Kurumsallık Teorileri



Yüklə 98 Kb.
tarix02.11.2017
ölçüsü98 Kb.
#27000

T.C.
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ


SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANA BİLİM DALI

KURUMSALLAŞMA TEORİSİ


Ders Sorumlusu:Prof. Dr. Yaşar SUCU
Hazırlayan:Işıl TÜRKÖZ

Edirne 2003



İÇİNDEKİLER
1.Kurumsallık Teorileri……………………………………………………………… 3
2.Kurumsallaşma Yaklaşımı Nedir?............................................................................ 4
2.1.Kurum ve Kurumsallaşmanın Tanımı
3.Kurumsallık Teorisinin Gelişimi ve Modern Sonrası Yaklaşımlarla İlişkisi……... 5
4.Merton’un Örgütleri Sosyolojik Açıdan Tahlili…………………………………... 6
4.1.Kurumsallık Teorisinin Kökenleri
5.Selznick’in Kurumsallık Yaklaşımı………………………………………………. 7
6.Eski ve Yeni Kurumsallaşma……………………………………………………… 8
7.Kurumsallığın Unsurları…………………………………………………………… 9
7.1.İzomorfizm(Eş-şekillilik)
7.1.1..Zorlayıcı İzomorfizm
7.1.2.Taklitçi İzomorfizm
7.1.3.Normatif İzomorfizm
8.Kurum ve Çevre………………………………………………………………….. 10
9.Kurumsallık Teorisinin Temel Varsayımları…………………………………….. 11
10.Kurumsallık Teorisinin Uğradığı Eleştiriler……………………………………. 12
11.Tablo1:Kurumcu Ekonomi ve Kurumsallık Teorileri…………………………... 13

1.KURUMSALLIK TEORİLERİ
Kurumsallık Teorisi'nin orijini, hukuk ve sosyoloji profesörü Philip Selznick'in 1948'de geliştirdiği "doğal sistem modeli"ne dayanır. Modele göre; örgütler için en önemli olan şey araçlar olarak görülmesine rağmen, aslında hayatta kalmalarıdır. Selznick'in bu görüşü, otuz yıl sonra "Kurumsallık Teorileri" başlığıyla, örgütlerin analizinde kullanılacaktır.
Teorilerinin temellerinin Selznick'e dayanmasına rağmen aslında "Kurumsallık" başlığıyla kabul görmesi, Meyer ve Rowan adlı iki araştırmacının 1977'de yayınladıkları "Bir mit ve merasim olarak formal yapı" başlıklı makaleleriyle gerçekleşmiştir. Kaynaklarda "Teorisi" olarak anılsa da, akademik alanda, "Teorileri" olarak geçer. Bunun nedeni, sadece bir teoride odaklanmayıp pek çok ve çeşitli görüşleri içeren yaklaşımlardan meydana gelmesidir.
Bu tarihten sonra, 1980'li ve 1990'lı yıllar boyunca mevcut teorilere pek çok teori, yaklaşım ve düşünce eklenmiştir. 1980'nin ilk yarısında ise, DiMaggio ve Po-well tarafından "Yeni-Kurumsallık Yaklaşımı" popülerlik kazanmıştır. Ancak tüm yaklaşımların kesiştiği tlüşünceler; gözardı edilemeyen çevre faktörü, örgütlerin çevrelerindeki ve sektörlerindeki diğer örgütlere benzemek zorunda olmaları ya da benzer olmaya zorlanmaları, örgütleri bir zincirin halkaları saymaları, yöneticilerin örgütü kurumsal çevreye benzetmeleri kaygılarının sonucu örgütsel davranış ve konusu olan örgüt içindeki insan ilişkilerinin ihmal edilmesidir. Ayrıca tüm bu yaklaşımların temeli ve araştırma yöntemi ise sosyolojiktir.1
Kurumsallık Teorileri (KT) ile 1900'lerde Almancı Tarihçi Okul'dan etkilenerek ortaya çıkmış olan Kurumcu Ekonomi (KE) arasında bir bağlantı mevcuttur. Tarihsel sürecine bakıldığında, Kurumcu Ekonomi düşüncesinin, 1900'lerin başında Amerika'.da, yine bir makaleyle, Veblen'in "İktisat Niçin Evrimci Bir Bilim Değildir?" makalesiyle başladığı varsayılır. KE'nin eleştirilerini, iktisadi sistem ve toplumdaki dengesizlikler üzerinde yoğunlaştırmışlar ancak asla bir iktisadi işleyiş teorisi kurmamışlardır. Klasik ve neoklasik iktisadın bariz bir şekilde ihmal ettiği "insan" faktörü, KE'nin odak noktası olmuş ve bu sorunların çözümü için devlet müdahalesini kabul etmişlerdir. Kurumcular, ekonomik olayları doğup geliştiği çevrede incelemişler, tüm iktisadi faaliyetleri kurum bünyesinde ve etkisinde ele almışlar, kısaca ekonomik kurumlan araştırmışlardır. İki dünya savaşı (1918-1945)ara-sındaki dönemde etkili olan KE, 1970'li yıllarda ise aralarında bağdaşamayan akımlar ve teorilerin fazla kabul görmemesi nedeniyle gözden düşmüştür. Bugün ancak Yeni Kurumcu İktisatçılar, tarihsel KE'nin devamı niteliğindedir. Yeni Kurumcu İktisatçılar, işlem maliyetleri konusunda çalışmaktadırlar.
Peki, 1970 sonunda "Kurumsallık Teorileri"nin ortaya çıkışı tesadüf müdür? Bu ekoldeki çoğu araştırmacı ve teorisyen, sosyoloji kökenlidir. Aslında, hem KE'deki iktisatçılar ve KT'deki sosyologlar dikkatlerini, çok genel olarak; kurumlara, onların sistem içindeki işleyişlerine, içinde bulundukları çevreyle (ilginç olarak iktisatçılar "çevre" olarak sosyal çevreyi; sosyologlar ise teknolojik, kurumsal ve örgütsel çevreyi dikkate almışlardır) etkileşimlerine dikkat çekmişlerdir.
İktisatçıların ve sosyologların "kurumsallık" yaklaşımlarının birbirlerinden çok farklı olması, en ufak noktalarda bile fikir ayrılığına düşmeleri sonucu, bölünmeler yaşanmış; KE asla "okul"303 olamamış, KT ise aslında çoğunlukla "yaklaşım" olarak kalmıştır.
Sonuç olarak, tarihsel ve ekonomik şartlardan dolayı "kurumsallık" kavramına ilk dikkatler 1900'ün başlarında Amerikalı iktisatçılar tarafından çekilmiş, araştırmaları sistemdeki kurumlara ve yansımaları olan ekonomi düzene yönelik olmuştur. Sorunlara sosyolojik çözümler getirmeye çalışmışlardır. Buradan açılan yolla, özellikle örgüt teorilerindeki sistem yaklaşımıyla gündeme gelen "çevre" faktörü, bu faktörün örgütle üzerindeki etkisi ve sürekli değişim karşısında Örgütlerin uyum süreçleri bağlamında 1970'lerde "Kurumsallık Teorileri" ortaya çıkmıştır. Ancak bu teorilerin, temellerini Kurumcu Ekonomiden aldıkları yüksek bir olasılıktır.2

2.KURUMSALLAŞMA YAKLAŞIMI NEDİR?
Kurumsallaşma yaklaşımı sosyolojik bir yaklaşımdır. Sosyolojik anlamda kurum, toplumda organize olmuş, yerleşmiş, kabul edilmiş prosedürleri belli sosyal ilişkiler düzeni ve topluluğunu belirtmektedir. Kurumsallaşma nispi bir özellik taşımaktadır. Herhangi bir olayın, davranışın kurum sayılabilmesi, bu olayın geçtiği çevreye, kişilerin amaçlarına, ilişkilerin özelliğine ve analız edilecek soruna büyük ölçüde bağlı bulunmaktadır.
Bir organizasyon teorisi olarak kurumsallaşma, organizasyonların yapı ve davranışlarının, sadece Pazar koşulları tarafından değil fakat kurumsal nitelikteki baskılar, bekleyişler ve inançlar tarafından da etkilendiği söylenebilir. Örneğin sosyal bekleyişler, devletin bekleyiş ve yönlendirmeleri, o endüstri dalında hakim olan iş yapma usulleri, organizasyonların üzerinde etki yapan kurumsal nitelikteki baskılardır.
Bu nedenle kurumsallaşma yaklaşımı, belli bir çevrede faaliyet göstermekte olan organizasyonların yapı ve işleyiş özellikleri ile çevrenin özellikleri arasında bir benzeşme, paralellik göstermektedir. Aynı dalda çalışan organizasyonlar benzer çevresel baskılara maruz kalacaklar ve çevrenin bekleyiş ve zorlamalarına paralel yapı ve işleyiş özelliği kazanacaklardır. Böylelikle kurumsal eşbiçimlilik ortaya çıkacaktır.

Kısaca özetlemek gerekirse, kurumsallaşma; sosyal, ekonomik ve politik nitelikteki olayların incelenmesinde kullanılan bir yaklaşımdır. Kurumlar nasıl oluşur, toplumsal özellikler ile kurumsallaşma arasındaki ilişkiler, organizasyonların yapı ve işleyişleri ile kurumsal olmaları gibi konular bu yaklaşımın incelediği konulardır.


Sonuç olarak kurumsal değişimi incelerken karşımıza çıkan güçlüklerin hepsi iki gelenekte de kullanılacak olan refah kriterlerinden pazar ve hükümetlerin olan görevlerine kadar bir dizi konu hakkında tartışmaya yol açmıştır. Pazar ekonomisinin faydaları ve kendiliğinden kurumsal gelişmenin en tutkulu savunucuları bile bu tür süreçlerin toplumları kötü davranışlara itebileceğini itiraf ederken mücadeleciler kapsamlı kurumsal tasarım başarısızlıklarının birçok açık örneği ile tatmin olmalıdır.3
2.1.Kurum ve Kurumsallaşmanın Tanımı
Temelde kurumsallaşma "istikrarsız, gevşek bir şekilde örgütlenmiş veya dar teknik faaliyetlerden düzenli istikrarlı topluma entegre olan kalıpların ortaya çıkması" olarak da tanımlanabilen doğal bir düşüncedir* Kurumsallaşmanın "en önemli özelliği" eldeki görevin teknik gereksinimlerinden de öte seviyede değer verilmesi olduğudur. Test harcanabilirdir, yani organizasyon veya uygulamadan onun yüzünden vazgeçilen veya yeni durum ve taleplere karşılık değiştirilen hazır bulunuşluk seviyesidir.
Bu nokta dile getirilirken, formal yapı oluşumu, informal kıstasların ortaya çıkışı, seçici üye kabulü, ideolojiler ve amaç arama, problem çözme ve adaptasyondan kaynaklanan birçok şeyin de dahil olduğu diğer kurumsallaşma işlemlerinin, yaygınlık veya öneminin inkâr edilmemesi gerekir.
Son yıllarda kurumsal teorisyenler kurumsal değişimi açıklamak yerine kurumsal istikrarı açıklayan işlemleri daha fazla kavrama yönünde öneriler sunmuştur. Bu biraz da meşruiyet ve destek kazanmak için benzer uygulama veya yapılan kabul etme yönünde kurumsal baskıların organizasyonları nasıl zorladığı konusuna daha büyük ağırlık verilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda kurumlar çeşitli şekillerde "toplumsal yapılara dayanan, rutin, yeniden geliştirilmiş programlar veya kurallar sistemi" ve "bireylerin ve kurumların onu kullanarak malzeme cisimlerini ürettikleri, zaman ve boş zaman sağladıkları insan faaliyetlerinin organizasyon üstü kalıpları" olarak tanımlanmıştır. Tanıma göre kurumlar sıkı bir şekilde ihmal edilmiş kurallar, normlar ve rutin işlemlere dayanırsa ve bu kurumlar organizasyon ve bireylen kendisine uyum sağlatacak kadar da güçlü olduğu takdirde zaman içinde nasıl yeni kurumlar oluşturulur veya var olanlar değiştirilir?
Organizasyon ve kurum arasında temel farklılıklar bulunmaktadır. Bir organizasyon kurumsallaştırılmış olduğu için özel bir nitelik kazanmaya ve ayırt edici bir yetkinliğe veya belki de eğitilmiş 'veya yapıcı kapasiteye ulaşmaya eğilimlidir. Kurumsallaşmanın işlemlerini gözlemlemek faydalı olduğu müddetçe liderliğin ana sorumluluğudur. Böylece kurumsal teori, organizasyonel etkileşim ve uyum kalıplarından çıktıkları için ayırt edici biçimler, işlemler, stratejiler, görünümler ve yetkinliklerin ortaya çıkışını inceler. Bu tür kalıplar çevrenin hem harici hem de dahili karşılıkları olarak anlaşılmalıdır.
3.KURUMSALLIK TEORİSİNİN GELİŞİMİ VE MODERN-SONRASI

YAKLAŞIMLARLA İLİŞKİSİ
Kurumsal Teori, 1970'ler boyunca hızlı gelişim göstermiş ve bugüne ulaşmıştır. Selznick'in önceki çalışmaları benzerlik göstermekle birlikte, kurumsal teorinin bugünkü temsilcileri direkt olarak, bilgi sosyolojisi alanından kaynaklanan çalışmalarla ilgilidir.4

Felsefi arka plan, Diltheyve Husser ve Schutz gibi Alman idealistler tarafından temellendirilirken, en yaygın çalışmalar da sosyolog Peter Berger tarafından yapılmıştır. Berger çalışmalarında, sosyal realitenin, sosyal etkileşimden oluşan insan yapısı olduğuna dikkat çekmiştir. İşte hareketlerde gerçekleşen bu süreç, kurumsallık olarak tanımlanan kişilik ve diğerleri tarafından aynı anlamı verir ve tekrarlanır. Aslında bu görüşleri mikro veya sosyal psikolojinin araştırma konularıdır.


Daha makro seviyede ise Berger ve meslektaşları "bürokrasi anlayışının, çok genel olarak, önceden tahmin edilebilirlik, düzenlilik ve biçimsel ilişkilerin bir portresi olduğunu tartışmışlardır. Zucker, "örgütler, modem toplumlarda, üstün kurumsal biçimlerdir" görüşüyle, kendinden öncekilerin görüşlerini desteklemiş ve görüşü daha detaylandırmıştır.

1969'da Kohn bir çalışmasında da, "kurumsal etkilerin biçimsel örgütlerden yayıldığı" tartışmasını başlatmıştır. Ayrıca Kohn, kurumsallaşmanın üç ana özelliğine dikkat çeker: 1.Biçimsel Örgüt

2.Yönetim

3.Kültür


Örgüt analizinde, kurumsal uygulamaların en etki yaratanı, bir kurumsallaşma kompleksinin modern toplumlardaki kurallarım ve modellerini inceleyen Meyer ve Rowan'ın çalışmalarıdır. Onlara göre, sosyal realiteler, biçimsel örgütlerin detaylı bir şekilde meydana gelmesini için gerekli iskeleti sağlar. Modem toplumlarda, bu kurumlar, muhtemelen rasyonel mitlerden oluşur. Bunlar birer mittir çünkü, objektif olarak test edilemeyen inançlardır. Rasyoneldir çünkü, amacı başarmak için gerekli kuralları ve prosedürleri içerir.
Kurumsallık Teorisine 1980'li yıllardaki katkıyı ise, DiMaggio ve Powell yaparak, "Yeni Kurumsallık Yaklaşımı"nı getirmişlerdir. Bu yaklaşım, yasal düzenlemelerin, meslek kuruluşlarının ve kurumsal çevreyi oluşturan diğer kurumların normsal baskılarının nasıl örgüt yapıları, stratejileri, faaliyetleri ve hatta günlük işleri yürütme biçimleri birbirine benzer örgütleri ortaya çıkardığını açıklamaya çalışır307. Ayrıca DiMaggio ve Powell, çevreye uyumun örgütler için önemli sonuçlar doğurduğunu da ifade etmişlerdir.

1990'lara yaklaşırken ise Zucker, kurumların çevreye uyumları sonucunda pozitif imaj kazanacaklarını, böylece ihtiyaç duydukları kaynaklara daha kolay erişebileceklerini, örgüt olarak birbirlerine benzeyeceklerini ama bu benzerlik sürecinin, verimlilikten bağımsız olarak gelişemeyeceğini iddia etmiştir.



Kurumsallık teorisinin kısaca gelişimini böyle açıkladıktan sonra, modern sonrası yaklaşım içindeki yerini açıklamak gerekir.
Yeni yönetim kavram ve tekniklerinde ifadesini bulan yönetim anlayışının 1950'lerden sonra ortaya çıkan büyük bir yenilik olduğu söylenmektedir. Özellikle uygulama alanında durum böyledir. Ancak teori alanında, bu yeni kavram ve tekniklerin bir kısmının, daha önce incelenen çeşitli yönetim ve örgüt teori ve yaklaşımlarının bir uzantısı, uygulaması veya değişik yorumu olduğu da görülmektedir. Özellikle son zamanlarda tüm dikkatler, örgütlerin formal yapılan ile örgüt yapısı içindeki davranışlara ve ilişkilere çevrilmiştir.
Tüm bu değişimler karşısında, örgütler canlı organizmalar gibi, çevreye uyum sağlamaya çalışmışlardır. Böylesine karmaşık ve değişken şartlarda, kurulan teorilerin birbirleriyle ilişkilendirilmelerinin ve aralarında benzerlik kurulabilmesinin çok güç olduğu kanaatindeyiz. O yüzden de "Modern-sonrası Teoriler" yerine, "Modern-sonrası Yaklaşımlar" başlığı kullanılmaktadır.
4.MERTON'UN ÖRGÜTLERİ SOSYOLOJİK AÇIDAN TAHLİLİ:
4.1.Kurumsallık Teorisinin Kökenleri
Sosyolojide örgüt çalışmaları, nispeten kısa bir geçmişe sahiptir. Robert Mer-ton ve öğrencileri ilk kez bu konudaki çalışmalarını 1940'lann başında yapmışlardır. Bu çalışmalara eleştiri olarak diğer Amerikan sosyologlardan gelmiş ve Merton'un savunduğu gibi, örgütleri kendine özgü sosyal olgular olarak görememişlerdir. Oysa ki, 1920'lerde örgütleri fonksiyonel analizle inceleyen sosyologların çalışma konusunu örgütler oluşturmuştu.
Endüstriyel düzenle ilgili ilk analiz, Weber tarafından "formal örgüt" başlığıyla yapılmış; örgütlerin modem toplum sürecinde "bağımsız sosyal aktörler" olarak tanınmasını ise ilk kez Merton ve meslektaşları yapmışlardı. Zucker ve DiMaggio ise; yeni kurumsal yapının potansiyel yaratıcıları örgütsel ve bireysel aktörlere dikkat çekmişlerdir.
Merton çalışmalarında örgütler için deneysel testler ve fonksiyonel mantık üzerinde durmuş ve fikirlerini "Fonksiyon Teorisi'nde toplamıştır. Buna göre, fonksiyonel yaklaşımla incelendiğinde örgütler iki özellik gösterirler:
- Örgütlerin yapısı içinde birbirinden farklı öğeler vardır.

- Yapısal düzenlemelerin, fonksiyonel olmayan sonuçlan arasında dengenin kurulması gerekir.

İşte bu iki özelliğin gerçekleşebilmesi de iki varsayıma dayanır:
- Sistemin yapısal unsurları, bütünün parçalarıyla ilişkili olabilecek şekilde, bütünleşmiş olmalıdır.

- Sosyal sistem fonksiyonlarına faydası olacak yapılar vardır. Ancak yine de sistem hayatta kalmayabilir.


Sonuçta; Merton'a göre değişim, yapısal düzenlemelerle sağlanan fonksiyonel yardımlarla olur. Ancak bazen, yapısal düzenlemeler, fonksiyonel ve fonksiyonel olmayan sonuçlan doğurabilir.
5.SELZNİCK'İN KURUMSALLIK YAKLAŞIMI

Philip Selznick, California Üniversitesi'nden emekli sosyoloji ve hukuk profesörüdür. Doktorasını sosyoloji üzerine yapmıştır. 1943'den 1992'ye kadar uzanan akademik hayatındaki pek çok eserinde, örgütlere sosyolojik perspektiften bakmıştır. Özellikle, bürokrasi ve kurumlar üzerine önemli eserler vermiştir.


Selznick, mastır ve doktorasını Merton'un öğrencisi olarak yapmıştır. Merton, örgütlerin amprik testlerle, sosyal teorinin fonksiyonel mantığın gelişmesiyle ortaya çıktığını öne sürmüştür311. Selznick, Merton'un dışında, Michels ve Barnard gibi entellektüellerin arasında kalarak etkilenmiş ve sonra kendi 1949'da "doğal sistem modeli"ni geliştirmiştir. Bu model, biraz farklılaşmış olarak günümüzde Kurumsal Teori olarak adlandırılan ve örgütlerin analizinde kullanılır hale gelmiştir312. Bu modele göre örgütlere topluluklar olarak bakılır. Çevreyle etkileşim gö-zönüne alındığından, bu model için sosyal değişim dinamikleri çok önemlidir.5
6..ESKİ VE YENİ KURUMSALLAŞMA
İktisadi düşünce tarihi boyunca kurumlar ve kurumsal değişim ile ilgili konuların bir disiplin dahilinde eşgüdümünü sağlamaya yönelik bazı teşebbüsler olmuştur.
İktisatta iki büyük kurumsal düşünce üzerine yoğunlaşılmıştır:
Birincisi;yüzyılın başında doğan ve kesintisiz bir şekilde bugüne kadar devam eden Amerikan kurumsala geleneğidir.

İkincisi ise son zamanlarda ortaya çıkan bir gelişmedir, ancak geçiş döneminde göz ardı edilen klasik, neo-klasik ve Avusturya iktisat ekollerinde bulunan kurumsala elemanların yeniden yorumlanması ile kayda değer gelişme haline gelmiştir.

Birinci geleneğe şu anda eski kurumsal iktisat ikincisine de yeni kurumsal iktisat denmektedir. Eski kurumsal iktisat dahilinde büyük kurumsal öneme haiz iki araştırma programı mevcuttur. Birincisi iktisadın mali ve sanayi kolları arasındaki temel ikilik kavramı çevresinde oluşturulmuştur. Bu da ayrıca yapma ve düşünmenin kurumsal ve teknolojik veya törensel ve vasıtalı yolları arasındaki ikilik olarak daha genel bir şekilde ifade edilir. Açıklamak gerekirse bu program kurumsal projeler üzerinde yeni teknolojilerin etkileri ve toplumsal sözleşmelerin ve müktesep hakların bu tür değişimlere karşı koyma yollarını araştırmaya odaklanmıştır. Ayrıca kurumların da vasıta imkanlarına uyum sağlamalarına gerek kalmamıştı. Ek olarak karar verme kriteri de genellikle kullanılan vasıtaların değerini kavramaya dönüşmüştür.


Eski kurumsal iktisat dahilindeki ikinci büyük program hukuk, mülk hakları ve organizasyonlar ile bunların evrimi, bu kavramların yasal ve ekonomik güç, ekonomik güç ve gelir dağılımı üzerindeki etkileri üzerine yoğunlaşır. Burada kurumlar büyük oranda çatışma çözümünün formal ve informal çıktısı ile kurumun , bu çatışmada "nedensel değer" veya "işleyen karşılıklılık" çıkartıp çıkartamaması olan başarı kriteri olarak görülmektedir.
Eski kurumsal iktisat ile yeni kurumsal iktisat arasında mülk hakları hakkındaki çalışmada ve umumi hukuk çalışmasında önemli bir bağ bulunması beklenebilir. Bir diğer bağ da rant arayışı ve dağıtıcı iktisadi kombinezon faaliyetlerini içeren kamu tercihi sürecidir. Üçüncü önemli eleman ise organizasyonlar ile ilgilidir. Daha fazla görüş ise oyun teorisyenleri tarafından bu konuya eklenmiştir. Oyun teorisyenlerinden bazıları verilen kurumsala durumlar dahilinde oyun teorisin genel olarak yeni eylem modelleri geliştirmek için kullanırken diğerleri de bunu toplumsal kurumların evrimini açıklamak için kendi kendilerine hırslı bir teşebbüste kullanmışlardır.6
7.KURUMSALLIĞIN UNSURLARI
7.1.İZOMORFİZM (EŞ-EŞDEĞERLİLİK)
Örgütler, birbirlerinin stratejilerini, yapılarını, kültürlerini kopya edebilir hatta belli davranışları kendilerine adapte etmeye çalışırlar. Böyle yaparak, hayatta kalma şanslarının artacağına inanırlar. Sonuç olarak da örgütsel izomorfizm artar. Örgütsel izomorfizm, bir sistemdeki örgütler arasındaki benzerliktir321. Kurumlan izomorfîzme iten iki neden vardır: Rekabetçi ve kurumsal baskılar. Kurumsal baskılar neticesinde, örgütler zaman içerisinde üç mekanizmayla benzerliğe itilir ve ortaya üç tür izomorfizm çıkar.
7.1.1.Zorlayıcı İzomorfizm: Örgütün, bağımlı olduğu diğer örgütlerin örgüt üzerindeki formal ve informal baskıların sonucunda ortaya çıkar. Burada örgütün kendi dışındaki bazı dışsal baskılardan etkilenmesi sözkonusudur ki, bu dışsal baskılar hükümet düzenlemeleri, kanuni yükümlülükler vbg. belirtilebilir. Kamu ihalelerinde TSE-ISO 9000 belgesinin alınmasının zorunlu olması, devletin örgütleri çevre kirliliğini azaltma amacıyla benzer teknolojilere sahip olmaya zorlaması veya belirli bir oranda fiziksel engelli personel istihdam etmeyi zorunlu tutması gibi durumlar zorlayıcı izomorfîzme ömek oluşturmaktadır. Yine güçlü örgütlerin sahip oldukları yapıyı küçük ve güçsüz örgütlere en iyi örgütsel yapı olarak dikte etmeleri de izomorfiz-me neden olmaktadır . Zorlayıcı izomorfizm örgütün faaliyette bulunduğu çevrenin kültürel beklentileri tarafından da şekillenmektedir.
7.1.2.Taklitçi İzomorfizm: Belirsizliğin yüksek olduğu çevrede taklitçi izomorfızm daha çok gerçekleşir. Teknolojinin yeterince anlaşılmadığı, hedeflerin belirsiz olduğu, ekonomik ve politik belirsizliğin yoğun yaşandığı hallerde örgütler bulundukları sektörde daha başarılı veya daha meşru olarak algıladıkları örgütleri model alırlar. Özellikle yeni örgütler, belirsiz çevrede, hayatta kalabilmelerini sağlayacak teknoloji, kültür, strateji ve yapıları bulmaya çalışırken, başarılı örgütlerin süreçlerini ve yapılan taklit etme eğilimi taşırlar. Taklitçi izomorfızmin bir sonucu olarak özellikle fast-food restoranlarda görüldüğü gibi, benzer örgütler topluluğu ortaya çıkar.

7.1.3.Normatif İzomorfizm: Profesyonelleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu izomorfîzm türünde, örgütün üyesi olduğu meslek kuruluşlarının normları ve uygulamaları ön plana çıkar. Meslek kuruluşlarının tavsiyeleri çerçevesinde aynı norm ve uygulamaları benimseyen örgütler eş biçimli hale gelecektir. Yine yöneticilerin aldıkları formal eğitim de örgütlerin izomorf hale gelmesinde rol oynamaktadır.
İzomorfizm, yeni ve büyüyen örgütlerin, istikrarlı ve meşru olmaları yolundaki gelişmelerine yardım ederken, bazı dezavantajlara sahiptir. Örgütler, örgütsel etkinliklerine yol gösterecek uzun olmayan yollar ararlarken, günün şartlarını karşılayamayan davranış yollarını öğrenebilirler. Taklit baskısı, çevredeki yenilik ve değişiklik eğilimini azaltabilir.7

8.KURUM VE ÇEVRE
Daha önce de açıklandığı gibi çevreyi, örgütün sınırlan dışında kalan her şey olarak tanımlamak mümkündür. Bu sınırın dışında kalan her türlü fiziksel ve sosyal faktör dış çevreyi oluşturan birer unsurdur. Bu sınırların dışında demografik yapı, ekonomik koşullar, siyasal koşullar ve teknolojik koşullar gelmektedir
Çevresel belirsizlikler ile örgüt yapısı arasında önemli bir ilişki vardır. Bu konuda bilindiği gibi Burns ve Lawrence tarafından önemli çalışmalar yapılmıştır. Buna göre "örgütler, çevrelerindeki belirsizlik derecesini yapılarına yansıtırlar ve buna adapte olurlar". Mekanik yapıdaki örgütler, istikrarlı çevrede başarılı olma eğiliminde iken, organik yapıdaki örgütler, dengesiz ve değişken çevrede basan gösterme eğilimdedirler.
Örgütsel çevre, iki çevre arasında çizilir:

1.Teknik Çevre

2.Kurumsal Çevre
-Teknik Çevre: Pek çok imalat yapan ve hizmet veren örgütler, bu teknik çevrede faaliyet gösterirler.

- Kurumsal Çevre: Bu çevre, teknik çevreye tamamen tezattır. Kurumsal çevredeki örgütler, toplumdaki çoğunluğun çıkarları için oluşturulan yapılan ve süreçleri ödüllendirirler.
9.KURUMSALLIK TEORİSİNİN TEMEL VARSAYIMLARI
Kurumsallık teorisinin temel varsayımları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

- Bazı normsal, zihinsel ve yasal faktörler örgütsel davranışı sınırlar.

- Kurumsal çevre örgütsel yapılardaki benzerliğe neden olur.

- Meşru olmak veya meşruiyet edinmek örgütsel verimlilikten veya etkinlikten daha önemlidir

- Örgütler kendilerini çevreleyen kurumlan yansıtırlar.

- Örgütü kurumsal çevreye benzetmek yöneticinin en önemli rolüdür.

- Kurumsallaşan örgütlerin yaşama şansı yüksektir.

- Örgütsel çevreler kolektif ve birbirine bağlıdır.

- Örgütsel davranış, alışkanlıklar ve teamüllerin bir sonucudur.
10.KURUMSALLIK TEORİSİNİN UĞRADIĞI ELEŞTİRİLER
Kurumsallık teorisi birçok açıdan eleştirilmiştir. Bu eleştiriler şöyle belirtilebilir:

- Stratejik örgütsel davranış ihtimalini azımsaması,

- Örgütsel etkinliğin objektif analizini yapmaması,

- Fikirsel dağınıklık ve bütünleyici teorik bir çatının olmaması,

- Bazı teorilerin ampirik olarak test edilmesi zor olması,

- Örgütleri rasyonel olmayan şekilde tasvir etmesi,

- Dışsal çevre baskılarına karşı koyma olasılığını düşünmemesi,

- Rekabetin gücünü azımsaması,

- Örgütlerdeki güç ve grup çıkarlarına ilişkin örgütsel davranışları ihmal etmesi,

- İddiaların sınırlı geçerliliğe ve uygulanabilirliğe sahip olması.8


11.İMKE LAKATOS’UN KURUMSAL TEORİYE GETİRDİKLERİ9

Bir nesil önce Imre Lakatos (1970) doğa bilimlerinde bir bilimsel ilerleme teorisi ortaya arttı. Teorisinin sosyal bilimlere uygulamayı amaçlasa da amaçlamasa da bu teori sosyal bilimlerde kendi araştırma programlarının ilerlemeci olup olmadığını anlamaya yardımcı olmak için kullanılabilir. Uluslararası ilişkiler teorileri, Lakatos’un sıkı standartlarını hiçbir zaman karşılamayabiler ama ilerlemecilik kriterleri, “bilimsel geleneklerin değerlendirmesi için açık ve mantıklı kriterler” sağlar (Keohane 1983/1986: 161). Bu konferansla ilgili diğer raporların üzerinde durduğu gibi, Lakatos teorilerin, gözlemsel hipotezler ve kapsam bakış açılarıyla birlikte, çiğnenemez varsayımlar içeren (negatif deneyimsellik” ya da “değişmez esas”) araştırma programlarının içinde bulunduğunu iddia etmektedir. Araştırma programları, aynı zamanda bilim adamlarına ne çeşit hipotezler izleyeceğini anlatan pozitif deneyimsellik de içermektedir.


Lakatos’a göre başarılı araştırma programları orjinal gerçekler keşfetmek zorundadır. Bu kriter biz sosyal bilim adamları için akılda tutulması gereken önemli bir kriterdir, çünkü alanımızdaki birçok çalışma, yalnızca eski gözlemleri yeni terimlerle yeniden niteler. Günün sonunda, teorilerimiz ve metodlarımız yanlızca bize yapmamızda yardımcı oldukları keşifler kadar iyidir. Orjinal gerçekler üretmek, test edilebilir anlamlı önermeler belirlemeyi gerektirir. Lakatos’a göre orjinal (alışılmışın dışında) gerçekler keşfetme süreci genellikle anormalliklerin üretilmesi vasıtasıyla meydana gelir. Bir araştırmanın ilerlemeci olup olmamasının anahtar testi (temel testi) onun “anormallik okyanusu” nasıl idare ettiğidir (Lakatos 1970:135) Bunu “değişmez esas” (hard care) çiğneyerek yapamaz, çünkü bu programı tutarsızlaştırır. Eğer bu işle uğraşanlar programlarını yanlızca “birbirine bağlı olmayan rasgele teoriler dizisiyle” onarmaya çalışırlarsa, araştırma programları dejenere (bozulmuş, niteliğini kaybetmiş) olarak görülür. (Lakatos, 1970: 175). İlerlemeci araştırma programlarında; aksine, bilim adamları, anormallikleri çözebilecekleri bir şekilde “esas”ın dışındaki önermeleri nasıl değiştirecekleri hakkında ipuçları sağlayan, programlarının “pozitif deneyimselliği”ni izlerler. Anormallik çözülme sürecinde, ilerlemeci araştırma programları yeni gerçekler keşfederler(bulurlar).
Uluslararası ilişkilerde bir araştırma programı olarak realizm ve neorealizm hakkında (Keohone 1983/1986; Vasquez 1997, Elman ve Elman 1998), Kenneth Waltz (1979) tarafından 20 yıl önce geliştirilen ve “neorealism” olarak bilinen realizmin bir versiyonunun sistematik formulasyonu hakkında çok şey yazıldı. Son on beş yıl boyunca, realizm bir “anormallikler okyanusuyla” karşı karşıya kaldı. Demokrasiler, birbiriyle savaş için gönülsüzdür. Uluslararası işbirliği yaygın ve yüksek oranda kurumsallaştırılmış ve realist bilginlerin beklemediği bir şekilde, (Mearsheimer, 1990) Sovyet tehdidinin ortadan kalkmasından sonra Avrupa ve NATO gibi güvenlik kurumlarında devam etmektedir. Devletle ilgili olmayan aktörler ve yayın ağları daha görülebilir ve daha önemli hale gelmektedir (Keck ve Sikkink 1998). Bu beklenmeyen gelişimlere birçok Realizm destekleyicisinin cevabı, savunmacı olmuştur. Daha ortadoks (kabul edilmiş düşüncelere inanan) Realistler, kesin olarak Lakatos’un ilerlemeci araştırma programlarından istediği şekilde orjinal gerçekler üretmemişlerdir son zamanlarda.
Kurumsal teori, uluslararası kurumların varlığını ve bunların nasıl işlediklerini anlamaya çalışır. Kurumlar, “davranışsal roller bildiren, aktiviteleri sınırlayan ve beklentileri şekillendiren kalıcı ve birbirine bağlı kurallar dizileri” olarak tanımlanırlar (Keohane 1989:3). Bunlar, resmi hükümetler arası yada hükümet dışı örgütler, uluslararası rejimler, ya da resmi olmayan herkesçe kabul edilmiş olan uygulama alanları şekillerini alabilirler. Douglass North (1990;4-5)’tan sonra, örgütler aktörler yada “oyuncular” olara, kurumlar, oyunun nasıl oynanacağını belirleyen kurallar olarak düşünülmektedir. Analitik uygunluk amaçları için, ilk zamanlardaki kurumsal teorileri devletler birlik olarak kabul etmiştir. Az çok ekonomik teoriyi dikkatsiz bir şekilde örnek alan diğer araştırma programları (neorealismde), Kurumsal Teori, aktörleri ve tercihleri verildiği gibi olan araştırma programlarının bütün sınırlamalarına sahiptir. Dünya politikasının kapsamlı bir teorisiymiş gibi görünme iddiasında bulunmaz (Katzenstein ve diğerleri, 1998). Sovyetler Birliği’nin çökmesini anlamamıza yardım etmez, ve demokratik barış bulmacasını çözmez. Şimdiye kadar devletle ilgili olmayan aktörlerin artan önemini aydınlatmak için fazla bir şey yapmamıştır. Ama, Realizme musallat olan ana anormalliklerden birine cevap verir: Devletler arasındaki yaygın kurumsallaştırılmış işbirliğinin varlığı. Ve bunu, neorealismin değişmez esasının çoğunu paylaşarak yapmıştır. İyi de olsa kötü de olsa, kurumsal teori, neorealismin yarı kardeşidir ve belki de aralarında yükselmiş olan tartışmaların yoğunluğunu açıklamaya yakınlıkları yardım edebilir.
Birçok yazar ya "eski kurumsalcılığın" siyasi bilgilerini yada yapılandırma teorisinin yapısal ikilik kavramlarını uygulayarak yerleşik aracılığın teorik paradoksunu çözmeye çalışmıştır. Örneğin, Hirsh ve Lounsburg genelde kurumsal tartışmaların eski kurumsalcılığın aracı ve çıkarlar üzerindeki ilgisinden yeni kurumsalcılığın yapısal yerleşikliğine, yapıcı bilişsel şemasına ve soyutlamanın daha yüksek seviyeleri üzerindeki ilgisine kaydığını öne sürmektedir.
Sonuç ise kurumsal teori içindeki yapısal kısıtlamanın gereğinden fazla üzerinde durulmasıdır. Daha dengeli bir anlayış kazanmak için bu yazarlar yapı ve aracının karşılıklı tamamlayıcı doğasını vurgulayan Giddens veya Bourdieu'nun teorik öngörüleri kabul etmeyi savunmaktadır. Bu konuda Greenvvood ve Hinings, değişimi üreten organizasyon dahilindeki siyasijdinamikleri açıklamak maksadı ile kurumsal değişim ve eski kurumsalcılıktan gelme bilgileri kısıtlayan normatif bağlamsal baskıları açıklamak amacı içinde yeni kurumsalcılık kökenli bilgileri kapsamında kabul ettikleri dinamik bir çatı geliştirmiştir.
Bu teorik katkıların her birinin yerleşiklik ile aracılık arasındaki durağanlık ve değişim arasındaki görünürdeki çatışmaları uzlaştırma yolunda katkıları olmasına rağmen, hepsi de birçok önemli soruyu kısmen cevaplamış halde bırakmıştır. Örneğin Greemvood ve Hinings'in çalışmalarında iki kurumsalcılık akımı zorlukla birleştirilmiş, birleştirme yerine de iki ayrı süreç olarak kavramlaştırılmıştır. Kurumsal bağlamda işlevi olan kuralcı baskıları içeren birinci süreç diğer süreci etkiler. Organizasyon içinde araçların siyasi eylemi yerel aracıların ne zaman ve nasıl kurumsal bağlamı değiştirdiği kendi kavramsallaştırma eylemlerinin odak noktası değildir.10

Kurumsal teori bize törensel olarak kurallara uygunluk ve kurumsal çevrenin eğilimlerini açıklamakta yardımcı olan bir kavramdır.Meşruluk,istikrar ve arttırılmış ayakta kalma beklentileri meseleleri gibi karar vermenin mantıklı ve sosyal yönlerinin birleştirilmesini gerektirmektedir.Diğer bir deyişle mantıklı aktörler düşünceleri tarafından anlaşılması ve açıklanması zor ama imkansız olmayan deneysel(emprik) anormallikler olduğunda kurumsal teoriyi kullanabiliriz.

Teknolojiler,kurumsallaştırılmış ve örgütlerin uygulaması zorunlu hale getirilmiştir.Üretim,hesaplama,personel seçme ve veri işleme teknik prosedürleri,örgütsel amaçları başarmak için olduğu gibi kabul edilen araçlar olmuşlardır.Olası yeterliliklerinin dışında bu gibi kurumsallaştırılmış teknolojiler uygun,mantıklı(makul) ve modern örgütler kurarlar.Kullanımları sorumluluk gerektirir ve ihmalcilik iddialarından uzak dururlar.Kurumsal teorinin anahtar kavramları,ölçümleri ve metodları üzerindeki ortak görüş hakkında tedbirli olunması zorunludur;çünkü teorinin kendisinin henüz kurumsallaşmamış

olduğu tartışılmaktadır.(Tolbert ve ZuckerScott örgütsel yapının adapte olucu bir araç olduğunu ve kurumsallaşmanın evrimsel adapte olucu süreçlere işaret ettiğini savunmakta ve örgütlerin sembolik yönünün önemine dikkati çekmektedir.11

TABLO 1:Kurumcu Ekonomi ve Kurumsallık Teoriler




KURUMCU EKONOMİ

KURUMSALLIK TEORİLERİ

DÖNEM

1900’lerin başı

1940’lar.Asıl dönem 1970 sonrası

TEMSİLCİLERİ

Veblen,Mitchell,Galbraith,Perroux

Merton(1945)Selznick(1949)Meyer&Rowan

(1977)DiMaggio&Powell(1983)



ORİJİN

İktisat

Disiplinlerarası

ANALİZ

Sosyolojik

Karışık

MODEL

Makro Ekonomi

Açık Sistem

TEORİSYENLER

İktisatçı

Sosyolog

ÇEVRE FAKTÖRÜ

Mevcut Sosyal-Ekonomik

Mevcut Teknolojik-Kurumsal-Örgütsel

İNSAN FAKTÖRÜ

Mevcut İktisadi Sistemdeki kurumların insanlar üzerindeki etkisi

İzomorfizm yüzünden,örgütsel davranış ihmal edilmiştir.

ORTAK ZAYIFLIKLARI

Okul olamamışlardır.

Teori olamamışlar yaklaşım olarak

Kalmışlardır.



GEÇERLİLİKLERİ

Mevcut

Yeni Kurumsalcılar bugün işlem maliyeti konusunda çalışmaktadır.



Mevcut

KAYNAKLAR


1.Robert O. Keohane,Lisa L. Martin ,Institutional Theory,Endogeneity,and Delegation-January 15 16 1999 Scottsdale,Arizona
2.Mete Yıldız,Examining The Motivations For E-Government From An Instıtutıonal Theory Perspective:Evidence From Turkey,Indıana University,Bloomington
3.Göksel Ataman,İşletme Yönetimi,Türkmen Kitabevi,İstanbul,2002
4.Tamer Koçel,İşletme Yöneticiliği,Beta Yayınları,İstanbul,2001
5.Zeliha Bolu Kurumsallaşma yaklaşımı Yönetim ve Örgüt Arasındaki İlişki ödevinden

yararlanılmıştır.(Definitions and Issues,Historical Perspectives and Modern Economics

Institutions in Economics.The Old and The New Institutionalism,Malcolm Rutherford

Cambridge University Pres 1994)




1 Göksel Ataman,İşletme Yönetimi,Türkmen Kitabevi,İstanbul,2002,Sayfa 192

2 Göksel Ataman,İşletme Yönetimi,Türkmen Kitabevi,İstanbul,2002,Sayfa 193

3 Selznick Philip:İnstitutionalism old and new,Administrative Science Qarterly,Ithaca,Jun 1996

4 Göksel Ataman,İşletme Yönetimi,Türkmen Kitabevi,İstanbul,2002 Sayfa 195

5 Göksel Ataman,İşletme Yönetimi,Türkmen Kitabevi,İstanbul,2002,Sayfa 198

6 Definitions and Issues,Historical Perspectives on Modern Economics Institutions in Economic,The Old and The New Institutionalism,Malcolm Rutherford Cambridge University 1994 (Zeliha Bolu’nun ödevinden alınmıştır-2002)

7 Göksel Ataman,İşletme Yönetimi,Türkmen Kitabevi,2002,İstanbul,Sayfa 200

8 Göksel Ataman İşletme Yönetimi Türkmen Kitabevi İstanbul 2002 Sayfa 202

9 İnstitutional Theory,Endogeneity,and Delegation-Robert O. Keohane and Lisa L. Martin-January 15-16 1999,Arizona

10 “Uluslararası ilişkiler Teorisinde İlerleme: Imke Lakatos’un Bilimsel Araştırma Programları’nın işbirlikçi Değerlendirme ve Uygulaması” için hazırlanmıştır. Haziran 15-16,1999, Scottsdale, Arizona


11 Examing The Motıvations For E-Government From An Instıtutıonal Theory Perspective:Evidence From Turkey-Mete Yıldız,İndiana University,Bloomington

Yüklə 98 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin