Kelime biLGİSİ anlam ve kavram



Yüklə 143,92 Kb.
tarix30.12.2018
ölçüsü143,92 Kb.
#88413

KELİME BİLGİSİ

ANLAM ve KAVRAM

  • Sözcükler; canlı, cansız, soyut, somut bütün varlık ve nesnelerin, bu varlık ve nesnelerle ilgili durumların, niteliklerin dildeki karşılıklarıdır.



  • Nesnelerin, duygu ve düşüncelerin zihindeki tasarım biçimine kavram denir.



  • Sözcükler, bir kavram birimidir.



  • Dil, göstergelerden oluşur.



  • Her kelime bir göstergedir.



  • İletişimde göndericinin alıcıya gönderdiği ileti göstergelerden oluşur.



  • Göstergenin gerçek dünyadaki karşılığına gönderge denir.



  • Söz gelimi “masa” kelimesi bir gösterge, masanın kendisi ise göndergedir.



  • Her gösterge, gösteren ve gösterilen olmak üzere iki ögeden oluşur.



Bir sözcüğe iki farklı yönden bakılabilir:

  • Biçim yönünden: Biçim, sözcüğün, herhangi bir şeyin duyular aracılığıyla algılanabilen yönünü gösterir. Sözcüğün biçim yönü kişiden kişiye değişmez. “t.a.v.ş.a.n” seslerinden oluşan gösteren sözcüğün biçim yönüdür.



  • Anlam yönünden: Sözcüklerin biçim boyutunun yanında bir de anlam boyutu vardır. Sözcüğün anlamı ise kullanıldığı cümleye göre değişir.

KAPSAM: kavram bir varlığın adıdır, buna sözcük diyoruz. Bir de sözcüğün anlam kapsamı var: Sözcüğün cümle içinde, bağlamda, öteki sözcüklerin varlığıyla kesinleşerek beliren kavramların her birine kapsam denir.


KELİMELERİN FARKLI ANLAMDA KULLANIMI

I. SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ

  • Gerçek Anlam ( Temel, Yan Anlam )

  • Mecaz Anlam

  • Mecaz Anlama Dayalı Sanatlar

  • Deyim Anlam

  • Terim Anlam

II. SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİSİ

  • Eş Anlamlı Kelimeler

  • Karşıt Anlamlı Kelimeler

  • Eş Sesli Kelimeler

  • Yakın Anlamlı Kelimeler

  • Somut ve Soyut Anlamlı Kelimeler

  • Genel ve Özel Anlamlı Kelimeler

  • Nicelik ve Nitelik Bildiren Kelimeler

  • Yansıma Sözcükler

  • İkilemeler

III. SÖZCÜKLERDE ANLAM OLAYLARI

  • Ad Aktarması

  • Dolaylama

  • Deyim Aktarması

  • Somutlaştırma

  • Anlam Genişlemesi

  • Anlam Daralması

  • Anlam Başkalaşması

  • Güzel Adlandırma








I. SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ

1.GERÇEK ANLAM




  • Gerçek anlam temel anlam ve yan anlam olmak üzere iki alt başlıkta incelenir.



  • TEMEL ANLAM ve YAN ANLAM

A)TEMEL ANLAM

İLK ANLAM




  • Bir sözcüğün zihinde yarattığı ilk çağrışım, akla getirdiği ilk anlama temel anlam denir.



  • Konuluş anlamı da denilen temel anlam, sözcüklerin başlangıçta yansıttıkları ilk ve asıl anlamlarıdır.






  • Boğazı yırtılırcasına bağırıyordu.

  • Bu sene tarlaları geç ektik.

  • Kuşun kanadındaki yarayı temizleyip bir güzel sardılar.

  • Mavi gömleğin üzerine yeşil kravat bağlanır mı hiç?

B) YAN ANLAM



  • Bir sözcüğün biçim ve işlev benzerliğinden dolayı bir başka nesne ya da kavrama ad olarak verilmesiyle, kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir.




  • İniş sırasında yan yatan uçağın kanadı parçalandı.

  • İstanbul’da boğaz manzaralı ev bulmak kolay değil.

  • Köprünün ayaklarını sağlamlaştırma çalışmaları başlamış.

  • Nehrin kollarından biri de bu köyden geçiyor.

2.MECAZ ANLAM



  • Bir sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır.



  • Bir kelimenin cümle dışında tek başına mecaz anlamı karşılaması mümkün değildir. Kelime cümle içinde diğer kelimelerle birlikte kullanıldığında mecaz anlam söz konusu olabilir.






  • Yıllardır tek başına beş boğaza bakar.

  • Dün yine bizi ektin, alacağın olsun.

  • Hâlâ ailesinin kanatları altında yaşıyor.

  • Senin söylediklerin bizi bağlamaz.

MECAZ ANLAM KAZANMA YOLLARI




  • Mecaz, bir dilde, daha çok söz ve anlam sanatlarından yararlanarak oluşturulur.



  • Mecaz, bir anlatımı daha güçlü, daha güzel ve canlı kılar.



  • Mecazlar sayesinde bir duygu ya da düşünce çok daha kısa yoldan, yoğun bir biçimde ifade edilir.

MECAZ ANLAMA DAYALI SÖZ SANATLARI

TEŞBİH, İSTİARE, MECAZ-I MÜRSEL, TEŞHİS, İNTAK, TARİZ, KİNAYE



TEŞBİH (Benzetme)


  • Anlatımı güçlü ve çarpıcı kılmak için aralarında ilişki bulunan iki varlıktan zayıf olanı güçlü olana benzetme söz sanatıdır.



  • Benzetme sanatında ikisi temel, ikisi de yardımcı olmak üzere dört öge bulunur. Benzeyen ve kendisine benzetilen, temel ögelerdir.



Benzeyen

Nitelikçe zayıf olan öge

Kendine Benzetilen

Nitelikçe güçlü olan öge

Benzetme Yönü :

Aktarılan özellik (Benzetme nedeni)

Benzetme Edatı :

Benzetmede ilgiyi kuran öge (gibi, sanki, misali, kadar...)



Annesinin elleri pamuk gibi yumuşaktı.

Ana sütü kadar temiz türküler

Kömür gibi kara gözlerin

Değirmen misali döner başım

Sükut su gibi dolar

Benzeyen

Kendisine Benzetilen

Benzetme yönü

Benzetme edatı

annesinin elleri

pamuk

yumuşaklık

gibi

türküler

Ana sütü

temizlik

kadar

gözler

kömür

karalık

gibi

başım

değirmen

döner

misali

sukut

su

dolamak

gibi



TEŞBİH-İ BELİĞ

(Güzel Teşbih)



  • Yalnızca “kendisine benzetilen” ve "benzeyen" unsurlarıyla yapılan benzetmelere "teşbih-i beliğ" (güzel benzetme) denir.



"Gülünce inci dişleri ne güzel parlıyor. "

Dünya zindan görünüyor gözlerime

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Benzeyen

Kendisine Benzetilen

diş

İnci

dünya

zindan

vatan

cennet



KISALTILMIŞ BENZETME



  • Bazı benzetmelerde benzetme yönü kullanılmayabilir. Buna kısaltmış benzetme denir.



Kutu gibi bir dairede oturuyordu

Rüya gibi bir yazdı

Benzeyen

Kendisine benzetilen

Benzetme edatı

daire

kutu

gibi










Türkiye

cennet

gibi



PEKİŞTİRİLMİŞ BENZETME



  • Kimi benzetmelerde benzetme edatı kullanılmayabilir. Bu tür benzetmelere pekiştirilmiş benzetme denir.



Sen gönlümde açmadan solan bir gülsün

Ufuk bir tilkidir kaçak ve kurnaz

Benzeyen

Kendisine Benzetilen

Benzetme yönü

Benzetme edatı

sen

gül

Açmadan solması

-

ufuk

tilki

Kaçak ve kurnaz

-




İSTİARE ( Eğretileme)



  • Bir sözü benzetme amacı güderek başka bir sözün yerine kullanmaktır.



  • İstiare de benzetmeye dayalı bir sanattır. Ancak benzetmede iki temel öge olan benzeyen ve benzetilen bir arada kullanılırken istiarede bu ögelerden sadece biri kullanılır.

A)AÇIK İSTİARE: Yalnızca kendisine benzetilenin kullanıldığı istiaredir.

B)KAPALI İSTİARE:

  • Benzetmenin temel ögelerinden benzeyenin kullanıldığı istiaredir.



  • Kapalı istiarede genellikle benzetme yönü kullanılır ve biz benzetme yönünden yola çıkarak hangi kavramlar veya varlıklar arasında bir ilişki kurulduğunu anlarız.



  • Her teşhiste, bir kapalı istiare vardır çünkü bu tür benzetmelerde kendisine benzetilen bir insandır ve söylenmemiştir. Her kapalı istiarede ise teşhis yoktur.

Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor

Sabahtan uğradım ben bir fidana

Şakaklarıa kar mı yağdı, ne var

Kurban olam beşikte yatan kuzuya

Benzeyen

Kendisine Benzetilen

(Askerler) söylenmemiş

güneş

(Sevgili) söylenmemiş

fidan

(Ak düşen saçlar) söylenmemiş

kar

(Bebek) söylenmemiş

kuzu

Çocuklar birer birer yuvadan uçtu.

Küstü, öldürdü kendini su

Kaynar bir cezvede kaygılar durmadan

Benzeyen

Benzetme Yönü

Kendisine Benzetilen

çocuk

Uçmak yönüyle

(Kuş) söylenmemiş

su

Küsmek yönüyle

(İnsan) söylenmemiş

kaygılar

Kaynama yönüyle

(kahve) söylenmemiş



MECAZ-I MÜRSEL

(Ad Aktarması)

  • Bir sözü benzetme amacı gütmeden başka bir sözün yerine kullanmaktır.



  • Ad aktarmasına düz değişmece de denir. Mecaz-ı Mürsel oluşturmanın başlıca yolları şunlardır:





İç - Dış İlişkisi:



  • Keseme uygun bir ev arıyorum. ("Kese" söylenmiş, içindeki para kastedilmiştir.)

  • Kaynayan çaydanlığı ocaktan indir. (Çaydanlık söylenmiş içindeki su kastedilmiş.)

  • Sobayı yak da içimiz ısınsın. (Soba söylenmiş sobanın içindeki odun kastedilmiş.)



Parça - Bütün İlişkisi:



  • Kediyi kurtarmak için armuda tırmandım. (Armut söylenmiş ağaç kastedilmiş)

  • Bu kalp seni unutur mu? (Kalp söylenmiş insan kastedilmiş.)

  • Marmarada her yelken neşeli (Yelken söylenmiş gemi kastedilmiş.)

Neden - Sonuç İlişkisi:



  • Gökten bereket yağıyor. (Yağmur yağınca toprak bereketlenir.)

  • Ölüm indirmede gökler. (Bomba, ölüme yol açar.)



Sanatçı - yapıt ilişkisi:



  • Duvardaki Picasso'yu hayranlıkla izliyorduk. (Picasso değil, Picasso’nun tablosu)

  • Orhan Veli'yi okumaktan hoşlanıyorum. (O. Veli değil, O. Veli’nin şiirleri)



Eşya - kullanıcı ilişkisi:



  • Raketler kıyasıya yarıştı. (Raket değil, tenisçi)

  • Edebiyatımızın güçlü kalemleri bir araya geldi. (Kalem değil, yazar.)



Yer - insan ilişkisi:



  • Köy erkenden uyanıp tarlaya gider. ( Köy kasıt, köyde yaşayan halktır)

  • Taksim yeni yılı coşkuyla kutladı. (Taksim’den kasıt, Taksimdeki insanlardır.)

Yön - yer ilişkisi:



  • O yıllarda Türkiye yönünü Batı'ya çevirmişti. ( Batı’dan kasıt Avrupa’dır.)

TEŞHİS



  • İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları, insan gibi düşünerek insana özgü nitelikleri o varlıklara aktarmaya teşhis (kişileştirme) denir.

UYARI: Kişileştirme ve intak bir varlığa ya da nesneye insan özelliği kazandırır, bu nedenle de insana benzetilir. Benzetilen insan söylenmediği için de kişileştirmeler aynı zamanda kapalı istiareye örnek oluşturur.

Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi

Demirlemişti, eli kolu bağlıydı, ağlıyordu.

  • Vapurun vurulması, elinin kolunun bağlı olması, ağlaması teşhis söz sanatıdır

Sokak lambaları öksürüyordu

Yukarıda bulutlar yürüyordu

  • Sokak lambalarının öksürmesi, bulutların yürümesi teşhis söz sanatıdır.

İNTAK

  • İnsan dışındaki varlıkların konuşturulmasıdır. Özellikle fabllarda bu sanata sıkça rastlarız.

  • Konuşma insana ait bir özellik olduğu için her intak aynı zamanda bir teşhis (kişileştirme) sanatıdır.



Tuna nehri akmam diyor

Etrafımı yıkmam diyor

  • Beyitte Tuna nehri konuşturulmuş böylelikle intak ve teşhis yapılmıştır.



TARİZ

(İğneleme)



  • Söylenen sözün ya da kavramın tersini kastederek anlatma sanatıdır.



  • Tarizde sözün gerçek anlamı verilse de asıl amaç ters anlamının düşündürülmesidir.



  • Genellikle bir kişiyi ya da durumu iğnelemek, alaya almak, eleştirmek için tarize başvurulur.



Neler yapmadık şu vatan için

Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik

  • Şair "Neler yapmadık şu vatan için" derken aslında bazılarının hiçbir şey yapmadığını, ortalıkta nutuk atıp vatanını sever göründüğünü, her şeyin lafta kaldığını tariz yoluyla anlatmıştır.



KİNAYE

(Değinmece)



  • Bir sözü hem gerçek hem mecaz anlama gelebilecek şekilde kullanma sanatıdır.



  • Kinayede asıl anlatılmak istenen, mecaz anlamdır.



  • Atasözlerimizde de kinaye örneği çoktur.



Gözü karadır benim yârimin

Aşar gelir engellerin

  • “Gözü karadır” sözü korkusuz anlamında kullanılmıştır. Aynı zamanda yârin gözü kara olabilir.

Dikensiz gül olmaz.

Gerçek anlam : Gülün dikeni vardır.



Mecaz anlam : Her güzelliğin bir kusuru vardır.


3.DEYİM ANLAM



  • Deyim, birden çok sözcüğün bir araya gelerek yen bir anlam oluşturduğu söz öbekleridir.



  • Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, üzerinde değişiklik yapılamaz.



  • Deyimlerde öğüt kavramı yoktur, kişinin o andaki duyguları ve düşünceleri dile getirilir. Atasözü ve deyimlerin arasındaki en temel fark da bu özelliktir.



  • Sözcükler genellikle mecaz anlamlıdır.



  • Kısa ve özlüdür. En az iki sözcükten oluşur.



  • Bazı deyimler bir öyküye dayanarak meydana getirilmiş olabilir.



  • Bazı deyimler karşılıklı konuşma biçiminde yapılanmıştır.



  • Bazı deyimler cümle biçimindedir.



  • Deyimlerin bir kısmı sadece gerçek anlam ifade eder.



  • Deyimlerin çoğu fiilleri karşıladıklarından mastar biçimindedir.



  • Deyimler ad, sıfat, zarf ve eylem olarak kullanılabilir.





  • Bir Köroğlu bir ayvaz. ( bir öyküye ve olaya dayanan deyim)



  • Çayı görmeden paçaları sıvamak.



  • Pireyi deve yapmak.



  • Gözden düşmek



  • Takke düştü kel göründü.



  • Doluya koydum olmadı, boşa koydum dolmadı.



  • Ne şiş yansın ne kebap.



  • Dostlar alışverişte görsün



  • Tencere dibin kara / Seninki benden kara.



  • Aslan payını o aldı. (ad görevinde)



  • İşin püf noktasını unutmuş. (ad görevinde)



  • Kulağı delik kişidir o. (sıfat görevinde)



  • Suya sabuna dokunmadan bu iş de bitti. (zarf görevinde)



4.TERİM ANLAM



  • Herhangi bir bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcüklere terim denir.



  • Felsefe kavram, sanat imge, bilim ise terimler üzerine kurulmuştur. Terimlerin anlamı kesin ve değişmezdir.



  • Eksen, paralel, kutup (Coğrafya terimi)



  • Edat, yüklem, tamlama (Türkçe terimi)



  • Korner, smaç, set (Spor terimi)

II. SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİSİ

5. EŞ ANLAMLI KELİMELER

(Anlamdaş)



  • Aynı kavramı karşılayan sözcüklere eş anlamlı sözcük denir.



  • Eş anlamlı sözcüklerin yazılışları aynı anlamları farklıdır.



  • Bugün Türkiye Türkçesinde kullanılan, her ikisi de Türkçe olan eş anlamlı sözcük sayısı oldukça azdır.



  • Eş anlamlılık genelde Türkçesiyle birlikte kullanılan yabancı sözcükler arasında görülmektedir.



  • Mecaz kullanımlı sözcüklerin eş anlamlısı aranmaz / olmaz.






  • duymak - işitmek, darılmak - gücenmek, çoğalmak - artmak, demek - söylemek gibi eş anlamlı kelimeler Türkçedir.



  • etki/tesir, simge/sembol, görev/vazife, sorun/problem, yüzyıl/asır, etken/faktör, ayrıntı/detay, güncel/aktüel



  • Siyah saçlarını omuzlarına dökmüştü. ("Siyah" sözcüğünün eş anlamlısı "kara"dır.)



  • Dost kara günde belli olur. (“Siyah” anlamca “kara” ile eş anlamlı değildir.)

6. KARŞIT / TEZAT ANLAMLI KELİMELER

(Zıt Anlamlılık)

  • Bazı kavramlar birbirine ters kutuplarda yer alır ve kutupsal bir karşıtlık özelliği taşır.



  • Birbirleriyle ilgili kimi kavramlar arasında aynı konuyla ilgili ilişkisel bir karşıtlık özelliği vardır.



  • İkili karşıt anlamlı sözcüklerin arasına kimi ögeler girerek dereceli karşıt anlamlılık oluşabilir.



  • Bazı yön kavramları arasında karşıtlık ilişkisi kurulabilir.



  • Eylem bildiren kavramların arasında karşıtlık ilişkisi kurulabilir.



  • Tek başlarına düşünüldüğünde karşıt anlamlı gibi görünen kimi sözcükler cümle içinde kazandığı anlamla karşıtlık ilişkisi taşımaz.

NOT: Bir sözcüğün olumsuzu, onun karşıt anlamlısı demek değildir. Sözcüğün olumsuzu ile karşıt anlamlısı birbirinden farklı şeylerdir.

  • kalın - ince , çok - az , erkek - dişi , derin - sığ, doğru – yanlış, güzel - çirkin, canlı - ölü, taze - bayat, hafif - ağır, gece – gündüz vb.



  • almak - satmak, oyuncu - seyirci , amir - memur, profesyonel -amatör, peşin – taksit vb.



  • küçük orta büyük, soğuk ılık sıcak



  • sağ - sol , kuzey - güney, ileri - geri, öte - beri, doğu - batı , yukarı – aşağı



  • çıkmak - inmek, itmek - çekmek, alçalmak - yükselmek, dağıtmak - toplamak



  • Bu işten iyi para kazandı, adam . (“iyi” sözcüğü bu cümlede “kötü” nün karşıtı değildir.)



  • Bu kötü işçiliğiyle bile para kazandı adam. (“iyi” ve "kötü" karşıtlık ilişkisi taşımaz.)



  • gül : olumsuzu → gülme – , karşıt anlamlısı → ağla

neşeli : olumsuzu → neşesiz, karşıt anlamlısı → üzgün

7. SESTEŞ KELİMELER

(Eş seslilik)



  • Ses yapısı (yazılışı) aynı, anlamları ayrı olan sözcüklere sesteş sözcük denir.



  • Dil içinde birbiriyle anlam bakımından hiç ilgisi olmayan iki varlık, nesne ya da kavramın ses ve yazım yönünden aynı niteliğe sahip olması eş sesli sözcükleri oluşturur.

  • gül → çiçek gül → gül(mek) eylemi, çay → dere çay → bitki, sır → gizli kalan sır → bir çeşit boya, yaz → mevsim yaz → yaz(mak) eylemi

Aşağıdaki sesteş sözcüklerin anlamlarını siz belirleyiniz.

yan (………………) yan (………………)

var (………………) var (………………)

kır (………………) kır (………………)

iç (………………) iç (………………)

dal (………………) dal (………………)



8. YAKIN ANLAMLI KELİMELER



  • Türkçede bazı sözcükler, aynı anlamı karşılamasa da cümlelerde aynı anlamı karşılayacak şekilde kullanılabilir.



  • Eş anlamlı sözcüklerde birebir anlam eşitliği varken yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın olma özelliği vardır.

UYARI: Yakın anlamlı sözcükler cümlede eş anlamlı olarak değerlendirilirse cümlede anlatım bozukluğu oluşur.



  • Açıklamak: anlatmak, ayrıntıları vermek, öğretmek



  • Yaklaşık: aşağı-yukarı, hemen hemen



  • Kavga: döğüş, didişme, çekişme



  • Fiyat: ücret

9. SOYUT

ve

SOMUT ANLAM




  • “dokunma - görme - işitme - koklama ve tat alma” duyularından biriyle algılanabilen kavramlar “somut anlamlı” dır.



  • “Rüya, düşünce, aşk, menfaat, güzellik, sevgi, bilinç” göstergeleri ise beş duyudan biri yoluyla algılayabileceğimiz kavramları işaret etmez, bunların varlıklarını akıl yoluyla algılayabiliriz. Bu nedenle bu sözcükler soyut anlamlıdır.

Somut: Hava, insan, toz, ses, ekşi, çiçek, koku...

Soyut: Rüya, düşünce, aşk, menfaat, sevgi, bilinç...


10. GENEL

ve

ÖZEL ANLAM




  • Ortak özellikleri olan birden çok varlık türünü zihnimizde canlandıran sözcükler genel anlamlı, bir tek varlık türünü düşündüren sözcükler özel anlamlıdır.

UYARI: Bir sözcüğün genel ya da özel anlamlı olması cümle içindeki kullanımına göre belirlenmelidir.

Çocuk, düşe kalka büyür. (genel anlamlı, tüm çocukları gösterir.) Çocuk, bu yıl okula başlayacak. (özel anlamlı, belirlenmiş bir çocuk.)

Genelden özele: Bitki, ağaç, meyve ağacı, elma

Özelden genele: Yaban, roman, edebiyat

Şiir herkes tarafından yazılabilecek bir tür değildir. Bu cümlede “şiir” sözcüğü genel anlamlı kullanılmıştır.

Yazdığım son şiirde seni anlattım. Bu cümledeki “şiir” sözcüğü belli bir şiiri karşıladığı için özel anlamlıdır.

11. NİCELİK ve NİTELİK ANLAMLI KELİMELER




  • Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcükler nicel anlamlıdır.




  • Çocuğun sırtında ağır bir çanta vardı, çocuk iki büklüm olmuştu.

  • Bahçedeki uzun kavak ağaçları, eve ışığın girmesini engelliyordu.

  • İş yerine yakın bir evde oturduğum için yollarda zaman kaybetmiyorum.

  • Kapıyı açan küçük kızın elinde büyük bir hediye paketi vardı.

  • Yola çıkacağımız sabah hava oldukça soğuktu.

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi “ağır” miktarı, “uzun, yakın, küçük, büyük, soğuk” sözcükleri ölçüyü ve ölçülebilen dereceyi belirttiği için nicel anlamlıdır.



  • Varlıkların nasıl olduğunu, durumunu, rengini, sayılamayan, ölçülemeyen bir özelliğini, niteliğini gösteren sözcükler nitel anlamlıdır.






  • Cömert bir insan olduğu için yaşamı boyunca para biriktiremedi.

  • Ne geniş adam, hiçbir şeye aldırdığı yok.

  • Ekşi yoğurdun ayranı da güzel olmaz, derler.

  • Kapının önünde duran arabanın rengi kırmızıydı.

  • Asık suratıyla herkesin moralini bozdu, sabah sabah.






  • Sözcüklerin nicel ya da nitel anlamlılığı çoğu kez cümle içindeki kullanımıyla belirlenir.

  • Bahçeye derin bir çukur açmışlar. (nicel anlam)

  • Edebiyatımızın derin yazarlarından biriydi. (nitel anlam)

  • Bir zamanlar onunla ne yakın arkadaştık. (nitel anlam)

  • Ailesi okula yakın bir ev tutmak istiyordu. (nicel anlam)

12. YANSIMA SÖZCÜKLER



  • Doğadaki seslerin yansımasıyla oluşan sözcüklere tabiat taklidi sözcükler ya da yansıma kelimeler adı verilir.



  • Tıkırtı, patırtı, vızıltı, gümbür, melemek, şırıltı vb.

13. İKİLEMELER

İkilemeler, tekrarlar şu şekilde yapılır:

  • Aynı kelimelerin tekrarıyla: yavaş yavaş

  • Zıt anlamlı sözcüklerle: az çok, aşağı yukarı

  • Yakın anlamlı sözcüklerle: doğru dürüst, yalan yanlış



  • Yansıma sözcüklerle: şırıl şırıl

  • Biri anlamlı biri anlamsız kelimelerle: çoluk çocuk, eğri büğrü

  • İkisi de anlamsız sözcüklerle: ıvır zıvır, abur cubur

III. SÖZCÜKTE ANLAM OLAYLARI

14. DOLAYLAMA



  • Bir sözcükle anlatılabilecek bir kavramı birden çok sözcükle anlatmaktır.

  • Altın yumruk, bu turnuvada tüm rakiplerini yenmeyi başardı. (boksör)

  • Yıllardır aynı yastığa baş koyduğu hayat arkadaşı da artık yoktu. (eşlerden her biri)

  • Biz de yedi tepeli şehre gider, ekmeğimizi orada ararız. (İstanbul)

  • Ünlü roman beyaz perdeye de aktarıldı. (sinema)

  • Ülkemizin döviz gelirlerinin çoğu bacasız sanayi sayesinde sağlanıyor. (turizm)

  • Büyük kurtarıcı sayesinde ülkemizde özgürüz. (Atatürk)

  • Her yaz tatil için yavru vatana gidiyor. (Kıbrıs)



  • Meşin yuvarlak: top

  • Beyaz altın: pamuk

  • Marmara’nın incisi: İstanbul

  • Altın Boynuz: Haliç

15. DEYİM AKTARMASI


İNSANDAN DOĞAYA AKTARMA: İnsana özgü niteliklerin, organların özellikle vücutla ilgili kullanımların doğaya aktarılması yoluyla yapılır. Bu aktarmalara “ölü deyim aktarması” da denmiştir.

UYARI: Bu yüzden bu tür deyim aktarmaları kişileştirme (teşhis) olarak da anılır. Deyim aktarmalarını eğretileme olarak da değerlendirebiliriz.

  • Dağın başı, kapının ağzı, çarkın dişleri, masanın gözü, geminin burnu, yorganın yüzü, bilgisayarın beyni, şişenin boğazı gibi ifadeler kalıplaşmış deyim aktarması yoluyla yan anlamlanmıştır..

  • Baharı göremeyen ağaçlar hüzünlendi.

  • Ruhumun güvertesine şen martılar konmuyor.

  • Emektar arabam artık vaktini doldurdu.

  • Gökyüzü sabaha kadar öfkesini kustu.

  • Güneş erkenden bütün sevecenliğini gösterdi.

DOĞADAN İNSANA AKTARMA: Doğaya ait niteliklerin ve nesne isimlerinin insanlara aktarılması yoluyla yapılır.

  • Sert davranışları öğrenciyi korkutuyordu.

  • İçimdeki fırtına dinmek bilmiyor.

  • En ufak eleştiride hemen parlar.

  • Gel de bu durumu bizim keçiye anlat.

  • Böyle pişkin bir adam görmedim.

  • Olgun insanlar kolay kolay hata yapmaz.

DOĞADAN DOĞAYA AKTARMA: Doğaya ait niteliklerin doğadaki başka varlık ya da nesnelere aktarılması yoluyla yapılır.

  • Bulutlar birden kükremeye başladı.

  • Uluyan rüzgarı herkes dinliyordu.

  • Ay gökyüzünden yere damlıyordu.

  • Gökyüzünün kandilleri söndü.

16. SOMUTLAMA

  • Soyut bir kavramın somut anlamlı bir sözcükle anlatılmasıdır. Somutlaştırmanın en yaygın olarak görüldüğü dil ögeleri “deyim”lerdir.

  • Kaş yaparken göz çıkar(mak)

  • İpin ucunu kaçır(mak)

  • Baltayı taşa vur(mak)

  • İğneyle kuyu kaz(mak)

  • Ayakları yere basma(mak)

Kabına sığma(mak)

17. ANLAM GENİŞLEMESİ




  • Bir kelimenin zamanla bir varlığın bütün çeşitlerini anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir.




  • “Yıldız” kelimesi temel anlamının yanında “meşhur sinema sanatçısı” için de kullanılır olmuştur.



  • Eskiden sadece güreş müsabakalarında galip gelene verilen “ödül” bugün çok geniş bir alanda kullanılmaktadır.

18. ANLAM DARALMASI



  • Bir kelimenin eskiden karşıladığı nesnenin bir bölümünü, bir türünü anlatmasına genel anlamdan özel anlama geçmesine anlam daralması denir.

  • “Zerdali, kayısı, şeftali” gibi meyvelerin ortak adı eskiden “erik” iken bugün bu kelime sadece bir meyveyi karşılamaktadır.

  • Eski Türkçedeki “geyik” sözü, tüm yabani hayvanların ortak adı iken bugün bunlardan sadece birini karşılamaktadır.

  • Oğul → Eski Türkçede hem kız hem erkek evladı gösterirdi.

  • Oğul → Günümüz Türkçesinde yalnızca erkek evladı gösterir.

19. ANLAM KÖTÜLEŞMESİ

  • Bir kelimenin önceki anlamına göre daha olumsuz, daha kötü bir anlam kazanmasıdır.

  • Eskiden ukala: akıllılar anlamında idi.

  • Günümüzde ukala: kendini akıllı sanan anlamında kullanılmaktadır.

20. GÜZEL ADLANDIRMA



  • Korku, iğrenme gibi olumsuz çağrışımlar yaratan sözcükler yerine anlamı daha güzel sözcükler kullanmaktır.

  • Verem yerine ince hastalık

  • Vefat yerine etmek

  • Kefen yerine yakasız gömlek

  • Cin yerine üç harfliler

Yüklə 143,92 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin