Gülme nedir? " Gülme, gülmece kapsamına giren olguların algılanmasıyla insanda beliren bir psikoftzyolojik olaydır. Daha geniş olarak söyle diyebiliriz : İnsanın, kendi toplumsal ortamındaki bir nedenin etkisiyle herhangi bir haz duyumu alması sonucu, bunun dışavurumu, gülme denilen psikofizyolojik bir belirtidir.
Gülme eylemi, insanlara yakın düzeydeki köpek, maymun ve kimi ötücü kuşlarda çok silik izlerle görülürse de, bu gülme psikolojik değil, yüz kaslarındaki gerilme ve kıpırdama biçiminde salt fizyolojik belirti olarak kalır; buna gülme denilemez.
Psikolojik bakımdan gülme, çok karmaşıksa da, fizyolojki bakımdan çok yalınçtır; beynin denetimi altında ve heyecan fizyolojisinin mekanizmasına bağlı bir belirtidir. Gülen insanın içinde bir boşalım, bir genişleme olur, bunun sonucu yüz kasları büzülür. Gülme daha artınca, karınla göğsü ayıran perdenin (diyafram) kasılmasıyla bütün göğüs devinir.
Darvvin e göre gülmenin en ilkel biçimi katılırcasına, çılgıncasına gülüşlerdir. Düşmanını yenip ayakları altına alan vahşi böyle güler. Öyleyse gülmenin gelişmesi çılgınca kahkahalardan başlayarak ince gülümsemelere doğru olacaktır. Oysa yine Darvvin'e göre çocuk, insan türünün bütün evrimlerini yaşamaktadır. Çocukta gülme, kahkahalardan gülümsemelere doğru değil, tersine, gülümsemeden kahkahalara doğru gelişir
Neden Güleriz? Kierkegaard gibi kimi düşünürlere göre, iki düşünce arasındaki karşıtlık gülmemizin nedenidir. Maymun görünce gülmemiz, bize insanı ansıttığı halde insan olmayıp, onun karşıtı olan hayvan olmasındandır. Hele o maymunu insan gibi giyinmiş görürsek karşıtlık daha da ortaya çıkacağından gülmemiz anar.
Hobbes'a göre, "Gülme, birden bire duyulmuş bir gururdur." Örneğin sağlam bir insanın çolak birini ya da bir kamburu görünce gülmesi kendi bütünlüğüne karşı birdenbire bir gurur duymasından doğmaktadır.
Spencer'e göre "Gülmek, sinirsel gücün doğal yatağından birden bire saparak yeni bir yola girmesidir." Bu tanımlamasıyla birlikte karşıtlar kuramını da benimseyen Spencer görüşünü şöyle açıklıyor ; Karşıtlık iki türlü olup biri hafif bir bilinçten şiddetli bir bilince doğru yükselir; öbürüyse şiddetli bir bilinçten hafif bir bilince doğru düşer."
Bergson, sezgi (intuition) yöntemiyle, daha çok güldürülerdeki (komedilerdeki) ve gülmeceli sahne oyunlarındaki gülme olgularını inceleyerek, bunlardan, gülme nedenleri üzerinde bitakım kuramlar çıkarmıştır. Bergson, gülmeyi anlamak için, gülmenin toplumsal görevlerini, işlevlerini arama yolunu seçmiştir. Söyle ki : Bir ulusun güldüğü şeyler o ulusun sosyopsikolojik bitakım olaylarıdır ki, bunlar bir yaşam gibi doğar ve sezilemeyecek derecelerde değişmelere uğrayarak gelişir ve olgunlaşır. Buyüzden hangi alanda olursa olsun, gülme olaylarından hiçbirisine boş verilemez ve hepsi de yaşayan bir canlılık birliği gösterir.
Neye, Kime Güleriz? Bergson'a göre, insandan başka gülünç hiçbir varlık, hiçbir yaratık yoktur; doğa güzel ya da çirkin olabilir; ama gülünç olamaz. Bir hayvana gülmemiz, o hayvanda insan durumu, insan davranışı, insana benzerlik görmemizdendir. Bu yüzden çocukları sirklerde güldürmek ereğiyle hayvanları gülünçleştirmek için insan kılığına sokar, onlara insan giysisi giydirir, insanların yaptıkları şeyleri yaptırırlar. Kışın çocukların yaptıkları kardan adam, insanın benzeri olduğu için bir güldürü kahramanı olur. Karnaval maskeleri, mağazaların camekânlarında durdukça bize gülünç gelmezken, o maskeleri insanlar yüzlerine geçirince gülünç olurlar.
Demek, gördüğümüz bir ayıya güldüğümüzü sanırken, gerçekte ayıda insanı görüp, onu kendimize benzettiğimizden, kendi kendimize gülmekteyiz.Bir hayvan ayağı kayıp düşse bize gülünç gelmezken, bir insan ayağı kayıp düşünce güleriz.
Sonuç olarak yalnız, insan güler ve insan yalnız, insana güler; insandan başka bir şeye gülmüşse, onda insana benzerlik gördüğü için gülmüştür. Gülen de, gülünen de, güldüren de hep insandır.