KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,15 Mb.
səhifə8/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,15 Mb.
#87838
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   140

Koca Mustafa Paşa Camii

Yavuz Çelenk, 1994

kılması da ilk defa olarak burada uygulanmıştır. Şehrin büyük dini merkezlerinden biri durumunda olan Koca Mustafa Paşa (veya halk arasındaki adı ile Sünbül Efendi) Camii'nin avlusuna Veliyüddin Efendi bir muvakkithane ilave ettirmiş, çevrede içinde birçok tanınmış kişi ve hattatın (Hafız Osman) mezarının bulunduğu bir hazi-re oluşmuş, şeyhlerin türbeleri, avluda da Hacı Beşir Ağa'nın 1150/1737 tarihli bir mermer sütun halindeki çeşmesi yapılmıştır. Avlu kapısının iç tarafında Müşir Rifat Paşa 1271/1854'te bir sebil, karşısında Ka-rasi Mutasarrıfı Behçet Paşa'nın kız kardeşi Hacı Emine Hanım, tarihsiz ikinci bir sebil yaptırmıştır.



KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ 32

33 KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ

Hadîka. istanbul'da çok büyük tahribat yapan 1766 depreminde, caminin kubbesinde ve bazı kısımlarında zararlar olduğunu ve bunların 1767-1708'deki onarımı üzerine Müstakimzade tarafından iki tarih düşürüldüğünü bildirir. Ancak bu zararların nerelerde olduğu pek açıklık kazanmaz. Son cemaat yeri revaklarındaki kitabeden öğrenildiğine göre bir hayli harap durumdaki yapı 1250/1834'te II. Mahmud (hd 1808-1839) tarafından tamir ettirilmiştir.

Yine iki sütun arasında soldaki ikinci kitabede ise 1264/1847'de Abdülmecid (hd 1839-1861) tarafından bir tamir daha yaptırıldığı belirtilmiştir. Fakat bu kitabelerin ifadesinden, bu onarımların daha çok tekke binası ile ilgili olduğu sezilir. Bu onarımlar ile, avluyu çeviren duvarların da yenilendikleri, avlu kapılarından ikisinin üstündeki kitabelerden öğrenilir. Cumhuriyet döneminde, revaklarm arasındaki bölmeler, caminin etrafındaki müştemilat binaları ve içindeki ahşap aksam kaldırılmış, 1950'lerin başlarında yapılan daha ciddi bir tamirle de kubbe ve yarım kubbeler restore edilmiştir. 1953 yaz aylarında da caminin içindeki sıva ve kalem işi nakışlar yenilenmiştir. 1980'li yıllarda da caminin nakışlarında, minberinde değişiklikler yapılmıştır.



Cami: Bizans döneminin Ayios Andre-as Manastırından bugüne yalnız camiye dönüştürülen kilise yapısı kalmıştır. Manastır binalarının yerinde yükselen çeşitli hayrat binaları ise kısmen ortadan kalkmıştır. İmarette kullanılmış olan Bizans taş plastiğinin değişik ve güzel bir örneği cilan bir kapı sövesi, bu bina yıktırıldığında İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesine getirilerek, burada yemden kurulmuştur. Bizans zamanındaki kilise, dışarı taşkın üç apsisi olan, muhtemelen merkezi kubbeli ve narteksli bir binaydı. Girişi batı cephesinin ortasında, şimdi bir pencerenin bulunduğu yerdeydi. Esas mekânın ortasında dört ağır paye bulunmaktadır. Dış duvarlar ile, kubbealtı mekânını ayıran koridor halindeki dehlizlerin, narteks tonozu seviyesinde beşik tonozlarla örtülü oldukları, fakat sonradan bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılmaktadır. Kubbealtı mekânı bugün, alçak bir beşik tonoz ile örtülü olan batı tarafındaki dehlizden iki sütunla ayrılmış bulunmaktadır. Yarım kubbelerin inşası ile kısmen kesilen güney ve kuzey dehlizlerinin de kubbe kaidesine nazaran alçak beşik tonozlar ile örtülü oldukları, kalan parçalardan anlaşılmaktadır. Bu takdirde, yan dehlizlerin de, aynı batı dehlizinde olduğu gibi evvelce iki paye arasında sıralanan ikişer sütunla, kubbealtı mekânından ayrıldıklarını tahmin etmek zor olmaz. Yani Ayios Andreas Kilisesi ortadaki ana kubbe mekânını bir "U" harfi şeklinde çeviren beşik tonozlu üç dehlize sahipti. Bugün hâlâ duran batı dehlizinden anladığımıza göre, bu dehlizlerin tavan yüksekliği pek fazla değildi. Bu yüzden, orta kubbe mekânı çok daha yüksek bir görünüm kazanıyor ve ana kubbeyi taşıyan dört büyük kemerin iç

Koca Mustafa Paşa Külliyesi'nin vaziyet planı.

1. Cami, 2. Medrese, 3. Hamam, 4. Muvakkithane, 5. Derviş hücreleri, 6. Şeyh Razi Türbesi, 7, Şeyh Nureddin

Efendi Türbesi, 8. Sünbül Efendi Türbesi, 9- Serasker Rıza Paşa Türbesi, 10. Çifte Sultanlar Türbesi, 11. Safiye

Hatun Türbesi, 12. Zincirli Servi ve Dâye Hatun Türbesi, 13- Türbedar dairesi, 14. Harem, 15. Emine Hanım Sebili,

16. Hacı Beşir Ağa Çeşmesi.

Müller-Wiener, Bildlexikon

le duvarına paralel saflar halinde yapıldığı için mümkün olduğunca her açıdan görülebilir bir hale getirmek zorundaydı. Yani mimar, bir kilisenin batı-doğu ekseni ü-zerinde uzanan, ince, uzun ve bölünmüş yapısını, kuzey-güney aksına göre uzanan bir camiye dönüştürmek için, binanın i-çindeki engellerle, saf halinde ibadeti zorlaştıran ve mihrabın görülmesini perdeleyen bölümleri, binanın stabilitesini bozmadan kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak zorundaydı. Mimar, bu sorunu çözmek için binanın aksını doğudan hafifçe güneye kaydırarak çarpık bir eser meydana getireceğine, binaya, eskisine tamamen dikey olan yeni bir eksen vererek yapıyı kuzey-güney yönüne çevirmiştir. Böylece hem istenilen kıble yönü sağlanmış, hem de enine uzanan bir bina halini almış olan yapı, saflar halinde sıralanmaya uygun bir hal almıştır. Yan dehlizleri orta mekândan ayıran kemerler ve sütunlar kaldırıldığı takdirde de ideal bir cami mekânı elde edilecekti. Bunun yapılabilmesi için binanın bütün aksamının yeni eksene uydurulması ve özellikle de örtü sisteminin, bu yeni plana göre uyumlu bir tarzda yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Özellikle de yan dehlizlerin beşik tonozlarının iç taraftaki dayanakları olan sütunlar kaldı-

açıklıkları, pencereli duvarlar (timpanon) ile kapatılıyordu.

Bu kilise tipi İstanbul'daki tek örnek değildir. Lips Manastırı'nda (bak. Fenarî İsa Camii) birbirine bitişik olarak inşa edilen iki kiliseden 1280-1300 arasında İmparato-riçe Teodora tarafından yaptırılan güney kilisesi, kubbealtı mekânını üç taraftan çeviren beşik tonozlu dehlizler ve bunlar ile ana mekânı ayıran ikişer sütun ve nihayet kubbe kemerlerini gizleyen yüksek kübik bir kaide ile bu tipin tam bir örneğini o-luşturmaktadır. Bu kilisenin inşa edildiği tarihle, Ayios Andreas Kilisesi'nin esaslı-surette onarıldığı, hattâ bütünüyle yenilendiği ve yapısında değişikliklerin gerçekleştirildiği tarih 13. yy'a rastladığına göre kilise mimarisindeki bu tipin o sıralarda pek revaçta olması icap eder.

Bizans kiliselerinin çoğu gibi Ayios Andreas Kilisesi de batı-doğu istikametinde uzanan, ince, uzun bir bina idi ve Hıris-tiyan-Ortodoks litürjisi gereklerine uygun olarak iç mekân birbirinden tecrit edilmiş mekânlara bölünerek, umumun ibadeti için yalnız ortada, kubbealtmda bir bölüm bırakılmıştı. 15. yy'ın sonlarında bu kiliseyi Koca Mustafa Paşa Camii haline getiren Osmanlı mimarı, mihrabı kıble istikametine göre ayarlamak ve ibadet kıb-

rıldığında, tonozların ya takviyesi ya da ortadan kaldınlması kaçınılmaz oluyordu. Mimar bu noktada tonozların dayanağa ihtiyaç gösteren kısımlarını yıkarak ve böylece açılan iki yan dehlizin üzerlerine iki yarım kubbe kurarak çözüme ulaşmış olmalıdır. Bu yarım kubbelerin her birinde üçer pencere vardır.

Yapının girişleri yeni aksa göre düzeltilmiş, batı girişi kapatılarak, kıble duvarının karşısındaki kuzey duvarının dışına boydan boya, stalaktikli başlıklı altı sütuna dayanan, beş kubbeli bir son cemaat yeri eklenmiş ve bunun birinci ve beşinci bölümlerinde birer kapı açılmıştır. Minare de tek minareli Osmanlı camilerinin çoğunda olduğu gibi kıble aksının sağında, batı duvarı önünde inşa edilmiştir. Bu zarif minarenin sekiz cepheli kürsü kısmı sadece bir cephesi ile ana binaya eklenmiştir. Binanın doğu tarafındaki Hıristiyan mihrabının yarattığı kavis, tam ortada açılan bir pencere ile hafifletilmiştir. Aynı şekilde prothesis ve diakonikon hücreleri de doğu duvarlarının düzeltilmesi ve buralarda birer pencere açılması sayesinde orijinal şekillerini hayli kaybetmişlerdir. Nihayet binanın dış görünüşüne organik bir yeknesaklık vermek amacıyla bütün duvarlar taş bir duvar kılıf içine alınmış ve Bizans yapısı bir iskeletin etrafında âdeta yepyeni bir bina doğmuştur.

Örtü kısmına gelince, esas değişiklik ortada meydana getirilmiştir. Mimar eski kiliseden sadece dört büyük paye ile bunların arasındaki bağlantıyı sağlayan dört büyük kemeri korumuştur. Bu kemerler doğu ve batı yönlerinde, varlıkları korunan tonozlarla takviye edilmeye devam ediyordu. Kuzey ve güney yönlerinde ise takviye görevi yarım kubbelere yüklenmiştir. Bu kemerler yeni baştan örülen kübik bir kaide içine alınmış ve bunun üstüne de sekiz köşeli kasnağı olan kubbe oturtulmuştur. Binanın güney ve doğu cepheleri tipik Türk kemerleri bulunan muntazam ve düz birer duvar haline getirilerek binanın bir zamanlar kilise olduğunun dışarıdan anlaşılması âdeta olanaksız hale getirilmiştir. Koca Mustafa Paşa Camii'nin dış görünüşünde, daha önce kilise olduğunu belirten tek özelliği, doğu yönünde kurşun kaplı çatı seviyesini aşan ve be-ma beşik tonozu ile esas apsis yarını kubbesini örten aksamdır. Kiliseden çevrilen diğer camilerin hiçbirinde yapının Bizans karakteri Koca Mustafa Paşa Camii'ndeki gibi başarıyla gizlenememiştir. Kısacası, bu Bizans yapısı, içten ve dıştan, Türk mimarisine uygun bir kılıf içine alınmıştır. Bu olayın tersinin yabancı ülkelerde kalan Türk eserlerinde görüldüğünü de burada hatırlatmak mümkündür (Sofya'da Sofu Mehmed Paşa, Peç'te son yıllarda eski mimarisine kavuşturulan Kasım Paşa, Ziget-var'da Ali Paşa camileri gibi).

Cami olarak ele alındığında, güneye yönelmiş bir yapı halinde karşımıza çıkan ve ortada bir ana kubbe, mihrap ile giriş dehlizleri üzerinde birer yarım kubbesi bulunan bu mabet, ilk karakteristik örneklerinden birini Bayezid Camii'nin oluşturduğu

tipin bir örneğidir. Ancak Koca Mustafa Paşa Camii 1486'da yeni baştan yapıldığına ve Bayezid Camii 1500-1505 arasında inşa edildiğine göre Osmanlı dönemi Türk mimarisindeki bu yeni tipin öncüsü Koca Mustafa Paşa Camii olmaktadır.

Ayios Andreas Kilisesi'nden, Koca Mustafa Paşa Camii'ni meydana getiren mimarın kim olduğu bugünkü bilgilerimizle meçhuldür. Koca Mustafa Paşa Camii'ndeki mimarın özellikleri örtü şeması bakımından İstanbul'daki Bayezid Külliyesi' ne(->) ait camide, İstanbul'da eşine rastlanmayan minaresinin bir örneği ise Edirne' deki Bayezid Külliyesi'nde görülür. Sanki İstanbul'daki Bayezid Külliyesi'ni yapan mimar, projesinin ilk tecrübesini Koca Mustafa Paşa Camii'nde yapmış gibidir. Edirne'deki Bayezid Külliyesi Mimar Hayred-din'e, İstanbul'daki külliye ise Mimar Ke-maleddin'e yakıştırılır. Acaba Koca Mustafa Paşa Camii'nin mimarı bunlardan birisi midir? Bu sorunun aydınlatılabilmesi için yeni belgelerin bulunmasına ihtiyaç vardır.

Medrese: Caminin güneybatı köşesinde yer almakta, kısa bir duvarla cami kitlesine bağlanmaktadır. Girişin bulunduğu kuzey cephesi kesme taşla, diğer cepheler moloz taşla örülmüştür. Medrese, kare planlı, üstü açık bir avluyu çepeçevre kuşatan, yuvarlak kemerli ve kubbeli revak-lar ile üç yönde (doğu, batı ve güney) bunların arkasında sıralanan on dört adet talebe hücresi ve giriş eksenindeki dershane-mescitten meydana gelir. Kuzey cephesinin eksenindeki girişin basık kemeri, iki renk taşla örülmüş ve yanlarda küçük nişlerin yer aldığı, sivri kemerli bir niş içine alınmıştır. Revaklarda baklavalı başlıklar kullanılmış, revağın sağ (batı) kanadındaki kubbeler yıkıldığı için yerlerine bu kanat boyunca uzanan bir beşik tonoz inşa edilmiştir. Kare planlı hücreler birer ocakla donatılmış, dışarıya açılan birer pencere ile aydınlatılmıştır. Köşe hücrelerinde ise ikişer pencere görülür. Kubbesi yıkılmış olan dershane köşeleri pahlanmış kare bir plan arz eder.

Hamam: Külliyenin kuzeybatı köşesini işgal eden bu yapı çifte haman olarak tasarlanmıştır. Cadde üzerindeki erkekler kısmına ait giriş cephesinin geçen yüzyılda son şeklini aldığı, kapının üzerine ta' lik hatlı, tarihsiz bir onarım kitabesinin yerleştirildiği görülmektedir. Her iki kısımda da kare planlı ve çatılı olan soğukluk (cemakân) bölümlerinin kalın duvarları aslında bu birimlerin kubbe ile örtülü olduğunu düşündürür.

Erkekler kısmında ılıklık, biri büyük, diğeri küçük, kare planlı ve kubbeli iki birimden oluşmakta, sıcaklık bölümünde kare planlı ve kubbeli ana mekânın solunda (doğusunda) biri kubbeli, diğeri beşik tonozlu iki halvet birimi, sağında da kubbeli diğer bir halvet teşhis edilmektedir. Hamam, asimetrik ve alışılmadık plan düzeni ile dikkati çeker. Nitekim kadınlar kısmında, tek bir birimden ibaret olan ılıklığı sivri kemerlerle birbirine bağlanan, kare planlı ve kubbeli üç birimden müteşek-

kil, "L" planlı bir sıcaklık bölümü izlemekte, ılıklığın solunda kalan birim de sıcaklığa bağlanan bir halvet olarak değerlendirilmiş bulunmaktadır. Erkekler kısmının içinde yer alan manzum bir kitabe, halvetlerden birinin Sünbül Efendi tarafından kullanıldığını belirtir.

Türbeler: Sünbül Efendi Türbesi ile tekke şeyhlerinin gömülü oldukları diğer türbeler Sünbül Efendi Tekkesi'nin(->) mimari programı içinde değerlendirilmelidir. Serasker Rıza Paşa'nın (ö. 1920) Sünbül Efendi Türbesi'ne bitişik olan türbesinde, alt kısmı silindir biçimindeki gövde yarı yarıya giriş bölümünün içinde kalmakta, türbe mekânı, mermer sütunlara oturan dört a-det kemerli açıklıkla bu bölüme açılmaktadır. Gövdenin dışa taşkın olan diğer yarısında, köşeleri çeyrek dairelerle donatılmış basık kemerli, mermer söveli.ve demir parmaklıklı bir pencere yerleştirilmiştir. Yine bu kesimde, silindir biçimdeki gövdenin üst kesimi sekizgen prizmaya dönüştürülmüş, sekizgenin kenarlarına, beyzi tepe pencereleri konmuştur. Türbeyi örten, içeriden bağdadi sıva, dışarıdan kurşunla kaplı kubbe, ampir üslubunda(->) madeni bir alemle taçlandmlmıştır.

Serasker Rıza Paşa Türbesi'nin doğu kenarına bitişen türbedar dairesi dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve çatılı bir yapıdır. Güneye açılan kapısının yanında, türbede-kilerin eşi olan üç adet pencere sıralanır.

Caminin doğusunda, Sünbül Efendi Türbesi'nin karşısında yer alan Safiye Hatun Türbesi, klasik üslupta, sekizgen prizma biçiminde ve kubbeli bir yapıdır. Bütünüyle kesme küfeki taşı ile inşa edilmiş olan türbenin kuzeye açılan basık kemerli gi- • rişinin önüne tek kubbeli bir saçak yerleştirilmiştir. Söz konusu kubbe, baklavalı başlıklara sahip yeşil porfirden iki sütunun taşıdığı sivri kemerlere oturur. Türbe kita-besizdir. Devrinden kalma olan, geometrik taksimatlı ahşap kapı kanatlarının tablalarında Arapça ve Türkçe beyitler yer alır. Her cephede altlı üstlü ikişer pencere bulunmakta, alt sıradaki pencerelerin üzerinde Bursa kemeri biçiminde hafifletme kemerleri dikkati çekmektedir.

Hz Hüseyin'in kızlarına ait olduğuna inanılan Çifte Sultanlar'ın açık türbesi, dikdörtgen planlı, kagir bir kaide üzerine o-turtulmuş madeni şebekeler ile soğan kubbe biçiminde madeni bir kafesten meydana gelir. Tepe noktasına "Maşallah" ibaresi içeren madeni bir alem yerleştirilmiş, şebekenin üst hizasına Yesarîzade'nin taliki ile koyu yeşil zemin üzerine yaldızla yazılmış (zerendûd) mısralar içeren bir dizi kartuş konmuştur. Türbenin çevresi ayrıca ikinci bir parmaklıkla kuşatılmıştır.

İstanbul'da bir başka benzerine rastlanılmayan Zincirli Servi, devrilmemesi için ahşap desteklerle takviye edilmişken, son yıllarda bunların yerine beton destekler konmuştur. Ağacın gövdesini kuşatan ve Ayvansaray'da yine Koca Mustafa Paşa tarafından kiliseden tahvil edilmiş Atik Mustafa Paşa Camii'nde(->) makamı bulunan sahabeden Hz Câbir'in hanımı Dâye Ha-tun'a izafe edilen ahşap türbenin cephelerinde kafesli dikdörtgen pencereler görülür. Saçak altında sıralanan ve Yesarîza-de'nin taliki ile yazılmış on iki beyitlik bir manzumeyi barındıran ahşap levhalar son yıllarda yok edilmiştir. Söz konusu manzume tarihsiz olduğundan türbenin hangi yılda ihdas edilmiş olduğu kesin olarak tespit edilememekte, ancak 1817-1849 arasında yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Hazire: Koca Mustafa Paşa Külliyesi'nin haziresi, içinde gömülü olan kişilerin kültür tarihi açısından haiz olduğu önem ve barındırdığı mezar taşlarının sanat değeri bakımından istanbul'daki hazireler içinde ayrıcalıklı bir mevkiye sahiptir. Başlıba-şına bir monografyaya konu teşkil edecek zenginlikte olan bu hazire üç parçaya ayrılmıştır. En geniş olan kesim avlunun doğu girişini izleyen yolun solunda yer alır. Diğer iki parçadan biri aynı yolun sağında, harem binasının güneyinde (önünde), diğeri de türbeler dizisi ile doğu yönündeki derviş hücrelerinin arasında bulunmaktadır.

Şadırvan, Sebiller ve Çeşmeler: Sekizgen bir tabana oturan şadırvan, söz konusu tabanın köşelerinde yükselen sekizgen kesitli mermer sütunların taşıdığı basık sekizgen prizma biçiminde ahşap bir çatı ile örtülüdür. Aslında kurşun kaplı olduğu tahmin edilen çatı, halen Marsilya tipi kiremitlerle örtülüdür. Sekizgen prizma biçimindeki haznenin her yüzünde, Bursa ke-mercikleri içine alınmış birer musluk dizilidir.

Şadırvan avlusunun kuzey girişini izleyen tonozlu eyvan ile şeyh türbeleri arasına sıkışmış olan Rifat Paşa Sebili'nden günümüze ancak tezgâha kadar olan alt yapısı intikal edebilmiştir. Bütün cephesi beyaz mermerle kaplı olan sebilin Osmanlı barok üslubuna özgü kavisli bir çıkma yapan alt yapısı ile aynı kavise sahip profilli tezgâhın üstünde, daire kesitli üç tane ince sütuna oturan, tezgâha paralel bir lento yer almaktadır. Lentonun ekseninde kıvrık dal kabartmalarının kuşattığı beyzi bir madalyonun içinde (herhalde baninin adı ile inşa tarihini veren) kitabe yer alıyordu. Sebil pencerelerinde demirden mamul, oldukça basit parmaklıkların bulunduğu anlaşılmaktadır.

Emine Hanım Sebili çeyrek sekizgen prizma biçimindeki gövdesi ve kubbesi ile dikkati çeker. Aslında duvarlar moloz taş ve tuğla ile örülmüş, sebil pencerelerinin bulunduğu doğu kesiminde beyaz mermer kullanılmıştır. Sebilin üç penceresinden ortadaki diğerlerinden daha geniştir. Pencerelerin bulunduğu kesimde sebilin önüne kesme küfeki taşından basamaklar konmuş ve gövdenin tezgâha kadar olan alt kesimi dikdörtgen çerçeveli mermer panolarla kaplanmıştır. Köşelerde yükselen daire kesitli ince sütunlar, Osmanlı ampir üslubunda görülen Toskana tipinde başlıklarla donatılmış ve belirgin profilli bir lento ile taçlandırılmışım Pencere açıklıkları yanlarda ve üstte ayrıca sö-velerle kuşatılmış, üst söve başlıkları, kilit taşı çıkıntılı basık kemer biçiminde yontulmuş ve Sünbülî tarikatını simgeleyen kabartma sümbüllerle süslenmiştir. Lento-dan sonra yüzeyi sıvalı olan bir kuşak uzanır. Hilal biçiminde basit bir madeni alemle son bulan ve halen çimento sıvalı olan kubbenin aslında kurşunla kaplı olduğu bilinmektedir. Pencerelerde görülen madeni şebekelerin, basık kemerin aynasına isabet eden üst kesimlerinde II. Mahmud döneminden beri Osmanlı süsleme sanatında yaygınlaşmış olan ve "Sultan Mahmud güneşi" tabir edilen ışınlı süsleme grupları yer alır. Şebekelerin geriye kalan kısımları ise yatay ve düşey kayıtlar ile dairevi parçalar ve kesişen "C" biçiminde çubuklardan oluşur.

Hacı Beşir Ağa Çeşmesi, yekpare mermerden yontulmuş, silindir biçiminde bir gövde ile günümüzde ortadan kalkmış bulunan bir tekneden meydana gelmektedir. Silindirin tepesi soğan kubbe biçiminde tasarlanmıştır. Musluk, dilimli kaş kemer biçiminde bir silme ile donatılmış olan bir çerçeve içine alınmış, bunun üstüne talik hatlı manzum kitabe yerleştirilmiştir. 1150/1737 tarihim veren son mısraı şöyledir: "Nûş kıl bu çeşme-i zîbâyâ gel mâ-i ma'în".



Kuşların insanlar tarafından rahatsız e-dilmeden rahatça su içebilmeleri için tasarlanmış olan Kuş Çeşmesi bütünüyle beyaz mermerden mamuldür. Üst hizasında kaval silme biçiminde bir bilezikle son bulan silindir gövdenin üstüne, insanların erişemeyeceği bir yüksekliğe yuvarlak yalak yerleştirilmiş, bunun ortasına da çeşitli musluklarla donatılmış olan, yarım daire bir tepelikle son bulan, silindir gövdeli çeşme oturtulmuştur. Kitabesi bulunmayan bu çeşmenin hangi tarihte kimin tarafından vakfedilmiş olduğu tespit edilememiştir.

Bibi. [Patrik Konstantios], Constanüniade, ist., 1846, s. 109-110; A. Paspatis, Byzantinai Me-

letai, İst., 1877, s. 318-320; Pulgher, Eglises byzantines, 30-31; Richter, Quellen der byzan-Hnischen Kunstgeschichte, Viyana, 1897, s. 243-244; Mordtmann, Esquisse, 77; J. Pargo-ire, "Constantinople-Saint Andre de Krisis", Ec-bos d'Orient, XIII (1910), s. 84-87; Gurlitt, Konstantinopels, 40; Millingen, Byzantine Churches, 106-121; Ebersolt-Thiers, Eglises, 75-89; R. Janin, "Leş couverts secondaires de Psa-mathia", Echos d'Orient, XXXII (1933), s. 326-331; Schneider, Byzanz, 52; S. Eyice, "Remar-ques sur deux ancienres eglises d'Istanbul", Actes du IXe Congres International d'Etudes Byzantines, I (1955), s. 184-195; Eyice, istanbul, 92, no. 139; S. Eyice, "Un type architec-tural peu connu de l'epoque deş Paleologu-es â Byzance", Anadolu Araştırmaları, I (1959), s. 223-234; Janin, Eglises et monasteres, 28-31; R. Kautszch, Kapitellstudien, Berlin, 1936, s. 135, 179, 200; S. Eyice, "Leş eglises byzantines d'Istanbul du IXe au XVe siecle", Corsi di Studi Bizantini e Ravennatie Bizan-tine, XII (1965), s. 302-306; Eyice, Bizans Mimarisi, 7-14; Ayvansarayî, Hadîka, I, 161-166; Evliya, Seyahatname, I, 306; N. Köseoğlu, "Sünbül Efendi'yi Ziyaret", TTOKBelleteni, S. 135 (1953), 11-17; S. Eyice, "İstanbul'da Koca Mustafa Paşa Camii ve Osmanlı-Türk Mimarisindeki Yeri", TD, V/8 (1953), 152-182; Müller-Wiener, Bildlexikon, 172-176; Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 366-369; H. J. Kissling, "Aus der Geschichte deş Chalvetiyye-Ordens", Zeitschrift der Morgenlândischen Gesellschaft, III, (yeni dizi) XXVIII (1953), s. 251-281; T. Yazıcı, "Fe-tih'ten Sonra İstanbul'da ilk Halveti Şeyhleri: Çelebi Muhammed Cemaleddin, Sünbül Sinan ve Merkez Efendi", istanbul Enstitüsü Dergisi, II (1956), s. 87-113; T. F. Mathews, Byzantine Churches, Londra, 1971, s. 3-14; Fatih Camileri, 205-207; H. H. Russack, Byzans und Stambul, Sagen und Leğenden vom Goldenen Horn, Berlin, 1941, s. 129; Bayrı, istanbul Folkloru, 141; F. W. Hasluck, Christianity and islam under the Sultans, I, Oxford, 1929, s. 17-18; Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 15; Kumbaracılar, Sebiller, 55; Şehsuvaroğlu, İstanbul, 128-212; Öz, istanbul Camileri, I, 92; S. Eyice, "Fetih'ten Sonra İstanbul'daki Kiliselerin Durumu", Türk Vurdu, S. 307 (Ocak 1965), s. 33-34; Y. Ötüken, "İstanbul Kiliselerinin Fetih'ten Sonra Yeni Görevleri, Banileri ve Adlan", Hacettepe Beşerî Bilimler Dergisi, X/2 (Haziran 1979), s. 71-85; Yüksel, Bâyezid-Ya-vuz, 273-281; İşli, Sahabe, 79-84; Fatih Anıtları, 61-63; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, İst., 1993, s. 195, 265, 710.

SEMAVÎ EYİCE-M. BAHA TANMAN



KOCA RAGffi PAŞA KÜLLİYESİ

Laleli'de, Ordu Caddesi üzerinde Laleli Camii karşısındadır. Koca Ragıb Mehmed Paşa (1699-1763) tarafından 1176/1762'de yaptırılmıştır.

İnşa edildiği yıllarda kütüphane, sıbyan mektebi, sebil, iki çeşme, türbe, hazire, dükkânlar, mahzenler ve tuvaletlerden oluşmuş küçük bir külliye şeklindeki bu yapı topluluğunun sıbyan mektebinin yanında; Koca Ragıb Paşa Türbesi'nin önünde bulunan sebili bugün mevcut değildir.

Külliyenin ana cephesinde (Ordu Caddesi cephesi); alt katta dükkânlar, üst katta bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılan sıbyan mektebi bulunmakta, diğer yapılar sıbyan mektebinin alt katındaki kapıdan girilen avlu içerisinde yer almaktadırlar. Külliyenin ana cephesinde bulunan sıbyan mektebinin 1957'de yolun yükseltilmesi ile oranları bozulmuş; külliye girişi, basamaklarla inilen bir çukur içinde kal-

mistir. Dikdörtgen bir yapı olan sıbyan mektebinin üzeri, biri büyük olmak üzere 8 tonozla örtülüdür. Bütün cepheleri bir sıra taş, bir sıra tuğla olmak üzere almaşık bir dokuya sahip olan ve avludan merdivenle çıkılan bu yapı 1952'de çocuk kütüphanesi olarak açılmış ve halen bu a-maçla kullanılmaktadır, içinde 7.000 a-det kitap mevcuttur.

Girişin hemen karşısında bulunan ve külliyenin ana yapısı olan kütüphane binası avlunun tanı ortasında bulunmakta, avlunun sağında çeşme, solunda Ragıb Paşa' nm açık türbesi ve yakınlarının gömülü olduğu bir hazire ve bunun gerisinde bugün de aynı amaçla kullanılan bir görevli evi yer almaktadır.

Kütüphane binası giriş ve bodrum (mahzen) olmak üzere iki kattan oluşmaktadır. Yapıya iki taraftan basamaklarla çıkılan ve üzeri küçük bir kubbe ile örtülü olan bir revaktan girilir. Revağın önündeki iki kademeli havuz, bugün çiçeklik olarak kullanılmaktadır.

Giriş revağından, iki tarafında iki kubbeli oda bulunan ve aynalı tonozla örtülü bir ön mekâna, buradan da okuma salonuna girilmektedir. Günümüzde, ön taraftan camekânlarla bölünerek şekilleri değiştirilmiş ve kütüphane memurlan için ayrılmış olan bu odalardan soldakinih okuma salonu duvarı ile birleştiği köşede barok süslemeli ve kitabeli bir mihrap bulunmaktadır.

14,40 m kenarlı tam bir kare olan okuma salonu, dört kolonla duvarlara gömülü yuvarlak pilastrlar tarafından taşınan 5,95 m çapında ve 12,30 m yüksekliğinde bir büyük ana kubbe, mekânın köşelerinde dört küçük kubbe ve aralarında dört aynalı tonoz ile örtülmektedir. Okuma salonunun ortasında bulunan ve ana kubbeyi taşıyan kolonlar 3,5 m yüksekliğinde güzel demir şebekeli bir parmaklık ile çevrelenmişlerdir. Burası kütüphanenin orijinal kitap deposudur, burada, camlı ve tel ızga-ralı kapakları olan üç ahşap kitap dolabı bulunmaktadır.

Okuma salonu iki sıra halinde toplam 39 pencere ile aydınlanan bol ışıklı bir mekândır. Alt sıradaki pencereler lokma demir parmaklıklı, ahşap doğramalı ve dövme demir kepenkli olup üstteki pencereler dışta revzen, içte alçı, tepe penceresi şek-lindedirler. İç dekorasyon sade ve klasiktir. Duvarlar, tepe pencerelerinin altına kadar mavi, gri ve beyaz renkli natüralist çiçeklerden oluşmuş 18. yy çinileriyle kaplanmıştır. Alt pencerelerin üstünde yeşil zemin üzerine sarı yaldızla yazılmış bir ayet frizi salonu çepeçevre dolaşmakta, ayrıca ana kubbede friz ve motif şeklinde ayetler yer almaktadır. Salonun giriş kapısının iki yanında birer dolap nişi bulunmaktadır.

Binanın ön cephesi kesme taş, diğer duvarları almaşık olup bir sıra taş, iki sıra tuğla olarak örülmüştür. Giriş revağı ve içerideki sütunların başlıkları, barok dönem özellikleri gösterirler.

Bina bugün yine kütüphane olarak kullanılmaktadır (bak. Ragıb Paşa Kütüphanesi).

Koca Ragıb

Paşa Külliyesi

sıbyan

mektebinin yol



cephesinden

görünümü.



Yavuz Çelenk,

1994

Sıbyan mektebinin yanına, avlunun caddeye komşu köşesine 1762'de yapılan türbe, altıgen ve açık türbe şeklindedir. Yakın zamana kadar caddede türbenin hemen önünde bulunan sebil bugün mevcut değildir.

Külliyeyi oluşturan elemanların hemen hepsinde klasik mimari şema hâkimdir. Devrin özelliği olan üslup ve yenilikler sadece dekorasyonda görülmekte, mimariyi etkilememektedir.


Yüklə 8,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin