DÜZ YAZI TÜRLERİ:
A-ÖĞRETİCİ YAZILAR:
1-MAKALE
Dergi ve gazeteye özgü yazılardır.
Yazar bir görüşü dile getirmeye dile getirdiği görüşü de savunmaya çalışır. Yazılarda ispat zorunludur.
Bilimsel yazılardır. Anlatım öznel değil nesneldir.
Daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatımdan yararlanılır. Bu yazılar kalıcı yazılardır.
Yazan kişi konunun uzmanı olmalıdır.
Türk edebiyatının ilk makalesini Şinasi 1860’ta Tercüman-ı Ahval’in Mukaddime’siyle yazmıştır.
Ziya Paşa’nın Şiir ve İnşa’sı da ünlüdür.
2-FIKRA
Dergi ve gazete yazılarıdır. Günlük yazılardır ve kalıcı değildirler.
Genellikle güncel olaylardan bahsedilir. İspat kaygısı yoktur.
Yazan kişi konunun uzmanı olmayabilir. Genellikle öznel yazılardır.
3-DENEME
Bu türde yazar özgürce seçer konusunu. Amaç okura yeni bakış açısı kazandırmaktır.
Yazıda ispat kaygısı yoktur.Yazılar okurla sohbet havası içinde olur.
Bu türün kurucusu Fransız yazar Montaigne’dir. (Denemeler) Diğerleri Alain, Andre Gide, Bacon…
Türk edebiyatında: Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Salah Birsel, Nermi Uygur
Not: 1989 ve1994 öys de çıktı.
4-ELEŞTİRİ
Belli bir sanat edebiyat ya da düşünce yapıtının içeriğini bu içeriğin işleniş biçimini değerlendiren iyi kötü yanlarıyla ortaya koyan yazılardır. Bu yazıda belgelerden ve örneklerden bolca yararlanılır.
Eleştiride eleştirinin önyargısız olması önemlidir.
5-RÖPORTAJ
Bir olayı durumu ya da gerçeği inceleme gezip görme soruşturma tanıklarla konuşma uzmanların görüşlerine başvurma vb. yöntemlerle yapılan yazı türüdür. Röportajda bütün anlatım biçimlerinden yararlanılır.
Resim ve fotoğraf önemli materyallerdir. Gazete ve dergi yazılarıdır.
6-GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)
Bir yazarın yurt içinde ya da yurt dışında gezip gördüğü yerler hakkında yazdığı yazılardır.
Yazıda önemli olan anlatılan mekanın çok az tanınıyor olmasıdır.Yazı okurda ilgi uyandırmalıdır.
Gezilen yerler ilginç ve özgün yönleriyle anlatılmalıdır.
Dünya edb. Marco Polo, İbni Batuda
Türk edebiyatında: Evliya Çelebi,(seyehatname) Babürşah (Babürname) Seyit Ali Reis (Miratü’l Memalik) Piri Reis Kitab-ı Bahriye.
7-BİYOĞRAFİ
Ünlü bir sanatçı,şair, yazar, devlet adamı hakkında araştırmacı bir yazar tarafından tutulan yazılardır.
Araştırmacı yazarın gerçeklere bağlı kalması gerekir.
Ali Şir Nevai (Mecalisü’n Nefais) ilk biyografi.
Çıkmış soru: Biyografinin divan edb. karşılığı (91 öys)
8-OTOBİYOĞRAFİ (ÖZYAŞAMÖYKÜSÜ)
Kişinin yaşamına ilişkin gerçekleri kendi kaleminden dile getirmesidir. Otobiyoğrafi yazarı yazısını kişisel yaşamıyla sınırlı tutar.
9-ANI (HATIRA)
Bir yazarın yaşadığı ya da tanığı olduğu kimi önemli olay ve durumları yakından tanıma fırsatı bulduğu ünlü kişilerle olan ilişkileri vb. öyküleyici bir anlatımla yazıya döktüğü yazılardır.
Anılar günlükler gibi sıcağı sıcağına yazılmaz.
Yazılanların gerçeğe bağlı kalınarak çarpıtılmadan yazılması gerekir.
