Gizli başlıklı belgelerin Fikret BİLA'nm kitabında yayınlandığını



Yüklə 3,13 Mb.
səhifə10/36
tarix30.12.2018
ölçüsü3,13 Mb.
#88431
növüYazı
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   36

Tape :3811, 26.02.2008 tarihinde, Doğu PERİNÇEK ile Erkan ... arasında yaptıklan görüşmesinde özetle;Doğu PERINÇEK'in "Erkan.. Ulusal Strateji Merkezine 7-8 tane iskemle koydur" "Tuğran'ı da çağır" "Turan, Ferid, Sen" "beş dakika sonra geliyorum ben" dediği ve görüşmeden sonra şüpheli Yusuf BEŞİRİKin Ferid İLSEVER'i toplantdıya çağırdığı ve toplantıda Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU'nun da olduğu ,

Tape :3811-2, 26.02.2008 tarihinde Ferid İLSE VER ile görüşmesinde özetle;Görüşmede Yusuf BEŞİRİK'in "Ferid abi toplantı başlamıştı ben söyledim." Dediği, Ferid İLSEVER'in "Tamam bi şey yapı ver toplantı bitince kimler var dedin Kemal Alemdaroğlu." dediği, Yusuf BEŞİRİK'in "Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU Erkan Ünser Turan Özgür Serhan Bolluk var." dediği, Ferid İLSEVER'in "Toplantı bitince bana bilgi ver." dediği,

Şeklindeki görüşmlerden örgütsel içerikli toplantılara Ferid İLSEVER Serhan BOLLUK' gazeteci olmadığı halde Kemal ALEMDAROĞLU' ve Yusuf BEŞİRİKin de katıldığı, bizzat organizeyi şüpheli Doğu PERİNÇEK'in yaptığı anlaşılmaktadır.



Tape :3817, 29.02.2008 tarihinde, CEMALETTİN KORKUT ile görüşmesinde özetle;Cemalettin KORKUT isimli şahsın Doğu PERİNÇEK in telefonunu aradığı, telefonu Yusuf BEŞİRİK'in açtığı, ve "Başkan bir toplantıda konutanım." dediği, Doğu PERİNÇEK'i bir ekonomi toplantısında olduğunu belirttikten sonra Cemalettin KORKUT'un "Evet ben 7-8 defa aradım BU ŞEYİN SON ÇEKİLME İLE İLGİLİ HAREKAT İLE İLGİLİ BİR KONUYU ARZEDECEKTİM KENDİSİNE OLDUKÇA ÖNEMLİ belki bu toplantıda da şey yapılabilir görüşülebilir isterseniz söyleyin kendisine." dediği ve görüşmenin son erdiği,

d)-Diğer şüphelilerle örgütsel irtibatları;

Şüpheli Yusuf BEŞİRİK'in telefon ve sim kart rehberi incelendiğinde;

Ferid İLSEVER-05332771564, Emin GÜRSES-05322066768, Aykut TOKAK-05444112726, İbrahim BENLİ-053363 88434, Nusret SENEM-0532426923, Serhan BOLLUK-05333959324, Mahir Cayan GÜNGÖR-05353322685 şeklinde kayda rastlandığından adı geçen şüpheliler ile irtibatlı olduğu,

Soruşturma kapsamında haklarında yasal işlem yapılan şüphelilerin telefon ve sim kart

kayıtlan incelendiğinde; -% ... \-"-' '"-

' .'-*."■'% '„<■.•

Şüpheli Doğu PERİNÇEK'in telefon ve sim kart rehben&e YiısüfÖEŞİRİK-053 52969677

1713 ^ ■;;' .ju^ ^ r-y-

Şüpheli Ferid ILSEVER'in telefon ve sim kart rehberinde Yusuf BEŞIRIK-05352969677 Şüpheli Hikmet ÇEÇEK'in telefon ve sim kart rehberinde Yusuf BEŞİRİK-05352969677 Şüpheli M.Çayan GÜNGÖR'ün telefon ve sim kart rehberinde Yusuf BEŞİRİK-05352969677 Şüpheli Nusret SENEM'in telefon ve sim kart rehberinde Yusuf BEŞİRİK-05352969677 Şüpheli Yusuf TUNCER'in telefon ve sim kart rehberinde Yusuf BEŞİRİK-05352969677 şeklinde kayda rastlandığından adı geçen şüpheliler ile irtibatlı olduğu,

e)-Diğer şüpheli ve tanık beyanları;

Şüpheli Aydın GERGİN: Yusuf BEŞİRİK'in İşçi Partisinde çalışmakta olduğunu, Doğu PERİNÇEK in yanında gezen refakat eden telefonlarını ve randevularını ayarlayan kişi oyduğunu v bu nedenle tanıdığını, herhangi bir ilişkilerinin olmadığını,

Şüpheli Aydın TOKAK: Yusuf BEŞİRİK, Mahir Cayan GÜNGÖR ve Aydın GERGİN'in Doğu PERİNÇEK'in şoförleri ve Yusuf TUNCER'in kendisi gibi parti çalışanı olduğunu, bu şahıslar bu vesilelerle tanıdığını,

Mahir Cayan GÜNGÖR: Yusuf BEŞİRİK, Yusuf TUNÇER, Aydın GERGİN ve Aykut TOKAK isimli şahıslan parti üyeleri nasıl tanırsa öyle tanımakta olduğunu, parti arkadaşlığı dışında herhangi bir ilişkilerinin olmadığını,

Yusuf TUNCER: Yusuf BEŞİRİK'in İşçi Partisinin Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK in yanında gördüğünü ve şahsen bir tanışıklıklarının olmadığını,

Adnan AKFIRAT: Yusuf BEŞİRİK: Doğu PERİNÇEK"in şoförü olarak bildiğini,

Doğu PERİNÇEK: Yusuf BEŞİRİK İşçi partisi üyesi, partide günlük işlerinin yürütülmesinde

yardımcıları arasında yer aldığını,

Hikmet ÇİÇEK: Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Sevgi ERENEROL, Güler KÖMÜRCÜ, Ümit

OĞUZTAN, Tuncay GÜNEY, Ferid İLSEVER, Serhan BOLLUK, Adnan AKFIRAT, Kemal

ALEMDAROĞLU, Yusuf BEŞİRİK, Yusuf TUNCER, Aydın GERGİN, Aykut TOKAK,

İlhan SELÇUK, Doğu PERİNÇEK, Hayati ÖZCAN, Nusret SENEM ve Ergün POYRAZ ile

irtibatlı olduğu,

Serhan BOLLUK: Yusuf BEŞİRİK; Kendisi İşçi Partisi İstanbul il örgütünde görev yaptığını,

7-8 yıldır tanıdığını,

f)-Hukuki durumunun değerlendirilmesi;

Yusuf beşirik Tape :381, 26.02.2008 tarihinde, Doğu PERİNÇEK ile Erkan ...

arasında yaptıkları görüşmesinde özetle;Doğu PERİNÇEK'in "Erkan.. Ulusal Strateji Merkezine 7-8 tane iskemle koydur" "Tuğran'ı da çağır" "Turan, Ferid, Sen" "beş dakika sonra geliyorum ben" dediği ve görüşmeden sonra şüpheli Yusuf BEŞİRİKin Ferid İLSEVER'i toplantdıya çağırdığı ve toplantıda Kemal Yalçın ALEMDAROGLU'nun da olduğu,

Tape :3811-26.02.2008 tarihinde, Ferid İLSEVER ile görüşmesinde özetle;Görüşmede Yusuf BEŞİRİK'in "Ferid abi toplantı başlamıştı ben söyledim." Dediği, Ferid İLSEVER'in "Tamam bi şey yapı ver toplantı bitince kimler var dedin Kemal Alemdaroğlu." dediği, Yusuf BEŞİRİK'in "Kemal Alemdaroğlu Erkan Ünser Turan Özgür Serhan Bolluk var." dediği, Ferid İLSEVER'in "Toplantı bitince bana bilgi ver." dediği, şüphelinin gizli toplantılara da katıldığı anlaşılmaktadır.

,' M \\ " . ■

**y v *y - -i" ' *

(m

Şüpheli Yusuf BEŞİRİK'in İşçi Partisi Gençlik Örgütüne üye olduğunu, 1999 yılından beri Doğu PERİNÇEK'in özel şoförlüğünü yaptığı, İşçi Partisi genel başkanı olan Doğu PERİNÇEK'in kendine ait bir telefon kullanmamasına rağmen şüpheliye ait telefonu örgütsel içerikli görüşmelerinde kulandırdığı, uzun süredir Doğu PERİNÇEK'in yanında olması sebebiyle Doğu PERİNÇEK'in örgütsel içerikli tüm faaliyetlerini bilebilecek durumda olduğu, İşçi Partisi genel baskınlığı yapan bir şahsın telefonunun bulunmaması hayatın olağan akısına ters düşeceğinden, şüphelinin bilerek telefonunu Doğu PERİNÇEK'e kullandırdığı,buradaki amacın İşçi Partisi genel başkanı olan Doğu PERİNÇEK'in illegal faaliyetlerinden ötürü teknik takibi atlatabilmek için bu şüpheliye ait telefonu örgütsel işlerde kullandığı anlaşılmış olmakla, aralarandaki ilişkinin işçi patron ilişkisi olmadığı ve örgütsel konumu gereğince illegal olayları bildiği ve bilebilecek durumda olması, örgütsel içerikli toplantıların organizesi işlerini talimatlar doğrultusunda yaptığı, hususlan göz önüne alındığında, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN üyesi olmaksızın örgütün amacını bilerek ve isteyerek örgüte yardımda bulunduğu anlaşıldığından;

Şüpheli Yusuf BEŞİRİK'in ERGENEKON terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek eylemi nedeniyle, TCK'nun 314/3 ve 220/7 maddeleri yollaması ile TCK'nun 314/2 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. gereğince cezalandırılması talep edilmiştir.

55- ŞÜPHELİ İLHAN SELÇUK

a)-Emniyet ifadesinde;

"1925 yılında Aydm'da doğduğunu, çeşitli okullarda okuduğunu, babası asker olduğu için çeşitli illeri dolaştıklarım, Adana Erkek Lisesini bitirdiğini, İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun olduğunu, üç sene serbest avukatlık yaptığını, sonra basın mesleğine intisab ettiğini, önceleri "Dolmuş" isimli bir mizah dergisinde basın hayatına girdiğini, sonra Yeni İstanbul, Tanin ve Vatan gazetelerinde çalıştığını, 1962 yılında Cumhuriyet Gazetesinde yazar olarak geçtiğini ve halen bu gazetede görev yapmakta olduğunu, 2001 yılı Kasım ayından bu yana gazetenin imtiyaz sahibi ve başyazarı olduğunu, Askerlik görevini 1958 yılında Demirci Astsubay Okulu ve Burdur Topçu Eğitim Alayında yaptığını, geçimini belirttiği gibi gazeteden aldığı 6.000 YTL ile sağlamakta olduğunu, başkaca bir geçim kaynağının olmadığını,

12 Mart 1973'te İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından eski TCK 141'de ifade bulan komünizm propagandası ve komünist örgüte üye olma suçlamasıyla gözaltına alındığını ve 8 (sekiz) ay tutuklu kaldıktan sonra beraat ettiğini, bundan başka herhangi bir göz altısının bulunmadığını,

Cep telefonu kullanmadığını, herhangi bir lakabının, takma adı veya kullandığı ikinci bir isminin olmadığını,

"Yüzbaşı Selahattin'in Romanı" , "Japon Gülü", "Düşünüyorum Öyleyse Vurun" gibi pek çok kitabının olduğunu, Kitaplarının birçoğunun Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı köşe yazılarının derlemesi olduğunu,

Türkiye Gazeteciler Cemiyetine üye ve Cumhuriyet Vakfı'mn da başkanı olduğunu,

ERGENEKON dosyası kapsamında haklarında yasal işlem yapılan şahıslar sorulduğunda; Sorulan şahısların hiçbirini tanımadığını ve isimlerini ilk defa duyduğunu ancak duymuş olabilirse de hatırlamadığım,

Emin GÜRSES'in adını bildiğim,

Doğu PERİNÇEK'in ilk kez 1968 yıllarında öğrenci hareketlerinde ismini duyduğunu, daha sonraki dönemde de bu şahsın basın ve, siyasal yaşamda yer aldığı için ismini duyduğunu, siyasi parti lideri olduğu için ziyaretine ajaS&ra geldiğini, bunun haricinde herhangi bir ilişkilerinin olmadığını, kendisiyle herhangs^ty^ tüzel kişilik içinde yer

almadıklarını, ancak Doğu PERİNÇEK'in girişimini yaptığı Talat Paşa Komitesine davet edilmesine rağmen kabul etmediğini,

Ferid İLSEVER'i 1990'lı yıllardan sonra Aydınlık Dergisi ve İşçi Partisindeki faaliyetlerinden tanıdığını, ara sıra görüştüklerini,

Kemal ALEMDAROGLU'nu İstanbul Üniversitesi Rektörü olduğu dönemden beri tanıdığını, rektör olarak gazeteye geldiğini, gazete temsilcileri olarak İstanbul Üniversitesine gittiklerinde görüştüklerini, rektörlüğü döneminden sonra da mesafeli de olsa dostluklarının devam ettiğini,

Veli KÜÇÜK'ü basından bilmekte olduğunu, JİTEM başkanı olarak hatırladığını, kendisiyle hiç görüşmüşlüklerinin olmadığını, herhangi bir ilişki ve husumetlerinin olmadığını,

Muzaffer TEKİN, Mehmet Fikri KARADAĞ ve Taner ÜNAL'ı tanımadığını,

Kuvayı Milliye Derneği, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği veya Ulusal Birlik hareketiyle herhangi bir irtibatının olmadığını,

Yakalanan şahıslardan el konulan "ERGENEKON", "Lobi", "Arenadaki Sanat", "Usiad", "Jitemci ve Mit'ci gazeteciler", "Televizyon Analiz", "Dergi", "Ulusal medya 2001", "Mit Medya ve Ajan Gazeteciler" başlıklı belgelerden bilgisinin olmadığını,

"ERGENEKON" isimli belge ve belge içeriğinde bahsedilen oluşum hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını,

"LOBİ" isimli belge ve belge içerinde bahsedilen oluşum hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını,

Cumhuriyet Gazetesinin asli sahibinin Cumhuriyet Vakfı olup Cumhuriyet Vakfının iştiraki olan birden çok şirket olduğunu, Gazeteye finansman temin etmek amacıyla Vakfın bünyesinde Yeni gün Holding A.Ş. isimli şirketin bu şirketlerden birisi olduğunu, bu şirketin hissedarlarının; Turgay CİNER'den, Mehmet Emin KARAMEHMET'e, Aydın DOĞAN'dan İnan KIRAÇ'a kadar yaklaşık 185 kişi olduğunu, Ancak bu şirketin söz ve yetki sahibinin imtiyazlı ortağı olan Cumhuriyet Vakfı olduğunu, Cumhuriyet Gazetesinin Genel Yayın Müdürünün İbrahim YILDIZ olduğunu,

Cumhuriyet Gazetesinde çalışmış olduğu süre içersinde gazetenin satılması veya herhangi bir medya kuruluşuyla birleştirilmesi konusunda yıllardan beri pek çok dedikodu üretildiğini ancak resmi bir teklif gelmediğini, böyle bir teklif gelse de bir vakıf gazetesi oldukları için gazetenin satılmasının olanaksız olduğunu,

Tuncay GÜNEY isimli şahsı tanımadığını,

"LOBİ" faaliyetleri çerçevesinde çeşitli birimlerin oluşturulması gerektiğinden bahsedildiği, bu birimlerden "İLETİŞİM VE PROPAGANDA" biriminin amaçlara uygun olarak medya kuruluşlarını bilgilendirmek, yönlendirmek ve bu yolla kontrol altında tutmak görevinin olduğu, ayrıca faaliyetlerde amaçlara uygun kamuoyu oluşturulması ve kamuoyunun desteğinin sağlanması çalışmalarını yürüteceği belirtildiği ve Cumhuriyet gazetesinde görevli olduğu süre içerisinde bu yönde herhangi bir kişi veya kurumdan teklif gelip gelmediği sorulduğunda;

Böyle bir teklifin gelmediğini ve kimsenin de böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini,



Yakalanan şahıslardan el konulan "Ulusal Medya 2001" başlıklı dokümanda "Cumhuriyet Gazetesi, oluşturulması zorunlu "Ulusal Medya"nın yazılı yayın kanadını oluşturmaya uygun bir isimdir. Görsel yayın kanadını ise; Perinçek grubunun henüz emekleme dönemindeki "Ulusal Tv" oluşturabilir. Ancak bu televizyonun bünyesinde de ameliyat zorunluluğu vardır. Eğer gerekli ameliyat yapılmaz ise; ne Cumhuriyet ve ne de Ulusal Tv, Türk halkının Kemalist ideoloji çerçevesinde birleştirilmesini gerçekleştiremez. Çünkü, halkın gözünde her iki yayın grubu da "objektif" ve ^bağımsız" yayın organı olarak değerlendirilmemektedir " şeklindeki ifadelerle ilgili sorulduğunda;

Bu belgeyi hazırlayan şahısların senaryo ürettiklerini, Cumhuriyet Gazetesinin zaten ulusal ve Atatürk'ün kurduğu bir gazete olduğunu ve böyle bir gereksinim olmadığını,



Yine aynı belge içerisinde "İlhan Selçuk, donanımlı geniş bir kültürel birikimine sahip, son derece mütevazı görünümlü bir portre olmakla birlikte, bencilliğe sarmalanmış büyük bir ihtiras olarak karşımıza çıkar. Cumhuriyet Gazetesinin bugünlere ulaşmasında büyük ve değerli katkıları olduğu gibi, bugün içinde bulunduğu koşullarında sorumlusu olarak öne çıkan bir isimdir. ...Selçuk'un ellerinde can çekişme noktasında, bitkisel yaşama giren Cumhuriyet Gazetesine Selçuk'un, can verebileceği görüşünün öne sürülmesi akıl dışıdır. " Şeklindeki ibareler ile ilgili olarak sorulduğunda;

Bu belgeyi yazan şahısların kimler olduğunu bilmediğini, kendi kendilerine senaryo üretmiş olduklarını, fazla bir şey söyleme ihtiyacı da hissetmediğini,

Cumhuriyet Gazetesinin yayın politikasının Cumhuriyet Vakfı'nm senedinde yazılı olduğunu, Cumhuriyet Gazetesini Atatürk'ün kurduğunu ve Cumhuriyet Gazetesinin Yunus NADİ'den beri Laik Atatürk Cumhuriyetini savunmak ve yüceltmek, demokratik düzeni savunmak için gerekli yayını yaptığını, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin Bağımsızlığını korumak için de kendisini görevli saydığını,

Yine aynı dokümanın devamında "İLHAN SELÇUK'SUZ CUMHURİYET OLMAZ (MI?)-CUMHURİYET İLHAN SELÇUK'SUZ VAR OLAMAZ (MI?)" başlığı altında; "Cumhuriyet gazetesi, 1940 'lı yıllardan gelen bir geçmişe sahiptir. Savaş dönemi politikası üzerinde varlık bulan bir gazetedir. Bu özelliğinden ötürü de Türkiye'nin iç kargaşaya sürüklendiği dönemlerde öne çıkan bir gazete olmasıyla dikkat çeker. Cumhuriyet gazetesinin geniş halk kitlelerini kucakladığı her dönem, Türkiye'nin kaos ortamına sürüklendiği dönemleri içerir. Cumhuriyet gazetesi kadroları, uzlaşmacı ve ılımlı olmak yerine daima çıplak bir yalınlık içinde çarpıcı haberlerden yola çıkarak sert muhalefet üslubu sergilemişlerdir. " şeklindeki beyanlar sorulduğunda;

Bunun bir suçlama olduğunu ve buna yanıt vermeyi yersiz bulduğunu,

Gürbüz ÇAPAN'ı uzun yıllar önce belediye başkanı olarak tanıdığını, Belediye Başkanlığı döneminde bir dostluk ilişkilerinin olduğunu ve hatta bahsettiği Yenigün Holding A.Ş'nin hissedarlarından olduğunu, Şevket SABANCI'nm işadamı olarak dostu olduğunu, Mete AKYOL'u gazeteci olarak uzun yıllardır tanıdığını ve dostluk ilişkilerinin olduğunu,

Uzun yıllardır gazetecilik yaptığmı,ayrıca bugün bulunduğu konum ve işleviyle pek çok kişiyi tanıdığını, pek çok kişiyle tanışmış görüşmüş olabileceğini, dostluk yelpazesinin çok geniş olduğunu,



2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY ifadesinde: "Veli KÜÇÜK'ün Cumhuriyet Gazetesini ERGENEKON bünyesinde kullanabilmek amacıyla satın almayı çalıştığını, bu çerçevede Ulusal Sanayiciler iş Adamları Derneği (USİAD) ile çırağın sarayında kapalı kapılar ardında bir toplantı yaptığını, bu toplantıda Veli paşanın LOBİ yapılanmasını anlattığını ve bir gazete ile bir televizyona ihtiyaç olduğunu söylediğini, bu noktada da Cumhuriyet gazetesini almayı düşündüklerini söylediğini, daha sonraki günlerde konuyla ilgili ENKA tesislerinde Veli KÜÇÜK, Gürbüz ÇAPAN, Ferid İLSEVER, Kemal ÖZDEN ve Ümit ÜLGEN ile bir toplantı yapıldığını" beyan ettiği

Konuyla ilgili Veli KÜÇÜK ifadesinde; ENKA tesislerinde yapılan toplantıyı doğruladığı ve kendisinin de bu toplantıya katıldığını söylediği hatırlatılıp sorulduğunda;

Cumhuriyet Gazetesinin satılamayacağını beyan ettiğini, zaten toplantıya katıldığı beyan edilen şahısların da Cumhuriyet Gazetesini satmaya yetkili olmadığını, bunlardan sadece Gürbüz ÇAPAN'm Yenigün Holding'de bir miktar hissesi olduğunu, O'nun hissesini satmaya çalışmış olabileceğini, ancak bunun Cumhuriyet Gazetesinin satılması anlamına gelmeyeceğini, belirttiği gibi o holdingin sadece Cumhuriyet Gazetesine finansman desteği sağlamak amacıyla kurulduğunu, Cumhuriyet Gazetesinin yayın politikasında bir etkisinin



'■) - ■*' i

olmadığını, Cumhuriyet Gazetesini yayınlayanın başka bir şirket olduğunu ve Gürbüz ÇAPAN'm bu şirketle de herhangi bir irtibatının olmadığını,



"Bugüne kadar düzenlenen operasyonlarda, örgütün yönetici kadrosundan elde edilen "ULUSAL MEDYA 2001" başlıklı doküman içersinde, bir bölümde, "İlhan SELÇUK kimdir" başlığının olduğu ve altında sizinle ilgili bilgilerin bulunduğu, devamında "GURBUZ ÇAPAN- İLHAN SELÇUK-DOĞUPERINÇEK VE CUMHURİYET GAZETESİ başlığı altında

" PERİNÇEK, İlhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAP AN'ı bir araya getirerek, /inansal

sorunlarında üstesinden gelinebileceğini düşünmüştür. Ancak PERİNÇEK'in hesabı tutmamış, kendisinden çok daha deneyimli olan ilhan SELÇUK, Perinçek'i devre dışı bırakarak Gürbüz ÇAPAN ile anlaşmayı bırakmıştır. Bu anlaşmaya göre ÇAPAN hisselerin %40'ını satın almıştır. Daha sonra %60 hisseyi de satın alan ÇAPAN, Cumhuriyet Gazetesinin sahibi olmuştur" şeklinde yazdığı ve aynı belgenin içeriğinde, Cumhuriyet Gazetesinde gerçekleştirilecek kadro hareketinin ardından, yayın politikasının yeniden belirlenmesi gerektiğinin yazıldığı, ayrıca Gazeteci patronlar hakkında yazılar olduğu hatırlatılarak Yazıda iddia edildiği gibi Gürbüz ÇAPAN ile aranızda bir ilişki oldu mu? Yazı içersindeki iddialar doğrumudur? " Şeklinde sorulduğunda;

Gürbüz ÇAPAN'la ilişkisini belirttiğini ve Gürbüz ÇAPAN'm sadece Yenigün Holding'in 185 hissedarının arasında olduğunu ve bunun dışında bahsedilen belgedeki iddiaların tümünün uydurma olduğunu,



27.02.2008 günü saat 10.04'te Server..? isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Telefon görüşmesindeki şahsın Anayasa Hukukçusu Prof. Server TANİLLİ olduğunu, Starzburg'da yaşadığını, aynı zamanda Cumhuriyet'in köşe yazan olduğunu, Starzburg'tan her gelişte Cumhuriyet Gazetesine uğrayıp ve ülke sorunları tartışıldığını, görüşmede iki dost olarak ülke sorunları hakkında bilgi alışverişinde bulunduklarını ve başkaca bir amacının olmadığını,



03.03.2008 günü saat: 10.56 da Alev..? isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşme yaptığı kişinin Cumhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı Alev COŞKUN olduğunu, Cumhuriyet Vakfı olarak bir televizyon kurmak istediklerini, hatta ondan önce de çeşitli kanallarda Cumhuriyet adına Cumhuriyet markalı yayın yapmak istediklerini, bunun için değişik temaslarda bulunduklan bir dönemde yapılan görüşme olduğunu, bu temaslardan bir tanesinin Ulusal Kanal'm sahibi Doğu PERİNÇEK, diğeri ise Kanal B'nin sahibi Mehmet HABERAL ile olduğunu, Ankara temsilcileri M.B.'m Mehmet HABERAL ile arasının iyi olmadığı için aracı olabilecek birisini düşündüklerini ve Kemal ALEMDAROĞLU'nun hem Doğu PERİNÇEK, hem de Mehmet HABERAL ile iyi ilişkiler içinde olduğunu bildikleri için adlanna bu girişimde bulunmasını istediklerini, Kemal ALEMDAROĞLU'nun girişimlerinden bir sonuç çıkmadığını,



05.03.2008 günü saat: 16.50 da E.K. ile yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Bu görüşmeden önce gazetede bulunan Hikmet ÇETİNKAYA isimli yazar arkadaşlan hakkında görüştüklerini, bu konunun gazetenin iç işi olduğunu, daha sonra gazetenin Ankara'nın Çankaya ilçesinde Ankara Temsilciliği için yeni kiraladıklan binanın restorasyonu ve eski binadan taşınma masraflan için sponsorlar üzerine yaptıklan görüşme olduğunu, Şuan bulunduklan binanın sahibinin Aydın DOĞAN olduğunu, Aydın DOĞAN taşmmalan karşılığında, taşınmadan kaynaklanan giderler konusunda yardımcı olacağını, yine yeni taşmacaklan binanın Çankaya Belediyesi smırlannda olduğundan Çankaya Belediyesinin restorasyonda desteği olacağım,



14.03.2008 günü saat:13.17 de M.B.' la yaptığı telefon görüşmesi okunup
sorulduğunda; .- * • v ^

Görüşmeyi yaptığı kişinin gazetenin Ankara temsilcisi M.B. olduğunu ve kendisiyle hükümetin yeni çıkarmayı planladığı Sosyal Güvenlik Yasa tasarısıyla ilgili görüştüklerini, Mustafa'nın halk kıpırdanıyor ve eylem yapmaya başladı derken, bu yasaya tepki olarak sendikaların eylem yapmasından bahsetmekte olduğunu, görüşmede geçen Hüseyin isimli şahsın gazetede idare müdürü olan Hüseyin GÜRER olabileceğini, çünkü Ankara'daki büroyla O'nun ilgilendiğini, bu konuda yaptıkları bir görüşme olabileceğini,



17.03.2008 günü saat:10.38'de Ezgi..? ile yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmedeki Ezgi isimli şahsın gazetedeki sekreteri Ezgi TOK' olduğunu ve gün boyu yapacağı görüşmelerini hatırlattığını,



Adnan AKFIRAT'tan el edilen (8) sekiz sayfalık bir belge içeriği incelendiğinde 8. sayfasında "örgüt şeması" başlığı altında, bir listenin olduğu, bu listelerin "ASKER, MİT, POLİS, SİVİL, EMEKLİ SUBAY" başlıkları altında yazılan isimlerden oluştuğu...

SİVİL başlığı altında, ilhan SELÇUK, ...yazdığı hatırlatılarak sorulduğunda;

Adnan AKFIRAT'ı tanımadığını ve yazıda bahsi geçen Çevik BİR liderliğindeki bir darbe girişimi hakkında bilgisinin olmadığını, belgedeki örgüt şemasında kendisini sivil kanadın bir sorumlusuymuş gibi gösterdiklerini ve bunun tamamen saçmalık olduğunu, Çevir BİR'le muvazzaf askerken görüşmediğini, ancak emekli olduktan sonra kendisiyle tanışıklıklarının olduğunu, bazen görüştüklerini, ancak bahsettiği gibi bu darbe iddiası konusunda normal bir vatandaş gibi kamuoyundaki iddialar dışında bir şey bilmediğini, bu belgenin tamamen saçmalık olduğunu, belgede bahsi geçen Doğu PERINÇEK'in kendisini Çevik BİR konusunda uyarmasının da başka bir saçmalık olduğunu, bu saçma iddialar hakkında daha fazla bir şeyler söylemek istemediğini,



04.02.2008 günü saat: 10.59 da Perihan.... isimli bayanla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Perihan isimli şahsın bir aile dostu olduğunu ve Doktor Gürbüz BARLAS'm baldızı ve Mehmet BARLAS'm akrabası olduğunu, görüşme içersinde "çatışmanın yükselmesi, büyümesi lazım" derken; Ülkemizin ılımlı bir İslam Cumhuriyetine dönüştürülmesi için ABD tarafından organize edilen beynelminel bir proje olduğunu, bu projeye karşı halkın direniş göstermesini olumlu bulduğunu, burada çatışma derken kast ettiği iki fikir arasındaki çatışma olduğunu, buradaki çatışma sözcüğü ile hukuksal anlamda sivil toplum örgütleri ile örgütlenerek muhalefet etmeyi kast ettiğini, yoksa kast ettiğinin hukuk dışı bir çatışma olmadığını, hukuk dışı bir çatışmanın hiçbir zaman amaca hizmet edemeyeceğini, bugün Türkiye'de Atatürk Cumhuriyeti'nin yok olacağına yönelik ciddi bir korku ve kuşku olduğunu, bazen dostlarının kendisini arayarak bu korku ve kuşkularını dile getirdiklerini, bu görüşmenin de bu bağlamda yapılmış bir görüşme olduğunu,



07.02.2008 günü saat: 12.51 de I.Y. isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmeyi yaptığı İbrahim YILDIZ'ın Gazetenin Genel Yayın Müdürü olduğunu, Rahmi KOÇ'un dostu olduğunu, sırası geldiğinde buluşup konuştuklarını, bu görüşmelerinin çok sık olmadığını, ama bu görüşmelerin önemli olduğunu, Türkiye'de o konumda bulunan bir insanın görüşlerini bir gazeteci için öğrenmenin kendi açısından önemli olduğunu, görüşmede de Rahmi KOÇ'un yanma gideceğinden bahsettiğini, kendisiyle dünyanın ve Türkiye'nin ahvali hakkında görüştüklerini, gazeteci olması nedeniyle Turgay CİNER, Mehmet Emin KARAMEHMET, Şevket SABANCI, Aydın DOĞAN gibi şahıslarla da ara sıra görüştüğünü,

Görüşme içersinde, "YALNIZ 2 TANE ŞEY VAR EĞER KAPATMA DAVASI AÇILIRSA" "BİR DE ÜSTÜNE EKONOMİK KRİZ GELİRSE TÜRKİYE BİRAZ KARIŞIRSA BELKİ Bİ UMUTLAR DOĞABİLİR" "ÇÜNKÜ NORMAL YOLLARDAN BUNLARI MÜMKÜN DEĞİL YANİ'1 demekteki kastının; belirttiği gibi

Atatürk Cumhuriyeti tehlike altında olduğunu ve iki tane kırmızı çizgimizin bulunduğunu, birisinin bölünmezlik, birisinin laiklik olduğunu, bunları çiğnetmemeyi Atatürkçülerin görev bildiğini, Görüşmedeki ekonomik kriz beklentisini de izah etmek istediğini, Türkiye'de her ne kadar ekonomi iyi idare ediliyor gibi görünse de esasında yüksek faiz borçlanma ve dışa bağımlılığını devam etmekte olduğunu, yine ülkenin limanlan, yollan, köprüleri, bankalan yani her şeyin satılmakta olduğunu, yani sata sata yediğimizi, halkımızın bu ekonominin iyiye gitti yönünde gittiği hayalinden uyanması için bir ekonomik bunalıma ihtiyacı olduğuna inandığını, Türkiye biraz daha kanşırsa derken; Türkiye'nin zaten hali hazırda çok kanşık bir durumda olduğunu, ama halkın yeterli tepkiyi verdiğini düşünmediğini, Türkiye biraz daha kanşırsa derken halkın hükümete yeterli tepkiyi vermesini kast ettiğini, yani burada da yine hukuk dışı bir kanşıklıktan bahsetmediğini, hukuk dışı kanşıklığm hiçbir zaman olumlu sonuç vermeyeceğini,



08.02.2008 günü sat:20.20 de Mehmet... isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmenin ilk kısımlarında ruhen problemleri olan halazadesi M.B. isimli şahısla Cumhuriyet'i geleceğe nasıl devir edeceği konusunu görüştüğünü, M.B.'nin yalnız bir insan olduğunu, onun bu yalnızlığım gidermek için Cumhuriyet'ten ve dünyadan haber verdiğini, umutsuzluğunu ve moral kırgınlığını gidermek için de gerçek dışı bazı şeyler söylemiş olabileceğini, amacın ona gelecek konusunda umut vermek olduğunu, zaten konuşmanın tümünden de anlaşılanın bu olduğunu, Cumhuriyet gazetesinin gelişmesi ve gerektiğinde diğer medya sektörlerine girebilmesi ve rekabet ortamına uyum sağlayabilmesi için Cumhuriyet Vakfı'nm açılmasını, künyesinin zenginleşmesini düşündüğünü, bu kapsamda ülkemizin Laik Atatürkçü iş adamlanndan destek aradıklannı, İlhan KIRAÇ'm Vakıf danışma kurulu başkanı olduğunu, aynca Koç grubundan Hakan GÖREN isimli şahsında Vakıf Yönetim Kurulu üyeliğine seçildiğini, vakıf yönetim kurulunu ismen de daha da zenginleştirmeye çalıştıklannı, bu görüşmelerin genel anlamda bununla ilgili olduğunu,



Görüşmede Mehmet'in "Hayır yani bu herifleri berheva etmek lazım, Türkiye olduktan sonra neye yarar yani ama artık iç savaştan başka bi şeyde temizlemiyicek bu işi öyle görünüyor yani. " dediği, kendisinin "İÇ SAVAŞ OLMAZDA YANİ BİR NOKTA DA EĞER ORTALIK KARIŞIRSA, HEM EKONOMİK HEM SİYASİ OLARAK BELKİ ASKER GELİRSE BİR ŞEY OLABİLİR. " dediği, Mehmet'in "ASKER GELEBİLİR Mİ? ARTIK İLHAN." dediği, İlhan'ın "E MECBUR OLACAK" dediği, Mehmet'in "HAYIR YANİ GELSE BECEREBİLİR Mİ BU ADAMLAR ÇOK ŞEY YAV." dediği yönündeki beyanlarıyla ilgili sorulduğunda;

Bu görüşmelerin hasta olan halazadesini dünyaya katmak için söylenmiş beyanlar olduğunu, kendi görüşlerinin belli olduğunu, her gün gazetesindeki köşesinde ifade ettiğini, Başyazılannda dile getirdiğini, Yayın Kurulundaki arkadaşlanna söylediğini, Yayın Kurulunda alman kararlarla gazete siyasetinin belirlendiğini, telefon konuşmalarındaki ileri geri söylemlerin o anki hissiyatı olduğunu, gerçek görüşlerinin yazılan olduğunu,



Görüşmede "ŞÖYLE OLACAK GALİBA ANAYASA MAHKEMESİ SON OLARAK KENDİSİNİ TASFİYE EDİLMEDEN BU AKP HAKKINDA PARTİNİN KAPATILMASI KARARINI VERİRSE O ZAMAN ORTALIK BÜSBÜTÜN BİRBİRİNE KARIŞIR. " Şeklindeki beyanı sorulduğunda;

Zaten Yargıtay Başsavcısının iddianameyi hazırlamasıyla ülkenin kanştığmı, Gazete manşetlerine de bu olayın yansıdığını, Anayasa Mahkemesi ne karar verirse versin ortalığın daha da kanşacağım, çünkü iktidann Anayasa Mahkemesini tanıma niyetinde olmadığını, bunun bir durum tespiti olduğunu,



08.02.2008 günü saat:12.49 İbrahim ... isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi
içerisinde, "YARGI KAPATMA KARARINA DOĞRU GİDİYOR, HABERİNİ DE
VERDİLER. " Şeklinde ki beyanı sorulduğunda;
, \ <;~.v

Gazetenin Ankara'da istihbarat kaynaklarının olduğunu, bu kaynakların tahminlerde de bulunduklarını, kendi aralarında bu bilgileri değerlendirdiklerini, zaten Yargıtay Başsavcısının da dava açmadan önce AKP'yi uyardığını, davanın açılacağını bilmek için bu bilgilerin yeterli olduğunu,



Görüşmenin devamında "ATATÜRK DEVRİMLERİ ASLINDA TOPLUMDA YERLEŞMİŞ TE, BUPEZEVENKLER TÜRBAN ÜZERİNDEN YÜRÜYORLAR. YANİve SANIYORUM ÇOK ZOR, ÇOK ZOR. DÜN İŞTE ORADA, TOPLANTIDA KONUŞULAN VE YİNE SÖYLEDİĞİ, RAHMİ BEY'İN SÖYLEDİĞİ, ACABA, YANİ, SINIR AŞILDI MI? GERİYE DÖNÜŞ, ARTIK OLANAKSIZ MI DİYE? " Şeklindeki beyanı sorulduğunda; Görüşmede geçen toplantının tarihten birkaç ay önce Rahmi KOÇ'un Nakkaştepe'deki holding binasında verdiği ve dostlarını çağırdığı sohbet toplantısı olduğunu, toplantıya Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun TERZİOĞLU, Koç Üniversitesi rektörü, Ömer KOÇ ve ismini şu an hatırlayamadığı bir ilahiyat profesörü ve birkaç kişinin daha katıldığını, bu görüşme esnasında Rahmi KOÇ'un "bu halka İslam dinini nasıl doğru anlatabiliriz1'' diye bir konu ortaya attığını, bu konu bağlamında arkadaşlarının fikirlerini söylediklerini, Rahmi KOÇ'un "sınır aşıldı mı" demesinin kendisine özgü deyim olmadığını, Türkiye'de birçok çevre ve kişinin bu sınırın aşıldığını ve Atatürk Cumhuriyetinde işin bittiğini, geriye dönülemeyeceğini düşünmekte olduğunu,

10.02.2008 günü saat: 16.14 de İbrahim İsimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi

okunup, kendisinin "Vallaha Anayasa Mahkemesi eğer radikal bir karar alırda siyasal iktidar partisini kapatırsa ." "Türban bir yana Türkiye başka bir sürece girer. KAPATMASI DA GEREKİR BANA SORARSAN." "YANİ BAŞKA BİR ÇIKIŞ YOLU GÖRMÜYORUM. Ne olacak o zaman hemen başka bir parti kuracaklar iktidardakiler ama gayr-i meşru duruma düşmüş olacaklar." dediği hatırlatılarak sorulduğunda;

Bu görüşmelerin gazetenin yönetimi için genel yayın müdürüyle yaptığı görüşmeler olduğunu, o dönemde Yargıtay Başsavcısının AKP'yi kapatma davasını açacağını ve Anayasa Mahkemesinin de AKP'yi kapatabileceğini tahmin ettiğini fakat bu fikir gelişen olaylara göre değişebileceğini, sorulan telefon konuşmasında bunun dışındaki görüşmelerin tamamen işiyle alakalı İ.Y.beyle yaptığı görüşmeler olduğunu,



10.02.2008 günü saat: 10.41 de XBayan ve sonrasında Gürbüz.... ile yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmeyi yaptığı kişinin doktor Gürbüz BARLAS olduğunu, telefon görüşmesinin başlangıcında ismi tespit edilemeyen x bayanın ise Gürbüz BARLAS'm eşi Ferhan BARLAS' olduğunu, bu şahsın bahsettiği toplantının ayrıntılarım sormadığını, bu toplantının nerede yapıldığını bilmediğini, Gürbüz Bey'in yapılmış bir sempozyuma katılmış olabileceğini, Bir gazeteci yazar olarak ülkenin gün geçtikçe daha istikrarsız bir ortama doğru gittiğini düşündüğünü ve bir yazar olarak istikrarsızlığın karışıklık getireceğini söylediğini, bu fikrinde yalnız olmadığını, çok geniş bir halk kitlesinin de böyle düşündüğünü, kuşku ve korkunun büyüdüğünü, ne olacak? sorusunun hep gündemde olduğunu, böyle bir istikrarsızlık ortamında hakem olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin devreye girip istikrarsız ortamı yatıştırabilmesini değerlendirmesinin normal olduğunu, kaldı ki bu konuda ülkenin istikrarsızlaşmaması için iktidarı uyaran çok sık yazılar yazdığını,



14.02.2008 günü saat: 12.59 da ibrahim.... isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Cumhuriyet Televizyonu kurmak istediklerini, bu kanal için de Tuncay ÖZKAN'm sahibi bulunduğu Euro türk isimli kanalın frekansı üzerinden yapmayı düşündüklerini, fakat olmadığını, televizyon konusundaki teşebbüslerinden vazgeçmiş olmadıklarını, bu çabalarının durmadığını, adı geçen televizyonlarda program saati almayı • düşündüklerini, Kemal ALEMDAROĞLU'nun Kanal B televizyonunun sahibi Mehmet HABERAL'a yakın olduğu için yardım etmeyi vaat ettiğini ve eğer bu televizyonlarda program^saati alabilselerdi bunun












bir bağımsız televizyon kadar etkili olacağını ve Cumhuriyet Televizyonu gibi olacağını, Büyükelçilerle Ankara Temsilcilerinin sık sık buluşup konuşmalarının doğal olduğunu, M.B.'m da gazetenin Ankara Temsilcisi olduğunu, bu kapsamda toplantıya katıldığını ve görüşmenin içeriği konusunda pek bir bilgisinin olmadığını, Elçin POYRAZLAR'm Washington temsilcileri olduğunu, Di ek CHENEY'e yakın çevrelerle haber temin etmek amacıyla temaslarda bulunmakta olduğunu, yalnız Dick CHENEY değil Washington'da gereken şekilde gazeteciliğini yapmakta olduğunu, Elçin POYRAZLAR'm Dick CHENEY ile bizzat hiç görüşmediğini ancak yakın kaynaklarla görüşmüş olabileceğini, Erdoğan'a rakip bir aday konusunda Dick CHENEY ile görüşmesinin mümkün olmadığını, Dick CHENEY'in Türkiye için önemli bir kişi olduğunu ve Ankara'ya gelip gittiğini ve bu günkü iktidara rakip bir iktidar için Cumhuriyet'in Washington temsilcisiyle temasının düşünülemeyeceğini,

14.02.2008 günü saat:11.40 sıralarında Bülent....isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmeyi yaptığı şahsın Bülent TANLA olduğunu, Türkiye'de dinci sermaye dinci medya laik sermaye ve laik medyayı ele geçirmeye çalıştığını, bu Türkiye'yi ılımlı islam devleti haline sokmanın bir yöntemi olduğunu, bu kapsamda Aydın DOGAN'm da "ipinin çekildiğini" düşündüğünü, Bülent Bey'e konu ile ilgili fikirlerini ifade ettiğini,

Görüşmede "Bazı şeyler var konuşacak çünkü dün gece bu Rektörler beni bir yere götürdüler falan filan Borsa Lokantasına" ve "ORADA BİR BASKI KURDULAR ÜSTÜMDE" derken; Bahsi geçen yemekte Kemal ALEMDAROĞLU, Tonguç GÖRKER ve eski rektör Bülent BERKARDA'nm da olduğunu, kendisinden Türkiye'de pek çok kesimin sol muhalefeti kendisinin birleştirebileceği yönünde bir beklenti içersinde olduklarını, O akşam yemeğinde de ismini saydığı arkadaşlarının bu konuda telkinlerde bulunduklanm, bunun muhalefetin kapsamında, Halk Partisi ve Demokratik Sol Partinin de olduğunu, bunların uzlaşmasını ancak kendisinin yapabileceğini düşündükleri için baskı yaptıklarını,

15.02.2008 günü saat: 12.26 sıralarında ibrahim ile yaptığı telefon görüşmesi

okunup sorulduğunda;

M.B.'ın Ankara temsilcisi olduğu için Ankara'da olan biten her şeyden haberdar olmak istediğini, bu kapsamda Amerika büyükelçisi ile görüşmesinin normal olduğunu, Cumhuriyet Gazetesi olarak Amerika politikaları hakkında sert muhalefet yaptıkları için bir dönem Amerikan Büyükelçiliği ile aralarının pek sıcak olmadığını, bu temasın bir dönüşümün habercisi olduğunu,



15.02.20078 günü saat:11.50 sıralarında Alev...? isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmeyi yaptığı şahsın Cumhuriyet Vakfı Başkan yardımcısı Alev COŞKUN olduğunu, Rauf DENKTAŞ'm başkanlığında olan Talat Paşa Komitesi'nin bir toplantı tertip ettiğini ve bu toplantıya Cumhuriyet Gazetesi olarak davet edildiklerini, gidemeyeceğini söylediğini, ancak başkan yardımcısı Alev COŞKUN'a gitmesini tavsiye ettiğini,



16.02.2008 günü saat:10.44 de Mehmet isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesi

okunup sorulduğunda;

İfadesinde belirttiği gibi M.B.'nin yalnız ve ruhen sıkıntıda olan halazadesi olduğunu, Kendisi ile böyle uzun görüşmeler yaparak kendisini rahatlatmayı, yalnızlığını ve ümitsizliğini yok etmeyi amaçlamakta olduğunu, Konuşmaların bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiği,



22.02.2008 günü M. Ç. ile yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmeyi yaptığı Murtaza ÇELİKER'in bir işadamı olduğunu ve Bülent ECEVİT'in yakın dostu olduğunu, kendisini yemeğe davet eden Aysel Hanım'm da Hukuk Fakültesi dekanı ve Murtaza beyin eşi olduğunu;* yemeğe katılacak olan Osman BERKMEN'in Mehmet KARAMEHMET'in çok güvendjği-;bir işadamı ve dostu olduğunu,



Mehmet Emin KARAMEHMET'in holdingteki ortağı olduğunu ve aynı zamanda Medya Grubu Başkanı olduğunu, Sanayi Odası Başkanını da toplantıda ilk kez gördüğü Tanıl KÜÇÜK olduğunu, ismini saydığı şahısların memleketin durumundan kaygı duyduklarını ve bu konu üzerinde akşam yemeğinde sohbet ettiklerini,

19.02.2008 günü saat:12.36 da M.B. ile yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Görüşmeyi Ankara Temsilcileri M.B. ile yaptığını, İfadesinde daha önce belirttiği bir Cumhuriyet Televizyonu kurulması ve 4 ayrı televizyonda program yapılması konularmı görüştüklerini, ayrıca günlük siyasi gelişmeler üzerine yorumlar yaptıklarını,



Görüşmede M.B. 'in "ÇANKAYA BELEDİYESİ ARTIK ONLAR İLE İLİŞKİMİZ BİZİM böyle HANİ İKİ RESMİ KURUM GİBİ artık DEĞİL YANİ FALAN yani o tür şeyler var ilhan Abi ama benim çok büyük bir şikayetim yok doğrusunu isterseniz yani bu tür gıcık diyebileceğim gereksiz şeyler abi yani mesala DİYELİM Kİ BELEDİYEDEN BÖYLE BİR GELİR GELİYOR BÖYLE BİR KALEM YOK ZATEN GAZETE DE YANİ BÖYLE BİR GELİR KALEMİ YOK SIFIRDAN GELİYOR GAZETEYE AMA BU NASIL GELECEK BUNUN MUHASEBESİNİ ŞÖYLE YAPALIM SİZ ELDEN PARA ALMAYIN BİZİM HESABIMIZA GEÇSİN ŞİMDİ BEN BAŞKAN A BAŞKAN BİZE BUNU YAPIYORSUN AMA BUNU RESMİ KAYDA GEÇİR BİLMEM NE şimdi. " derken ne kastettiği sorulduğunda;

Çankaya Belediyesi ve İzmir Belediyesinin gazetenin Ankara ve Ege eklerinin sponsorları olduğunu, Çankaya Belediyesinin reklam vermekte olduğunu, Bu reklamın maliyeti olarak çok büyük bir para gelmemekte olduğunu, İstanbul bürolarının ve Ankara-İzmir bürolarının arasında sürekli sıkıntı olduğunu, Merkez muhasebenin, Ankara ve İzmir'i harcamalar konusunda serbest bırakmak isteyeceğini, Ankara ve İzmir'de bulunan tüm personele ödemelerin banka kanalı ile yapıldığını, burada M.B.'m Ankara'daki muhabir çocuklara günlük avans işlemlerinde kullanılmak için Merkezin onayına gerek olmadan kimi sponsorluk gelirlerini tahsil etmek istemekte olduğunu, Merkez muhasebesinden yana olan şikayetlerini kendisine ilettiğini, bu kapsamda yapılan görüşme olduğunu,



20.02.2008 günü saat:12.12 de İ.Y. ile yaptığı telefon görüşmesi okunup sorulduğunda;

Bu görüşmeyi İ.Y.ile yaptığını, genel yayın müdürü olduğu için her gün iş gereği görüşme yaptıklarını, Elçin POYRAZLAR isimli Washington temsilcilerinin Dick Cheney'in 3 danışmanı ile habercilik bağlamında görüştüğünü ve bu görüşme ile ilgili İ.Y.'m kendisine bilgi verdiğini, Dick Cheney'in danışmanlarının Elçin POYRAZLAR'a neden Ak Parti'ye karşı kim çıkabilir? diye sorduklarını bilmediğini, fakat Amerika'nın Türkiye'de tüm gelişmeleri takip eden ve Türkiye'nin yazgısına egemen olmak isteyen, bölgeyi de bu kapsamda elinin altında bulundurmak isteyen büyük bir devlet olduğunu ve bu sondajları tüm çevreler ve gazeteler ile yapmakta olduklarını,



23 Ocak 2008 tarihli köşe yazsınzda "İktidar Partisi Zanlı" başlıklı bir yazı yazdığı, yazının içeriğinde "Savcı kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasi partiye dava açmasın görür gününü." Şeklinde bir yazı yazdığı,.

05.02.2008 günü yaptığı telefon görüşmelerinde de Ak Partiye kapatma davası açılmasının ülkede ekonomik kriz çıkmasının ve biraz da karışıklık çıkmasının umut olacağını söylediği, bu görüşmelerden yaklaşık bir hafta sonra yani 13.02.2008 günü Doğu PERİNÇEK ile Merdan ARSLAN arasında yapılan telefon konuşmasında Merdan ARSLAN'ların Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri olarak 5-6 kişilik bir heyet şeklinde yüksek yargıdan bir kısım şahıslarla görüştüklerini, son derece kararlı olduklarını, kendilerinden toplum desteği oluşturmalarını istediklerini söyledikleri, bütün bu veriler birlikte değerlendirildiğinde söz konusu dava açılmadan uzun bir süre önce kendisinin bilgisi olduğu hatta yazmış olduğu yazıda tehdit eder şekilde "Cumhuriyet başsavcısı''gerekli davayı açmazsa GÖRÜR GÜNÜNÜ" dediği hatırlatılarak, söz konusu yargı makamlaırCıl^görüşülmesi konusunda bir

yönlendirmesi olup olmadığı ve bu konular ile ilgili Doğu PERINÇEKya da başka şahıslarla bir görüşme yapıp yapmadığı sorulduğunda;

Merdan ARSLAN ile Doğu PERİNÇEK'in kendi aralannda yapmış olduğu telefon görüşmesinde bahsedilen 5-6 kişilik Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcisi arasında olmadığını, bu şahısların bu Adli Makamları ziyaret etmesinden de bilgi ve ilgisinin olmadığını,

Yargıtay Başsavcısı hakkında "görür gününü" derken, görevini yapmayan bir savcının yasalarca belirtilen sınırlarda gereken yaptırımı alacağını kast etmekte olduğunu, Fıkra dilinde yazıyı okutmak için bazı deyimler deyişler kullandıklarını, "Görür gününü" deyiminin de bu kapsamda kullanıldığını, Gözaltına alınmadan önceki son yazısının bu sorunun cevabı olduğunu, ekonomik ve kriz ve kargaşa ortamını umut etme ile ilgili sorulan da ifadesinde daha önce cevapladığını,

Yürütülmekte olan soruşturma kapsamında, örgüt üyesi Güler KOMURCU'nün telefonları dinlenmiş olup, Güler KÖMÜRCÜ'nün 27.12.2007 tarihinde Hikmet isimli bir şahısla yaptığı telefon görüşmesinde; İbrahim BENLİ'ye yemek davetine gittiğini, bu yemekte Doğu PERINÇEK, Kemal ALEMDAROĞLU, Yaşar HACISALİHOĞLU, Ercan Hoca ve isimlerini saymadığı çok sayıda kişinin bulunduğunu anlattığı okunarak bu toplantıya katılıp katılmadığı, böyle bir toplantıdan haberinin olup olmadığı sorulduğunda;

Güler KÖMÜRCÜ'yü gıyaben tanıdığını, yazılarını okuduğunu, İbrahim BENLİ'yi tanımadığını ve bu yemek toplantısından herhangi bir bilgi ve ilgisinin olmadığını,



"05-10-11 Mayıs 2006 tarihlerinde, Cumhuriyet Gazetesinin Şişli'deki Merkez binasına atılan el bombaları ile ilgili bir bilgisi ve değerlendirmesi olup olmadığı sorulduğunda;

Bu olayla ilgili bilgilerinin Danıştay dava dosyasında mevcut olan bilgiler olduğunu,



Beşiktaş'taki ikametinde yapılan aramada, el yazısıyla yazılmış notlar bulunan ve bu notun içeriğinde alt alta, "M.PAMUKOĞLU, Erol MÜTERCİMLER, Erdal Avukat, Mustafa HAS yazdığı, devamında "M.PAMUKOĞLU bir ekip kurdum. Sana yardımcı olacak. Büyük kulüpte PAMUKOĞLU, M.HAS ve .... Var. Erol MÜTERCİMLER sonradan Gölcük te buluşacağım. Erdalla birlikte .... Erol MÜTERCİMLER de geliyor. Oral ÇELİK te birlikte, İzmit Gölcük te toplandınız. M.PAMUKOĞLU o toplantıda yok. Erol MÜTERCİMLER, Erdal'a kalk gidelim, Erol MÜTERCİMLER le arada beşyüzbin dolar verirsen bu işi yaparız" yazan doküman sorulduğunda;

Not kağıdmdaki yazıların kendisine ait olduğunu, not kağıdında yazan M.PAMUKOĞLU'nun yeminli mali müşavirleri Mustafa PAMUKOĞLU olduğunu, Erol MÜTERCİMLER'in yazar olduğunu ve eskiden beri tanıdığını ancak samimi olmadığını, Oral ÇELİK'i medyadan Abdi İpekçi'nin faillerinden olarak bildiğini, bu şahısla bir ilişkilerinin olamayacağını, notlarda geçen Büyük Klübün Cadde Bostan'da bulunan siyasetçilerin, gazetecilerin gittiği bir lokal olduğunu, "bir ekip kurdum sana yardımcı olacak" derken ne kastettiğini hatırlamadığını, almış olduğu eski notlar olduğunu, şu an hatırlayamadığını, Gölcük'teki buluşma konusu ile bilgisinin olmadığını, şu an hatırlamadığını, notlarda geçen 500 bin dolar konusunu hatırlamadığını, eski tarihli almış olduğu notlar olduğunu," beyan etmiştir.

b)-Savcılık ifadesinde özetle;

"Emniyette ifade verdiğini, ERGENEKON örgütünden medyada çıkan isimlerden hiçbirini tanımadığını ancak Doğu PERINÇEK ve Kemal ALEMDAROĞLU'nu tanıdığını,

Doğu PERİNÇEK'i 1968 yılında öğrenci eylemlerinden tanıdığını ayrıca parti genel başkanı olması sebebiyle de zaman zaman diğer parti*, başkanları gibi gazeteyi ziyarete geldiğini, oradan tanışıp konuşmuşluklannm olduğunu,"' ,*

Cumhuriyet Gazetesi ile alakalı olarak kendişinesşkünan Ulusal Medya-2001
başlıklı belge ile alakalı olarak sorulduğunda; '' -i//" V| "-

Cumhuriyet Gazetesinin vakfın malı olup sahibinin (mütevelli heyetinin) gazete çalışanları olduğunu ancak gazeteye ait YENİGÜN HOLDİNG A.Ş. isimli bir şirkette bağlı olarak çalışmakta olduğunu ancak bu şirketin birçok hissedarının bulunduğunu, bu şirkette Cumhuriyet Vakfının imtiyazlı ortak olduğunu, şirketin ana sözleşmesinde bunun yazılı olduğunu, kendisinin dışımda veya gazetenin bu şirketle olan ilişkilerini zaman zaman bazı şahısların eline hisselerinin geçmesi için farklı konuşmalar yapılmış olabileceğini, halende birçok gazetenin aynı meyanda hisselerinin alınıp satılması ile ilgili farklı görüşmelerin her zaman yapıldığını,

Doğu PERİNÇEK ile aralarında herhangi bir emir ve talimat verme şeklinde bir konumun olmadığını, böyle bir şeyin olamayacağını, yanma kim gelirse gelsin bunlan kovma ve dışlama gibi bir konumda olmayacağını,

Kemal ALEMDAROĞLU'nu Rektörlüğünden tanıdığını, İstanbul Üniversitesinde olduğu dönemden tanıştıklarını,



Daha önce ifadesine başvurulan şüpheli VELİ KÜÇÜK'ün beyanında geçen Cumhuriyet Gazetesinin USİAD Başkanı KEMAL ÖZDEN tarafından satın alınması ile ilgili TUNCAY GUNEY'in ifadesinde geçen beyanlarıyla ilgili olarak sorulduğunda;

Kemal ÖZDEN'i hatırlamadığım Veli KÜÇÜK'ü JİTEM'in Başkanı olarak gazeteden duyduğunu, kendisi ile görüşmüşlüğünün olmadığını, Tuncay GÜNEY'i tanımadığım, belirttiği gibi Cumhuriyet Gazetesinin vakfa ait olduğunu ve özel şahıslara satılmasının mümkün olmadığını, kendileri haricinde böyle bir toplantı yapılmış ise de haberinin olmadığını,

Gürbüz ÇAPAN'm hissesinin hiçbir zaman belirtildiği gibi %40-%60 olmadığını, şuanda %10 hissesi olan Yenigün Holding A.Ş'de birçok şahsın hissesinin bulunduğunu, bunların içinde Aydın DOĞAN, Turgay CİNER, Mehmet Emin KARAMEHMET gibi birçok şahsın olduğunu, Gürbüz ÇAPAN'm vakfın yönetim kurulunda olmadığını,

"Ulusal Medya 2001" başlıklı belge içerisinde geçen "Uğur MUMCU örneğinde olduğu gibi kendisini Kuvva-i Milliyeci olarak görüp tanımlamaktadır" şeklindeki ibare ile alakalı olarak sorulduğunda;

Kuvva-i Milliye Türkiye'yi işgal eden yabancı ve emperyalist güçlere somut adlarıyla İngilizlere, Fransızlara, Yunanlılara ve ortaklarına karşı memleketi Atatürk'ün deyişiyle halas eylemek için direniş anlamına geldiğini, bu örgütlerin halkın bağrından çıkmış ve halkın bu eğilimini Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan sonra örgütlediğini, Kuvva-i Milliyenin milli kurtuluşçuluk ve Atatürkçülük olduğunu, bunların hepsini bir arada düşünmek ve bu sentezi savunmak gerektiğini, Türkiye'nin yabancı bir devletin mandası olması ya da işgali altına düşmesinin düşünülemeyecek bir felaket olacağını ve Kuvva-i Milliyeyi milliyetçilikle, Atatürkçülükle, çağdaşlıkla, laiklikle bir arada düşünmek gerektiğini, neden laiklikle bir arada düşünmek gerekir hususunda; çünkü Türkiye işgal altında iken ümmetçiler, halifeciler, dinciler Türkiye'nin işgalini desteklediklerini, eğer ümmetçilikten, dincilikten, kurtulup ta milliyetçilik fikrine bir toplum erişemezse ne laikliği gerçekleştireceğini ne de demokrasiyi gerçekleştireceğini, bu nedenle Kuvva-i Milliyeci olduğunu fakat Kuvva-i Milliyenin bütün boyutları ile idrak edilmesi gerektiğini düşündüğünü,

Anayasal düzeni benimsediğini, Anayasanın temel ilkelerine sadık kalındığı takdirde de hiçbir yöneticinin ihanet içinde olacağını zannetmediğini,

Cumhuriyet Gazetesinin kuruluşunun belgede iddia edildiği şekilde Alman Nazi


İstihbarat servisi tarafından kurulmadığını, bizzat Atatürk'ün talimatı ile 1924 yılında
Cumhuriyet'in ilan edildiğini duyuran Yunus NADİ tarafından İstanbul'da kurulduğunu, o
dönemde Almanların zaten 1. Dünya Savaşında yenilmiş, Türkiye'de böyle bir şey yapacak
durumda olmadıklarını, /,, % t-



1725 „ ' ' r_^ r"~T~~™~~

Belgede belirtildiği gibi Ulusal Kanal ile Cumhuriyet gazetesinin birlikteliği ve ortaklığı herhangi bir şekilde gündeme gelmediğini, pazarlık konusu dahi yapılmadığını, Kanal 6 televizyonu ile de böyle bir irtibat ve teklif olmadığını,

Bugün Türkiye'de Büyük Orta Doğu projesinden ve Amerika'da yayınlanan bir haritadan bahsettiğini, bugün Türkiye büyük bir tehdit altında olduğunu, bu realiteyi elle tutulacak kadar hissetmek gerektiğini, ikinci olay gene Türkiye'de bugün askerle sivil iktidar ve laikle anti-laik arasında bir bölünme olduğunu, yani bunlar realite olduğunu, tehdit altında olduğunu, Türkiye'de aynı zamanda bir Amerika'nın desteklediği ılımlı İslam devleti olma tehditi olduğunu, bunun da bir tehdit olduğunu, bu kadar rahat olamadığını, Kuvva-i Milliyeci olduğunu ve zaman zaman telefonda öfkelenip şunu bunu söylese de asıl fikriyatının yazılarında olduğunu, yoksa bütün yazılarında herhangi bir askeri harekatın olmayacağını olmaması gerektiğini söylediğini, bütün yazılarında ama bu istikrarsızlık ve bu sürüklenişin bizi nereye götüreceği orada bir tereddütünün olduğunu şimdi neden askeri harekatı istemeyeceğini onu da söyleyemeyeceğini, Türkiye'de daha önceki harekatların Amerikan desteği ile yapıldığını, 12 Eylül'de Amerikalıların "Bizim Oğlanlar Bu İşi Kıvırdılar" dediklerini, bir noktada eğer şu anda dünyanın bütün bölümüne hakim ve Türkiye'de çok büyük etkisi olan Kuzey Irak'ı da işgal eden Amerika'nın durumuna bakmazsak Türkiye'de sağlıklı bir analiz yapamayacağımızı yoksa Türkiye'de herhangi bir askeri harekatı istemediğini, Türkiye'de şuanda bir istikrarın olmadığını, istikrarsızlığa ve kargaşaya doğru sürüklendiğini,

BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) Amerika'nın Türkiye'yi bölmek için resmen bölmek için uygulamaya koyduğu projedir, böyle bir projenin varlığı karşısında Türkiye'de karışıklık ve ekonomik istikrarsızlık çıkarılması, bu projeye hizmet eden bir davranış olmaz mı? şeklinde sorulduğunda;

Anlattığı şekilde memleketin halini güllük-gülistanlık görmediğini ancak her ne kadar telefon görüşmelerimde velev ki ancak askerin memleketi kurtarabileceğini söylemiş ise de bunun kendisine ait bir suç olabileceğini soruşturma konusu örgüt ile bir bağlantısının olduğunu göstermeyeceğini, mesela Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kapatma kararı ve 71 kişi hakkında siyasetten men kararının hukuki bir müdahale olduğunu ve kanunları uygulama yolunda görevini yaptığını, kanaatinin bu olduğunu, gazetenin genel yayın yönetmeni ile yaptığı günlük görüşmelerin sadece kendisini bağladığını, bu görüşmelerinden herhangi bir örgütle bağlantılı olduğunu düşünmenin aşırı bir yorum olacağını,



ERGENEKON Terör Örgütü ile alakalı sorulduğunda;

Böyle bir örgütün olduğunun ortaya çıktığını, bu örgütle herhangi bir irtibatının olmadığı gibi bu örgütün bazı üyeleriyle de aralarında husumetler ve davalar olduğunu, Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar ile ilgili Danıştay dosyasında da bazı bombalarla alakalı taleplerde bulunduğunu, bunların içinde Muzaffer TEKİN ve Alparslan ARSLAN'm görev yaptığı yerlere ilişkin irtibatların araştırılmasının gazete avukatları tarafından istendiğini, mahkemenin bu hususları araştırmadığını,



Telefon görüşmelerinde geçen "Y... Ba....nı sizin yemeklere katılmış" şeklindeki ibarenin doğru olmadığını, Ankara Şubelerindeki arkadaşların zaman zaman yemekli toplantılar tertip ettiklerini, bu toplantılara emekli yargı mensupları, emekli askerler, emekli üst düzey bürokratların katıldığını, bu görüşmelerde her seferinde bir kişi uzmanlık alanında konuşmalar yaptığını, zaman zaman bu kişiye sorular sorulduğunu, bu kişinin de soruları ve gündemdeki olayları anlattığını, son konuşmalarında İlahiyatçı Doçent Şahin FİLİZ'in katıldığını ve türban tartışmaları hakkında bazı görüşlerini açıkladığını, bu konuda daha sonra gazetede yazı dizisi olarak çıktığını,

"Aytaç Yalman Gelsin" şeklindeki görüşmesi ile alakalı alarak sorulduğunda;

Tamamen gazetenin iç ilişkileri ile alakalı zaman zaman yazdıkları ve gazetede yazılan yazılarla alakalı fikir alışverişi için yapılmış görüşmeler olduğunu ayrıca Yargıtay'dan görevli katıldıysa hatırlamadığını, hepsini hatırlamasının mümkün olmadığını,

Ergün POYRAZ'ı tanımadığını, İSMAİL YILDIZ'ı tanıdığını, telefon konuşmalarında zaman zaman maksadım aşan öfkeyle bazı kelimeler kullanmış ise de bunun kendisinin üslubu olduğunu, gazeteciliğin verdiği fikri görüş açıklamaları olduğunu,

Adnan AKFIRAT'tan ele geçirilen 8 sayfalık belge içerisinde "ÇEVİK BIR-EROL OZKASNAK ekibinin AMERİKANCI DARBE GİRİŞİMİ YAPACAKLARI ve bu darbenin sivil toplum darbesi olacağı yönetime el konulunca değişik makamlara gelecek kişilerin isimlerinin yazıldığı listenin bulunduğu belge okunup sorulduğunda;

Kesinlikle böyle bir oluşumla ilgisinin alakasının olmadığını, Adnan AKFIRAT'ı tanımadığını, darbe girişiminden de haberinin olmadığım, Doğu PERİNÇEK'in kendisini herhangi bir şekilde uyarmadığmı, USİAD ile bir irtibatının olmadığını,

Yurtdışı seyahati olarak, 1964 yılında Amerika'ya, 1966'da SSCB'ye ve daha sonra Fransa'ya gezi amaçlı gidip geldiğini,

Askeri darbelere karşı yaklaşımının herkesçe bilindiğini, bunlara karşı olduğunuvelev ki bir askeri darbe olursa buna kendisini ve başyazarı ve imtiyaz sahibi olduğu gazete adına karşı çıkacağının bilinmesinin gerektiğini, şuanda Türkiye'de bir darbe şartlarmm olduğunu da düşünmediğini,



Dosyada mevcut 16/03/2008 tarihli saat 17:09 telefon görüşme tutanağı okunup tutanak içeriğinde "SAVCININ ÇOK SELAM SÖYLEDİĞİ, bu iş çatışmaya gidebilir, bir korkusunu dile getirmiş, orada ben görevi yaptım, falan demiş, yazabilirsiniz de yazmayabilirsiniz de ortada bırakmış, ben diyorum ki yarın bir gün daha bekleyelim, belki yarın da telefonda konuşup şimdi bu savcının lehine mi aleyhine mi karar veremedik, çünkü adamı zor durumda bırakan bir şey yapmayalım, işte bak Cumhuriyet'e konuştu..." şeklindeki görüşme yaptığı İBRAHİM isimli şahıs ile yaptığı görüşme okunup sorulduğunda;

Bu görüşmeyi gazetenin genel yayın yönetmeni İbrahim YILDIZ ile yaptıklarını, bu görüşmede Mehmet FARAÇ'm gazetenin muhabiri olduğunu, Başsavcı ile görüşüp görüşmediğini bilmediğini, ancak görüşmenin olduğu gün "iddianame" başlıklı bir yazı kaleme aldığını, kesinlikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşmediğini ancak birkaç gün sonra başka gazete yazarlarının yazmış olduğu (FEHMİ KORU) yazısına cevap olarak kendi yazdığı bir yazı içerisinde "başsavcı görevini yaptı" şeklinde yazı içinde bir bölüm olduğunu, Talat TURAN'ı tanıdığını, ordudan atıldığını, gazeteleri bir alakasının olmadığını,



29/02/2008 tarihli görüşme okunup görüşme içerisinde "bir müdahale olmazsa Türkiye elden gitti" şeklinde neyi kastettiği sorulduğunda;

Daha önceki verdiği ifadeler gibi olduğunu,



19/03/2008 tarihli görüşme okunup sorulduğunda;

Güncel görüşmeler olduğunu Yargıtay C.Başsavcısmm iddianamesi ile ERGENEKON soruşturmasının irtibatlandınlmasmm kendilerine de tuhaf geldiğini, o konuda espirili konuştuklarını, konuştuğu şahsın gazetenin yayın kurulu başkan yardımcısı olduğunu," beyan etmiştir.

c)-Aramalarda elde edilen deliller;

Beşiktaş ilçesi Kültür mahallesi Barış Sokak Gazete Muhabirleri sitesi B6 Blok No:2/2 sayılı adresinde yapılan arama neticesinde ele geçirilen ;

İstanbul Emniyet Müdürlüğünce; l'den îll'e#t kadar numaralandırılmış bilgisayar ve faks çıktısı dokümanların incelenmesinde^®^ ıf' ,















(35. sayfasında) El yazması "Sayın İlhan Selçuk'un dikkatine !" ile başlayan ANKARA'DA BÜYÜK BULUŞMA "Cumhuriyetçi" isimler ilk defa bir araya geliyor Devlet E. Bakanı Kamuran İnan imzasıyla Ankara'da 14 Ocak 2008 Pazartesi günü sınırlı katılımlı bir toplantı düzenlendi.

Toplantıya Cumhuriyet değerlerini, Atatürk milliyetçiliğini, üniter yapıyı savunan, tanınmış gazeteci, yazar, siyaset ve devlet adamı ile akademisyen, diplomat ve iş adamlarının çağrılmış olduğu belirtildi, şeklinde başlayan ve birçok siyasetçi, bilim adamı, gazeteci, sendikacı, büyükelçi, emekli generaller ve hukukçuların isimlerinin yeraldığı davet niteliğinde yazı olduğu, soruşturma kapsamında bulunan, şüpheliler İlhan SELÇUK, Doğu PERİNÇEK ve Güler KÖMÜRCÜ'nün de davetliler arasında isimlerinin bulunduğu görülmüştür.

(106-108 sayfalarda) 17 Mart 2008 tarihli, Sayın İlhan Selçuk Ağabey hitabı ile başlayan, "Konu: Cumhuriyet Gazetesi için yazı" şeklinde olan İP Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK imzalı "Yargıtay Başsavcısının kapatma davası açması üzerine bir yazı hazırladım. Parti yasaklan konusunda Türkiye'de kitabı olan tek hukukçuyum. Anayasa Mahkemesi kararlannda ve Yargıtay Başsavcılığı İddianamelerinde kitabımdan çok uzun alıntılara yer verilmiştir. Lütfen okumanızı ve Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmasını dilerim. Saygılanmla" ön girişinden sonra "Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül iktidarı yasadışıdır" ile başlayan yazı olduğu görülmüştür.

İstanbul Emniyet Müdürlüğünce l'den 220'ye kadar numaralandırılmış bilgisayar ve faks çıktısı doküman,

Gizli ve Zata Mahsustur 30 Sayılı Genel Durum Raporunun Hususi Eki ibareli Cenup-Şark Anadolu Hakkında Bazı Notlar başlığı altında Anadolu'nun Coğrafi Durumu, Halk ve Yaşayışı v.b. konular içeren Saygılanmla Arz ederim Van: 15/9/947 Maliye Müfettişi Burhan Ulutan ibaresi ile biten doküman,

(52-53 şeklinde numaralandmlmış) Üzerinde 30 AUG 2006 13:10 Cumhuriyet Ankara 0 312 4195027 şeklinde faks alındı bilgisi yazan Başbakanlık Müsteşan Ömer DİNÇER Hakkında bilgi Notu başlıklı, Ömer Dinçer'in beyanlan ve değerlendirmesini içerir 2 sayfa doküman,

(150-158 şeklinde numaralandmlmış) Doğu PERİNÇEK tarafından hazırlanmış "Kuşatma Nerden ve Nasıl Yarılır" başlıklı 16 Kasım 2003 tarihli Milli Hükümetin kurulmasının anlatıldığı, "...Kuşatma iç cepheden ve Tayyip Erdoğan hükümetinin düşürülmesi ile yanlır...

Tayyip Erdoğan hükümeti nasıl bertaraf edilebilir ve Milli Hükümet nasıl kurulabilir?

Tayyip ERDOĞAN iktidan, Millet-Ordu işbirliği ile bertaraf edilebilir.

Millet-Ordu işbirliği, hiçbir zaman saray darbesi anlamını taşımamaktadır.

Millet-Ordu işbirliğinin unsurlan milli Kuvvetler olarak adlandınlacaktır.

Milli Kuvvetler şöyle sıralanabilir:



                  1. Halk Hareketi

                  1. Milli Güçbirliği

                  1. Meclisteki milli Kuvvetler

—Ulusal Medya (Ulusal Kanal vb)

—Türk Ordusu

Milli Kuvvetlerin esas belirleyici unsuru, halk-'hareketleridir.

Bugün Halk Hareketini oluşturan kuvvetler jşunlardır. "%•'•.



—İşçi hareketi

—Kamu emekçileri hareketi

—Üniversite ve gençlik hareketi

—Köylü Hareketi

Mİlli sanayici ve tüccarlar mücadelesi

Milli Güçbirliği, hem halk hareketini siyaset düzleminden desteklemek ve hem de yerel seçimlerde AKP'nin durumunu pekiştirmesine imkan vermemek için, milletin ihtiyacıdır. Milli Güçbirliği, aynı zamanda AKP yönetimine muhalefet eden bütün partilerin ihtiyacıdır.

AKP iktidarını yıkmak için, ABD güdümlü medyanın toplum içindeki etkisinin kmlması ve bu amaçla ulusal bir medyanın kurulması şarttır. Türkiye'ye karşı yürütülen psikolojik harekat yeterli bir direnmeyle karşılaşmadan ilerlemekte ve yeni mevziler kazanmaktadır. Türkiye halkının bilinci karatılmakta, maneviyatı sarsılmakta ve halk güçlerinin oluşması önlenmektedir. Bu durumda ulusal Kanal başta olmak üzere Ulusal Medya araçları geliştirilmeli ve etkin kılınmalıdır...." Şeklinde ibareler içerir doküman,


Yüklə 3,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin