“İNSAN; KENDİNİ TANI…”
SOKRATES (M.Ö.469-399)
Çocuklarımıza mutlu ve güvenli bir gelecek sağlamak amacıyla anne-babalar olarak birçok özveride bulunuyoruz. Aklımızın bir köşesinde her zaman, gelecekte çocuklarımızın nasıl bir hayata sahip olacakları ve kendilerini mutlu edecek kararlar verip veremeyeceklerine ilişkin sorular vardır.
Son yıllarda Milli Eğitim sistemindeki değişikliklerin de etkisiyle öğrencilerin başarılarının giderek daha çok ders notları, yıl sonu ortalamaları ve yıl sonunda girecekleri sınavlarla değerlendirildiğini görmekteyiz. Buna bağlı olarak da ağırlıklı olarak okul seçimi, meslekî seçim ve kariyer planlama tartışmaları bu çerçevede ele alınmaktadır.
Yaptığımız görüşmelerde ve bizlere yöneltilen sorularda görüyoruz ki; çocuklar ve anne-babalar sınav ve performans kaygıları, not ve sınavlarla ilgili yüksek beklentiler, okul dışından ek destek ihtiyaçlarından oluşan karmaşık bir tablonun içinde kendilerini kaybolmuş hissedebiliyorlar. Bu noktada da, başarı ve hayattan alınacak doyumla ilgili çok daha temel öğeler ve değerler gözden kaçabiliyor.
Sizlerle, okuduğumuzda çok hoşumuza giden bir öyküyü paylaşmak istedik; çünkü bu öykünün, söylemek istediğimiz birçok şeyi, özlü bir şekilde özetlediğini fark ettik.
Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş; bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor, ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından birkaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş.
Birinci adam öfkelenmiş:
“Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?” İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş,
“Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir..”
Bu kısa öyküdeki “balta bilemek” benzetmesi, kendimizi geliştirmektir. Kendimize zaman ayırıp, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Eksik bulduğumuz planlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur.
Delfi’deki ünlü tapınakta Sokrates’in şu sözü yer alır: “İnsan; Kendini Tanı”.
Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, “kendimize” zaman ayırmalıyız..
Yaşamdan duyulacak mutluluk, insanın kendisine ilişkin bilgisinde ve kendisini doğru tanımasında yatar; çünkü bir insan doğasını, kendisini harekete geçiren motifleri, yeteneklerini, zayıf noktalarını, sınırlamalarını ve yaşamının gerçek amacını bilirse, bu bilgiye uygun olarak davranıp, mutluluk hedefine ulaşabilir.
Anne-baba olarak biz; çocuğumuzun kendini tanımasında, hayatıyla ilgili seçimlerinde, hedeflediklerinde, mutlu ve başarılı olması konusunda nasıl yardımcı olacağız?
-
Çocuklarımıza “hata” yapma hakkı verelim.
Çocuğumuz yürümeye yeni başladığında, ayaklarının üzerinde durmaya çalışıp her düştüğünde onu kaldırıp cesaretlendirdik. Ta ki, düşmeden yürümeyi başarana dek. İlk adımı atıp da düştüğünde onu desteklemeseydik ve kendisi bundan vazgeçseydi acaba ne olurdu? Herhalde yürümeyi öğrenemezdi!..
“Önemli olan yere düşüp düşmememiz değil, tekrar ayağa kalkıp kalkmamamızdır.”
En iyi öğrenme yöntemi, yaşamı okumak ve başarısızlıklarımızdan tecrübe edinmektir.
Yapılan hatalar veya başarısızlıklar birer tecrübedir. Bu tecrübeler sonucunda çocuğumuz, kendini tanıma yolunda farkındalıklar kazanacak, güçlü ve başarılı olduğu alanları bilecek ve kendisini hangi alanlarda daha çok geliştirmesi gerektiğinin farkına varacaktır.
Çocuklarımızın, yanlış bile olsa aldıkları kararlar ya da onaylamadığımız davranışlarının ardında yeni öğrenme fırsatları yatar. Yeter ki, davranışlarının sonuçlarını yaşamalarına fırsat verelim…
-
Anne-baba ve eğitimciler olarak çocuğa, kendini tanıma yolunda destek olurken, kendileri ile ilgili düşünmelerini sağlayacağımız alanları bilmemiz önemlidir.
Yeteneklerin ve ilgi alanlarının bilinmesi, sahip olunan değerlerin ve kişilik özelliklerinin değerlendirilmesi, akademik bakımdan güçlü olunan ve geliştirilebilir alanların farkındalığı, gelecekle ilgili planların netleştirilmesi ve hedeflerin belirlenmesi hem bizlerin hem de çocuklarımızın hayat başarısı için önemli kriterlerdir.
-
Anne-baba olarak çocuğumuzla ilgili gerçekçi hedefler belirleyebilmeli, onların kişisel özelliklerini göz ardı etmemeliyiz.
Anne-babalar olarak gerçekçi olmayan yüksek beklentiler içinde olmamız durumunda çocuklarımız sürekli olarak kendilerini kanıtlama çabasına girebilirler. Anne babanın onayını almak için sürekli bir şeyler yapar, kendilerini kanıtlamak için olduğundan daha büyük, daha iyi, daha başarılı görünmeye çalışır, kendi isteklerini göz ardı edip ailenin tercihlerini benimseyebilirler. Bu durumda çocuklar kendi gerçekliklerine değil, anne babasını tatmin etmeye odaklanmıştır.
-
Çocuklarımıza kendi kararlarını vermeleri ve kendi tercihlerini oluşturmaları yönünde destek olmalıyız.
Her anne-baba çocuğunu en iyi yerlerde, mutlu ve başarılı şekilde görmek ister. Çoğu zaman tamamen iyi niyetle kendi tecrübelerinden, kendi doğruları ve dünyayı algılayış şekillerinden yola çıkarak “en doğru” kararı ve seçimi çocuğuna sunmak ister. Çocuğunun, onun fikrine ve onayına ihtiyaç duyduğu noktalarda hiç duraksamadan kendi doğrularını yansıtır. Oysa çocuğun kendi doğrularını keşfetmesi ve bağımsızlığını kazanması için ihtiyacı olan şey bu değildir.
Çocuğumuzun karar vermek veya çözüm üretmek durumunda olduğu ve bize danıştığı her hangi bir konuda, ona hazır çözümler ya da seçimler sunmak yerine; kendi cevaplarını bulmasına yardımcı olacak sorular yöneltmek, kararlarının sonuçları ile ilgili düşündürmek çok daha geliştirici ve yararlı olacaktır.
-
Başarı, ne sadece ailenin ne de sadece çocuğun tek yönlü istek ve eylemlerinin sonucudur.
Başarı, ailenin ve çocuğun karşılıklı etkileşimi sonucu yakalanabilecek bir sonuçtur. Okul ve meslek başarısında formül: yetenek + çevre = başarıdır. Çevrenin başarı üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekir. Uygun bir çevre olmadığı takdirde çocuğun yetenekleri yeterli ölçüde gelişemez. Çocuğu yüreklendirmek, cesaretlendirmek, evde rahat bir ortam sağlamak, kendisini güvende ve değerli hissettirmek başarıyı arttıracaktır.
-
Kendini tanıma ve gerçekleştirme yolunda çocuğumuza vereceğimiz her türlü destek, uzun dönemde onun meslek ve kariyer seçimini sağlıklı şekilde gerçekleştirmesine katkıda bulunacaktır.
Çocuklarımızın hayatlarında alacakları en önemli kararlardan biri meslek seçimi ile ilgili olacaktır. Bu, insan ömrünün büyük bir kısmının geçirileceği çalışma ortamının ve yaşam biçiminin belirlenmesi demektir. Çocuklarımız meslek seçimi sırasında yetenek, ilgi ve isteklerini göz önünde bulundurdukları oranda başarılı ve mutlu olabileceklerdir. Mesleki doyum, mutlu bir birey olmada önemli yer tutmaktadır.
Bültenimizi yine Sokrates’in bir sözü ile bitirmek istiyoruz:
“İnsanın nasıl yaşaması gerektiği sorusu üzerinde düşünmemesi, onun değersiz ve dolayısıyla mutsuz bir yaşam sürmesi ile eş anlamlıdır.”
Saygılarımızla.
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi
Kaynakça: DUMAN, F. Nevsun “Başarıya Giden Yolu Anlamak”, Morpa Kültür Yayınları, 2005. İstanbul.
Dostları ilə paylaş: |