Yazar günlüklerden, mektuplardan fotoğraflardan yararlanır.Ziya Paşa-Defter-i Amal
10-GÜNLÜK (GÜNCE)
Toplumca tanınmış bir kişinin yaşadığı günü sıcağı sıcağına yansıtmak, günle ilgili duygularını düşüncelerini dile getirmek bütün bunları kendi kendisiyle tartışmak amacıyla tuttuğu günlük notlardır.
Yazının altında ya da üstünde günün tarihi olur.
Bu yazılar çoğunlukla başkası okusun diye yazılmazlar.
Bu yazılar kişinin iç dünyasını en iyi yansıtan yazılardır.
Bu yazılar tarihçiler için belge değerindedir.
Oğuz Atay-( Günlük Bütün Eserleri) Nihat Erim (Günlükler) Fevzi Çakmak (Mareşal ve Günlükleri) Salah Birsel (Papağanname Günlük)
11-MEKTUP
Bir insanın, bir durumu sormak bir isteği paylaşmak belli konularda görüş alışverişinde bulunmak ilişkileri sıcak tutmak ya da haberleşmek amacıyla uzaktaki birine yazdığı yazılardır.
Sanat değeri taşıyan mektuplara “Edebi mektup”, sanat değeri olmayanlarına da “Özel mektup” denir.
Devlet dairelerinde kullanılanlarına “Resmi mektup”, ticaretle ilgili olanlarına “İş mektubu” denir.
Nazım Hikmet_Kemal Tahir’e Hapishaneden Mektuplar—Cenap Şahabettin-Hac Yolunda,Avrupa Mektupları,Ahmet Rasim,Romanya Mektupları,Nurullah Ataç-Okura MektuplarCahit Sıtkı Tarancı,Ziya’ya MektuplarNamık Kemal, Hususi Mektuplar
12-SOHBET
Bir yazarın günlük seçtiği bir konuda kendine özgü görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden karşısındakilerle konuşuyormuş gibi anlattığı yazı türüne denir.
Cümleler konuşma üslubundadır.
Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar,cevaplar verir.
Sohbetlerde konular uzatılmaz,fazla ayrıntıya inilmez.
Amaç okuyucuyu konu üzerinde düşündürmektir.
Not:Sohbette yazar okurla, denemede kendisiyle konuşur.
Türk edebiyatında: Şevket Rado, Ahmet Rasim, Nurullah Ataç, Falih Rıfkı Atay, Suut Kemal Yetkin,..
13.PORTRE
Ünlü bir kimseyi kendine özgü özellikleriyle okura tanıtmak amacıyla yazılan yazılara denir.
Bu türde gözlem önemlidir.
Başta roman ve hikayede olmak üzere gezi anı .vb. türlerde de kullanılır.
Fiziksel portre: Kişinin dış görünüşünü esas alan yazılardır.
Ruhsal portre:Kişinin iç dünyasını esas alıp anlatan yazılardır.
14.MONOGRAFİ
Bir kimsenin bilinmeyen (açıklanmasında sakınca görülmüyorsa kimi özel) durumlarının açığa çıkarılması için kaleme alınan yazılardır.
Bu bir eser bir yer de olabilir.
Eğer sanatçı inceleniyorsa bu sanatçının diğer sanatçılardan farklı yönleri belirtilmelidir.
15.ÇEVİRİ(ADAPTE)
Yabancı dille yazılmış bir eseri kendi diline aktarmaya çeviri denir.
Adaptasyon çevrilen eserin yerli motiflere göre yeniden ele alınmasıdır.
Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den adaptasyonları
Yakup Kadri’nin Bağdatlı Ruhi’den rubai çevirileri.
15.ÖZGEÇMİŞ
Önemli bir kişinin gerekli görüldüğü taktirde hayatının kısaca kaleme alınmasıdır.
Tanıtım yazılarıdır.
16.TUTANAK
Çeşitli sebeplerle düzenlenen toplantılardaki konuşmaların yazıya aktarılması ve kurumca imzalanarak resmiyet kazanması sonucu oluşan yazılardır.
17.HABER
Bir zamana ait bir olayı kısa bir şekilde halka ulaştıran ve değeri ilgilendirdiği kişi sayısıyla ölçülen yazıya haber denir.
18.MÜLAKAT(GÖRÜŞME)
Görüşmecinin toplumda tanınan uzman bir kişiyle bir konu hakkında yaptığı konuşmaya denir.
Not:Mülakatta bir uzman kişiyle görüşülür ve yazı ona dayandırılır.Röportajda birden çok kişiyle de görüşülebilir hatta hiç görüşme yapılmadan yazılardan alıntılar yapılabilir.
Ruşen Eşref Ünaydın (Diyorlar ki) Hikmet Feridun Es (Bugün de Diyorlar ki)
19.SENARYO
Filme konu olacak olayın,hikayenin,romanın sinemaya uyarlanarak diyaloglar halinde kaleme alınmasıdır.
20.İNCELEME(TAHLİL)
Bir yazının ya da sözün ayrıntılara inilerek tahliline denir.
İncelemeyi yapan kişi konunun uzmanı olmalıdır.
İncelme her konuda yapılabilir.
Fuat Köprülü, Ali Nihat Tarlan,Ahmet Hamdi Tanpınar ünlü incelemecilerdir.Mehmet Kaplan’ın Şiir ve Hikaye Tahlilleri ünlüdür.
21.RAPOR
Bir olayı konuyu kişiyi vb. inceleyen kişinin sorumlu olduğu makama verilmek üzere tuttuğu yazıya denir.
22.BİBLİYOGRAFYA
Yayımlanmış kitaplar hakkında bilgi veren esere denir.
Katip Çelebi’nin Keşfü’z Zünun adlı eseri bu türde ilktir.
23.SÖYLEV(NUTUK-HİTABET
Genellikle sözlü olarak bir topluluk önünde topluluğa heyecan vermek için yapılan konuşmalara denir.
Dünyada Sokrates ve Çiçero ünlüdür.
Türk edebiyatında Göktürk kitabeleri. Atatürk’ün Nutuk adlı eseri ve Gençliğe İfadesi yine Onuncu Yıl Nutku.
24.TARTIŞMA
Bir konunun olumlu ve olumsuz yönleri hakkında bir gerçeği ortaya çıkarmak için çoğu zaman belgelere dayanarak konunun uzman iki tarafınca yapılan konuşmalara denir.
25.MÜNÂZARA
Bir konunun olumlu veya olumsuz yönlerinin yeni bakış açılarıyla ortaya konulmasıdır.
Amaç öğrencilere yeni ufuklar kazandırmaktır.
26.KONFERANS
Bir uzman tarafından bir gerçeğin bir çok yönüyle sözlü olarak sunulmasıdır.
27.BİLDİRİ(TEBLİĞ)
Bilimsel yazıdır.Bir araştırmacının yeni bir fikri,buluşu kamuoyuyla paylaşmak için kaleme aldığı yazıdır.
İlmi bir üslûpla yazılır.
28.AÇIKOTURUM
Bir başkanın yönetiminde toplumu ilgilendiren bir konunun yetkili kişilerce ele alınıp değişik yönlerden incelenmesine denir.
29.PANEL
Belli bir konunun topluluk önünde bir sohbet havası içinde bir karara varmaktan çok değişik şekillerde irdelenmesine denir.
30.FORUM
Panel sonrasında gerekli görülürse tartışmaya dinleyicilerde katılır ve panel foruma döner.
31.SEMPOZYUM
Belirlenmiş konularda konuların uzmanları tarafından topluluk önünde yapılan seri konuşmalara denir.
Birkaç gün sürebilir.
Konuşmacı sayısı en fazla altıdır.
Konuşmalar 20 dakikayla sınırlandırılır.
B-YARATICI VE YAŞATICI YAZILAR:
A-ÖYKÜ (HİKAYE)
Yaşanmış ya da yaşanabilir nitelikteki olayları yer,kişi ve zaman göstererek okuyucuda ilgi uyandırabilecek şekilde iletmeye öykü denir.
Bizde öykücülük Tanzimatla başlar. Ahmet Mithat Efendi’nin Letâif-i Rivayet, Kıssadan Hisse ve Samipaşazâde Sezai’nin Sergüzeşt eseri bizdeki ilk öykülerdir.
1-KLASİK ÖYKÜ (OLAY ÖYKÜSÜ)
Belli bir zamanda yaşanan ana olay ile onu doğuran yardımcı olaylardan oluşur. Hikaye giriş gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur.
İlk klasik öyküyü Gıovanni Boccacio (Bokasyo) Decemeron ile vermiştir.
Bu türün ilk büyük temsilcisi Fransız Guy de Maupassant’tır.
Bizde Ömer Seyfettin bu türün ilk büyük temsilcisidir.
2-DURUM (KESİT) ÖYKÜSÜ
Yazar günlük bir olayın bir anını yakalar ve onu anlatır.Yazar gördüğü anı kendisinde uyandırdığı biçimde verir.
Geriye dönüş tekniği çokça kullanılır.Zaman sıralaması yoktur.Öykü çoğu zaman bir bitmemişlik havasıyla son bulur.Bu türün dünya edebiyatındaki ilk büyük temsilcisi Rus yazar Anton Pavloviç Çehov dur.
Bizdeki temsilcileri Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esandal’dır.
B-ROMAN
Yaşanmış ya da yaşanabilir olay ve durumların kişi, yer ve zaman gösterilerek anlatılmasıdır.Romanın öyküden farkı uzun olmasıdır.
Konularına Göre Romanlar:
Serüven romanları:Aşk romanları:Polisiye romanlar:
Casusluk romanları:Tarihsel roman:Töre romanları:
Tezli romanlar:Anı romanları:Egzotik romanlar:
Akımlara Göre Romanlar:
Realist roman:Naturalist roman:
Romantik roman:Toplumcu gerçekçi roman:
Eleştirel gerçekçi roman:
Roman edebiyatımıza Tanzimatla girmiştir.
Dilimize çevrilen ilk roman Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız Fenelon’dan çevirdiği Terceme-i Telemak’tır.
İlk yerli roman Şemsettin Sami Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat
İlk edebi roman Namık Kemal İntibah
İlk köy romanı Nabızade Nazım Karabibik
İlk psikolojik roman Eylül
ilk anı romanı Halit Ziya’nın Kırık Hayatlar’ıdır.
C-MASAL
Hayal unsurlarından oluşan anlatımlardır.
Kahramanlar çoğunlukla insandır,hayvanlarda olabilir.
Olaylar belirsiz bir yer ve zamanda geçer.
Genellikle tekerleme niteliğinde bir sözle (bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde....) başlar ve sonlanır.(onlar erdi murada biz çıkalım kerevetine) Masalın dünyasında her şey olabilir: parmak çocuk, uçan nesneler, dev vs.
Masallar anonimdir;ancak yaratıcısı belli olanları da vardır.Bunlara yapma masal denir.
Masallar dilden dile aktarıldıkça değişime uğrarlar.Amaç okuru yeni dünyalara götürmek bazen de okura ders vermektir.
D-TİYATRO
İnsan hayatıyla ilgili kimi olay ve durumların kimi davranış ve sözlerle sahnede canlandırılması ya da yazıya aktarılmasıdır.
1-TRAJEDİ
Acıma ve korku duyguları uyandırarak izleyicinin ruhunu her türlü kötülükten tutkudan arındırmayı amaçlayan ve kendine özgü kimi değişmez kuralları olan tiyatrodur.
Özellikleri:
Kişiler kral, kraliçe gibi soylu kişilerdir.Tanrı tanrıça vs.
Konu tarihten ve mitolojiden alınır.
Çirkin ve kanlı olaylar sahnede canlandırılmaz
Manzumdurlar.(şiir biçiminde)
Üç birlik kuralına uyulur.(ana olay,tek mekan,24 saat)
Oyunun ağırbaşlı ciddi bir havası vardır.
Dil ve anlatım kusursuzdur.
Amaç insanları erdemli olmaya yöneltmektir.
Diyalogdan sonra sahneye halkı temsil eden koro gelir.Koro dans eşliğinde şiirler söyler.
Trajedinin ilk örnekleri Eski Yunan’da görülür.
Mö 6. yy’da Aiskhylos, Sophokles,Euripides,(Yunan)
Cornaille, Racine(Fransız)
2-KOMEDİ
İnsanları eglendirmeyi amaçlayan genellikle toplumun gülünç yanlarını yansıtan türdür.
Özellikleri.
Konu tarihten değil güncel hayattan alınır.
Amaç izleyiciyi güldürmek güldürürken düşündürmek ve böylece eğitmektir.
Kişiler sıradan ve halktan kimselerdir.
Dil ve anlatımda mükemmellik aranmaz.
Bayağı çirkin sözlere yer verilebilir.
Kanlı ve çirkin olaylar sahnede gösterilebilir.
Manzum eserlerdir.
Diyaloglardan sonra sahneye koro çıkar ve lirik şiirler söyler.
Üç birlik kuralı bu türde de vardır.)
TÜRK EDEBİYATINDA TİYATRO:
MEDDAH:
Taklit yoluyla güzel hikayeler anlatarak insanları eğlendiren kişiye denir.
İsmail Dümbüllü,Erol Günaydın,Süruri,Meddah Aşiki,İsmet
KARAGÖZ:
Beyaz perde üzerine bir takım tasvirlerin yansıtılmasıyla oluşur.
Hacivat-Karaöz,Bekri Mustafa,Sarhoş,Bebe Ruhi,Tuzsuz Deli Bekir,Zenne,Arap Laz,Frenk,Çengi
ORTA OYUNU:
Kökü Orta Asya’ya dayanır.Bir çember içerisinde birkaç parça eşyayla oynanır.
Dekorsuz metinsiz oyundur.
Başoyuncu: PişekarKarşısında Kavuklu vardır.
Kadın tipini canlandıran erkeklere “Zenne” denir.
Not:
Bizde ilk yazılan tiyatro: Şinasi:Şair Evlenmesi
İlk sahnelenen tiyatro: Namık Kemal: Vatan yahut Silistre’dir.
Ahmet Vefik Paşa Moliere’den yaptığı çevirilerle tiyatroya büyük hizmet etmiştir.
3-DRAM
Modern tiyatro geleneğini yansıtan türdür.Hem trajedinin hem komedinin özelliklerini gösterir.
Güldürü ve ağlatı öğeleri iç içedir.
Amaç insanı tüm boyutlarıyla yansıtmaktır.
Her tabakadan insan dram içinde olabilir.Soylu,halk yan yanadır.
Kişiler her yönden incelenir bir yönüyle sivriltilmez
Hem güncel yaşam hem mitoloji olabilir.
Trajedi ve komedinin katı kurallarına karşı çıkılır.
En başarılı ilk örneğini Victor Hügo Hernani’yle vermiştir.
EFSANE:
Akıl almaz acayipliklerle dolu olayların anlatıldığı ve kahramanları tabiatüstü özellikler gösteren anlatı türüdür.
Efsane(menkıbe) konularına göre dünyanın yaratılışı,tarihi hadiseler,dini olaylar vs. olabilir
DESTAN:
Toplum üzerinde derin etkiler bırakan tarihi ve sosyal olayları anlatan, bazen de kişi ve müesseseleri anlatan çoğunlukla anonim uzun manzum (şiir biçimli) yapıtlardır.
Destanın özellikleri:
En eski nazım biçimlerindendir.,Destanlar anonimdir.
Şiir biçimlidir.(manzum) nazım-nesir karışık olanları da vardır. Nesir biçiminde günümüze ulaşan destanlarda vardır.Destanlarda olağanüstülükler vardır. Destan kahramanları olağanüstü özellik gösterebilir.
Genellikle yiğitlik,savaş göç, vs olaylar anlatılır.
Destanlar üç aşamadan oluşur:
1-Çekirdek (doğuş) safhası: Bu safha destanı oluşturan olayların meydana geldiği ilk aşamadır.
2- Yayılma safhası: Olaylar yuvarlak bir dille söze aktarılır ve nesilden nesile aktarılır.
3-Derleme (yazıya geçirme) safhası: Destan sözlerinin bir ozan tarafından kaleme alınmasıdır. Bu destanlar sözlü gelenekte büyür ve yayılır derlendiği gibi kalmaz.
Destanlar ikiye ayrılır(türler):
a-Doğal destanlar: Halka ait olan ve halkın içinden doğan destanlardır.Söyleyeni belli değildir. Sonraları derlenirler. Dede korkut gibi.
b- Yapma destanlar: Bir yazar-şair tarafından kaleme alınan destanlardır.