Düşüncenin değil olay akışının ağırlıklı olduğu paragraflar



Yüklə 445 b.
tarix03.11.2017
ölçüsü445 b.
#29220
növüYazı


Paragrafın Yapısı Paragrafları doğru anlayabilmek İçin paragrafın yapısı üzerinde, geniş bir bilgiye ve pratiğe sahip olmamız gerekmektedir. Paragraflar genellikle iki grupta toplanabilir. Birincisi öyküleme ağırlıklı yani bir düşüncenin değil olay akışının ağırlıklı olduğu paragraflar. Bu gruptakilerin yapısının bilinmesi pek Önemli değildir. Bizim için asıl önemli olan düşünce yalısı türündeki paragrafların yapısıdır, Düşünce yazısı türündeki eserlerden alınmış paragrafların giriş, gelişme, sonuç şeklinde planlan vardır.


Paragrafın bölümleri üzerine genel bir altyapı oluşturmak için bir Örnek parça inceleyelim.

  • Paragrafın bölümleri üzerine genel bir altyapı oluşturmak için bir Örnek parça inceleyelim.

  • Aşağıdaki parçada yazarın birinci bölümde bir fikir öne sürdüğüne ve ikinci bölümde bu fikrini desteklemek için örnek verdiğine son bölümde bir sonuca ulaştığına dikkat ediniz.

  • Bunlar giriş, gelişme ve sonuç bölümleridir.



Sanatta güzelliğin, onun anlaşılırlığı ve yararlılığı gibi durumlarla ilgisiz olduğu iyi bilinmeli. »♦ Antep'in ünlü sinemacısı Nakıp Ali, o sıralar çok tutulan "Beyaz Yele" ve "Kırmızı Balon" filmlerini kente getirtmiş, oynatacakmış da pek umudu yokmuş. Umulmadık bir seyirci kitlesiyle karşılaşmış Filmden ne anladıkları konusunda sorulan sorulara seyirciler düz bir yanıt vermişler: "Bilmem... Çok güzeldi." »♦ Güzelliğin başlı başına bir işlevi var anlaşılan. Yararlı ya da anlaşılır olması önemli değil, varolması yetiyor. Bu da ister aydınların ister halkın neyi anlayıp anlamadığı, neyi sevip sevmeyeceği, ona nelerin sunulması gerektiği konusunda ahkâm kesmekten alıkoymalı bizleri.

  • Sanatta güzelliğin, onun anlaşılırlığı ve yararlılığı gibi durumlarla ilgisiz olduğu iyi bilinmeli. »♦ Antep'in ünlü sinemacısı Nakıp Ali, o sıralar çok tutulan "Beyaz Yele" ve "Kırmızı Balon" filmlerini kente getirtmiş, oynatacakmış da pek umudu yokmuş. Umulmadık bir seyirci kitlesiyle karşılaşmış Filmden ne anladıkları konusunda sorulan sorulara seyirciler düz bir yanıt vermişler: "Bilmem... Çok güzeldi." »♦ Güzelliğin başlı başına bir işlevi var anlaşılan. Yararlı ya da anlaşılır olması önemli değil, varolması yetiyor. Bu da ister aydınların ister halkın neyi anlayıp anlamadığı, neyi sevip sevmeyeceği, ona nelerin sunulması gerektiği konusunda ahkâm kesmekten alıkoymalı bizleri.



GİRİŞ BÖLÜMÜ

  • İdeal bir paragrafın ilk bölümü olan giriş bölümünde yazar, sonraki bolümde savunacağı, üzerinde duracağı, destekleyeceği fikri ortaya atar.

  • Aşağıdaki örnek parçada giriş bölümüne dikkat edelim.



Yakup Bey, çocuklarına modern eğitim sistemlerine örnek olacak değerde bir eğitim metodu uygular. »♦ Çocuklarına kızmayı adet edinmemiş bu olgun baba, yaramazlık yapan çocuklarını azarlamak ya da dövmek yerine, ellerine birer kağıt kalem tutuşturur, önlerine de bir vazo çiçek veya başka bir örnek koyar, elindeki bozuk paralan şangırdatırmış, çocukları, şangırdayan paraların ödül olarak verileceğini hayal ederken bir taraftan da pür dikkat resim yaparlarmış.

  • Yakup Bey, çocuklarına modern eğitim sistemlerine örnek olacak değerde bir eğitim metodu uygular. »♦ Çocuklarına kızmayı adet edinmemiş bu olgun baba, yaramazlık yapan çocuklarını azarlamak ya da dövmek yerine, ellerine birer kağıt kalem tutuşturur, önlerine de bir vazo çiçek veya başka bir örnek koyar, elindeki bozuk paralan şangırdatırmış, çocukları, şangırdayan paraların ödül olarak verileceğini hayal ederken bir taraftan da pür dikkat resim yaparlarmış.



Yukarıdaki parçada "»♦" İşaretinden önceki kısımda yazar, paragrafta anlatacağı düşünceye giriş yapmıştır. Dikkat edilirse bundan sonraki bölümde, bu bölümdeki fikri desteklemek için örnek vermiştir.

  • Yukarıdaki parçada "»♦" İşaretinden önceki kısımda yazar, paragrafta anlatacağı düşünceye giriş yapmıştır. Dikkat edilirse bundan sonraki bölümde, bu bölümdeki fikri desteklemek için örnek vermiştir.

  • Demek ki bu ilk bölüm giriş bölümüdür.



Giriş bölümü konuya giriştir. Sonrasında mutlaka Örnek gelecek diye bir şart yoktur.

  • Giriş bölümü konuya giriştir. Sonrasında mutlaka Örnek gelecek diye bir şart yoktur.

  • Aşağıdaki paragrafta giriş bölümünde konuya giriş yapılmıştır. Sonraki cümlelerde ise birinci cümlede sözü edilen insanlara çengel atmak sözünün anlamı açıklanmıştır. Konuya nasıl girildiğine, açıklamanın nasıl yapıldığına dikkat edelim.



»♦ Ben yazılarımda sadece, insanlara çengel atmaya çalışırım. »♦ Onların düşüncelerine, sözlerine, düşlerine, mutluluklarına, acılarına, sevinçlerine ve bu yiğitlerin yoğurt yiyişlerine eğilirim. Bir başka deyişle yaşayanları kitaplara geçirerek ölümsüzleştiririm, onları tekrar yaşatırım Kaleme gelmezlerden, gönül belasına düşenlerden tutun da çanak yalayıcılara, hıkmıkçılara, iyilik pehlivanlarına, diktatörlere, uzaktan merhabacılara değin herkes benim tenceremde pişer.

  • »♦ Ben yazılarımda sadece, insanlara çengel atmaya çalışırım. »♦ Onların düşüncelerine, sözlerine, düşlerine, mutluluklarına, acılarına, sevinçlerine ve bu yiğitlerin yoğurt yiyişlerine eğilirim. Bir başka deyişle yaşayanları kitaplara geçirerek ölümsüzleştiririm, onları tekrar yaşatırım Kaleme gelmezlerden, gönül belasına düşenlerden tutun da çanak yalayıcılara, hıkmıkçılara, iyilik pehlivanlarına, diktatörlere, uzaktan merhabacılara değin herkes benim tenceremde pişer.



Bir Yazının İlk Cümlesinin Özellikleri

  • Paragrafta giriş bölümü genellikle tek, bazen de iki cümleden oluşur.

  • Giriş bölümünün ilk cümlesi Önemlidir. Bu aynı zamanda bir yazının veya paragrafın ilk cümlesi olacağından bu cümlede bir önceki cümleyi gerektirecek ifadeler bulunmaz.



Bir yazının ilk cümlesi olmaya uygun olan cümleler

  • 1. Eleştirmenlerin görüşlerine güvenmeyen sanatçının başarılı olacağına inanmıyorum.

  • 2. Türk şiirinde kullanılmış birçok ölçü vardır.

  • 3. Her eser, yazarından okuyucuya bir mektuptur.

  • 4. Okumayan insanlar ile hiçbir işin başarılamayacağını birçok insan kabul ediyor.



Dikkat edilirse bu cümleler, kendilerinden önce başka cümlelere gerek duymadan bir paragraf başlatabilirler Çünkü bu cümlelerde, sonraki cümlelerde ispatlanması gereken birer yargı vardır. Bağlayıcı öğe yoktur. Demek ki bu cümleler bir yazının ilk cümlesi olabilir

  • Dikkat edilirse bu cümleler, kendilerinden önce başka cümlelere gerek duymadan bir paragraf başlatabilirler Çünkü bu cümlelerde, sonraki cümlelerde ispatlanması gereken birer yargı vardır. Bağlayıcı öğe yoktur. Demek ki bu cümleler bir yazının ilk cümlesi olabilir



1. Eleştirmenin bu görüşüne güvenmeyen sanatçı başarılı olamaz.

  • 1. Eleştirmenin bu görüşüne güvenmeyen sanatçı başarılı olamaz.

  • 2. Türk şiirinde kullanılmış bunun gibi dana birçok ölçü vardır.

  • 3. Özetle, her eser yazarından okuyucuya bîr mektuptur.

  • 4. Bundan dolayı, okumayan insanlar ile hiçbir işin başarılamayacağını savunuyorum.



Dikkat edilirse bu cümlelerde siyah yazılan sözler, bu cümleyi daha önceki bir cümleye bağlıyor. Demek ki bu cümlelerden önce başka cümleler var. Öyleyse bunlar bir yazının ilk cümlesi olmaya uygun değildir.

  • Dikkat edilirse bu cümlelerde siyah yazılan sözler, bu cümleyi daha önceki bir cümleye bağlıyor. Demek ki bu cümlelerden önce başka cümleler var. Öyleyse bunlar bir yazının ilk cümlesi olmaya uygun değildir.



Öyle ise, şunu bilmemiz gerekiyor ki bir yazının ilk cümlesi olacak cümlede bundan dolayı, çünkü, ama, ancak, şöyle ki, fakat, yalnız gibi, önceki bir cümlenin habercisi, bağlayıcı sözcükler bulunmamalıdır.

  • Öyle ise, şunu bilmemiz gerekiyor ki bir yazının ilk cümlesi olacak cümlede bundan dolayı, çünkü, ama, ancak, şöyle ki, fakat, yalnız gibi, önceki bir cümlenin habercisi, bağlayıcı sözcükler bulunmamalıdır.



Sanatçılar, dış dünyadan algıladıklarını iç dünyalarıyla birleştirerek bunları eserlerine yansıtırlar.

  • Sanatçılar, dış dünyadan algıladıklarını iç dünyalarıyla birleştirerek bunları eserlerine yansıtırlar.

  • Sözcükleri kişilerin Özelliklerine göre ve titizlikle seçmeleri, ustaca kullanmaları sanatçıların üslûplarına ayrı bir özellik kazandırır.

  • Sanatçılar, dış dünyadan algıladıkları bu görüntüleri iç dünyalarıyla birleştirerek eserlerine yansıtırlar.

  • Öykülerde konu olarak genelde insan ve deniz işlenir.

  • Öykülerinin ana konusu insan ve denizdir.



Sözcükleri kişilerin özelliklerine göre ve titizlikle seçmesi ustaca kullanması üslubuna ayrı bir özellik kazandırmıştır,

  • Sözcükleri kişilerin özelliklerine göre ve titizlikle seçmesi ustaca kullanması üslubuna ayrı bir özellik kazandırmıştır,

  • Sait Faik'in hikâyelerine toplumun her kesimi, her insan, her duygu konu olmuştur.

  • Gözlem yeteneği güçlü yazarlar konu

  • sıkıntısı çekmezler.

  • Özetleyecek olursak hayatın herhangi bir dakikası, birkaç saati onun öykülerine konu olabilir.

  • Çünkü gözlem yeteneği güçlüydü ve konu sıkıntısı çekmiyordu.



Sait Faik, İstanbul'un daha çok kenar

  • Sait Faik, İstanbul'un daha çok kenar

  • mahallelerini ve adaları anlatmıştır.

  • Yazarların eserlerinde çevrelerini

  • anlatmaları iyidir ne var ki bu bazen aşırıya kaçıyor.

  • Sait Faik, İstanbul'un daha çok kenar mahallelerini ve adaları bunun için anlatmıştır.

  • Ne var ki yazarların, eserlerinde çevrelerini anlatmaları bazen aşırıya kaçıyor.



GELİŞME BÖLÜMÜ

  • Giriş bölümünde öne sürülen düşünce bu bölümde desteklenir, ispatlanır, Yazar, ortaya attığı düşüncesini geliş­tirmek veya ispatlamak için düşünceyi geliştirme yolları* kullanır. Bu bölümde açıklama, destekleme, ispatlama esas olduğu için bağlayıcı öğe dediğimiz bundan dolayı, çünkü, ama, ancak, bu görüşe göre, öyle ise gibi, bulunduğu cümleyi bir önceki cümleye bağlayan sözler göze çarpar.



Sözcükler zamanla, çeşitli sebeplerle, çok değişik kavramları karşılar hale gelebiliyor. »♦ Sözgelimi, önceleri sırf koyun, sığır, deve gibi hayvanların topuna birden mal denirken, bu sözcük bugün daha çok, her türlü taşınabilen servet anlamında kullanılmaktadır. Çünkü, bir zamanlar çobanlıkla geçinen dedelerimiz servet olarak yalnız bu hayvanları tanıyorlardı; başka kültür çevreleriyle temasa geçince, servet olarak altın gibi, gümüş gibi başka nesneleri de öğrendiler. Böylece mal sözcüğü kültür değişimi sonunda öteki nesneleri de içine aldı.

  • Sözcükler zamanla, çeşitli sebeplerle, çok değişik kavramları karşılar hale gelebiliyor. »♦ Sözgelimi, önceleri sırf koyun, sığır, deve gibi hayvanların topuna birden mal denirken, bu sözcük bugün daha çok, her türlü taşınabilen servet anlamında kullanılmaktadır. Çünkü, bir zamanlar çobanlıkla geçinen dedelerimiz servet olarak yalnız bu hayvanları tanıyorlardı; başka kültür çevreleriyle temasa geçince, servet olarak altın gibi, gümüş gibi başka nesneleri de öğrendiler. Böylece mal sözcüğü kültür değişimi sonunda öteki nesneleri de içine aldı.



Bugün biz insanlarımıza, kendi dillerinde, kendileri İçin gerekli temel bilgileri verecek olan kitapları dahi okutabilme konusunda tam bir başarısızlık içindeyiz. »♦ Basılan gazete, dergi ve kitap sayılarına baktığımızda bunun çarpıcı bir olumsuzluk olarak karşımızda durduğunu görmekte gecikmeyiz. Buna kütüphanelerden yararlanma oranlarını da ekleyebiliriz. Hatta kitapların baskı adetlerine de bir göz atabiliriz. »♦ İtiraf etmeliyiz ki insanlarımızın kitaplardan yararlanma oranı çok düşük.

  • Bugün biz insanlarımıza, kendi dillerinde, kendileri İçin gerekli temel bilgileri verecek olan kitapları dahi okutabilme konusunda tam bir başarısızlık içindeyiz. »♦ Basılan gazete, dergi ve kitap sayılarına baktığımızda bunun çarpıcı bir olumsuzluk olarak karşımızda durduğunu görmekte gecikmeyiz. Buna kütüphanelerden yararlanma oranlarını da ekleyebiliriz. Hatta kitapların baskı adetlerine de bir göz atabiliriz. »♦ İtiraf etmeliyiz ki insanlarımızın kitaplardan yararlanma oranı çok düşük.



Her birine çok büyük saygı gösterdiğim bazı kitapevlerinin 80'li yıllardan itibaren değişik derecelerde yozlaştığı görüşündeyim. »♦ Bunlar önceleri bir kitapevi zincirinin parçası oldular. Kâr kaygılarıyla raflarındaki edebiyat ve şiir kitaplarının sayısını en aza indirdiler. Kaset, dergi, gezi rehberi, takvim gibi nesne­ler satmaya başladılar. Masraflarını kısmak için asgari ücrete razı kitap sevmez insanlar çalıştırmaya başladılar. Kitaplardan gasp ettikleri bölümlerde çay ve kahve satma girişimleriyle övünür oldular.

  • Her birine çok büyük saygı gösterdiğim bazı kitapevlerinin 80'li yıllardan itibaren değişik derecelerde yozlaştığı görüşündeyim. »♦ Bunlar önceleri bir kitapevi zincirinin parçası oldular. Kâr kaygılarıyla raflarındaki edebiyat ve şiir kitaplarının sayısını en aza indirdiler. Kaset, dergi, gezi rehberi, takvim gibi nesne­ler satmaya başladılar. Masraflarını kısmak için asgari ücrete razı kitap sevmez insanlar çalıştırmaya başladılar. Kitaplardan gasp ettikleri bölümlerde çay ve kahve satma girişimleriyle övünür oldular.



SONUÇ BÖLÜMÜ

  • Yazar giriş bölümünde bir fikir öne sürmüştü. Gelişme bölümünde bu fikri, düşünceyi geliştirme yollarıyla desteklemiş ve inanılır hale getirmişti. Son bölüm olan sonuç bölümünde ise yazar, fikrini derleyip toparlar ve bir sonuca bağlar. Bu bölüm genellikle tek cümledir.



Sanatçılar eserlerine yapılan eleştirileri nedense kabul etmek istemiyorlar. »♦ Çok açık gaflarını bile bir türlü görmek istemiyorlar. "Evet ama, fakat, hayır, şey yani, tabii ki dediğiniz yanlış" laflarıyla işi idareye çalışıyorlar. »♦ Bilmiyorlar ki iyi sanatçı olmak, eleşti­riye açık insanların harcıdır. Eleştirilmeden başarılı olmak olanaksızdır.

  • Sanatçılar eserlerine yapılan eleştirileri nedense kabul etmek istemiyorlar. »♦ Çok açık gaflarını bile bir türlü görmek istemiyorlar. "Evet ama, fakat, hayır, şey yani, tabii ki dediğiniz yanlış" laflarıyla işi idareye çalışıyorlar. »♦ Bilmiyorlar ki iyi sanatçı olmak, eleşti­riye açık insanların harcıdır. Eleştirilmeden başarılı olmak olanaksızdır.



Önceleri taşradan da büyük sanatçılar çıkacağını zannederdim. İlk romanımı yayımlayınca pek ses getirdi diyemem. Bir şeyi çok iyi anladım o zaman. Gerçek bir yazar olmak gerçek bir üne kavuşmak bir taşra kentinde kesinlikle mümkün değildi. Ben de kalktım İstanbul'a gittim, yani büyük kente. Evet İstanbul büyük kenttir ve büyük kentlere özgü kurallar uygulanır orada. »♦ Hiçbir zaman, hiçbir taşra kentinde ben yazarım deyip yazar olamazsınız, kimse olamaz.

  • Önceleri taşradan da büyük sanatçılar çıkacağını zannederdim. İlk romanımı yayımlayınca pek ses getirdi diyemem. Bir şeyi çok iyi anladım o zaman. Gerçek bir yazar olmak gerçek bir üne kavuşmak bir taşra kentinde kesinlikle mümkün değildi. Ben de kalktım İstanbul'a gittim, yani büyük kente. Evet İstanbul büyük kenttir ve büyük kentlere özgü kurallar uygulanır orada. »♦ Hiçbir zaman, hiçbir taşra kentinde ben yazarım deyip yazar olamazsınız, kimse olamaz.



Her Paragraf İdeal Olarak Bölümlenmez

  • Giriş, gelişme ve sonuç bölümü olan paragraflar ideal paragraflardır. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki bütün paragraflar ideal değildir. Yani her paragrafın giriş, gelişme, sonuç bölümlerinin olması gerekmez. Bazıları giriş ve gelişme, bazıları gelişme ve sonuç, bazıları da sadece gelişine bölümünden oluşmaktadır.



Türkiye'de yaşayan insanların kitap okumak için boş zamanlan yoktur. Çünkü burada kitap boş zamanda okunur bir nesnedir. Otobüste giderken her gün seyrettiğimiz yerleri seyretmekten daha önemli ne olabilir ki? Belki yol kenarındaki çimler biraz daha büyü­müştür. Gazetelerin promosyon olarak verdiklerinin haricinde kitaba ayıracak para da yoktur. Bunlarda vitrindeki kullanılmayan fincanlarla ebedi komşu olmuşlardır.

  • Türkiye'de yaşayan insanların kitap okumak için boş zamanlan yoktur. Çünkü burada kitap boş zamanda okunur bir nesnedir. Otobüste giderken her gün seyrettiğimiz yerleri seyretmekten daha önemli ne olabilir ki? Belki yol kenarındaki çimler biraz daha büyü­müştür. Gazetelerin promosyon olarak verdiklerinin haricinde kitaba ayıracak para da yoktur. Bunlarda vitrindeki kullanılmayan fincanlarla ebedi komşu olmuşlardır.



Konuşma ve dinlemeyi, anlaşma madalyonunun iki yüzü gibi birbirini tamamlayan yönler olarak düşünmek gerekir. »♦ Televizyondaki tartışma programlarını izleyenler, dinleme bakımından ne kadar yetişmemiş olduğumuzu anlamakta güçlük çekmezler. Genelde güzel konuşan çoktur; fakat kendini vererek dikkatle dinleyenlerin sayısı pek fazla değildir. Oysa konuşma öyle bir diyalogdur ki buna katılan bir insan, sırası geldikçe aktif veya pasif rol oynar. »♦ Bu sanatta sivrilebilmek için saygı ile hitap etmesini bildiğimiz gibi dinlemesini de bilmemiz gerekir.

  • Konuşma ve dinlemeyi, anlaşma madalyonunun iki yüzü gibi birbirini tamamlayan yönler olarak düşünmek gerekir. »♦ Televizyondaki tartışma programlarını izleyenler, dinleme bakımından ne kadar yetişmemiş olduğumuzu anlamakta güçlük çekmezler. Genelde güzel konuşan çoktur; fakat kendini vererek dikkatle dinleyenlerin sayısı pek fazla değildir. Oysa konuşma öyle bir diyalogdur ki buna katılan bir insan, sırası geldikçe aktif veya pasif rol oynar. »♦ Bu sanatta sivrilebilmek için saygı ile hitap etmesini bildiğimiz gibi dinlemesini de bilmemiz gerekir.



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin