Kolombiya’da Şiddet Sarmalı ve Çözüm Arayışları Giriş



Yüklə 171,75 Kb.
səhifə1/2
tarix16.01.2019
ölçüsü171,75 Kb.
#97463
  1   2


Kolombiya’da Şiddet Sarmalı ve Çözüm Arayışları

Giriş

Kolombiya, diğer Latin Amerika kıtası devletlerinden, bağımsızlığını kazandığı 1810’lu yıllardan bugüne kadar çok kısa bir zaman dilimi dışında demokrasisini kesintisiz sürdürebilmiş olması, buna rağmen, zaman içinde nitelik değiştirse de, Kolombiya siyasetinin ayrılmaz bir parçası olan siyasi şiddete çözüm üretememesi nedenleriyle belirgin bir şekilde ayrışmaktadır.

Venezuelâ, Ekvator, Panama, Kolombiya’dan oluşan Büyük Kolombiya 1813 yılında, Kurtarıcı Simon Bolivar ve yardımcısı Francisco de Paula Santarder’in öncülüğünde İspanya Krallığından ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Daha sonra Simon Bolivar Muhafazakâr Parti’yi, Francisco de Paula Santarder ise Liberal Partiyi kurarak yollarını ayıracaklar, ancak kurulan yeni partiler arasındaki çatışma ve şiddet Kolombiya Tarihinin büyük bölümünü meydana getirecektir. Bu iki muhalif parti arasındaki Bin Gün Savaşı (1899-1902) ile La Violencia yani “Şiddet” dönemi (1948-1957) dört yüz bin Kolombiyalının ölümü ile sonuçlanacaktır1.

La Violencia dönemi, devlet başkanlığını kazanması kesin gözüyle bakılan liberal Jorge Eliecer Gaitan’ın 9 Nisan 1948’de yapılan bir suikastla hayatını kaybetmesinden sonra başlamıştır. Muhafazakârlar ile liberaller arasında çok kanlı şiddet olayları yaşanmış, on yıl boyunca, köylü savaşları çölleri ve ekili toprakları, ormanları ve yüksek And Dağlarını sarmıştır. Toplu göçlere yol açmış, ülkeyi mezarlığa döndürmüştür2.

Şiddetten kendilerini korumaya çalışan köylüler-çiftçiler zamanla silahlanmış, öz-savunma birlikleri oluşturarak kendilerini korumaya çalışmışlardır. Liberal partiden ayrılan bir grup sol görüşlü eylemci bu kendiliğinden silahlanma durumunun ve aynı zamanda Küba Devrimi’nin (1959) etkisiyle sosyalizmi kurmak için gerilla savaşını örgütlemeye yönelmişlerdir. Böylece 1964’te devrimci gruplardan ilki olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) Komünist Partisinin silahlı kanadı olarak kurulmuş, bunu 1965’te kurulan Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) izlemiş, 1967’de ise Maocu Halk Kurtuluş Ordusu (EPL) mücadelede yerini almıştır. 1970 yılında da bir şehir gerillası grubu olarak nitelenen M-19 örgütü ortaya çıkmıştır.

FARC ve ELN bahse konu devrimci örgütler içinde en dikkate değer iki silahlı harekettir. Diğer örgütler bu iki örgüte nispeten daha dar alanlarda ve küçük silahlı gruplar şeklinde yapılanmışlar, FARC ve ELN kadar etkili olamamışlardır.

Marksist ve Komünist yapısı sebebiyle FARC soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliğinden sınırlı da olsa destek almıştır. FARC temel amaç olarak kendisine, Kolombiya’daki mevcut hükümetin devrilmesi ve yerine komünist bir hükümet kurulmasını belirlemiştir. FARC, kuşkusuz Kolombiya’daki en büyük ve en eski komünist örgüttür. Fakat örgütün Marksist ideolojiye bağlılık açısından çok tutarlı davrandığı söylenemez. FARC’ın son yıllarda özellikle kokain ticareti trafiğinde hatta üretiminde önemli bir rol oynadığı göz önüne alındığında, şu anda devlet ile barış görüşmeleri yapan bu örgütün ideolojik altyapısında eksiklikler olduğu düşünülebilir. Ancak FARC’ın örgüt liderliğinin önemli bir bölümünün hala Marksist ideolojiye bağlı olduğu düşünülmektedir. FARC mücadelesini Marksist amaçlar çerçevesinde yürüttüğünü ifade ederken, bir kısım kesimler örgütün bazı çatışmaları idealist bir amaçtan ziyade yasadığı uyuşturucu trafiğinin kontrolünü elde tutmak için gerçekleştirdiğini iddia etmektedir3.

FARC’ın silahlı üye sayısının 8.000 ile 12.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca çoğu kırsal alanda yaşayan binlerce destekçisi bulunmaktadır. Önemli bir dış desteğe de sahiptir. Örneğin Küba, FARC’a hem tıbbi yardım hem de zaman zaman siyasi danışmanlık yapmaktadır. Bogota’da devam eden bir davada ise, 2001 yılında FARC’ın kontrol ettiği askeri alanın hemen dışında yakalanan İrlanda Cumhuriyetçiler Ordusu (IRA) üyesi 3 kişinin FARC’a patlayıcı eğitimi verip vermediği sorgulanmaktadır4. Kolombiya ulusal basınında FARC’ın IRA ve Bask Vatanı ve Özgürlük Harekâtı (ETA) ile bağlantısına yönelik birçok haber yer almaktadır. FARC ve bir diğer devrimci örgüt olan Kolombiya Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN), Ekvator ve Venezuelâ ile olan sınır bölgesini de sıklıkla kullanmakta, sınırın Venezuelâ tarafını güvenli bölge olarak görmektedir.

1980’li yıllardan itibaren devletin güvenlik sağlamakta yetersiz kalması üzerine; yerel halkı korumak maksadıyla devlete isyan eden silahlı gruplarına karşı bir araya geldiğini iddia eden yerel ve bölgesel paramiliter güçler ortaya çıkmış, terör eylemlerine paralel olarak her geçen gün büyüyerek güç kazanmışlardır. Kolombiya Birleşik Savunma Güçleri-AUC (United Self-Defence Forces of Colombia) 1997 yılında yerel paramiliter güçlerin bir çatı altında toplanmasıyla meydana gelmiş ve ABD tarafından da desteklendiği iddiaları sık sık gündeme gelen bu yapı devam eden şiddetin en karmaşık aktörlerinden biri olmuştur.

Hükümete karşı savaşan FARC ve diğer silahlı gruplar; Kolombiyalı yoksulların hakları için mücadele ettiklerini, onları hükümetin şiddetinden koruduklarını ve sosyalizmi inşa etme yoluyla sosyal adaleti getirme hedefinde olduklarını ifade etmektedir. Kolombiya hükümeti ise istikrarı sağlamak ve vatandaşlarının hak ve çıkarlarını korumak için bu gruplarla mücadele ettiğini ileri sürmektedir. Kolombiya Birleşik Savunma Güçleri-AUC gibi paramiliter gruplar (Bacrim vb.) ise örgütsel hareketlerinin ortaya çıkardığı tehdide cevap verdiklerini ileri sürmektedirler. Hem şiddet yanlısı devrimci örgütler hem de paramiliter gruplar uyuşturucu ticareti ve terörizme bulaşmakla suçlanmaktadırlar. Yaşanan çatışmalarda 220.000’den fazla insan hayatını kaybedip, milyonlarcası yerlerinden edilirken5, çatışmaya dahil olan bütün taraflar bir dizi insan hakları ihlaline sebep olmakla suçlanmışlardır. İnsan Hakları İzleme Örgütü 2012 yılında yaptığı bir açıklamada; FARC ve ELN’nin sivillere karşı aralarında öldürme, tehdit, zorla yerinden etme ve çocukları silâhaltına alma gibi ciddi tacizlerde bulunduğunu, Ordunun ise dokunulmazlık zırhına sığınarak insan hakları temsilcileri ve sendikacılara karşı ciddi bir şiddet uyguladığını ifade etmiştir6.

Kolombiya kamu düzeni ve güvenliği sağlama gayretlerini iki ana eksende sürmüştür. Birincisi, güvenliğe tehdit oluşturan grupları ABD’nin desteğini de alarak silahlı yöntemle (Silahlı Mücadele) geriletmek ve mümkünse ortadan kaldırmak; diğeri ise, görüşmeler yoluyla (Siyasi Müzakere) terörist gruplarla anlaşarak sorunu çözmektir. Bazı dönemlerde bu stratejilerden biri diğerine tercih edilirken, son dönemde ise her iki yaklaşımın aynı anda uygulanması (Silahlı Mücadele devam ederken Siyasi Müzakere) yoluna gidilmiştir.

Bu makalede ilk önce Silahlı Mücadele, daha sonra Siyasi Müzakere süreçleri incelenecektir.



Terör Örgütleri (FARC ve ELN) ile Silahlı Mücadele

Andres Pastrana (1998-2002) yönetimindeki Hükümet ile FARC arasındaki görüşmelerin kesildiği 2001 tarihinden önce ve sonra yürütülen silahlı mücadeleyi, etkinliğine ve sürdürülmesindeki kararlılığa bakarak, farklı karakteristik özellikler taşıdığı için iki döneme ayırabiliriz.

FARC’ın iki kurucu babası Malunda ile Jacobo Arenas ilk yıllarda örgütün savaş stratejisi olarak vur-kaç taktiğini benimsemiştir. Bunun ana nedeni; örgütün ilk yıllarda ki güçsüzlüğü ile Plan Lazo7 olarak bilinen ABD’nin Kolombiya hükümetine desteği çerçevesinde uygulamaya sokulan askeri tedbirlerin yarattığı baskı idi. Fakat buna rağmen (bu plan birçok konuda eksikti) FARC, Bolivarcı prensiplere dayalı Marksist Leninist iyi organize olmuş bir örgüt olarak büyümeye devam etti. Askeri gücünü ve finansal yapısını geliştirdi. Yedi kişiden oluşan bir sekretaryanın yönetiminde ülke genelinde yedi cephede teşkilatlandı. Her cephe para toplamaktan, propagandadan, bölgesel düzenini sağlamaktan ve eleman temininden sorumluydu. Bölgesel askeri eğitim tesisleri kuruldu. Sert bir ceza sistemi uygulamaya sokuldu. 1982 yılında çiftçilerin kokain üretimi desteklendi ve vergi sistemi (gramaje) yürürlüğe sokuldu. Vergi sistemi örgüte büyük gelir akışına sebep oldu8.

1982 yılına gelindiğinde FARC yedinci kongresini topladı ve stratejisinde büyük bir değişikliğe gitti. FARC tarihsel olarak mücadelesini kırsal alanda veriyordu ve bu mücadele Kolombiya Güvenlik Güçleri ile küçük ölçekli çatışmalarla sınırlıydı. Kokain üretiminden elde ettiği gelir örgütün olağanüstü büyümesine imkân vermekteydi ve büyük ölçekli saldırıları hayata geçirebilirdi. Vietnam’a ve Sovyetler Birliği’ne eğitim için gönüllüler gönderdiler. Aynı zamanda orta sınıfa mensup vatandaşlar ile üniversite öğrencilerine ulaşmayı planladılar9.

1990 yılına gelindiğinde FARC 10.000 mevcudu ile 1098 belediye bölgesinin 622’sini kontrolü altında bulunduruyordu. Bu yıllarda FARC hedefine ulaşmak ve yönetimi ele geçirmek için şiddetin dozunu artırmaya karar verdi ve Yeni Kolombiya İçin Bolivar Kampanyası başlattı. İsyana kitlesel destek sağlamak ve gücünü üç katına çıkarmak için 8 yıllık bir planı hayata geçirdi10. Bu plana yönelik olarak 1996 yılında yerleşim yerlerine ve askeri birliklere yönelik olarak yirmi iki büyük saldırı başlattı. Bu saldırılardan en önemlisi ve toplum üzerinde korku yaratanı Caqueta eyaletinde Las Dalicias’da istihbaratla görevli bir birliğe yaptığı saldırı idi. 500 militan ile yapılan saldırı sonucunda 54 asker öldü, 17 asker yaralandı ve 26 asker kaçırıldı11. Bu saldırılar 1997 ve 1998 yıllarında artarak devam etti. 1998 yılına gelindiğinde FARC, ülkenin %40’ından fazlasını kontrol altında tutuyordu. 1990’lı yılların sonu FARC’ın gücünün zirvesinde olduğu ve Kolombiya’nın başarısız (failed state) bir devlet görüntüsü verdiği yıllardır12.

1996-1998 yılları arasında yaşanan şiddet olayları Kolombiyalı politikacı, asker ve akademik çevrelerin FARC ve diğer örgütlerle mücadele yöntemleri konusundaki düşüncelerinde radikal bir dönüşüme sebep oldu. O tarihe kadar FARC ve diğer gruplarla mücadele; yetersiz bir polis teşkilatı ile yürütülmeye çalışılıyor, askeri gücün kullanılmasından kaçınılıyor ve askeri birlikler sadece sınırlı ölçüde polisi desteklemek için görevlendiriliyordu. Askeri birlikler ile kırsal alanlarda sınırlı sayıda operasyon yapılıyor, operasyondan haberdar edilen militanlar alanı boşaltıyor, askerler çekildikten sonra tekrar üs bölgelerine geri dönüyor ve yeniden bu bölgeleri saldırıları için üs bölgesi olarak kullanmaya devam ediyorlardı. Uzak bölgelerdeki sınırlı imkânlara sahip karakol ve üs bölgeleri zayiat vermekten korunmak için boşaltılıyor, bu bölgeler örgütlerin inisiyatifine terk ediliyordu. Polisin ve askeri birliklerin eğitimi, teçhizatı, personeli ve konseptleri mücadele için yetersiz idi. Kısaca Kolombiya devlet kurumları geniş bölgelere yayılmış şiddet olaylarını kontrol altına alma ve önlemede son derece yetersiz kalıyordu.



01 Haziran 2011 tarihinde Devlet Başkanı Santos’un, Las Dalicias’da hayatını kaybeden ailelere tazminat ödenmesi dolayısıyla yaptığı açıklamada13; “O günlerde askerler eski püskü botlar kullanıyorlardı, helikopterimiz yoktu, Silahlı Kuvvetlerde tecrübesizlik, belirsizlik hâkimdi. Ülkemiz Ordumuzu sadece kalben değil, bütçe ile de desteklemesi gerektiğinin önemini kavramamıştı” sözleri askeri birliklerin terör örgütleri ile mücadeledeki yetersizliğini açıkça ortaya koymaktadır.

İlginçtir ki; bu dönemde Kolombiya Hükümeti herhangi bir iç veya dış tehdit sorunu olmayan komşu ülkelerin yaptığı askeri harcamalardan daha az harcama yapmıştır. Siyasi yapılar genel olarak mücadeleden kaçınmışlar, sadece başarısız oldukları zaman askerleri eleştirmişlerdir14.

1996 yılında itibaren Kolombiya’da “terörle mücadele konseptinde” değişikliğe gidildi. Silahlı Kuvvetler terör örgütleri ile mücadeleyi “geçici ancak özel bir vazife” olarak üslenmiş, “savaştayız” sloganını kullanmaya, eğitim, tedarik ve terfileri mücadelenin ihtiyaçlarına göre belirlemeye başlamıştır. 1998-2002 yılları arasında ordunun mevcudu %60 büyüdü15. Ancak 1998 yılında Pastana Hükümeti FARC ile görüşmelere başlamış, bu da askerin yapmakta olduğu hazırlıkları bir nebze olsun güçleştirmiştir. Ancak görüşmelerin iyi gitmemesi üzerine Pastana Hükümeti Silahlı Kuvvetlere mücadele için yeşil ışık yaktı. Ülkenin her yerine 24 saat içinde konuşlandırılabilen “Hızlı Müdahale Kuvveti” (FUDRA) kuruldu, 1999–2002 yılları arasında birçok kanlı çatışma yaşanarak (militan mevcudu 20.000’lere varan) FARC saldırılarının etkisi kırılmaya başlandı. FARC’ın hakim olduğu bölgelere büyük operasyonlar yapıldı, bu bölgeler temizlendikten sonra yeni oluşturulan “Dağ Taburları” bu bölgelere konuşlandırılarak kontrol altına alındı16.

Kolombiya, terörle mücadele anlayışında değişikliğe giderken 1999 tarihinden itibaren “Kolombiya Planı”nın uygulamaya sokulmasıyla ABD desteğini de sağlamıştır. Devlet Başkanları Andrés Pastrana Arango ile Bill Clinton inisiyatifiyle başlatılan bu plan; başlangıçta (FARC’ın da desteğini alarak) uyuşturucu kartelleri ile 2002 yılından itibaren ise uyuşturucu kartellerinin yanı sıra terör örgütleri ile de mücadelede ABD askeri ve diplomatik yardımını içeriyordu. Amaç; Kolombiya’daki silahlı çatışmalara ve uyuşturucu üretimine son vermekti17. Plan kapsamında, ABD 2000-2005 yılları arasında 4,5 milyar dolarlık bir bütçeyi Kolombiya’da kullandı. 2012 Mayıs ayına gelindiğinde bu rakam 8 milyar dolara ulaştı. Söz konusu bütçe büyük oranda askeri araç ve eğitim masraflarıyla silah ve teknoloji ihracını içermekteydi18. Ayrıca ABD, Kolombiya’da mevcut iki askeri üssüne ilave beş askeri üs daha açarak Kolombiya’nın terör örgütlerine yönelik askeri harekâtlarına destek vermiştir.

Başkan Alvaro Uribe Velez’in 8 yıllık iktidar dönemi (2002-2010) sırasında da uygulamaya konulan “Demokratik Güvenlik Politikası” çerçevesinde ülkede güvenlik durumunda önemli iyileşme sağlandı. Aşırı sol örgütler, paramiliter gruplar ve uyuşturucu tacirleriyle mücadelede önemli kazanımlar elde edildi. Böylece ülke yakın geçmişe oranla göreceli bir güvenlik ortamına kavuşmuştu19.

Bu dönemde merkeze uzak ve kontrol dışı kalan bölgelerde asker ve yerel savunma kuvvetlerinden oluşan karma birimler kuruldu, güvenliğin sağlanmasında çok önemli ilerlemeler kaydedildi. Eskiden FARC’ın hâkim olduğu bölgelerde güvenlik sağlanınca, görev alanlarını terk eden Vali, Hakim gibi yönetici ve bürokratlar geri dönerek devlet çarkını işletmeye başladılar ve ekonomik hayat hız kazandı20.

Güvenlik ve idarenin yeniden tesis edilmesinin diğer önemli bir sonucu ise paramiliter güçlerin lağvedilmesidir. Azaltılmış cezalar ve rehabilitasyon karşılığında 32.000 paramiliter silahlarını teslim etti. Bu uygulama hükümetin meşrutiyetini yükseltmiş ve teröristlerin üzerine yoğunlaşmasına imkân vermiştir.

FARC bütün bu alınan önlemlere rağmen devletin ulaşamadığı bölgelerde varlığını sürdürmeye, üs bölgeleri işletmeye devam etmiştir. Bu nedenle 2003 yılında “Libertad I Harekâtı” başlatılmıştır. Harekâtın “Plan Patriota” olarak bilinen ilk bölümünde, başkent Bogota’yı kuşatmayı tasarlayan FARC kuvvetlerine karşı 10.000 asker ile büyük bir operasyon düzenlenmiş, aylarca süren bu operasyonda birçok FARC komutanı ölü ele geçirilmiştir. “Operasyon JM” 2004 yılında uygulanmış ve 18.000 kişiden oluşan “Birleşik Görev Gücü Omega” tarafından icra edilen operasyonlara ABD lojistik, muhabere, istihbarat ve bakım desteğinde bulunmuştur. Bu operasyon süresince Caqueta ve Meta eyaletlerinde ormanların derinliklerine kadar girilerek havan topları ve çeşitli silahların üretildiği üretim haneler ele geçirilmiş, FARC’ın altyapısına büyük zarar verilmiştir21.

Harekâttan sonra bu bölgeleri kalkındırmaya ve sorunlarını çözmeye yönelik çeşitli tedbirler alınmıştır. Bunlardan en önemlisi, bakanlıkların bu bölgelerdeki faaliyetlerini senkronize ederek ve önceliklendirerek yatırımlardan azami verim alınmasını sağlamak amacıyla kurulan “Birleştirilmiş Harekâtın Koordinasyonu için Merkez” (Centre for Coordination of Integrated Action-CCAI) adlı özel koordinasyon teşkilatıdır. Bu teşkilat direk olarak devlet başkanına bağlı çalışmaya başlamıştır22.

Kolombiya Silahlı Kuvvetleri, yapılan kamuoyu ölçümlerinde 1994 yılında %34 ile en az güven duyulan kurum iken, 2003 yılına gelindiğinde bu oran %84’e yükselmiştir23. Bu artış; terörle mücadelede elde edilen bir başarının bir sonucudur.

2008 yılına gelindiğinde FARC kuvvetleri azaltılmış, ülkenin ulaşılması güç bir kısım bölgelerinde izole hale getirilmiştir. “Operasyon Fenix” ile örgütün yedi kişilik sekretaryasından iki üye [(Raul Reyes, sınır ötesi harekât esnasında Ekvator’da24 Succumbios kampında  öldürüldü) (Ivan Rios, operasyonlar nedeniyle bunalıma giren kendi koruması tarafından öldürüldü.)] ölü olarak ele geçirilmiştir. Örgütün kurucu lideri Manuel Marulanda kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmiştir. 2010 yılında yapılan “Operasyon Sodoma’da” örgütün askeri stratejisti Jorge Bricefio ölü olarak ele geçirilmiştir. Bütün bu gelişmelere rağmen FARC tamamen etkisizleştirilememiştir. Örgüt liderliğine Alfonso Cano getirilmiş ve silahlı faaliyetler düzensiz ve dağınık küçük gruplarla ve askerin ulaşmakta güçlük çektiği alanlarda mayınlama, uzaktan komutalı patlayıcılar ve küçük ölçekli taktik saldırılar şeklinde devam etmiştir25. 2011 yılında icra edilen Operasyon Odysseus’da Alfonso Cano’nun öldürülmesi üzerine FARC’ın liderliğine “Timoşenko” veya “Timoleon Jimenez” olarak tanınan Rodrigo Londono Echeverri gelmiştir.

Hâlihazır Başkan Juan Manuel Santos (Uribe yönetiminin Savunma Bakanı), görevi devraldığı Ağustos 2010 tarihinden bu yana, tüm siyasi partilerinin desteğini alarak kurduğu Hükümet eliyle ülkeyi daha demokratik, eşitlikçi ve sosyal açıdan daha duyarlı bir yöntemle idare etmeye çalışmaktadır. Önceki dönemde meydana gelen yolsuzluk skandallarının üzerine gitmiş ve köylülere toprakların iadesi ve şiddet mağdurlarına ilişkin yasa tasarılarının yürürlüğe girmesini sağlamıştır.

Güvenlik alanında artan harcamalara rağmen ekonomi büyümeye başlamıştır. Kolombiya 2002-2015 yılları arasında güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme yakalamıştır. Kişi başına milli gelir bölge ülkelerinin bir puan üstünde her yıl ortalama %3.3 artış göstermiştir. Son yıllardaki büyüme, fakir olan Kolombiyalıların durumunu göreceli olarak iyileştirmiştir. Aşırı yoksulluk 2002’de %17.7 iken 2013 yılında %9.1’e, çok boyutlu yoksulluk (ÇBY) %49.7’den %24.8’e gerilemiştir26.

Son on yıllık zaman dilimi içinde FARC, bazılarında daha önceden oldukça güçlü ve aktif olduğu 15 departmandan (Eyaletten-Kolombiya idari olarak 32 eyalet ve Bogota Özel Bölgesine-Başkent Eyaletine bölünmüştür.) tamamıyla silinmiştir. Sadece 250 belediyede siyasi varlığını muhafaza etmeyi başarabilmiştir. Bunun yanı sıra daha önce açılmış olan en önemli cephelerden 30'u ortadan kalkmış ve Sekretaryasının (FARC'ın Merkez Genel Kurul toplantılarını yürüten en yüksek otorite) önemli bir kısmı Kolombiya Ordusunun etkili operasyonlarının bir sonucu olarak etkisiz hale getirilmiştir. Aynı şekilde 2002-2012 arasında 17 binden fazla örgüt militanı silah bırakmıştır. Örgüt her ne kadar çok büyük bir askeri eğitim ve yeniden yapılanma kapasitesine sahip olsa da 30 bin civarında militanı ya çatışma zayiatı olarak ya da operasyonlarda ele geçirilerek etkisiz hale getirilmiş ve FARC'ın silahlı militan sayısı 8 bin civarına (2000 yılında 16.000-20.000) kadar gerilemiştir27.

1990’lı yılların sonundan itibaren Kolombiya Hükümetinin mücadele anlayışındaki köklü değişiklik, 1964-1998 yılları arasında her geçen gün büyüyen terör örgütlerini tamamen ortadan kaldıramasa da önemli ölçüde geriletmiş, ülkede göreceli bir huzur ortamı sağlamasında başat etken olmuştur. Ancak bütün bu çabalara rağmen terör örgütleri neden ortadan kaldırılamamıştır? Bunun üç temel sebebi vardır. Ülkenin coğrafyası birinci temel sebebi teşkil etmektedir; ulaşılması ve kontrol altına alınması son derece zor bölgeler terör örgütlerine güvenli alanlar (Ülkenin %60’ı ormanlardan oluşmaktadır) sağlamaktadır. İkincisi; yoksulluk ve dolayısıyla köylülerin yasal olmayan kokain üretimine yönelmeleri ve terör örgütlerinin uyuşturucu ticaretini alınan bütün önlemlere rağmen kolaylaştırarak halk desteğini devam ettirmeleridir. Üçüncü olarak; Örgütün komşu ülkelerden siyasi destek alması ve bu ülkelerin örgüte güvenli bölgeler sağlamasıdır.

Terör Örgütleri ile Siyasi Müzakereler (Barış Görüşmeleri)

Kolombiya, terör örgütleri ile siyasi müzakereleri bir gelenek olarak sürdürmekte ve silahlı şiddeti sonlandırmak için en etkili yol olarak görmektedir. Makalenin bu bölümünde 1982 yılından itibaren yönetimlerin silahlı gruplarla gerçekleştirdiği görüşmeler incelenecektir.



Belisario Betancur Dönemi (1982-1986)

Güvenlik sorununa askeri değil, siyasal bir çözüm bulunmasını ilk öneren 1982-86 yılları arasında görev yapan devlet başkanı Belisario Betancur olmuştur.

Betarcur’un görev süresince geliştirdiği çözüm politikalarının ana unsurları; militanlar için genel af, hükümetle terör örgütleri arasında ateşkes, toplumun demokratikleştirilmesi için önlemler başlıkları altında ifade edilebilir. Bu politikalara yönelik olarak, Kasım 1982’de genel bir af çıkarılmış, 1.384 militan bu aftan faydalanmıştır. Ülkenin değişik terör örgütleri ile Barış Komisyonu arasında uzun süren pazarlıklardan sonra Mart 1984’de FARC, Ağustos 1984’de M-19, EPL (Maocu Halk Kurtuluş Ordusu), ve EDO (İşçilerin Öz Savunma Grubu-Küba yanlısı)’nun bir bölümü ile ateşkes yapılmış ve müzakerelere başlanmıştır. Bu görüşmelerde FARC; toprak reformunun yapılması ve devletin kırsal alana yönelik kalkınma politikaları uygulanması ile siyasi reformların gerçekleştirilmesi ana temalarını gündeme getirmiştir28.

FARC ile Şubat 1985’de görüşmeler sonuçlanmış, ancak herhangi bir dikkate değer ilerleme gösterilememiştir. Fakat demokratikleşme çerçevesinde atılan adımlar FARC’ın Mart 1985’de Unión Patriótica (Yurtseverler Birliği-UP) adıyla yeni bir siyasi parti kurmasını sağlamıştır. 1986 yılında FARC ile Barış Komisyonu arasında 1984 yılında imzalanan ateşkesi uzatmak için yeni bir anlaşma imzalanmıştır. Hükümet ile FARC arasındaki ateşkes, 1984 Mayıs ayından 1987 Haziran ayına kadar devam etmiştir.

Bu gelişmenin neticesinde; 1986 Parlamento ve Başkanlık seçimlerine giren UP, seçimlerde 6 senatör ve 9 milletvekili çıkarmayı başarmış, belediye yönetimlerinde 350 meclis üyeliği elde etmiş ve toplam oyların % 4.4’ünü almıştır. Bununla beraber Betarcur yönetiminin sonuna kadar UP’nin 300 üyesi öldürülmüş, 30 üye kaybolmuştur29. UP’nin pek çok üye ve yöneticisi daha sonraki yıllarda da paramiliter gruplar tarafından öldürülmeye devam edilmiştir. Bu nedenle FARC ile ileriki yıllarda yapılan diğer görüşmelerde toprak reformunun yanı sıra siyasi yaşama geçiş yapmış parti üyelerinin güvenliğinin sağlanması en önemli konulardan biri haline gelmiştir.

Haziran 1985 yılında M-1930 ve EPL ile ateşkes bozulmuş ve çatışmalar yeniden başlamıştır. M-19, Kasım 1985 yılında Adalet Sarayını işgal etmiş, Yüksek Mahkeme üyesi yirmi bir yargıçtan on birinin de içinde bulunduğu yüz kişiyi ölmüştür.



Virgilio Barco Dönemi (1986-1990)

Liberal Başkan Virgilio Barco örgütlerle müzakerelerin yalnızca iki konuda sınırlı olması gerektiğini savunmuştur. Bunlardan birincisi grupların silahı bırakmaları, diğeri ise topluma kazandırılmalarıdır. Bu yaklaşım M-19 başta olmak üzere bir kısım örgütler üzerinde başarılı olmuştur31.

1987 yılında M-19, hükümete görüşmelere yeniden başlanmasını önermiştir. Kolombiya ordusuna ait bir koruma kordonunun çevrelediği küçük bir askersizleştirilmiş alanda beş yüz kişi toplanmış ve çalışma masaları kurarak çalışmaya başlamışlardır. Hükümet müzakerecileri bölgeye helikopterle gidip gelmişlerdir. Mart 1987’de Cauca deklarasyonu, Temmuz 1987’de barış anlaşması imzalanmıştır. Bir dizi anayasal değişikliği de içeren barış planı Kongre’ye sunulmuş, ancak reddedilmiştir. M-19’un lideri Pizzaro ve yardımcısı hükümetin izniyle 100 muhafızın koruması altında başkente gelmiş, iki ay boyunca Kongre ile görüşmüş ve örgüt üyelerine genel af, 1886 anayasasını değiştirecek bir kurucu meclis oluşturulması karşılığında örgütünü mücadeleyi bırakmaya ikna etmek için ormana geri dönmüştür. Müteakiben grup siyasi bir partiye dönüşerek Alianza Demokratica M-19 adını almıştır. Pizzaro’nun kendisi de 1990 seçimlerinde aday olmuş, fakat kampanyası sırasında bir şehirden diğerini uçarken uçak içinde öldürülmüştür. Öldürülme emrinin uyuşturucu çetesinin lideri Pablo Escobar tarafından verildiği iddia edilmiştir. Bundan yalnızca altı ay sonra Kurucu Meclis için yapılan özel seçimlerde M-19, % 27 civarında oy almayı başarmıştır. Daha sonra Pizzarro’nun halefi (Antonio Navarro) 1991’de kabul edilen anayasa hazırlıklarında önemli rol oynamıştır32.

Ayrıca 1990 yılının Nisan ayında Pizzaro’nun öldürülmesinden sadece bir ay sonra (Mayıs ve Haziran aylarında) EPL (Maocu Halk Kurtuluş Ordusu) ve PRT (Devrimci İşçi Partisi) ve Quintin Lame gibi terör örgütlerini silahsızlandırmak için görüşmeler başlamıştır33.

M-19 ile yapılan görüşmelerin bu kadar kısa bir süre içinde başarıya ulaşması ve diğer bir kısım örgütlerle masaya oturulması Kolombiya barışı için son derece önemlidir. Bu başarıda; Soğuk Savaşın sonuna yaklaşılması ve doğu bloğunun çöküşünün emarelerinin görülmesi nedeniyle, bu şekilde mevcut askeri-siyasi hareketlerin siyasi bir partiye dönüşerek legal zeminde mücadele edilmesi gerekliliğini anlamaları önemli bir rol oynamıştır.

Cesar Gaviria Dönemi (1990-1994)

Virgilio Barco hükümetinde bakan olan yeni Başkan Cesar Gaviria, bir önceki hükümetin politikalarının devamını benimsemiştir. 1991 yılına gelindiğinde Hükümet EPL, PRT ve Quintin Lame ile barış anlaşmalarını imzalamıştır. Hükümet tüm örgütleri silahsızlandırmak ve elemanlarını topluma kazandırmak için ısrarlı girişimlerde bulunmuştur. Ancak FARC ile anlaşamamıştır. Kolombiya ordusu, FARC’ın merkez ve sekretaryasının bulunduğu yer olan La Uribe’deki Casa Verde’yi bombalamış; FARC buna ülke çapında şiddetli bir saldırı kampanyası ile yanıt vermiştir. 1991 Ağustos ayında Kolombiya yönetimi çok daha az koşul öne sürerek müzakere masasına dönmeye razı olmuştur34.

1991 yılında Kolombiya hükümeti, FARC ile EP tarafından oluşturulan Simon Bolivar Gerilla Koordinasyon Grubu, Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) ve Halk Kurtuluş Ordusu (EPL) arasında Meksika ve Venezuelâ’da yapılan görüşmelerle birlikte barış görüşmeleri süreci yeniden başlatılmıştır. Bu görüşmeler yaklaşık bir yıl sürdükten sonra herhangi bir anlaşma sağlanamaması ve Halk Kurtuluş Ordusu (EPL) tarafından kaçırılan Argelino Durán isimli eski devlet başkanının ölmesi sebebiyle başarısızlıkla sona ermiştir35.

Ernesto Samper Pizano Dönemi (1994-1998)

Şiddet giderek tırmanmış, FARC ile 1992-1998 yılları arasında herhangi bir görüşme yapılmamıştır. FARC’ın hükümetle görüşmelere yanaşmadığı yönünde iddialar gündeme gelmiştir. Bunun nedeni; Ernesto Samper’in Başkanlık kampanyasının Cali Carteli tarafından 6 milyon dolar civarında bir uyuşturucu paralarıyla finanse edildiğinin36 ortaya çıkmasıyla yaşanan skandal olduğu ileri sürülmüştür.



Andres Pastrana Dönemi (1998-2002)

Seçimleri kazanan yeni devlet başkanı muhafazakâr Andrés Pastrana, FARC ile barış görüşmelerini başlatmış ve bu görüşmeler (Caguán Barış Görüşmeleri) ülkenin Caguán bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerin gerçekleşebilmesi için beş belediye bölgesini içeren bir rahatlama bölgesi oluşturulmuş ve devlet bu alandaki bütün kurumları ile güvenlik güçlerini çekmiştir. Hükümet ile FARC arasındaki görüşmeler bu alanda, sivil toplum ve uluslararası toplumun geniş katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Hükümetin müzakere ekibinde özel sektör, kilisenin temsilcilerinin yanı sıra Diyalog ve Müzakere için Ulusal Masa oluşturulması yönünde çaba gösteren çeşitli siyasi partilerin temsilcileri de yer almıştır. Yapılan müzakereler sonrasında ilk sabit anlaşma imzalanmış ve bu anlaşma müzakerelerin en somut gündemini oluşturmuştur37.

Yaşanan birçok olay Başkan Pastrana Hükümetinin, FARC’ı bir suç örgütünden ziyade bir politik aktör olarak resmi seviyede tanıdığını göstermiştir. Bunlardan biri; Başkanın barış ihtimalini görüşmek üzere FARC lideri Marulanda’ya görüşme teklif etmesidir. Diğeri ise; Hükümetin, İsviçre büyüklüğündeki (42 bin km2) ve ülkenin %4’üne tekabül eden bir alanı barış görüşmelerini kolaylaştırmak amacıyla FARC’ın kontrolüne bırakmasıdır. Bu topraklar, terk edilen bölge (despeje) olarak tanımlanmıştır. Hükümet bu alanı 90 gün boyunca FARC kontrolüne terk etmiş, ancak bu süre 2000 ve 2001 yıllarında birçok defa uzatılmıştır38.

FARC ile yapılan görüşmelerde iki taraf arasında barış görüşmeleri sürecinde bir ateşkes ilanı yapılmaması, ateşkesin ancak temel konular üzerinden bir anlaşmaya varılması halinde gündeme alınması konusunda mutabık kalınmıştır.

“A Common Agenda for Change Toward a New Colombia” başlıklı ajanda iki taraf arasında FARC kontrolündeki La Machaca’da (6 Mayıs 1999) imzalanmıştır. Ajanda on iki başlıktan oluşmaktaydı39:

-Siyasi Çözüm Üzerine Anlaşma,


-Devlet Sorumluluğunda İnsan Haklarının Korunması,
-Entegre bir Tarım Politikası,
-Doğal Kaynakların Kullanımı ve Korunması,
-Ekonomik ve Sosyal Yapı,
-Adli Reformlar,
-Rüşvet ve Uyuşturucu Trafiğine Karşı Mücadele,
-Siyasi Reformlar ve Demokrasinin Gelişmesi,
-Devlet Reformu,
-Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi,
-Silahlı Birliklerin Durumu,
-Anlaşmaların Formüle Edilmesi.

Görüşmeler bu ajandanın ilanından sonra durdurulmuş, daha sonra iki taraf beşinci maddeden başlama konusunda anlaşmışlardır. Ekonomik reformlar ve işsizlik, istihdam konularının tartışılmaları hiç bir anlaşma olmaksızın tam üç yıl sürmüştür. 2000 yılı Şubat ve Mart aylarında FARC liderleri ve Hükümet yetkilileri ekonomik reformlarla ilgili bir dizi Avrupa ülkesinde incelemeler ve istişarelerde bulunmuşlardır.

Silahsızlanma konusunun ancak tam bir barış anlaşmasına varıldıktan sonra söz konusu olması kararlaştırılmıştır. Bu anlamda görüşmelerin merkezinde hiç olmamıştır.

Barış sürecine uluslararası katılım konusunda somut bir anlaşma olmamasına rağmen her iki taraf BM Genel Sekreteri ve on ülkeden oluşan “Dostlar Grubu”nun tayin ettiği özel temsilci üzerinde mutabık kalmışlardır. On ülke arasında dört Amerika kıtasından (Küba, Venezuelâ, Meksika ve Kanada) ve Avrupa’dan (Norveç, Almanya, İsveç, İsviçre, Fransa ve İspanya) yer almıştır.

FARC tüm bunların dışında Kolombiya Devletine bazı özel koşullar dayatmıştır; bunların en başta geleni paramiliterlerle ilişkilerin kesilmesi ve bu yapıların dağıtılmasıdır. FARC esir üyelerinin kendi ellerinde bulunan yaklaşık 400 polis ve askerle takas edilmelerini istemiştir. Bu talepler kısmi olarak karşılanmış; Hükümet paramiliter gruplarla ilişkili görülen az sayıda generali görevden almış, ayrıca 242 polis ve askere karşılık ciddi biçimde sağlık sorunları bulunan 14 FARC üyesi 2001 yılında serbest bırakmıştır40.

FARC ile paralel olarak aynı dönem içinde ELN ile de müzakereler yapılmış, ancak bir sonuç alınamamıştır.

Bazı yazar ve akademisyenler, FARC’ın görüşmelerde çözüm için ciddi ve kararlı davranmadığını, sadece askersizleştirilmiş bölgelere ilgi gösterdiğini ileri sürmüşlerdir. Bazıları da, FARC’ın mücadeleyi kazanacağına inandığı için görüşmelere yönelik herhangi bir motivasyonunun olmadığını ifade etmişlerdir. Bir kısım yazar ve akademisyen ise; her iki düşünceyi de haklı bulmuş, FARC’ın zayıf ve etkisiz bir devlet görüntüsü veren Kolombiya’ya son darbeyi vurmak maksadıyla kuvvetlerini reorganize etmek ve zaman kazanmak için görüşmeleri uzattığını beyan etmişlerdir41.

Tarafların birbirlerine “güvensizliği”, görüşmelerin bir plan dâhilinde değil “gelişigüzel” ilerlemesi, müzakerelerde “müphemlik” ve “dar kapsamlı katılım” yani toplumun birçok kesiminin görüşmelere dahil edilmemesi ile bu dört hatanın zamanla birbiriyle etkileşimi neticesinde durumun daha da kötüleşmesi görüşmeleri başarısızlığa mahkûm etmiştir42.

Görüşmeler neticesinde; güç dengesi hükümet tarafında olmadığı veya terör örgütlerinin mücadele ile verecekleri tavizden daha fazlasını kazanacaklarına inandıkları sürece görüşmelerden sonuç elde edilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu nedenle FARC tarafından aldatıldığına inanan Kolombiya Hükümeti daha saldırgan bir tutum benimsemiş ve Mayıs 2002’de terörle mücadelede taviz vermeyeceğini ifade eden bağımsız aday Alvaro Uribe başkan seçilmiştir43.

Alvaro Uribe (2002-2010)

Alvaro Uribe, Başkanlık görevine kendisine yönelik yapılan açık ve cüretkâr bir suikast girişimi ile başlamıştır. Başkanlık görev devir-teslim töreninde FARC havan saldırı düzenlemiş, saldırı sonucu 21 sivil vatandaş hayatını kaybetmiş, birçok kişi de yaralanmıştır44.

Makalenin “Silahlı Mücadele” bölümünde anlatıldığı şekilde; Caguán barış görüşmelerinin 2002 yılında çökmesi sonrasında pek çok Kolombiyalının çatışmanın müzakere ile bir çözüme kavuşabileceğine dair umutlarının azaldığı, devletinde FARC’ı siyasal olarak izole edip örgütü şiddet yoluyla yenmeye yoğunlaştığı bir döneme girilmiştir. Dönemin devlet başkanı Álvaro Uribe, ülkede silahlı bir çatışma olduğunu reddetmiş, örgüt mensuplarını da terörist olarak tanımlamıştır. Aynı yaklaşıma paralel olarak 2001 yılında Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri FARC’ı terörist örgütler listesine eklemişlerdir. Güvenlik güçleri etkisini arttırmış, 2002 yılından itibaren FARC’ın etkili olduğu alanlar daraltılmış, zaman zamanda örgüte güçlü darbeler indirmiştir. Bu darbeler arasında aralarında 2011 yılında Alfonso Cano isimli bir üst düzey komutan da dahil olmak üzere çeşitli kademelerde FARC komutanlarının öldürülmesi sayılabilir.

Juan Manuel Santos Dönemi (2010- )

2010 Ağustos ayında Devlet Başkanlığına seçilen eski Savunma Bakanı Juan Manuel Santos “Devam eden şiddeti bitirmek ve daha zengin eşit ve adil bir toplum yaratmak için müzakerelere açık olduğunu45” ifade ederek göreve başlamıştır.

Operasyonlar46 devam ederken Juan Manuel Santos yönetimi, sorunun çözümüne yönelik yaklaşımını gösteren ve Devlet Başkanlığı devir-teslim konuşmasındaki esaslara uygun olarak “iç savaş mağduru sivillere tazminat ödenmesi ve topraklarına geri dönemlerine” ilişkin (Victims and Land Restitution Law) kanunun yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Yaklaşık 4–5 milyon insanı ilgilendiren bu kanunun uygulanmasına 2012 yılında başlanacak, uygulama on yıl sürecek, hükümete maliyeti 32 milyar dolar olacaktı.

Bu gelişmeler üzerine FARC liderliğine gelen Timochenko; Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’a müzakerelere geçilmesi için çağrı yapmıştır. Müteakiben 23 Şubat 2012’de Kolombiya hükümeti ile FARC temsilcileri ‘Keşif Buluşmaları’ (Exploratory Encounters) adı altında Küba’nın başkenti Havana’da gizli olarak görüşmeye başlamıştır. FARC iyi niyet göstergesi olarak Nisan 2012’de asker ve polislerden oluşan 10 kişilik bir rehine grubunu serbest bırakmış, buna mukabil hükümet; FARC’ın minimum kriterleri karşılamadığını belirterek sadece kolluk gücü mensuplarının değil, bütün rehinelerin bırakılmasını, ateşkes ilan edilmesini, mayınların kullanılmasından vazgeçilmesini, çocuk askerlerin silahlandırılmasına ve kullanılmasına son verilmesini ön şart olarak ileri sürmüştür47.

Kolombiya Kongresi 20 Haziran 2012 tarihinde, gelecekte gerçekleşecek barış görüşmeleri sonrasında silah bırakacak olan silahlı grup üyelerine rehberlik edecek (aynı zamanda yardımcı olacak) anayasal bir paketi kabul etmiştir. Adı ‘Barış Çerçeve Kanunu’ (Peace Framework Law) olan bu düzenleme kamuoyunda oldukça tartışma yaratmış; insanlığa karşı işlenen suçlardan en üst düzeyde sorumlu olanlar dışında herkese af sağlayabilecek içeriğe sahip olması bir hata olarak görülmüştür48.

Başkan Juan Manuel Santos, FARC ile hükümet arasındaki gizli görüşmelerin (exploratory talks) aylardır Küba’da yapıldığını 2012 yılı Ağustos ayının sonlarına doğru açıklamıştır. Başkan konuşmasında; geçmişteki hataların tekrarlanmayacağını, görüşmelerdeki amacın çatışmayı bitirmek olduğunu, herhangi askersizleştirilmiş bölge tahsis edilmeyeceğini, operasyonların azaltılmadan devam edeceğini, görüşmelere ELN’ninde iştirak etmek istediğini belirtmiştir49.

Taraflar, barış görüşmeleri için bir ajanda üzerinde (the General Agreement for the Termination of the Conflict and the Construction of a Stable and Lasting Peace-26 August 2012) anlaşmışlardır: ajanda altı başlıktan oluşmuştur50;

-Kırsal kalkınma ve toprak reformu,


-Siyasal katılım,
-İsyancıların sivil hayata entegrasyonlarını da içerecek şekilde çatışmaya son verilmesi,
-Uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesi,
-Çatışmalarda zarar gören sivillerin tanzimi,
-Anlaşmanın onaylanması ve uygulanması.

Bu anlaşma kapsamında Norveç ve Küba garantör/arabulucu (guarantor), Venezuelâ ile Bolivya ise kolaylaştırıcı (facilitator) devletler olarak kabul edilmiştir.

Barış görüşmeleri 18 Ekim 2012 tarihinde Norveç’te başlamıştır. 19 Kasım 2012 tarihinde FARC, Küba’daki barış görüşmeleri nedeniyle iki aylık tek taraflı ateşkes ilan ettiğini açıklamıştır. Fakat Juan Manuel Santos yönetimi nihai bir anlaşmaya varmadan operasyonları yavaşlatmayacaklarını veya durdurmayacaklarını kamuoyuna duyurmuştur51.

Norveç’ten sonra görüşmeler Havana’da devam etmiş, sadece genel hatlarıyla kamuoyuna bilgi verilen görüşmeler gizli yürütülmüştür. Taraflarca “her konuda anlaşana kadar hiçbir konuda anlaşılmış sayılmayacağı” (nothing is agreed until everthing is agreed) genel prensibi ve iki tarafın verdiği taahhütlerin son anlaşma imzalana kadar geçici maddeler olarak kabul edilmesi üzerinde anlaşılmıştır52.

2013 yılında yapılan müzakereler sonucunda; kırsal kalkınma ve toprak reformu (Köylülere kurulacak bir banka vasıtası ile toprak dağıtımı; teknik yardım, hukuki destek ve güvenlik sağlaması; fakirliğin azaltılması için önlemler vb.) ile siyasi katılım (Muhalefet için siyasi katılımın kolaylaştırılması, muhalefet haklarının garanti altına alınması için önlemler vb.) konularında uzlaşılmıştır53.

2014 yılı Mayıs ve Haziran aylarında yapılan Başkanlık seçimlerini yapılmıştır. Juan Manuel Santos; eski Başkan Uribe’nin desteklediği ve barış görüşmelerine karşı ve sert politikalara taraftar Oscar Ivan Zuluaga’ya karşı seçim kampanyasını barış görüşmelerinin devam etmesi üzerine inşa etmiş ve seçimi kazanmıştır. Seçimleri Juan Manuel Santos’un kazanması barış görüşmelerine toplumsal desteği göstermiştir.

İlk tur seçimlerden sonra görüşmelerin üçüncü ayağı olan uyuşturucu ile mücadele konusunda anlaşmaya varılmıştır. “Uyuşturucu Sorununa Çözüm” anlaşması; kokanın üretilmemesi ve ürün değişikliği, kamu sağlığı ve uyuşturucu tüketimi, uyuşturucu kaçakçılığı ve üretimine çözüm bulunması olmak üzere üç ana noktayı öne çıkarmıştır54.

Görüşmeler yolunda giderken Kolombiyalıları endişelendiren önemli bir gelişme yaşanmıştır. 16 Kasım 2014 tarihinde FARC’ın bir emekli general (General Rubén Darío Alzate) ile refakatindeki iki danışmanı kaçırması üzerine Başkan Juan Manuel Santos barış görüşmelerini askıya aldığını açıklamıştır. Küba ile Norveçli arabulucuların devreye girerek generalin iki hafta sonra serbest bırakılmasını sağlamasıyla gerilim sona ermiştir. FARC, Aralık 2014’de tekrar ateşkes ilan etmiş, Hükümetin FARC kuvvetlerine karşı herhangi bir saldırısı olmadığı sürece ateşkesin devam edeceğini deklere etmiş, hükümeti de karşılıklı silahları susturmaya çağırmıştır55.

12 Şubat 2015 tarihinde FARC, 17 yaş altı çocukları silâhaltına almaktan vazgeçtiğini beyan etmiştir. 7 Mart 2015 tarihinde ise kara mayınları, uzaktan komutalı patlayıcılar ve patlamamış mühimmatın kaldırılması için FARC ile hükümet arasında pilot uygulamaya geçileceği açıklaması yapılmıştır. Mayın ve patlayıcıların kullanılması, 1990 yılından 2015 yılına kadar yaklaşık olarak 11.000 Kolombiyalının hayatına mal olmuştu. Mayınları kaldırılması açıklamasını Kolombiya Hükümetinin bir ay süre ile FARC kamplarına yönelik hava harekâtını askıya alacağı açıklaması takip etmiş, bu açıklama müzakere sürecine yönelik olarak son derece olumlu bir hava yaratmıştır56.

Nisan 2015’de FARC’ın, Cauca’da 10 askerin ölümü 17 askerin yaralanması ile sonuçlanan silahlı saldırı gerçekleştirmesi üzerine Devlet Başkanının talimatı ile Kolombiya Hava Kuvvetleri hava saldırılarına yeniden başlamıştır. FARC, 21 Mayıs 2015’de yürüttükte olan tek taraflı ateşkesi hava saldırıları neticesinde 26 militanın ölmesi gerekçesiyle askıya aldığını açıklamıştır. FARC, askıya aldığı ateşkesi 20 Temmuz 2015’de tekrar ilan edene kadar geçen iki aylık süre içinde 150 saldırı gerçekleştirmiştir. Bunun üzerine Kolombiya ordusu hava saldırılarını yeniden durdurmuştur57.

2015 Eylül ayı içinde geçiş dönemi adalet (transitional justice) mekanizması kapsamında iki taraf savaş suçları için özel mahkeme kurulması (Special Jurisdiction for Peace), siyasi suçların affını kapsayan af yasası ve yüzleşme komisyonu için anlaşmaya varmışlardır58.

Küba’nın başkenti Havana’da Kolombiya hükümeti ile FARC arasında devam eden barış görüşmelerinde, Aralık 2015’de yeni bir aşamaya gelinmiş ve çatışmada zarar gören sivillere tazminat ödenmesini de içeren bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmada; cezalandırma yöntemleri yerine kurbanların haklarının yeniden tesisi, maruz kalınan şiddetin yeniden yaşanmasının önlenmesine yönelik teminatlar üzerine odaklanılmış, Gerçekleri Araştırma Komisyonunun kurulmasına da karar verilmiştir59.

23 Mart 2016’da yapılacak nihai anlaşma sonrası en geç 60 gün içinde gerillaların silah bırakması öngörülmektedir. Şu aşamada müzakerelerin en kritik aşaması olan “çatışmaların sonlandırılması” aşamasına gelinmiştir. Çatışmanın sonlandırılması; sağlanan anlaşmaların uygulanmasına yönelik planlamalar ve hazırlıkları içermekte, özetle FARC’ın silahtan arındırılması, örgütün dağıtılması ve örgüt üyelerinin geleceğe yönelik entegrasyonunu kapsamaktadır. Bunların içinde de en önemli konu olan silahtan arındırma aşaması, öncelikle iki taraflı ateşkesin ilan edilmesi ve FARC’ın silahlarını teslim etmesi için atılması gerekli (Belli bölgelerde toplanılması vb.) adımların belirlenmesini gerektirmektedir.

Bu minvalde 19 Ocak 2016 tarihinde görüşmelerin 65’inci oturumunda taraflar düşmanlığın ve çatışmaların durdurulması ve silahların bırakılmasını izlemek ve teyit etmek için üçlü mekanizma kurulmasına karar vermişlerdir. Bu mekanizmanın; Kolombiya, FARC ve (anlaşmazlıkları çözümleyerek, tavsiyelerde bulunarak, raporlar hazırlayarak) bu mekanizmanın işlemesini koordine edecek ve sürece başkanlık edecek uluslar arası bir tamlayıcıdan oluşması kararlaştırılmıştır. Bu uluslar arası tamamlayıcının CELAC (Latin Amerika ve Karayıp Devletleri Topluluğu) üyesi devletlerin gözlemcilerinden oluşacak bir Birleşmiş Milletler siyasi misyonu olması üzerinde anlaşılmıştır60.

FARC ile görüşmeler sürerken ELN ile bu görüşmelere paralel müzakerelerin yapılması için girişimlerde bulunulmuş, fakat herhangi bir sonuç elde edilememiştir.

Kolombiya Terörle Mücadele Sürecinin Değerlendirilmesi

Kolombiya; terör ve şiddet soruna çözüm bulmak, ülke genelinde güvenliği ve huzuru sağlamak için 50 yıldır sürdürdüğün çetin mücadelede, 2012 yılında başlayan barış görüşmeleriyle önemli bir aşamaya gelmiş görünmektedir. 2000’li yıllara kadar terör örgütleri ile silahlı mücadelede yalpalayan, başarısızlıkla sonuçlanan üç müzakere sürecini tecrübe eden ülke yönetimi; 2002 yılından sonra güvenlik kuvvetlerini yeniden yapılandırarak terör örgütlerinin üzerine kararlılıkla gitmiş, 2012’de FARC’ı masaya oturmaya mecbur ederek gelecek dönem için vatandaşlarında daha müreffeh ve huzurlu bir Kolombiya ümidi doğurmuştur.

Kolombiya’nın terörle mücadele süreci incelendiğinde alınabilecek birtakım derslerle dolu olduğu görülür. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz;

1. Terör örgütlerini masaya oturtmak ve masada kalmalarını sağlamak için devletin güç ve kararlılığını göstermesi, terör örgütlerinin silahlı mücadeleye devam etmekle elde etmeyi düşündükleri kazanımlarının bir kısmını masaya oturmakla elde edebileceğine inandırılmış olması gerekmektedir. Kolombiya örneğinde; FARC’ın giderek zayıflaması ve stratejik inisiyatifi kaybetmesi, hükümetin güç kullanımı ve üstünlüğü görüşmeler için uygun ortam yaratmıştır. Son 15 yıl içinde Kolombiya Ordusu %60 büyürken FARC yarı yarıya küçülmüş, önemli liderlerini kaybetmiş, ülkenin derinliklerine çekilmeye ve mücadeleyi küçük gruplarla yürütmeye başlamıştır. FARC süreç içinde hükümeti yıkarak bir devrim yapamayacağını anlamış, toprak reformu ve siyasi hayata katılım gibi daha düşük profilli hedeflerini kabul ettirmek maksadıyla görüşmelere razı olmak zorunda kalmıştır61.

2. Halkın sosyo-ekonomik durumlarında iyileşmeler yaşanması ve bu nedenle örgütlerin meşrutiyetinin yerel halk gözünde sorgulanmaya başlaması, terör örgütlerinin silahlı mücadele konusundaki kararlılıklarında kırılmalara sebep olmaktadır. Kolombiya son 15 yıl içinde ekonomisini üç kat büyütmüş ve çok boyutlu yoksulluk seviyesini %49.7’den %24.8’e indirmeyi başarmıştır. Önümüzdeki dönemde de bu sürecin devam edeceği ve ülke genelinde güvenlik sağlandığında daha da hızlanacağı öngörülmektedir.

3. Uluslar arası ortamlarda yaşanan değişimler ile dış desteğin azalması veya tamamen ortadan kalkması terör örgütlerinin mücadele stratejisini değiştirmektedir. Latin Amerika’da büyük ve birbirleri ile etkileşimde olan (Peru’da Aydınlık Yol, Nikaragua’da Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi-FSLN, El Salvador’da Ulusal Kurtuluş için Farabunda Marti Cephesi-FMLN, Guatemala’da Guatemala Ulusal Devrimci Birlik-URNG vb.) örgütlerin ortadan kalkması veya sistemle entegrasyonu, FARC ve ELN’ye takip etmesi gereken yolu göstermiştir. Ayrıca Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği tarafından verilen destek ortadan kalkmış, Küba ve Venezuelâ gibi ülkeler ise bir zamanlar destekledikleri örgütü masaya oturmaya zorlamışlardır.

4. Siyasal müzakereler sürdürülürken silahlı mücadeleye devam edilmesi terör örgütün yeniden güç toplamasına ve etki alanını genişletmesine engel olmakta, örgüt liderlerini seçime zorlayarak gerçek niyetin zaman kaybetmeden beyanına imkân vermektedir. Görüşmeler esnasında FARC birçok defalar ateşkes ilan etmesine rağmen hükümet askeri operasyonlara ve hava harekâtlarına devam ederek örgütün Caguán Barış Görüşmeleri’nde (1998-2002) olduğu gibi güçlenmesine ve yeniden toparlanmasına müsaade etmemiştir. Hükümetin yaklaşımı, zayıflayan örgüte başka seçenek bırakmadan masada kalmasını ve çözüme daha fazla bağlanmasını sağlamıştır. İki taraflı ateşkesin uygulanmamasına ve bu süreç içinde herhangi bir taviz elde etmemesine rağmen örgütün masada kalması, gerçekten sorunun çözümünü istediğini ve süreçte fedakârlıktan kaçınmayacağını göstermesi açısından önemlidir.

5. Terörle Mücadelede halk desteğinin sağlanması başarıyı etkileyen en önemli hususların başında gelmektedir. 1998-2002 yılları arasında yürütülen ve başarısızlıkla sonuçlanan görüşmelerden sonra FARC’a yönelik operasyonları halk desteklemiş ve Orduya olan güven 1994 yılında %34 iken, 2003 yılına gelindiğinde bu oran %84’e yükselmiştir. Aynı şekilde 2012 yılında başlayan müzakerelere verilen desteği halk; 2014 yılında Santos’u yeniden Devlet Başkanı seçerek göstermiştir.

6. Müzakere masasında “halk desteğinin” yanı sıra tarafların birbirlerine “güven duyması”, görüşmelerin “bir plan dâhilinde” ilerlemesi, müzakerelerde “açıklık ve şeffaflık” ve “geniş kapsamlı katılım”, diyalogun sürdürülmesine katkı sağlayacak “aracılar-gözlemciler” görüşmelerin başarı ile sonuçlanması için son derece önemlidir.

Hükümet Başkanı Juan Manuel Santos ile FARC lideri Timoşenko olaylar karşısında esnek davranabilen pragmatist liderlerdir. Her iki tarafta devam eden müzakereler süresince pozisyonlarını net olarak belirlemişler ve vaatlerini zamanı geldiğinde yerine getirerek birbirlerine güven verebilmişlerdir. 2012 yılında altı ay boyunca yapılan gizli görüşmelerde herhangi bir bilgi sızması yaşanmaması müzakere heyetlerinin karşılıklı güvenini pekiştirmiştir.

Görüşme çerçevesinin belirlenmesi için yapılan ilk görüşmeler dışında diğer görüşmeler kamuoyuna açık bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Sadece bu görüşmelerden toprak, siyasi katılım ve uyuşturucu ile mücadele konularında yapılan görüşmeler ilk başta gizli yürütülmüş ve basına sadece genel hatları ile bilgi verilmiştir. Ancak daha sonra bahse konu görüşmeler sonucu ulaşılan mutabakat metinleri 24 Eylül 2014 tarihinde hükümetin barış görüşmeleri ile ilgili web sitesinden kamuoyu ile paylaşılmıştır. Böylece kamuoyu ile paylaşılmayan belgeler açıklanarak görüşmelerin daha şeffaf ve açık hale gelmesi sağlanmıştır.

Müzakerelerin altı aylık gizli görüşmeleri neticesinde varılan uzlaşı çerçevesinde altı adımda gerçekleştirilmesi ve plandan sapılmadan her konunun tek tek ele alınması, gizli gündemlerin ve kapalı kapılar arkasında verilen sözlerin bulunmaması; belirsizliği ortadan kaldırmış ve ilerlemeyi kolaylaştırmıştır.

Müzakerelere taraflardan beşer ana müzakerecinin liderliğinde otuzar kişilik gruplar halinde katılım sağlanmıştır. Kolombiya hükümet temsilcileri toplumun çeşitli kesimlerden etkili aktörlerden oluşmuştur. Ayrıca Kolombiya Ulusal Üniversitesi ile Birleşmiş Milletler tarafından organize edilen kamuya açık forumlarla sürece öneriler getirilerek toplumsal katılım sağlanmaya çalışılmıştır. Örneğin; 2013 tarihinde uyuşturucu ile mücadele konusu ele alınmadan önce Bogota’da sivil toplumu temsil eden 1.200 katılımcının katılımı ile forum düzenlenmiş ve sürece girdiler sağlanmıştır62.

Müzakereler iki “garantör/arabulucu” (Norveç ve Küba), iki “kolaylaştırıcı” (Venezuelâ ile Bolivya) ülkenin katılımlarıyla sürdürülmüştür. Bu yönlendirme ve gözetim yapısı, müzakereler esnasında yaşanan güvensizliklerin ortadan kaldırılmasında oldukça etkili olmuştur. Örneğin; 16 Kasım 2014 tarihinde FARC’ın bir emekli general ile refakatindeki iki danışmanı kaçırması üzerine Başkan Juan Manuel Santos barış görüşmelerini askıya aldığını açıklamıştır. Küba ile Norveçli arabulucuların devreye girerek generalin iki hafta sonra serbest bırakılmasını sağlamasıyla gerilim sona ermiştir.

Üç yıldır sürdürülen müzakereler sonucunda gelinen nokta ne kadar ümitvar olursa olsun geleceğe yönelik birtakım endişe kaynağı olmaya aday problem sahaları mevcuttur. Söz konusu problemlere yönelik etkili çözümler üretilemezse Kolombiyalı iyimserler hayal kırıklığı yaşayabilirler. Bunlar sırası ile müteakip maddelerde incelenmiştir.

1. FARC ve Hükümet tarafından nihai anlaşmanın imzalanması için son tarih olarak 23 Mart 2016 tarihi belirlenmiştirdi. Görüşmeler kapsamında; FARC’ın, anlaşma imzalandıktan sonra 60 gün içerisinde silahları bırakması ve Kolombiya halkının onayının alınması amacıyla bir referandum yapılması kararlaştırılmıştır. Yapılan kamuoyu araştırmaları hâlihazırda durumun kritik bir noktada olduğunu, referandumda halkın anlaşmayı kabul etmeme ihtimalinin bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca referandum sürecinde anlaşmaya muhalif Eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe’nin karşı cepheyi örgütleyerek tepkileri büyütebileceğinin işaretleri görülmeye başlanmıştır.

2. FARC’ın örgütü dağıtma kabiliyeti diğer bir tartışma alanını oluşturmaktadır. FARC’ın ülkenin uzak bölgelerinde uyuşturucudan gelir elde eden unsurlarının bu anlaşmaya uymak istemeyebileceği yönünde kuşkular mevcuttur. Bununla beraber FARC’ın ilan ettiği ateşkeslere örgütün genellikle uyduğu ve bunun FARC sekretaryasının örgüt üzerindeki hâkimiyetini gösterdiğine yönelik savlar ileri sürülmektedir. Ancak Nisan 2015’de FARC üyeleri, Cauca’da 10 askerin ölümü 17 askerin yaralanması ile sonuçlanan silahlı saldırıyı ateşkese rağmen gerçekleştirmişlerdir. 2012 yılından bugüne, FARC’ın ateşkes ilan ettiği dönemlerde buna benzer olaylar yaşanmıştır63.

3. FARC ile müzakere sürecine ELN katılmamıştır. ELN görüşmelere hazır olduğunu birkaç kere ifade etmesine rağmen hükümet bu konuda açık ve bilinen önemli bir adım atmamıştır. FARC’ın tamamen dağıtılması, ülkeye huzur ve güvenliği geleceği anlamını taşımamaktadır. ELN ve sağ kanat aşırıların (Bacrim veya Bandas Criminales) FARC’ın boşalttığı alanı doldurarak eylemlerini ve uyuşturucu kaçakçılığını sürdürme ihtimali vardır.

4. Anlaşmanın imzalanmasında son aşamaya gelinmiş ve son aşamanın da tamamlanmasının önünde herhangi bir engel gözükmemektedir. Taraflar müzakere süresince birçok taahhütte bulunmuştur; ancak uygulama safhası asıl önemli olan alandır. Anlaşmanın bir bütün olarak uygulanması Kolombiya’nın büyük bir yapısal değişim sürecine girmesi anlamına gelmektedir.

- Bunların başında toprak reformu ve kırsal kalkınma meselesi gelmektedir. Toprak dağıtımın bir banka eliyle yapılması, köylülere teknik ve güvenlik alanında bütün desteklerin sağlanması kararlaştırılmıştır. Uygulama alanında büyük toprak sahipleri ile geniş madenlerin bulunduğu alanlarının tahsisi konusunda büyük işletmelerin tepkisi, kokain yerine yetiştirilecek ikame ürünün/ürünlerin değeri ve köylünün sübvansiyonu gibi konularda sorunlar yaşanabileceği görülmektedir. Ayrıca 2012 yılında yürürlüğe giren “iç savaş mağduru sivillere tazminat ödenmesi ve topraklarına geri dönemlerine” ilişkin (Victims and Land Restitution Law) kanun kapsamındaki uygulamalar (32 milyara mal olacak) ile birlikte düşünüldüğünde bu sorunun çözümü için Kolombiya Hükümetinin büyük bir kaynak yaratması gerekecektir.

- FARC mensuplarının sağ kanat aşırıların terörüne maruz kalma olasılığının barış sonrası da yüksek olduğu gözükmektedir. FARC’ın yaşadığı Union Patriotica (Yurtseverler Birliği-UP) tecrübesi hafızalarda tazeliğini korumaktadır. “Barış İçin Fikirler” Derneğinin (Ideas for Peace Foundation-FIP) bir raporunda; paramiliter halefi aşırı sağ kanat grupların (Bacrim veya Bandas Criminales) 27 departmanda ve ülkenin yaklaşık %15’inde faaliyet gösterdiği yer almaktadır. Ayrıca söz konusu grupların 168 belediyede varlıkları kaydedilmiştir64. Bu konuda şu ana kadar ciddi bir adım atılmamıştır. Sağ kanat aşırıların öldürme ve insan kaçırma faaliyetlerine devam etmektedir.

- Geçiş Dönemi Adalet (Transitional Justice) mekanizmasının verimli çalışıp çalışmayacağına yönelik kuşkular oluşmuştur. Oluşturulacak olan özel mahkemelerin yargılama süreçlerine yönelik faaliyetleri (İki ayrı mahkeme kurulması, yabancı hâkimlerin de bu mahkemelerde görevlendirilmesi vb.) nasıl yürüteceği belirsizlik taşımaktadır. Savaş suçu işlediğini kabul edenlere 5-8 yıl arası, kabul etmeyenlere 20 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Yaklaşık olarak 50 yıldır yoğun şiddetin yaşandığı bir ortamda şiddete bulaşanları ve silahtan arındırılacak olan FARC üyelerini tekrar silaha yönlendirmeden bunun nasıl başarılacağı tam bir bilmecedir.

- FARC’ın siyasal yaşama katılımı meselesi de en önemli konulardan biridir. FARC yasal statü ve parlamentoda temsil hakkı istemektedir. Bu konuda atılacak adımlar belirsizliğini korumaktadır.

Sonuç olarak; Kolombiya terörle mücadelesinde yeni bir döneme girerken gelecekte çözüm bekleyen ve belirsizliğini koruyan birçok tehdit, risk ve fırsatla karşı karşıyadır. İç güvenlik sorununu çözmüş bir Kolombiya Latin Amerika’da daha müreffeh ve itibarlı bir ülke haline gelecektir.

Birol SAĞLAM

Birol_622_7730@hotmail.com



KAYNAKLAR :

Kitaplar;

-Yonah Alexander, Combatting Terrorism, Strategies of Ten Countries, 2011

-Eduardo Galeano, Çeviren Roza Hakmen, Atilla Tokatlı, Latin Amarika’nın Kesik Damarları, Ocak 2015

-Dudley, Steven, Walking Ghosts: Murder and Guerrilla Politics in Colombia. Routledge, January 2004

-Paul B.Rich, Isabelle Duyvesteyn, The Routledge Handbook of Insurgency and Counterinsurgency, 2012

-Özgür Uyanık, Latin Amerika’nın Devrimci Tarihi, Kasım 2014

-Ricardo Knabe, Çeviren; Seyla Kaya, Salih Nazlı Kaya, Uyuşturucu, Gerilla ve İktidar, Kasım 1996

-İhsan Bal, Süleyman Özeren, Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele, 2012

-Jonathan Oowell, Çeviren; Nuray Önoğlu, Teröristlerle Konuşmak, 2014

Raporlar ve Makaleler;

-Demokratik Gelişim Enstitüsü, Kolombiya’da Siyasal Şiddet ve Henüz Olgunlaşmayan Barış Süreci, 10 Aralık 2013

-Sean M. Mccarthy, Colombia’s FARC: Understanding a Revolutionary Movement, FAOA Journal of International Affairs; Spring 2014, Vol. 17 Issue 1

-June S.Beittel, Congressional Research Service Report, Peace Talks in Colombia, Mart 2015,



-Rex A. Hudson, Colombia: A Country Study, 2010

-Dünya Bankası Raporu, Colombia Policy Notes; Towards Sustainable Peace, Poverty Eradication, and Shared Prosperity, Eylül 2014

-Winidfred Tate, No Room for Peace? United States’ Policy in Colombia, 2004

İnternet Siteleri;

-Newyork Times, “Rebels Kill 80 in Strongest Attacks in Colombia in Decades”, http://www.nytimes.com/1996/09/02/world/rebels-kill-80-in-strongest-attacks-in-colombia-in-decades.html

-Colombia Reports, “1996 FARC attack on army base due to lack of resources” http://colombiareports. com/santos-military-las-delicias/

-Plan Colombia, https://en.wikipedia.org/wiki/Plan_Colombia

-Türk Dışişleri Bakanlığı internet sayfası.

-Barış Tuğrul, Jerónimo Ríos Sierra, FARC ve Kolombiya'da Barış Süreci, 2013, http://bianet.org/ biamag/insan-haklari/144037-farc-ve-kolombiya-da-baris-sureci


-Just For Peace, What's Gone Wrong With Past Colombian Peace Processes?, 30 Ağustos 2012, http://www. justiceforcolombia.org/news/article/1302/What's-Gone-Wrong-With-Past-Colombian-Peace-Processes


-https://en.wikipedia.org/wiki/Ernesto_Samper

-Adam Isacson, Was Failure Avoidable? Learning From Colombia’s 1998-2002 Peace Process, Mart 2003, (http://www.ciaonet.org/attachments/11200/uploads) (Erişim Tarihi: 18 Ocak 2016)

-7 Ağustos 2010 tarihinde Devlet Başkanı Juan Manuel Santos tarafından yapılan konuşma, Kolombiya Devlet Başkanlığı Sitesi, http://wsp.presidencia.gov.co/Prensa/2010/Agosto/ Paginas/20100807_27.aspx,

-Adam Isacson, Hope For Peace In Colombıa: Reasons For Optımısm, Awareness Of Obstacles, 6 Eylül 2012, http://www.wola.org/commentary/hope_for_peace_in_colombia_reasons_for_ optimism_ awareness_of_ obstacles.


-Colombian Reports, Santos orders renewed air strikes against FARC after guerrilla attack kills 10, http://colombiareports.com/colombia-news/peace-talks/page/13/


- WOLA, Advocacy For Human Rights in The Americans, English Summary of the September 23 Government-FARC Communiqué on the Transitional Justice Accord http://colombiapeace.org/

-Colombian Reports, Colombia’s peace deals in depth: Victims,



http://colombiareports.com/colombia-news/peace-talks/page/2/

Yüklə 171,75 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin