Geçmişten Bugüne Kadar Türkmenlerin Yomut Boyu
Maya Omirkuliyeva*
ÖZET
Dünya milletlerinin pek çoğu, belki de hepsi tarihlerinin belli bir döneminde boy ve oymaklara bölünme sürecini yaşamışlardır. İktisadî ve sosyal şartlar rnedeniyle bu bölünme bazı halklarda,yani göçebe hayatı yaşayan Kazak, Kırgız, Başkırt, Türkmen gibi Türk halklarında uzun süre muhafaza edilmiştir. Türkmenlerin boy ve oymakları Kaşgarlı Mahmut, Mübarek Şah, Reşideddin, Yazıcıoğlu Ali, Salar Baba Harıdarı, Ebulgazi’nin eserlerinde yer almıştır. Yine bir tarihi kaynak olan Divanı-Lügat-it-Türk'te, Kaşgarlı Mahmut tarafından sıralanan Türkmen boyları içinde Moğol saldırılarından sonra ortaya çıkan değişiklikler, bunların pek çoğunun komşu ülkelere kaçışı, kalanların ise yeni etnik topluluklarla birleşerek Teke, Yomut, Göklen, Ersarı, Sarık, Sakar, Alili, Olam, Surhı vb.gibi yeni boyları meydana getirmeleri hakkında da tutarlı bilgiler veriliyor.
Bu makalede bugünkü Türkmenistan ve Türkmenistan dışında olan, büyük Türkmen boylarındanYomut boyu üzerinde durulacaktır. Türkmenistan topraklarında, bu boy Şağadam veya Batı Yomutları ve Daşhovuz veya Kuzey Yomutları diye ikiye ayrılmaktadır. Büyük bir bölümü İran'daki Türkmensahra'da (Etrek-Gürgen dolayları) yaşayan Yomut boyu, küçük topluluklar halinde de Afganistan ve Karakalpakistan topraklarında görülmektedir.
Anahtar kelemeler: Türkmen, Yomut, Boy, Oymak, Göçebe, Etrek, Gürgen, Göklen.
Geçmişten Bugüne Kadar Türkmen Boyları
Asya halklarının pek çoğu, belki de hepsi tarihlerinin belli dönemlerinde boy veya oymaklara bölünüş macerasını başlarından geçirmişlerdir. Bazı halklarda, meselâ Türk topluluklarından Tatar ve Uygurlarda böyle bir bölünüş çok eski dönemlerde yaşanmış olup, daha sonraları bu gelenek unutulmuştur. Diğer bazılarında, genellikle göçebe hayatı yaşayan veya hayvancılıkla ziraati birlikte yürüten Kazak, Karakalpak, Kırgız, Türkmen gibi halklarda boylara ve oymaklara bölünme geleneği çok eski dönemlerden yakın zamanlara kadar devam etmiştir. Tarihi gerekliliğin bir ürünü olan bu bölünmeyi ortaya çıkaran şartlar bugün ortadan kalkmıştır. Bu yüzden artık XX. asırda boy ve oymak oluşumlarına rastlanmıyor. Ama eskiden gelmekte olan gelenek hükmünde bazı şive özgünlükleri, mimari ve ekonomide kullanılan araç-gereçler, giyim-kuşam, halı dokuma, süsleme-işleme, yemek kültürü, gelenek-görenek gibi farklılıklar korunmaktadır.
Akademik V.V.Bartold'un yazdığına göre, Oğuzlar / Türkmenler, Büyük Selçuklu devletinin kurulmasıyla birlikte Orta Asır İslam dünyasında tarih sahnesinde çok önemli bir mevkiye ulaşmış, diğer Türk halklarının hepsinden daha yukarıda sayılmıştır. Böylece hep dikkat merkezinde olmuşlardır. Bu sebeple, İslam kaynaklarında sadece Oğuz boyları geniş olarak yer almakta, diğer Türk halkları konusunda böylesi kapsamlı bilgilere rastlanmamaktadır [Bartold, 1963:574].
XIII. asrın ilk çeyreğinin sonlarında bugünkü Türkmenistan coğrafyası Cengiz Han'ın orduları tarafından istila edildi. Marı (Merv), Ürgenç (Eski Ürgenç), Lebap (Amul), Ahal vilayetlerindeki medeniyet merkezleri yerle bir edilerek Türkmen devleti yıkıldıktan sonra bu ülkenin bir bölümünü Buhara Emirliği, diğer bölümünü Hive Hanlığı, Ahal ve Batı taraflarını da İran şahlarının eline geçirdiler. Bu koloniyal Hanlıkların hareketi, Türkmen halkının küçük boylara ve oymaklara bölünmesine zemin hazırlamayı, hatta bir Türkmen boyunu bir diğerine veya birkaçına karşı çıkarmayı devlet siyaseti haline getirdiler. Bu durumda Türkmen boyları mensup oldukları toplulukları unutmamaya, bir tehlike sırasında kendisine hangi boyun yardımcı olacağını bilmeye mecbur olmuşlardır. Neticede Türkmen halkının boy ve oymaklara bölünme süreci çok uzun bir süredir devam etmiş ve bu sosyal gelenek bu asrın başlarında daha da yaygınlaşmıştır [Ataniyazov,1994:5].
Türkçe konuşan halklar, VII-VIII. asırlarda da boylara, oymaklarabölünmüşlerdi. Orhun Yenisey'de ele geçen en eski Türk yazılı anıtlarında "Az", "Basmıl", "Karlık", "Üç Karlık", "Kırgız", "Oğuz", "Dokuz Oğuz", "Üç Oğuz", "Tabgaç", "Tangut", "Türkeş", "Uygur", "On Uygur", "Çik"(Çiğ)... gibi Türk kavmine ait etnik adları ile karşılaşılması bu tarihi olguyu ortaya koymaktadır [Malov, 1959:12-13]. Bunlardan "Az" (Asa, Yasa), Karlık, "Oğuz", "Çik"(Çig) gibi etnik adlar Türkmen boy ve oymaklarının adı olarak da kullanılmışlardır. Bu durum Türk halklarının, bu çerçevede de Türkmenlerin eski Türk çağlarında da boy ve oymaklara bölünmüş olduklarını haber göstermektedir.
Bu yüzden, günümüzde bağımsız Türk devletlerinin asıl halkını teşkil eden Türkmen, Özbek, Kazak, Karakalpak gibi etnik toplulukların sayıca büyük ve nüfuzlu bölümleri (mesela Oğuzların, Türkmenlerin 24 boyunu) "boy/tayfa" terimi olarak burda gösterilmektedir. Türkmen boyları çoğunlukla 2,3, bazen 4, hatta 5 büyük gruba ayrılmışlardır. Meselâ: Tekeler "Utamış"-"Toğtamış (2 grup), Yemreliler "Gumlu" - "Dağlı" (2 grup),Yomutlar "Bayramşahlı"-"Atabay"-"Cafarbay" (3 grup),Ersarılar "Uludepe"-"Güneş"-"Gara"-"Bekevül" (4 grup),Çovdurlar "Garaçovdur"-"Abdal"-"İgdir"-"Bozacı"-"Buruncık" (5 bölüm)...Ebulgazi'nin devrinde Özbeklerde boydan küçük ama oymaktan büyük olan bu topluluklar "tüpe" sözüyle ifade edilmiş [MİTT, I, 1939:328].Bu terim Ersarıların "Ulutepe" bölümünün adında muhafaza edilmiştir.
Oğuz Boylarından Türkmen Tayfalarına
Kadim Oğuz boylarına dayanan yeni Tükmen boyları, Türkmen halkının meydana getirdiği sosyolojik kollardır. Avrupa kurallarına uygun olarak esas grubu boy,bir bütün milleti ise başlangıç noktası olarak adlandırmaktadır. Fakat tarihte belli olduğu gibi Türkmenler hiç bir zaman birleşmemiş, esas grubuna ise 'halk' demişler. Halk ayrı-ayrı tayfalara (oymaklara) ayrılmakta, tayfada- tirelere (boy).
Halk- insanlar, 'kabile' anlamda
tayfa(oymak)-- insanlar--'ordu'
tire(boy)--'parça,bölek'-'zümre' [Vamberi 2003: 230-233].
Öncelikle de Cengiz Han'ın ve Timur'un askerlerinin Türkmen halkına yaptığı şiddetli saldırılar, ülke halkını temelden sarstırmıştır. Bu sıkıntılı yıllarda kırılmadan veya başka ülkelere göçmeden kalmayı başarabilen çok sayıda insan, hangi millete veya halka mensup olduğuna bakmadan XIII-XIV. asırlarda belirli hanların çevresinde toplaşarak yeni yeni etnik topluluklar meydana getirmişler. Önceki Oğuz boy adlarından farklı adlar verilen bu toplulukların pek çoğu, daha sonraları gelişerek boy derecesine ulaşmışlardır. Bu adları taşıyan boyların pek çoğu bugünkü Türkmenistan coğrafyasından çok uzaklarda, meselâ Isık Göl dolaylarında Sırderya kıyılarında tarih sahnesine çıkmış olup, Türkmenistan toprakları ile pek sıkı ilişki içinde olmamışlardır. Daha önceden de belirttiğimiz gibi, bu toprakta yerleşen boyların büyük çoğunluğu daha sonraları çeşitli siyasi, askeri ve iktisadi sebepler yüzünden oturdukları yerleri terk ederek başka ülkeleri yurt tutmaya mecbur olmuşlardır. Dilleri (konuşmaları), giyim-kuşamları, dokudukları halıları, çizdikleri şekil ve resimleri, müzik anlayışları, yemekleri, ziraat ve hayvancılık işlerinde kullandıkları araç-gereçleri ve pek çok unsurları noktasında birbirinden az-çok farklılıklar gösteren bu boyların mensupları, günümüze kadar hangi boy, oymak veya kabileye ait olduklarını bilmişler ve bu bağlılığı yaşatmışlar.
Türkmen boyları arasında mevcut olan yukarıda sıraladığımız bazı farklılıklar, geleneğe göre günümüzde de devam etmekte ve belli ölçüde yaşatılmaktadır. Bu özellikler göz önüne alınarak Sovyetler birliği döneminde ilk sırada Rus âlimleri, sonraları da onları örnek alan Türkmen etnograf ve dilcileri tarafından bu boyların pek çoğu incelendi, ayrı ayrı boyların etnik durumları ve dilleri hakkında etnografya ve şive sahasında onlarca ilmi çalışmalar yapıldı ve yayınlandı. Buna örnek olarak Alili, Arabaçı, Ata, Garadaşlı, Göklen, Yemreli, Yomut, Mukrı, Nohur, Olam, Sakar, Salır, Sarık, Surhı, Hasarlı, Çovdur, Ersarı boylarının diyalektleri (şive) konusunda yani Türkmen dilinin diyalektleri genel olarak "Boy Ağzı" (taypa gepleşiği) terimi ile ifade edilirse, ilmi çalışmalar yayınlanmıştır [Nartiyev,1994:3].
Türkmen boylarının nüfusları konusunda hiçbir sayısal hesap yapılmamış ise de, günümüz Türkmenistan coğrafyasında yerleşen Türkmen halkının esasını meydana getiren sonradan teşekkül etmiş boyların hiç değilse bazılarının nüfus bakımından çok büyük olduklarını, bazılarının normal büyüklükteki boyları meydana getirdiklerini, yine bazıların ise nüfus ve yerleşim açısından küçük boylar halinde yayıldıklarını vurgulayabiliriz. En büyük boylar olarak Teke, Yomut ve Ersarılar, bunların küçükleri Çovdur, Salır, Göklen ve Ata boylarının adları sıralamak mümkündür. Sarık, Sakar, Alili, Yemreli, Garadaşlı, Nohurlu, Olam gibi boylar orta çapta toplulukları meydana getiriyorlar. Daha küçük boylar olarak ise Surhı, Hatap, Mukrı, Anevli, Kıraçlı, Hasarlı gibi adlar taşıyan toplulukları sıralayabiliriz [Berdiyev, Kürenov,1970:24-27].
Yomut Adı
Yomut adının etnik anlamı konusunda âlimler arasında çeşitli görüşler vardır. Bazı tarihçiler daha erken dönemlerde tarihi kayıtlarda Yomut adını taşıyan boydan bahsedildiğine dikkat çekmektedirler. Bunlardan Ye. A. Zuyev daha uzaklara giderek Yomut isminin aslının "Yumut/Yum" olduğunu ve bunun da "Gunn/Hun" olabileceğini vurgulamıştır. Birtakım araştırmacılar, Uygur yazıtlarında "Umut/Yumut" isminin geçtiğini belirtmekteler [Zuyev,1962:98] V. Radlov "Yumut"un ''toplanmak'' anlamında olduğunu belirterek, Uygur yazıtında geçen bu kelimenin 'yığın', 'küme' manasını taşıdığını bir vesileyle ifade etmiştir [Radlov,1965:580]. Anlam olarak, Vamberyde ''yığın'' olduğu hakkında bir açıklama önermiştir [Vambery,1993:48]. Etimologlar, Türkçede "yum", "yummak", "yumak", "yamak", "yamalak", "yumruk" ve "yumn" gibi Yum/Yumut/Yumıt kelimesinin kökünü içeren bir sürü sözcüğün bulunduğuna dikkat çekerek, genelde "küme, yığın, toplu" anlamı üzerinde durmaktadırlar. A. Djikiyev ise daha farklı bir öneride bulunmuş. Ona göre, Yumut/Yomut boy ismi "yov" - yağı, düşman; "mut" - met, yıkıcı, öldürücü anlamları içeriyor, yani "Yomut" düşman öldüren, düşmanı yok eden anlamındadır[Djikiyev,1972:21]. N. N. Yomudskiy ise Yomut boylarının XII-XIII. yüzyıllarda müstakil bir boy gibi varlıklarını sürdürdüklerinden söz etmektedir[Yomudskiy,1927:321]. Sonuçta XIX. yüzyıla gelindiğinde Yomutlar hem siyasal, hem de nüfus bakımından Türkmenlerin önde gelen temsilcileriydiler [Necef, Annaberdiyev, 2010:227]. Bunlar arasında hakikate en yakın açıklama Macar âlimiVambery'nin fikri olabilir. Vambery, "Yomut" etnik adını kadim Türk dilinde "il", "halk", "tayfa", "topar" (Almancası Menge) anlamlarında kullanılan "Yom" sözünden ve "-ut" ekinden teşkil etmiş olarak kabul etmektedir [Vambery,1885:268].
Her ne kadar "Yom" sözü yukarıda verilen anlamında günümüz Türkmen dilinde kullanılmıyor ise de, bu söz, "yumak", "yumruk", "yumrı", "uymalak" (yuvarlak), "yumurtga"..gibi sözlerde günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Uygurlarda "yumut" sözü "topbak", "topar"; kadim Türk dillerinde ise "yumgı","yumgılık", sözleri "yığın","cem olmak","toplanmak" anlamlarında kullanılmıştır. Kadim atalarımız olan Hunlar'a (Hun Türkleri) "Yomut" da denilmiştir. "Gun"(Türkmen dilinde "Hun" demektir) şeklindeki etnik adın da "il", "topluluk","tayfa" gibi anlamlara geldiğini göz önüne alırsak (Karşılaştırınız: Türkmen dilindeki "İl-gün" sözü, Anadolu Türkçesinde aynı anlamda gelmektedir) "Gun" veya "Yomut" şeklindeki etnik adların aynı anlamda kullanıldığını kavramak güç değildir. Yomut sözünde kullanılan "-ut"eki, kadim Türk dillerinde "çokluk",bildiren bir takıdır [Atanıyazov,1999:12].
Yomut Boyu
Arap istilası zamanında, Ersarı, Sarık ve SalırlarAmu-deryanın doğu tarafındaki çöllerde yaşamakta idi, Teke, Göklen ve Yomutlar ise şimdiki oturdukları topraklarına belki Cengiz Han ve Timur zamanlarında gelmiş olabilir. Teke, Göklen,Yomut göçü sadece grup olarak yapılmış, ama bu göçler hala devam etmektedir, çünkü bazı Yomutlar ve Göklenler, eski atalarının yerlerini göç için tercih etmişlerdir.
Yomutlar-Türkmenlerin büyük boylarından biridir. Bu boya mensup insanlar Balkan ve Daşhovuz bölgesinde (vilayet) yaşayan halkın çoğunluğunu teşkil ediyor. İlişki içinde oldukları boyların veya halkların çok çeşitli oluşu ve ekonomik hayatı düzenleyen geleneklerin temelden bazı farklılıklar göstermesi yüzünden Yomutlar konuşmaları, giyim-kuşamları, ürettikleri güzel sanatlar (halı-nakış), pişirdikleri yemekler vb. konusunda birbirinden az çok ayrılan 2 etnik topluluğa bölünüyorlar: Batı (Balkan) ve Kuzey (Daşhovuz) Yomutları. Bazı kaynaklarda da Şağadam veya Batı Yomutları ve Daşhovuz veya Kuzey Yomutları diye ikiye ayırılmaktadırlar. Büyük bir bölümü İran'daki Türkmensahra'da (Etrek-Gürgen dolayları) yaşayan Yomut boyu,Etrek-Gürgen bölgeleri dışında Özbekistan topraklarında ve küçük topluluklar halinde de Afganistan ve Karakalpakistan topraklarında görülmektedir [Atanıyazov, 1994:148].
Yomutlar boy olma derecesine Moğol istilasından çok daha sonraları ulaşmış olsalar gerektir. Çünkü Ebulgazi'nin "Şecere"sinden önce yazılan kaynaklardaYomut denilen etnik bir ad ile karşılaşılmamaktadır. Ebulgazi de bu sözü boy olarak değil, oymakadı hükmünde kullanmıştır. Ebulgazi'nin yazdığına göre: "Yomut, Salır Kazan'ın neslinden olan Ögürcik Alp'ın oğlunun torunudur: Ögircik, Berdi, Gumlı, Yomut... " [Abul-Gazi Bahadurhan, 1958:73].Yomutlar Balkan-Mangışlak dolaylarında Salırların "Dış Salır" (Daşkı Salır) birliğine girdikleri devirlerde boy olma derecesine ulaşmış olmalıdır.
S. Atanıyazov, Yomutlar'ın iki büyük kola: Bayramşalı (Otlıtemir) ve Kara-Çuka'ya (Gutlıtemir) ayrıldıklarını, bunlardan Bayram Şalı kolunun Öküz, Salak, Orsukçı ve Uşak boylarına, Kara-Çuka kolunun ise Caferbay (Şeref) ve Atabay (Çonı) boylarına bölündüklerini belirtmektedir. Her boy oymaklara, oymaklar da obalara ayrılmaktaydı. Rus işgali sırasında Yomutlar'ın Öküz boyu iki oymağa, bunlar da 12 obaya; Salak boyu ise üç oymağa ve 17 boya; Orsukçı boyu Cüneyitler ve 13 oymak, Vekilkel'ler 4 oymak, Gırımsalar ise 10 oymağı temsil etmektedir. Türkmenlerden Ruslara karşı ilk direnenler Yomutlar olmuştur [Necef, Annaberdiyev, 2010: 234].
Gürgen ve Hive Yomutları
Hazar denizin doğusunda ve bazı adalarda yaşamış olan Yomutlara - 'Gürgen Yomutları' denmiştir, yani Gürgen’den olan Yomutlar. Bundan başka 'Hive Yomutları'- Hive’den olan Yomutlar, yani yaşamak için çölün diğer tarafını, Amu-derya'ya yakın yerleri tercih eden Yomutlar. Gürgen Yomutların esas oturdukları yerler Fars sınırı olmuştur: Hodja-Nefes, Gümüştepe, Gasankuli, Etrek, Çekişlyar, Çeleken (daha doğrusu Çereken Farsça 'Çar-ken' yani 'dört mayın', bu adanın dört ana ürün adı altında) [Vamberi, 2003: 230-233].
Belli olduğu gibi, diğer Türkmen boylarından sadece YomutlarRussya ile işbirliği kurmak istemişler, kendi aralarından 'han' unvanını alan büyüklerinden Kiyat-beği (Gıyatbeg, Kıyas beg) Gürcistan'daki askeri liderin yanına göndermişler. Bu olaydan sonra o tarihte meşhur olmuştur. Kıyat-beg Türkmenlerin Rusya vatandaşlığını kabul edilmesinin taraftarı olmuştur. 1836 yılında Batı Türkmenistan’ı öğrenmek için G. S. Kareli’nin yönetiminde Rusekspedisyası geldiğinde, Türkmenler Rus seyahatçilerine yardımda bulunmuşlardır. Aynı yılın Haziran ayında Esengulı’dakiEtrek-Gürgen Yomutları bir araya gelip, Rusya devletine G. S. Kareli’ninle bir dilekçe göndermişlerdir. Bu dilekçede 20.777 Yomut ailesinin Rusya vatandaşlığına kabul edilmesi, rica ediliyordu [TIA,1992:52-53].
1850 yılında İ. F. Blaramberg, Hazar Denizi'nin doğu kıyısını keşfederken, boy yöneticileri hakkında şöyle yazmıştır:'' ...onlar boydaşları tarafından büyüklerin ve tecrübelilerin arasından seçilmektedir'.Tabii ki adaylık için yaş tek şart değildi. Bazen de, ırkın veya kabilenin başında çok genç, ama kendi kişisel nitelikleri ile çok aydın bir insan olabiliyordu.
Türkmen boylarından sadece Yomutlar bağımsızlıklarını korumuşlardır. Onların dağıldıkları alan kuzey Kara-Bugaz defeninden doğudaki Hiva Türkmenlerine kadar, yani Fars tarafından Kara-Su veya Çornaya (Siyah) ırmağına kadar olmuş. Bunların verimli topraklarından Gürgen ve Atrek ırmakları akıyordu. Yomutlar iki adaya sahipti- Neftyanoy veya Çeleken ve Ogurçinskiy veya Aydak. Birinci ada da su yoktu, ama bol miktarda tuz ve petrol bulunmaktaydı, bu petrol ile kuzey Farslar geçimini sağlıyordu.
En savaşçı kabilelerden birisi olanYomutlar 20 bin atlı asker çıkarabiliyordu, bundan başka da küçük teknelerden oluşan-''kirjim'' dedikleri filoları olmuştur. Onlar bu gemiler üzerinde kuzey Fars’a ticaret yapmış, genelde tuz ve petrol satmış, gerektiğinde bu gemilerle 1500 kadar atlı askeri taşımışlardır. Fars ve Türkmen arasındaki düşmanlık ticarete engel olmamıştır. Çoğu zaman yalancı Farslar Türkmenlerin acımasız intikamından korkup onlardan uzak durmaya çalışmış. Türkmenler tutsak alışverişinde bir Yomut için 3 Farsı vermişlerdir.
Hive'deki Yomutların durumu daha kötüydü. Onlar Hivelilerden korkuyordu bunun sebepleri:
1. Bu halk savaşçıydı, Farslar gibi korkak ve dikkatsiz değildi.
2. Yomutlara karşı olan Türkmen boylarının çoğu Hive tarafını tutuyordu.
3. Yomutlar Farsların büyük askeri gücünden çöle veya Atrek ırmağı arkasına kaçabiliyordular, çünkü oraya düşmanlar giremiyordu, Hiveliler ise kolayca oraya geçebiliyordu [SAD,1960:92-95,107-110].
Bölge XVIII. yüzyılın ortalarında sürekli Afşarların saldırısı altında kalmıştır. Kaynaklar, bölgeye 28 Şubat 1731 yılında yapılan Nadir Şah'ın saldırılarından bahsetmektedirler. Afşar saldırılarını, XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın ilk döneminde Kaçarların baskınları takip etmiştir. A. A. Roslyakov, XIX. yüzyılın başında Türkmen boylarının oturdukları bölgelere göre sıralamasını yaparken, Yomutların ağırlıklı olarak Hive topraklarında ve Gürgen'de yerleştiklerini belirtiyor. Ona göre, Gürgendeki Yomutlar Kara-Çokalar adıyla tanınıyorlardı. Hazar Ötesi Bölgesine Bakış yıllık istatistik dergisinin ilk sayısında Kara-Çokalar ile Yomutlar arasında bağ olduğu vurgulanmaktadır. Vambery, Yomutlar hakkında şöyle bahsetmektedir: "...Yomutlar İran sınırından Ceyhun nehrine kadar uzanan Hazar Denizi'nin doğu sahillerinde ve bazı adalarda sakindirler. Bu oymağa bağlı dört aşiretten biri, sürdürdükleri eşkiyalık nedeniyle diğerlerinden ayrılarak İran uyruğuna girmişlerdir ". Vambery'nin 200 binlik bir Yomut nüfusundan bahsetmesi şüphesiz çok abartılıdır, ama Yomutlar'ın oturduktan yerler ve İran sınırındaki eşkıyalıktan 14 Haziran 1874 tarihli Rus Albay Gluhovskiy'in merkeze verdiği bilgilerce de teyit edilmektedir. Abd el-Razzak'ın verdiği bilgilere göre, XIX. yüzyılın başında Iran sınırında oturan Yomutlar'la Kaçarlar arasında birtakım savaşlar cereyan etmiştir. Kaçar sultanının emriyle Muhammet Kulu Mirza, Yomutlar'a karşı saldırılarda bulunmuş, Yomutlar da liderleri Kurban Kılıç Han'ın komutasında onlara karşı direnmişlerdir. İran sınırında Kaçarlarla Yomutlar'ın çatışmaları 1836 yılına kadar sürmüştür. Gürgen bölgesinde oturan Yomutlar ise daha çok yerleşik bir düzene sahiplerdi. Kaynaklar onların tarımla ve bağcılıkla uğraştığını haber vermektedir [Necef, Annaberdiyev, 2010:264].
1858 Garrıgala Savaşı
Yomutların komşu ve diğer Türkmen boyları ile olan ilişkilerine bakarsak, Göklenler ile amansız eski bir kavga içinde yaşamakta idiler. Tekeler ile ise barış yapmaya gayret ediyordular, ama bu iki savaşçı kabilenin barış içinde yaşaması imkânsızdı, bu durum Farslara çok uygun geliyordu. Farslar, genelde Mazendaran, Horosan ve Sistan halkı sürekli bireylerin ve kabilelerin yağmacı baskınlarına maruz oluyordu, Teke ve Yomut birliği ise sonsuz sıkıntılara yol açıyordu. Ama buna rağmen Garrıgala savaşı bu savaşçı boyların birleşmesinin bir örneği olabilir.
Türkmenlerin Hive ordusuna üstün gelmesi, güney Türkmenistan’ın iktisadi hayatını çok etkiledi. Güney Türkmenistan’dakı Türkmen boylarının kendi özgürlüğü için Nasreddin Şah’ın karşısına çıkmaya sebep olmuşlardır. Nasreddin Şah Kürt komutanı Caparkuli Han’ı Türkmenlere karşı ordunun başında göndermiştir. Garrıgaladaki Göklen Türkmenleri bu haberi duyup hemen Ahal’dakiTeke ve Etrek-Gürgen Yomut boylarına haberci göndermiştir.
Esas savaş 1858 yılı başında başladı. Sert bir savaş oldu, bu savaş bir gün devam etmiştir. Savaşın ortasında batıdan Mahmud-İşanın yönetiminde Yomut boyunun atlı askerleri yardıma geldiler. Neticede Türkmen- Yomut, Göklen, Teke boyları bir olup bu savaşı kazanmıştır. Garrıgala Savaşı Türkmenlerin asırlarca hayal ettikleri boy birliği oluşumunu ve kendi güçleri ile yabancı işgalcilere karşı durabileceklerini gösterir [Annanepesov, 2010: 274].
Türkmenlerde kabile kurumunun XX. yüzyıla kadar devam etmesi muhtemelen askeri yaşam tarzından kaynaklanmıştır. Sık sık baş gösteren savaşlar Türkmen boylarının bu mini-devletlerde yaşamasının nedeni olmuş [Gündogdıyev, 2002: 833].
İran Yomutları ( TürkmensahraTürkmenleri)
Türkmenlerin büyük boylarından biri olan Yomutboyu, coğrafi bakımından ikiye ayrılır, birinci grup-Gürgen Yomut Türkmenleri, işgal ettikleri alan Gürgen ovası ve kuzey kısmıdır, şimdiki Türkmenistan’ın Balkan Dağları, diğer grup Hive Yomutları işgal ettiği alan Hive kentinin batısından yaklaşık altı yüz kilometre, Gürgen’in kuzey doğusuna kadardır.
Fars kaynaklarına göre Yomutlar ve Tekeler Mangışlak’tan ve Balkan’dan göç etmişler. XVIII yüzyılın 20. yıllarında Yomutların büyük bir kısmı Etrek ile Gürgen’in arasında yerleşmiştir, Tekeler ise Ahala yönelmiş, Kuzey Horosanda Moğollardan önce yaşamış, Yemreli ve diğer boyları sıkıştırmışlardır [Amantıyev, 1995:77].
Tarihi bakımdan İran Türkmenlerini, Türkmenistan Türkmenlerinden ayrı tutmak mümkün değildir. İran Türkmenleri 1881’lere kadar Türkmenistan ile ortak kaderi paylaşmıştır. Bu tarihe kadar bu Türkmenler Hazar Denizi ve Ceyhun ırmağı arasında beylikler şeklinde yaşayan özgür bir millet olarak kabul edilirdi. 1881’de Türkmenlerin Türkmenistan’daki Göktepe kalesinde Çarlık Rusya'nın ordusuna yenilmesinden sonra, İran ve Çarlık Rusya’sı arasında yapılan Ahalteke anlaşması çerçevesinde, iki tarafta yaşayan Türkmenlerin arasında sınır çekildi ve güneydeki Türkmenler İran sınırları içinde, kuzeydeki Türkmenler ise önce Çarlık Rusyası daha sonra Sovyetler birliği içinde kalmıştır. Güney Türkmenlerin (İran’ın kuzeyi) oturduğu bölgeye Şah Pehlevi döneminde Türkmensahra adı verilmiştir.
1924’te Rıza Şah’ın İktidara geldiği dönemde, Türkmensahra Türkmenleri, Türkmen boylarınınbir araya gelmesiyle Osman Ahund’un liderliğinde bağımsızlıklarnı ilan ettiler. Türkiye Cumhuriyeti de Türkmen Cumhuriyetinin ayakta kalması için yardımlarda bulundu. Bu yardımların yanında Türkmensahra’da yine Türkiye tarafından gönderilen Türk subayları; Kadir Efendi, Cemal Bey, Mehdi Efendi, Mustafa Bey, Haydar Efendi, Murat Bey ve Sultan Paşa gibi dönemin askeri yetkilileri Türkmen askeri eğitim okulunda Türkmen gençlerine askeri ve siyasi eğitim vermiş. Sovyetler Birliği ve İran hükümetlerinin karşılıklı başlattığı saldırılar sonucunda, Türkmen Cumhuriyeti ancak 2 yıl (1923-1924) varlığını koruyabildi. Bu yenilgiden sonra, Türkmen liderleri öldürüldü ve Türkmensahra İran hâkimiyeti altına girdi.İran hükümetinin açtığı Farsça eğitim veren okullar yoluyla bölgede İran kültürü egemen olmaya başladı. Bunun yanında göçebe olarak yaşayan Türkmenler de yerleşik hayata geçmeye mecbur edildi [Deveci, 2009: 52].
Yomut Gelenekleri
Bu yüzyılın başında Yomut Türkmenleri Rusya-İran sınırlarında yaklaşık altmış bin nüfusa sahip olmuştur, W. Airson’un araştırmasına göre İran Yomut Türkmenlerinin nüfusu yüz otuz bin idi [Airons, 2011: 635-658]. Bu bölgede Yomut Türkmenleri meslek bakımından ikiye ayrılır: birincisi çarva(charwa) ikincisi ise çomur (chomur)dur. Çarva hayvancılıkla uğraşanlar, koyun, keçi, at, deve ve inek beslemekte idi. Çobancılığın yanında pek çoğu da buğday ve arpa yetiştirmekle uğraşmaktadır. Çomur ise geleneksel ekinci ekonomik, hayvancılık, ağırlıklı buğday ve arpa yetiştirmekle uğraşanlardır.
Ormanlık bölgenin hemen kuzeyinde Çomur Yomutları yaşıyor. Elburz Dağı’nın kuzeyinde akan sular çok olduğu için sulama işlemi ve tarım için uygun bir mıntıka sayılır. Yakın zamanlara kadar Çomur Yomutlar, sulama teknikleri değil, yağmur vasıtasıyla buğday ve arpa ekimi ve ikinci ekonomide koyun ve keçi yetiştirmekteydi.
ÇarvaYomutları ise daha da kuzey kısımda bozkır ve çöllerde otlu kaynaklarını izlemek amacıyla göçebe döngüsünü takip etmektedir. Çarvalar tarafından kullanılan bölge yeşillik, kendileri ve hayvanları için yağmur suyu ve pınarlar kullanılır. Her bir saatlik mesafede yağmur suyu bulunması bu bölgeyi hayvancılık için uygun bir kamp haline getirmiştir. Kuraklık zamanında su daha büyük sorunlara yol açıyor, hayvanların her gün su ihtiyaçlarını gidermek gerekiyor. Göçebeler su ihtiyacını gidermek için Gürgen veya Etrek ırmağının kıyısını veya kuyuları kullanmaktadırlar.
Yomut Atları
Türkmenlerin meşhur Ahalteke atları dünyanın en eski ve asil at ırkı olarak biliniyor. Türkmen atları da Teke ve Yomut atları olarak ikiye ayrılıyor. Son araştırmalara göre Teke atının ırkı eskiden beri Türkmenlerce korunmuştur. En eski Doğu atı numunesi olduğu Türkmen atlarının geçen yüzyılda Alman yarımkan atçılığına da tesiri ettiği malumdur. Yem ve bakım hususunda kanaatkârdırlar. Teke atlarının eşsiz bir görünümü vardır,vücudu güzel ve eğimli, dar bir göğsü uzun ve güçlü bacakları vardır ve çok hızlı hareket etme özelliklere sahiptir [Çınar, 2002: 835].
Yomut atları Türkmenistan’ın Etrek bölgesinin güney-batısı ve Taşavuz bölgesinin kuzey-doğusunda yetiştiriliyor. Yomut atların Araplaşmasına sebep olan nedenler Yomutların yakın komşusu olan Farsların ''farsarab at'' ırkını beslemesi ve yetiştirmesidir. Bundan başka devrim öncesi gelenek olarak saklanıp kalmış göçler yani Etrek binicilerinin kışın Gürgen vadisine göçmesi, Yomut atlarının daha da batılılaşmasına sebep olmuştur. 1916 yılında Yomut isyanının bastırılmasında, güney-batı Yomutlarının at beslemesine engel olunmuştur. Ruslar Yomut atlarını hedef alarak Etrek bölgesinde at beslemenin yok olmasına sebep olmuştur [Şackiy, 1934: 14-19].
Yalnız Yomutlar tarafında özel yerli Yomut at türü beslenmektedir, bunlar Ahalteke atları gibi eski atların soyundan gelmektedir. Bu tür atlar Türkmenistan’ın güney-batısında ve İran sınırındaki dağlık bölgelerde Türkmen Yomut boyları tarafından sürü olarak çok sayıda beslenmektedir. Yomut atları bozkır tipine yakın, Ahalteke atlarından daha sert görünümlüdür. Aslında binek at olarak kullanılmakta ve bununla birlikte Yomutlar bu atları koşum atı olarak da kullanmaktadır. Bu atlar Ahalteke atlarından daha dayanıklı fakat dörtnala koşuda daha geridedir.
''Küştdepti'' Dansı
Antik çağda bu dans, bir ritüelin parçası- 'zikr' yani Tanrıyı özel formülde ve özel şekilde anmak, yüksek sesle ya da sessizce-olarak saymak anlamına gelir. Küştdepdi, geleneksel festivaller, bir ritüel ve eğlencenin parçası olarak korunmuştur. Küştdeptinin üç türü vardır: bir, iki, üçtepim. "Bir tepim" - katılımcıların sağ eli ve sağ ayağı ile aynı anda dans başlangıç pozisyonu, sonra sola yarım açılıp ve bir çember boyunca hareket etmeye devam edilir. İki ve üç tepim aynı hareketi iki veya üç kere tekrarlamak demektir. Önemli olan hareketlerin tek bir ritmini ve zamanlamasını sağlamaktır.
Küştdepti dansı eskiden eğlenceler, kutlamalar ve düğünlerde yapılmış ve bu gelenek hala Türkmenler arasında varlığını sürdürmektedir. 1990'ların sonlarında, küştdeptidansı resmi olarak bütün Türkmenistan’da yapılmaya başladı ve Türkmen halkının ulusal dansı olarak kabul edildi. Eskiden bu dans sadece Yomut boyuna aitti, bu dans bütün törenler ve bayramlarda yapılıyordu. Türkmen boyları arasında bu dansı en iyi yapan Yomut boyu olarak bilinmektedir.
Sonuç
Kaşgarlı Mahmut'tan başlayarak günümüz bilim adamlarının Oğuz-Türkmen boyları hakkında topladıkları zengin materyaller, geçmişte olduğu gibi gelecekte de hala dikkat çekmektedir. Boy ve oymaklara bölünme geleneği tarihi şartların bir gereği olmuştur. Oğuz boylarının kadim geçmişi, ikinci binyıllığın başlarında veya sonlarında bir yurttan bir başka yurda göçüşleri, karışarak yeni Türkmen boylarını meydana getirişleri ve günümüz Türkmenistan coğrafyasında yerleşmeleri ve araştırma konumuz böylece Yomut boyu üzerinde tamamlamaktadır.
Bilindiği üzere yukarıda incelemeye çalıştığımız birçok Türkmen boyları içinden Yomut boyu, Türkmen halkını meydana getiren büyük kollardan biridir. Türkmen halkının ayrılmaz bir parçası olan bu boy, X. asırdan başlayarak son dönemlere kadar özellikle Türkmen ve Rusya, İran tarihinde kendisine önemli bir yer edinmiş, devrindeki âlimlerin dikkatlerini çekmek suretiyle tarih sayfalarında özgün bir kıymete muhatap olmuştur. Araştırmamızda Yomut boyunun kısa bir tarihine nazar kıldık diyebiliriz. Türkmen boylarının en büyügü olan Yomutlar, savaşçı, özgürlügüne düşkün, atalarının kültür ve geleneklerini bugüne kadar yaşatmayı başarmış bir boy diyebiliriz. Bu boy diğer Türkmen boyları ile karşılaştırdığımızda tarihi sahnede rolünün daha büyük olduğunu söyleyebiliriz. Bazen Rusya, İran, Buhara, Hiva Hanlığı gibi devletler ile komşuluk bazen de kendi bağımsızlığını koruyabilmek için düşmanlık ilişkisi içinde olmuşlardır. Bilim adamlarının her ne kadar Yomut adı ve boyu hakkında görüşleri ve varsayımları olsada Vambery'nin '' Yomut''un Türk dilindeki "il", "halk", "tayfa", "topar" anlamına geldiğini iddia etmesi bu görüşün doğruluğunu göstermektedir.
Günümüzde, boy ve oymaklara bölünmek gibi bir olguyla karşılaşmıyoruz. Yine de geçmişten gelen bir gelenek olarak Türkmen boyları yani Daşoguz, Balkan ve Gürgen (İran) Yomutları arasında bazı diyalekt özellikleri, giyim-kuşam, halı-kilim, nakış, süsleme-işleme ile günlük hayatta kullanılan araç-gereçler, gelenek-görenekler bakımından bazı kültürel farklılıklar vardır.
Ama tarihi olaylara rağmen ve çoğu Türkmen boylarının kendi aralarında bölünmesi değişik coğrafyalarda yaşamaları (İran, Anadolu, Irak, Rusya vs.), Türkmen halkının temel unsurlarının biridir. Boylara bölünme bu tarihi bir olay, süreç, neden olarak sayılabilir. Türkmenlerin Yomut veya Teke, Göklen, Ersarı vs. boylara bölünmesi, bu bir halkın sadece kültürel farklılıklarını ve eski gelenek yani dedelerinin mirası olduğunu göstermekte. Türkmenistan’ın Devlet armasında kırmızı bandın üzerinde beş halı jeller yönünde gösterilen: Teke, Salır, Ersarı, Çovdur, Yomut boyları, Türkmen halkının dostluk ve dayanışma simgesini göstermektedir.
Kaynaklar
Abul-Gazi Bahadurhan, (1958). RodoslovnayaTurkmen. Kononov A. N. (Çev), AN SSSR Yayınları, Moskva-Leningrad.
Airons William, (2011).The case of the Yomut Turkmen. Wiley-Blackwell Essay, American Ethnologist, Vol.1,No.4, Pennsylvania State University,USA.
Amantıyev. O., (1995). İstoriyaTurkmenistana XVIII veka, Aşgabat.
Annanepesov. M., (2000). GarrıgalinskayaBitva 1858 goda. Entsiklopediçeskiy Slovar ''İstoriko-Kulturnoe Naslediye Türkmenistana'', İstanbul.
Atanıyazov. S., (1994). Şeçere (Türkmenin nesil daragtı), Aşgabat.
Atanıyazov. S., (1999). Türkmen Boyların Geçmişi, Yayılışı, Bugünkü Durumu ve Geleceği, Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, 10/yaz, Türkiye.
Bartold. V. V., (1963). Soçineniya. T. 8, Çast: II, Moskva.
Berdiyev. R., Kürenov. S., (1970). Türkmen Dilinin Dialeklerinin Oçerki, Aşgabat.
Çınar. A. A., (2002). Türkmen Atı, c. XIX, Ankara
Deveci. A., (2009). Ortadoğu Analizi, c. I, Ankara.
Djikiyev, A., (1972) Etnografiçeskiy Oçerk Naseleniya Yugo-Vostoçnogo Turkmenistana, (Kones XIX- naç.XX vv.), Aşkabat.
Gündogdıyev. O. A., (2002). Türkmenlerde Savaş Sanatı ve Silahlar (VI-XVI.YY.), c. XIX, Ankara.
Malov. S. E., (1959).Pamyatniki Drevnetyurkskoy Pismennosti Mongolii i Kirgizii, Moskva-Leningrad.
Materialı po İstorii Turkmen i Turkmenii. (1939). c. I, II. Moskva- Leningrad.
Nartiyev. N., (1994). Türkmen Dialektologiyasının Esasları, Çarçöv.
Necef. Ekber. N., Annaberdiyev. A., (2003). Hazar Ötesi Türkmenleri. 1. Baskı, Kaknüs Yayınları, İstanbul.
Radlov V. V. (1965). Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy 1893-1911 gg., Moskva.
Sbornik Arhivnıh Dokumentov. (1960). Prisoedineniye Turkmenii k Rosii. AN Turkmenskoy SSR Yayınevi, Aşhabad.
Şaçkiy. Yu. V., (1934). Yomudskaya Loşad Turkmenii, Aşhabad-Baku.
Türkmenistan Ilımlar Akademiyası. (1992). Türkmen Hanları ve Serdarları. Entciklopediya Yayınevi, Aşgabat.
Vamberi. A., (2003). Puteşestviye po Sredney Azii, Çev. Z. D. Golubeva, Moskva: Vostoçnaya Literarura Yayını.
Vamberi. A., (1993). Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi, N. Mehmet Özalp (Çev.), İstanbul.
Yomudskiy. N. N., (1927). O Rodoslovnoy Turkmen-Yomudov ili Osobennosti, Znaçeniye Rodoslovnoy, Proses Obrazovaniya Rodovıh Deleniy i ih Nazvaniy, Taşkent.
Zuyev Yu. A. (1962). İz Drevnetyurkskoy Etnonimiki po Kitayskim İstoçnikam (Boma Guy, Yanmo), Trudı İnstituta İstorii Yayını, Alma-Ata.
Dostları ilə paylaş: |