Gölgede dans ‘’Tutsaklık Prangaları’’ Yazan : Gülay Sena Dündar tanitim



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə17/30
tarix30.07.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#64210
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   30

-35-

Ayrılığın en kötü yanı buydu işte genç adam için. Apartmanın bahçesinde huşu içinde sessizlik eşliğinde yürürken bunu düşünüyordu Devran. Ayrılığın en kötü yanı sevdiğini geride bırakmaktı. Ona ne olacağını düşünme fırsatı bulamadan içi kan ağlayarak gitmekti demek… ama bunu yapmalıydı, Nil’le aralarındaki engelleri aşabilmek için bunu yapmak zorundaydı. Nil’i koruyabilen en etkin kişi kendisiydi belki ama eğer onun yanında böyle işe yaramadan duracak olursa hiçbir yol kat edemeyecekti. Hem Şefkat Hanım, Suat, Bade, Mualla, Gülseren Hanım, Ramiz Bey hep Nil’in yanında olacaktı ve onu koruyacaklardı buna emindi. O cezasını çekip çıkana kadar emin ellere bırakabilecekti Nil’i. Bunu düşündükçe içine biraz olsun su serpiliyordu. Eline telefonu aldı ve Şefkat hanımı aradı.

Şefkat ‘’alo, Devran nasılsın yavrum? Neden aradın, bir şey mi oldu?’’

Devran ‘’oldu babaanne.. bir şey oldu… çok önceleri bir şey oldu, ben bir halt yedim. Yaptığım bu pislik yüzünden sevdiğim kadını kaybediyorum. (acı bir tebessümle) ne kaybetmesiyse, hiç kazanmamıştım ki zaten(!)’’

Şefkat ‘’oğlum sen iyi misin? Bir şey mi var, korkutma beni..!’’

Devran ‘’yok babaanne, yeni bir şey yok. Nil’i sana emanet ediyorum, ben dönene kadar ne olur ona ve bebeğimize çok iyi bak olur mu?’’

Şefkat ‘’ne dönmesi, ne gitmesi? Devran ne emaneti oğlum?! Sen delirdin mi şaşırdın mı ne oluyor?!!’’

Devran ‘’Nil’e iyi bak babaanne…’’

Devran bu son sözüyle telefonu kapattı ve apartman bahçesinde ilerledi. Bahçe kapısından çıkacakken tanıdık bir sesle irkilip arkasına döndü.

Nil ‘’GİTME DEVRAN…!’’

Arkasına döndüğünde Nil’le yüz yüze geldi. Nil ilerleyerek Devran’la aralarındaki mesafeyi kapattı. Yalınayak çıkmıştı evden, alelacele yetişmek uğruna özensizce çıkmıştı. Devran onu öyle görünce şaşkınca baktı Nil’e.

Devran ‘’Nil.. sen…’’

Nil ‘’nereye gidiyorsun sen?’’

Devran ‘’ben…’’

Nil ‘’dur söyleme, teslim olmaya gidiyorsun değil mi? Tabi ya.. şu son günlerde söylediğin ‘GÖREV’ kelimesine takılmakta haklıymışım. Sorumluluklar ağır geldi galiba… nereye gitmek istiyorsan gidemezsin, nereye gitmek istediğini biliyorum ama bunu yapamazsın.!’’

Devran ‘’ne diyorsun sen Nil, anlamıyorum. Ne sorumluluğu?’’

Nil ‘’benim sorumluluğum, bebeğin sorumluluğu üzerinde. Bekarken istemeden evlendin, aniden baba oldun.. Ağır geldi tabi, sen de haklısın. Ama yok öyle, yorulunca yükü üzerime bırakıp gidemezsin ya.! Bu bebeğin tek velisi ben değilim, annesi bensem babası da sensin.! O kadar yalvardın bu çocuk olsun diye, sıkılınca çekip gitmek için miydi bütün o dil dökmeler?’’

Nil Devran’ı ikna etmeye çalıştığına inanamıyordu. Ama söyledikleri samimi sözlerdi. Yani aslında içindeki duygular olmasa da ikna etmek için kullanıyordu bu cümleleri.

Devran ‘’Nil, yanlış anladın beni.. ben…’’

Nil ‘’ben anlayacağımı anladım. Bu çocuk için çok şey yaptın sen, o yaşasın diye… peki şimdi ne bu? Şimdi sen çocuk gibi davranıyorsun. Mızmız çocuklar gibi ‘oynamıyorum’ diyerek çekip gidemezsin.’’

Devran ‘’ama…’’

Nil ‘’İZİN VERMİYORUM! Hayır ya, izin vermiyorum.! Müsaade vermiyorum. Gidemezsin, bu çocuğun babası sensin. Eğer bu bebek olmasaydı hangi cehenneme gidersen git bir şey demeye hakkım olmazdı ama şimdi hakkım var! Beni kandırdın, ikna ettin ve sonunda bırakıp gidiyorsun. Gitmek yok, ben istemiyorum. Sen teslim olursan her şey daha farklı, daha iyi olmayacak. Hatta daha kötü olacak. Ben bu yaşananları en ücra köşelere gömdüm Devran, sen de öyle yap. Bitti gitti artık, ne yaşandıysa yaşandı ve bitti. Artık tek gayemiz bu çocuğu en iyi şekilde yetiştirmek olmalı. Öyle keyfince çekip gidemezsin, izin vermiyorum buna.!’’

Devran bu sözlerle gülümsedi. Nil’in kendisini ikna etmek için dil döktüğünü anlamıştı ve mutluluk dolu kollarını açarak Nil’e sarıldı.

Devran ‘’ben ister miydim seni bırakmayı…? Bu tatlı sorumlulukları bırakıp gitmek ister miyim? İstemiyorum ama… belki böyle olursa sen daha mutlu olursun diye…’’

Genç adamın kollarını dolamasıyla tepkisizce kaldı genç kız. Ne kollarını açıp sarılabildi, ne de itebildi. Öylece kalakalmıştı. Biraz kendine geldikten sonra Devran Nil’e sarılmayı bıraktı, o an kafasına dank etmişti ve toparlandı.

Devran ‘’afedersin…’’

Nil ‘’sen gidersen, böyle bir saçmalığı yaparsan ben daha mutlu olmam. Ben bu saatten sonra şuandan daha mutlu olamam. Ancak çocuğum doğduktan sonra eskisi gibi mutlu olabilirim. O yüzden böyle saçmalayamazsın. Hem o paparazzi kılıklı gazetecilere bizi tekrar rezil mi etmek istiyorsun? Ben şimdiden manşetleri görebiliyorum; ‘karısı çıktı, kocası girdi’ yok efendim neymiş ‘Harmangillerin çocuğu doğmadan babasız kaldı’. Ben beklerim yani böyle manşetler gazetecilerden…’’

Devran sıcacık gülümsemesiyle ‘’haklısın.. düşüncesizce davrandım, saçmaladım. Çok saçmaladım, özür dilerim. Bak ben sorumluluktan kaçmıyorum bunu bil.’’

Nil ‘’biliyorum zaten, ama başka türlü seni durduramazdım. O yüzden öyle söylemek zorunda kaldım.’’

Devran kendine gelmiş bir şekilde aniden ‘’yalınayak mı çıktın evden?! Ayaklarını üşüteceksin, hadi hemen içeri girelim hemen.!’’

Nil ‘’bir şey giyecek zaman mı bıraktın?’’

●●●


Şefkat ‘’ne saçmaladı bu çocuk şimdi?!’’

Suat ‘’ne demek Nil’i bize emanet etmek? Ne yapmaya çalışıyor bu adam?’’

Şefkat ‘’bir bilsem… ah bir bilsem Suat… neyse ben hemen Nil’i arıyorum ne oluyor ona bir sorayım.’’

Suat ‘’iyi fikir babaanne, hadi çabuk ara…’’

Şefkat ‘’canına kıymasın bu Devran?!’’

Suat ‘’ağzından yel alsın babaanne yaa! O ne biçim söz öyle?! Hayret bir şey, hadi ara hemen Nil’i…’’

●●●

Nil ve Devran eve girmişlerdi. Mualla onları görünce sevindi.



Mualla ‘’buldun demek? Aferin sana Nil.!’’

Devran ‘’sen mi söyledin Mualla?’’

Mualla biraz mahcup ama pişman olmayan kararlı bakışlarla ‘’evet, bunu yapmak zorundaydım kusura bakmayın.’’

Devran Nil’e ‘’sen istersen sıcak bir duş al ayaklarını üşütmeden biraz vücuduna sıcaklık al hadi…’’

Nil ‘’tamam..’’

Nil’in telefonu çaldı. Şefkat Hanım arıyordu.

Nil ‘’Şefkat Anne arıyor.’’

Devran gülerek ‘’söylediklerimden korkmuş olmalı…’’

Nil ‘’ne söyledin ki ona?’’

Devran ‘’aç ta konuş, bekletme. Ne de olsa birazdan hepsini sana aktaracak(!)’’

Nil merakla telefonu açtı ‘’alo…’’

Şefkat ‘’alo kızım nasılsınız?’’

Nil ‘’iyiyiz Şefkat Anne sen nasılsın?’’

Şefkat ‘’bırak şimdi beni, Devran’ın ne sorunu var?’’

Nil ‘’ne gibi? Ben anlamadım, ne konuda sorunu var ki?’’

Şefkat ‘’ya az önce beni aradı, seni bana emanet etti. Gitmekten bahsetti, dönene kadar sana iyi bakacakmışım da bilmem neymiş.! Bu ne demek oluyor yavrum siz ne yapıyorsunuz orda? Neler oluyor? Nereye gitti Devran? Kendine bir şey yapmış olmasın?!’’

Nil ‘’Şefkat Annecim bir sorunumuz yok, vardı ama yok. Az önce çözdük… Devran teslim olmaya gidiyordu…’’

Şefkat ‘’NEE?!!’’

Nil ‘’endişelenme annecim, ben ikna ettim çözdük.’’

Şefkat ‘’neler diyorsun sen Nil?’’

Nil ‘’merak etmeyin, yarın size uğrayacağım o zaman detayları konuşuruz.’’

Devran ‘’uğramak mı?!’’

Şefkat ‘’buraya gelme konusunda emin misin Nil?’’

Nil ‘’belli ki ben içimdeki korkuyu size yanlış tanıtmışım Şefkat Anne. Benim Allah’tan başka korkum yok ama ben içimdeki cana zarar gelmesi dışında hiçbir şeyden korku duymuyorum. O yüzden yarın sizi ziyarete geleceğim. Hem de her seferinde siz benim ayağıma geliyorsunuz, halbuki küçük olan benim. Bu sefer de ben sizin ayağınıza geleceğim.’’

Şefkat ‘’kızım, sana korkak diyen mi oldu? Korkak olan senin yaşadıklarının altından kalkabilir miydi? Bu bebeği doğurmaya cesaret edebilir miydi? Sen hayatımda gördüğüm en cesur kızsın. Bundan şüphem yok… neyse ben sizi meşgul etmeyeyim, yarın görüşürüz…’’

Nil ‘’görüşürüz Şefkat Anne, kendine iyi bak…’’

Şefkat ‘’sen de kızım, sen de…’’

Telefonu kapattığında Devran’ın gergin bakışlarıyla karşı karşıyaydı.

Nil ‘’bir şey mi var?’’

Devran ‘’yarın gidecek misin yani?’’

Nil ‘’duymadın mı, gideceğim dedim ya…’’

Devran ‘’ya emin misin Nil? Tek başına…’’

Nil ‘’istiyorsan sen de gel. Üstelik tek başına değil, Suat ta orda Şefkat Anne de…’’

Devran ‘’Nil bak bu gereksiz.’’

Nil ‘’asıl senin endişen yersiz. Bana kimse zarar veremez biliyorsun.’’

Devran iç çekerek ‘’peki, sen öyle diyorsan.. ama ben de geleceğim.’’

Nil ‘’gel dedim ya, sana gelme diyen oldu mu?’’

Devran ‘’tamam o zaman…’’

Nil ‘’ben duşa giriyorum, akşam yemeğine yetişirim.’’

Devran ‘’sana göre hazırlatacağım sofrayı, acele etme…’’

Nil merdivenlerden yukarı çıkarken bütün bu başına gelenler, düşündü. Devran’ı durdurmaya çalışmıştı, neden? Tamam çocuğu için fedakârlık ta yapmaktı amacı ama asıl gayesi neydi bunu yaparken? Nil kendine yalan söyleyemiyordu, bunu başka sebepleri de vardı. Biraz olsun Devran’ı da düşünmüştü. Onun rezil olması, onun mutsuz olması, onun acı çekmesi vesaire vesaire işte… yine de her şeyi sineye çekebilirdi ama başkalarını mutsuz etmeye asla.! Bundan sonra buhranlar geçirip kendisini heba etmeyecekti. Ne olursa olsun daha güçlü olacaktı, karar vermişti. Hayatın ona ne getireceğini bilemeden dimdik ayakta olacaktı.

.2 AY SONRA.

Aradan 2 ay geçmişti. Koskoca 2 ay su gibi geçip gitmişti. Nil 4 aylık hamileydi, karnı belirginleşmeye büyümeye başlamıştı. Dışarıdan hamile olduğu belli oluyordu en azından. Çok güçlüydü artık, davranışları her şeyi… artık tam bir anne gibi davranıyordu, bebeğini korumaya daha da meyilliydi. Olgun bir anne gibiydi.

Devran’a gelinirse… babalığı aşırı derecede benimsemişti. Aynı apartman dairesinde oturuyorlardı ve orada bebeğine özel oda hazırlamıştı kendi elleriyle ve Nil’le beraber. Nil ve Devran çok iyi iş çıkarmışlardı, odayı beraber hazırlamışlardı. Her taraf masmaviydi, evet evet bebeğin cinsiyeti ERKEKTİ. Devran çok heyecanlıydı ve oğlunun olduğunu öğrendiği vakit daha da mutluydu. O an kendini suçlu hissetmişti kız olsaydı bu kadar mutlu olmayacağını sanmıştı ama empati kurduğunda kız olduğu zaman da çok mutlu olacaktı hatta belki daha da çok… sorun bebeğin erkek ya da kız olması değildi, bebeğinin annesinin Nil olmasıydı…

Şefkat Hanım da içindeki hevesi yaşatmak adına köşkte torununun çocuğuna özel bir oda daha hazırlatmıştı. Olur da arada sırada kalmaya gelirlerse el bebek gül bebek bakacaktı ona. Herkes çocuğun gelmesini iple çekiyorlardı. Üç kişi hariç…! Türkan Hanım, Cem ve Asu… ama onlar da ayrı ayrı tek bir şey bile yapamıyorlardı. El birliği yapmak için de doğru vakti bekliyorlardı. Asu kendi kafasında bir takım planlar kurmuş olsa bile…!

●●●


O akşam Nil ve Devran Şefkat Hanım ve Suat için köşke gelmişlerdi. Koyu bir sohbetteydiler. Türkan bu gelmelere alışmıştı, odasına kapanıp Nil’in yüzünü de karnını da görmek istemiyordu tahammülü yoktu. Cem ise gecelere akmıştı, o gece kulübü senin bu gece kulübü benim kızlarla eğlenip dolaşıyordu o gece. Suat, Şefkat Hanım, Nil ve Devran sohbet ediyorlardı.

Nil ‘’ne gerek vardı burada da oda hazırlamaya.. ne de olsa burada fazla kalmıyoruz.’’

Şefkat ‘’olsun yavrum.. benim küçük torunum her şeyin en iyisine layık, hele bir doğsun da neler alacağım neler yapacağım neler…’’

Devran ‘’valla beni bile bu kadar heyecanla beklememişsindir babaanne, kıskandım şimdi(!)’’

Şefkat ‘’hadi oradan eşek sıpası(!) seni ne çok beklediğimi baban daha iyi bilir…’’

Bu sözün üzerine kapı çalmıştı. Herkes birbirine baktı, bu saatte hiç kimseyi beklemiyorlardı.

Nil ‘’ben bakayım kapıya…’’

Şefkat ‘’aaa yorulma, Gülseren bakardı.’’

Nil ‘’olsun, otur otur ayaklarım uyuştu. Biraz hareket olsun.’’

Nil kapıya doğru giderken kapıdakini de merak etmişti. Cem olmadığını biliyordu ama Asu’ysa eğer ondan biraz korkuyordu. Ama korkunun ecele faydası olmadığını da biliyordu, korkularıyla yüzleşmek için bu fırsatları değerlendiriyordu son 2 ayda, bu yüzden güçlüydü zaten. Kapıyı açtığında yaşlı ama oldukça yakışıklı, masmavi gözlü bir adam duruyordu kapıda. Yaşlı adam da Nil’e gözlerini kısarak inceler gibi baktı. Sonra adamın gözünün karnında ve yüzünde dolaştığını görünce biraz meraklanmıştı. Bu adamın gözleri adeta Devran’ın gözleri gibi masmaviydi, sıcacık bir mavi olduğu için merakla bakıyordu adama.

Nil ‘’buyrun…? Kimsiniz?’’

‘’sen Nil olmalısın… ben Devran’ın babası Bekir Harmangil. Seni nerede olsa tanırım Nil… nerede olsa…’’

Yaşlı adamın sıcacık babacan şefkatli bakışıyla karşı karşıya kalan Nil öğrendiği bilgiyle şaşırmıştı. Devran’ın babası aynı Devran gibiydi, onu andırıyordu.

Bekir ‘’annenin bakışları var sende, bu bakışları bu duruşu nerede olsa tanırım. Annene o kadar çok benziyorsun ki, seni görünce onun kızı olduğundan bir dakika bile tereddüt etmedim.’’

Nil Bekir Beyle sonunda tanışmıştı işte. Bu durumda nasıl bir tepki vermeli, ne yapmalı bilemiyordu. Acıyla karışık içinde bir kaynaşma hissetmişti ve karşısındaki adama dikkatle şaşkınca ve merakla bakıyordu.



-36-

Bir süre yabancılaşmış bakışlarla baktı Nil Bekir Beyin suratına. Ama Bekir Bey hiç yadsımamıştı, yadırgamamıştı. Babacan bir tavırla Nil’e bakıyordu. Sanki kendi çocuğuymuş gibi…

Bekir ‘’annene bu kadar benzeyebileceğin aklımın ucundan bile geçmemişti.’’

Nil ‘’anneme çok benzediğimi düşünmemiştim, yüz hatlarımız bile benzemez sanki…’’

Bekir ‘’dış görünüşünden bahsetmemiştim zaten, davranışların bakışların bu asil ve vakur havan… hepsini annenden almışsın.’’

Nil konuyu değiştirircesine ‘’buyrun lütfen, içeri geçin…’’

Bekir içeri girerken Devran Nil’e sesleniyordu.

Devran ‘’kim gelmiş Nil?’’

Nil ve Bekir salona geçerlerken Nil Devran’a cevap verdi.

Nil ‘’baban Bekir Bey gelmiş.’’

Bekir babacan bir tavırlar ve sıcak gülümsemesiyle ‘’bey demene hiç gerek yok, iş hayatında bu kelimeyi sıklıkla duydum zaten. Bekir Baba diyebilirsin.’’

Devran ‘’baba.! Hoş geldin, geleceğini niye haber vermedin? Hazırlık yapardık.’’

Bekir ‘’olsun oğlum, hazırlığa ne gerek var? Ben evlatlarımı, torunumu görmeye geldim.’’

Suat gülerek ‘’kısacası torunumu görmeye geldim deseydin hoş karşılardık baba(!) ayıpsın yani…’’

Bekir ‘’bak sen kerataya(!) e tabi, torunumun gelmemde büyük bir payı var bunu inkâr edemem. (Devran’a) kaç ay kaldı doğuma?’’

Devran ‘’daha var baba, 4 aylık… rahat 5 ay daha var.’’

Bekir ‘’onu kucağıma almak için sabırsızlanıyorum.’’

Devran ‘’onu bir de bana sor…’’

Nil ‘’oturun isterseniz Bekir Bey.. (başını sallayarak düzeltti) Bekir Baba…’’

Bekir ‘’oturalım kızım…’’

Herkes oturmuştu. Bir süre Bekir Bey’in neler yaptığı konusunda uzun uzun sohbet ettiler. Daha sonra Bekir Bey yeni bir konuyu konuşmaya başlayacakmış gibi duruşunu dikleştirdi ve boğazını temizler gibi konuşmaya hazırlandı.

Bekir ‘’Nil.. kızım… şuan biz bizeyiz, aramızda yabancı yok. O yüzden rahat konuşacağım seninle.’’

Nil ‘’tabi, buyrun konu ne?’’

Bekir ‘’başına gelenlerin hepsini takdir edersen biliyorum. Her şeyin benim yüzümden olduğunu da.. beni suçlasan da sana karşı bir şey diyemem, çünkü ben de bunların senin başına benim yüzümden geldiğini biliyorum inkâr edecek değilim.’’

Nil ‘’Bekir Baba.. biz bütün bunları unuttuk, bitti geçti gitti. Bunları konuşmanın hiçbirimize yararı yok, olamaz… ayrıca ben sizi suçlamıyorum.’’

Bekir ‘’sözümü kesme yavrum. Ben yanlış bir şey yapmış olabilirim, belki de bir hata olabilir yaptıklarım. Ama ben ne yaptıysam sevdiğim için yaptım ve kimseye kötü bir şey yapmadım. Ben senin anneni çok sevdim Nil, bunun için pişman değilim ve hiçbir zaman da olmayacağım, üzgünüm…’’

Nil ‘’siz üzgün olacak bir şey yapmadınız, hata da değildi aşık olmak. Ben sizi suçlamıyorum hatta duygularınıza saygı duyuyorum. Aşk kutsal bir duygu, bunun için asla sizi suçlayamam. Annem de sizi çok sevmiş, bunu biliyorum.’’

Bekir ‘’anneni görmediğini sanıyordum. Nerden biliyorsun peki?’’

Nil ‘’bir dakika…’’

Nil ayağa kalkıp merdivenlerden yukarı çıktı. Kısa bir süre sonra geldi ve elinde kara kaplı bir defter vardı. Bekir Bey’in önünde durdu.

Nil ‘’bu defter.. annem tamamını size yazmış, bana bıraktı öldüğünde…’’

Bekir derin bir nefes alıp o nefesi akciğerlerinde hapsetti ‘’Şehrazat.. ÖLDÜ MÜ?’’

Nil pot kırmış gibi biraz üzgün ve mahcup ‘’bilmiyor muydunuz? Annem öldü, çok üzgünüm… siz annemi görmediğimi bildiğiniz için ben de öldüğünü biliyorsunuz sandım. (defteri Bekir Beye uzattı.) bu sizin… her sayfasını, noktasından virgülüne her kelimesini okudum. Hepsini noktasından virgülüne kadar size yazmış.’’

Bekir yıkılmış bir şekilde defteri aldı. Nil bu duruma çok üzülmüştü, Bekir Beyi üzdüğü için de kendine kızmıştı.

Nil ‘’ben.. gerçekten çok üzgünüm… bildiğinizi sanıyordum, kendimi kötü hissettim şimdi.’’

Bekir yutkundu ve Nil’in omzuna teselli amaçlı dokunarak ‘’üzülme kızım, sonunda hepimizin gideceği yer orası. Kara toprak…’’

Nil ‘’siz.. kötü görünüyorsunuz. Ben size bir bardak su getireyim.’’

Bekir ‘’saol kızım, iyi olur…’’

Bekir bey kravatını gevşeterek arkasına yaslandı ve derin nefes alıp vermeye başladı.

Şefkat ‘’iyi misin oğlum?’’

Bekir ‘’iyiyim anne.. iyiyim ben… iyiyim.’’

Nil elinde bir bardak suyla girdi salona ve Bekir Bey’e verdi.

Nil ‘’buyrun.. gerçekten çok üzgünüm ben…’’

Bekir ‘’saol kızım… (suyu alıp içti. Boş bardağı sehpaya bıraktı. Bir süre sessizlik olduktan sonra tekrar sessizliği bozdu dayanamayarak.) Şehrazat benim hayatımın dönüm noktasıydı. Ondan önce tanıdığım bütün kadınlar aynıydı, hepsi birbirinin aynısı… klonlanmış gibi… hepsi adeta robot misali itaatkâr ve ruhsuz, porselen bebek gibi… ama o o kadar.. o kadar farklı ve o kadar etkileyiciydi ki.. nefes kesiciydi. Yanlış anlama, dış görünüşünden güzelliğinden bahsetmiyorum. Diğer kadınlarda güzellik yok muydu? Vardı. Ama hiçbiri Şehrazat kadar onurlu ve şerefli değildi. Vakur havası, asil duruşu ve davranışı. (kapıyı göstererek) şu kapıdan içeri girerken, sen kapıyı açtığında seni karşımda görünce adeta biran karşımda bütün asaleti ve zarafetiyle Şehrazat duruyor sandım. Biran düşündüm ve annenle beraber yaşadığını, seni onun yetiştirdiğini sandım. Gerçekten sen osun, sanki onun ruhu senin bedeninde can bulmuş gibi…’’

Nil başını öne eğdi ‘’ben.. onu çok hatırlamıyorum aslında. Ben çok küçükken ölmüş olmalı, resimlerinden fotoğraflarından falan biliyorum sadece. Ha bir de bana yazdığı cilt cilt günlüklerinden… o çok.. sizden çok bahsetmiş yazdıklarında. O da sizi sevmiş çok, ama hem o hem de siz evli olduğunuz için…’’

Bekir ‘’söylemiştim, çok onurlu ve şerefli bir kadındı. Bunu kendine yediremedi, halbuki ben onun için boşanmaya bile razıydım. Denedim ama.. olmadı. Türkan bu işi yokuşa sürdü. Zaten o bir şey yapmasaydı da bizim birleşmemiz çok zordu. Şimdi neden kavuşamadığımızı anlayabiliyorum, oğlumla senin karşı karşıya gelip büyük savaşlar vererek kavuşabilmeniz içinmiş…’’

Nil ‘’bakın, hayır… bu yanlışı düzeltmek istiyorum, bizim durumumuz çok farklı. Bizde kavuşma falan yok, söz konusu bile olamaz. Biz Devran’la bir karara vardık, bu çocuğun geleceği için evcilik oynuyoruz hepsi bu.. gerçekten, hepsi bu…’’

Bekir ‘’hayatın insanlara ne getireceğini hiçbirimiz bilemeyiz, buna karar verip müdahale edemeyiz. O yüzden şimdilik sen böyle olduğunu sanıyorsun, Devran da… ama gelecekte neler olacağını ne sen ne Devran ne de bizlerden biri bilemez.’’

Türkan odasından çıkıp merdivenlerden indiğinde Bekir’i gördü ve biran merdiven basamaklarında durakladı. Bekir’i görmüş olması resmen bir pırlantayı görmüş gibi gözlerini kamaştırmıştı. O an sanki Bekir’in ona bütün yaptıklarını unutmuş gibi boynuna atlamak istemişti. Hızla merdivenlerden aşağı indi ve Bekir’in önüne geldi.

Türkan yılların hasretliğiyle ‘’Bekir…’’

Bekir basit ve baştan savma bir ses tonuyla ‘’Türkan…’’

Türkan ‘’seni burada görmek…’’

Bekir ‘’buraya torunum için geldim, onu ve annesini görmek için.. geç kaldım Nil’e ve torunuma destek olduğumu göstermek için. bunu telafi etmeye geldim. Seninle bir ilgisi olmadığını söylememe gerek yok sanırım, biliyor olmanı umuyorum(!)’’

Türkan ‘’torunun mu(!)’’

Bekir başını sallayarak ‘’ve gelinim…’’

Türkan ‘’ve gelinin öyle mi(!)’’

Bekir ‘’evet…’’

Türkan ‘’sen bu..’’

Devran ‘’anne sakın! Sakın karıma tek bir kötü söz söylemeye bile yeltenme.! O sözleri boğazına tıkarım, bunu yapacağıma emin olabilirsin.’’

Bekir ‘’sakin ol oğlum, asabiyet yapma.’’

Nil konuyu dağıtmak için ‘’Devran.. ben yoruldum. Hadi odaya çıkalım mı artık?’’

Devran önce Türkan’a baktı, sonra Bekir’e. Nil’in bunu ortamı yumuşatmak için yaptığını biliyordu ama Nil’in her ricasını yerine getirmek onun için gelenek haline gelmişti.

Devran ‘’peki.. herkese iyi geceler…’’

Devran Nil’in koluna girdi ve merdivenlerden çıkması için yardımda bulundu. Onlar gözden kaybolana kadar Bekir, Türkan ve diğerleri gözlerini merdivenlere dikmişlerdi. Sonra Bekir Türkan’a döndü.

Bekir ‘’Devran’a asabi olmaması hakkında uyarıda bulundum. Ama sen de çok iyi biliyorsun ki ben oğlumdan daha asabi ve sertim Türkan..! gerektiğinde de acımasız ve şirret…! Sakın o masum kıza daha fazla eziyet etme ve ona olan hakaretlerini kendine sakla. Yoksa.. yoksa seni doğduğuna pişman ederim.’’

Türkan alayla ‘’öyle mi(!)’’

Bekir alayla tekrarlayarak ‘’öyle(!)’’

Türkan ‘’biliyor musun, sen gelmeden önce de zaten herkes o Nil denen kızın tarafındaydı. Ve şimdi sen geldin, sen de onu tarafındasın.’’

Bekir ‘’ne sanmıştın(!) senin tarafına geçmemi mi(!) üzgünüm Türkan, herkes iyilerin tarafında oluyor(!)’’

Türkan ‘’Cem benim tarafımda, benim hakikatli oğlum…’’

Bekir ‘’istisnalar kaideyi bozmaz…(!)’’

Bekir’in rahat tavırları Türkan’ı çıldırtırken yaşlı adam merdivenlere yöneldi ve yukarı çıkmaya başladı. O gözden kaybolurken Şefkat Hanım Türkan’ın yanına yaklaştı ve karşısına geçti.

Şefkat ‘’haddini aşıyorsun Türkan, hatta aştın. Bizdeki kredinin tükenmesine çok az kaldı, dikkat et.!’’

●●●

Devran ve Nil odaya girdiklerinde Nil lavaboya doğru ilerledi.



Devran ‘’aşağıda gerçekten yorgun muydun, yoksa ortam yumuşasın diye beyaz bir yalan mı söyledin?’’

Nil ‘’her ikisi de… zaten yorgundum, eskisinden daha çabuk yoruluyorum artık hantallaştım. Karnımı taşımaktan çoğu zaman belim tutuluyor, biliyorsun. Bu krizi fırsata çevirmekti niyetim(!)’’

Devran güldü ‘’siz kadınlar…(!) (gülümseyerek) biraz uzan istersen…’’

Nil ‘’lavabodan çıkınca uzanacağım. Çok yorgunum…’’

Nil lavaboya girdiğinde Devran dolaplardan birini açtı ve içinden bir battaniye ve bir yastık çıkardı. Çift kişilik yatağın kenarındaki uzun koltuğa yastık ve battaniyeyi serdikten sonra Nil lavabodan çıkmıştı.

Nil ‘’keşke yattığın yerin altına çarşaf serseydin.’’

Devran ‘’yok, fark etmez.. rahat böyle…’’

Nil ‘’peki, sen bilirsin…’’

Nil yatağa yorganı kaldırmak için eğildiğinde aynı pozisyonda kalakaldı ve yüzünü buruşturdu.

Devran yerinden doğrularak ‘’iyi misin?’’

Nil ‘’küçük bir tekme yemem dışında evet…’’

Devran ‘’eee gülü seven..’’

Nil ‘’dikenine katlanır. Ama besbelli kaktüs sevmişim ben, her dakika tekme valla tekme manyağı olacağım bu gidişle…’’

Devran ‘’her seferinde uyarıyorum ufaklığı ama laf söz dinlediği yok(!) bir de hep kaçırıyorum tekmesini, hissedemiyorum dokunarak.’’

Nil ‘’neyse, iyi geceler…’’

Devran ‘’sana da…’’

Nil yatağa yattığında gece lambasını söndürmeden durakladı tekrar. Devran bunu fark etmişti.

Devran ‘’bir şey mi oldu tekrar?’’

Nil ‘’yok.. bu sefer bir şey yok ta… ben seninle bir konuda konuşmak istiyorum.’’

Devran ‘’tabi, nedir?’’

Nil ‘’ben.. bu kâbuslardan kurtulamıyorum. Bir psikoloğa gitmek istiyorum. Belki bu konuda bana yardımcı olabilir.’’

Devran biran gülümsedi. Buna o kadar memnun olmuştu ki… o da Nil’in kâbuslarından sıyrılıp kurtulamadığının farkındaydı ama böyle bir şeyi bir türlü teklif etme cesareti bulamıyordu aylardır. Şimdi onun düşündüğünü Nil dillendirmişti.

Devran ‘’ben de seninle aynı fikirdeyim. Kesinlikle yarın bu işi halledeceğim. En iyi psikologla bir randevu ayarlayacağım.’’

Nil ‘’hafta sonuna alsan daha iyi olur. Yarın dershanem var biliyorsun, ondan önce de doktor kontrolü…’’

Devran ‘’a doğru, tamam öyle yaparız o zaman…’’

Nil ‘’peki o zaman, şimdi iyi geceler…’’

Devran ‘’sana da…’’

Sabahın ilk ışıkları ışıl ışıl parlarken gökyüzü güneşin kızıllığında kavruluyordu. Harmangil ailesi kahvaltı masasındaydı. Bade, Suat, Şefkat, Bekir, Cem ve Türkan…



Cem ‘’hangi rüzgâr attı seni buraya baba? Sen bizim için gelmezsin buraya.’’

Bekir ‘’o ne biçim söz Cem, sizin için hep geliyorum zaten. Ama bu sefer torunumu görmeye geldim.’’

Cem ‘’torun mu? ne torunu ya?’’

Bekir ‘’Devran’ın oğlundan bahsediyorum.’’

Cem mırıldanarak ‘’tabi.. Devran ve oğlu(!)’’

Bekir ‘’bir şey mi dedin?’’

Cem ‘’yo…’’

Bade ‘’Nil ve abim nerde?’’

Şefkat ‘’birazdan gelirler herhalde.’’

Türkan Cem’in kulağına ‘’Asu’yla tekrar konuştun mu?’’

Cem annesinin kulağına ‘’konuştum. Ama anlaşmaya yanaşmıyor bir türlü… başka bir planı var.’’

Türkan ‘’iyi o zaman… bizim bir şey yapmamıza gerek kalmayacak desene, Asu tek başına mahvedecek Nil denen o beslemeyi. Bu bizim işimize gelir, elimizi o kızın kanına bulamayız.’’

Cem ‘’yalnız Devran duyarsa neler olur biliyorsun değil mi?’’

Türkan ‘’boş ver şimdi bunları…’’

Nil ve Devran merdivenlerden usul usul indiler. Nil Bade’nin sağındaki sandalyeye, Devran da Nil’in sağındaki sandalyeye oturdular.

Nil ‘’herkese günaydın…’’

Şefkat ‘’günaydın kızım benim.. nasıl, iyi uyudun mu?’’

Nil ‘’evet, rahat uyudum.’’

Bekir ‘’günaydın kızım…’’

Bekir Nil’e dikkatle bakıyordu. Sanki ona bakınca Şehrazat Hanımı görüyor gibiydi. Bütün gece Nil’in ona verdiği kara kaplı defteri okumuştu ve uykusuz bir geceyi azap gibi geçirmişti. Şehrazat’ı ve onun ölümünü düşünmekten uyuyamamış ve azap çekmişti adeta. Nil Bekir Bey’in ona dikkatle baktığının farkındaydı ama onun kendisine neden baktığını da biliyordu. Sevdiği kadının hasretliğini gideriyordu.

Şefkat ‘’bugün ne planınız var bakalım?’

Devran ‘’önce doktor kontrolüne gideceğiz, sonra da Nil’i dershaneye bırakacağım.’’

Şefkat ‘’kızım artık bırak şu dershaneyi, ağırlaştın yorgunluk yapıyor sende hamilelik. Doğumdan sonra tekrar devam edersin.’’

Nil ‘’olmaz Şefkat Anne, eğer şimdi bırakırsam bu tempoyu bir daha yakalayamam. Ama söz, iyice ağırlaşınca bırakacağım, gerçekten…’’

Şefkat ‘’iyi, peki madem…’’

Bade Nil’e bir şey anlatacakmış gibi heyecanla bakıyordu. Nil bunu bir süre sonra anlayıp Bade’nin kulağına fısıldadı.

Nil ‘’bir sorun mu var Bade’cim?’’

Bade Nil’e fısıldayarak ‘’sana anlatacağım harika şeyler var Nil.. anlatmak için sabırsızlanıyorum.’’

Nil ‘’anlatsana o zaman?’’

Bade ‘’yok, şimdi değil akşam anlatacağım. Hayatımda çok büyük değişiklikler oldu. Bunları paylaşabileceğim en önemli kişisin sen.’’

Nil ‘’Allah Allah, merak ettim şimdi…’’

Bade’nin telefonu çaldı.

Suat ‘’kızım bari sofrada yapma ya.!’’

Bade ‘’aman abi, arkadaşım arıyor işte, ne yapayım arama mı diyeyim?’’

Suat ‘’sessize al, duymadım dersin. Hayret yaa…’’

Bade telefonunu açtı ‘’alo.. tamam ben şimdi evden çıkıyorum, yarım saate ordayım.’’

Nil bu konudan biraz şüphelenmişti ve içine değişik bir duygu oturmuştu. Acaba Bade başını belaya sokmuş olabilir miydi? Nil bunu hiç ama hiç istemezdi.

●●●


Bade evden çıktığı gibi spor arabasına atlayıp telefonla konuşmaya devam etti.

Bade telefonda ‘’eee bugün nereye gidiyoruz bakalım?’’

Birant ‘’bilmem, sen nereye istersen oraya gidebiliriz. Ama bildiğim çok güzel mekanlar var, onlardan birinde sabaha kadar eğlenebiliriz.’’

Bade iddialı bir gülümsemeyle ‘’bana uyar, yarım saate ordayım.’’

Birant ‘’tamam, görüşürüz…’’

Birant telefonu kapattığında hastanedeki odasındaydı. Dosyaları toparlarken Bade’yle neden 2 aydır takılma derecesinde de olsa ciddiyetsiz bir ilişkisi olduğunu düşündü. Bade’ye karşı bazı duygular besliyor olabilirdi ama bu asla daha ileri gitmemişti. Devran’ın kardeşine karşı böyle duygular hissetmesi onu rahatsız etse de Bade’yle eğlenmek ona iyi geliyordu, ne yapabilirdi? Onunla güzel vakit geçiriyordu ama Devran’ın Nil’e karşı anlattığı hisleri gibi şeyler hissetmiyordu. Acaba bu zamanla mı olurdu yoksa hep böyle mi kalırdı? Bilmiyordu ama şimdilik sadece işin eğlencesine bakıyordu, yine eski Birant gibi…

●●●

Devran ve Nil hastaneye gelmişlerdi. Hastane kapısından içeri girdiler ve koridorda yürüyorlardı. Devran biran Nil’e döndü.



Devran ‘’kahvaltı masasında Bade’yle ne konuşuyordunuz?’’

Nil ‘’hiç… öyle havadan sudan.’’

Devran ‘’sen bilirsin, hayatında biri var mı küçük kız kardeşimin?’’

Nil ‘’ben nerden bilebilirim ki? Yani bence yok, ama olursa da bu çok normal.’’

Devran ‘’neresi normal? O daha küçücük.’’

Nil ‘’küçülsün de cebime girsin(!) yok, o senin kardeşin ya ondan sana küçük geliyor. Bade artık büyüdü, kendi kararlarını kendi verebilecek yaşa geldi ve gayet te mantıklı bir kız. Yanlış bir şey yapacağını sanmam. O yüzden bu yaşlarda küçük flörtler normaldir. Gördüğüm kadarıyla Bade flörtöz bir kız da değil. O yüzden bu konuda ona güvenebilirsin, doğru kararlar verecektir.’’

Devran ‘’bilmiyorum, abi olmak çok zor… başına bir şey gelirse kendini suçlarsın, çok sıkarsan da senden uzaklaşır. E boş bırakmaya da gelmez…’’

Nil ‘’haklısın… kız kardeşler her zaman çok kıymetlidir.’’

Devran ‘’biliyor musun? Ben bebeğin cinsiyeti belli değilken çok düşündüm… ‘ya kız olursa’ diye çok korktum. Yanlış anlama istemediğimden değil ama kızlar daha hassas olur. Kız kardeşten de öte bir duygu kızının olması, kız babası olmak ta çok zor. Üzerine iyice titrersin, biri canını yakacak diye ödün kopar. Bu strese kalbim dayanmazdı doğrusu(!)’’

Nil ‘’o zaman kız değil diye rahatlayabilirsin(!) tabi doğumda bir sürpriz yapıp kız doğmazsa(!)’’

Devran ‘’sen beni kalpten götürmeye niyetlisin galiba(!)’’

Nil saatine baktı ‘’biraz daha oyalanırsak dershaneye geç kalacağım. Hadi Hakan’ın odasına geçelim.’’

Devran ve Nil Hakan’ın odasının önüne geldiklerinde Devran kapıyı tıklattı.

Doktor Hakan ‘’girin…!’’

Devran ve Nil içeri girdi.

Doktor Hakan ‘’hoş geldiniz…’’

Devran ve Hakan el sıkıştılar.

Devran ‘’hoş bulduk Hakan, nasılsın?’’

Doktor Hakan ‘’iyiyim, sen? Daha doğrusu karın ve ufaklık nasıllar?’’

Devran ‘’onu bize sen söyleyeceksin(!)’’

Doktor Hakan ‘’bugün kontrol günüydü tabi… Nil Hanım, sizi şöyle alalım. Uzanın…’’

Nil uzandı ve Hakan jeli ultrason cihazına sürdü.

Doktor ‘’evet… küçük yumurcak burada işte. Tekmelemeler başladı mı?’’

Nil ‘’ooo hem de nasıl.. yedi yirmi dört tekme tokat girişiyor annesine yaramaz(!)’’

Doktor Hakan güldü ‘’desene futbolcu olacak…(!) evet.. 18 haftalık kadar bir gebelik kesesi, ama korktuğum şey olmamış. Yani sen gebeliğinin ilk haftalarında dengeli beslenmiyordun ama beslenmen gayet düzelmiş. Bebek normal gelişiminin üzerinde gidiyor, bu kötü bir şey değil tabi çünkü abartılı şekilde büyümüyor sadece normalden daha sağlıklı.’’

Devran ‘’heybetli doğacak desene(!)’’

Doktor Hakan ‘’öyle görünüyor(!) bu hafta için bebekteki gelişimlerden ve sizdeki değişimlerden bahsedelim biraz. Bebekteki gelişimler; Bebeğiniz yaklaşık 13-14 cm ve 130-140 gr ağırlığında, kemiklerinin büyük bir kısmı hala daha lastik sertliğinde ancak giderek sertleşiyor ve doğumdaki halini alıyor. Yeterli kalsiyum almayı ihmal etmemeniz kemik olgunlaşması için çok önemli. Kalp dakikada 120-160 civarında atar. Bebeğin tüm organları oluşmuştur. Bebeğinizi saran sıvı 1 bardak civarındadır. Anne karnındaki bebeğin uyanık olma ve uyuma periyodları vardır. Bebek kendisine uygun ve sevdiği bir uyku pozisyonu seçebilir ve uyku döneminde bu pozisyonu alabilir. Gözlerin üzerinde kaşlar ortaya çıkmaya başlar. Kirpikleri de uzamaya başlamıştır. Kız bebeklerde pelvis içinde gelişen yumurtalıklarda ilkel yumurta hücreleri belirir. Bunlar daha sonra hayatı boyunca sahip olacağı ve menopoza kadar her adet döneminde tüketecekleri yumurta hücrelerine dönüşeceklerdir. Yine kız bebeklerde rahim tamamı ile oluşmuştur ama sizin gibi erkek bebeklerdeyse durum biraz daha farklı. Prostat bezi gelişimini tamamlar. Cilt altında kahverengi yağ içeren doku meydana gelir. Deriyi kaplayan ve verniks caseosa adı verilen krem şeklindeki madde izlenebilir. Bebeğiniz içerisinde bulunduğu amnios sıvısını nefes alma hareketi ile akciğerlerine alır. Bu hareketi akciğerlerinin gelişmesine yardımcı olur. Parmağını emebilir ve bu hareketini ultrasonda görebilirsiniz bazen. Plasenta gelişimini tamamlamıştır ve bu haftadan sonra kalınlığı artmaz, sadece çap olarak büyür. Bebeğin kapladığı yer kadar büyümeye bırakır kendini. Bebeğinizin gelişim hızı, boy ve kilosu hızla artmaya başlar.’’

Nil ‘’peki benim durumumda bu kadar çabuk büyümesi normal mi? Yani ben 4. Ayımdayım ve biraz fazla büyüdüğünü hissediyorum.’’

Doktor Hakan ‘’belirli bir zamandan sonra gelişimi size daha hızlı gelebilir, bazı hazırladığım tezlerde gebe hastalarımdan biri bir sabah kalktığında 21. Haftasında bebeğinin hızlı bir gelişim geçirdiğinden bahsediyordu. Bu çok normal çünkü zaten sizin durumunuzda da çocuk gelişimini normalden daha iyi geçiriyor. Endişeye gerek yok yani…’’

Nil ‘’peki…’’

Doktor Hakan ‘’Annedeki değişimlerden bahsedelim biraz da; Gebeliğin erken belirtileri olan sabah bulantıları, yorgunluk şikayetleriniz ve düşük riski 2.trimestrde genellikle azalır. Aynı zamanda ilk kez bebeğin hareketlerini hissetmeye başlarsınız. Rahimdeki bu ilk kıpırtıları önce mide gurultusu sanabilirsiniz, kelebek kıpırtısına benzetenler de vardır, bunun gerçekte bebeğin hareketleri olduğunu anladığınızda kaydedin ve kontrolde bana söylemeniz gerekiyor ki söylediniz bana zaten, ama önce babayla paylaşın. Dışardan hamile gibi görünmeye başlayabilirsiniz, bu son derece normal. Plasenta şekillenmiştir ve hamileliğinizin sağlığı için hormon üretmeye devam eder, salgılanan hormonlar ilerde daha kolay doğum için kaslarınızı ve eklemlerinizi yumuşatır, Daha fazla terleyebilirsiniz. Rahminiz büyümektedir ve karı içindeki bağların gerilmesine bağlı olarak ani kısa süreli sancılar hissedebilirsiniz. Hamileliğinizden hoşlanmaya başlıyorsunuz.’’

Nil ‘’evet, alıştım artık yani… o psikolojiye girmek çok önemli.’’

Doktor Hakan ‘’ Daha sık acıkabilir, belli yiyeceklere özellikle istek duyabilirsiniz.’’

Devran ‘’maalesef bunu henüz yaşayamadık(!)’’

Nil ‘’her seferinde şikayet etmeyince içi rahatlamıyor anlaşılan(!)’’

Doktor Hakan ‘’birbirinize haksızlık etmeyin, (Devran’a) Nil Hanım çok iyi besleniyor (Nil’e) ve Devran Bey de sizi düşünüyor. Neyse devam edelim; annede İdrara gitme sıklığı azalır, idrar yolları enfeksiyonu riski artabilir. Her gün en az 8 bardak su içmelisiniz. Dişeti kanamaları olabilir. Özellikle oturur yada yatarken aniden ayağa kalkmak gibi durumlarda bazen baygınlık hissi yada baş dönmesi olabilir. Çabuk öfkelenme, mizaç dalgalanmaları, kolay ağlama gibi duygusal değişiklikler, dalgınlık yaşayabilirsiniz. Zaman zaman baş ağrıları olabilir. Hamileliğinizin başından beri 2.5 – 5 arasında kilo almış olmalısınız. Dışarıdan bakıldığında gebe olduğunuz artık çok rahat anlaşılabilir. Gece uyumakta güçlük çekiyorsanız, yastık sayınızı arttırınız. Bebek hareketleri çoğu anne adayı tarafından hissedilebilir. Eğer hala daha hissetmediyseniz endişelenmeyin, önünüzde 1-2 hafta daha olabilir. Artmış kan hacmine bağlı olarak çeşitli şikayetler olabilir. Yine düzkas gevşemelerine bağlı olarak ani tansiyon düşmeleri görülebilir. Yatar pozisyondan ayağa kalkarken bu işi yavaş yavaş yapmaya özen gösterin. Bana sormadan herhangi bir ilaç almamalısınız. Baş ağrısı, nezle gibi durumlar için kullanabileceğiniz ilaçlar vardır. Soğuk algınlıklarını yatak istirahati yaparak, bol sıvı alarak ve gerektiğinde ateş düşürücü ilaçları kullanabilirsiniz.’’

Nil ‘’Allah’a şükür henüz hiçbir soğuk algınlığı gibi bir hastalığım yok.’’

Doktor Hakan ‘’Muayene ve laboratuvar tetkiklerine gelirsek; Kan basıncı ve kilonuz ölçülmeli, İdrar tetkiki yapılmalı, Ciddi doğum defektleri açısından alfa feto protein (AFP) vs. düzeyi ölçülerek bebekle ilgili riskler araştırılmalıdır. Amniyosentez denen yöntemle bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan alınarak incelenir. Amniyosentez, 35 yaşın üstünde veya doğum defekti öyküsü varsa yapılmalıdır, buna benim karar vermem daha uygun olur. İdrar, kilo ve kan basıncı gibi testler hemşirelerin işidir ama bu konuda ben sizi yönlendirmeliyim. Varis oluşumu açısından bacakların muayenesi yapılmalı, Bebeğin kalp atışlarını muayene etmeliyiz. Fundusun yüksekliğini ölçmeliyiz. Karın muayenesi ile rahminizin büyüklüğüne bakmalıyız.’’

Nil ‘’peki, siz nasıl isterseniz…’’

Doktor Hakan ‘’ve üçlü tarama testi yapılmalı.’’

Nil ‘’o nedir? Biraz açıklama yapar mısınız? Tehlikeli mi?’’

Doktor Hakan ‘’bu konuyu biraz açayım… Üçlü test tüm anne adaylarına 16.-18. gebelik haftaları arasında önerilen bir kan testidir. Anne adayından alınan kanda üç ayrı hormon ölçümü yapılır. Hormon ölçüm sonuçları, anne adayının yaşı, kilosu, sigara kullanıp kullanmadığı gibi değişkenler ve gebelik haftasıyla birlikte özel bir bilgisayar programına girilerek işleme tabi tutulur. Bu işlem neticesinde anne adayının bebeğinde Trisomi 21 (Down sendromu), Trisomi 18 ve nöral tüp defekti (NTD) varolma olasılığı belirlenir. Hazırlanan üçlü test raporunda bu üç anormal durum için risk ayrı ayrı belirtilir. Anne adayından uygun gebelik haftasında alınan kanda ölçülen hormonlar gebelik testi bahsinden de tanıdığınız hCG (human chorionic gonadotropin) hormonu, büyük kısmı bebeğin karaciğerinden salgılanarak anne adayının kanına geçen AFP (alfa fetoprotein) hormonu ve uE3 (konjuge olmayan estriol) adlı hormondur. Bu hormonların anne adayı kanındaki değerleri gebelik haftalarına göre önemli değişiklikler gösterir. Üçlü testin geliştirilmesi aşamasında gebelik haftası kesin olarak bilinen çok sayıda anne adayından alınan kanlarda bu üç hormonun ölçümleri yapılmış ve normal değerler alt ve üst sınır olarak belirlenmiştir. Bu normal değerler kolaylık ve birimlerde eşitleme sağlama açısından MoM (multiple of median-ortalamanın katları) olarak belirtilir. Ölçüm yapılan bu anne adaylarından daha sonra Down sendromlu, Trizomi 18'li ve NTD'li doğum yapanların hormon değerlerinde MoM değerinden sapma dereceleri hesaplanarak, ne kadar sapmanın riski ne derece artırdığı istatistiksel olarak belirlenmiş ve risk belirleme sistemi bir bilgisayar programı yardımıyla otomatize edilmiştir. Özet olarak; alınan kanda belirlenen MoM değerleri, yaş, kilo, gebelik haftası gibi değişkenlerle birlikte bilgisayar programına girilmekte ve bu program altyapısında bulunan verilerle karşılaştırma yaparak normalden sapmanın derecesine göre riski rakamsal olarak vermektedir.’’

Nil ‘’e peki, tehlikeli değilse yapmakta fayda var…’’

Devran ‘’ne zaman yapalım istersin Hakan?’’

Hakan ‘’bugün fazla hastam var, sizinle rahat ilgilenemem. Yarın gelin rahat rahat testimizi yaparız. Ha bu arada bugün çıkmadan diğer tetkikleri yaptırın ki yarın onların da sonucuna bakarız.’’

Devran ‘’tamam Hakan sen nasıl dersen…’’

Nil ve Devran arabadaydı. Her şeyin yolunda olması Devran’ı ziyadesiyle mutlu ediyordu. Nil de artık eskisi gibi kin duymuyordu Devran’a. Bu değişimin nasıl olduğunu ikisi de bilmiyordu fakat bundan oldukça memnunlardı.



Devran ‘’dershane ağır gelmiyor yani, eminsin değil mi?’’

Nil ‘’eğer ağır gelseydi gerçekten bırakırdım, endişeye gerek yok. Şefkat Annenin pimpirikli endişeleri yeterli, bir de sen başlama.’’

Devran ‘’babaannem duyması, ağzına acı biber sürer(!)’’

Nil gülmüştü. Nil her güldüğünde ya da mutlu olduğunda Devran’ın içinden bir şeyler kopuyordu. Hem içine derin bir mutluluk çöküp doluyordu hem de bu durumdan çok korkuyordu. Her şey bu kadar yolundayken biranda bozulacak ve işler rayından çıkacak diye çok korkuyordu.

Dershanenin önüne geldiklerinde Devran arabadan inip Nil’e kapıyı açtı. Nil çantası ve kitaplarıyla arabadan indi.

Devran ‘’sınıfa kadar yardım edeceğim.’’

Nil ‘’gerek yok.’’

Devran ‘’kalın kalın kitaplarla belin tutuluyor her gün zaten, yeter artık diretme.’’

Devran’ın ricasını kıramadı Nil. Çantasını omzuna attı, elindeki kalın kitapları da Devran’a verdi. Dershaneden içeri girerken herkes uzaylı gibi onlara bakıyorlardı.

Nil Devran’a ‘’ben tek başımayken bu kadar bakmıyorlardı.’’

Devran ‘’öğrencilik için yaşımın geçtiğini itiraf etmeliyim sanırım(!)’’

Nil ve Devran sınıfa girdiler. Nil’in dershane arkadaşları da Nil’in yanına geldiler.

Sezgin ‘’hoş geldin Nil, nasılsın?’’

Nil ‘’iyiyim Sezgin sen?’’

Sezgin ‘’denemeye çalışıyorduk biz de Funda’yla. Çalıştın mı diye soracağım ama vereceğin cevaptan korkuyorum(!)’’

Nil gülerek ‘’çalıştım dün bütün gün.’’

Devran Sezgin denen bu çocuğun güldüğünü gördükçe ağzının ortasına bir yumruk indirmek istiyordu. Bu çocuğun Nil’in etrafında olmasına gıcık oluyordu. Her ne kadar çocuğun bir zararı olmasa da kanı ısınamamıştı ve Nil’in etrafındaki hiçbir erkekle de asla ve asla kanı ısınmayacaktı.

Funda ‘’eee Nil dershaneye tam gaz devam mı?’’

Nil ‘’bugün bu soruyu ne çok duyuyorum böyle(!)’’

Funda ‘’yok ben rakibimin ayağını kaydırmak niyetindeydim(!) ondan sordum.’’

Nil ‘’yakında bırakmak zorunda kalacağım gibi görünüyor.’’

Sezgin ‘’seni özleyeceğiz.’’

Devran içinden ‘’ben de senin ağzının ortasına yumruklarımı indirmek için kurduğum hayallerimi özleyeceğim(!) şımarık züppe seni!’’

Nil ‘’Devran, istersen sen gidebilirsin. Yani toplantın falan varsa…’’

Devran ‘’ha, evet.. güzel sohbet ediyorduk ama Suat şirkette bekliyor.’’

Nil ‘’tamam, görüşürüz…’’

Devran kitapları sıraya bıraktıktan sonra ‘’görüşürüz… akşam almaya gelirim.’’

Nil ‘’tamam, sana iyi günler…’’

Devran ‘’sana da…’’

Devran Nil’e baktı ve sonra sınıftan çıktı. Ama içi içini yese de Sezgin konusunda endişelenmesi çok saçmaydı çünkü Nil’e sonsuz bir şekilde güveniyordu. Her erkeğe yüz veren kızlardan kesinlikle değildi. Ve o Sezgin’e gelince, arada bir kendisini ona gösterip ‘’işte Nil’in kocasıyım ben’’ imajı vermek hoşuna gidiyordu ve üstelik Nil de hamileydi. Sezgin’in yapabileceği çok bir şey yoktu, öyle şeyler yapacak biri olmasından değil de yine de Nil’in etrafında hiçbir erkeğin dolaşmasını istemiyordu Devran. Bu konuda öyle kıskanç ve öyle sahiplenici, koruyucuydu ki kendini zaman zaman tanıyamıyordu bile.

●●●

Nil ve Funda sırada oturmuş kitapları kurcalarken Funda Nil’le sohbet ediyordu.



Funda ‘’bir şey diyeceğim ama yanlış anlama.’’

Nil ‘’söyle canım, niye yanlış anlayayım.’’

Funda ‘’eşin gerçekten çok hoş ve yakışıklı bir adam. Nerde tanıştınız?’’

Nil ‘’biz mi.. şey… biz şeyde tanıştık. Şeyde…’’

Tam komşulara söylediği yalanı söylemek için hazırlanırken sınıfa öğretmen girdi ve Nil bu sorgu sualden geçici olarak kurtuldu.

●●●


Akşam olmuştu. Bade ve Birant eğlence mekanından çıkıyordu.

Birant ‘’bu saatte eve gideceğine emin misin?’’

Bade ‘’eminim, Nil’le sohbet edecektik onu bekletmek olmaz. Onunla konuşmayalı çok oldu, onunla sohbet etmek beni çok rahatlatıyor.’’

Birant ‘’neden Nil’le bu sohbet etmek seni bu kadar rahatlatıyor? Yani Nil’in iyi biri olduğunu kesinlikle biliyorum, onu kötülemek için kesinlikle söylemedim ama…’’

Bade ‘’ya ne bileyim, mesela anlattığım hiçbir şeye ben istemediğim sürece yorumunu katmıyor, tarafsız bir şekilde dinliyor, destekliyor. Uyarıları da oluyor ama ebeveyn gibi değil arkadaş gibi. Nil çok iyi bir dinleyicidir.’’

Birant ‘’evet, Nil çok iyi biri.. sadece başından talihsiz olaylar geçti, yoksa oldukça iyi kalpli.’’

Bade ‘’neyse o zaman ben eve gideyim.’’

Birant ‘’seni bırakayım…?’’

Bade ‘’arabam var…’’

Birant ‘’akşam için güzel bir film almıştım halbuki(!)’’

Bade ‘’bakarsın bir kaçamak yaparım, evde olur musun?’’

Birant ‘’bütün gece evde televizyonda zapping yapacağımdan emin olabilirsin(!)’’

Bade ‘’söz vermeyeyim ama gelebilirim.’’

Birant gülümseyerek ‘’davetsiz misafirlere her zaman açığımdır(!)’’

●●●

Nil ve Devran arabadaydılar. Bir süre sessizlik oldu, sonra havadan sudan konuşmaya başladılar.



Devran ‘’hatırlamışken, cumartesi gününe aldım randevuyu.’’

Nil ‘’hangi randevu?’’

Devran ‘’psikolog…’’

Nil ‘’ah, unutmuşum.’’

Devran biraz zorlanarak ‘’Nil… ben.. ya ben bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlama. Rahatlayamayacağım bunu sana söylemeden.’’

Nil ‘’nedir, söyle…’’

Devran ‘’şu Sezgin…’’

Nil ‘’hangi Sezgin?’’

Devran Nil’in hatırlamamasından oldukça hoşnutluk duymuştu ve gülümsedi, gözü yoldaydı.

Devran ‘’dershaneden Sezgin…’’

Nil ‘’ha, evet hatırladım. Ne olmuş Sezgin’e?’’

Devran ‘’şimdi siz bu Sezginle.. nasıl arkadaşsınız, yani yakın mısınızdır? Sıra arkadaşı falan mısınız ya da sınavlara beraber mi çalışıyorsunuz nedir yani?’’

Nil ‘’yo.. o genelde Funda’yla çalışıyor. Ya aslında o Funda’dan hoşlanıyor biliyor musun? O yüzden benim peşimden ayrılmıyor. Funda’yla arasını yapmam için bana yakın dostluk gösteriyor.’’

Devran derin bir nefes aldı ‘’haa.. öyle desene… ben de bir şey sandım. (aldığı nefesi verdi) ohhh…’’

Nil ‘’ne sandın?’’

Devran ‘’nasıl yani?’’

Nil ‘’ben de bir şey sandım dedin ya, ne sandın?’’

Devran ‘’yani seni rahatsız ediyor sandım.’’

Nil ‘’yok, Funda’yla aralarını yapmam için benim yakınımda… ben de onları yakınlaştırmaya çalışıyorum, yazık çocuk yardım istedi benden. Funda’ya karşı bir şeyler hissediyormuş, biz de Funda’yla yakınız ondan aralarını yapayım diye…’’

Devran ‘’iyi iyi, yakışırlar bence de aralarını yap. Hatta bir gün bize davet et, sohbet muhabbet bağlarız birbirilerine onları.’’

Nil ‘’iyi fikir…’’

Devran içinden ‘’aman Nil’den uzak olsun da kimden hoşlanıyorsa hoşlansın. Biran önce bu çocuğun başını bağlamak lazım.’’

●●●

Bekir ve Şefkat köşkte eski anılarla sohbetin dibine vururlarken Devran ve Nil eve girdiler.



Şefkat ‘’aaa hoş geldiniz çocuklar, nasılsınız?’’

Devran ‘’iyiyiz babaanne. Biraz oturup soluklanalım da odamıza çıkacağız.’’

Bekir ‘’niye öyle kaçar gibi gidiyorsunuz oğlum?’’

Devran ‘’Nil bugün yoruldu, belki dinlenmek ister diye…’’

Bekir ‘’ah doğru haklısınız.’’

Nil ‘’yok, sorun değil çok yorulmadım. Ayrıca Bade’yle biraz sohbet edecektik o gelir birazdan yukarı çıkmayayım şimdi.’’

Şefkat ‘’tamam, hadi gelin oturun.’’

Devran ve Nil oturdular. Şefkat Nil’in çantasını ve yığınla kitaplarını görünce isyan etti.

Şefkat ‘’aman be kızım, iki canlısın sen şunları taşıyıp durma. Tuğla gibi kitaplar…!’’

Nil ‘’çok zorlanmıyorum Şefkat Anne, yüreğini ferah tut.’’

Şefkat ‘’sen öyle diyorsan…’’
Kapı çaldı. Gülseren Hanım kapıya baktı. Kapıda Asu ve Asu’nun babası Hakkı Bey vardı.

Gülseren ‘’Asu…Hanım..?’’

Gülseren Asu’yu gördüğünde cin çarpmışa dönmüştü.

Asu ‘’önümüzde dikilmeye devam mı edeceksin Gülseren Hanım? İçeri geçeceğiz müsaadenle(!)’’

Asu ve babası Hakkı Bey içeri girdiklerinde Devran Asu’yu gördüğü anda tüyleri diken diken olmuştu. Genç adamın ürperdiğini gören Nil de diken üstündeydi resmen. Asu’yu görmek ona hiç bu kadar kötü gelmemişti. İçinde kötü hisler kafeslenmişti.



Yüklə 3,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin