Senin Rabbin, evet O’dur kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilen. Ve O’dur kimin doğruya ve güzele kılavuzlandığını en iyi bilen.
O halde yalanlayanlara itaat etme.
İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın da onlar da yumuşaklık göstersin.
Şunların hiçbirini tanıma: Çok yemin eden, bayağı-alçak,
Alaycı / gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,
Hayrı engelleyen, sınır tanımaz, saldırgan, günaha batmış,
Kaba / obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.
Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?
Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: “Daha öncekilerin masalları.”
Yakında biz onun hortumu üzerine damga basacağız / burnunu sürteceğiz.
Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.
Hiçbir istisna tanımıyorlardı.
Ama onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da,
O, simsiyah kesiliverdi.
Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:
“Hadi, eğer biçecekseniz ekininize erken gidin.”
Yola koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:
“Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanımıza gelmesin.”
Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
Fakat bahçeyi görünce: “Yahu biz yanlış gelmişiz.” dediler.
“Hayır, hayır. Biz mahrum edilenleriz.”
Ortancaları / ılımlı olanı şöyle dedi: “Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!”
O zaman dediler ki: “Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz. Gerçekten biz zalimler olduk.”
Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.
“Yuh olsun bize, dediler, biz gerçekten azgınlarmışız.”
“Umarız, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de herşeyimizle Rabbimize yöneliriz.”
İşte böyledir azap! Ahiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Ah! Bir bilebilselerdi.
Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
Biz, Müslümanları, suçlular / günahkarlar gibi yapar mıyız?
Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek!
Sor onlara: “Böyle birşeye hangisi kefil?”
Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlü iseler, çağırıversinler ortaklarını!
Baldırın çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün, onu da yapamayacaklar.
Gözleri yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.
Bu sözü yalanlayanla beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.
Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçekten zorludur benim.
Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!
Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
Artık Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Balığın dostu Yunus gibi olma! Hani o, hıçkırıktan boğulur bir halde yakarmıştı.
Eğer ona, Rabbinden bir nimet ulaşmasaydı, horlanmış bir halde cascavlak bir yere atılırdı.
Fakat Rabbi onu seçip yüceltti ve barışseverlerden yaptı.
O küfre sapanlar, Zikir’i / Kur’an’ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. “Bu tam bir cinlidir.” diyorlardı.
Oysa ki o Zikir / Kur’an, alemler için bir öğütten başka şey değildir.
MÜZZEMMİL SURESİ (73/3)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Ey örtüsüne bürünen!
Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç,
Gecenin yarısını ayakta ol yahut bundan biraz eksilt.
Yahut buna biraz ekle. Ve Kur’an’ı ağır ağır, düşüne düşüne oku.
Doğrusu, biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.
Şu bir gerçek ki, yeni bir oluşa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir.
Kuşkusuz, gündüz boyu senin için uzun bir dolaşma / uzun bir uğraş vardır.
Rabbinin adını an ve tebettül et, tüm benliğinle ona yönel.
Doğunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O’ndan başka. O’nu vekil et.
Onların söylediklerine sabret. Ve güzelce ayrıl onlardan.
Benimle, o nimete boğulmuş yalanlayıcıları başbaşa bırak. Birazcık süre tanı onlara.
Bizim yanımızda bukağılar var, cehennem var.
Boğazdan zor geçen bir yiyecek, korkunç bir azap var.
O günde ki yer ve dağlar sarsılır ve dağlar eriyip akan bir kum yığınına dönüşür.
Biz size, üstünüze tanık olan bir resul gönderdik. Tıpkı Firavun’a bir resul gönderdiğimiz gibi.
Ama Firavun, resule isyan etti de biz onu korkunç bir tutuşla tutuverdik.
Eğer küfrederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız?
Gök bile o yüzden parçalanır. O’nun vaadi gerçekleşmiştir.
Bu bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.
Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur’an’dan kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah’ın lütfundan birşeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur’an’dan size kolay geleni okuyun. Namazı kılın. Zekatı verin. Güzel bir ödünçle Allah’a ödünç verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin. Hiç kuşkusuz Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.