Meal Çalışması Fatiha Suresi Bismillahirrahmanirrahim 1



Yüklə 3,16 Mb.
səhifə1/45
tarix27.12.2018
ölçüsü3,16 Mb.
#86460
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   45

Meal Çalışması

Fatiha Suresi

Bismillahirrahmanirrahim



1- Bütün mükemmellikler, nimet ve güzellikler, sonsuz soyut varlık sahibi olan Allah’a mahsustur. O, kâinatı yaratmış ki her biri bir âlem olan bilinç sahibi varlıkları özellikle insanları terbiye edip bu mükemmelliklere sahip kılsın.

[Ayette geçen Rab bir şeye sahip olup onu geliştiren demektir. Âlemin de bilinç sahibi varlıklar özellikle her birisi bir âlem olan insanlar demektir.]

2- O Allah, saf rahmet olan varlığı ve varoluşu yasal ve dualiteli diyalektik süreç üzere yaratandır; Rahmandır. Aynı zamanda yasalar üstü ve zıtlar üstü yani özel olarak da işler yapandır; Rahimdir.

3- Dinî hakikatlerin net olarak gözükeceği günün sahibidir, imtihanın devam etmesi için bu dünyada onun malikiyeti bir derece yasalar ile örtülüdür; Fakat kıyamet ve ahirette bu malikiyet net olarak gözükecektir. Yoksa her zaman her şeyin maliki O’dur.

4- Gerçek mükemmellikler ve güzellikler din günü ortaya çıkacağından; ey Rabbimiz yalnız sana ibadet ediyoruz. Ve yalnız senden yardım diliyoruz. Gerçek kemalat, nimet ve güzellikler sadece bu yoldadır. Bu yolda kader ve irade, ibadet etmek ve yardım dilemek ile dengelenir.

5- Başta kader ve irade, yasalar ve yasalar üstü durumlar olmak üzere bütün zıtlıkların onda dengelendiği sırat-ı müstakim (dosdoğru yol) budur. Ey Rabbimiz, sen bizi bu yola yönlendir. Bizi bu yolda mükemmelliklerin olduğu hedefe vardır.

[Hidayet doğru yola girmek ve o yolda başarıya ulaşmak demektir. Hidayetin zıt kavramı olan dalalet ise, hadafe giden doğru yoldan sapmak veya hedefi unutmak demektir.]

6- Hidayet yolu, Allah’ın kendilerine özel nimetler verdiği zatların yoludur.

7- Geri kalmışlıkla (tefritle) gazaba uğrayanların yolu değildir. Aşırı gitmekle (ifratla) kör bir noktaya saplananların yolu da değildir.

[Evet, tefrit denilen pasiflik ve geri kalmışlık gazaba uğratır. Aşırılık (ifrat) da yoldan saptırır. Deyim olarak buna dalalet denilir. Demek mükemmellik, güzellik, iyilik ve nimetlerin yolu sırat-ı müstakim denilen bu orta yoldur. İslam, kelime ve deyim manasıyla bütün zıtları dengelemek ve barıştırmak demektir; orta yolu tutturmak manasındadır.]

Bakara Suresi

1- Elif Lam Mim…

2- Bu Kur’an, kitaptır; (hukuk, bilgi ve yasalardır.) Onda gönlü daraltacak şekilde şüphe edilecek bir nokta yoktur. Kendi ruh ve kalbini korumak isteyen muttakiler için bir hidayet ve rehberdir.

3- O muttakiler ki gayba (Allah’a ve ahirete) inanırlar. Namazı doğru kılarlar; onlara verdiklerimizden infak ederler.

[Bunlar Müslümanlardır. Muttakilerin birinci grubunu oluştururlar.]



4- Onların ikinci grubu hem sana inen Kur’ana inanırlar hem de senden önce inen kitaplara inanırlar. Bunlar ahirete de tam inanırlar.

(Bunlar Kur’ana inandığı halde dinlerinde kalan ehl-i kitaptırlar. Muttakilerin ikinci grubunu teşkil ederler. Maide, 44-51’e bakabilirsiniz.)

5- Birinci grup muttakiler, Rablerinden edindikleri bir hidayet üzeredirler. İkinci grup ise tam hidayet üzere değillerse de kurtuluşa ererler. (Bunun ötesi kurtuluş yoktur, diye ayette hum inhisar zamiri gelmiştir.)

[Bu iki grup manası için Cezayirli Şeyh Mustafa El- Alavî tefsiri ile İşâratü’l-İ’caz tefsirine bakabilirsiniz.]

6- Küfrün elebaşlarını ise, uyarsan da uyarmasan da birdir. Onlar iman etmeyeceklerdir.

7- Allah onların kalbini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde ise perde vardır. Ayrıca onlar için büyük bir azap vardır.

[Yani onlar, kafalarını ve kalplerini (iç ve dış bilinçlerini) çalıştırmadıkları ve gerçeği görmedikleri için çok büyük bir kayıp içinde oldukları gibi; dünyada da ahirette de onlar için büyük bir azap vardır.]

8- Müslümanlar, ehl-i kitap ve kâfirler yanında1 insanlardan münafık denilen bir grup daha var ki imanın en temel iki rüknü olan Allah’a ve ahirete inandık, derler. Fakat bunlar inanacak yapıda değiller.

(Yani bunlar kalblerini o kadar bozmuşlar ki asla inanacak gibi değiller.)

9- Bunlar kendilerince Allah’ı ve inananları aldatıyorlar. Fakat kendi nefislerinden başka kimseyi aldatmış olmuyorlar. Onların kayıp ve aldanışı öyle büyük ki; bunun farkında olma seviyesini de kaybetmişlerdir.

10- Bunların kalbinde şüphe hastalığı vardı. Onlar o hastalığın tedavisine çalışmadığı için Allah da onların hastalığını arttırdı. Bundan dolayı ve yalan söyledikleri için çok büyük ve acıklı bir azap içinde kıvranıyorlar.

11- Onlara (bu durumunuzla) yeryüzünü bozmayın, denildiğinde onlar biz sadece ıslah ediciyiz, derler.

12- İyi bilinsin ki; bunlar bozguncuların bizzat kendileridir. Fakat o kadar çok bozulmuşlar ki; bunun farkında değiller.

13- Onlara halkın inandığı gibi inanın denildiğinde biz beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım, derler. İyi bilinsin ki asıl beyinsizler bunlardır. O kadar beyinsizlerdir ki *ehl-i ilim oldukları halde bu durumlarını bilmiyorlar.

14- O kadar karaktersiz olmuşlardır ki; inananlarla karşılaştıkları zaman biz inançlıyız derler. Birer şeytan gibi olan akıl hocaları ile baş başa kaldıklarında biz sizinle beraberiz; biz inananlarla sadece alay ediyoruz derler.

15- İşin gerçeğinde ise onlar hak ettikleri için Allah onlarla alay ediyor: Yani onları azgınlıkları içinde şaşkın şaşkın bırakıyor.

16- Bunlar hidayete bedel dalaleti satın aldılar. Ticaretleri hiçbir kar etmediği gibi çıkış yolunu da bulamıyorlar.

17- Onların misali o grubun misaline benzer ki; liderleri bir ateş tutuşturmak ister. Ateş onun etrafını aydınlatır aydınlatmaz; Allah onların aydınlığını giderir. Onları hiçbir şeyi görmezler olarak karanlıklar içinde bırakır.

[Bu ayet Avrupa aydınlanmasının çeşitlerine bakar.]

18- Onlar sağırlar; dilsizler ve körler. Üstelik dönemiyorlar da..

19- Veya onların misali, gökten inen bir yağmur gibidir ki; o yağmurun içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Ölümden sakınmak için yıldırımlarından dolayı parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Fakat hiç kurtuluş yok; çünkü Allah kâfirleri kuşatmıştır.

20- Nerede ise şimşek onların gözlerini kapıverecektir. Onlar şimşeğin aydınlığının içinde biraz yürürler. Onları karanlıkta bırakınca dikilirler. Allah dilese onların kulaklarını ve gözlerini (işitmelerini ve görmelerini) gideriverir. Hiç şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.

21- Madem durum budur ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize sadece ibadet edin ki; kendinizi (ruh ve kalbinizi) koruyasınız.

22- O Rabbiniz ki; size yeryüzünü bir sergi, göğü (atmosferi) bir tavan yapmıştır. Gökten (atmosferden) size su indirmiştir; onunla beslendiğiniz ürünler yeşerttirmiştir. Artık bile bile (ve bilimlere dayanarak) Allah’a eşler ve ortaklar kılmayın.

23- Eğer kulumuza indirdiğimizde, rahatsız edici bir şüphe içinde iseniz onun gibisi bir sûre ortaya koyun. Eğer biz de istesek böyle şeyler söyleyebiliriz, sözünüzde doğru iseniz hadi getirin. Ve Allah’tan başka diğer bilge ve otoritelerinizi de yardıma çağırın.

24- Eğer yapmayacaksanız –ki asla yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ve taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış bulunan o ateşten sakının.

25- Bu kâfirlere ve cehenneme mukabil; sen ey Muhammed! İman edip yararlı işler yapanları müjdele ki onlara altlarında nehirler akan cennetler vardır. O cennetlerin meyvelerinden onlara verildikçe; ‘Bu daha önce de yediğimiz şeylerdir’ derler. (Yani, cennet meyveleri alışılmış yiyeceklerdir. İnsan alıştığı yiyecekten daha çok lezzet alır.) Ve o rızık onlara değişik değişik yapılarda sunulur. (Yani alışılmışın yanında yenilenmenin lezzetini de alırlar) Ve onlar için temiz hanımlar vardır. Onlar orada ebedidirler.

[Cennetin çoğul olması ya herkese bir cennet verilmesi manasındadır. Veya cennetin katmanları ve dereceleri vardır, manasını verdirmek içindir.]

Yüklə 3,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   45




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin