, hissetmeye ihtiyaç duymaktadır. Özsaygı, bu iyilik duygusunun bir şeklidir. Kişi kendine saygı duyabilmesi için, kendisinin iyi olduğunu düşünmesi gerekir. Kötü biri olduğunu düşünen bir kişi kendine saygı duyamaz. Başkaları tarafından kötü olarak nitelendirilen kişiler bile kendi içlerinde iyi bir iş yaptıklarını, veya bu kötülüğü herkesin iyiliği için istediklerini düşünürler. Söz gelimi uyuşturucu kaçakçıları veya mafya babaları davranışları ile insanları kötülükten koruduklarını düşünürler. Onlar için diğer kaçakçılar veya babalar kötü olabilir. Maslov’un ihtiyaç listesindeki saygınlık ihtiyacı, kişinin içinde bulunduğu grup tarafından varlığının kabul edilmesi ve topluluk içinde bir yere sahip olması anlamına gelir ki, kötü bir ortamda kişi kendini kötü buluyorsa bile, bunu kaderin bir oyunu olarak değerlendirerek kendini temize çıkarma çabası içinde olur. İnsan doğuştan getirilen bir iyilik duygusu taşır. Başkalarına iyilik yapmak, kendine iyi davranmak gibi özelliklerin dışında, yaptığı işi iyi yapmak gibi anlamlara gelen iyilik, diğer bir davranış alanıdır.
Dördüncü davranış alanı olan inanç ise, bir şeye inanmak anlamına gelir. İnsan bir şeye inanınca edince, kendini emniyette hisseder, umutlanır, güven duygusu edinir. İman kişiyi güvende hissettiren duygudur. Bu duygu genellikle dine dayalıdır. Din bu duygunun büyük bir sağlayıcısı ise de, inanç sadece Tanrı’ya inanmak anlamına gelmemektedir. Kişinin kendini huzura kavuşturacak, rahatlatacak bir inanç duygusu doğaya, doğaüstüne, kendine, bir insana, veya başka soyut kavramlara inanarak da edinilebilir. Yaşam içindeki çeşitli şartların insana vermiş olduğu şaşkınlık ve güçsüzlük duyguları inanç yoluyla rahatlamaya dönüşür.
Dolayısıyla DKDM bu dört özelliğin insan hayatının temeli olduğunu ve düşünme eğitiminin de buna dayalı olması gerektiği düşüncesine dayalıdır. Bu dört dayanak aynı zamanda eğitim sisteminin de dayanağı olmalıdır. Eğitim bir insanı her yönüyle yetiştirmeyi amaçlıyorsa, bu dört boyutta yetiştirmelidir.
Belli başlı eğitim veya felsefe çalışma alanı olarak bakıldığında hakikat felsefe alanı olarak epistemoloji, bilim dalı olarak fen bilimlerinde öncelikli olarak kendini ortaya koyar. Epistemoloji bilginin ne olduğunu ele alırken, fen bilimleri insana dış dünyanın ne ve nasıl olduğunu öğretir. Bilgi bu anlamda bizim dış dünya ile kurabileceğimiz tek ilişki biçimidir. Dış dünya ancak duyu organlarımız aracılığıyla bizim için bilgi niteliğinde bize ulaşabilir. Bu yüzden dış dünyanın niteliğinin yanı sıra onunla ilişki kurma biçimimiz olan bilginin niteliği de önemlidir.
Güzellik kendini estetik alanında ortaya koyar. Estetik her ne kadar ilk bakışta sadece sanatı ifade ediyor gibi görünse de, sadece sanatçıları değil, herkesi ilgilendiren bir alandır. Resim, edebiyat, müzik ve beden eğitimi alanları estetiğe yöneliktir. Bu dersler öğrencilerin güzel çizgi, güzel ifade, güzel ses ve güzel hareket geliştirmelerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Hakikat açısından hemen hemen herkesin bilmesi gereken veya ulaşması gereken bir bilgi olması beklenebilirken, estetik açısından herkes kendi içinde değerlendirilir, herkesin aynı noktaya gelmesi beklenmez.
Üçüncü alan olan iyilik felsefi bir disiplin olarak etik (yani ahlak) ile ilişkilendirilebilir. İyi ve doğru davranışın ele alındığı etik alanı tarih boyunca insanın davranışlarında nasıl ve ne kadar seçim yapabiliyor olduğunu ve bu seçimi ne yönde yapması gerektiğini ele almıştır. Birey açısından bakıldığında gerek iyi bir şey yapmak, gerekse bir şeyi iyi yapmak iyilik kapsamında değerlendirilebilir. Bu anlamda iyi bir şey yapmanın ötesinde bir şeyi iyi yapmak da etiğin bir parçası sayılabilir.
Dördüncü alan olan iman ise felsefi alan olarak metafizik, eğitim alanı olarak rehberlik ve psikolojik danışma alanlarıyla ilişkilidir. Bir kişinin kendini iyi hissetmesi psikolojik danışmanın amaçlarındandır. Hatta son yıllarda ortaya çıkan pozitif psikoloji alanının temel amacı bireyin ve toplumların iyi (buradaki iyi etik bir iyi değil, huzurlu, mutlu, umutlu, öznel olarak kendini iyi hisseden anlamında iyi’dir) olmalarına psikolojinin katkısını sağlamaktır. Psikolojik danışma bir anlamda kişilerin kendilerini kabullenmelerini ve rahat ve huzurlu olmalarını sağlamaya çalışmaktadır. Veya tersinden ifade edilirse rahatsızlık ve huzursuzluklarını gidermeye çalışmaktadır. Felsefi disiplin olan metafizik ise var olan fiziksel gerçekliğin ötesinde anlam arayışını ifade eder. Varoluşta derin anlamlar yakalamaya çalışır. Çünkü her ne kadar varoluşçuluk insanın dünyaya atıldığını öne sürüyorsa da, bu duygu çoğu insan için katlanılabilir bir duygu değildir ve bu yüzden Eric Fromm’un deyimiyle insanlar özgürlükten kaçmanın yollarını ararlar.
Bu dört dayanağın ortaya çıkardığı davranış biçimleri de farklıdır. Hakikat bilme davranışını ortaya koyar. İnsan gerçekliği bilgi edinme yoluyla bilir. Bunun bir uzantısı olarak da ortaya çıkan sonuç bilgidir. Güzellik, yapılarak ortaya konur. Güzellikle ilgili olarak kişinin yaptığı şeyler kişinin bir nesne üzerinde gerçekleştirdiği eylemine vurgu yapmaktadır. Bir şey güzel hale getirilirken, insan onu bir şekle sokar. Yapma eylemi ürün olarak yapıt ortaya koyar. İyilik ise davranışla ilgilidir ve etme davranışı ağırlık kazanır. Etme herhangi bir nesne üzerinde gerçekleştirilmez, kişinin kendi davranışının bir niteliğidir. Kişinin yemek yemesi bir etmedir; buna karşılık yemek yapmak yapmadır. İyilik eylem veya etkinlikle ortaya çıkar. İnanç inanma eylemine işaret eder. Kişi metafizik varlıkla ilgili olarak inanır, o konuda rahatladığı zaman inanmış olur, ona güvenmiş olur. Ortaya çıkan sonuç umuttur veya huzurdur.
DKDM bu alanların öngördüğü düşünme biçimlerini de ortaya koymaktadır. Buna göre hakikat alanı, bilme davranışına dayalı olarak eleştirel düşünme biçimini öngörmektedir. Hakikate ulaşmak isteyen kişi eleştirel düşünmek durumundadır. Eleştirel düşünmenin diğer bir şekli veya adı da bilimsel düşünmedir, çünkü bilim olaylara eleştirel yaklaşmak zorundadır. Ancak bilimsel düşünme düşünmenin biçimini belirtmediği için eleştirel düşünme terimi daha uygun bir terim olacaktır. Eleştirel düşünme eldeki bir ölçüte göre, karşı karşıya kalınan olgu, nesne veya düşünceyi değerlendirmek demektir. Türkçedeki karşılığı elemekle ilgili olduğu halde, İngilizce karşılığı ölçütle ilgili olduğunu açığa vurmaktadır. Kritik kelimesi kriter kelimesiyle ilişkilidir. Kriter de eleştiride kullanılan ölçüte işaret eder. Eleştirel düşünme bilgiyi doğrulama yolu olarak da görülebilir. Bilginin hakikate uygunluğu eleştirel düşünme ile belirlenebilir. Eleştirel düşünme doğru veya sağlam duygusuna dayanır. Eleştirel düşünmenin zıttı eleştirisiz düşünmedir.
Güzellikle ilgili düşünme biçimi ise yaratıcı düşünmedir. Yaratıcılığın niteliği ile ilgili tartışmalar bir yana, yaratıcılığın tanımı konusunda uzlaşılabilmiş değildir. Ancak tanımlarda şu iki özelliğin bulunduğu görülmektedir: yenilik ve yararlılık. Bur düşüncenin yeni olması ve yararlı olması onu yaratıcı düşünce haline getirmektedir. Güzellik kavramı buradaki yararlılık ile bağlantılıdır. Güzel kavramı insan zihninde iyi, yararlı kelimeleriyle yakın anlamlar ifade etmektedir. Güzelliği sadece sanatsal güzellik olarak ele aldığımızda yaratıcılığın önemli bir kısmını ihmal etmiş oluruz. Yeni bir alet geliştirmiş olan kişi sanatsal anlamda yaratıcı olmayabilir, ama yararlılık anlamında yaratıcıdır. Yaratıcılık tarih boyunca yapılmamış bir şeyi yaparak ortaya konan bir eylem olma şartı taşımaz. Yani, bir şeyin yaratıcı olması için tarih boyunca hiç yapılmamış olması gerekmez. Öyle olsaydı yaratıcı insan sayısı çok az olurdu, etrafımızdaki birçok kişi için yaratıcı terimini kullanamazdık. Yaratıcılık bireysel anlamda ele alındığında, kişi daha önce yapmadığı bir şeyi yapıyorsa ve bu yaptığı yararlı bir şeyse onun yaratıcı olduğu söylenebilir. Yaratıcı düşünmenin zıttı donuk düşünmedir.
İyilikle ilgili düşünme biçimi özenli düşünmedir. Kişinin özünün katkıda bulunduğu bu düşünme biçimi kişinin kendisini (özünü) işine vermesi anlamına da gelir. Yaptığı şeyin iyi ve doğru yapılmasına kişinin özen göstermesi onun etik düşüncesinin bir uzantısı olarak görülmektedir. Özenli düşünme, ince eleyip sık dokuyarak düşünmedir. Düşünmenin kurallarını ve işlemlerini önemseyerek uygun bir şekilde düşünmeye başlamaktır. Alan olarak felsefe insanların düşüncelerinin özenli olması için uğraşır. Yaratıcı düşünme merak duygusuna dayandığı gibi özenli düşünme de önem duygusuna dayanır. Özenli düşünmenin zıttı pervasız düşünmedir.
Umutlu düşünme imanla ilgili olan düşünme biçimidir. İman kişiye umut duygusu verir. Var olanın ötesinde çözümlerin bulunacağı düşüncesi umutlu düşünmedir. İnsanın dünyada varoluşunun temeli umuttur. İnsan umudu sayesinde dünyada kalır ve yaşamını sürdürür. Bilmediği veya henüz meydana gelmemiş şeylerle ilgili umut insan yaşamının özüdür. İnsan akşam yatarken sabah kalkmayı umut eder. Umut insan düşüncesinin pusulasıdır; nerde umut varsa, insan oraya döner. Umutlu düşünmenin zıttı çaresiz düşünmedir.
DKDM’ne göre, bu dört düşünme biçiminin birlikte ele alındığı zaman doğru bir düşünme meydana gelebilir. Eleştirel düşünme yaratıcı düşünme olmadan yeni şeyler bulamaz, var olanı eleştirmenin ötesine geçemez. Yaratıcı düşünme eleştirel düşünme olmadan hayalci düşünme olur, özenli düşünme olmadan da yaratıcılığını tam olarak ortaya koyamaz. Özenli düşünme özen gösterebilmek için eleştirel düşünmeye ve yaratıcı düşünmeye ve asıl önemlisi umutlu düşünmeye ihtiyaç duyar. Umutlu düşünme hepsinin temelidir, ama eleştirmeden umudun sınırlarını bilemez, yaratıcı düşünme olmadan olası umut kapılarını bilemez, özenli olmadan heva ve hevesten başka bir şey ortaya çıkaramaz.
Ayrıca bu düşünme biçimleri kendi içinde hiyerarşik bir yapıya sahiptir. En temel halka eleştirel düşünmedir; Öncelikle elde var olan durumla ilgili bilgi toplamayı ve var olan bilgileri irdelemeyi içerir. İkinci halka yaratıcı düşünmedir; Olabilecek alternatifleri üretir. Üçüncü halka özenli düşünmedir; Hem bu yolları etik bir süzgeçten geçirir, hem de yapılan işlerin titizlikle yapılmasını öngörür. Son ve en kapsamlı halka umutlu düşünmedir; Tüm yapılan işlemlerin huzur süzgecinden geçirilmesini öngörür.
Dört düşünme biçiminin bir araya gelmesi tutarlı, dengeli, sistemli, çözüm yolu bulabilen kısaca doğru bir düşünme ortaya koyabilir. Doğru düşünmeyi öğretmeyi amaçlayan her eğitim bu dört düşünmeyi bir araya toplamalıdır. Bu düşünme biçimleri enasır-ı erbaaya (dört temel unsur) benzer; bir araya geldiklerinde doğru düşünmeyi ortaya çıkaracaklardır.
Dostları ilə paylaş: |