Müstakil ev ne demektir?
Bağımsız.
Kullanım yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız, tek başına.
Müstakil ev: Bir apartman dairesi olmayan, alt ve üst katlarında komşu olmayan, genellikle mülkiyetinin bir kişiye ait olduğu, içinde bir kişinin veya en fazla bir ailenin yaşadığı bir veya birkaç katlı ev.
__________________________________________________
Ev nedir?
İnsanların tabiattan ve düşmanlarından korunmak için meydana getirdikleri barınaklardır.
Soğuk ve sıcak havalar, yıldırım, yağışlar, fırtına, vahşi hayvanlar ve böcekler İnsanlarda korunma ihtiyacını uyandıran sebeplerin başlıcalarıdır. İnsanların yaptıkları ilk evler pek basitti. Zamanla gelişti. Hayatlarının çoğunu içinde geçirdikleri barınaklarının aynı zamanda rahat, kullanışlı, dayanıklı ve güzel olmasını sağlamak ihtiyacını duydular. Daha sonra elektrik, su, havalandırma tertibatı ve ısı rahatlık unsurlarına eklendi.
İnsanların dayanıksız malzemeden yapılmış ilk evlerini ne zaman yaptıkları kesin olarak bilinmemektedir. Yerleşme hareketi ancak ekin ekmeyi öğrendikten sonra başlamıştır. Kazılar sonunda bulunan en eski evlerin, Cilalı Taş devrinden kaldığı anlaşılmıştır. Bu çağın İnsanları evlerini düzlüklerde veya göl üzerinde yaparlardı. M.Ö. 3000 yıllarında Mısır halkının fakirleri çok basit evlerde oturur, zenginler büyük evler yaptırırlardı.
Mısır evleri çamur ve kilden inşa edilir, üzerleri palmiye dallarıyla örtülürdü. Zengin evleri taştandı. Babil ve Asur evleri dikdörtgen biçiminde, iki katlı, düz damlı, dışardan merdivenli olarak inşa edilirdi. Ege ve Yunan medeniyetleri sayesinde buralarda yaşayan insanlar çok mükemmel binalar yapabilmişlerdir. Güneşte kurutulmuş tuğla ve taş kullanmışlardır. Kanalizasyon ve su borusu tesisleri de bu medeniyetlerin yapılarında görülür.
Ayrıca evler büyük bir zevkin eseri olarak dikkati çeker. Romalılar da mühendisleri sayesinde su ihtiyacını mükemmel denecek şekilde karşılamışlardır. «Roma evi bir taşlığı çevreleyen birkaç odadan meydana gelir, iç duvarları renk renk boyanırdı. İlk defa pencerelerde cam kullananlar da, Romalılardır. Avrupa'da yerleşen ilk kavimler, duvarları kalastan, sivri damlı ve tek katlı evler yapmışlardır. Şato İnşaatı Ortaçağ’da başlamıştır.
Şatolar duvarla çevrili geniş bir avlu, yüksek bir kule, uzun bir taşlık ve taşlığa açılan odalardan ibaretti. 1300den itibaren şatolarda ocak yapmak adet olmuştur. Rönesans'ta Avrupa mimarlığında Roma tarzının etkileri görülür. Bu etkinin en büyük özelliği, simetri anlayışıdır. 1730'a doğru bundan vazgeçilmeye başlandı. Endüstri çağı ile beraber yapılarda büyük değişiklikler meydana geldi. 19. yüzyılda gelişen makine gücü sayesinde büyük ilerlemeler kaydedildi. Bugün evlerin yapısında, dıştan çok iç bölüm önemlidir.
Cam tuğlalar, plastik yer kaplamaları, kırılmaz camlar, sesi ve ısıyı geçirmeyen tecrit maddeleri, alüminyum pencere çerçeveleri başlıca yeni yapı malzemeleridir. Ayrıca evlerde sıcak su, kalorifer, soğuk hava tesisatı da kurulmaktadır. Orta Asya Türkleri ise evlerini çok defa kerpiçten, buldukları zaman da taştan yaparlardı. Dayanıklı malzeme kullanılmadığı için Türkiye'de bir - iki yüzyıllık evlere pek az rastlanır. Eskiden beri Türkiye’de başlıca 4 tip ev yapılmıştır:
Doğu Anadolu bölgesi evleri
klim olarak çok soğuk olan bu bölgenin evleri bölgenin iklim şartlarına uyacak şekilde yapılmıştır. Bu sebeple diğer bölgelerin evlerinden şekil ve inşa malzemesi bakımından çok farklıdır. Şekil ve mimari karakter olarak aynı bölgenin çeşitli şehirlerinde de değişiklikler gösterirler. Hem diğer bölgelere göre, hem de bu bölgenin şehirlerine göre değişiklik gösteren Doğu Anadolu evleri, ana hatlarıyla aynıdır. Soğuğu içeri geçirmemesi için, taştan inşa edilmişlerdir. Çoğu iki katlıdır. Tek katlı olanlar da vardır. Ama bunlar biriken karların altında kalmaması için zeminden bir buçuk metrelik bir temel üzerine yapılmışlardır.
İki katlı evlerde zemin kat mutfak, çamaşırlık, odunluk, ambar ve ahır gibi kısımlara ayrılmıştır. Günlük hayat için üst kat kullanılır.Her iki katın arası ahşap olarak yapılmıştır. Her an pencereleri açmak mümkün olmadığı için odaların tavanları yüksek olarak yapılmıştır. Cephelerindeki pencereler az olup, çift çerçevelidir. Damları toprak örtülüdür. Ocak ve bacalara çok önem verilir.
Evlerin cephesinde kanatlı büyük bir kapıdan taş döşeli ve kanatlı tabir edilen geniş bir avluya girilir. Avlunun bir tarafındaki merdivenlerden yukarıya çıkılır. Bir taraftaki kapıdan da odunluk ve ambar gibi kullanılan başka bir avluya geçilir. Diğer bir kapıdan ahıra geçilir ki, ahırın dışarıya açılan bir başka kapısı daha vardır. İkinci avludan bir dehlizle mutfağa geçilir. Mutfağın yanında bir veya iki oda bulunur. Burası hareme aittir.
Yukarıya buradan da çıkılmak için bir merdiven daha vardır. Birisi hareme diğeri selamlığa ait olmak üzere iki helası bulunur. Yukarıya çıkan merdivenler bir sofaya çıkar. Odalara bu sofadan girilir. Odaların iç düzeni Orta Anadolu evlerininkiyle aynıdır. Buradaki evlerin, soğuk sebebiyle kar ve yağmurdan cepheleri çabuk bozulduğundan sık sık tamirleri gerekir. Bu tamirler sırasında kolaylıkla iskele kurulabilmesi için bir ucu duvara saplanmış, diğer ucu duvardan dışarı taştan sırıklar konulur.
Orta Anadolu ve Rumeli bölgesi evleri
Kapıdan üstü açık bir avluya girilir. Bu avlunun etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu evler genellikle iki katlıdır. Üç katlı olanları da görülür. Ama bu tip evlerin ikinci katları bir asma kat ve ara kattan ibarettir. Alt kat ahır, samanlık ve ambar gibi kısımlara ayrılır. Bu katta oturulmaz. Avludan üst kata, üstü açık bir merdivenle çıkılır. Bazı evlerde iki merdiven bulunur. Bunların birisi haremlik, birisi ise selamlık kısmına çıkmak içindir.
Merdivenden bir tarafı açık ve veranda gibi geniş bir sofaya çıkılır. Ev halkı yaz günleri bu sofada oturur. bazen geceleri de burada yatarlar. Selamlık olan evlerde bu sofalar bir bölme ile iki kısma ayrılmıştır.
Bu sofalara, Anadolu’da her bölgede, değişik tabirler kullanılır. Serge, sergah, divanhane, yazlık, tahtaboş, hanay ve sofa gibi. Yazın ev halkının hayatı burada geçtiği için sokaktan geçenler ve komşular tarafından görülmemek için evin bahçe tarafına yapılmışlardır. Bu sofaların önü açık ve üstü direklere oturan bir ahşap çatıyla kaplıdır. Soğuğu çok olan memleketlerde sofaların camekanla örtüldüğü görülür. Bunlara Rumeli ve Edirne evlerinde rastlanır.
Fakat Anadolu evlerinde, bilhassa Ankara evlerinde bu camekanlar çatıya kadar gitmeyip, hava vegüneş girecek kadar üst taraflarında açıklık bırakılır. Sofaların bir tarafında sekiler, hatta bazılarında eyvanlar vardır. Bunların üzerlerine kerevet ve şilte konarak oturulur. Odalar bu sofanın bir tarafına dizilmişlerdir. Kapıları yürdüm denilen bir aralığa açılır.
Oradan başka bir kapı ile sofaya geçilir. Kapıları küçüktür. Kışın bir perde ile örtülür. Her odada, içeriye girince, dar ve odanın zemininden alçak odanın enince uzanan tuğla döşeli bir bölüm yapılmıştır. Burası ayakkabı çıkarmaya mahsustur. seki altı veya papuç yeri diye tabir edilir. Her odanın bir ocağı ve bu ocağın yanlarında testi vs. koymak için küçük hücreleri ve bazılarında kapaklı dolaplar ve yüklükler vardır.
Odalar umumiyetle sokağa çıkıntılı olduğu için cephede ve yanlarda pencereler bulunur. Bu pencereler iki sıradır. Odaların pencereleri önünde boydan boya bir sedir bulunur. Bunlara bazı yerlerde kerevet veya sedir tabir olunur. Minder konularak yastık dayanır. Odanın bütün eşyası yere serilen halılar, sedir üstüne konulan minder ve yastıklarla pencerelere asılan perdelerden ibarettir.
Güney Anadolu bölgesi evleri
Bu bölgenin evleri, ana hatlarıyla diğer bölge evlerine benzerler. Fakat diğer bölgelerin evleriyle bu evlerin mimari durumu ve şekil itibariyle aralarında çok fark vardır. Bu evler geniş saçaklı, kiremit kaplı, çatılarla örtülüdür. Avlunun ve binanın beden duvarları genellikle taştan olup, sıvasızdır. Beyaz renkte badana yapılmıştır. Ahşap, cumbalar ve hayat kısmında kullanılmış olup, o da fazla değildir. Genellikle bu bölge evleri dış sofalı tipte yapılmıştır. Odalar, buradan da sofaya açılırlar.
Merdivenler ve kapılar ortada toplanmışlardır. Bir veya iki kenarda sekilik denilen oturma yerleri düzenlenmiştir. Sokağa karşı açılan sofanın önü, pencereli veya kafesli bir duvarla gizlenmiştir. Eve yüksek duvarlı bir avludan, avluya ise, kanatlı bir kapıdan girilir. Sahil kesiminde bulunan evler ise, Akdeniz ülkelerinin mimarilerinin tesirlerini taşırlar. Türk mimarisinin özellikleri ile karışık yapılmıştır.
İstanbul ve civarı bölgesi evleri
İstanbul ve çevresinin evleri: Bu evler, gerek plan, gerekse cephe ve inşaat bakımından Anadolu evlerinden hayli farklıdır. Genellikle iki veya üç katlı olup, ahşaptan yapılmışlardır. Bunların diğer bölge evleriyle, farklı yönlerinden birisi, önü açık sofalarının olmamasıdır. Yalnız bunların sofası ortada ve sokak cephesinde yer alır. Odalar bu önü kapalı sofanın iki tarafında yer alırlar. Bu tipe karnıyarık derler. Bu evlerin duvarları dışarıdan tahta kaplama ve içerden Bağdadi sıva ile kaplıdır. Bu bölge evlerinde üstü açık avlu yoktur. Bunun yerine bahçe vardır. Avlu evin altındadır. Evin altındaki avluya dışardan bir kapı ile girilir. Bu avlunun etrafında odalar sıralanır.
İstanbul evlerinde bu odalarda da oturulur. Bunlar hizmetçi odası ve yemek odası olarak kullanılır. Çoğunlukla evlerde ikinci kat, kısa tavanlı bir iki odadan ve bir heladan meydana gelir ve ayrı bir merdiveni vardır. Büyük olan evlerde iki tane avlu veya avlu ikiye ayrılmış şekildedir. Bu iki kısmın her birisinden ayrı bir merdivenle üst katlara çıkılır. Evin bu şekilde ayrılan küçük kısmı, erkek misafirler için olup, selamlık diye tabir olunur.
Kadınlara ait olan diğer kısma ise haremlik denir. Haremlik ile selamlık arasında dönme dolap vardır ki, iki kısım arasında alış-verişi sağlamak içindir. Selamlıkta bulunan erkek ile haremlikte bulunan kadın aynı anda bu dolabı kullandıkları halde birbirlerini görmezler. Her evde, evin efendisine veya misafir kabulünemahsus bir oda vardır. Bu odaya baş oda denilir. Odalar geniş ve çok pencerelidir.
Kapılar sofaya açılır. Kapılardan odalara girilince sıra ile yüklükler, dolaplar ve bunların ortasında ayna konacak hücreler vardır. Bir sıranın oda içinde meydana getirdiği çıkıntı kapı yanında bir boşluk meydana getirir ve buraya perde asılarak kış günlerinde odaya soğuk girmesine mani olur. İstanbul evlerinde ocak pek görülmez. Genellikle mangalla ısıtılan odaların pencereleri dıştan kafeslidir. Bazı evlerde de sokağın iki tarafını görebilmek için cumba denilen kafesli çıkıntılar vardır.
Cumbaların yanlarındaki pencerelere de "köşe penceresi" denilir. Bu kafeslerin bazılarında dışarıyı gözetleyebilmek için küçük yuvarlak delikler bulunur. Bu evlerin tavanları tahtadır. Genellikle süsleme nakışlı veya manzaralı değildir. Tavandaki süsleme çıtalardan değişik şekilde yapılıp bir iki renkte boyanır. Bölgelere göre,Türk evleri gözden geçirildiğinde şu neticeye varılır.
Bulunduğu yörenin iklim şartlarına uygun şekilde inşa edildiği halde, hepsinde genel özellik içe dönük, Türk yaşayışını aksettirirler. Her tarafı ihtiyaçları karşılamak için donatılmış oldukları halde, çoğu gösterişten uzak ve sade bir yapıya sahiptir. Müslüman Türkün temizliğini, tertibini, karşılıklı saygıyı, tabiat sevgisini bu evlerin bahçesinde, odasında, penceresinde kısaca her tarafında görmek mümkündür. Osmanlılarda hayatın içe dönük ayrı bir mahremiyeti olması, evlerin yapım özelliklerinde çok tesirli olmuştur.
Türk evleri
İlk önceleri basit olarak yapılan evlerde barınan Türkler, daha sonraları bulundukları devirlerin şartlarına göre eskiye nazaran daha gelişmiş ve gitgide de bugünkü şeklini kazanan değişik tipte yapılarda oturdular. Aslında yapı kelimesi de örtme, dışarıya karşı içi muhafaza etme demektir. Türklerin en eski zamanlardan beri içinde yaşadıkları evler başlıca iki sınıfa ayrılır. Bu iki sınıftan birisi taşınabilir durumda olan evler, diğeri ise yerli evler, diğer bir tabirle sabit evlerdir.
Türkler önce, ağaç dallarından yaptıkları kulübeleri, hasırlar veya hayvan postlarıyla kaplayarak, daha sonraları koyun ve keçi yünlerinden dokudukları kilimlerle örterek, çadır yapmağa başlamışlardır. Bunlar taşınabilir durumda konar göçer evlerin başlangıcı olmuştur. Tabiat şartlarından dolayı devamlı göç halinde olan Türkler bu çadırları geliştirerek daha kolay taşınabilen, dayanıklı ve tabiat şartlarına daha mukavemetli hale getirdiler.
Türklerin tamamı göçebe olarak yaşamamışlardır. Yerleşik duruma geçenler de olmuştur. Bunlar ziraatle uğraştıkları için veya yerleşik durumda yaşamaya mecbur oldukları için sabit evler yapmışlardı. Gerek taştan ve gerekse kerpiçten yapılmış olan bu evler malzeme ve şekil yönünden, değişik türde idiler. Malzeme ve şekil yönünden meydana gelen ev tipleri ve bunların tabirleri şöyledir:
Keler, mağara, ağaç kovuğu, hug, huydek, çadır, dolma veya hımış ev, ahşap veya çatma ev, çatı ev, çamur ev, kerpiç ev, taş ev, tuğla ev, beton ev, vs. Eski Türklerin Orta Asya’daki evleri genellikle kerpiçten olup, taşı bol olan memleketlerde taştan yapılırdı. Bu evlerin üstü toprakla örtülü düz dam şeklindedir. Zengin evlerinin üst katlarında üstü örtülü ve önü açık talar veya talkar denilen kısımlar vardır ki burası yazın oturmaya ve yatmaya mahsustur.
Ev mimarisi daha çok her memleketin iklimine ve malzeme şartlarına bağlı olduğu gibi yerli şekillere de uymak mecburiyetindedir. Anadolu’ya gelen Selçuklu Türkleri beraberinde getirdikleri mimar ve yapı ustalarıyla Orta Asya ve İran evlerinin tesirini de birlikte taşıdılar. Selçuklular ile Selçuklulardan sonra Anadolu’da hüküm süren Türklerin Anadolu’da yaptıkları evlerde, Orta Asya ve İran evlerinin tesirleri görülmekte ise de, bulundukları bölgenin yapı ile ilgili mecburiyetlerinden doğan yerli şekiller de görülür.
Bu suretle Anadolu’ya has, Türk ev tipi ortaya çıktı. Dini ve askeri mimarideki taştan ve sağlam olarak yapılmış binalar sivil mimaride yapılmadığı için çeşitli sebeplerle zaman içinde bu evlerden çok büyük kısmı ortadan kalkmıştır. Bugün Türkiye’de görülen en eski evler bir veya iki asırlıktır. Daha eski eve rastlamak imkansız gibidir.
Müstakil tapu ne demektir?
Müstakil tapu ne demektir? Müstakil tapu nasıl ve nereden alınır? Müstakil tapu ile hisseli tapu arasındaki fark nedir? Müstakil tapu konusu hakkında merak ettiklerinizi detaylı olarak haberimizin devamında bulabilirsiniz..
Müstakil tapu ne demektir?
Müstakil yani bağımsız tapu, bir tek kişiye ait olan ve sınırları, yeri kadastral paftalarda belirtilen hissedarları olmayan tapu olarak karşımıza çıkıyor. Müstakil tapu sahibinin gerçek kişi olmalarının yanında söz konusu kişinin gerçek kişi olması zorunluluğu da bulunmuyor. Özel ve tüzel kişiler, şirket veya kamu kurum kuruluşları da müstakil tapuya sahip olabiliyor.
Müstakil tapunun hisseli tapudan farkına gelirsek; hisseli tapu; Bir gayrimenkuldeki ortakların sayısını ve hisse oranlarını gösteren tapu olduğundan tapu bağımsız olmuyor. Hisseli arsa tapularında kişilerin toplam arsa içindeki yerleri tapu kayıtlarında görümüyor ancak ortaklar kendi aralarında bu ayrımı anlaşarak yapıyorlar. Tapu üzerinde bu ayrımlar tapu üzerinde belirtilmiyor.
Hisseli tapu müstakil tapuya nasıl çevrilir?
Tüm hissedarların onayı olduğu takdirde taşınmazın imara uygun ve ruhsatlı olduğu durumlarda belediye ayırma işlemine onay veriyor. Daha sonra taşınmazın bölünme işlemi gerçekleştiriliyor. Burada önem arz eden nokta taşınmazın imara uygun olması ve ruhsatında bir problem olmaması olarak karşımıza çıkıyor.
Dostları ilə paylaş: |