İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə5/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   80

DOĞRUL (Ömer Riza) Türk mütefekkiri, ünlü yazar, mütercim, gazeteci; islâmî ilimlerde derin bilgisi ile tanınmış olub «Tanrı buyruğu» adı Kur'anı Kerîm mütercimi; işte bu büyük adamın tek satır ile de olsa Türk Ansiklopedisinde ve İslâm Ansiklopedisinde bir hal tercümesini bulamadık. Hayatının son yıllarında Cumhuriyet Gazetesinin yazı ailesi içinde bulunmuş olan Ömer Rıza Doğrul 1950 seçiminde Demokrat Partinin adayı olarak Konya Vilâyetinden milletvekili seçilmiş ve 13 mart 1952 per-şenbe günü de îstanbulda vefat etmişdir. tüm ve irfanını süsleyen tevazuu ile, rindâne ve ka-lesnderâne hayatı ile çok çok geniş bir âlemde sevilmiş ye dâima en samimi hürmeti görmüş olan bu ünlü yazarın ölümü büyük bir teessür uyandırmışdır; muhterem naşı,Bayazıd Camiinden bir cemâati kübrâ ile kaldırılarak Edirne k-apu.su Mezarlığına defnedilmişdir. Aşağıdaki satırları Ömer Rızanın fikir .arkadaşı Zafer Hasanın, 14 mart 1952 cuma günü tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmış bir yazısından, alıyoruz :

«Ömer Rıza Doğrul, münevverlerimiz arasında islâm dinini çok iyi tetkik etmiş, aynı zaman taassuba kaçmamış bir mütefekkirdi. İlmî sahada İzmirli ismail Hakkı ve Aksekili Hamdi Hocanın vefatından sonra memlekette islâm dinini, bugünkü telâkkilere göre Ömer Rızadan daha iyi anlayan ve anlatan başka bir âlimimiz yoktu. Ömer Rıza dünyaya gerçek bir vazife yapmak için gelmiş adamlardandı. Bu vazifeyi hiç şaşmadan, yorulmak bilmez bir gayretle başardı.

«1924 te İstanbula ilk geldiğim günlerde şarkı tanır, lisan bilir gene islâm mütefekirleri ile tanışmak istediğim zaman bana Mehmed Akifin damadı Ömer Rızayı tavsiye ettiler. O zaman Ömer Rıza, Tevhidi Efkâr gazetesinde ve Sebilürreşad mecmuasında yazıyordu.

«Şark meseleleri, bilhassa o senelerde Hindistan, Irak, Suriye ve Mısırda Türk inkilâbla-rınm yarattığı akislerden mütevellid kaynaşmaların sebeblerini vukufla tahlil etmiş, kurtu-



DOĞRUL, (Ömer Rıza)

4652 —

İSTANBUL

ANSİKLOFEDÎSİ

4653

DOĞU (Yaşar)




luş çarelerini çok iyi düşünmüş ve onların davalarını benimsemiş bir Türk genci ile karşı karşıya idim. Bilhassa Hindistan millî mücade-lesindeki Hind müslümanlarının rolünü çok iyi takdir etmiş bir münevverin vukuf ve salâhiye-tiîe konuşuyordu,

«Bu suretle tanıdığım Ömer Rıza Doğrul memlekete ve bilhassa münevver gençliğe hizmet edebilmek için islâm tarihine dair Ordu dilinde yazılmış olan bazı kıymetli eserleri türk-çeye tercüme ettirmek istedi Merhum, Ordu lisanını bilmediği için bu hususta kendisine yardım etmemi teklif etti. 8 cildden ibaret olan «Asrı Saadet» tarihî ile «Hazreti Ömer» ve «Kur'ân nedir» adındaki eserleri ingilizceye tercüme ettim. Ömer Rıza Doğrul bu eserleri in-gilizceden türkçeye çevirdi. Bundan.başka Hin-distanda ingilizce olarak yazılmış islâm tarihini türkçeye tercüme etti. Bunu müteakıb «Tanrı Buyruğu» adı altında Kur'anı Kerimi dilimize çevirmek gibi muazzam bir eseri meydana getirdi. Münevver gençliği alâkalandıran arab-ca kitabları Mısırdan getirterek bunları türkçeye çevirdi. Yeni Türkiyeyi, ve inkilâbları Mısıra tanıttırmak için Mısır gazetelerine muhabirlik etti. Arada dünyaca tanınmış başka eserleri de tercüme ettiği oluyordu. Hindistan istiklâl mücadelesinde rol almış olanların Hind - ingiliz mahkemeleri huzurunda yaptıkları müdafaaları türkçeye tercüme etmek suretile Hindistan davasını Türk umumî efkârına tanıttı. Cumhuriyet Gazetesi yazı ailesine katıldıktan sonra



Ösner Riza Doğrul (Resim : Sabiha Bozcaîı)

bir Ortadoğu seyahatine gönderildi. Bu seyahati sırasında merhum, Ortadoğuyu alâkadar eden mevzuları tetkike fırsat buldu, Arab memleketlerini yakından, tanıdı. Abdurrahman Azzam Paşa, merhum Kral Abdullah, eski Suriye Cumhur Başkanı Haşini Attaşi ile şahsî dostluklar tesis etti. Bu zevatla yaptığı mülakatlarda Türkiye ile Arab memleketleri arasındaki dostluğun lüzumundan ve inkişafından bahis konuşmalar yaparak onları iknaa çalıştı. Yakın, ve Ortadoğu hakkında yaptığı etüdler sayesinde Türkiyede şark ve islâm âlemine aid en salahiyetli muharriri oldu.

«Bir ara «Selâmet» mecmuası çıkardı ve bu dergide Pakistamn millî şairi ikbalin, «islâm felsefesi» ve «ileri hareket» isimlerindeki konferanslarını tefrika etti. Merhum bu teşebbüsi-le islâm edebiyatından yeni örnekler vermiş oldu. ilim ve kültür sahasındaki bu vazifesini çeyrek asırdan fazla bir müddet, hedefinden asla şaşmadan ve kimseden mükâfat bekleme" den yorulmak bilmez bir azimle başarmağa devam etti.

1950 seçimlerinde Konyadan milletvekili olarak seçildi, ilim sahasında olduğu gibi teşriî hayatta ve bilhassa Millet Mçclisinin Dış İşleri encümeninde Yakmdoğııya aid bilgisinden istifade edildi. Akarâda kurulan Türkiye - Pakistan Kültür Cemiyeti başkanı oldu ve bu iki dost ve kardeş memleket arasındaki kültürel münasebetleri takviyeden bir an geri durmadı. 1951 de Pakistanda toplanan islâm kongresine Türk delegesi olarak iştirak etti ve orada Türkiyenin başardığı inkilâbları ve elde ettiği terakki hamlelerini bütün islâm memleketlerinden gelmiş olan delegelere izah etmek suretile mevcud yanlış fikirleri tashihe çalıştı ve muvaffak da oldu.

«Merhumun millî kitabhanemize ka-, zandırdığı eserler elli cildi bulmaktadır. Bunlar meyanında kayınpederi Mehmed Akifin «Safalıat» adlı eseri de yeni harflerle ve kendisinin bir önyazısiyle yayınlanmıştır.

Ömer Rıza Doğrul, ilmî hüviyetile olduğu kadar içtimaî çehresile de mümtaz bir insandı. Temiz bir kalbi vardı. Hakikatli bir dost, müşfik bir aile babası idi. Düşkünlere, kendisi müzayakada bulunduğu anlarda bile yardım etmekten geri kalmazdı. Sağlam bir iradeye malik, idealik sadık, gayesi uğruna her türlü fe-

dakârlıkları tereddüdsüzce göze alan bir karaktere mâlikti. Fakat ondaki bu azim ve irade kudreti, Ömer Rıza Doğrulun çok mütevazi ve o nisbette çelebi bir ömür sürmesine hiç bir zaman' mâni olamadı.

«Çok konuşmazdı. Fakat konuştuğu zaman muhatabını, ilim ve fazileti sayesinde kısa zamanda ve kolaylıkla ikna ederdi. Bunca fazlına rağmen kabuğuna çekilmiş, kütübhanesine kapanmış bir âlim hüviyetile hiç bir zaman karşımıza çıkmadı» (Zafer Hasaîi, Cumhuriyet Gazetesi).

DOĞRU MUVAKKİT CADDESt — Boğaz içinin Rumeli yakasında Emirgânın sokakların-dandır; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre yalı boyunda meşhur çınar altı kahvehanelerinden, Emirgân Camii önünden köyün genlerindeki kırlığa doğru uzanır; Emirgân Mektebi Sokağı, Emirgân Hamamı Sokağı, Emirgân Mektebi sokağı ve isimsiz bir sokak (yerinde Emrgân Tekkesi Sokağı) ile kavuşaklan vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 22/Emir-gân). Yalı boyundan gelindiğine göre sağ baş-da Muvakkithâne, sol başda Emirgân Camii ve Cadde ortasında da Birinci Sultan Abdülhami-din hayir eseri Emirgân Meydan çeşmesi vardır. Caddenin bu alt başı çınar ağaçlan ile kaplıdır, meydanımsı bir açıklıkdır; zemini paket taşı döşelidir; sonra daralır ve bir araba geçecek genişlikde devam eder; 2-3 katlı ahşab ve beton evler arasından geçer, ve dikleşir, bir yokuş olur. Bu satırların yazıldığı sırada Camiin meşrutası Emirgân Muhtarlığı, Muvakkithâne de Emirgân Gençlik Kulübü olarak kullanılıyordu; Emirgân polis karakolu ile P.T.T. binaları da bu cadde üzerinde idi; çınaraltı denilen caddenin alt başı, o mevkiideki kahvehaneler tarafından yazlık kır kahvesi gibi kullanılıyordu. (B.: Emirgân) Bu cadde üzerinde 2 kahvehane, 3 lokanta, 2 berber, l kadın berberi, 3 bakkal, l terzi, 2 kuru sistem esvab temizleyicisi, ve l eczâhâne vardır; kapu numaraları 1-^45 ve 2 78 dir (mayıs 1966).

Hakkı GÖKTÜRK

DOĞRU SOKAK — 1934 Belediye ŞeMr Rehberine göre Yeşilköyün yollarından; köyün batı kenarında Ümraniye Bostanı Sokağı ile Çekmece Caddesini Ümran Sokağına bağlayan isimsiz bir yol arasında uzanır, Güvercin Sokağı ile kavuşağı vardır, Orhan Gazj Sokağı ile

dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 B.Ş.R. Pafta 13); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).

DOĞRUSÖZ (İrfan) — Tıb doktoru; 1927 de Malkarada doğdu, ticâret ile meşgul Muhlis Doğrusöz adında bir zâtın oğludur; ilk tahsilini doğduğu kasabada yapdı, 1941 de ailece Istan-bula gelip yerleşdiklerinde Vefa Lisesinde okudu, istanbul Tıb Fakültesini bitirdi (1956); 1958 Amerikaya giderek hastahânelerde staj gördü, 1964 de Vatana döndü Haydarpaşa Numune Hastahânesinde imtihan vererek ihtisas diploması aldı.

1965 de mesleğinin henüz ilk kademelerinde bulunan bu gene hekim mûsiki âleminde sesinin güzelliği ile tanınmış bir sanatkâr bulunuyordu. Musiki ile meşguliyeti çocukluk çağında başlamışdır; lise tahsilim yaparken üç yıl istanbul Belediye Konservatuvarımn Türk Musikisi Konservatuvarında Lâika Karabeyden feyz aldı, yine orada Dürrü Turan, Hafız Yaşar Okur, Ekrem Karadeniz ve Emin Ongadan meşke devam etti; imtihan ile istanbul Radyosuna intisab etti; bir ara istanbul Belediye Konser-vatuvarının icra heyetinde bulundu. Amerikada bulunur iken Carnegie Hail musiki salonunda Dede Efendi ve Itrînin eserlerinden mürekkeb bir program ile bir konser verdi ki bu meşhur musiki salonu Türk musikisine ilk defa olarak açılmış oluyordu.

Hakkı GÖKTÜRK

DOĞU (Yaşar) _ gırtı yere gelmemiş pehlivan; Türk güreşinin mümtaz temsilcilerinden



Yaşar Doğu (Resim: Sabiha Bozcaîı)

DOĞUMU KONTROL

__ 4654,—

İSTANBUL

4655 —



DOKSANÜÇ MUHACİRLERİ



ye anılır. Bozgunun yakın geçmişdeki tarihi
mizde çok acı hatıraları vardır. -
Abdürrahman Şeref Bey (B.: Abdürrah-
man Şeref Bey, cild l, sayfa 163) şunları yazı
yor : «... İstanbula gelen ikiyüzbinden fazla

İstanbuldSa bir Doksanüç Muhaciri tipi (Resim : C. Biseo, 1877-1878)

Rumeli muhacirleri kar ve buzla Örtülü sokaklara ve meydanlara sefil ve sergerdan yayıldılar; soğukdan ve donmadan kurtarılmaları için istanbul halkı evlerini açdı, hükûmetde umumî binalarla bâzı camileri muhacirlerin iskânına tahsis etti... istanbul ehâlisi Fatih, Bayazıd




-£YVAH£AR OiSUN HAM&l BİRİNİ KONTROL £D£Ylta .'..

Doğumu Kontrol Karikatür konusu (Cafer Zorlu, Akbaba Mecmuası, 1964)
ve dünya şampiyonlarından, yalnız güreşdeki. bilgisi, hüneri ve acı kuvveti ile değil, temiz ahlâkı ve dürüst ahvali ile de sportmen; 1913 de Samsunda bir köylü olarak doğdu, güreşe 7 yaşında, köy çayırlarında arkadaş ve akranları ile başladı, vücudunun muhteşem pehlivan yapısı ilk defa, askere alındığında Ali Hikmet Paşanın gözüne çarpdı, o zaman spor kurumu başkanı olan bu genaralin teşvik ve himayesinde çalışarak 1938 de Türkiye Şampiyonu oldu, 1939 da Oslo'da yapılan Avrupa güreş şampiyonluğuna katıldı, finalde ekseriyet kararı ile yenik sayıldığı için Avrupa ikincisi oldu; 1946 da Avrupa serbest güreş şampiyonluğunu kazandı, 1948 de Olimpiyad, 1951 de Dünya Şampiyonu oldu; 1954 kalb hastalığı dolayısı ile de güreşi terketti; güreş antrenörlüğü yapmaya başladı ve pek çok gene yetişdirdi. Çağdaş pehlivanlar arasında bütün Türk milletinin sevgisini kazanmış pek şöhretli bir kibar sportmen sima olarak 1961 de bir kalb krizi sonunda Ankarada vefat etti; evli ve ikisi kız üçü oğlan beş evlâd sahibiydi, oğullarının isimleri Gazanfer, Zafer ve Muzafferdir.

DOĞUMU KONTROL — Zamanımızın sözde önemli dâvalarından biridir; dünyâda ve dolayısı ile memleketimizde 'nüfus artması ile doğacak ekonomik sıkıntıları önlemek için tıbbî yoldan kadınların çocuk doğurmasını önlemesi düşünülmüş ve bâzı ilâçlar, haplar yapılmış ve

hattâ bunları tatbik edenler de olmuşdur. Bu mesele bu istanbul Ansiklopedisinin konusu dışında, kalmakla beraber Büyükşehir mizah yazarları, karikatüristleri ye mizah mecmuaları için :bir mevzu olmuş, pek çok fıkralar yazılmış, ka-rikatürler yayınlanmışdır.



Burhaneddin OLKEE

Doğumu Kontrol Karikatür konusu (Cafer Zorlu, Akbaba Mecmuası, 1964)

D,OHSSON (Ingace Möuradgeâ) — Ermeni asıllı müsteşrik (doğu bilgini) ve diplamat, asıl ermeni soyadı Lo-sunyandır; 1740 da Is-tanbulda doğdu, babası îzmirde İsveç konsolosluğu yapmışdır; tahsilini Avrupada yapdı, Türkoloji üzerinde çalışdı, 1795 de Isveçin İstanbul elçisi oldu,' 1807 Parisde öldü.

O asırda Türkiyenin toplum hayatından, gelenekler, âdetler kıyafetler ve müesseselerden bahseden ve «Tab-bau general deTEmpire

Othoman» (Omanlı İmparatorluğunun Genel
Tablosu) adı le bir eser yazdı, 7 cild üzerine
1824 de Parisde basılan bu eser müellifine öl
mez bir şöhret sağladı; bu ünlü eser yine ö de
virde yapılmış- gravürlerle resimlendirilmiş
olup bu resimler zamanımızda ayrıca kıymetli
vesikalardır. _

. Bibi.: Türk Ansiklopedisi.



DOKSANDÖRTLÜLER VE 94 KIŞLASININ HACIBEKTAŞ VEKiLi — Yeniçeri Ocağının 94. Ortası Haliçde Karaağaç ve civarının muhafazasına memur idi. Yeni Odalar denilen Aksaraydaki büyük yeniçeri kışlasında bu ortanın efradına tahsis edilmiş koğuşlar, bütün emsali gibi «94 Kışlası» diye anılırdı. 94 Kışlasında pek mükellef döşenmiş bir oda, bu odada da «Vekil Postu» diye anılan bir şeyh makaamı vardı ki İstanbuldaki bütün bektâşi tekkelerinin babaları arasından en yaşlısı dâima Karaağaç Bektâşi Tekkesinin babası olur ve «Hacı Bektaş Vekili» unvanını alırdı, onun vefatında, yerini İstanbulun diğer bektâşi tekkelerinin en yaşlı babası alırdı. Yeniçerilerin ananevi merasiminde bektâşiliği Karaağaç Tekkesinin babası temsil eder, hattâ ihtilâl meclislerine bile katılırdı, Yeni Odalara geldiği zaman da 94. Kış-lasindaki makaamına inerdi, bu kışlada Vekil Postu hizmetine 12 nefer civelek mahbub tahsis edilmişdi ki bütün ortaların efradı arasından seçilirlerdi ve isimlerinin de Ali olması şarttı; bu gençler kendi kendi mensub oldukları ortalarda da «Post Alisi» diye anılırdı. Karaağaç Bektâşi Tekkesinin kaba hizmetlerini 94. Ortanın Karaağaçdaki kolluğunun efradı görürdü.

1826 da Yeniçeri Ocağı kaldırıldığında ls-tanbulda bütün bektâşi tekkeleri de kapatılmış, bir kısmı yıkdırılmış, babalar ve müridler de sürgün edilmişdi. O sırada Karaağaç Tekkesinde ve 94 Kışlasında Hacı Bektaş Vekili olan ibrahim Baba da sekiz nefer namlı müridi ile Anadoluda Birgi kasabasına gönde-rilmişdi (B,: Yeniçeri; Bektâşi).



DOKSANÜÇ MUHACİRLERİ — Hicrî 1293 ve milâdî 1876 Türk - Rus harbinde Bulgaristan Türklerinin^ büyük kaafileler hâlinde önce Batı Trakyaya ve bilhassa İstanbula hicreti, yine o muhacirlerin ağzı ile «Bozgun» di-

DOKTOB

— 4656


İSTANBUL
4657 —

DOKTORUN KAHVEHANESİ





Doktor karikatür konusu : «Doktorlar iki çift pabuç parasına çalışıyoruz dediler» —Gazeteler— (Nefaar Tüb-lek, Akbaba Mecmuası, 1968)

ve Sultanahmed meydanlanndan ve Sirkeci istasyonun yarı donmuş muhacir çocuklarını omuzlarına alarak evlerine taşırdı, kendi geçim sıkıntısını unutmuş, o yavrucukları beslemeye ve giydirmeye çalışırlardı...» (Tarih Musâhebelere, 276).

Midhat Cemal Kuntay. da «Üç istanbul» isimli Romanına Bozgunun tasviri ve Rumeli muhacirlerinin ahvâlini naklederek başlamış-

dır.

İstanbulda hamiyet sahibi zenginler ve rical arasında konaklarına 150-200 muhacir alıp besleyenler olmuşdur. Sulhun akdinden sonra bu muhacirlerin büyük bir kısmı memleketlerine dönmüşler, İstanbulda yerleşip kalmışlar, hattâ «Muhacir Mahallesi» adı ile mahalleler kurulmuşdur ki bunlardan biri Anadolu yakasında Göztepe hâlâ aynı ismi taşımaktadır, sâkinlerinin çoğunluğu da Doksanüç muhacirlerinin torunlarıdır,



îstanbulda yerleşen Doksanüç muhacirleri* nin büyük şehirde tutdukîan başlıca iki iş berberlik, berber-kahvecilik ile arabacılık, araba sürücülüğü olmuşdur.

DOKTOE AHMED PAŞA SOKAÛI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatihin Şehremini Nahiyesinin Arpaemini Mahallesi sokaklarından; Gurebâ Hastahânesi Caddesi ile Vatan Caddesi arasında uzanır iki dirsekli bir sokak-dır. Gurebâ Hastahânesi Caddesi ile olanlsavu-

sağı, adı geçen rehberde Valde HastahânesLadj ile gösterilmiş Aşağı Gurebâ Hastahânesinin. hemen yanı başındadır; Bezmiâlem Caddesi de Gurebâ Hastahânesi Caddesi ile dört yol ağzı yaparak kesişdikden sonra Doktor Ahmed Pusa Sokağına bağlanır (1934 B. Ş.Pw Pafta 10 /83); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ocak 1967),

DOKTOR EMiN PAŞA SOKAĞI — Eminönü İlçesinin Alemdar Nahiyesinin Alemdar Mahallesi sokaklarından; Divan Yolu ile Çataî-çeşme Sokağı arasında uzanır (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 2/15).

Bir araba geçecek genişlikde, kabatas döşeli ve bir kaç defa kırılan bir sokakdır.

Divan Yolu tarafından gelindiğine göre sağ köşede bir benzinci ve tam karşıda da, ilk dir-sekde, Acısu Hamamı vardır; müsteciri her ns sebebden ise adını «Park Hamamı» olarak de-ğiştirmişdir. Bir kahvehane, Küçük Aydın Matbaası, Hadi Atagün Matbaası, l kömürcü dükkânı görülür. Kapu numaraları 5—7 ve 2—8 dir (Mayıs 1966).



Hakkt GÖKTÜRK

DOKTORLAR, TIB DOKTOBLARÎ —

Türk Tababetinin bir tarihçesi bu istanbul Ansiklopedisinin konusu dışındadır; Büyük Türk istanbul, fethinden zamanımıza kadar Türk he-kiml;ğinin gelişdiği bir belde olmuşdur ve yüz



yıllar boyunca Istanbulda büyük hekimler, tıb doktorları yaşamışdır, ki çoğumun hal terce-meleri bu ansiklopedide kendi adları ile tesbit edîlmişdir.

1966 istanbul telefon rehberinde 2257 tıb doktoru adı bulunmaktadır. Telefon almamış olan doktorlar da olabilir; adı geçen rehberde doktorlar ihtisaslarına göre şöyle ayrılmış lardır :



man Türk doktorları arasından yetişmişdir; Türk Milletinin yüz akı olan simalardır.

Hüsnü KÎNAYLI

DOKTOBOĞLU (Sami) — Tanınmış iş adamı; seyahat acentası ve nakliyeci; 1904 de İstanbulda doğdu, Mehmed Hâlid Bey adında bir zâtin oğludur; Ayasofya taş mektebinde, Men-bai İrfanda, Robert Kollejde okudu (1918); bir ara Urfa Lisesinde fransızca muallimliği yapdı,

Ağız ve Çene Cerrahîsi Mütehassısları 2 benzin ve otomobil malzemesi satıcılığı ile uğ-

Anestezist doktorlar •••• 14 raşdı; sonra îstanbulda Doktoroğîu Umumî

Asabiye, Sinir ve Ruh Has. Mütehassısları T? Nakliyat ve Seyahat Şirketim, ve Izmirde Ege

Bakteriyolog Doktorlar 41 Turizm Nakliyet Şirketini, ve yine İstanbulda

Bevliye Mütehassısları 29 Doktoroğîu Turistik Otobüs Şirketini kurdu.

Beyin Cerrahîsi Mütehassısları 6 Behiye (Abacı) Hanımla evlidir; beş evlâd

Bulaşıcı Hastalıklar Mütehassısları y sahibidir, ingilizce, fransızca bilir; Amerikada

Cild ve Zührevî Hastalıklar Mütehassısları 4? A.S.T.A ve Alman D.R.V Seyahat Acentaları

Çocuk Hastalıkları Mütehassısları 144 Derneği üyesidir; 1947-1961 yılları arasında

Dâhiliye Mütehassısları 532 muhtelif vesilelerle hemen bütün Amerikayı,

Di§ Doktorları 455 demir perde memleketleri hâriç bütün Avru-

.Boğum ve Kadın Hastalıkları Mütehassısları 200 payı ve Hindistanı, Çin Hindini ve Bahâret

Estetik ve Plastik Cerrahî Mütehassısları 3 Adalarının dolaşmışdır. Futbol ve beyzbol gi~

Fizikoterapist Doktorlar lî bi top oyunlarım sever; okuma ve kitaba me-

Göğüs Hastalıkları Mütehassısları 34 raklıdir.

Göz Hastalıkları Mütehassısları 53 B;bl. yzm Kimdir Ansiklopedisi.

Hîjiyen Mütehassısları 8 >

Kalb Hastahkları Mütehassısları 4 -DOKTOE ŞEVKETBEY SOKAĞI — 1934

Kulak, Boğaz, Burun Hasta. Mütehassısları 53 -r, , j. o t.- -d uı • td rs-

Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu Kaza-
Operatörler 152 gmm şişU Nâhiyesini,n şişli Mahallesi sokakla-

" rından; Halaskar Gazi Caddesi ile Etfal Hasta-

hanesi Sokağının arka kısmı arasında uzanır;

Pratisiyen Doktorlar 280 <-, •,,. •, „ , w „ ... tt-.j -n ı

Saman Yolu Sokağı, Operatör Raıf Bey sokağı

Rehabilitasyon Mütehassisten l ye Tayyareci KemaJ sokağl ile kavuşakları var-

Kontken Mütehassısta 80 ^ {ım B g R pafta 1&/m); ^^ gmip

~~ şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit 2357 edilemedi (ocak 1967).



Fetihden bu yana İstanbul Tıb Medresesinden pek seçkin hekimler yetişmiş, bunlardan bir kısmı ilmiye mesleğinde kadıaskerliğe kadar yükselmişlerdir. Fakat Tanzimata kadar geçen dört asır içinde istanbul hekimlerinin çoğunluğunu yabancı ve azınlıklardan gayri müs-limler, bu arada bilhassa müsevîler teşkil etmiş-dir; bu gayri müslim hekimlerin arasında ihtida edenler de pek çok olmuşdur (B.: Hekim, Hekimbaşı).

Burada önemle kaydederiz ki milletler arası tıb âleminde memleketimizden büyük otoriteler gayri müslim azınlıklardan değil, müslü-



DOKTOK ŞÜKEÜBEY SOKAĞI _- 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatihin Şehremini Nahiyesinin Uzunyusuf Mahallesi sokaklarından, Alyanak Sokağı ile Raif Paşa Sokağı arasında uzanır bir dirsekli bir sokakdır (1934 B. Ş, R. Pafta 10/69); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).

DÖKTOKUN KAHVEHANESİ — Tophanede Yamalı Hamam Sokağında idi, serserilerin, hâneberduşlann barındığı, iskemleler üzerinde, masalara baş koyarak uyuduğu, esrar



DOKUMACI

. 4658 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

__ 465$ _

DÖLAB


dalgası içinde kendinden geçdiği bir sabahçı kahvehânesiydi; Yamalı Hamam da dahil, o sokak üzerindeki bütün binalarla beraber 1957 -1958 istimlâkinde yıktırıldı ki, orada tek bina, Karabaş Mescidi kalmışdır.

Kahveci Doktorun asıl adını tesbit edeme


dik, «Doktor» lâkabı halden anlar adam anla
mında takılmış olacakdır. «Mektebli» lakabı ile
anılan Mustafa Tolga adındaki hâneberduş bir
gene bize tevdi ettiği acı hatıra - îtirafnamesin-
de (Istanbulun akıl ile idrâki imkansız ve ta
hayyül sınırı dışında vekaayı ile dolu üç bü
yük itiraf nâmeden biri; B.: Pazvand, A; Oflaz,
Orhan; Tolga Mustafa) bu kahvehaneden bah
sediyor, aşağıdaki satırlar 100 sayfayı aşkm bir
bendin içinden alınmışdır : «...Sınıfda kalırsam
babam beni eve almayacağına yemin etmişdi,
karnemi alıp da sınıfda kaldığımı görünce eve
gidemedim. 1943 yılı, 17 yaşındayım, cebim
de 1,5 liram vardı; gece yarısına kadar Beyoğ-
lunda serseri dolaşdığım, sonra Köprü altında
gecelemeye karar vererek Boğazkesenden aşa
ğı inerken karşıma benden kabaca bir serseri
gene çıkdı, durumumu anlattım, beni Yamalı
Hamam Sokağında Doktorun Kahvesine götür
dü. Bir buçuk liram olduğunu öğrenince zar
atarak bir kaç yüz lira kazanabileceğimi söyle
di, kahve ocağının arkasından küçücük, gizli bir
kaplıdan bitirim yeri denilen bir yere girdik,
dört beş kadar kumarbazın arasına katıldık,
zar atmaya başladım, 1,5 liram hemen 30 lira
oldu, 10 liraya indi, 100 liraya çıkdı, sonra hiç
param kalmadı. Esrarlı sigara vermişlerdi, pa
ra hırsım kabarmışdı, biri ayakkablarıma 10
lira verince hemen kumara koydum, gitti, ve
böylece beni kumarda soydular, çorablarıma
kadar alarak bir atlet ve bir donla bırakdılar,
ağlamaya başladım, polise şikâyet edeceğimi
söyledim, soyanlar kaçdılar, benim gibi sözde
kaybeden bir adam, ortalık ağırmak üzere,
hamama gidelim, orada ben sana bir panta-
:lon, mintan bulurum dedi, o bitirim yerinden
çıkıp külhan kap usundan Yamalı Hamama gir
dik. O gün öğleye doğru üstümde pis bir göm
lek ve partal, leş gibi bir pantolonla yalın ayak
ve artık kendim kıyafetimden kirli sokağa düş-
düm; başımdan geçen ve beni türlü ahlaksızlık
lar ile hırsızlığa, hapishaneye kadar sürükleyen
maceralar Doktorun Sabahçı Kahvesinde baş
ladı.,.». . ' " ' . ,

• Doktorun Kahvehanesi gündüzleri kapalı

durur, ortalık kararınca açılır, gün ışıyınca misafirleri dağılır, kapanırdı. Mustafa Tolga Doktorun bitirim yeri ile ilgisi olup olmadığını yazmıyor. Yalnız, hâneberduş pırpırılar arasında «Mektebli» lakabı ile şöhret buldukdan sonra o adamdan çok himaye ve para yardımı gördüğünü kaydediyor.


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin