İstanbul Çalıştayı tartişma konulari rehberi



Yüklə 205,33 Kb.
səhifə1/6
tarix01.08.2018
ölçüsü205,33 Kb.
#65037
  1   2   3   4   5   6




İSTANBUL ÇALIŞTAYI

Tartışma Konuları Rehberi

Aşağıda, “Anayasa Platformu İstanbul Çalıştayı” katılımcılarına fikir vermesi amacıyla, “tartışma başlıkları”, “tartışma konuları” ve “yardımcı bilgi malzemesi” sunulmuştur. Tartışma başlıkları seçilirken, öncelikle, Çalıştay’ın süresi içerisinde, makul ölçüde tartışılabilecek konulara ağırlık verilmiştir. Bunun dışında iki nokta göz önünde tutulmuştur. Birincisi, başlıklar kısmi anayasa değişikliklerinden çok, yeni bir anayasa yapımı ile sonuçlanacak bir süreçte gündeme gelebilecek olası tartışma konularından seçilmiştir. Kuşkusuz seçilen başlıklar, bir anayasa yapım sürecinde tartışılması gereken tüm konuları kapsamamaktadır, ancak seçilen alanların ve özgül sorunların “büyük resmi” görmemize yardımcı olabileceği, bu tartışmaların başkalarına kapı açabileceği umulmaktadır. İkincisi, seçilen başlıklar yürürlükteki 1982 Anayasası’nın yoğun olarak eleştirilen yönleriyle örtüşmektedir. Gerçekten, 1982 Anayasası yürürlüğe girdiği günden beri tartışma konusu olmuş ve kısmen veya tamamen değiştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Aşağıda sunulan başlıklar, bu eleştiriler de değerlendirilerek hazırlanmıştır.

Bu bağlamda, öncelikle “Anayasa Yapım Sürecinin Nitelikleri, ‘Katılımlı Anayasa Yapımı’” başlığı altında, “anayasa yapımı” konusu katılımcıların dikkatine sunulmuştur. Ardından, ideal bir “demokratik rejim” tasarımı ve “demokrasinin kalitesinin arttırılması” açısından önemli sayılabilecek konular şu başlıklar altında değerlendirilmiştir; “Devlet Organları Arasında Frenleyici ve Dengeleyici Mekanizmaların Kurulması”, “Vatandaşların Yönetime Etkin Bir Biçimde Katılmasını Sağlayacak Anayasal Araçlar: Halk Girişimi, Halk Vetosu, Halkoylaması, Geri Çağırma”, “Yargı Bağımsızlığına İlişkin Tartışmalar” , “Anayasa’daki Millet ve Vatandaşlık Tanımına İlişkin Tartışmalar”, “Siyasi Partiler ve Seçim Sistemine İlişkin Tartışmalar“.

Çağdaş (liberal) demokratik rejimlerin tanımlayıcı unsurları olan temel hak ve özgürlükler ayrı başlıklar altında ele alınmıştır. Burada konular katılımcıların dikkatine sunulurken, başlıkların en tartışmalı alanlardan seçilmesine özen gösterilmiştir: “’Eşitlik’ İlkesi, Kadın-Erkek Eşitliği ve Bu Eşitliği Sağlamaya Yönelik Tedbir ve Uygulamalar”, “Din-Devlet İlişkilerine İlişkin Tartışmalar; Zorunlu Din Dersi, Başörtüsü Sorunu, “Diyanet İşleri Başkanlığı”nın Anayasal Konumu”, “Düşünce Özgürlüğüne İlişkin Tartışmalar”.

Ardından, devlet organları ve bu organların birbirleriyle olan ilişkileri üzerinde durulmuştur. Bu alanda sunulan ilk başlık: “Hükümet Sistemi Tartışmaları” başlığıdır. Yasama organı ile ilgili olarak sunulan başlık, bu alanda kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biriyle ilgilidir: “Yasama Bağışıklıkları (Yasama Dokunulmazlığı, Yasama Sorumsuzluğu)”. Yürütme organı ile ilgili iki konu öne çıkmaktadır: “İdari Yapıya İlişkin Tartışmalar” ve bu tartışmayla bağlantılı olarak; “Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Üniversite Özerkliği Tartışmaları”. Demokratik rejim tasarımı bağlamında ele alınan “hukuk devleti” ilkesi ve “yargı bağımsızlığı” konusu, yargı organı içerisinde yer alan Anayasa Mahkemesi’nin “Kuruluşu, Görev ve Yetkilerine İlişkin Tartışmalar”la pekiştirilmiştir.

Son olarak, çağdaş anayasalar açısından büyük önem taşıyan ekonomik düzenlemeler “Anayasanın Ekonomik Boyutuna İlişkin Tartışmalar” başlığı altında sunulmaktadır. Bu başlığa bağlı olarak “Sosyal Devlet İlkesine İlişkin Tartışmalar”a da yer verilmektedir.

Burada şunun altını çizmek gerekir; tartışma konularının katılımcıların dikkatine sunulmuş olması, katılımcıların önemli gördükleri konuları gündeme getirmelerine ve (bulundukları gruptaki katılımcıları ikna etmek koşuluyla) tartışmalarına engel değildir. Tartışma başlıkları, katılımcıları yönlendirmek veya sınırlandırmak için değil, ortak aklı ortaya çıkaracak müzakerelere kapı açmak, zemin hazırlamak için sunulmuştur.

Aşağıda sunduğumuz malumat belli bir formatta hazırlanmıştır. Öncelikle, tartışma başlığı verilmiş, ardından, “Örnek Tartışma Konuları”, “Tanımlar”, ve “Bilgi Notu” şeklinde ekstra bilgi malzemesine yer verilmiştir. Özellikle “Bilgi Notu” ve “Tanımlar” bölümlerindeki açıklamalar, katılımcıların ve yöneticilerin tartışmaları daha verimli ve sistemli bir şekilde yürütmelerine yardımcı olabilecek şekilde tasarlanmıştır.

İçindekiler sayfasında ana konu başlıklarının altında örnek tartışma konularına yer verilmiştir.

***********




İçindekiler





ANAYASA YAPIM SÜRECİNİN NİTELİKLERİ, “KATILIMLI ANAYASA YAPIMI” 8

Anayasa yapım sürecinde sivil toplum ve siyasi partilerin rolü 8

Anayasa yapım yöntemine karar verilmesi aşamasında demokratik yöntemlerin kullanılması 8

Kısmi anayasa değişikliği-Topyekün anayasa değişikliği tartışması 8



DEVLET ORGANLARI ARASINDA FRENLEYİCİ ve DENGELEYİCİ MEKANİZMALARIN KURULMASI 12

Devlet organları arasında ilişkilerin “frenler ve dengeler” sisteminin kurulmasını mümkün kılacak anayasal mekanizmaların oluşturulması 13

Farklı hükümet sistemlerinin (parlamenter sistem, yarı-başkanlık sistemi, başkanlık sistemi) “frenler ve dengeler” ilkesi açısından olumlu ve olumsuz yönleri 13

Yargı organının, diğer organlar karşısındaki konumunun “frenler ve dengeler” ilkesi açısından değerlendirilmesi. 13

“Çift meclis” sisteminin “frenler ve dengeler” sistemine katkısı 13

VATANDAŞLARIN YÖNETİME ETKİN BİR BİÇİMDE KATILMASINI SAĞLAYACAK ANAYASAL ARAÇLAR: HALK GİRİŞİMİ, HALK VETOSU, HALKOYLAMASI, GERİ ÇAĞIRMA 14

Vatandaşların yönetime katılmasının sağlanmasında anayasal araçların rolü 14

“Halk girişimi”, “halk vetosu”, “halkoylaması”, “geri çağırma” gibi kurumların demokrasi ve uzlaşma kültürü zayıf veya eksik toplumlarda uygulanma imkanı 15

İki seçim arası dönemde, yöneticilerin yönetilenlere hesap vermesine, yönetilenlerin yöneticileri denetlemesine imkan verecek anayasal mekanizmaların tasarlanması 15



YARGI BAĞIMSIZLIĞINA İLİŞKİN TARTIŞMALAR 15

Yargıçların bağımsızlığını sağlamak için önerilen anayasal mekanizmalar 16

“Yargı Bağımsızlığı” ilkesi açısından “Yüksek Yargı Kurulları”nın işlevleri ve gerekliliği. 16

Hakimler ve savcılar için ayrı kurullar oluşturulması. 16

Özellikle, yargıçların atanması, yükseltilmesi, disiplin ve özlük işlerinde yasama ve yürütme organının etkisi. 16

Anayasa’da yargı organı düzenlenirken, savunma makamının da anayasal bir statüye kavuşturulması 16



ANAYASA’DAKİ MİLLET VE VATANDAŞLIK TANIMINA İLİŞKİN TARTIŞMALAR 18

Anayasa’da yer alan “Türk” ibaresi yerine “Türkiyeli” ibaresinin kullanılmasının gerekli olup olmadığı. 18



SİYASİ PARTİLERE ve SEÇİM SİSTEMİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR 19

“Siyasi partilerin kapatılması” yaptırımının hangi durumlarda uygulanabileceği. 19

Siyasi parti kapatma yaptırımına alternatif olabilecek yaptırımlar. 19

“Parti-içi demokrasi”nin demokratik rejim açısından önemi. 19

Siyasi partilere devlet yardımının gerekliliği ve şartları 19

“Temsilde Adalet-Yönetimde İstikrar” ilkesinin anlamı, Anayasa’da yer almasının gerekip gerekmediği 19

Farklı seçim sistemlerinin demokratik siyasi sistemin işleyişi üzerindeki etkisi. 19

EŞİTLİK” İLKESİ, KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ VE BU EŞİTLİĞİ SAĞLAMAYA YÖNELİK TEDBİR VE UYGULAMALAR 21

Anayasa ile devlete yüklenen “pozitif ayrımcılığa” ilişkin görevlerin etkin bir biçimde yerine getirilmesi için anayasal mekanizmalar kurulması. 21

Lehinde pozitif ayrımcılık yapılacak toplum kesimlerinin belirlenmesi ve tanımlanması. 21

Anayasada yer alacak eşitlik düzenlemesi içinde; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi, düşünce, felsefi inanç, din ve mezhebin yanı sıra, “cinsel yönelim ve tercihleri nedeniyle” ayrımcılık yapılamayacağı yönünde bir düzenlemenin yer almasının gerekip gerekmediği. 21

DİN-DEVLET İLİŞKİLERİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR: ZORUNLU DİN DERSİ, BAŞÖRTÜSÜ SORUNU, “DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI”NIN ANAYASAL KONUMU 22

Başörtüsü sorununun çözümünde “kamu hizmeti” ölçütünün kullanılıp kullanılamayacağı. 22

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılması. 22

“Din kültürü ve ahlak bilgisi” dersinin içeriği ve Anayasa’da yer almasının gerekip gerekmediği 22



DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR 24

Düşünce özgürlüğünün anayasal sınırları 24

Türkiye’de “düşünce suçu” içeren düzenlemelerin hukuk sisteminden ayıklanması. 24

HÜKÜMET SİSTEMİ TARTIŞMALARI 25

“İstikrar” ve “etkinlik” öçütleri göz önüne alındığında, farklı hükümet sistemlerinin olumlu ve olumsuz yönleri 25

Farklı hükümet sistemlerinin, demokrasi indekslerindeki, ekonomik kalkınma, temel hak ve özgürlüklerin korunması, verimlilik gibi çeşitli ölçütler açısından performans değerlendirmesi 25

Hükümet sistemi değişikliğinin maliyeti 25

Siyasi kiltür ve hükümet sistemi arasındaki ilişki 25

YASAMA BAĞIŞIKLIKLARI (YASAMA DOKUNULMAZLIĞI, YASAMA SORUMSUZLUĞU) 26

Yasama ayrıcalıklarının Anayasa’da yer almasının gerekip gerekmediği. 26

Yasama dokunulmazlığının kapsamının daraltılması 26

İDARİ YAPIYA İLİŞKİN TARTIŞMALAR 26

Merkezden yönetim ilkesi ile yerinden yönetim ilkesi arasında bir tercih veya öncelik-sonralık sıralaması yapılıp yapılmayacağı. 27

Yetki genişliği ilkesinin kapsamı. 27

Yerel yönetim birimi olarak bölge idaresi kurulması. 27

Bir yandan üniter yapıya zarar vermeyecek ve diğer yandan yerel hizmetlerin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yerel yönetimlerce daha etkin sunulmasını sağlayacak mekanizmaların kurulması 27

Mahalli müşterek ihtiyaç kavramının Anayasa’da tanımlanıp tanımlanmayacağı 27

Yerel yönetimlere bazı alanlarda vergi koyma ve toplama yetkileri tanınıp tanınmayacağı 27

Yerel yönetimlerin keyfi harcamalarının daha etkin denetlenmesi amacıyla bölge Sayıştayları veya Sayıştay’ın bölgesel alt şubelerinin kurulması 27

Anayasa’da kamu hizmeti olmaktan çıkarılamayacak ve/veya özelleştirilmesi mümkün olmayacak/özel kişilerce yürütülemeyecek temel bazı kamu hizmetlerinin öngörülüp öngörülmeyeceği 27

Anayasa’da kamu görevlisi ve memur kavramlarının nasıl tanımlanacağı 27

KİT’lere, TRT’ye, üniversitelere ve YÖK’e, Diyanet İşleri Başkanlığı’na, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na, ormanların, kooperatifçiliğin, esnaf ve zanaatkârların korunmasına ve gelişmesine ilişkin anayasal hükümlerin niteliği ve gerekliliği. 27

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU (YÖK) ve ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİ TARTIŞMALARI 28

“Üniversite özerkliği”ne uygun bir biçimde Yükseköğretim Kurulu’nun yeniden yapılandırılması 28



ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KURULUŞU, GÖREV ve YETKİLERİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR 28

Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi ve görev sürelerinin “yargı bağımsızlığı” kavramı çerçevesinde tartışılması 28

Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinin yeniden tanımlanmasının gerekip gerekmediği 29

“Anayasa şikâyeti” kurumunun kapsam ve içeriği 29



ANAYASANIN EKONOMİK BOYUTUNA İLİŞKİN TARTIŞMALAR 29

Özelleştirmenin anayasal çerçevesi. 30

Ekonomik alanda faaliyet gösteren bağımsız idari otoritelerin yapıları, görev ve yetkileri. 30

Merkez Bankası’nın özerkliği ve anayasal konumu 30

Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklere ilişkin tartışmalar: Grev hakkının kapsamı, Memurların grev hakkı; Sendikal haklar açısından işçi-memur ayrımının sürdürülmesi; Grev hakkına kısıtlama getirme imkanı veren Anayasa’nın “Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz.” şekilndeki 54. maddesinin 2. fıkrasının muhafaza edilmesi, “Yüksek Hakem Kurulu” ve yetkilerinin varlığını sürdürmesi. 30

SOSYAL DEVLET İLKESİNE İLİŞKİN TARTIŞMALAR 30

Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında sayılan “sosyal devlet” ilkesinin anayasal açıdan önemi 30

Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin Anayasa’da ne ölçüde ve nasıl yer alması gerektiği 30

Devletin ekonomik hayata müdahalesinin anayasal gerekçesi ve çerçevesi 30



Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin etkin bir biçimde hayata geçirilebilmesi için kurulacak anayasal mekanizmalar. 31




ANAYASA YAPIM SÜRECİNİN NİTELİKLERİ, “KATILIMLI ANAYASA YAPIMI”






Örnek Tartışma Konuları:

Anayasa yapım sürecinde sivil toplum ve siyasi partilerin rolü

Anayasa yapım yöntemine karar verilmesi aşamasında demokratik yöntemlerin kullanılması

Kısmi anayasa değişikliği-Topyekün anayasa değişikliği tartışması






Tanımlar:


  • Anayasa”; toplumun temel değerleri üzerine inşa edilen, toplumun temel siyasi, hukuki, ekonomik tercihlerini yansıtan, toplumsal uzlaşmayla hazırlanan ve kabul edilen “sosyal sözleşme”dir.





Bilgi Notu:


  • Anayasalar “sosyal sözleşme”ler olarak nitelendirilir. Anayasanın bir sosyal sözleşme olabilmesi için “demokratik yöntemlerle” yapılması, yani anayasa yapım sürecinin her aşamasında, anayasanın gerçek sahibi olan halkın katılımının sağlanması gerekir. Anayasayı yapacak olanların seçimle belirlenmesi, anayasanın oluşturulması aşamasında halkın talep ve görüşlerinin göz önüne alınması ve anayasanın halkoylaması ile yürürlüğe sokulması anayasayı halkın benimsemesi, ona sahip çıkması için şarttır. Anayasa yapım sürecinde, halkın talep ve görüşlerinin örgütlü bir biçimde ifade edilmesi de anayasa yapım sürecini demokratik kılan en önemli unsurlardan biridir. Bu bağlamda, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin sürece katılımı hayati bir öneme sahiptir.




  • Anayasa yapımı en kısa biçimiyle bir siyasi sitemde temel siyasi tercihlerin yapılması olarak tanımlanabilir. Bu tanım akla bir soru getirmektedir: Bu temel tercihleri kim yapacaktır? Anayasayı halk iradesinin bir yansıması, bir toplumsal sözleşme olarak görenler bu soruya kolaylıkla "halk" yanıtını verebilir. Ancak bu soruya cevap vermeden önce çeşitli olasılıklar üzerinde durmak yararlı olur. Burada demokratik anayasa yapımı ve demokratik olmayan anayasa yapımı arasında bir ayrım yapmak gerekir. Demokratik olmayan anayasa yapımı çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. Anayasalar pek çok örnekte dış veya iç güçler tarafından empoze edilebilir, yani halk iradesi göz önüne alınmaksızın kabul edilip yürürlüğe girebilir. Örneğin, 1814 Fransız Anayasası kralın tebaasına bir ihsanı, bir lütfudur. 1947 Japon Anayasası ise, II. Dünya Savaşı sonrasında yenik düşen bu ülkeye büyük ölçüde Amerika tarafından dikte ettirilen bir anayasadır.




  • Demokratik anayasa yapımında ise, anayasa halkın katılımıyla ve halkın iradesi doğrultusunda yapılır ve yürürlüğe girer. Aslında sosyal sözleşme idealine en çok yaklaşan, halk iradesinin bir yansıması olarak görülebilecek anayasalar bile halk tarafından yapılmaz. Temel siyasi tercihler tarih boyunca, "kurucu seçkinler" veya "kurucu babalar" adı verilen küçük bir grup tarafından yapılmıştır. BU konuda Amerikan Anayasası örnek olarak gösterilebilir. Amerikan Anayasası güç ve zenginlikleriyle öne çıkan, 55 kişilik bir seçkinler grubu tarafından yapılmıştır. O dönemde amerikan halkının büyük çoğunluğunun küçük çiftçi, tüccar ve kölelerden meydana geldiği düşünülecek olursa, anayasa yapıcıların halkı temsil ettiğini söylemek güçtür.




  • Anayasa tarihi küçük bir seçkinler grubu tarafından yapılan anayasalarla doludur. Bu gerçekten yola çıkan bazı yazarlar anayasa yapımını tümüyle bir elit faaliyeti olarak görme eğilimindedir. Bu yazarlara göre, pek çok anayasa, o anayasanın yürürlükte olduğu toplumda, siyasi liderlerin o toplumdaki insanların kendi iyilikleri için ne istemeleri veya ne istememeleri gerektiği konusundaki fikirlerini yansıtır. Bir başka deyişle, anayasalar egemen yöneticilerin ideolojik dünyalarının konsantre bir yansımasıdır. Bu görüşlerde, büyük ölçüde gerçeklik payı vardır. Ancak, bu konda şu noktaların altını çismek gerekir ki, anayasa yapımının seçkinci özelliği demokratik rejimlerde büyük ölçüde tüm vatandaşların siyasi karar alma sürecine katılmasındaki imkânsızlıktan kaynaklanır.




  • Demokratik rejimlerde ideal olan temel kamusal tercihlerin vatandaşların tümünün katılımı ve oybirliğiyle yapılmasıdır. Ancak bu sadece bir idealdir. Günümüzde tüm vatandaşların bir araya gelerek belli bir konuda oybirliği ile karar vermeleri neredeyse imkânsızdır. Bu durum, temsili demokrasi kavramının ortaya çıkmasına neden olmuş ve temel kamusal tercihlerin yapılması halk tarafından seçilen, halk adına hareket eden temsilcilere bırakılmıştır. Anayasal tercihler söz konusu olduğunda da durum farklı değildir. Anayasa, ideal olarak bir toplumsal sözleşme olarak görülebileceği halde, ne tarihte ne günümüzde tüm vatandaşların katılımıyla yapılan ve oybirliğiyle kabul edilen bir anayasa bulmak mümkün değildir. Öyleyse demokratik rejimlerde de anayasalar mecburen halkı temsil eden anayasa yapıcılar tarafından yapılacaktır. Burada önemli olan bu anayasa yapıcıların halkı ne kadar temsil ettikleridir. Ancak bir anayasanın toplumsal sözleşme idealine yaklaşabilmesi için sadece halkı temsil ettiği varsayılan anayasa yapıcılar tarafından kaleme alınması yetmez. Buna ek olarak anayasanın yürürlüğe girmesi aşamasında da halkın görüşüne başvurulması ve onayının alınması yerinde olur. Bunu sağlamak için de başvurulan yöntemlerden en önemlisi anayasanın halkoyuna sunularak kabul edilmesidir.




  • Peki halkın temsilcileri olan veya öyle oldukları varsayılan kurucu seçkinler anayasayı nasıl yapar? Anayasa teori ve pratiğinde belli başlı iki yöntem olduğu söylenebilir: Kurucu meclis tarafından anayasanın yapılması veya normal bir meclise anayasa yapım görevinin verilmesi. 1787 Amerikan Anayasası kurucu bir meclis tarafından, 1791 Fransız Anayasası ise normal bir meclis tarafından yapılmıştır. Her iki yöntemde de anayasa esas olarak halkı temsil eden veya ettikleri varsayılan seçkinler tarafından yapılmaktadır, ancak aralarındaki fark, meclisin görevlerinin niteliğine ve görev süresine ilişkindir. Kurucu meclis, bazı durumlarda aynı zamanda yasama organı işlevi görse de, münhasıran ve öncelikle anayasayı yapmakla görevlidir. Anayasanın kabulünden sonra görevi sona erer ve dağılır. Millet meclisi veya normal meclis ise esas olarak yasama organı olarak işlev görür. Ancak aynı zamanda anayasa yapma görevini de yerine getirir. Anayasanın kabulünden sonra ise yasama organı olarak varlığını sürdürür.




  • Peki bu iki yöntemden birinin diğerine tercih edilmesi için bir neden var mıdır? Bazıları anayasa yapım sürecinin bir milletin tarihinde dönüm noktası olduğu düşüncesinden hareket ederek, bu tarihi misyonu yerine getirecek olanların özel olarak seçilen, belli niteliklere sahip kişiler olması gerektiğini iddia eder. Ancak anayasa tarihindeki örneklere baktığımız zaman, kurucu ve milli meclisler tarafından yapılan anayasalar arasında dayanıklılık ve nitelik açısından belirgin bir fark olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla anayasanın nasıl bir organ tarafından yapıldığı değil, o organda yer alan kişilerin gerçekten halkı temsil etme yeteneğine sahip olup olmadıkları önemlidir.




  • Öyleyse anayasa yapım sürecine ilişkin olarak üzerinde durmamız gereken asıl konu anayasa yapıcıların seçimle belirlenmesidir. En başta şunu söylemek yanlış olmaz: Demokratik anayasa yapımında anayasa yapıcıların halkı gerçek anlamda temsil edebilmesi için serbest ve adil seçimlerle seçilmeleri gereklidir. Bunun da ötesinde bu seçimlerin belli bir siyasi sistemdeki bütün büyük siyasi grupların temsiline imkân verecek bir biçimde organize edilmelidir.




  • Peki bunu sağlamak için ne yapmak gerekir? Öncelikle "genel oy" /"eşit oy" ilkesi kabul edilmelidir. Yani, bütün erişkin vatandaşlar (belli suçlardan hüküm giyenler, mahkûmlar ve akıl hastaları hariç) seçme, yani oy verme hakkına sahip olmalıdır.




  • Bu konuda üzerinde durulması gereken bir başka nokta, seçim sistemidir. Seçim sistemi söz konusu olduğunda belli başlı iki sistemden söz edilebilir: Çoğunluk ve nispi temsil sistemleri. Kabaca, çoğunluk sisteminde, belli bir seçim bölgesinde en çok oyu veya oyların yarıdan bir fazlasını alan o bölgeye tahsis edilen sandalyeyi kazanır. Nispi temsil sisteminde ise, siyasi partiler aldıkları oy oranında sandalye kazanırlar. Her bir sistemin avantajları ve dezavantajları olduğu söylenebilir. Örneğin, çoğunluk sisteminin küçük siyasi grupları elimine ederek daha istikrarlı ve tutarlı bir meclis oluşturacağı iddia edilmektedir. Bu, normal yasama meclisleri için bir avantaj olabilir, ancak anayasa yapımıyla görevli bir organ için dezavantajdır. Demokratik bir anayasa yapımında amaç, bir yandan meclisin temsil kabiliyetini mümkün olan en üst düzeyde arttırmak, diğer yandan mümkün olduğunca çok siyasi grubun anayasa yapım sürecine katılmasına imkan vermek olmalıdır. Dolayısıyla anayasa yapıcıların seçiminde nispi temsil yönteminin tercih edilmesi yerinde olur. Bu bağlamda, seçim barajı konusu üzerinde de durmamız gerekir. Belli seçim sistemlerinde, küçük partileri elimine ederek istikrarlı ve tutarlı meclisler oluşturmak için baraj yöntemi uygulanır. Bu yöntemde, belli bir bölge veya yurt genelinde belli bir miktar oy alamayan parti veya adaylar sandalye kazanamaz. Nisbi temsil konusunda yürüttüğümüz mantığı sürdürecek olursak, anayasa yapıcıların seçiminde baraj uygulamasının da tercih edilecek bir yöntem olduğu söylenemez.




  • Bütün bunlar çerçevesinde bazıları, küçük partilerle parçalanmış bir meclisin anayasa yapımı için uygun olmayacağını, önemli konularda uzlaşmanın güç olacağını iddia edebilirler. Ancak kolay bir anayasa yapımının bedeli anayasanın uzlaşmacı temelini feda etmek olmamalıdır.




  • Anayasa yapım sürecine ilişkin bir başka konu, anayasa yapım uslubudur. Anayasa yapım uslubundan kastımız, anayasa yapıcıların saikleri, anayasa yapımı ile görevli organın iç işleyiş kuralları ve bu organların karar alma biçimlerinin niteliğidir.




  • Anayasa yapıcılar özel bir misyon yüklenmiştir. Dolayısıyla yasa koyucu gibi dar düşünmemeli, sadece kendilerinin veya temsil ettikleri grubun menfaatlerini değil, tüm toplumun menfaatlerini göz önüne almalıdır. Peki, bu uygulamada gerçekleşmekte midir? Bir başka deyişle, seçildikten sonra, anayasa yapıcılar ne tür saiklerle hareket etmektedirler? Bu konuda farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bir kısım yazarlara göre, anayasa yapıcılar anayasa yapım sürecinde esas olarak kendi menfaatlerini kollamaktadır. Örneğin, Amerikan Anayasasını ilk eleştirenlerden biri olan Charles E. Beard'a göre, Amerikan kurucu babalarının Amerikan Anayasasını şekillendirirken temel saikleri kendi ekonomi menfaatlerini garanti altına almaktır. Bir başka deyişle, Amerikan anayasa yapıcılarını yönlendiren temel düşünce, anayasa yapımı sonucunda elde edecekleri belli menfaat ve faydalara ulaşmaktır.




  • Böyle bir yorum bir ölçüde doğru olabilir. Ancak bu düşünce biçimi anayasa yapımının izole bir ortamda gerçekleşen bir takım pazarlık ve ödünleşmelerden ibaret olduğu varsayımına dayanır. Buna göre, anayasa yapımı, kurucu seçkinlerin menfaatlerinin çatıştığı, pazarlık ve ödünleşmelere sahne olan bir ortamdır. Kural olarak, kurucu seçkinler bir kez seçildikten sonra onların kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmelerini engelleyen bir mekanizma mevcuttur. Bir başka şekilde ifade edecek olursak, bu görüşe göre, anayasa yapım süreci, anayasa yapıcıların kendi kısa vadeli menfaatleri için tüm toplumun uzun vadeli menfaatlerini ihlal ettikleri bir süreçtir. Peki durum gerçekten böyle midir?




  • Demokratik anayasa yapımında, pek çok durumda anayasa yapıcıların kendilerini seçenlerle bağlantı halinde, hatta onlara bağımlı olduğu söylenebilir. Öncelikle anayasa yapıcıların pek çoğu bu misyonlarını tamamladıktan sonra siyaset sahnesinden çekilmeyebilirler. Normal siyasete dönüldüğünde yeniden seçilmeyi ve siyasi kariyerlerini ilerletmeyi düşünebilirler. Bu da, büyük ölçüde kendilerini kurucu meclise taşıyan kitlenin menfaatlerini ne kadar kolladıklarına, onların istek ve beklentilerini ne kadar yansıttıklarına bağlıdır.




  • Demek ki, anayasa yapım sürecinde anayasa yapıcıları yönlendiren sadece kendi menfaatleri değil, kendilerini seçenlerin menfaatleridir. Buna ek olarak, bir takım kurumsal menfaatlerden de söz etmek gerekir. Bu bağlamda, siyasi partilere ve siyasi kurumlara mensubiyet önem kazanır. Bu konuda Doğu Avrupa ülkelerindeki anayasa yapımı örnek gösterilebilir. Eğer anayasa yapımında yasama organı ağırlıklı rol oynuyorsa, anayasada yasama organına, yürütme organı ağırlıklı rol oynuyorsa anayasada yürütme organına ağırlık tanıma eğilimindedir. Bunun dışında, sınıf temeline dayanan veya etnik-kültürel bir kimliği temsil eden partilerin de parti prensipleri doğrultusunda hareket etmeleri doğaldır. Burada doğal olarak parti disiplini kavramını da dikkate almak gerekir. Zaman zaman toplumun menfaatleri parti prensiplerinin altında kalabilir. Bu konu özellikle anayasaların gizli oyla kabul edildiği anayasa yapım ortamlarında önem kazanır.




  • Anayasayı yapan organın iç işleyişi de demokratik anayasa yapımında üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu noktada özgür bir tartışma ve ifade ortamının varlığı esastır. Eğer bu şartlar var olmazsa gerçekten uzlaşmaya dayanan bir karara varılması imkânsız hale gelir.




  • Meclisin iç işleyişi yanında dış etkenler de dikkate alınmalıdır. Meclis- dışı etkenler milli (Cumhurbaşkanı veya devlet başkanı, ordu, kilise ve diğer baskı grupları) ve milletlerarası (Avrupa Birliği veya AGİT) düzeyde faaliyet gösterebilir. Bu bağlamda, meclis- dışı güçlerin etkisi pozitif veya negatif yönde oluşabilir. Anayasa yapımını engelleyebilir veya kolaylaştırabilir; anayasa yapımını daha demokratik veya otoriter bir kutba çekebilir.




  • Son olarak anayasa yapımında karar alma uslubunun özellikleri üzerinde durmamız gerekir. Bu konuda esas olarak iki uslup karşımıza çıkar: Uzlaşmacı ve çatışmacı uslup. Burada sorulması gereken soru, son dokümanın anayasa yapımına katılan aktörlerin uzlaşması sonucu mu ortaya çıkmıştır, yoksa güçlü ve baskın gruplar tarafından güçsüz olanlara dayatılmış mıdır? Anayasa yapım sürecine mümkün olduğunca çok grubun katılması önemlidir, buna yukarıda işaret etmiştik. Ama en az bunun kadar önemli olan bu grupların istek ve beklentilerinin tam olarak olmasa da ortaya çıkan anayasayla tatmin edilmiş olmasıdır. Bir başka deyişle, anayasa mümkün olduğunca "sosyal sözleşme" idealine yaklaşmalıdır. Anayasa bir dayatmanın değil bir uzlaşmanın sonucu ortaya çıkmalıdır.




  • Son olarak anayasaların yürürlüğe girmesi konusu üzerinde durmamız gerekir. Anayasanın yürürlüğe girme aşaması büyük önem taşır. Çünkü bu aşamada anayasayı yapanlar dışında kalan seçkinler dışında kalan seçkinler ve halk tarafından ne kadar desteklendiğini test etme imkanı mevcuttur. Kural olarak, anayasaların yürürlüğe girmesinde dört yöntem olduğu söylenebilir: Anayasaların normal bir meclis tarafından kabul edilmesi, normal bir meclis tarafından kabul edildikten sonra halkoyuna sunulması, bir kurucu meclis tarafından kabul edilmesi, bir kurucu meclis tarafından kabul edildikten sonra halkoyuna sunulması.




  • Bu yöntemlerde en önemli kurum halkoylaması kurumudur. Eğer bir anayasanın halk desteğini, meşruiyetini arttırarak sosyal sözleşme idealine yaklaşmak isteniyorsa anayasa yapımı sürecinde son sözün halka verilmesi uygun olur.

Sonuç olarak, demokratik bir anayasa yapımının meşruiyeti yüksek anayasalar ortaya çıkabileceği söylenebilir. Demokratik bir anayasa yapımının şartları şöyle sıralanabilir:

1. Anayasa halkın temsilcileri tarafından, siyasi sistemdeki bütün büyük grupların temsilcilerinin katılımıyla yapılmalıdır.

2. Anayasa yapıcıların seçiminde, genel ve eşit oy, serbest ve adil seçim prensipleri temelinde barajsız nispi temsil yöntemi uygulanmalıdır.

3. Anayasa yapıcılar özgür bir ortamda, pazarlık ve ödünleşmelerle bir uzlaşmaya varmalıdır.



4. Son sözü halk söylemelidir. Eğer anayasa sadece halkın temsilcileri tarafından kabul edilerek yürürlüğe girecekse, bu temsilcilerin toplumdaki büyük siyasi grupları temsil etme yeteneğine sahip olması gerekir.



Yüklə 205,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin